22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

diyorlar. 1395 [m. 1975] Ramezân-ı şerîf ayında çıkardıkları, böyle<br />

uydurma fetvâlarında, (Kadınlara Cum’a nemâzı kılmak farzdır.<br />

Cum’a ve bayram hutbeleri, her memleketde kendi dilleri ile<br />

okunur) dediler. Mekkedeki bu fitne ve fesâd ocağına üye olan,<br />

Mevdûdînin adamlarından Sabri ismindeki bir sapık, bu fetvâyı<br />

hemen Hindistâna getiriyor. Hindistândaki, bol aylıklı, apartmanlı<br />

câhiller, kadınları zorla câmi’lere sürüklediler. Çeşidli dillerle<br />

hutbe okumağa başladılar. Hindistândaki Ehl-i sünnet âlimleri,<br />

hakîkî din adamları “rahimehümullahü teâlâ”, bu hareketi önlemek<br />

için, kıymetli kaynaklardan fetvâlar hâzırlayıp, yaydılar.<br />

Vehhâbîler, bu ilmî yazılara cevâb veremeyip, hak sözün karşısında<br />

duramadılar. Hindistânın güneyindeki (Kerala) bölgesinde,<br />

yüzlerce din adamı, aldanmış olduklarını anlıyarak, tevbe etdiler.<br />

Tekrâr, Ehl-i sünnet saflarına katıldılar. Ehl-i sünnet âlimlerinin,<br />

sağlam kaynaklara dayanan bu kıymetli fetvâlarından dört adedi,<br />

ofset yolu ile basdırılarak bütün islâm memleketlerine gönderildi.<br />

Her yerdeki hakîkî din adamları, buna karşı müslimânları uyandırmakda,<br />

islâmiyyeti içerden yıkan, parçalıyan felâket ateşini<br />

söndürmeğe çalışmakdadırlar. Elhamdülillah ki, dünyânın her yerinde<br />

temiz rûhlu, uyanık gençler, hakkı bâtıldan ayırmakdadırlar.<br />

İbni Âbidîn “rahime-hüllahü teâlâ”, Cum’a hutbesini ve iftitâh<br />

tekbîrini ve nemâz içinde düâyı anlatırken buyuruyor ki,<br />

(Hutbeyi arabîden başka lisan ile okumak, nemâza dururken,<br />

başka dil ile iftitâh tekbîrini söylemek gibidir. Bu da, nemâzdaki<br />

diğer zikrler gibidir. Nemâz içindeki zikrleri ve düâları arabîden<br />

başka dil ile söylemek ise, tahrîmen mekrûhdur. Hazret-i Ömer<br />

yasak etmişdir). Nemâzın vâciblerini anlatırken diyor ki, (Tahrîmen<br />

mekrûh işlemek, büyük günâh olur. Buna devâm edenin<br />

adâleti gider). (Tahtâvî)de diyor ki, (Küçük günâha devâm eden<br />

fâsık olur. Fâsık olan veyâ bid’at işliyen imâmların arkasında nemâz<br />

kılmamalı, başka câmi’de kılmalıdır). Eshâb-ı kirâm ve Tâbi’în-i<br />

izâm “rahime-hümullahü teâlâ”, Asyada ve Afrikada, hutbelerin<br />

temâmını hep arabî okudu. Çünki, hutbenin hepsini veyâ<br />

bir kısmını başka dil ile okumak, mekrûh ve bid’at olur. Bid’at<br />

ise büyük günâhdır. Hâlbuki, dinliyenler arabî bilmiyorlar, hutbeleri<br />

anlıyamıyorlardı. Din bilgileri de yokdu. Onlara öğretmek<br />

lâzım idi. Fekat, yine hutbenin hepsini arabî okudular. Bunun<br />

için, Osmânlı imperatorluğundaki Şeyh-ul-islâm efendiler ve<br />

dünyâda meşhûr olan büyük islâm âlimleri, altıyüz seneden beri,<br />

– 70 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!