Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
yan insanların kâbiliyyetlerine ve istidâtlarına gönderilir. Bu<br />
sebeble, her asrda gelen insanların kâbiliyyetlerinin farklı olmasından<br />
dolayı, dinleri de farklı oldu. Bu farklılık, dinlerin<br />
aslının bir din olmasına mâni’ değildir. Nitekim, güneşin ışığının<br />
farklı yerlerde, farklı şeklde görünmesi, bu ışıkların<br />
hepsinin aynı güneşin ışığı olmasına mâni’ değildir.)<br />
Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Peygamberliği<br />
bildirilince, On<strong>un</strong> istidâdı bütün Peygamberlerin<br />
istidâtlarından dahâ mükemmel ve dahâ mu’azzam ve bütün<br />
âfetlerden sâlim oldu. Şübhesiz On<strong>un</strong> ümmetinin istidâtları<br />
da, diğer ümmetlere nisbetle dahâ mükemmel oldu. Muhakkak<br />
ki, bütün Peygamberlerin dinleri, zuhûr<strong>un</strong>a ve zemâna<br />
göre sırât-ı müstekîm-i Muhammedîde ve dîn-i mardıyye-i<br />
Mahmûde-i Ahmedîde münderic ve dâhil oldu, toplandı. Allahü<br />
teâlâ [Âl-i İmrân sûresi 85.ci âyetinde meâlen], (Muhammed<br />
aleyhisselâmın getirdiği islâm dîninden başka din<br />
istiyenlerin dinlerini, Allahü teâlâ sevmez ve kabûl etmez.<br />
Dîn-i islâma arka çeviren, âhıretde ziyân edecek, Cehenneme<br />
girecekdir!) buyurdu. Sırât-ı müstekîm olan tevhîd yol<strong>un</strong>da<br />
bütün Enbiyâ ve asfiyâ birleşmişlerdir. Allahü teâlâ<br />
[Âl-i İmrân sûresi 64.cü âyetinde meâlen], ((Resûlüm), de<br />
ki: Ey kitâb ehli (Hıristiyan ve yehûdîler)! Bizimle sizin aranızda<br />
müsavî bir kelimeye gelin. Allahdan başkasına tapmayalım,<br />
Ona hiç birşeyi ortak koşmayalım...) buyurdu. Ya’nî,<br />
ey ehl-i Tevrât ve İncîl, geliniz bir kelime ile azm; kabûl ve<br />
amel edelim. Bu husûs hakkında Tevrât, İncîl ve Kur’ânda<br />
ihtilâf yokdur. Muhkemât kabilinden olanlar nesh kabûl etmez.<br />
Aramızdaki o kelime şudur: Allahdan başkasına tapmayalım<br />
ve Ona şerîk tutmayalım. Zîrâ tarîk-ı tevhîdden<br />
gayrısına tâbi’ olmak azgınlık ve dalâlete sebeb olur. Allahü<br />
teâlâ [En’âm sûresi 153.cü âyetinde meâlen], (... Başka yollara<br />
ve dinlere uyup gitmeyin ki, sizi On<strong>un</strong> yol<strong>un</strong>dan saptırıp<br />
parçalamasınlar...) buyurdu. Tevhîdin kemâli de şöyledir ki,<br />
kul Allahü teâlânın tasarrufu karşısında bütün arzû ve isteklerden<br />
uzak olmalıdır. Nitekim Seyyidüttâife hazret-i Cüneyd<br />
“rahmetullahi teâlâ aleyh” şöyle buyurmuşdur: “Tev-<br />
– 30 –