22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yeti getiren zât Kureyş kabîlesinden bir Peygamberdir.” Putdan<br />

b<strong>un</strong>ları işitince, çok korkdum. Gidip bu durumu kabîleme<br />

anlatdım. Benî Hârise kabîlesinden üçyüz kişi toplanıp,<br />

Medîneye gitdik. Mescide girince, Resûlullah bana bakıp tebessüm<br />

etdi. Ey Abbâs, nasıl müslimân old<strong>un</strong>? buyurdu. Vuku’<br />

bulan hâdiseleri anlatdım. Doğru söylüyors<strong>un</strong> buyurdu<br />

ve çok memnûn oldu. Hepimiz Resûlullahın “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” huzûr<strong>un</strong>da müslimân olduk.<br />

¥ Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Huzeym<br />

bin Fâtek “radıyallahü anh”, bir gün emîr-ül mü’minîn<br />

hazret-i Ömere “radıyallahü anh” nasıl müslimân olduğumu<br />

anlatayım mı, dedi. Anlat buyurdu. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine<br />

şöyle anlatdı. Devemi kaybetmişdim. Onu ararken akşam<br />

oldu. Korkulu bir derede kaldım. Yüksek sesle, buradaki<br />

kötü kimselerden bu vâdînin azîzine sığınırım, dedim. O sırada<br />

bir ses duydum. Yazıklar ols<strong>un</strong> sana. Celîl olan,<br />

ni’metler veren, yüce Allaha sığın, diyordu. Ey seslenen<br />

kimse, söylediğin hak mıdır, dalâlet midir, dedim. Tekrâr<br />

seslenip şöyle dedi. Allahü teâlânın mu’cizeler sâhibi Resûlü<br />

Medînede insanları hayrlara da’vet ediyor. Nemâz kılmağı<br />

ve oruc tutmağı emr ediyor. İnsanları boş oy<strong>un</strong> ve eğlencelerden<br />

sakındırıyor. B<strong>un</strong>ları işitince, deveme binip, Medînenin<br />

yol<strong>un</strong>u tutdum. Medîneye vardığım gün Cum’a günü<br />

idi. Ebû Bekr “radıyallahü anh” mescidden çıkıp, yanıma<br />

yaklaşdı. Mescide gir, senin müslimân olduğ<strong>un</strong><strong>un</strong> haberi bize<br />

ulaşdı, dedi. Ben tahâret nasıl yapılır bilmiyorum deyince,<br />

bana öğretdi, abdest alıp mescide girdim. İçeri girince<br />

minber üzerinde Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

gördüm. Mubârek yüzü ayın ondördü gibi parlıyordu ve<br />

şöyle buyuruyordu: “Bir müslimân şartlarına uyg<strong>un</strong> abdest<br />

alsa, sonra tam bir dikkatle nemâzı devâmlı kılsa muhakkak<br />

Cennete girer.”<br />

Bu husûsda bir rivâyet de şöyledir: Huzeym bin Fâtek<br />

“radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Bana seslenen ve kendisini<br />

görmediğim kimseye sen kimsin diye sordum. Ben<br />

Mâlik ibni Mâlikim. Necid cinnîlerinin reîsiyim. Resûlulla-<br />

– 211 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!