22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

¥ Câbir “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Bir gün Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” pazarda giderken bir<br />

kadın feryâd ederek, yâ Resûlallah! Benim bir kocam var,<br />

bana devâmlı eziyyet ediyor. Hakkımı gözetmiyor. Beni ondan<br />

ayır, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” o kadının<br />

kocasını çağırtdı. O kimse gelip, yâ Resûlallah! Ben<br />

onu dâimâ azîz tutarım. Onu incitmem, iyi geçinirim, dedi.<br />

Kadın ağladı ve yalan söylüyor. Yalan söylemekde hiç hayr<br />

yokdur. Ben yalancıyı kendime yâr edinmem, dedi. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” tebessüm etdi. Kadının başörtüsünün<br />

bir uc<strong>un</strong>dan kocasının da başından tutarak, “Yâ<br />

Rabbî b<strong>un</strong>ların arasında ülfet ve muhabbet nasîb eyle” diye<br />

düâ buyurdu. Câbir “radıyallahü anh” demişdir ki, o kadın<br />

bir ay sonra Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûr<strong>un</strong>a<br />

geldi. Ben şehâdet ederim ki, sen Allahü teâlânın Resûlüsün.<br />

Yeryüzünde bana kocamdan dahâ sevgili kimse<br />

yokdur, dedi.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir kimseyi bir<br />

iş için bir yere gönderdi. O şahs gelip o husûsda yalan söyledi.<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ona beddüâ etdi.<br />

O kimse karnı yırtılmış ve ölmüş olduğu hâlde bul<strong>un</strong>du.<br />

Defn etdiler, yer kabûl etmedi.<br />

¥ Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” anlatır: Birgün hava kapalı<br />

idi. Bütün Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân” mescidde<br />

toplanmışdık. Öğle nemâzının vaktinin çıkmasına az kaldı<br />

zan etdik. O sırada bir kimse çıka geldi. Henüz nemâzı kılmadınız<br />

mı, dedi. Biz Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

evindedir, çağır dedik. O kimse essalâtü (nemâz) yâ Resûlallah<br />

diye çağırdı. Sonra susup oturdu. Bir müddet sonra yine<br />

essalâtü yâ Resûlallah diye bağırdı. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” kızgın bir hâlde elinde bir ağaçla dışarı çıkdı.<br />

Bağıran kim idi, diye sordu. O kimse ayağa kalkıp, yâ Resûlallah<br />

bendim, dedi. Resûlullah elindeki ağaçla ona vurdu.<br />

Sonra nemâzı kıldık. Havâdaki bulut dağıldı. Bakdık ki, güneş<br />

gökün ortasındadır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

o kimse nerede buyurdu. O kimse huzûr<strong>un</strong>a geldi. Re-<br />

– 221 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!