Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
lesi, efendim ayağınızın şişi ininceye kadar hayvâna binseniz,<br />
dedi. Kabûl etmedi ve ilerdeki konak yerinde siyâh bir kimse<br />
göreceksin. Yanında bir mikdâr yağ vardır. O yağı ondan<br />
münâkaşa etmeden satın al, buyurdu. Kölesi, anam babam<br />
sana fedâ ols<strong>un</strong>. Hiç bir konak yerinde öyle birisini görmedik<br />
ki, onda böyle bir şey bul<strong>un</strong>s<strong>un</strong>. Burada nasıl olacakdır,<br />
dedi. Bir konak yerine vardılar. Orada siyâh bir kimse göründü.<br />
İşte söylediğim kimse budur. Git, ondan yağ satın al,<br />
parasını da ver, buyurdu. Kölesi o kimsenin yanına gidip yağ<br />
istedi. O kimse bu yağı kimin için alıyors<strong>un</strong>, diye sordu. Hasen<br />
bin Alî “radıyallahü anh” için alıyorum, dedi. Siyâh kimse,<br />
beni on<strong>un</strong> yanına götür, ben on<strong>un</strong> kölesiyim, dedi. O şahs<br />
hazret-i Hasenin “radıyallahü anh” huzûr<strong>un</strong>a gelince, ben<br />
senin kölenim, para istemem, yalnız hanımım doğum sancısı<br />
çekiyor, sağlam ve sıhhatli bir oğlan doğurması için düâ buyur,<br />
dedi. Hazret-i Hasen “radıyallahü anh” ona, evine git,<br />
Allahü teâlâ sana istediğin gibi bir oğlan çocuğu verdi, buyurdu.<br />
O şahs evine gitdi ve kusûrsuz bir oğl<strong>un</strong><strong>un</strong> dünyâya<br />
gelmiş olduğ<strong>un</strong>u gördü.<br />
¥ Hazret-i Hasen “radıyallahü anh” bir gün Zübeyrin evlâdlarından<br />
biri ile “radıyallahü anhüm” yolculuğa çıkdılar.<br />
Yolculuk sırasında, kurumuş bir hurma bağçesinde konakladılar.<br />
Hazret-i Hasen “radıyallahü anh” için bir hurma ağacının<br />
altına minder serdiler. Bir ağacın altına da Zübeyr “radıyallahü<br />
anh” evlâdı için minder serdiler. Hazret-i Zübeyrin<br />
evlâdı, bu ağaçlarda hurma olsaydı da yiseydik, dedi.<br />
Hazret-i Hasen “radıyallahü anh” tâze hurma mı istersin, dedi.<br />
Evet diye cevâb verdi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine hazret-i Hasen “radıyallahü<br />
anh” ellerini kaldırıp düâ etdi. Dudakları kıpırdıyordu.<br />
Fekat ne söylediği anlaşılmıyordu. O sırada bir hurma<br />
ağacı birden bire yeşerip, yapraklandı ve tâze hurmalar<br />
verdi. Orada onlarla birlikde bul<strong>un</strong>an bir deveci, bu sihrdir,<br />
dedi. Hazret-i Hasen “radıyallahü anh”, bu sihr değildir.<br />
Peygamberin oğl<strong>un</strong><strong>un</strong> [tor<strong>un</strong><strong>un</strong><strong>un</strong>] kabûl ol<strong>un</strong>an düâsıyla<br />
vâki’ olmuşdur, buyurdu. Orada bul<strong>un</strong>anlar o hurmalardan<br />
yiyip doydular.<br />
– 327 –