22.02.2018 Views

Hakikat Kitabevi Yayinlari - Faideli Bilgiler - Ahmed Cevdet Pasa - Huseyin Hilmi Isik

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir. I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır. II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir. III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

(Fâideli Bilgiler) kitâbı üç kısımdan meydâna gelmişdir.

I.kısımda; Ma’lûmât-ı Nâfia (Fâideli Bilgiler), İslâm dîni hakkında kısa ve öz bilgiler; Ehl-i Sünnet i’tikâdı, islâmî ilimlerin ve fıkh âlimlerinin sınıflandırılması, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hayâtı, Ehl-i Sünnet dışı bu inanç sistemi olan vehhâbîlik hakkında bilgi vardır.

II. kısımda; (Din Adamı Bölücü Olmaz) kitâbı vardır. Burada Mısırlı bir din adamı Reşid Rızânın bölücü yazılarına cevâb verilmekdedir. Ayrıca dört mezheb imâmı hakkında kısa bilgi verilmekdedir. Din adamı nasıl olmalıdır; Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin kaleminden anlatılmakdadır. Îmânda ve amelde bid’at konusu da geniş olarak îzâh edilmekdedir.

III. kısımda, (Doğruya İnan, Bölücüye Aldanma) kitâbı vardır. Birkaç dinde reformcunun bozuk düşüncelerine cevâb verilmekdedir. Cebriyye, Mu’tezîle ve Ehl-i Sünnet fırkalarının insanın yapdığı iş ve kaza-kader konusunda görüşleri; îmân yalnız inanmak mıdır, Kur’ân-ı kerîm tefsîri ve tercemeleri, Allah sevgisi ve Allah korkusu; İslâm dîninin kadına verdiği değer anlatılmakda, dinde reform yapmak istiyenlere cevâb verilmekdedir.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

maları bakımından da mu’teberdir. Şübhesiz bu kâide çoğunluk<br />

için mu’teberdir. Her asrda bundan müstesnâ olanlar bulunmuşdur.<br />

Dinde reformcu, fen bilgisi ile din bilgisini birbiri ile karışdırmakda,<br />

fen ile fen adamını da aynı şey sanmakdadır. Fen elbet<br />

ilerliyor. Fekat bu ilerleyiş, fen adamlarının ileri olması demek<br />

değildir. Sonra gelen fen adamları arasında öncekilerden dahâ geri,<br />

dahâ bozuk ve dahâ alçak olanları az değildir.<br />

Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri anlamak için arabî bilmek<br />

lâzım ise de, yalnız arabî bilmek kâfî değildir. Kâfî olsaydı, Beyrutdaki<br />

arab hıristiyanların herbirinin, birer İslâm âlimi olması lâzım<br />

gelirdi. Çünki onların içinde Mısrdaki dinde reformculardan<br />

dahâ kuvvetli arabîsi olanlar, arab lisânının mütehassısları, (Müncid)<br />

gibi lügat kitâbları yazanlar var. Bunların hiçbiri, Kur’ân-ı<br />

kerîmi anlıyamamış, îmân etmek şerefine bile kavuşamamışdır.<br />

Kur’ân-ı kerîm, insanları se’âdete, îmâna, islâma çağırıyor. Onlar,<br />

bu da’veti anlıyabilselerdi icâbet ederlerdi. Onların inanmaması,<br />

Allahü teâlânın da’vetinin açık ve beliğ olmadığını göstermez.<br />

Kur’ân-ı kerîm, Eshâb-ı kirâma hitâb ediyor. Onların nûrlu kalblerine<br />

ve selîm akllarına hitâb ediyor. Kureyş lisânı ile da’vet ediyor.<br />

Câmi’ul-Ezherin ve Beyrutun arabîsi ile konuşmuyor. Eshâb-ı<br />

kirâm, Resûlullahın sohbetinde yetişdikleri ve bütün ümmetin<br />

üstünde kemâl sâhibi oldukları hâlde, Kur’ân-ı kerîmi anlayışları<br />

ayrı ayrı oldu. Anlıyamadıkları yerler de oldu. O büyükler<br />

böyle âciz kalınca, bizim gibi, argo dili ile arabî anlıyanların<br />

hâli nice olur? Din imâmlarımız, Kur’ân-ı kerîmden ma’nâ çıkarmağa<br />

kalkışmadılar. Kendilerini bundan âciz gördüler. Resûlullahın<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem” Kur’ân-ı kerîme nasıl ma’nâ verdiğini<br />

Eshâb-ı kirâmdan sorup araşdırdılar. Eshâb-ı kirâmın anladıklarını<br />

da, kendi anlayışlarına tercîh etdiler. İmâm-ı a’zam<br />

Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh” (vefâtı 150 [m. 767]) herhangi<br />

bir Sahâbînin sözünü kendi anladığına tercîh ederdi. Resûlullahdan<br />

ve Sahâbeden bir haber bulamayınca, ictihâd etmek zorunda<br />

kalırdı. Her asrda gelen islâm âlimleri, dahâ önce gelenlerin, büyüklükleri,<br />

üstünlükleri, vera’ ve takvâları karşısında titrerler.<br />

Onların sözlerine sened, delîl olarak sarılırlardı. Bu din, edeb dînidir.<br />

Tevâdu’ dînidir. Câhil olan, cesûr olur. Kendini âlim sanır.<br />

Hâlbuki, âlim olan tevâdu’ gösterir. Tevâdu’ göstereni Allahü teâlâ<br />

yükseltir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Cehenneme<br />

gideceklerini haber verdiği yetmişiki bid’at fırkasının reîsleri<br />

de derin âlim idiler. Fekat onlar, ilmlerine güvenerek, Kitâbdan,<br />

Sünnetden ma’nâ çıkarmağa kalkışdılar. Böylece, Eshâb-ı kirâma<br />

– 117 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!