atilim_299
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
02 GÜNDEM Atılım<br />
Geçmişteki geleceğimiz: Ekim Devrimi<br />
Saray, aykırı her sesin üzerine karabasan<br />
gibi çörekleniyor. Gazete ve<br />
TV’leri kapatıyor, meydanları yasaklıyor,<br />
işten atıyor, siyasi partileri ateş<br />
çemberine alıyor. Kaçırıyor, saldırıyor,<br />
gözaltına alıyor, işkence ediyor,<br />
tutukluyor, infaz ediyor ve katlediyor.<br />
İşgal ve savaş, ‘bir gece ansızın gelebiliriz’<br />
teraneleri ve serseri jargonuna<br />
özgü bir düzeysizlikle topluma korku<br />
ve histeri yaymanın aracı haline getiriliyor.<br />
Seçimler halk iradesinin iç<br />
edildiği üçüncü sınıf bir soygun filmi<br />
havasında geçiyor. İç politikada olduğu<br />
gibi dış politikada da hamaset, şiddet<br />
ve savaş tek siyaset enstrümanı.<br />
Saldırganlık ve faşizm öyle zincirlerinden<br />
boşandı ki, artık sosyal<br />
medyada espri yapan genç, mini etek<br />
giyen kadın, içki içen vatandaş hedef<br />
durumunda. Örgütlü olmak, siyasi iktidara<br />
karşı bir harekete girişmek gerekmiyor<br />
artık. Farklı olmak ve siyasi<br />
iktidarın ‘kültürel’ hegemonyası dışında<br />
kalmak yetiyor. Hayatını burjuva<br />
ideolojinin yayılmasına ‘vakfetmiş’<br />
liberallerin ve patronların bile ‘bıçak<br />
altına’ girebildiği bir siyasi iklimden<br />
bahsediyoruz.<br />
Dünya mı? Hepsi birbirinden beter.<br />
Süngüsü alınmış ama havasından<br />
taviz vermeyen dünya jandarması<br />
ABD’nin Trump şahsında ortaya çıkan<br />
patolojik hali, karmaşadan güç<br />
devşiren soğukkanlı mafya havasındaki<br />
Putin Rusyası, spekülatörler gibi<br />
an kollayarak semiren Çin, iç birlik<br />
ve gelecek görüş açısından yoksunluğuyla<br />
Merkel Almanyası öncülüğünde<br />
fırsatçılar çetesine dönüşmüş<br />
AB, bataklığa dönüşmüş küresel emperyalist<br />
sistemden beslenen yerel<br />
diktatörlükler, faşist ırkçı, cinsiyetçi<br />
ve mezhepçi hareketler kapitalizmin<br />
emperyalist küreselleşme evresindeki<br />
halipür melalinin kimi göstergeleri.<br />
DÜZELTME<br />
298. sayımızda yer alan Aydın<br />
Akyüz’ün “Marksizmde UKKTH ve<br />
bir çözüm olarak Ekim Devrimi” başlıklı<br />
yazısında geçen “II. Enternasyonal<br />
revizyonist olmadan önce 1896<br />
Londra Kongresi’nde ‘Tüm milletlerin<br />
tam özerkliğinden yana’ olduğunu<br />
karar altına alır.(2)” cümlesini aşağıdaki<br />
şekilde düzeltir ve okurlarımızdan<br />
özür dileriz.<br />
“II. Enternasyonal revizyonist olmadan<br />
önce 1896 Londra Kongresi’nde<br />
“Bütün ulusların kendi kaderlerini<br />
tayin etme hakkını tam olarak<br />
desteklediğini beyan eder. (2)”<br />
Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu ve<br />
dünya gittikçe artan oranda karmaşa,<br />
şiddet, korku ve çürüme sarmalına girerken<br />
devrimden bahsetmek ütopyacılık,<br />
devrimin güncelliğinden bahsetmekse<br />
uçukluk gibi görünüyor bir<br />
çok kesime. İyimser yorumlar bu kesif<br />
tablonun gölgesinde kalıyor çoğu<br />
zaman. Bu psikoloji ve görüş açısının<br />
kitleleri etkilemesi belli bakımlardan<br />
anlaşılır görünse de, devrimci hareketin,<br />
kadrolarının ve ilerici toplumsal<br />
öznelerin de bu basınç altında kalması<br />
ideolojik olduğu kadar siyasal perspektif<br />
daralması bakımından dikkate<br />
değer görünmektedir.<br />
Bu bakımdan, devrimin güncelliği<br />
fikrinin güncel, tarihsel ve toplumsal<br />
kökenlerini bilince çıkarmak, ajitatif<br />
değeri kadar propagandif değerine<br />
de yaslanmak büyük önem taşıyor.<br />
Malum büyük Ekim Devrimi’nin<br />
100. yılındayız. Ve devrimin güncelliği<br />
fikrini tarih ve toplum çözümlemesinin<br />
bir unsuru olarak bilincimize katan<br />
Ekim Devrimi’ne ve önderi Lenin’e dönüp<br />
bakmak aydınlatıcı olabilir.<br />
Lenin’in düşüncesinde devrimin<br />
güncelliği fikri, kapitalizmin emperyalist<br />
evreye ulaştığına dair çözümlemesiyle<br />
sıkı sıkıya bağlıdır. Ona göre<br />
kapitalizmin emperyalist aşamaya<br />
varmasıyla birlikte üretimin toplumsallaşması<br />
ile ürünlerinin mülk ediliş<br />
biçimi arasındaki çelişki dünyasal bir<br />
boyut kazanmıştır. Marks’ın kapitalizm<br />
çözümlemesine konu olan serbest<br />
rekabetçi dönemden farklı olarak<br />
tüm dünya kapitalist emperyalizm<br />
sisteminin merkezinde duran güçler<br />
tarafından kendi arasında paylaşılmış<br />
ve bu güçler arasındaki rekabet<br />
paylaşım savaşlarını kaçınılmaz hale<br />
getirmişti. Bu rekabet ve paylaşım<br />
savaşları bir yandan ulusal kurtuluşçu<br />
devrimleri tetiklerken diğer yandan<br />
ise uluslar içinde ve uluslararası düzlemde<br />
sınıf mücadelesini kışkırtarak<br />
devrimin nesnel zeminini tüm dünya<br />
düzleminde olgunlaştırıyordu. Emperyalizm<br />
çağında devrim zincirin en<br />
zayıf halkasında başlayacak ve uluslararası<br />
düzlemde tamamlanacaktı.<br />
Ekim Devrimi, emperyalist zincirin<br />
en zayıf halkası olan Rusya ve bağlı<br />
sömürgelerde başlamış olan yükselen<br />
dünya devrim dalgasının öncü koluydu.<br />
Bu bakımdan vurgulanması gereken<br />
bir diğer unsur, emperyalizmle<br />
birlikte ulusal kurtuluş mücadeleleri<br />
emperyalist sömürgecilik sistemine<br />
yönelerek krizini derinleştiren dünya<br />
sosyalist devriminin müttefiklerinden<br />
biri haline gelmişti. Lenin’in<br />
‘Emperyalizm ve proleter devrimler<br />
çağı’ formülasyonu ve ‘Bütün ülkelerin<br />
işçileri birleşin’ çağrısını ‘Bütün<br />
ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşin’<br />
biçiminde güncellemesi bu görüş<br />
açısının ürünüydü. Lenin’in görüş<br />
açısı, tüm yüzyıla damgasını vuran<br />
sosyal ve ulusal kurtuluşçu devrimler<br />
tarafından onaylandı. Ekim Devrimi’nin<br />
ürünü olan sosyalist eserin<br />
önce çürümesi, sonra ise yıkılması ya<br />
da ulusal kurtuluşçu devrimler karşısında<br />
tutunamayan klasik sömürgeci<br />
sistemin yerine önce yarı sömürgeci,<br />
sonra ise mali sömürgeci sistemin<br />
ikame edilmesi bu bakımdan oldukça<br />
tali görünmektedir. Ekim Devrimi, işçi<br />
sınıfı ve ezilenlerin kurtuluş mücadelesinin<br />
önünü açan tarihsel bir deney<br />
yaratmakla kalmamış, emperyalist<br />
sistemi daha üst düzeye, emperyalist<br />
küreselleşme evresine doğru iterek<br />
varoluşsal krizini hazırlayan zemini<br />
de döşemiştir.<br />
Lenin’i Marksizmin köşe taşlarından<br />
biri haline getiren çağ çözümlemesinin<br />
merkezinde duran devrimin<br />
güncelliği fikri bu perspektiften<br />
bakıldığında, bugünkü koşulları da<br />
anlamamıza ve yorumlamamıza yol<br />
açan bir fikir olarak güncelliğini korumaktadır.<br />
Ve Ekim Devrimi, bu fikrin<br />
ete kemiğe büründüğü geçmişteki<br />
geleceğimiz olarak yaşamaya devam<br />
etmektedir.<br />
100 yıl sonra Ekim’in aynasından<br />
bugüne bakmak oldukça esinleyicidir.<br />
Bu nedenle, başlangıçta özetlemeye<br />
çalıştığımız tabloya Lenin’in<br />
görüş açısından baktığımızda oldukça<br />
umutlu bir tablo ile karşı karşıya gelmek<br />
işten bile değildir. Emperyalizmin<br />
küreselleşme evresi aynı zamanda<br />
siyasi, ekonomik, askeri, kültürel,<br />
ahlaki ve bir dizi kriz ögesinin üst üste<br />
bindiği çok katmanlı ve kapitalizmin<br />
kendini üretme yeteneğini yitirdiğini<br />
gösteren sistemik yani varoluşsal<br />
bir krize işaret etmektedir. Burjuva<br />
demokrasisi ve normlar sistemi ile<br />
alınan kitle rızası sadece periferide<br />
değil bizzat emperyalist merkezlerde<br />
bile işe yaramaz hale gelmekte,<br />
faşizm ve siyasal gericilik eğilimi kapitalist<br />
sömürünün kölelik koşullarına<br />
yaklaşan uygulamalarına eşlik ederek<br />
iç çelişkilerini derinleştirmekte ve<br />
toplumların ve sistemin kırılganlığını<br />
arttırmaktadır. Irkçı, mezhepçi ve cinsiyetçi<br />
faşist hareketlerdeki yükseliş,<br />
savaşlardaki artış ve ayaklanma ve<br />
devrim girişimleri bu nesnel durumun<br />
bir görünümü olarak hayat bulmaktadır.<br />
Ve bu durum, Ekim Devrimi’nin<br />
ortaya çıktığı koşulları aşan biçimde<br />
ve tüm dünyadaki genel eğilim haline<br />
gelerek ‘devrimin güncelliği’nin altını<br />
güçlü biçimde çizmektedir. Devrim<br />
bir anda Latin Amerika’da gerilla ya<br />
da toplumsal hareketler, bir başka<br />
anda ABD’de ya da Avrupa’da siyahilerin,<br />
göçmenlerin ya da emekçilerin<br />
ayaklanması, diğer anda Ortadoğu’da<br />
emperyalist statükonun dayanakları<br />
olan diktatörlükleri yerle bir eden<br />
Arap ayaklanmaları, öteki anda Uzak<br />
Asya’da gerilla hareketleri, beriki<br />
anda Gezi, Rojava olarak ortaya çıkarak<br />
uzak bir ütopya ya da uçuk bir<br />
hayal olmaktan öte bugünkü gerçeği<br />
değiştiren ve güncel bir olgu olarak<br />
önümüze çıkıyor.<br />
Savaş, faşizm, sömürü ve cinsiyetçilikle<br />
çürüyen ve kendi sonunu<br />
hazırlayan emperyalist kapitalizmin<br />
saldırganlığı, yeni Ekimleri çağıran<br />
her günkü gelişmelerden duyduğu<br />
korkudan kaynaklanmaktadır. Ne var<br />
ki, zorla bir yerde bastırılan devrim<br />
kaçınılmaz biçimde öteki yerde ortaya<br />
çıkmakta ve daha güçlü biçimde<br />
haykırmaktadır: Vardım, varım, var<br />
olacağım!