22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

(Tarsûsî dedi ki, sultânın, [ya’nî hükûmetin], kimsenin malına el<br />

koyması câiz değildir. Yalnız, Beyt-ül-mâl âmilleri, ya’nî zekât<br />

toplıyan me’mûrlar, vâlîler ve Beyt-ül-mâl kâtibleri müslimânların<br />

mallarını kendi zimmetlerine geçirirlerse, millete hıyânet ederlerse,<br />

hükûmet bunların haksız edindikleri mallarına el koyabilir.<br />

Evkâf kâtibleri, me’mûrları da böyledir. Bunlar da aşırı harcamalar<br />

yapar, çalgılı, oyunlu sefâhet hayâtı yaşarlarsa, apartmanlar yaparlarsa,<br />

hükûmet bunların mallarına el koyar ve vazîfeden azl<br />

eder. Haksız ele geçirdikleri mallarını vakfa i’âde eder. Hangi<br />

vakfdan aldıkları belli olmazsa, Beyt-ül-mâla verir. Halîfe Ömer<br />

“radıyallahü anh” Ebû Hüreyreyi “radıyallahü anh” zekât toplamak<br />

için, Bahreyne vâlî göndermişdi. Sonra, onu bu işden azl etdi.<br />

Mallarına el koydu. Onikibin lirasını aldı. Bir zemân sonra, ona<br />

yine bu vazîfeyi vermek istedi ise de, kabûl etmedi. Böyle olduğunu,<br />

Hâkim ve başkaları haber vermekdedirler). İbni Âbidîn bu satırları<br />

açıklarken buyuruyor ki, (Hükûmetin Beyt-ül-mâl me’mûrlarının<br />

mallarına el koyması demek, onların kendi zimmetlerine<br />

geçirdikleri zekât mallarını, ellerinden geri alarak, Beyt-ül-mâla<br />

vermesi, ya’nî yerine koymasıdır. Yoksa, hükûmet bu malları başka<br />

yerlere harc edemez. Ebû Hüreyre buyuruyor ki, Ömer “radıyallahü<br />

anhümâ”’ zekât toplamak için, beni Bahreyne gönderdi.<br />

Sonra, vazîfemden azl etdi ve onikibin liramı aldı. Bir zemân sonra,<br />

yine bu vazîfeyi vermek istedi. Kabûl etmedim. Ebû Hâtem,<br />

bunu işitince, Yûsüf “aleyhisselâm” senden çok üstün, yüce bir<br />

Peygamber olduğu hâlde, bu vazîfeyi yapmağı dilemişdi. Sen niçin<br />

kabûl etmedin? dedi. Cevâbında, O, Yûsüf “aleyhisselâm” idi.<br />

Peygamber idi. Peygamber oğlu idi. Peygamber torunu idi. Peygamber<br />

torununun oğlu idi. Ben ise, Ümeyye oğluyum. Bilmediğim<br />

şeyi söylemekden, bilmediğim işi yapmakdan, böylece Rabbime<br />

ve Onun kullarına karşı rezîl olmakdan ve malıma el konmasından<br />

korkarım buyurdu. Ebû Hüreyre hazretlerinin mezhebine<br />

göre, zekât me’mûrlarının hediyye kabûl etmesi câiz idi. Hazret-i<br />

Ömerin mezhebinde ise, câiz olmadığı anlaşılmakdadır. Hazret-i<br />

Ömer, kendi mezhebine göre hareket ederek, hediyye olarak topladığı<br />

malları, elinden aldı.) Görülüyor ki, hazret-i Ömer, zenginlerin<br />

mallarına el koymadı. Bil’akis, zenginlerin mallarına el uzatan<br />

me’mûrların haksız kazançlarını geri alıp, sâhiblerine vermişdir.<br />

İslâmiyyetde, hiçkimse, hiçkimsenin malına, mülküne elkoyamaz.<br />

İslâmiyyet bu bakımdan da, komünistlikden, sosyalistlikden<br />

ayrılmakdadır.<br />

10 — Seyyid Kutb, tefsîrinin çeşidli yerlerinde, (Zekâtdan başka<br />

malda da fakîrlerin hakları vardır) hadîsini yazıyor ve zekâtı<br />

– 401 – Fâideli <strong>Bilgiler</strong> - F:26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!