22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

mâllarını ve âilelerini kurtardılar.<br />

¥ Rüfâa bin Râfi’ “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır:<br />

Bedr gazâsında kardeşim Hallâd bin Râfi’ ile birlikde bir deve<br />

yavrus<strong>un</strong>a binmişdik. Devemiz Ravhâ denilen yere varınca<br />

yorulup kaldı. Kardeşim, yâ Rabbî! Eğer bu deve bizi Medîneye<br />

geri götürürse, b<strong>un</strong>u kurbân edeceğim, dedi. Biz o<br />

hâlde iken bir de bakdık ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” çıka geldi. Bizi o hâlde görünce su istedi. Verdik.<br />

Mubârek ağzını çalkaladı ve bir abdest alıp suy<strong>un</strong>u bir kabın<br />

içinde topladı. Sonra biz o devenin ağzını açdık, bu sudan<br />

dökdü. Sonra başına, boyn<strong>un</strong>a, gövdesine ve kuyruğ<strong>un</strong>a<br />

dökdü. Bize, binin buyurdu ve kendisi gitdi. Biz o deveye binip,<br />

Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” yetişdik. Seferde<br />

o deve bizi koşarak taşıdı. Bedr savaşından dönüp Medîneye<br />

ulaşınca, devemiz yine çöküp kaldı. Kardeşim onu kesip,<br />

etini fakîrlere paylaşdırdı.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Bedr gazâsında,<br />

mubârek eliyle, şurada falan kimse, şurada falan kimse öldürülecek<br />

diye belli yerleri gösterdi. Aynen buyurduğu gibi, kimin<br />

nerede öldürüleceğini gösterdiyse, orada öldürüldü.<br />

Emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü anh” buyurdu<br />

ki: Resûlullahı Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya<br />

yemîn ederim ki, kimin nerede öldürüleceğini gösterdiyse,<br />

orada öldürüldü.<br />

¥ Bedr gazâsında, müşriklerden bir takım gençler savaşa<br />

gitmemişdi. Gece ay ışığı altında birbirleriyle konuşup, birşeyler<br />

anlatıyorlar ve şi’rler okuyorlardı. O sırada âniden bir<br />

ses işitdiler. Birkaç beyt ok<strong>un</strong>du ve “Hanîf cemâ’ati zafere<br />

ulaşdı” diyordu. Sesin geldiği yere gitdiler. Fekat kimseyi göremediler.<br />

Çok korkup geri döndüler. Hicre (Kâ’benin yanına)<br />

geldiler. Orada yaşlılardan bir gurub kimse oturuyordu.<br />

Durumu onlara anlatdılar. Yaşlı kimseler, eğer söylediğiniz<br />

doğru ise, Muhammed zafere ulaşmışdır. Çünki Muhammede<br />

ve eshâbına hanîf derler. Aradan bir gece geçdi. Bedr savaşında<br />

müşriklerin mağlûb olduğu, Resûlullahın “sallallahü<br />

– 137 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!