22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

korunmuş olur) buyurulmakdadır. Bunun içindir ki, gençlerimizin<br />

arabî öğrendikleri gibi, Avrupa dillerinden de öğrenmeleri lâzım ve<br />

fâidelidir ve sevâb kazandıran çok işlere sebeb olabilir. Avrupalıların<br />

asrlardan beri bize yabancı gözü ile bakmalarını, milliyyet hissinden<br />

ziyâde, islâm dînini bilmemelerinde aramak doğrudur.<br />

Bir hadîs-i şerîfde, (İçinizdeki fenâları yola getirmeğe çalışmazsanız,<br />

ya’nî emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapmazsanız, cenâb-ı<br />

Hak, başınıza öyle belâlar verir ki, bu belâlardan kurtulabilmek<br />

için, artık iyilerinizin Allaha yalvarması da fâide vermez) buyurulmuşdur.<br />

Âl-i İmrân sûresi, yüzonuncu âyet-i kerîmesi, müslimânların<br />

(Emr-i ma’rûf) ve (Nehy-i münker) yapmasını emr etmekdedir.<br />

Yavuz Sultân Selîm hân, memleketde bulunan gayr-i müslimlere<br />

karşı, yâ müslimân olun veyâ sizi kılınçdan geçiririm diyeceği zemân,<br />

din âlimleri bunun doğru olmadığını söylediler, ya’nî nehy-i<br />

münker yapdılar. Sultân da, bu işden vazgeçdi. Bu hâli yanlış gören<br />

sivri akllılar bulunabilir. Hâlbuki, hak ve adâlet yolunda olmayan<br />

dînî hislerin, hakîkî bir müslimânlık olamıyacağını anlıyan din âlimlerine<br />

boyun eğen o şerefli pâdişâhın bu hareketi övülmeğe lâyıkdır.<br />

Dînî fikrler ve hislerle millî fikr ve hislerin farkı böyle ince noktalarda<br />

kendini gösterir. Dinsiz olanların millî düşünceleri hak ve<br />

adâletden ayrılabildiği hâlde, dînî düşünceler ayrılamaz. Çünki, hak<br />

ve adâlet gibi fazîletler islâm dîninin sınırları içindedir.<br />

Burada islâmiyyetin insanlara verdiği adâlet duygusunun necâbetini<br />

ve nezâhetini gösteren bir vesîkayı bildirmek uygun olur. Birinci<br />

cihân harbi muhârebelerinden sonra, İstanbulda suçluları sürmek<br />

için muhâkemeler kurulmuşdu. Oradaki muhâkemelerin birinde,<br />

(Buğazlayan) müftîsinin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, elini<br />

îmânlı göğsüne koyarak ve göz yaşları ile ak sakalını ıslatarak, o<br />

yerlerde me’mûrların yapdığı işkenceler ile alâkalı şehâdeti, gazetelerde<br />

okunmuşdur. Avrupalılar, eskiden Türklerin müte’assıb<br />

denilen kısmının, gayr-i müslimler için tehlükeli olduklarını sanarak<br />

hakîkî müslimânlara düşman oluyorlardı. Sırası gelmişken şunu<br />

da bildirelim ki, bugünkü ilericiler, Allahın emrini yerine getiren,<br />

ya’nî farzları yapmağa ve harâmlardan sakınmağa çalışan<br />

müslimânlara, meselâ, nemâz kılanlara, sokağa çıkarken âilesinin,<br />

kızının örtülü olmasına dikkat edenlere, içki içmiyenlere müte’assıb<br />

diyorlar. Hâlbuki te’assub, inâdcılık etmek, kendi mezhebine,<br />

fikrine körü körüne bağlanıp, başkalarının buna uymıyan doğru<br />

sözünü kabûl etmemek demekdir. Haksız birşeyi inâd ile savunan<br />

bir kimseye müte’assıb denir. Te’assub, dîn-i islâmın beğenmediği<br />

kötü bir huydur.<br />

– 278 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!