22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

¥ Mâzin bin el-Gadviyye “radıyallahü teâlâ anh” şöyle<br />

anlatmışdır: Kavmimizin bir putu vardı. Herkes ona tapardı.<br />

Bir gün o put<strong>un</strong> önünde bir kurban kesdim. Put<strong>un</strong> içinden:<br />

“Ey Mâzin! Beni dinle, memnûn kalırsın. Hak zuhûr etdi,<br />

açığa çıkdı. Şer kayboldu. Allahü teâlâ bir Peygamber ile dînini<br />

gönderdi. Taşları, yontulan putları terket ki, Cehennem<br />

ateşinden kurtulasın.” Bu sesden korkdum. Kendi kendime<br />

büyük bir iş olacak dedim. Birkaç gün sonra o put<strong>un</strong> önünde<br />

bir kurban dahâ kesdim. Yine put<strong>un</strong> içinden bir ses geldi.<br />

Şöyle diyordu: “Bana gel de herkesin bildiği şeyleri duyasın.<br />

Bir Peygamber vahy ile gönderildi. Yakacağı taş olan Cehennem<br />

ateşinden kurtulmak için Ona îmân et.” Kendi kendime<br />

bu beni îkâz eden bir haberdir, dedim. Aradan günler<br />

geçdi. Bir gün bize bir kimse geldi. O kimseden haber sordum.<br />

Dedi ki, Mekkede Kureyş kabîlesinden bir zât Peygamber<br />

olduğ<strong>un</strong>u söylüyor, ismi Ahmeddir. Her kime rastlasam<br />

Allahü teâlânın da’vetcisine îmân ediniz diyor, dedi.<br />

Kendi kendime put<strong>un</strong> içinden işitdiğim haber budur, dedim.<br />

Kalkıp putu parçaladım. Mekkeye gitmek üzere yola çıkdım.<br />

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûr<strong>un</strong>a varıp,<br />

müslimân olmakla şereflendim. Ben gece gündüz nefsinin<br />

arzûları peşinde koşan, şerâb içen fâhişe kadınlarla düşüp<br />

kalkan, şarkı ile meşgûl bir kimse idim. Nice seneler kıtlık ve<br />

zillet, şiddetli sıkıntı içinde yaşadım. Mallarım hep helâk oldu.<br />

Oğlum olmadı. Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

bu kötülüklerden soğuyup uzaklaşmam için düâ istedim.<br />

Benim için şöyle düâ etdi: (Allahım! Onu şarkıcılıkdan<br />

kurtarıp, Kur’ân-ı kerîm okuyucu eyle. Harâmla meşgûliyyetini<br />

halâl ile meşgûliyyete çevir. Ona şerâb yerine halâl içecekler<br />

nasîb eyle. Fuhşdan kurtar, iffet nasîb eyle. Nefsine<br />

uymakdan kurtar, hayâ ihsân et ve ona sâlih bir evlâd ver.)<br />

Allahü teâlâ benim için yapılan bu düâları kabûl buyurdu.<br />

Rivâyet ol<strong>un</strong>ur ki, bu kimse bir mescid yapdırdı ve o mescidde<br />

ibâdet ederdi. Zulme uğrayan her kim o mescidde üç gün<br />

ibâdet yapıp, kendine zulm eden zâlime beddüâ eylese, o zâlim<br />

kısa zemânda helâk olurdu veyâ baras hastalığına yakalanırdı.<br />

O mescide Muberris denirdi.<br />

– 124 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!