22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kat Zeyd-ül Hayrın fazîletini, duyduğumdan fazla gördüm,<br />

buyurdu. Zeyd-ül Hayr “radıyallahü anh” memleketine döneceği<br />

zemân, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, keşke<br />

Zeyd Medînenin hummâsından kurtulsaydı, buyurdu. Zeyd<br />

“radıyallahü anh” memleketinin sınırına yaklaşdığı sırada,<br />

Necîd beldelerinden birinde hummâ hastalığından vefât etdi.<br />

¥ Adî bin Hatem Medîneye gelmişdi. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” ona müslimân ol, selâmet bul, buyurdu.<br />

Adî bin Hatem benim dînim vardır deyince, Resûlullah, ben<br />

senin dînini senden dahâ iyi bilirim. Sen nasârâ ve sâbieyn dînini<br />

seçmişdin, buyurdu. Evet deyince, sen kavmin arasında<br />

ganîmet malının dörtde birini alıyors<strong>un</strong>. Hâlbuki bu sizin dîninizde<br />

câiz değildir, buyurdu. Adî bin Hatem demişdir ki, b<strong>un</strong>ları<br />

işitince, kalbimde islâm dînine karşı olan kötü düşünceler<br />

kalmadı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sözlerine devâm<br />

ederek ona şöyle buyurdu: (Sen müslimânları fakîr görüyors<strong>un</strong><br />

ve bu sebeble müslimân olmuyors<strong>un</strong>. Bir gün gelecek<br />

onların malları o kadar çoğalacak ki, sadaka verecek fakîr bulamayacaklardır.<br />

Şâyet sen müslimânların düşmânları çok diye<br />

müslimân olmuyorsan, hiç Hîreye gitdin mi.) Hâyır, fekat orayı<br />

bilirim, dedim. Buyurdu ki: (Çok kısa zemânda bir kadın,<br />

Hîreden tek başına Mekkeye gelip, Kâ’beyi tavâf edecek ve<br />

Allahü teâlâdan başka hiç kimseden korkusu olmayacak. Eğer<br />

melikler ve sultânlar müslimân değildir diye müslimân olmuyorsan,<br />

kısa zemân sonra Kisrâ bin Hürmüzün memleketini<br />

müslimânlar feth edecekler ve hazînelerini alacaklardır). Adî<br />

bin Hatem diyor ki, Kisrâ bin Hürmüzün memleketini mi diye<br />

hayretle sordum, evet buyurdu. Ben hemen îmân etdim. Vallahi<br />

Hîreden bir kadının tek başına Kâ’beye gidip, tavâf etdiğine<br />

şâhid oldum. Kisrânın memleketi de müslimânların eline<br />

geçdi. On<strong>un</strong> memleketini feth edenler arasında ben de vardım.<br />

Müslimânların sadaka verecek kimse bulamayacak kadar zengin<br />

olması da muhakkakdır.<br />

¥ Yine hicretin on<strong>un</strong>cu senesinde Eslâm kabîlesinden bir<br />

hey’et Medîneye geldi. Müslimân oldular. İslâmiyyetin<br />

hükmlerini öğrendiler. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sel-<br />

– 194 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!