22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ve ayakda kıl, buyurdu. Hazret-i Alî “radıyallahü anh” düâ<br />

etdi. Güneş geri geldi ve ikindi nemâzını vaktinde kıldı. Esmâ<br />

binti Ümeys “radıyallahü anhâ” şöyle demişdir: Gurûb<br />

vaktinde güneşden bıçkı sesi gibi bir ses duyuldu. Bu hâdise<br />

dahâ evvel geçmişdi. Fekat iki rivâyet farklı olduğ<strong>un</strong>dan burada<br />

tekrâr zikr edildi.<br />

¥ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından<br />

sonra, Emîr-ül mü’minîn hazret-i Alî “radıyallahü anh” Bâbile<br />

giderken, Fırat nehrini geçmek istedi. İkindi nemâzının<br />

vakti idi. Kendisi ve Eshâbından bir kısmı ikindi nemâzını<br />

kıldılar. Diğerleri hayvânlarını sudan geçirmekle meşgûl oldular<br />

Bu sırada güneş batdı. İkindi nemâzını kaçırdılar. Bu<br />

konuda çok sözler söylediler. Hazret-i Alî “radıyallahü anh”<br />

bu sözleri duy<strong>un</strong>ca, güneşi geri getirmesi için Allahü teâlâya<br />

düâ etdi. Allahü teâlâ düâsını kabûl edip, güneşi geri gönderdi.<br />

İkindi nemâzını kılmamış olanlar nemâzlarını kıldılar<br />

ve güneş tekrâr batdı. O sırada güneşden kork<strong>un</strong>ç bir ses geldi.<br />

Eshâb çok korkdular. Tesbîh, tehlîl ve istigfâr etmeğe<br />

başladılar.<br />

¥ Hazret-i Alî “radıyallahü anh” kendisinin haberlerini,<br />

hazret-i Mu’âviyeye “radıyallahü anh” götüren bir şahsa, niçin<br />

götürdün, dedi. O şahs inkâr etdi. Hazret-i Alî, yemîn<br />

edermisin, dedi. O şahs yemîn etdi. Hazret-i Alî, eğer yalan<br />

yere yemîn etdiysen, Allahü teâlâ senin gözünü kör etsin,<br />

dedi. Aradan bir hafta geçmeden o şahsın gözleri kör oldu.<br />

Baston<strong>un</strong>dan tutup çekerlerdi. Aslâ yol<strong>un</strong>u göremezdi.<br />

¥ İmâm-ı Müstagfirî “rahmetullahi aleyh” (Delâil-ün-nübüvve)<br />

adlı eserinde de bu hâdiseye benzer bir hâdiseyi şöyle<br />

nakl etmişdir: Hazret-i Alî “radıyallahü anh” bir gün Rahbede<br />

bir şahsa bir şey sordu. O şahs doğru söylemedi. Hazret-i<br />

Alî, yalan söylüyors<strong>un</strong>, buyurdu. O şahs hâyır yalan<br />

söylemiyorum, dedi. Hazret-i Alî, eğer yalan söylüyorsan sana<br />

beddüâ edeyim, Allahü teâlâ seni kör eylesin mi, dedi. O<br />

da et, dedi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine hazret-i Alî ona beddüâ eyledi.<br />

Dahâ Rahbeden çıkmadan gözleri kör oldu.<br />

– 317 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!