22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

var iken, tevekkülü kaldırarak i’timâd-i nefs diye birşey aramak,<br />

dîne yardım etdiklerini söyliyen reformculara yakışır mı? Bunlar,<br />

biz tevekkülün yanlış anlaşılmasına karşı, bunu istiyoruz da, diyemezler.<br />

Çünki, i’timâd-i nefs, ya’nî kendine güvenmek, tevekkülün<br />

tersi ve tevekkülü bozan birşeydir. Bundan başka, egoistliğe, kendini<br />

beğenmeğe yol açar. İ’timâd-i nefs, mantık ilmine de uygun<br />

değildir. Çünki, güvenilecek birşey bulamamak demekdir. Bir güvenen<br />

bir de güvenilen olmak üzere ayrı ayrı iki şey düşünülmedikçe,<br />

güvenmek sözünün ma’nâsı kalmaz. Mantık ilminde (Devr-i bâtıl)<br />

ya’nî bozuk devr anlatılırken, (Bir şeyin kendine muhtâc olması<br />

lâzım gelir) denilmekdedir. Edebiyyâtda i’timâd-i nefs üzerinde<br />

çok durulur. Fekat, başka insanların yardımına güvenmek gibi bir<br />

düşünceye karşı olarak kıymetlendirilir. Bunu aşarak, Allahü teâlâya<br />

güvenmeği sarsdığı zemân, kötü ve zararlı olur. İ’timâd-ı nefsin,<br />

bu çıplak ma’nâsı ile akl ve mantık karşısındaki ma’nâsızlıkdan<br />

başka bir değeri olmadığı gibi, insanda bulunmayan büyük bir kuvveti<br />

elde etmeğe de yaramaz. Çünki, herkesin nefsi vardır. Herkesin<br />

nefsine i’timâdı insanların birbirinden farklı, üstün olmasına sebeb<br />

olmaz. Başkasının yumruğunu yimeyen, kendi yumruğunu<br />

batman taşı sanır, atasözü meşhûrdur. Birbiri ile çarpışacak kuvvetler<br />

için, sebeblere elden geldiği kadar yapışdıkdan sonra, i’timâd-i<br />

nefs yerine Allaha tevekkül ederek, Onun yardımını aramak<br />

ise, öyle değildir. İki taraf da Allaha tevekkül edince, eşid olurlar<br />

ise de, haklı olduğunu bilen taraf, karşısındakinin tevekkülden istifâde<br />

edemiyeceğine inanır. İ’timâd-i nefs olunca, böyle inanmasına<br />

bir sebeb yokdur. Bir kimse, Allah bana yardım eder, çünki,<br />

ben haklıyım derse, yakışır. Fekat, nefsim bana yardım eder, çünki<br />

ben haklıyım diyemez. Çünki, haksız olan egoistin nefsi, dahâ<br />

çok istemekde, dahâ azgın saldırmakdadır. Tevekkülün, kendini<br />

haksız bilen tarafın işine yarar bir kuvvet olamaması da bir kusûr<br />

değildir. İ’timâd-i nefs gibi, kötü maksadlarla kullanmağa elverişli<br />

olmadığını gösterir.<br />

Tevekkülde, başkasının yardımına güvenmeyip, yalnız Allaha<br />

sığınarak çalışmak inancı bulunduğundan, i’timâd-i nefsden beklenilen<br />

kuvvetden katkat fazla kuvvet hâsıl olmakdadır. Dinde reformcuların<br />

tevekkülü kötülemeleri, bunu anlayamadıkları için olsa<br />

gerekdir. Çünki, tevekkül eden kimse, Allaha güvenip de, kendisi<br />

boş oturacak değildir. İ’timâd-i nefs sâhibi de, kendine güvenerek<br />

boş oturmayacağı gibi, ikisi de çalışacak, başkasına güvenmeyecekdir.<br />

Şu kadar var ki, kendine güvenen adam, kimsesizdir. Tevekkül<br />

eden müslimânın, kendi çalışmasından başka, Allahı vardır.<br />

Bu tükenmez kaynakdan kuvvet almakdadır. Tevekkül eden müs-<br />

– 228 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!