22.03.2018 Views

Sevahid-un Nubuvve - Peygamberlik Mujdeleri - Mevlana Abdurrahman Cami

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri) Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir. Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır: 1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır. 2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır. 3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır. 4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır. 5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır. 6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır. 7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır. 8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır. 9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE

(Peygamberlik Müjdeleri)

Bu kitâb, derin âlim ve büyük velî Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin, "ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE Lİ-TAKVİYET-İ EHLİL-FÜTÜVVE" adlı kitâbının tercümesidir.

Kitâbda, bir mukaddime, yedi bölüm, bir hâtime vardır:

1) Mukaddime: Nebî ve mürsel kelimelerinin ma’nâlarını ve bunlara bağlı şeyleri açıklamakdadır.

2) Birinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan evvel, Peygamberliğine delîl olan alâmetler hakkındadır.

3) İkinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" doğumundan bi’setine [Peygamberliği bildirildiği vakte] kadar, meydâna gelen alâmetler hakkındadır.

4) Üçüncü bölüm: Bi’setden hicrete kadar meydâna gelen mu’cizelerin beyânı hakkındadır.

5) Dördüncü bölüm: Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hicretinden vefâtına kadar olan mu’cizeleri hakkındadır.

6) Beşinci bölüm: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vefâtından sonra meydâna gelen ve ayrıca zemânı kesin belli olmıyan veyâ bir vakte mahsûs olmıyan alâmetler hakkındadır.

7) Altıncı bölüm: Eshâb-ı kirâmdan ve Ehl-i beytden [oniki imâmdan] meydâna gelen kerâmetler anlatılmakdadır.

8) Yedinci bölüm: Tâbi’în, tebe-i tâbi’în ve sofiyyeden sâdır olan kerâmetler hakkındadır.

9) Hâtime: Din düşmanlarının gördüğü cezâ ve belâlardan bahs edilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

arz edin, biz de size yardımcı olalım dediler. Mekkeden gelen<br />

o iki kişi patriklerin yanında durumu Melik Necâşîye<br />

söylediler. B<strong>un</strong>u fırsat bilen patrikler, ey Melik! Bu iki kişi<br />

onların hâlini iyi bilir. Onları bu kişilere teslîm et dediler.<br />

Necâşî onlara kızıp, bu kimselerin sözleriyle iş yapmak doğru<br />

olmaz. Bize sığınanları çağıralım, işin hakîkatini onlara<br />

soralım. Eğer bu iki kişinin söylediği doğru ise, onları teslîm<br />

edeyim. Şâyet hâdise b<strong>un</strong>ların dediği gibi değilse, buraya sığınanlara<br />

dahâ çok alâka göstermemiz ve b<strong>un</strong>lara hiç dok<strong>un</strong>durmamamız<br />

îcâb eder, dedi. Sonra âlimlerinin toplanmasını<br />

emr etdi.<br />

Âlimler Necâşînin etrâfında toplandılar ve kitâblarını önlerine<br />

koydular. Sonra Eshâb-ı kirâmdan Habeşistâna hicret<br />

etmiş olanları çağırtdı. Ca’fer bin Ebî Tâlib ve diğer Eshâb<br />

geldiler. Onlar gelince âlimler kalkıp, Ca’fer bin Ebî Tâlibi<br />

“radıyallahü anh” Necâşîye takdîm etdiler. Necâşî de hürmet<br />

ve iltifât gösterdi. Necâşî durumu sordu. Ca’fer bin Ebî<br />

Tâlib şöyle dedi: Ey Melik! Biz câhiliyye ehlinden, puta tapan,<br />

leş yiyen, kumar oynayan ve dahâ nice kötü işleri yapan<br />

bir kavimdik. Allahü teâlâ ihsân ederek, kavmimizden, nesebi,<br />

emâneti, diyâneti en iyi olan birini seçip, Peygamber olarak<br />

gönderdi. O bize Allahü teâlânın bir olduğ<strong>un</strong>u bildirdi<br />

ve îmâna da’vet etdi. Biz O yüce Allaha ibâdet ederiz ve<br />

Ona şirk koşmayız. Biz nemâz kılarız, doğrulukdan ayrılmayız,<br />

sözümüzde dururuz. İyilik ederiz, akrabâyı ziyâret ederiz.<br />

Biz o Peygambere îmân etdik ve tâbi’ olduk. Bu sebeble<br />

kavmimiz bize düşmân oldu. Eskisi gibi şirk ve küfre dönmemiz<br />

için çok sıkıntı çekdirdiler ve işkence yapdılar. Onların<br />

işkencesine dayanamayıp buraya sığındık. Burada düşmânlık<br />

yapamazlar.<br />

Necâşî “rahmetullahi aleyh” b<strong>un</strong>ları dinledikden sonra<br />

Peygamberinize indirilen kitâbdan biraz oku dedi. Ca’fer bin<br />

Ebî Tâlib “radıyallahü anh”, Meryem sûresinden bir mikdâr<br />

okudu. Necâşî dinlerken o kadar ağladı ki sakalı ıslandı. Yanında<br />

bul<strong>un</strong>an âlimler de ağladılar. Göz yaşları, önlerinde<br />

bul<strong>un</strong>an kitâblarını ıslatdı. Sonra Necâşî şöyle dedi: Bu nûr,<br />

– 112 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!