22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yanında idi. Geç vakt eve geldi. Ehl-i beytine misâfirler akşam<br />

yemeği yidiler mi, diye sordu. Yemek verdik, sizinle berâber<br />

yimek için yimediler, dediler. Üzüldü ve o yemekden<br />

yimemeye yemîn etdi. Sonra bu yemîn şeytândandır, dedi.<br />

Misâfirlerle birlikde yimeğe başladı. Bu hâdiseyi nakl eden<br />

kimse şöyle anlatmışdır: Yemekden bir lokma alırdık, altında<br />

dahâ fazla yemek meydâna gelirdi. Hepimiz doyduk. Tabakda<br />

öncekinin üç misli fazla yemek vardı. Sayılarını bilmiyorum,<br />

fekat o yemekden çok kimseler yidi.<br />

¥ Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” ölüm hastalığında<br />

iken, kızı hazret-i Âişeye “radıyallahü anhâ”, iki oğlan ve iki<br />

kız evlâdını emânet etdiğini söyledi. Hazret-i Âişe, benim bir<br />

kız kardeşim vardır. Diğeri kimdir, diye sordu. Ebû Bekr<br />

“radıyallahü anh”, hanımım hâmiledir. Zan ederim kız olacakdır,<br />

dedi. Hakîkaten kız doğdu.<br />

HAZRET-İ ÖMER-ÜL FÂRÛK<br />

“radıyallahü anh”<br />

Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” şöyle rivâyet etmişdir:<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Geçmiş<br />

ümmetlerde velîler vardı. Peygamber olmadıkları hâlde<br />

Allahü teâlâ onlara hitâb buyururdu. Eğer bu ümmetde onlar<br />

gibi birisi olursa, o Ömer bin Hattâbdır. Abdüllah ibni<br />

Ömerin “radıyallahü anhümâ” şu sözü bu ma’nâyı te’yîd etmekdedir:<br />

Eshâb-ı kirâm herhangi bir husûsda söz söyleseler,<br />

hükm-i ilâhî hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” sözüne<br />

uyg<strong>un</strong> nâzil olurdu. Nitekim Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” şöyle buyurdu: (Allahü teâlâ Ömerin “radıyallahü<br />

anh” dili ile söyleyicidir). Yine Ebû Hüreyre “radıyallahü<br />

anh” nakl etmişdir: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

şöyle buyurdu: Rü’yâda gördüm. Bir kova ile su çekiyordum.<br />

Allahü teâlânın dilediği kadar çekdim. Sonra Ebû<br />

Bekr “radıyallahü anh” kovayı alıp, bir iki kova su çekdi.<br />

On<strong>un</strong> çekmesinde za’îflik vardı. Allahü teâlâ ona rahmet eylesin.<br />

Dahâ sonra Ömer bin Hattâb “radıyallahü anh” kovayı<br />

aldı. On<strong>un</strong> gibi kuvvetli su çeken görmedim. Bütün havuz-<br />

– 285 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!