22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“radıyallahü anh” Yemende iken, Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” vefât etdi.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” son hastalığı sırasında<br />

hazret-i Fâtımayı “radıyallahü anhâ” yanına çağırdı.<br />

Kulağına birşeyler söyledi. Hazret-i Fâtımâ “radıyallahü anhâ”<br />

ağlamağa başladı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

mubârek başını tekrâr hazret-i Fâtımanın kulağına<br />

yaklaşdırıp, bir şeyler dahâ söyledi. Bu sefer hazret-i Fâtıma<br />

gülmeğe başladı. Ezvâc-ı Tâhirât hazret-i Fâtımadan b<strong>un</strong><strong>un</strong><br />

sebebini sordular. Bu sırrı açıklayamam dedi. Hazret-i Âişe<br />

“radıyallahü anhâ” Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

vefâtından sonra tekrâr sordu. Cevâb verip dedi ki, babam<br />

bana, Cebrâîl “aleyhisselâm” bana Kur’ân-ı kerîmi her<br />

sene bir kerre arz ederdi. Bu sene iki kerre arz etdi. Vefâtımın<br />

yaklaşdığını anladım, dedi. B<strong>un</strong>u işitince ağladım. İkinci<br />

def’a kulağıma yaklaşıp, bu ümmetin seyyidesi olacaksın<br />

ve bana ehlimden en önce sen kavuşacaksın, buyurdu. B<strong>un</strong>u<br />

işitince de güldüm, dedi.<br />

¥ Hazret-i Fâtıma “radıyallahü anhâ” şöyle anlatmışdır:<br />

Hazret-i Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” başı<br />

uc<strong>un</strong>da oturmuşdum. Âniden kapıya bir kimse geldi. Esselâmü<br />

aleyke ey ehl-i beyt-i nübüvvet! İçeri girmeme müsâade<br />

var mıdır. Allahın Resûlünün “sallallahü teâlâ aleyhi ve<br />

sellem” yanına varayım, dedi. Ey Allahın kulu. Bu ziyâret<br />

için Allahü teâlâ sana ecrler versin. Yalnız bir ân müsâade<br />

et. Şu ânda Resûlullahı ziyârete kimseye müsâade yok, dedim.<br />

B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine ey Fâtıma, beni men’ eyleme, benim içeri<br />

girmem lâzımdır, diye bana söyledi. O sırada Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” ağrıları biraz hafîfledi. Mubârek<br />

gözlerini açıp, ey Fâtıma, kiminle konuşuyors<strong>un</strong> biliyor<br />

mus<strong>un</strong>. O melek-ül-mevtdir! İzn ver içeri girsin, buyurdu.<br />

Azrâîl “aleyhisselâm” girdi ve Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!<br />

Yâ Emîrallah! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah<br />

hakkı için, Senden önce hiç kimsenin kapısından içeri<br />

girmek için izn almadım. B<strong>un</strong>dan sonra da kimseden izn almam,<br />

dedi.<br />

– 199 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!