22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ubeydullah bin Ziyâdı Kûfede bir köşkde otururken gördüm.<br />

Emîr-ül mü’minîn hazret-i Hüseynin “radıyallahü anh”<br />

mubârek başı önünde idi! Sonra Ubeydullah bin Ziyâdın kesilmiş<br />

başını Muhtârın önünde gördüm. Muhtârın başını, Zübeyrin<br />

oğlu Mus’abın önünde, Mus’abın başını da Abdülmelik<br />

bin Mervânın önünde gördüm. Bu hâdiselerin hepsi kısa<br />

bir zemânda, bir asr içinde vukû’ buldu.<br />

¥ İ’timâd ol<strong>un</strong>an kimselerden biri şöyle anlatmışdır:<br />

Ubeydullah bin Ziyâdın ve arkadaşlarının kesilmiş başlarını<br />

Kûfe mescidine getirip koydular. Ben de orada idim. Orada<br />

bul<strong>un</strong>anlar, geldi! geldi! diye bağrışdılar. Bir de bakdım, bir<br />

yılan geldi. Başların arasında dolaşdı ve Ubeydüllah bin Ziyâdın<br />

burn<strong>un</strong><strong>un</strong> deliğinden içeri girdi. Biraz durdukdan sonra<br />

çıkdı ve kayboldu. Sonra insanlar yine, geldi! geldi! diye<br />

bağrışdılar. O yılan tekrâr geldi. Önceki gibi yapdı. Bu hâl<br />

def’alarca tekrârlandı.<br />

¥ Nakl edilmişdir ki, Şemr bin Zilcûş, hazret-i Hüseynin<br />

“radıyallahü anh” yükleri arasında bir mikdâr altın bulup aldı.<br />

Bir kısmını kızına zînet yapdırmak için bir kuyumcuya<br />

verdi. Kuyumcu altını ateşe koy<strong>un</strong>ca, altın eriyip yok oldu.<br />

Şemr b<strong>un</strong>u duy<strong>un</strong>ca, kuyumcuyu yanına çağırıp geri kalan<br />

altını da verip, gözü önünde ateşe koymasını istedi. Kuyumcu<br />

o altını da ateşe koy<strong>un</strong>ca, yine eriyip yok oldu. Hiçbir şey<br />

kalmadı.<br />

¥ Nakl edilmişdir ki, hazret-i Hüseynin “radıyallahü anh”<br />

bir kaç devesini, o bedbaht kimseler kesip pişirmişlerdi. O<br />

kadar acı olmuşdu ki, hiçbiri bir lokma yiyemediler. Vâhib<br />

“radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Hazret-i Hüseynin “radıyallahü<br />

anh” mubârek başını taşıyan deveyi de kesdiler.<br />

Eti, meşhûr acı sabr ot<strong>un</strong>dan dahâ acı olmuşdu. Eti ateşe<br />

atıp yakdılar.<br />

¥ İ’timâd edilir kimselerden biri şöyle anlatmışdır: Tay<br />

kabîlesinden birine sordum. Cinnîlerin hazret-i Hüseyn “radıyallahü<br />

anh” için feryâd ederek ağlaşdıklarını duymuşs<strong>un</strong>uz,<br />

öyle mi? Evet bu kabîleden herkes duymuşdur. Kime<br />

– 333 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!