22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

aralarında kararlaşdırdılar. Gece vakti akabeye geldikleri sırada<br />

Resûlullah, Eshâb-ı kirâma, hepiniz dere yol<strong>un</strong>dan gidiniz.<br />

Kimse benimle gelmesin, buyurdu. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” kendisi devesine binip akabeden, dağ<br />

yol<strong>un</strong>dan yola devâm etdi. Devesinin yularını Ammâr bin<br />

Yâsere “radıyallahü anh” verdi. Huzeyfeyi de “radıyallahü<br />

anh” deveyi sürmekle vazîfelendirdi. Böylece akabe yol<strong>un</strong>dan<br />

gidiyorlardı. Arkalarından gelmekde olan bir gurub insan<br />

gözükdü. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Huzeyfeye<br />

“radıyallahü anh” gelenleri geri çevir, diye emr etdi.<br />

O da, gelenlerin develerinin yüzlerine vurmaya başladı. Münâfıklar,<br />

Muhammed “aleyhisselâm” hîlemizi anladı diyerek,<br />

hemen geri dönüp, akabeden aşağı indiler. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” Huzeyfeye “radıyallahü anh” o<br />

toplulukdan tanıdığın kimse var mı diye sordu. Yâ Resûlallah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem”, falan falan kimselerin devesini<br />

tanıdım. Fekat hepsi yüzünü bağlamışdı ve gece karanlıkdı,<br />

onları tanıyamadım, dedi. Sabâh ol<strong>un</strong>ca, Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” Üseyyid bin Hudayra “radıyallahü<br />

anh”, ey Ebâ Yahyâ, biliyor mus<strong>un</strong> gece münâfıklar ne<br />

düşündüler. Beni gece dağdan aşağı atmak istiyorlardı, dedi.<br />

Üseyyid bin Hudayr “radıyallahü anh”, yâ Resûlallah! Müsâade<br />

ederseniz başlarını getireyim, dedi. Halkın, harb bitdi,<br />

Muhammed Eshâbını öldürmeye başladı demelerini istemem,<br />

buyurdu. Üseyyid bin Hudayr, yâ Resûlallah onlar senin<br />

Eshâbından değildirler deyince, onlar dilleriyle görünüşde<br />

şehâdet getiriyorlar. Allahü teâlâ beni şehâdet getireni öldürmekden<br />

men’ etdi, buyurdu. Sonra Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” münâfıkları tek tek Huzeyfeye “radıyallahü<br />

anh” bildirdi ve Allahü teâlâ beni onların cenâze nemâzını<br />

kılmakdan men’ etdi, buyurdu. Huzeyfetebni Yemânîden<br />

“radıyallahü anh” başka kimse onları bilmiyordu. Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından sonra, emîrül<br />

mü’minîn Ömer “radıyallahü anh” cenâze olduğu vakt<br />

Huzeyfeye “radıyallahü anh” bakardı. O cenâze nemâzı kılarsa<br />

kılardı. Kılmazsa o da kılmazdı.<br />

– 189 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!