22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ir kova su getirdiler. O sudan biraz içip mubârek ağzının suy<strong>un</strong>u<br />

kovaya dökdü. Eshâb-ı kirâm o suyu götürüp aldıkları<br />

kuyuya dökdüler. Ondan sonra o kuyudan devâmlı misk kokusu<br />

gelirdi.<br />

¥ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek<br />

gözleri çok kuvvetli görürdü. Önden gördüğü gibi, arkadan<br />

da görürdü. Aydınlıkda gördüğü gibi, karanlıkda da görürdü.<br />

Nakl edilmişdir ki, süreyyâdaki ya’nî boğa burc<strong>un</strong>daki<br />

onbir yıldızı görürdü.<br />

¥ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, mubârek azı<br />

dişini kıran bir cemâ’atin neslinden gelenlerin aslâ azı dişi<br />

çıkmadı.<br />

¥ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek eli<br />

neye dok<strong>un</strong>sa, hayr ve bereket hâsıl olurdu. Meselâ bir sütsüz<br />

koy<strong>un</strong><strong>un</strong> memelerine dok<strong>un</strong>sa, koy<strong>un</strong><strong>un</strong> memeleri süt<br />

ile dolardı. İbni Mes’ûd “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır:<br />

Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile Ebû<br />

Bekr “radıyallahü anh”, bul<strong>un</strong>duğum yerden geçiyorlardı.<br />

Ben koy<strong>un</strong> güdüyordum. Bana ey oğulcağız, hiç südün var<br />

mıdır diye sordu. Var, fekat bu koy<strong>un</strong>lar bana emânetdir,<br />

dedim. B<strong>un</strong>ların arasından kısır bir keçi getirdim. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek eliyle o keçinin memesini<br />

sığadı ve çok süt sağdı. Kendisi içdi ve hazret-i Ebû<br />

Bekre de verdi. Sonra ben huzûr<strong>un</strong>a yaklaşıp, bana dîni öğret,<br />

dedim. Mubârek eliyle başımı okşadı ve sen henüz küçüksün,<br />

öğrenirsin, buyurdu.<br />

¥ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Peygamberliği<br />

bildirilmeden evvel de, sonra da haşmeti, büyüklüğü ve<br />

heybeti herkesin gözlerinde ve gönüllerinde yer etmiş idi.<br />

Kureyşli müşrikler, Eshâb-ı kirâma eziyyet ederlerdi. Resûlullahı<br />

“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gördükleri zemân<br />

Ona da eziyyet edelim diye kalblerinden geçirirlerdi. Fekat<br />

Onu “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” görünce, heybetinden<br />

Ona hürmet ve hizmet ederlerdi. Resûlullahı ansızın gören<br />

kimseyi korku kaplar, titremeye başlardı. Bir gün huzû-<br />

– 255 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!