22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İbni Abbâs “radıyallahü anhümâ” şöyle nakl etmişdir:<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” her sabâh nemâzını<br />

kıldıkdan sonra, mubârek yüzünü Eshâb-ı kirâma “radıyallahü<br />

anhüm ecma’în” çevirirdi. Mubârek yüzünü gören herkesin<br />

gamı, üzüntüsü gider, mesrûr olurlardı. Bir gün sabâh nemâzından<br />

sonra, mubârek yüzünü dönmedi ve hazret-i Alîyi<br />

“radıyallahü anh” çağırdı. İkisi birlikde mescidden çıkıp gitdiler.<br />

Eshâb-ı kirâm nereye ve niçin gitdiklerini anlayamadılar.<br />

İkisi birlikde hazret-i Fâtımanın evine gitdiler. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem”, yâ Alî, sen kapıda dur, gelenlerin<br />

içeri girmelerine mâni’ ol buyurdu. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” içeri girdi. O sırada hazret-i Hüseyn<br />

doğmuşdu. Melekler tebrîk etmek için geldiler. Hazret-i<br />

Ebû Bekr “radıyallahü anh” duramayıp, hazret-i Alînin evine<br />

gitdi. Kapıya gelip, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

nerededir, dedi. Hazret-i Alî içerdedir deyince, müsâade<br />

et, ben de gireyim, dedi. Resûlullah meşgûldür, dedi.<br />

Benim için de içeri girmesin diye sana emr etdi mi, diye sor<strong>un</strong>ca,<br />

hazret-i Alî hâyır, yalnız dörtyüz yirmi dört bin melek<br />

geldi, dedi. Hazret-i Ebû Bekr bu söze hayret edip, beklemeğe<br />

başladı. Sonra hazret-i Ömer geldi. Hazret-i Alî ona<br />

da aynı şeyleri söyledi. Dahâ sonra hazret-i Osmân ve diğer<br />

Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm ecma’în” geldiler. Hazret-i<br />

Alî onlara da aynı şeyleri söyledi. Bir müddet sonra<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” dışarı çıkdı ve hazret-i<br />

Alîye bütün Eshâbı içeri almasını emr buyurdu. Önce<br />

hazret-i Ebû Bekr ve sonra bütün Eshâb-ı kirâm içeri girdiler.<br />

Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem”, selâm verdiler.<br />

Hazret-i Alînin, meleklerin sayısı hakkında söylediği<br />

sözden bahsetdiler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

hazret-i Alîye meleklerin sayısını nasıl bildin, diye sordu.<br />

Hazret-i Alî “radıyallahü anh” melekler gurub gurub geliyorlardı.<br />

Her biri bir dil ile konuşuyordu ve sayılarını bildiriyorlardı,<br />

dedi. Resûlullah: “Allahü teâlâ aklını ziyâde eylesin<br />

yâ Alî” buyurdu.<br />

¥ İbni Abbâs “radıyallahü anhümâ” şöyle rivâyet etmiş-<br />

– 329 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!