22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

¥ Yine Câbir bin Abdüllah “radıyallahü anh” anlatmışdır:<br />

Babam vefât etdi. Çok borcu kaldı. Hurma toplama zemânı<br />

gelince, borçlu olduğumuz kimselere bu hurmaları<br />

borcumuza karşılık aranızda paylaşın. Bana hiç kalmasın,<br />

dedim. Bu hurmalar borçlarınızı karşılamaz, diyerek kabûl<br />

etmediler. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûr<strong>un</strong>a<br />

gidip, alacaklıların sizi görmesini arzû ediyorum dedim.<br />

Hurmaları topla ve gurub gurub ayır, buyurdu. Resûlullahın<br />

emr etdiği gibi yapdım. Sonra teşrîf buyurdular.<br />

Alacaklılar Resûlullahı görünce bana yapışdılar. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” onların bu hâlini görünce,<br />

bir hurma öbeğinin yanına varıp, üç kerre çevresinde dolaşdı<br />

ve yanına oturdu. Sonra bana alacaklılarını çağır, buyurdu.<br />

Çağırdım, geldiler. Alacakları olan babamın borcu kadar<br />

hurmayı ölçüp, tam aldılar. Ben babamın borc<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

ödenmesine ve bana bir dâne hurma kalmamasına râzı<br />

idim. Bir de bakdım ki, Resûlullahın yanında oturduğu hurma<br />

yığını, herkes alacağını aldığı hâlde, bir dâne bile eksilmemişdi.<br />

¥ Ebû Katâde “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir seferde idik. Akşam<br />

nemâzında hutbe okudu ve: “Bu gece sabâha kadar yürürsek,<br />

inşâallah yârın suya ulaşırız” buyurdu. Gece ben Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” yanında yürüdüm.<br />

Gece yarısından sonra Resûlullahı uyku basdırdı. Devesinden<br />

düşecek gibi oldu. Yandan tutdum. Doğrulup devenin<br />

üzerine oturdular. Biraz sonra yine uyudular. Düşecekleri sırada<br />

yandan tutdum. Uyanıp devenin üzerine oturdular. Bu<br />

hâl üzere sabâha kadar yola devâm etdik. Yine uyku basdırdı<br />

ve devenin üzerinden yan tarafa meyl etdiler, hemen tutdum.<br />

Mubârek başını kaldırıp bana sen kimsin, dedi. Ebû<br />

Katâdeyim, dedim. Ne zemândan beri benimle birlikdesin,<br />

buyurdu. Bu gece devâmlı sizin yanınızda idim yâ Resûlallah,<br />

dedim. “Peygamberini koruduğ<strong>un</strong> gibi, Allah da seni<br />

korus<strong>un</strong>” buyurdu. Ordudan geri kaldık. Askerlerden hiç<br />

kimse görünmüyordu. Bana ey Ebâ Katâde, askerlerden hiç<br />

kimse görünüyor mu diye sordu. Ben de işte bir atlı, işte bir<br />

– 248 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!