22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ve her kötülükle îmânın birleşebileceği fikrini doğurmuş, hem tenbelliğe,<br />

hem de ahlâksızlığa yol açmışdır) diyorlar.<br />

Bunların herbirini aşağıdaki maddede açık ve geniş anlatacağız.<br />

26 — (Mü’min; hayrın da, şerrin de, cenâb-ı Hak tarafından<br />

ezelde takdîr edildiğine inanır. Biz kuluz. Kulun elinden birşey gelmez.<br />

Herşeyi yapan Allahdır. Kul, kaderi değişdiremez. Meselâ,<br />

rızk ezelde ayrılmışdır. Ne yapsak, bunu değişdiremeyiz. Ortada bir<br />

tehlüke var. Allah isterse, bu tehlüke bize dokunur, istemezse dokunmaz.<br />

Mü’min için Allaha tevekkülden başka çâre yokdur) diyor.<br />

Böylece islâmiyyetin temel inançlarını sarsmak istiyor.<br />

Cevâb: Bu inanışların hepsi doğrudur. Tevekkülü ve kazâ ve<br />

kaderi yanlış anlayan câhiller gibi, reformcu da, bunları anlayamamış,<br />

dahâ doğrusu, kazâ ve kader bilgisini bozmağa çalışmakdadır.<br />

Şu kadar var ki, müslimânlar yanlış anlasa da, beğeniyorlar. Reformcu<br />

ise, beğenmemekdedir. Müslimânlar, böyle inandığı için<br />

tenbel oluyor denirse, ibâdetlerinde de tenbel olmaları lâzım gelir.<br />

Çünki, insanın elinden hiçbirşey gelmediğine inandığı için tenbel<br />

olan kimse, dünyâ işinde tenbel olduğu gibi, âhıret vazîfelerinde<br />

de tenbel olur. Müslimânlık insanın dünyâ işlerinde elini, kolunu,<br />

ihtiyârını ve irâdesini bağlı tutuyorsa, âhıret işlerinde de bağlı tutar.<br />

Böyle inanan kimselerin nemâzlarına, oruclarına varıncaya<br />

kadar bütün ibâdetlerinde tenbellik etdiklerine de reformcular<br />

inanıyor mu? İnanıyorlarsa, niçin biraz da bu tenbellikden şikâyet<br />

etmiyorlar? Bu tenbelliği ağızlarına, kalemlerine almamaları,<br />

müslimânların âhıret işlerinde, kazâ ve kadere inanmadıkları için<br />

mi, yoksa reformcuların o tarafa ehemmiyyet vermedikleri için<br />

midir? Hepimiz biliyoruz ki şimdiki müslimânlar, dînî vazîfeleri<br />

yapmakda da, tenbel olmuşlardır. Bu tenbellikleri de, dîni sevdikleri<br />

için olmaz ya! Müslimânlarda dîne bağlılık kuvvetli olsa idi, dînî<br />

vazîfelerinde, ibâdetlerinde gevşek davranmazlardı. Bu tenbellik<br />

müslimânlara nereden gelmiş? İyi incelenirse, canımızın kıymetli<br />

ve istirâhatın tatlı görünmesinden, ya’nî nefse uymakdan ileri<br />

geldiği anlaşılır. Câhillik de, buna eklenmiş. Cennetdeki kıymetli<br />

hayâtlara ve devâmlı istirâhatlara kavuşmak için, çalışmak ve fedâkârlık<br />

lâzım olduğunu anlamağa da cehâletimiz mâni’ olmuş.<br />

O hâlde, dîn-i islâmın yüksek ve kıymetli hakîkatlerini, bu tenbelliğe<br />

sebeb göstermek, çok haksız ve yersiz bir iftirâ olur. Hele<br />

tabasbus, riyâkârlık, yaltakçılık ve yalancılık gibi kötülükleri<br />

kazâ ve kadere yükletmek, çok çirkin bir iftirâdır. Bu kötülükler,<br />

menfe’atden, ya’nî dîni bırakıp, dünyâya sarılmakdan, dînin ahlâk<br />

kâidelerinden sıyrılmakdan ileri gelmekdedir. Kısaca, ahlâksızlık-<br />

– 224 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!