Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE
(Peygamberlik Müjdeleri)
Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.
Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:
1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.
2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.
3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.
4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.
5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.
6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.
7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.
8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.
9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
lem” o altınları benden alınca, yâ Muhammed! Esîrlikden kurtulmak<br />
için, o altınları fidyem olarak hesâba kat dedim. Düşmânıma<br />
yardım için getirdiğin şey fidyene katılmaz. Fidye bedeli<br />
olarak başka mâl vereceksin, buyurdu. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine dedim<br />
ki, yâ Muhammed! Beni o hâle düşürürsün ki, ömrüm boy<strong>un</strong>ca<br />
dilencilik mi yapayım. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />
sellem”, benimle savaşa gelirken, (eğer başıma bir iş gelirse,<br />
bu altınlar sana, Abdüllaha, Fâzıla ve Kuseme lâzım olur) diyerek,<br />
gece yarısı zevcen Ümmü Fâzıla verdiğin altınlar ne oldu,<br />
buyurdu. Sen onu nereden biliyors<strong>un</strong> deyince, Resûlullah<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem”, bana Allahü teâlâ bildirdi, dedi.<br />
B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine dedim ki, sen hakîkaten Peygambersin. Zîrâ o<br />
altınları Ümmü Fâzıla verdiğimi Allahdan başka kimse bilmiyordu.<br />
Ben şehâdet ederim ki, Allahdan başka ilâh yokdur ve<br />
Sen On<strong>un</strong> Resûlüsün, dedim.<br />
¥ Ukâşe bin Mıhsan “radıyallahü anh” Bedr gazâsında<br />
düşmânla çarpışırken kılıcı iki parçaya ayrıldı. Resûlullah<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” on<strong>un</strong> eline bir ağaç dalı verdi ve<br />
b<strong>un</strong><strong>un</strong>la savaş buyurdu. Ağaç dalını eline alıp sallamaya başlayınca,<br />
iyi bir kılıç hâlini aldı. Bütün savaşlarda o kılıç ile savaşdı.<br />
O kılıcı mürtedlerle yapılan savaşda şehîd düşdüğü güne<br />
kadar kullandı. O kılıca Avn (ilâhî yardım) adını vermişlerdi.<br />
¥ Bedr gazâsında Ümeyye bin Halef, Habîb hazretlerine<br />
“radıyallahü anh” bir kılıç darbesi vurarak, kol<strong>un</strong>u omuz<strong>un</strong>dan<br />
kesdi. Sonra Habîb “radıyallahü anh”, Ümeyye bin<br />
Halefi öldürdü. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />
hazret-i Habîbin kol<strong>un</strong>u yerine koydu. Allahü teâlâ sıhhat<br />
verdi, kolu iyileşdi.<br />
¥ Bedr gazâsında, Katâde bin Nu’mânın “radıyallahü<br />
anh” gözüne bir nesne dok<strong>un</strong>du ve gözünü çıkardı. Gözü yüzü<br />
üzerine sarkdı. Kavmi onu keselim, fekat önce Resûlullaha<br />
“sallallahü aleyhi ve sellem” sorup, istişâre edelim dediler.<br />
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Katâdeyi “radıyallahü<br />
anh” huzûr<strong>un</strong>a çağırdı. Yanağına sarkmış olan gözünü<br />
yerine yerleşdirdi ve mubârek eliyle sıvazladı ve gözü iyi-<br />
– 141 –