22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

meydâna geldi, onu şehîd etdiler. Şehîdlerin cesetlerini bırakıp<br />

gitmişlerdi. Kûfeye dönüyorduk. Birden aklıma o kemer<br />

geldi. Geri dönüp, şehîdlerin bul<strong>un</strong>duğu yere gitdim.<br />

Hazret-i Hüseynin mubârek başı kesilmiş, kanlar içinde<br />

yatıyordu. Kemerini çözüp almak istedim. Sağ elini kaldırıp<br />

bana bir darbe vurdu ki, azâlarım birbirinden ayrıldığını<br />

zan etdim. Sonra mubârek eliyle tutdu. Ayağımı mubârek<br />

göğsüne koyup, kemeri çok çekdim ise de parmakları<br />

açılmadı. O zemân bıçağımı çıkarıp, mubârek parmaklarını<br />

kesdim. Sonra sol eliyle tutdu. Onu da kesdim. Bu sırada<br />

karşıdan birkaç atlının geldiğini gördüm. Burnuma çok<br />

hoş kokular geliyordu. Onları gördüm: (İnnâ lillah ve innâ<br />

ileyhi râciûn) dedim. Gelenler şehîdler arasında sağ olan<br />

varmı diye araşdırıyorlardı. Ben kendimi yere atdım ve<br />

korkudan bir hoş oldum. Önden birisi geliyor ve ben Muhammed<br />

Resûlullahım “sallallahü aleyhi ve sellem” diyordu.<br />

Arkasından birisi ben Hamza bin Abdülmuttalibim diyordu.<br />

Biri de ben Ca’fer-i Tayyârım, başka birisi ben Alî<br />

bin Ebû Tâlibim, bir diğeri ben Hasen bin Alîyim, bir diğeri<br />

de ben Fâtıma-tüz-Zehrâyım diyordu. Hepsi gelip hazret-i<br />

Hüseyn için ağlaşdılar. Ey sevgili oğlumuz ve gözümüzün<br />

nûru, senin kesilmiş başına mı, ellerine mi, yaralı bedenine<br />

mi, yoksa esîr olmuş evlâdına mı ağlayalım. Seni şehîd<br />

etdilerse, ellerini niçin kesdiler, diyorlardı. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem”, sevgili oğlum<strong>un</strong> başını getirin,<br />

buyurdu. O ânda hazret-i Hüseynin “radıyallahü anh” başını<br />

ellerinde gördüm. Mubârek başı bedeninin üzerine<br />

koydu. Hazret-i Hüseynin doğrulup, oturduğ<strong>un</strong>u gördüm.<br />

Resûlullah onu kucakladı, ağladı ve ey oğlum, seni aç ve<br />

susuz şehîd etmişler, sana yemek ve su verselerdi, Allahü<br />

teâlâ da onları açlık ve susuzluk gününde doyurur ve su verirdi,<br />

buyurdu. Sonra yâ Hüseyn, seni şehîd edeni biliyorum,<br />

fekat ellerini kim kesdi buyurdu. Hazret-i Hüseyn<br />

“radıyallahü anh” beni göstererek, işte şu öldürülenler arasında<br />

gizlenen kişi kesdi, dedi. Bana dedi ki, kalk yâ şakî.<br />

Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” cevâb ver.<br />

Ben de kalkıp huzûr<strong>un</strong>a vardım. Ey Allahın düşmânı, niçin<br />

– 337 – Şevâhid-ün Nübüvve - F:22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!