22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ildirince, ona vurarak, uzak ol ey mel’ûn dedi. Şeytân uzaklaşıp<br />

gitdi. İbâdetini temâmlamak için kalkınca görmediği<br />

birisi üç def’a, sen Zeynel’âbidînsin, ya’nî ibâdet edenlerin<br />

süsüsün diye seslendi.<br />

Her abdest aldığında benzi sararır, vücûdu titremeğe<br />

başlardı. Bu hâlin sebebini sorduklarında kimin huzûr<strong>un</strong>a<br />

çıkacağımı biliyor mus<strong>un</strong>uz, buyururdu. Bir gün evinde nemâz<br />

kılarken, evi yanmağa başladı. Secdede idi. Ey Resûlullahın<br />

tor<strong>un</strong>u, yangın çıkdı, yangın çıkdı, diye bağrışdılar.<br />

Başını secdeden hiç kaldırmadı. Son<strong>un</strong>da ateş söndü. Sizin<br />

bu ateşe aldırmamanızın sebebi ve onu size fark etdirmeyen<br />

şey nedir diye sordular. Âhıret ateşini, Cehennem ateşini<br />

düşünmekdir, buyurdu. Kerâmetleri ve hârikaları çokdur.<br />

¥ Zührî “rahmetullahi aleyh” şöyle anlatmışdır: Halîfe<br />

Abdülmelik bin Mervânın emriyle, Zeynel’âbidîn Alî bin<br />

Hüseynin “radıyallahü anh” ayaklarını ağır bendlerle, ellerini<br />

ve boyn<strong>un</strong>u da zincirlerle bağlamışlardı. Başına da nöbetçiler<br />

koymuşlardı. Onu görmek için izn istedim. Selâm<br />

verip vedâlaşayım, dedim. İzn verdiler. Huzûr<strong>un</strong>a girdim.<br />

Bir çadır içinde idi. Onu o vaziyyetde görünce ağladım.<br />

Keşke senin yerine ben olsaydım da, sen selâmet üzere olsaydın,<br />

dedim. Ey Zührî, sen beni bu bağlarla bağlı ve huzûrsuz<br />

mu zan edersin! İstesem bu bağlardan kurtulurum.<br />

Fekat sana ve senin gibilere de böyle bir eziyyet yapıldığında,<br />

Allahü teâlânın azâbı hâtırlanırsa, b<strong>un</strong>lar kolay gelir,<br />

buyurdu. Sonra ellerini ve ayaklarını zincirlerden kurtardı<br />

ve ben bu bağlarla iki konakdan fazla gitmeden kurtulacağım<br />

dedi. Aradan dört gün geçdi. Bir de bakdım ki, onu gözetlemek<br />

için vazîfelendirilen bekçiler, Medînenin dört bir<br />

tarafında dolaşarak onu arıyorlardı. O bekçilerden ba’zıları<br />

şöyle anlatdılar. Biz bir yerde konakladık ve hepimiz on<strong>un</strong><br />

etrâfını sarıp, sabâha kadar hiç uyumadan gözetledik. Sabâhleyin<br />

onu mahmîlin içinde göremedik. Zührî sözlerine<br />

devâmla şöyle anlatmışdır. Sonra Abdülmelik bin Mervânın<br />

yanına gitdim. Bana Zeynel’âbidîni “radıyallahü anh”<br />

– 340 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!