Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
hemen kesip kebâb yapmak için hâzırladı. İki oğlu vardı.<br />
Büyük oğlu küçük oğl<strong>un</strong>a, babam kuzuyu nasıl kesdi, gel sana<br />
göstereyim, dedi. Kardeşini bağlayıp bıçağı boğazına sürdü.<br />
Fekat, göstereyim derken, farkına varmadan kardeşini<br />
boğazlayıp ölümüne sebeb oldu. Hazret-i Câbirin hanımı,<br />
çocuklarının bu hâlini görünce, büyük oğl<strong>un</strong>u yakalamak<br />
için peşinden koşdu. Çocuk korkus<strong>un</strong>dan kaçayım derken,<br />
kendisini evin damından aşağı bırakdı ve düşüp öldü. Kadın<br />
çocuklarının ölmesinden dolayı feryâd edip ağlarsam, Resûlullahın<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” üzülmesine sebeb olurum<br />
diye düşünerek sabr etdi, hiç ses çıkarmadı. Çocuklarının<br />
ölüsü üzerine bir kilim örtdü. Kimse onların öldüğünün<br />
farkına varmadı. Kendisi de belli etmemeye çalışdı. Fekat<br />
içi yanıyordu. Hâzırlanan kebâbı pişirdi. Kocası hazret-i Câbire,<br />
olan hâdiseyi hiç söylemedi. Kuzu kebâbı Resûlullahın<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” önüne getirilip, ikrâm edildi. O<br />
sırada Cebrâîl aleyhisselâm geldi ve Yâ Muhammed! Allahü<br />
teâlâ, Câbire oğullarını da sofraya getirmesini söylemenizi<br />
emr buyurdu, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />
hazret-i Câbire, oğullarını da sofraya getir, buyurdu.<br />
Dışarı çıkıp hanımına oğlanlar nerededir, Resûlullah onların<br />
sofraya gelmelerini istiyor, dedi. Hanımı, Resûlullaha<br />
onların burada olmadıklarını söyle, dedi. Hazret-i Câbir durumu<br />
arz edince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />
Allahü teâlânın emridir. Onları muhakkak getirmen lâzımdır,<br />
buyurdu. Hazret-i Câbir tekrâr hanımının yanına varıp,<br />
çocuklar nerede iseler mutlaka bulmamız lâzım. Allahü teâlânın<br />
emri böyle gelmişdir, dedi. Zevallı, çâresiz hanımı ağlayarak,<br />
ey Câbir, oğulcuklarımızın ne olduğ<strong>un</strong>u sana söylemeğe<br />
tâkatim yok, dedi. Sonra ölü yatan çocuklarının üstündeki<br />
kilimi kaldırıp, onları gösterdi. Hazret-i Câbir iki<br />
oğl<strong>un</strong><strong>un</strong> da ölmüş olduğ<strong>un</strong>u görünce, ağlamağa başladı. Hanımı<br />
ile birlikde Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />
huzûr<strong>un</strong>a girip ağlaşmağa başladılar. Evde feryâd sesleri<br />
yükseldi. O sırada Allahü teâlâ Cebrâîl aleyhisselâmı Resûlullaha<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” gönderip, çocukların<br />
başında düâ etmesini ve çocukları dirilteceğini bildirdi. Re-<br />
– 157 –