22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kimse senin Eshâbına kötü sözler söylüyor, dedim. Kime<br />

kötü sözler söylüyor diye sordu. Hazret-i Ebû Bekre ve hazret-i<br />

Ömere “radıyallahü anhümâ” dedim. Al şu bıçağı git<br />

onu öldür, buyurdu. Bıçağı aldım ve gidip o adamı boğazladım.<br />

Sanki elime kan bulaşmışdı. Elimi yere sürdüm. O sırada<br />

uyandım. O şahsın evinden feryâd sesleri duydum. Ne olmuş<br />

diye sordum. Falan kimse bu gece âniden ölmüş, dediler.<br />

Sabâhleyin evine gitdim. O kimsenin boğazında bir bıçak<br />

izi vardı.<br />

¥ Şeyh-i Ekber Muhyiddîn Arabî “kuddise sirruh” (Fütûhât-ı<br />

Mekkiyye) kitâbında şöyle yazmışdır: Allahü teâlânın<br />

sevgili kullarından bir gurub vardır ki, onlara Recebî derler.<br />

Onlar kırk kişidir. Sayıları artmaz ve eksilmez. Receb ayında<br />

hiç hareket etmezler. Ayakda duramadıkları gibi, oturamazlar<br />

da. Ellerini, ayaklarını ve gözlerini dahî kıpırdatacak<br />

kuvveti kendilerinde bulamazlar. Receb ayının ilk günlerinde<br />

bu hâl üzere olurlar. Günden güne bu hâlleri hafîfler.<br />

Şa’bân ayı girince, bu hâlleri kalkar. Ba’zen onlardan bir kısmında<br />

bu keşf hâlleri kalıp, bir sene devâm eder. Recebîlerden<br />

birini gördüm. Onda râfizîlerin durum<strong>un</strong>u keşf edip görme<br />

hâli bâkî kalmışdı. Tanımadığı bir râfizîyi domuz şeklinde<br />

görür ve sen râfizîsin, tevbe et, derdi. O râfizî tevbe ederse,<br />

onu insan sûretinde görürdü ve sen gerçekden tevbe etdin,<br />

derdi. Eğer o kimseyi yine domuz sûretinde görürse, yalan<br />

söylüyors<strong>un</strong>, sen tevbe etmedin, derdi. Bir gün şâfi’î mezhebinde<br />

oldukları ve iyi kimseler olarak tanınan iki kişi huzûr<strong>un</strong>a<br />

geldiler. Meğer o iki kişi dışdan iyi görünmelerine<br />

rağmen, râfizî imişler. Hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Osmân<br />

hakkında yanlış ve kötü düşüncelere sâhib imişler. O zât huzûr<strong>un</strong>a<br />

gelen bu iki kişiye dışarıya çıkmalarını söyledi. Sebebini<br />

sorduklarında, ben sizi domuz şeklinde görüyorum, dedi.<br />

O iki kimse o ânda kalblerinden tevbe etdiler. B<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

üzerine o zât, şimdi tevbe etdiniz. Çünki şu ânda sizi insan<br />

sûretinde görüyorum, dedi. O kimseler b<strong>un</strong>a çok şaşdılar ve<br />

bozuk i’tikâdlarından temâmen vazgeçdiler.<br />

– 298 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!