22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ler yidirsin diye, Eshâb-ı kirâmın gelip geçdiği yol üzerine<br />

oturdum. Önce hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü<br />

anh” geldi. Ona Kur’ân-ı kerîmden bir âyet-i kerîmeyi sordum.<br />

Maksadım beni evine götürüp, birşeyler yidirmesi idi.<br />

Sonra hazret-i Ömer-ül Fârûk “radıyallahü anh” oradan geçiyordu.<br />

Ona da bir âyet-i kerîmeyi sordum. İkisi de beni götürmediler.<br />

Sonra âniden Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” geldi. Bana bakıp yüzümden aç olduğumu anladı.<br />

“Ey Ebâ Hüreyre, benimle birlikde gel” buyurdu. Resûlullahı<br />

ta’kîb etdim. Mubârek zevcelerinden birinin evine gitdik.<br />

Yanınızda hiç yiyecek bir şey var mıdır diye sordu. Eve, falan<br />

kimse sizin için biraz süt hediyye göndermiş dedi. B<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

üzerine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bana, ey<br />

Ebâ Hüreyre git, Eshâb-ı soffayı çağır buyurdu. Eshâb-ı soffa,<br />

malı, çoluk çocuğu olmayan sahâbîler idi. Mescidde kalırlar<br />

ve Eshâb-ı kirâm onlara bakardı. Resûlullaha “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” hediyye gelince, ondan hem kendisi yir,<br />

hem de Eshâb-ı soffaya verirdi. Sadaka gelince kendisi yimez,<br />

on<strong>un</strong> temâmını Eshâb-ı soffaya verirdi. Ben kendi kendime<br />

o sütden önce biraz içseydim, sonra Eshâb-ı soffayı çağırsaydım.<br />

Çünki, onlar gelirse, bana bir kâse sütden ne kalacak<br />

diye düşündüm. Sonra Eshâb-ı soffayı çağırdım. Hepsi<br />

gelip, Resûlullahın huzûr<strong>un</strong>da oturdular. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” bana, ey Ebâ Hüreyre, süt kâsesini al<br />

bana ver, buyurdu. Sonra tekrâr bana geri verdi. B<strong>un</strong>u herkese<br />

ver, hepsi içsinler buyurdu. Eshâb-ı soffanın hepsi tek<br />

tek o kâseden süt içdiler. Ben ve Resûlullah henüz içmemişdik.<br />

Resûlullah süt kâsesini elimden mubârek eline alıp, yine<br />

bana geri verdi ve iç, buyurdu. Sütden bir mikdâr içdim. Yine<br />

iç, buyurdu, içdim. Bir dahâ iç buyurdu, tekrâr içdim.<br />

Dördüncü def’a iç buyurdu. Yâ Resûlallah, artık içmeğe mecâlim<br />

kalmadı, iyice doydum, dedim. Elimden süt kâsesini<br />

alıp, kalan sütü de kendileri içdiler.<br />

¥ Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır:<br />

Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Medîneye hicret<br />

etdikleri zemân, ben sekiz yaşında idim. Babam vefât etmişdi.<br />

Annem, Ebû Talha “radıyallahü anh” ile evlenmişdi.<br />

– 243 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!