22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lerdir. Fâtımaya söyleme, buyurdu. Hazret-i Alîye “radıyallahü<br />

anh” oğlum<strong>un</strong> adını ne koyd<strong>un</strong> diye sordu. Yine hazreti<br />

Hasenin “radıyallahü anh” isminin konmasında olduğu gibi<br />

karşılıklı konuşdular. Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Yâ Muhammed<br />

“aleyhisselâm”, oğl<strong>un</strong><strong>un</strong> adını Hârûn<strong>un</strong> “aleyhisselâm”<br />

diğer oğl<strong>un</strong><strong>un</strong> adından koy, on<strong>un</strong> adı Şenberre idi.<br />

Arabîde Hüseyn demekdir, dedi.<br />

Hazret-i Hüseyn “radıyallahü anh” ayaklarından göğsüne<br />

kadar Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” çok benzerdi.<br />

Hazret-i Hasen de “radıyallahü anh” göğsünden başına<br />

kadar Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” çok benzerdi.<br />

Bir gün hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” hazret-i Haseni<br />

“radıyallahü anh” omuz<strong>un</strong>a kadar kaldırdı. Yemîn ederek,<br />

Alîye “radıyallahü anh” değil, Resûlullaha “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” benziyor, dedi. Hazret-i Alî “radıyallahü<br />

anh” de tebessüm etdi.<br />

Hazret-i Hasen “radıyallahü anh” yaya olarak yirmibeş<br />

kerre hac yapdı. Gençler on<strong>un</strong> binek hayvânını yanında çekip<br />

götürürlerdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

bir gün minbere çıkmışdı. Hazret-i Hasen de “radıyallahü<br />

anh” kucağında idi. Bir cemâ’ate bakıyor, bir de hazret-i<br />

Hasene bakıyordu: (Bu benim oğlum Seyyiddir. Allahü teâlâ<br />

yakında b<strong>un</strong><strong>un</strong> vâsıtasıyla iki müslimân askerinin arasını<br />

barışdırır) buyurdu. Hazret-i Mu’âviye “radıyallahü<br />

anh”, hazret-i Hasenin “radıyallahü anh” müslimânlar arasında<br />

fitne çıkmasına aslâ râzı olmadığını, fitne çıkmamasını<br />

cân-ı gönülden istediğini biliyordu. Hazret-i Alî “radıyallahü<br />

anh” şehîd ol<strong>un</strong>ca, hazret-i Mu’âviye “radıyallahü<br />

anh” hazret-i Hasen “radıyallahü anh” ile gizlice anlaşdı.<br />

Eğer başına bir iş gelirse, kendisinden sonra hazret-i Hasenin<br />

“radıyallahü anh” halîfe olması için sözleşdi. Hazret-i<br />

Hasen “radıyallahü anh” hutbeye çıkıp: Ey müslimânlar!<br />

Ben hiçbir zemân fitneyi sevmem! Bugün Mu’âviye “radıyallahü<br />

anh” ile sulh yapdım. Bu işi, ya’nî halîfeliği ona bırakdım.<br />

Eğer hakkı ise, hakkı ona ulaşdı. Eğer halîfelik benim<br />

hakkım ise, ümmet-i Muhammedin “aleyhisselâm” sa-<br />

– 325 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!