19.03.2018 Views

Islam Ahlaki - Ali Bin Emrullah - Muhammed Hadimi

(İslâm Ahlâkı) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmiştir. I. kısım; (İslâm ahlâkı) kısmıdır. Alî bin Emrullah ve Muhammed Hâdimi hazretlerinin kitâblarından hâzırlanmışdır. Kötü ahlâk ve bundan kurtulma çâreleri, (40) tane kötü ahlâk ve tedâvî yolları, ahlâk ilminin fâideleri, neye yaradığı, rûh nedir, rûhun kuvvetleri, hikmet, şeca’at, iffet ve adâletden doğan huylar geniş olarak anlatılmakdadır. II. kısım; (Cennet Yolu İlmihâli)dir. Muhammed bin Kutbüddîn İznîkinin (Mızraklı İlmihâl) kitâbı esâs olarak hâzırlanmışdır. Îmânın altı şartı, küfre sebeb olan husûslar, islâmın beş şartı, ellidört farz, büyük günâhlar, Evlenmenin edebleri, Ölüme hâzırlık konularını anlatan bir ilmihâl kitâbıdır. III. kısım; (Ey oğul ilmihâli)dir. Osmânlı devleti âlimlerinden Süleymân bin Ceza’ hazretleri, Hanefî mezhebi âlimlerinin kitâblarını esâs olarak hâzırlamışdır. İbâdetler, îmân, Ana-baba hakkı, Sıla-ı rahm, Yime-içme adâbı, Hakîki müslimân nasıl olur konuları ile, ayrıca sonunda, Muhammed Ma’sûm-ı Fârûkî hazretlerinin rûhlara gıda olan onbir mektûb tercemesi vardır.

(İslâm Ahlâkı) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmiştir.

I. kısım; (İslâm ahlâkı) kısmıdır. Alî bin Emrullah ve Muhammed Hâdimi hazretlerinin kitâblarından hâzırlanmışdır. Kötü ahlâk ve bundan kurtulma çâreleri, (40) tane kötü ahlâk ve tedâvî yolları, ahlâk ilminin fâideleri, neye yaradığı, rûh nedir, rûhun kuvvetleri, hikmet, şeca’at, iffet ve adâletden doğan huylar geniş olarak anlatılmakdadır.

II. kısım; (Cennet Yolu İlmihâli)dir. Muhammed bin Kutbüddîn İznîkinin (Mızraklı İlmihâl) kitâbı esâs olarak hâzırlanmışdır. Îmânın altı şartı, küfre sebeb olan husûslar, islâmın beş şartı, ellidört farz, büyük günâhlar, Evlenmenin edebleri, Ölüme hâzırlık konularını anlatan bir ilmihâl kitâbıdır.

III. kısım; (Ey oğul ilmihâli)dir. Osmânlı devleti âlimlerinden Süleymân bin Ceza’ hazretleri, Hanefî mezhebi âlimlerinin kitâblarını esâs olarak hâzırlamışdır. İbâdetler, îmân, Ana-baba hakkı, Sıla-ı rahm, Yime-içme adâbı, Hakîki müslimân nasıl olur konuları ile, ayrıca sonunda, Muhammed Ma’sûm-ı Fârûkî hazretlerinin rûhlara gıda olan onbir mektûb tercemesi vardır.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nu söylemek vâcib olmuş, terk etmek de, tahrîmen mekrûh olmuşdur.<br />

İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ” (Redd-ül-muhtâr)da buyuruyor<br />

ki, (Mekrûh, vâcibin veyâ sünnetin terk edilmesidir. Birincisi<br />

tahrîmen, ikincisi ise tenzîhen mekrûh olur.) (Halebî-yi kebîr)de<br />

diyor ki, (Sünneti terk etmek, tenzîhen mekrûh olur. Vâcibi<br />

terk etmek, tahrîmen mekrûh olur.) (Fetâvâ-yi Sirâciyye)de<br />

(Hutbeyi fârisî okumak câizdir) diyor. Bu sözü ele alarak, hutbeyi<br />

arabîden başka lisân ile okumak câiz olup, tahrîmen ve tenzîhen<br />

mekrûh değildir diye fetvâ vermek bâtıldır. Çünki, Sirâciyyenin<br />

sözü (sahîh olur) demekdir. Bu da, mekrûh olmadığını bildirmez.<br />

İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ”, (Redd-ül muhtâr)da buyuruyor<br />

ki, (Sahîhdir demesi, mekrûh olmadığını göstermez.) <strong>Muhammed</strong><br />

Abdülhayy Luknevî “rahime-hullahü teâlâ”, (Umdet-ürri’âye)<br />

kitâbında diyor ki, (Hutbenin arabî okunması şart değildir.<br />

Fârisî veyâ başka lisân ile okumak câiz olur sözü, nemâzın câiz olacağını<br />

bildirmekdedir. Ya’nî, Cum’a nemâzının sahîh olması için,<br />

hutbe okumak şartı yerine getirilmiş olur demekdir. Yoksa, hutbe<br />

kerâhetsiz olur demek değildir. Çünki, Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmın hepsi “radıyallahü anhüm”<br />

hutbeyi her zemân yalnız arabî olarak okumuşlardır. Bunlara muhâlefet,<br />

tahrîmen mekrûh olur.) Tâbi’în ve Tebe’i tâbi’în “rahimehümullahü<br />

teâlâ” de, hutbeyi, her zemân, her yerde yalnız arabî<br />

okudular. Arabîden başka lisân ile okumadıkları gibi, arabî ve tercemesini<br />

birlikde okuyan da hiç olmadı. [Hâlbuki, bunların Asyada<br />

ve Afrikada, hutbelerini dinliyenlerin hiçbiri arabî bilmiyorlar,<br />

hutbede söylenilenleri anlamıyorlardı. Onların anlamaları için tercemelerini<br />

de söylemeleri, yeni müslimân olanlara, islâmiyyeti öğretmeleri<br />

lâzım olduğu hâlde, hutbelerde arabîden başka dil ile<br />

okumağı câiz görmediler. İslâmiyyeti onlara hutbelerin dışında anlatdılar.<br />

Hutbeleri de anlamaları için ve islâmiyyeti iyi öğrenmeleri<br />

için, onların arabî öğrenmelerini emr etdiler. Biz de, bu âlimler<br />

gibi yapmalıyız.]<br />

Bunlara muhâlefet ederek, hutbeleri arabîden başka dil ile<br />

okumak, (Bid’at) olur. Tahrîmen mekrûh olur. Birincisine tahrîmen<br />

demek ve ikincisine tenzîhen demek bâtıldır. Çünki, tenzîhen<br />

mekrûh, sünneti terk etmeğe denir. Resûlullah “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” hutbenin hepsini her zemân yalnız arabî okuduğu<br />

için, hutbenin hepsini yalnız arabî okumak vâcibdir. Bu<br />

vâcibi terk etmek, nasıl tenzîhi olur? Tahrîmen mekrûh olan şeyi<br />

terk etmek vâcibdir. Mevlânâ Bahr-ul-ulûm “rahime-hullahü<br />

teâlâ”, (Erkân-ül-erbe’a)da diyor ki, (Tahrîmen mekrûh olan<br />

– 277 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!