19.03.2018 Views

Islam Ahlaki - Ali Bin Emrullah - Muhammed Hadimi

(İslâm Ahlâkı) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmiştir. I. kısım; (İslâm ahlâkı) kısmıdır. Alî bin Emrullah ve Muhammed Hâdimi hazretlerinin kitâblarından hâzırlanmışdır. Kötü ahlâk ve bundan kurtulma çâreleri, (40) tane kötü ahlâk ve tedâvî yolları, ahlâk ilminin fâideleri, neye yaradığı, rûh nedir, rûhun kuvvetleri, hikmet, şeca’at, iffet ve adâletden doğan huylar geniş olarak anlatılmakdadır. II. kısım; (Cennet Yolu İlmihâli)dir. Muhammed bin Kutbüddîn İznîkinin (Mızraklı İlmihâl) kitâbı esâs olarak hâzırlanmışdır. Îmânın altı şartı, küfre sebeb olan husûslar, islâmın beş şartı, ellidört farz, büyük günâhlar, Evlenmenin edebleri, Ölüme hâzırlık konularını anlatan bir ilmihâl kitâbıdır. III. kısım; (Ey oğul ilmihâli)dir. Osmânlı devleti âlimlerinden Süleymân bin Ceza’ hazretleri, Hanefî mezhebi âlimlerinin kitâblarını esâs olarak hâzırlamışdır. İbâdetler, îmân, Ana-baba hakkı, Sıla-ı rahm, Yime-içme adâbı, Hakîki müslimân nasıl olur konuları ile, ayrıca sonunda, Muhammed Ma’sûm-ı Fârûkî hazretlerinin rûhlara gıda olan onbir mektûb tercemesi vardır.

(İslâm Ahlâkı) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmiştir.

I. kısım; (İslâm ahlâkı) kısmıdır. Alî bin Emrullah ve Muhammed Hâdimi hazretlerinin kitâblarından hâzırlanmışdır. Kötü ahlâk ve bundan kurtulma çâreleri, (40) tane kötü ahlâk ve tedâvî yolları, ahlâk ilminin fâideleri, neye yaradığı, rûh nedir, rûhun kuvvetleri, hikmet, şeca’at, iffet ve adâletden doğan huylar geniş olarak anlatılmakdadır.

II. kısım; (Cennet Yolu İlmihâli)dir. Muhammed bin Kutbüddîn İznîkinin (Mızraklı İlmihâl) kitâbı esâs olarak hâzırlanmışdır. Îmânın altı şartı, küfre sebeb olan husûslar, islâmın beş şartı, ellidört farz, büyük günâhlar, Evlenmenin edebleri, Ölüme hâzırlık konularını anlatan bir ilmihâl kitâbıdır.

III. kısım; (Ey oğul ilmihâli)dir. Osmânlı devleti âlimlerinden Süleymân bin Ceza’ hazretleri, Hanefî mezhebi âlimlerinin kitâblarını esâs olarak hâzırlamışdır. İbâdetler, îmân, Ana-baba hakkı, Sıla-ı rahm, Yime-içme adâbı, Hakîki müslimân nasıl olur konuları ile, ayrıca sonunda, Muhammed Ma’sûm-ı Fârûkî hazretlerinin rûhlara gıda olan onbir mektûb tercemesi vardır.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

az zemânda bile olsa, şerefli kimseler olmaları lâzım gelirdi.<br />

(Hıkd) da, tekebbüre sebeb olmamalıdır. Hıkd, lügatda kin<br />

tutmak, kin beslemek demekdir. Kalbinden düşmanlık beslemekdir.<br />

Kendisi ile aynı derecede olan veyâ dahâ üstün olan kimseye<br />

kızar. Birşey yapmak elinden gelmediği için, ona tekebbür eder.<br />

Tevâdu’ gösterilmesi lâzım olan kimseye tevâdu’ edemez. Onun<br />

haklı sözlerini, nasîhatlerini kabûl etmez. Herkese karşı ondan dahâ<br />

üstün olduğunu göstermek ister. Ona eziyyet verirse, özr dilemez.<br />

(Hased) de, tekebbüre sebeb olur. Onda bulunan ni’metlerin ondan<br />

ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve<br />

nasîhatlerini red eder. Ondan birşey sorup öğrenmek istemez. Kendinden<br />

yüksek olduğunu bildiği hâlde, ona tekebbür eder.<br />

(Riyâ) da, tekebbür etmeğe sebeb olmakdadır. Riyâ ile, gösteriş<br />

yaparak, tanımadığı kimseye, başkalarının yanında tekebbür<br />

eder. Yalnız oldukları zemân etmez. Böyle kimselerin tekebbüründen<br />

kurtulmak için, âlimlerin vekar sâhibi olmaları, şereflerine<br />

uygun elbise giymeleri lâzımdır. Bunun için, İmâm-ı a’zam Ebû<br />

Hanîfe “rahime-hullahü teâlâ”, sarığınız büyük olsun ve cübbenizin<br />

kol ağzı geniş olsun, buyururdu. İnsanlara va’z ve nasîhat edecek<br />

kimselerin yeni, temiz elbise giyerek kendilerine cemâl vermeleri<br />

ibâdet olur. Hurmet edilmezlerse, sözleri dinlenmez. Çünki,<br />

câhiller, insanın zâhirine bakar. İlminden, ahlâkından anlamazlar.<br />

Çok kimse, kibrli olduğunun farkında değildir. Bunun için, kibrin<br />

alâmetlerini bilmek lâzımdır. İçeri girince, herkesin kendi için<br />

ayağa kalkmalarını sever. Kendisine hurmet edildiğini anlıyarak,<br />

onlara nasîhat vermek istiyen âlimin, kendisi için ayağa kalkıldığını<br />

arzû etmesi kibr olmaz. Kendi oturup, başkalarının kendine karşı<br />

ayakda durmalarını istemek, tekebbürdür. Hazret-i Alî “radıyallahü<br />

anh”, buyurdu ki, (Cehennemlik bir kimse görmek isteyen,<br />

kendi oturup başkalarını ayakda durduran kimseye baksın!) Eshâb-ı<br />

kirâm “aleyhimürrıdvân”, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” her şeyden çok severlerdi. Geldiği zemân ayağa kalkmazlardı.<br />

Çünki, ayağa kalkılmasını istemediğini bilirlerdi. Bununla<br />

berâber, âlimler gelince, ilmin şerefini göstermek için, ayağa<br />

kalkmak lâzımdır. Yahyâ bin Kattân “rahime-hullahü teâlâ”,<br />

ikindi nemâzını kıldıkdan sonra, câmi’in minâresine dayanarak<br />

oturmuşdu. Yanına zemânın meşhûr âlimlerinden birkaçı geldi.<br />

İçlerinde Ahmed bin Hanbel “rahime-hullahü teâlâ” de vardı.<br />

Hepsi, ayakda olarak hadîs ilminden sordular. Yahyâ, her birinin<br />

cevâbını verdi. Hiçbirine otur demedi. Hiç biri de, oturmağa cesâret<br />

– 58 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!