22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

zarar gelmesin, dedi. İçeri girip, parmağı ile mağaranın dıvârındaki<br />

delikleri bir bir yokladı. Büyük bir delik buldu. O deliği<br />

kontrol için ayağını içine sokdu. Ayağı uyluğ<strong>un</strong>a kadar<br />

içeri girdi ve geri çıkardı. Bir rivâyete göre ise gömleğini parçalara<br />

ayırıp, o parçalarla delikleri tıkadı. Bir delik kaldı.<br />

Oraya da ayağını koydu ve ayağını yılan sokdu. Yâ Resûlallah!<br />

İçeri buyur<strong>un</strong>uz. Sizin için yer hâzırladım, dedi. Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” mağaranın içine girip istirâhat<br />

etdi. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk o gece yılan sokması sebebiyle<br />

ayağının acısından çok acı çekdi. Resûlullaha “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” bildirmedi. Sabâhleyin Resûlullah,<br />

hazret-i Ebû Bekrin ayağını şişmiş hâlde görünce, bu nedir<br />

Ey Ebû Bekr diye, sordu. Yâ Resûlallah! Bu gece yılan sokdu<br />

deyince, bana niçin bildirmedin, buyurdu. Sizi üzmek istemedim<br />

yâ Resûlallah, dedi. B<strong>un</strong><strong>un</strong> üzerine Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem”, mubârek elini şişen yere sürdü, o<br />

ânda iyileşdi, şişlik kayboldu.<br />

¥ Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile hazret-i Ebû<br />

Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” mağaranın içine girer girmez,<br />

o gece mağaranın kapısının önünde bir ağaç yeşerdi. İki<br />

yabânî güvercin o ağacın üzerine yuva yapıp yumurtladılar.<br />

Bir örümcek de mağaranın ağzını ağıyla ördü. Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” Mekkeden ayrıldığını haber<br />

alan müşrikler ok ve yaylarını alıp, ta’kîbe çıkdılar. Mağaranın<br />

ikiyüz zrâ veyâ bir rivâyetde elli zrâ kadar yakınına geldiler.<br />

[Bir zrâ 48 cm.dir.] Aralarından birini mağaranın içine<br />

girip bakması için gönderdiler. O kimse mağaranın önüne<br />

geldi ve geri dönüp gitdi. Niçin döndün dediler. Mağaranın<br />

kapısı örümcek ağıyla kaplı ve orada iki güvercin var. Anladım<br />

ki içerde kimse yok, dedi. Müşrikler mağaranın kapısına<br />

konan iki güvercini görerek döndükleri için, Resûlullah<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” o güvercinlere hayr düâda bul<strong>un</strong>du.<br />

Allahü teâlâ o güvercinlere haremde yer nasîb etdi ve<br />

nice seneler orada yaşayıp yavruladılar.<br />

¥ Müdlec oğulları kabîlesinin reîsi Sürâka şöyle anlatmışdır:<br />

Kavmimin arasında oturuyordum. Bir kimse geldi ve de-<br />

– 126 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!