- Page 1 and 2:
Hakîkat Kitâbevi Yayınları No:
- Page 3 and 4:
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE ÖNSÖZ Bi
- Page 5 and 6:
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE BİSMİLL
- Page 7 and 8:
mekde hayretdedir. İlâhî, bu ne
- Page 9 and 10:
Başa tâbi’ ederdi cesedi, bunu
- Page 11 and 12:
Ak ve berrakdı, o sadr-ı kebîr,
- Page 13 and 14:
Etmiş, ol beden serâyın üstâd,
- Page 15 and 16:
selerde bu münâsebet o kadar kuvv
- Page 17 and 18:
Bütün göklerin ve yerin ordular
- Page 19 and 20:
NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-F
- Page 21 and 22:
MUKADDİME Nebî ve Mürsel [Resûl
- Page 23 and 24:
Muhammed aleyhisselâm bütün insa
- Page 25 and 26:
5- Kâfirlerden zuhûr edenlere ise
- Page 27 and 28:
Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî
- Page 29 and 30:
de [dünyâda] cism sûretinde orta
- Page 31 and 32:
hîd, kulun, Allahü teâlânın hu
- Page 33 and 34:
Ölçülse, Tevrât, Zebûr, İncî
- Page 35 and 36:
Enbiyâ “aleyhimüsselâm” büt
- Page 37 and 38:
BİRİNCİ BÖLÜM Muhammed aleyhis
- Page 39 and 40:
nî İsrâîlin kardeşlerinin oğu
- Page 41 and 42:
¥ Şu’yâ nebî “aleyhisselâm
- Page 43 and 44:
din “aleyhisselâm” ümmetidir,
- Page 45 and 46:
ludur. İki gözünde kırmızılı
- Page 47 and 48:
yan, kötülüğe kötülükle kar
- Page 49 and 50:
duğu yer hurma dalı gibi salland
- Page 51 and 52:
“radıyallahü anh” huzûruna v
- Page 53 and 54:
Âl-i gâlib neslinden bir Peygambe
- Page 55 and 56:
Na’îmin haberini alıp yanımız
- Page 57 and 58:
du. O da şöyle cevâb verdi: Rabb
- Page 59 and 60:
nir yokdu. Sâdece başında ve eli
- Page 61 and 62:
Ebû Tâlib bu hâdiseyi devâmlı
- Page 63 and 64:
hemen evine döndü. Hanımı Berre
- Page 65 and 66:
kilisenin yakınında ateş yakmı
- Page 67 and 68:
İKİNCİ BÖLÜM Muhammed aleyhiss
- Page 69 and 70:
dim. Bu sözü işitince Safâ tepe
- Page 71 and 72:
neccimlerin haber alma yolları kap
- Page 73 and 74:
yayılıyordu. Yeşil bir ipek üze
- Page 75 and 76:
doğum ânında kendisinden bir nû
- Page 77 and 78:
öpdüler ve ey Allahü teâlânın
- Page 79 and 80:
ler. Vâdîye vardıklarında, Muha
- Page 81 and 82:
sinin diğer ileri gelenlerine de
- Page 83 and 84:
mân durdular. Sonra Abdülmuttalib
- Page 85 and 86:
¥ Hazret-i Muhammed “sallallahü
- Page 87 and 88:
doğru cevâb veresin, dedi. Hazret
- Page 89 and 90:
mü dinlemedin. İşte Muhammed, yo
- Page 91 and 92:
eklerim, dedi. Sonra şöyle dedi:
- Page 93 and 94:
El-Humeyrî kıssasıdır. Emîr-ü
- Page 95 and 96:
sahîfe çıkardı. Bunu oku dedi.
- Page 97 and 98:
Tâ akşam nemâzına kadar bu hâl
- Page 99 and 100:
hiyle biten bir kasîde getirdi. Re
- Page 101 and 102:
Şefâ’atcim ol Rabbimin huzûrun
- Page 103 and 104:
ne tapmadık. Muhammed sana sihr ya
- Page 105 and 106:
O Peygamberlere vâris olan kimsedi
- Page 107 and 108:
Hazret-i Hamzanın karşısına ç
- Page 109 and 110:
yük bir aslan gördüm. Ağzını
- Page 111 and 112:
tükürdü. Kötü sözler söyledi
- Page 113 and 114:
Mûsâya “aleyhisselâm” gelen
- Page 115 and 116:
zetleyenler de, işte güneş doğu
- Page 117 and 118:
âlen], (... Allah onunla birçok k
- Page 119 and 120:
Kâ’beye asdıkları ahdnâmesine
- Page 121 and 122:
duğu Kur’ân-ı kerîm âyetleri
- Page 123 and 124:
ici haberi! Muhammed “aleyhissel
- Page 125 and 126:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Resûlullahın
- Page 127 and 128:
niz sâhilinde bir karartı gördü
- Page 129 and 130:
koyun hâdisesi gibi meşhûr olmam
- Page 131 and 132:
hâbıyla birlikde o hediyyeden yid
- Page 133 and 134:
lahü aleyhi ve sellem” devenin y
- Page 135 and 136:
lullahı “sallallahü aleyhi ve s
- Page 137 and 138:
mâllarını ve âilelerini kurtard
- Page 139 and 140:
düşüp uyuyorduk. Eshâb-ı kirâ
- Page 141 and 142:
lem” o altınları benden alınca
- Page 143 and 144:
likde oturuyordu. Ümeyri görür g
- Page 145 and 146:
gece yarısı Asmâ binti Mervânı
- Page 147 and 148:
malını alıp, Medînede sadaka ol
- Page 149 and 150:
¥ Hâris bin Samma “radıyallah
- Page 151 and 152:
¥ Müşrikler Mekkede Habîb bin A
- Page 153 and 154:
¥ Câbir bin Abdüllah “radıyal
- Page 155 and 156:
şeklde şimşek gibi bir kıvılc
- Page 157 and 158:
hemen kesip kebâb yapmak için hâ
- Page 159 and 160:
den onların üzerine taş yağdır
- Page 161 and 162:
ulundular. Resûlullah “sallallah
- Page 163 and 164:
lem” develerini gösterdi. Hazret
- Page 165 and 166:
diye sordum. Olmadığını söyled
- Page 167 and 168:
ın ileri gelenleri, Heraklin bu s
- Page 169 and 170:
uyurdu. O sene Hâris öldü ve mem
- Page 171 and 172:
ederek biz kapıyı kilitledik ve i
- Page 173 and 174:
nin “radıyallahü anh” huzûru
- Page 175 and 176:
Peygamberlik alâmetlerindendir ded
- Page 177 and 178:
Muhâcirînin büyüklerinden ve Be
- Page 179 and 180:
ederiz. Babam, Muhammede “sallall
- Page 181 and 182:
ir ok isâbet etdi. Alnımdan çık
- Page 183 and 184:
kalkmasın! Develeri sıkı bağlay
- Page 185 and 186:
lah “sallallahü aleyhi ve sellem
- Page 187 and 188:
sûlullahın her dürlü hâlini ar
- Page 189 and 190:
aralarında kararlaşdırdılar. Ge
- Page 191 and 192:
mu’cize, bâkî kalan mu’cize o
- Page 193 and 194:
Ancak Ka’b-ül Ahbâr ile alâkal
- Page 195 and 196:
lem”, bizim memleketimizde kıtl
- Page 197 and 198:
ağaçların ve taşların bulundu
- Page 199 and 200:
“radıyallahü anh” Yemende ike
- Page 201 and 202:
¥ Resûlullahın “sallallahü al
- Page 203 and 204:
kimsenin evine bir iş için gitdi
- Page 205 and 206:
sellem” Eshâb-ı kirâm ile otur
- Page 207 and 208:
Vâkı’a sûresi 22, 23.cü âyet
- Page 209 and 210:
Sonra Süva adlı putun yanına git
- Page 211 and 212:
yeti getiren zât Kureyş kabîlesi
- Page 213 and 214:
ayağı ile dürterek, kalk ey Sev
- Page 215 and 216:
aldığını anladım. Annem içerd
- Page 217 and 218:
yaşına geldiği hâlde, gözleri
- Page 219 and 220:
edâ edip, yerine getireyim, dedi.
- Page 221 and 222:
¥ Câbir “radıyallahü anh”
- Page 223 and 224:
Resûlullah “sallallahü aleyhi v
- Page 225 and 226:
inin yanına gitsin, buyurdu. Söyl
- Page 227 and 228: ¥ Ziyâd bin Hâris es-Sadâi şö
- Page 229 and 230: mızda bir oğlan çocuğu vardı.
- Page 231 and 232: hakkı için o ağrı geçdi ve bir
- Page 233 and 234: def’a beni serbest bırak, sana b
- Page 235 and 236: ğın gibi, beni de seni unutmayanl
- Page 237 and 238: verip, şeytân senden sonra evine
- Page 239 and 240: ür diye de korkdum. Sonra arkasın
- Page 241 and 242: latmışdır: Bir gün Resûlullah
- Page 243 and 244: ler yidirsin diye, Eshâb-ı kirâm
- Page 245 and 246: Eshâbdan yüzotuz kişi bir yolcul
- Page 247 and 248: ¥ Rükeyn bin Sa’îd el-Müzenî
- Page 249 and 250: atlı dahâ diye gösterirken, yedi
- Page 251 and 252: İçdik yâ Resûlallah dedim. Sonr
- Page 253 and 254: unu ne yapacaksın diye sordu. Bunl
- Page 255 and 256: ir kova su getirdiler. O sudan bira
- Page 257 and 258: Onun en kısa bir sûresinde, mesel
- Page 259 and 260: âyet-i kerîmeleri sonuna kadar ok
- Page 261 and 262: Resûlullahın “sallallahü aleyh
- Page 263 and 264: yı çaldı. Resûlullah, ey Enes,
- Page 265 and 266: lallahü aleyhi ve sellem” bana
- Page 267 and 268: lallahü aleyhi ve sellem” hazret
- Page 269 and 270: kına paylaşdırdı. Ensâr ve muh
- Page 271 and 272: kıp bakdı. Develerine binmiş old
- Page 273 and 274: altında sana söz veren mü’minl
- Page 275 and 276: ve müslimânların babaları gibi
- Page 277: ını ve Ehl-i beytimi. Onlara yap
- Page 281 and 282: İbni Mes’ûd Ensârî “radıya
- Page 283 and 284: in yetîmi Peygamberlik iddiâ ediy
- Page 285 and 286: yanında idi. Geç vakt eve geldi.
- Page 287 and 288: verilmesini emr etdi. Bunun üzerin
- Page 289 and 290: ¥ Hazret-i Ömer “radıyallahü
- Page 291 and 292: ya doğru gitdi. Bakdı ki, hazret-
- Page 293 and 294: ederek onu öldürürüm, demişdir
- Page 295 and 296: geri döndük. Arılar tekrâr onun
- Page 297 and 298: Şâma giderken, bir mescidde sabâ
- Page 299 and 300: HAZRET-İ OSMÂN-I ZİNNÛREYN “r
- Page 301 and 302: yallahü anhümâ” şöyle anlatm
- Page 303 and 304: yırtıcı hayvân, kâfilenin içi
- Page 305 and 306: vecheh” fazîletleri kadar işiti
- Page 307 and 308: eş, elliyedi ve ellisekizdir, diye
- Page 309 and 310: oğlu seni tutdu ve yaklaşdı. Ond
- Page 311 and 312: ¥ Hazret-i Alî “radıyallahü a
- Page 313 and 314: larını sığadı. Mubârek parmak
- Page 315 and 316: işitdik ve hareketler gördük. Od
- Page 317 and 318: ve ayakda kıl, buyurdu. Hazret-i A
- Page 319 and 320: di. Hazret-i Alî, Ey oğlum, Ebû
- Page 321 and 322: ¥ Hazret-i Hüseyn “radıyallah
- Page 323 and 324: ¥ Alî bin Zeyd “radıyallahü a
- Page 325 and 326: lerdir. Fâtımaya söyleme, buyurd
- Page 327 and 328: lesi, efendim ayağınızın şişi
- Page 329 and 330:
İbni Abbâs “radıyallahü anhü
- Page 331 and 332:
¥ Ümmü Hâris “radıyallahü a
- Page 333 and 334:
Ubeydullah bin Ziyâdı Kûfede bir
- Page 335 and 336:
fi, (Sen sanırmısın ki Eshâb-ı
- Page 337 and 338:
meydâna geldi, onu şehîd etdiler
- Page 339 and 340:
ekliyoruz, dediler. Şimirin hanım
- Page 341 and 342:
sordu. Bildiklerimi anlatdım. Abd
- Page 343 and 344:
dular. Allahü teâlâ size iyilikl
- Page 345 and 346:
yandı. Bu hâli görünce, Sübhâ
- Page 347 and 348:
kılardı, buyurdu. ¥ Bir zât ş
- Page 349 and 350:
Alî bin Hüseyn bin Alî bin Ebî
- Page 351 and 352:
düm. Sonra tekrâr mubârek elini
- Page 353 and 354:
ağzı mührlü olarak duruyordu. Y
- Page 355 and 356:
da söylenmişdir. Hicretin yüzkı
- Page 357 and 358:
Hattâ onu yanına çağırıp, gü
- Page 359 and 360:
nına konmuşdu. Hâlbuki o zemân
- Page 361 and 362:
anlayamadım. Sonra yüzünü hurma
- Page 363 and 364:
İMÂM-I MÛSÂ KÂZIM BİN CA’FE
- Page 365 and 366:
şında kısa ipli bir kova ile su
- Page 367 and 368:
çok şiddetli yağmur yağdı. İh
- Page 369 and 370:
sunuz? Cevâbında, hâyır, Allah
- Page 371 and 372:
perdeyi kaldırmakda ağır davrand
- Page 373 and 374:
Abdüllahın ve Fâzılın yeridir
- Page 375 and 376:
imâmdan birkaç süâl sorayım. B
- Page 377 and 378:
mektûbun sonuna yazılmışdı. ¥
- Page 379 and 380:
ı üzümden birkaç dâne yidi, de
- Page 381 and 382:
İMÂM-I TAKÎ MUHAMMED BİN ALÎ
- Page 383 and 384:
meyve vermişdi. Çok tatlı ve çe
- Page 385 and 386:
İmâm-ı Alî Rızâ “radıyalla
- Page 387 and 388:
iznsiz evinize girmek bana çok zor
- Page 389 and 390:
İMÂM-I ASKERÎ HASEN BİN ALÎ
- Page 391 and 392:
öğle vakti beni serbest bırakdı
- Page 393 and 394:
du. Çocuk Bismillâhirrahmânirrah
- Page 395 and 396:
olundu ki, Muhammed bin Hasen Asker
- Page 397 and 398:
vâyet etdiği yazılmışdır. Res
- Page 399 and 400:
olacakdır. Hazret-i Alînin “rad
- Page 401 and 402:
sevdiklerinden biri olduğunu anlar
- Page 403 and 404:
ABBÂD BİN BEŞÎR VE ÜSEYD BİN
- Page 405 and 406:
dı. Birini o fakîre verdi. Bir fa
- Page 407 and 408:
îl aleyhisselâmı gördüğünü
- Page 409 and 410:
Evet mümkin olur. Çünki, mü’m
- Page 411 and 412:
humdur. Beni karnına koyan kadın
- Page 413 and 414:
gelir, o da onlara düâ edip, Alla
- Page 415 and 416:
dediyse de, hazret-i Ömer “radı
- Page 417 and 418:
YEDİNCİ BÖLÜM TÂBİ’ÎN, TEB
- Page 419 and 420:
anh” yanına götürdü. Hazret-i
- Page 421 and 422:
nız, kabıma su doldurunuz, dedi.
- Page 423 and 424:
afından şehîd edildi. [Bir rek
- Page 425 and 426:
ana Allahü teâlâ ömrünü uzun
- Page 427 and 428:
Kendisi şöyle anlatmışdır: Bir
- Page 429 and 430:
şehrinin îmârı budur diye yazd
- Page 431 and 432:
irimiz için o taşdan bir yaprak b
- Page 433 and 434:
kirâmdan “aleyhimürrıdvân”
- Page 435 and 436:
GÜRZ BİN VEBRE EL-ÂBİD-İ KÛF
- Page 437 and 438:
ŞEYBÂN-I RÂÎ “rahmetullahi te
- Page 439 and 440:
EBÛ MU’ÂVİYE EL-ESVED “rahme
- Page 441 and 442:
HÂTİME (SON BÖLÜM) Ehlullahın,
- Page 443 and 444:
yerde cenâze vardı. Onun için ka
- Page 445 and 446:
anına bak, dedi. Bakdım ki, ayağ
- Page 447 and 448:
(dinde reform yapmak isteyen) kimse