22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

inin yanına gitsin, buyurdu. Söyledim, ağaçlar yanyana geldiler.<br />

Resûlullah o ağaçların arkasında kazâ-i hâcet eyledi.<br />

Sonra ağaçlar yerine gitdi. Sonra develerimize binip yola devâm<br />

etdik. Karşımıza kucağında çocuğu ile bir kadın çıkdı.<br />

Yâ Resûlallah! Bu oğlancığı üç def’adır cinnî tutar, dedi. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” durdu. Çocuğu alıp devenin<br />

palanı üzerine koydu. Üç def’a ey Allahın düşmânı<br />

çık, buyurdu. Sonra çocuğu annesine verdi. Seferden dönüşümüzde<br />

aynı yere gelince, o kadın çocuğu ile birlikde yine<br />

karşımıza çıkdı. İki koy<strong>un</strong> getirmişdi. Yâ Resûlallah! B<strong>un</strong>lar<br />

benim hediyyemdir, kabûl buyur<strong>un</strong>. Seni Peygamber olarak<br />

gönderen Allah hakkı için, sizinle ilk karşılaşdığımız günden<br />

beri, çocuğu cinnî tutmadı, dedi. Resûlullahın “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” emri üzerine koy<strong>un</strong><strong>un</strong> birini aldık, birini de<br />

kadına bırakdık. Sonra yola devâm etdik. Birden bire karşımıza<br />

bir deve çıkdı. Gelip Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” huzûr<strong>un</strong>da başını yere koyarak secde etdi. Resûlullah<br />

bize, halka sesleniniz toplansınlar buyurdu. Halkı çağırdık,<br />

toplandılar. Resûlullah onlara bu deve kimindir, diye<br />

sordu. Ensârdan bir cemâ’at, bizimdir yâ Resûlallah, dediler.<br />

Bu deveye ne yapdınız diye sordu. Bu deveyle yirmi senedir<br />

su çekerdik. Şimdi onu boğazlamak istedik, kaçdı, dediler.<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, b<strong>un</strong>u bana satınız<br />

buyurdu. Sizin ols<strong>un</strong> yâ Resûlallah, dediler. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu deve benim oldu.<br />

Artık onu eceli gelinceye kadar hoş tut<strong>un</strong>uz, boğazlamayınız,<br />

buyurdu. Orada bul<strong>un</strong>an müslimânlar, yâ Resûlallah, sana<br />

secde etmeğe biz hayvânlardan dahâ lâyık değilmiyiz, biz<br />

niçin yapmayalım, dediler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” buyurdu ki, (Kimsenin Allahü teâlâdan başkasına<br />

secde etmesi câiz değildir. Eğer câiz olsaydı, kadınların kocalarına<br />

secde etmeleri gerekirdi.)<br />

¥ Ya’lâ bin Ümeyye-i Sakafî şöyle anlatmışdır: Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir yere gidiyorduk. Bir<br />

deveye rastladık. Deve, Resûlullahı görünce boğazından ses<br />

çıkararak bağırıp, boyn<strong>un</strong>u yere koydu. Resûlullah “sallalla-<br />

– 225 – Şevâhid-ün Nübüvve - F:15

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!