Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
¥ Hazret-i Alî “radıyallahü anh” bir muhârebeye başlayınca<br />
şöyle demişdi: Karşı tarafın askerleri katl ol<strong>un</strong>up, on<br />
kişiden az kalmadıkca buradan geçemezler! Benim askerlerimden<br />
ise on kişiden az şehîd olacakdır. Savaşdan sonra<br />
muhâliflerden dokuz kişi sağ kalmışdı. Hazret-i Alînin askerlerinden<br />
ise dokuz kişi şehîd olmuşdu.<br />
¥ Emîr-ül mü’minîn hazret-i Alî bir kimseye; seni falan<br />
yerde falan hurma ağacının üzerine asacaklar, dedi. Aynen<br />
söylediği gibi oldu.<br />
¥ Haccâc bin Yûsüf, Kumeyl bin Ziyâdı “radıyallahü teâlâ<br />
anh” yanına çağırdı. Kumeyl bin Ziyâd gitmeyip kaçdı.<br />
Haccâc on<strong>un</strong> akrabâlarını ve yakınlarını bul<strong>un</strong>dukları vazîfelerden<br />
uzaklaşdırdı. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine Kumeyl bin Ziyâd, ben<br />
zâten yaşlandım. Benim yüzümden yakınlarımı işlerinden<br />
mahrûm etmesi doğru değildir diyerek, Haccâcın yanına geldi.<br />
Haccâc maksadım seni ele geçirmekdi, dedi. Kumeyl bin<br />
Ziyâd Haccâca, ben ihtiyârladım. Bana istediğini yap, gideceğimiz<br />
yer Allahü teâlânın huzûrudur. Beni öldürürsen,<br />
senden hesâb sorulacakdır. Bana Emîr-ül mü’minîn hazret-i<br />
Alî “radıyallahü anh”, Senin kâtilin Haccâc olacakdır diye<br />
söyledi, dedi. Haccâc, Kumeyl bin Ziyâdın “radıyallahü<br />
anh” boyn<strong>un</strong>u vurdurdu!<br />
¥ Haccâc bir gün, Ebû Türâbın ya’nî hazret-i Alînin “radıyallahü<br />
anh” Eshâbından birini öldürerek Allahü teâlâya yaklaşmak<br />
istiyorum. On<strong>un</strong>la en çok bul<strong>un</strong>up sohbet eden de kölesi<br />
Kanberdir, dedi. Kanberi “radıyallahü anh” yanına çağırtdı.<br />
Gelince, Kanber sen misin, diye sordu. Evet benim, dedi.<br />
Alî bin Ebî Tâlibin kulumus<strong>un</strong> [kölesi misin], dedi. Ben Allahü<br />
teâlânın kuluyum. Emîr-ül mü’minîn Alî “radıyallahü<br />
anh” velîni’metimdir, dedi. Haccâc, on<strong>un</strong> yol<strong>un</strong>dan döner misin<br />
diye sordu. Kanber, on<strong>un</strong> yol<strong>un</strong>dan, dîninden efdal bir din<br />
göster, dedi. Haccâc, seni öldürmek istiyorum, ne şeklde öldürülmek<br />
istiyors<strong>un</strong> söyle, dedi. Kanber “radıyallahü anh” nasıl<br />
istersen öyle öldür. Ben de kıyâmet günü seni öldürürüm. Zâten<br />
hazret-i Alî “radıyallahü anh” bana, ey Kanber! Seni<br />
zulmle öldüreceklerdir, buyurmuşdu, dedi. Haccâc emr etdi,<br />
Kanberi “radıyallahü anh” öldürdüler.<br />
– 311 –