22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ir ok isâbet etdi. Alnımdan çıkan kan yüzüme akdı. Sakalıma<br />

ve göğsüme kadar ulaşdı. Resûlullah “sallallahü aleyhi<br />

ve sellem” mubârek eliyle yüzümdeki ve gözlerimdeki kanı<br />

göğsüme doğru akıtdı. Âmir bin Amr bu hâtırasını ömrü boy<strong>un</strong>ca<br />

anlatdı. Vefât etdiğinde cenâzesi yıkanırken göğsünde<br />

Resûlullahın mubârek elinin değdiği yere bakdılar. Orası<br />

atın alnındaki beyâzlık gibi parlıyordu.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hicretin dokuz<strong>un</strong>cu<br />

senesinde Benî Kilâb kabîlesine bir seriyye [askerî birlik]<br />

gönderdi. Bir de mektûb göndererek islâma da’vet etdi.<br />

Benî Kilâb kabîlesi müslimân olmayı kabûl etmediler. Kendilerine<br />

gönderilen deri üzerine yazılı mektûbu suya atıp, yazılarını<br />

imhâ etdiler. Deriyi de su kovası yapdılar. Bu haber, Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” hazretlerine bildirilince:<br />

“Allahü teâlâ akllarını gidersin” buyurdu. Resûlullahın “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” bu beddüâsından sonra, o kavmin temâmı<br />

aklını kaybetdiler. Karma karışık konuşmaya başladılar.<br />

Ba’zıları öyle oldu ki, ne söylediği aslâ anlaşılmazdı.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Tebük gazvesine<br />

giderken, Eshâb-ı kirâmla bir yerde konaklayıp, gecelediler.<br />

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sabâha yakın bir<br />

vaktde uyudu. Güneş doğ<strong>un</strong>ca uyanıp, Ebû Katâdeden “radıyallahü<br />

anh” su istedi. Ebû Katâde şöyle anlatmışdır. Matarada<br />

suyum vardı. Resûlullahın mubârek eline dökdüm,<br />

abdest aldı. Suy<strong>un</strong> kalanını sakla lâzım olacak, buyurdu.<br />

Herkes önden gitmişdi. Susuz bir yerde konaklamışlardı.<br />

Her ne kadar hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer “radıyallahü<br />

anhümâ” bir su başında konaklayalım dedilerse de, dinlememişlerdi.<br />

Yanlarına ulaşınca bakdık ki, havanın harâreti<br />

onları çok etkilemiş. Susuzlukdan develerini kesip develerin<br />

mîdelerinde kalan suları içiyorlardı. Resûlullah bu hâllerini<br />

görünce, Ebû Bekr ve Ömeri dinleseydiniz, bu sıkıntıyı<br />

çekmezdiniz, buyurdu. Sonra matarada kalan suyu istedi ve<br />

herkesi çağırıp, suyu dökmeye başladı. Eshâbın hepsi susuzlukları<br />

gidinceye kadar su içdiler. Onbin ata ve onbeşbin deveye<br />

su verdiler.<br />

– 181 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!