Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
¥ İbni Mes’ûd “radıyallahü teâlâ anh” şöyle nakl etmişdir:<br />
Bir gece Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir yere<br />
gidiyorduk. Kim sabâh nemâzı vaktini bekler buyurdu. Yâ<br />
Resûlallah! Ben bekleyip uyandırırım, dedim. Sen uyurs<strong>un</strong><br />
buyurdu. Tekrâr kim sabâh nemâzı vaktini bekler, buyurdu.<br />
Yine ben bekleyeyim, dedim. Sonra Resûlullahın devesinin<br />
ve kendi devemin yularını birlikde tutup, gece sabâh nemâzının<br />
vaktini beklemeye başladım. Gecenin son<strong>un</strong>a doğru<br />
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurduğu gibi<br />
uyuya kalmışım. Güneşin sıcaklığının te’sîriyle uyandım.<br />
Kendi devem yanımda idi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve<br />
sellem” devesi kaybolmuşdu. Resûlullah “sallallahü aleyhi<br />
ve sellem” bir kimseye şöyle git diye işâret etdi. O kimse gidip,<br />
Resûlullahın devesini buldu. Yuları bir ağaca dolanmışdı.<br />
Çözüp getirdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />
abdest aldı. Orada bul<strong>un</strong>anlar da abdest aldılar. Resûlullah<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Bilâle “radıyallahü<br />
anh” ezân okumasını emr buyurdu. Ezân ok<strong>un</strong>du. Sabâh nemâzının<br />
sünnetini kıldık. Sonra kâmet ok<strong>un</strong>du, cemâ’atle sabâh<br />
nemâzının farzını kıldık. Selâm verdikden sonra, Resûlullah<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Allahü teâlâ<br />
dileseydi sizi sabâh nemâzına uyandırırdı. Fekat sizden sonra<br />
gelenler uyuyarak veyâ <strong>un</strong>utarak sabâh nemâzını geçirdiklerinde<br />
sabâh nemâzını bu şeklde kazâ etmelerini öğretmeyi<br />
diledi.”<br />
¥ Câbir “radıyallahü teâlâ anh” şöyle anlatmışdır: Resûlullah<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir seferde idik. Bir<br />
rüzgâr çıkdı. “Bu rüzgâr bir münâfığın ölümü içindir” buyurdu.<br />
Medîneye geldiğimizde, münâfıklığıyla ve fesadçılığıyla<br />
meşhûr azgın bir münâfığın öldüğünü haber aldık.<br />
¥ Katâde bin Nu’mân “radıyallahü teâlâ anh” şöyle anlatmışdır:<br />
Bir gece çok karanlık ve şiddetli yağmur vardı. B<strong>un</strong>u<br />
ganîmet bilip yatsı nemâzını Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />
sellem” ile kıldım. Nemâz bitince, Resûlullah geri dönüp; bu<br />
karanlık gecede burada niçin kaldın, buyurdu. Yâ Resûlallah!<br />
Sizinle nemâz kılmağı ganîmet bildim, dedim. Bana bir asâ<br />
– 236 –