13.05.2017 Views

Metod Koleji Dergisi - 4. Sayı (Nisan 2017)

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

METOD BİLGİ<br />

LİSESİ<br />

Aydınlık bir<br />

gelecek için...<br />

SINAVLARIMIZ REHBERLİK YAYINLARIMIZ<br />

2 <strong>Metod</strong>ergi


BİLGİ<br />

TOPLUMU<br />

İbrahim Cihan KAŞKAYA<br />

Bilişim Teknolojileri Öğretmeni<br />

Evrenin ya da olayların bir bölümünü<br />

konu olarak seçen, deneysel yöntemlerden<br />

ve gerçekçilikten yararlanarak<br />

yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgiye bilim<br />

diyoruz.<br />

Gök gürlemesi, şimşek çakması, ay veya güneşin<br />

tutulması, sel, deprem ve salgın hastalıklar<br />

gibi olaylar, insanları hem korkutmuş hem de<br />

onların ilgisini çekmiştir. İnsanoğlu korkusunu<br />

yenmek ve merakını gidermek için çalışmalar<br />

yapmıştır. Bu olayların nedenlerini araştırmaya<br />

başlamıştır. İnsanlar korkularını yenmenin<br />

ve meraklarını gidermenin yanı sıra, doğaya<br />

hâkim olmayı ve rahat yaşamayı istemişlerdir.<br />

Bütün bu nedenler, insanı bilgi üretmeye itmiştir.<br />

İnsanlığın bir şeylerden korkması, merakı<br />

ve istekleri bitmemiştir ve bitmeyecektir. Bu<br />

durum karşısında insanın merakını giderme,<br />

korkusunu yenme ve rahat yaşama isteklerinden<br />

dolayı bilgi üretme süreci de devam<br />

edecektir.<br />

İnsan, yaşadığı ortamda karşılaştığı her problemi<br />

çözmek ister. Çevresindeki maddelerden<br />

yararlanıp yaşam standardını yükseltmek için<br />

çalışır. Olayları kendi yararına yönlendirmek<br />

ister. Başka canlıların yapamadığı tüm bu<br />

eylemleri insan, aklıyla yapar. İnsan, hayatta<br />

karşılaştığımız sorunları bilimsel yaklaşımla<br />

çözmelidir. Atatürk, “Hayatta en gerçek yol<br />

gösterici bilimdir.” diyerek insan yaşamında<br />

bilimin önemini belirtmiştir. Öyleyse hayatta<br />

karşılaştığımız bir problemi çözerken araştırma<br />

ve deney yapmalıyız. Elde ettiğimiz sonuçları<br />

değerlendirmeliyiz.<br />

Bilimsel incelemeler, araştırmalar yaparken<br />

veya yeni bilgiler edinirken teknolojiden<br />

yararlanmalıyız. Teknoloji, bilimsel yöntemleri<br />

kullanarak hayatta karşılaştığımız problemlerin<br />

çözümünde bir köprü oluşturmaktır. Teknoloji,<br />

bilgisayar ve iletişimdeki yeni gelişmeler,<br />

eğitim ve öğretim anlayışında da değişme ve<br />

gelişme sağlamıştır. Bilgi, evrensel bir kavramdır.<br />

Teknolojinin yardımıyla iletişimdeki<br />

hızlı gelişmeler bilginin uluslararası akışını ve<br />

paylaşımını hızlandırmıştır. İçinde bulunduğumuz<br />

bilgi çağında bilgisayar, multimedya, ses,<br />

görüntü ve gelişen İnternet teknolojileri gibi<br />

kavramlar, eğitim ve öğretimde yerini almıştır.<br />

Bilhassa hızlı bir erişim ve iletişim teknolojisi<br />

olan İnternet ile binlerce bilgiye kolayca ve<br />

hızlı bir biçimde ulaşıp yeni bilgiler edinebilmekteyiz.<br />

Öğrenciler, bilgi okuryazarı insanlar olmalıdırlar.<br />

Yani edindiği yeni bilgilerin kaynaklarını<br />

etkili kullanmalı, bilgi kaynaklarını araştırabilmeli,<br />

depolanmış bilgi kaynaklarının ve bilgi<br />

teknolojilerinin nasıl kullanılacağını bilmeli,<br />

teknolojiye hâkim olmalı ve ondan nasıl daha<br />

verimli yararlanacağını bilmelidirler.<br />

Bilime ve bilgiye önem veren, bilimsel verileri<br />

ve teknolojiyi hayatında kullanabilen toplumlara<br />

bilgi toplumu adı verilir. Ülkemizde her<br />

yıl 8-14 Mart tarihleri arası Bilim ve Teknoloji<br />

Haftası olarak kutlanır. Bunun amacı ise<br />

Türkiye’de bilgi toplumu yaratmaktır. <strong>Metod</strong><br />

<strong>Koleji</strong> olarak okulumuzda öğrencilerimizin<br />

bilime, bilimsel düşünceye, gelişen teknolojilere<br />

ilgilerini çekmeli, bilhassa bilgi, beceri ve<br />

üretim yeteneklerinin gelişmesine aktif eğitim<br />

ve öğretim yöntemiyle katkıda bulunmaktayız.<br />

Bu bilimsel ve teknolojik çalışmaların ne denli<br />

önemli olduğunu onlara anlatıyoruz. Ord. Prof.<br />

Dr. Cahit Arf’ın da dediği gibi “Bilim ve onun<br />

ürünü olan teknolojiyi üretmeyen toplumlar;<br />

bağımsızlıklarını, dolayısıyla mutluluklarını<br />

yitirirler.”<br />

Günümüzde olduğu gibi gelecekte de bilim<br />

ve teknoloji hayatımızda var olmaya devam<br />

edecek. Bu yüzden bilim ve teknolojiyi sadece<br />

kullanan değil, aynı zamanda üreten bir toplum<br />

olmalıyız.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

3


Sevcan ULUDOĞAN<br />

Sosyal Bilgiler Öğretmeni<br />

İKLİM DEĞİŞİYOR!<br />

PEKİ SİZ BUNUN FARKINDA MISINIZ?<br />

İklim değişikliği nedir?<br />

İklim değişikliği, insan eliyle atmosfer ve<br />

iklim dengesinin bozulması olarak tanımlanıyor.<br />

Sera gazları dünyanın atmosferini doğal<br />

bir battaniye gibi sarıyor ve insanların yaşaması<br />

için uygun olan 15 derece sıcaklıkta sabit tutuyor.<br />

Fakat insan eliyle üretilen sera gazları bu<br />

battaniyenin kalınlığını gittikçe arttırıyor ve sıcaklığın<br />

gezegende hapsolmasına neden oluyor.<br />

Dünyanın sıcaklığının sürekli değiştiği doğru.<br />

Fakat 1800’lerden beri bu artış hızlandı ve sıcaklık<br />

artışı 1 dereceyi buldu. Bilim adamları<br />

2100’e kadar sıcaklığın 1.8-4 derece daha artmasını<br />

bekliyor.<br />

“Sera gazları” nedir?<br />

Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok,<br />

dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır.<br />

Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit, metan<br />

ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan<br />

gazlar tarafından tutulur, böylece dünya ısınır.<br />

Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera<br />

etkisi denir.<br />

İklim değişikliği niçin gerçekleşiyor?<br />

150 yıldır devam eden sanayileşme ile bunun<br />

sonucu olarak yakılan çok miktarda petrol ve<br />

kömür gibi fosil yakıtlar iklim değişikliğinin<br />

temel sebebi olarak gösteriliyor. Ayrıca kesilen<br />

milyonlarca hektar orman da başlıca nedenler<br />

arasında.<br />

Kömür ve petrol ürünlerinin yakılması sonucu<br />

atmosfere her yıl milyarlarca metreküp karbondioksit,<br />

metan gazı ve azot oksit gazları salınıyor.<br />

Kesilen ağaçların yerine yenileri dikilmediği<br />

için de karbondioksitin geri dönüşümü<br />

sağlanamıyor. Çöplüklerden yayılan metan gazları,<br />

buzdolaplarında ve klimalarda kullanılan<br />

hidroflorokarbon gazları atmosfere karışarak<br />

iklimin dengesini bozuyor.<br />

ÇOK GEÇ KALMADAN BU FELAKETE DUR<br />

DİYELİM!!!<br />

Peki, Dünya Isınırsa Neler olur?<br />

Biz; hayvanları, çiçekleri ve ağaçları seviyoruz<br />

ve onların hasta olmasını istemiyoruz. Dünyayı<br />

iyileştirmemiz gerekiyor. Dünyanın iyileşmesi<br />

için siz çocukların da yardımlarına ihtiyacımız<br />

var.<br />

Dünyanın iyileşmesi için;<br />

1.Çöplerimizi sokaklara atmayalım.<br />

2.Geri dönüşüm yapalım.<br />

3.Elektriği gereksiz yere kullanmayalım.<br />

<strong>4.</strong>Suyu gereksiz yere kullanmayalım.<br />

5.Ulaşım için toplu taşıma kullanalım, yürüyelim<br />

ya da bisiklete binelim.<br />

6.Konuyla ilgili başkalarına bilgi verelim.<br />

7.Çevrenin yeşil kalmasına katkımız olsun.<br />

8.Doğayı kirletmeyelim.<br />

9.Ağaç dikimine katkıda bulunalım.<br />

4 <strong>Metod</strong>ergi


GEZEGEN<br />

TÜRLERİN GÖÇ<br />

EDEMEYECEĞİ<br />

KADAR ÇABUK<br />

ISINIYOR<br />

Arizona’nın hemen dışındaki Santa<br />

Catalina Dağları’nı ziyaret edenler çok<br />

rahatsız edici bir manzarayla karşılaşıyorlar.<br />

Bölgede, tepelerin eteklerine yayılmış<br />

ölü timsah ardıcı ağaçları duruyor. Hayır, bu<br />

ağaçları öldüren şey orman yangını değil, iklim<br />

değişikliği.<br />

Timsah ardıcı ağaçları sıcak havaya dayanıklı<br />

türler değiller, o yüzden birçoğu havanın daha<br />

soğuk olduğu yüksek kesimlerde yaşıyor. Fakat<br />

ısı yükselmeye devam ederse o bölgedekiler<br />

de ölecek ve bu tür, ortadan kalkacak. “Hızlı<br />

değişen şartlara adapte olamıyor, şartlarla başa<br />

çıkamıyor.” diyor evrimsel biyoloji uzmanı J.<br />

Wiens.<br />

Timsah ardıcı ağaçlarının başına gelen; her<br />

yerde, gezegenin her köşesinde sürmekte olan<br />

soy tükenişinin sadece küçük bir örneği.Wiens<br />

dünyanın her yanında bulunan yüzlerce bitki ve<br />

hayvan türünün kaderini araştırdı ve 976 türde<br />

daha şimdiden soy tükenişinin başladığını<br />

saptadı.<br />

Monoa’daki Hawaii Üniversitesinde Coğrafya<br />

bölümü Yardımcı Doçent Camilo Mora, bu durumu<br />

şu şekilde açıklıyor; “Bunu anlamak çok<br />

zor değil. Bir yeri ısıtırsanız oradaki türlerin<br />

bununla mücadele etmesi gerekir. Diğer stres<br />

kaynaklarıyla bir araya geldiğinde iklimsel<br />

değişim türlerin altından kalkamayacağı kadar<br />

fazla oluyor. Belki türlerin devamını zorlaştırıyor.”<br />

Göç bu duruma çare olarak gösterilemiyor.<br />

Hayvanlar için göç edilecek olan yeni ekosistemde<br />

de aynı sorunlar veya daha farklı riskler<br />

olası. Ayrıca başka bir habitatta yaşayamayacak<br />

olan türler de var. Özellikle de tropik ve tropik<br />

altı ortamlarda bu durum daha ciddi. Örneğin<br />

yağmur ormanları gibi, iklim tehdidi altındaki<br />

türlerin gidecek başka yeri yok. Hareket edemeyen<br />

bu bitki ve hayvan türleri için bu, ölüm<br />

anlamına geliyor.<br />

Giderek artan bu tükenişlerin birisinin de bal<br />

arıları olduğunu söylüyor Ottowa Üniversitesindeki<br />

biyoloji uzmanı Jeremmy Kerr. Bal<br />

arıları üzerine araştırmalar yapan bilim insanı<br />

ekosistem hizmetlerinin birçoğu için bu türlere<br />

bel bağladığımızı söylüyor. Bazı etmenler,<br />

yaşam kalitemizi hatta yaşamımızı düşündüğümüzden<br />

çok daha önemli ölçüde etkilemektedir.<br />

Bu etmenlerden biri de iklim değişikliğinden<br />

etkilenen bu tür, bal arıları. Tükettiğimiz<br />

her 3 öğünden biri arılar sayesinde mümkün.<br />

Bal arıları o kadar önemli ki eğer ölürlerse binlerce<br />

ekin de beraberinde ölür. Bu da ilerleyen<br />

yıllarda milyonlarca insanın açlık çekmesiyle<br />

sonuçlanır. Doğanın dengesini sağlamakta<br />

kritik görevleri olan türlerden birisi olan bal<br />

arıları tozlaşma sayesinde enerji zincirinin<br />

ilk basamağı olan üreticilerin çoğalmasına<br />

katkıda bulunuyor. Onların eksikliği yaşam<br />

destek sistemlerimizi ciddi anlamda zorlayacaktır.<br />

Einstein’in şu lafı sıkça alıntılanır;<br />

“Eğer arılar ölürse sonraki yıllarda insanlar da<br />

Meltem ŞEKER<br />

Fen Bilgisi Öğretmeni<br />

ölür.” Aslında muhtemelen bunu söylemedi,<br />

ancak söylemde kesinlikle gerçeklik payı var.<br />

Bu durumu açıklamak rahatsız edici olsa da<br />

arılar iklim değişikliği ve daha birçok sebepten<br />

dolayı ortadan kaybolmaya başladılar, yani ölüyorlar.<br />

Milyonlarca kovan geçtiğimiz yıllarda<br />

işlevsiz hale geldi.<br />

Bilim insanlarının gözlemlerine ve araştırmalarına<br />

göre Rocky Dağları’nda geyikten<br />

sivrisineğe kadar farklı türlerden hayvanlar<br />

artık daha yükseğe tırmanıyor ve bitkiler<br />

eskiden yaşadıkları bölgelerin aşağı kısmında<br />

artık yaşayamıyorlar. Arılar da daha yukarı tırmanıyor.<br />

Eğer bitkiler ve polen taşıyıcılar aynı<br />

hızda tırmanmazsa etkileşimleri kaybolacak ve<br />

soy tükeniminin farklı örneklerini gözlemleyeceğiz.<br />

Sıcaklık, türleri her zaman doğrudan etkilemiyor.<br />

Bazen dolaylı yoldan da zarar verebiliyor.<br />

Büyümesi sıcaklıkla artan bazı böcek türleri<br />

bitkileri tehdit ederken bazı mantar türleri<br />

de birçok canlının yaşamını tehlikeye atıyor.<br />

Wiens, bu mantarlardan dolayı Arizona’da<br />

artık hiç Taharuma kurbağalarının kalmadığını<br />

söylüyor.<br />

Başta küresel ısınma olmak üzere birçok<br />

sebepten meydana gelen iklim değişiklikleri<br />

insanlar da dahil olmak üzere birçok canlıyı<br />

doğrudan veya dolaylı olarak kötü yönde etkiliyor.<br />

Artan birkaç derecelik sıcaklık bile bahsettiğimiz<br />

birçok felakete davetiye çıkarıyor.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

5


ÇOCUK VE<br />

TEKNOLOJİ<br />

Elvan ÇAMTEPE<br />

Müdür Yardımcısı - Pdr. Uzmanı<br />

Bu fotoğraf size kendi çocuğunuzu anımsatıyor mu?<br />

Çağımız dijital teknoloji çağı olarak<br />

adlandırılıyor ve yaşamın her alanında<br />

bilgisayar, İnternet, cep telefonu<br />

gibi araçlarla iç içe yaşıyoruz. Yeni kuşak<br />

çocuklar, bu teknolojinin yerlileri olarak, biz<br />

anne babalardan daha ileride yer alıyorlar. Bu<br />

6 <strong>Metod</strong>ergi<br />

durum aynı zamanda bizlerin işini de zorlaştırıyor.<br />

Çocukların gerisinde kalan bir kuşak<br />

olarak onların teknolojideki bu becerilerini<br />

olumlu kullanabilmelerine de olanak sağlamak<br />

durumundayız.<br />

Hayat tarzının değişmesi, çalışan anne sayısının<br />

artması, oyun kültürünün yerini sanal<br />

arkadaşlıkların ve bilgisayar oyunlarının<br />

alması teknoloji bağımlılığını tetikleyen ve<br />

aynı zamanda ebeveynlerin önemle üzerinde<br />

durması gereken konulardır.<br />

Teknoloji bağımlılığı çocukların fiziksel ve<br />

psikolojik sağlığına olumsuz etki edebilecek<br />

bir sorun haline gelmektedir.<br />

FİZİKSEL ETKİLERİ<br />

EL BİLEĞİ SENDROMU: Klavyeyi veya<br />

fareyi kullanırken yapılan küçük hareketler el<br />

bileğinin yapısını bozar ve bileği işlevini yapamaz<br />

hale getirir. İşlevini yapamayınca elde<br />

uyuşukluk, ağrı ve el sıkma gücünde azalma<br />

ortaya çıkar. El becerisi bozulur, incelik gerektiren<br />

el işleri yapılamaz.<br />

BOYUN KOLLARINDA TUTULMA: Belirli<br />

bir duruşta uzun süre kalmakla boyun kasları<br />

kasılır. Bu durum boyunda bazen boyunla<br />

beraber başın arka kısımlarında ağrı, sertlik ve<br />

uyuşmaya yol açar.<br />

UYKU SAATLERİNDE AZALMA: Bilgisayar<br />

tutkunları “Birazdan kalkacağım.” diyerek<br />

gece geç vakte kadar otururlar. Uyku azlığı so-


nucu sürekli olarak kendini yorgun hisseder,<br />

çabuk sinirlenir, yoğunlaşma gücü azalır.<br />

GÖZLERDE YORULMA: Sabit bir noktaya<br />

bakmak gözleri yorar. Uzun süre bilgisayar<br />

kullanan kişilerin gözlerinde yorgunluk hissi,<br />

kızarıklık ve yanma ortaya çıkar.<br />

PSİKOLOJİK VE SOSYAL<br />

ETKİLERİ<br />

İnternet’te geçirilen sürede artış olması nedeniyle<br />

bağımlılık geliştirmesi,<br />

Bağımlılığa bağlı olarak İnternet başından<br />

kalkamayan çocukların uykusuz kalması ve<br />

uykusuzluğa bağlı olarak yoğunlaşma eksikliği<br />

ve sinirlilik hali,<br />

İnternet’te geçirilen zamanla ilgili olarak<br />

aileden uyarı aldığı takdirde tepkisiz kalması<br />

ve aşırı tepki vermesi nedeniyle ortaya çıkan<br />

aile içi iletişim problemleri,<br />

Tekrarlanan vücut hareketlerini sergilemeye<br />

başlaması (olduğu yerde sallanma ya da<br />

parmaklarıyla oynama gibi),<br />

Sosyal hayatı etkilemesi , arkadaşlarıyla ve<br />

aile ile geçirilen zamanın kısıtlanmasıdır.<br />

Ayrıca yine bir araştırmada, aşırı İnternet<br />

kullanan çocukların daha az kitap okudukları<br />

saptanmıştır.<br />

PEKİ EBEVEYN OLARAK BİZ<br />

BU KONUDA NELER<br />

YAPMALIYIZ ?<br />

Bilgisayar, televizyon gibi teknolojik aletlerin<br />

ortak kullanılan odalarda olmasına özen<br />

gösterin.<br />

Çocuklarınızı, İnternet’te uygulaması gereken<br />

kurallar ve davranışlar konusunda eğitin.<br />

Teknoloji kullanımında çocuğunuza model<br />

olun.<br />

Çocuğunuzla İnternet, bilgisayar oyunları<br />

ve televizyonda geçireceği süreyi kısıtlamak<br />

adına anlaşma yapın. Birlikte gün ve saatler<br />

belirleyin.<br />

Boş zamanlarınızı değerlendirmek için birlikte<br />

eğlenebileceğiniz ve çocukken ilginizi<br />

çeken etkinliklere yöneltin.<br />

Çocuğunuzun eğlenceli zaman geçirebileceği<br />

sosyal bir çevre oluşturun. ( Tiyatro, müzik,<br />

dans, spor dalları gibi )<br />

Çocuklarımız bu çağın içinde doğdular ve bu<br />

çağın gerçekliklerini yaşıyorlar. Onlara en<br />

doğru ve uygun yolu gösterebilmek için anne<br />

babalar olarak bize her zamankinden daha çok<br />

iş düşüyor. Ancak cesaretli ve kararlı olmakta<br />

fayda var.<br />

Teknolojiden korkmadan onu yönetmeyi<br />

öğrenelim ve öğretelim!..<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

7


SAĞLAM KAFA SAĞLAM<br />

VÜCUTTA BULUNUR<br />

Yasemin KARABAY<br />

Beden Eğitimi Öğretmeni<br />

Vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin,<br />

vücudun ihtiyacı oranında<br />

tüketilmesine dengeli beslenme denir.<br />

Daha nitelikli ve sağlıklı bir yaşam ancak<br />

kişilerin daha iyi beslenme alışkanlıklarına sahip<br />

olması ve düzenli egzersizler yapmasıyla<br />

mümkündür. Fiziksel uygunluğu sağlamak için<br />

yarışma sporcusu olmak gerekmez. Bu nedenle<br />

kendimiz için uygun olan sporu seçerek onu<br />

düzenli bir şekilde sürdürebiliriz. Sporda artık<br />

yarışma amacının dışında, sağlığı koruma düşüncesi<br />

de yer almalı ve insanlar bu düşünceyle<br />

spor yapmalıdır.<br />

Fiziksel hareket ve egzersizlerin başlıca iki<br />

amacı bulunmaktadır:<br />

1) Sağlıkla ilgili: Spor yapmak bütün vücut<br />

fonksiyonlarının uyum içinde çalışmasını sağlar.<br />

2) Performansla ilgili: Profesyonel olarak yapılan<br />

düzenli egzersizler ise kasların daha hızlı,<br />

güçlü ve dengeli hareket etmesini, dolayısıyla<br />

sporla ilgili yeteneklerin gelişmesini sağlar.<br />

Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmenin sağladığı<br />

yararlar ise şöyle özetlenebilir:<br />

Kas gücünü, dayanıklılığını, esnekliği ve koordinasyonunu<br />

artırır.<br />

Kardiyovasküler uyumu sağlar.<br />

Şişmanlık riskini azaltır.<br />

Stresin azaltılmasına yardımcı olur. Tatlı gıdalar<br />

yediğimizde artan seratonin (mutluluk hormonu)<br />

salgısı spor yapan kişilerde de artar.<br />

Bazı hastalıkların iyileşmesine yardımcı olur.<br />

Kişilerin kendilerine olan güvenini arttırır, çevresiyle<br />

ve arkadaşlarıyla uyumlu yaşamasını<br />

sağlar, ruhsal sağlıklarını dengeler ve düzenler.<br />

Düzenli egzersiz pek çok insana daha sağlıklı ve<br />

daha uzun bir hayat sunabilecek en etkili araçtır.<br />

Maalesef pek çoğumuz “gençliğin, sağlığın, boş<br />

zamanın” ve diğer bazı önemli değerlerin önemini<br />

ancak onları kaybettikten sonra anlıyoruz.<br />

Halbuki her birimiz yalnız veya -daha iyisi- eş,<br />

dost ve arkadaşlarımız ile birlikte yapabileceğimiz<br />

fiziksel aktiviteler bulabiliriz.<br />

Gelin egzersize başlamada veya devamda öne<br />

çıkan bazı engelleri ve alınabilecek bazı tedbir<br />

8 <strong>Metod</strong>ergi


leri inceleyelim:<br />

1. Günlük işleriniz arasına onar dakikalık 1-3<br />

seans yürüyüş koyabilirsiniz. Egzersizden faydalanmak<br />

için illa 30-60 dakika kesintisiz yürümeye<br />

gerek yok.<br />

2. Arabayı park yerinin en uzak bölgesine park<br />

edip yürümek dahi işe yarar. Günde 10.000<br />

adım yürüyenlerin şişmanlık sorunlarının,<br />

5.000 adımdan az yürüyenlere göre daha az olduğu<br />

tespit edilmiştir.<br />

3. Hafta sonunda çocuklarınızla veya arkadaşlarınızla<br />

yaptığınız bazı aktiviteleri fiziksel aktiviteye<br />

çevirebilirsiniz: Yürüyüş, bisiklet sürmek,<br />

evde masa tenisi oynamak vb.<br />

Sağlıklı Yaşam ve Beslenme İçin Uyulması<br />

Gereken Kurallar<br />

Yiyecek ve içeceklerin besleyici değerleri yanı<br />

sıra sağlığa uygunluğuna ve mevsiminde tüketilmesine<br />

özen gösterilmeliyiz.<br />

Açlıktan ve fazla yemekten kaçınıp yaşa, cinsiyete,<br />

yapılan aktiviteye ve içinde bulunduğumuz<br />

özel duruma (gebe, emzikli, çocuk, genç)<br />

uygun şekilde yeterli ve dengeli beslenmeliyiz.<br />

Hareketsizlikten kaçınıp her gün düzenli egzersiz<br />

yapmalıyız. Böylece boyumuza uygun vücut<br />

ağırlığınızı yaşam boyu koruyabiliriz.<br />

Öğün atlamamalıyız, günde üç ana öğün ve<br />

mümkünse 1-2 ara öğün tüketmeliyiz. Günlük<br />

yağ tüketimimizi azaltmalı, çok yağlı yiyecekleri<br />

yememeye özen göstermeliyiz.<br />

Günlük saf şeker tüketimimizi azaltmaya çalışmalıyız.<br />

Hatta hiç tüketmemeliyiz.<br />

Daha çok posalı yiyecekleri tercih etmeliyiz.<br />

Çok tuzlu yiyecekler yememeli ve gıdalara ilave<br />

edilen tuzu azaltmalıyız<br />

Yediklerimizin ve içtiklerimizin hijyenik olmasına<br />

ve kimyasal maddelerden arındırılmış olmasına<br />

özen göstermeliyiz.<br />

Stresten mümkün olduğu kadar kaçınmalıyız.<br />

Alkol kullanmamalı ya da alkol kullanımını en<br />

aza indirmeliyiz.<br />

Sigara içmemeliyiz.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

9


ORFF VE MÜZİK<br />

Orff öğrenme yöntemini geliştiren Carl<br />

Orff (1895- 1982) adlı Alman bestecisi<br />

ve müzik eğitimcisidir. Münih<br />

Akademisinde müzik eğitimi aldıktan sonra<br />

Almanya’nın bazı şehirlerinde orkestra şefi<br />

olarak görev aldı. 1924 yılında müzik ve dans<br />

pedagogu Dorothee Günther’le birlikte Günther<br />

Jimnastik, Dans ve Müzik Okulunu kurdu.<br />

Müzik eğitimine yeni boyutlar getiren Orff;<br />

ritime, hareket ve emprovizasyona içgüdüsel<br />

yaklaşım yöntemleri getirmiştir. Orff’a göre;<br />

müzik, dans, jimnastik birbiriyle iç içedir.<br />

Derslerinde dans eden öğrencilerine davulla eşlik<br />

etmiştir. Günther Jimnastik, Dans ve Müzik<br />

Okulunun en önemli özelliği doğaçlamaya yer<br />

veriyor olması,başlangıçta ise vurmalı çalgıların<br />

kullanılmasıdır. Doğaçlama, yaratıcılık<br />

orff öğretisinde önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Ritimde, vücut hareketlerinden yararlanılmıştır.<br />

Her çeşit davula önem verilmiştir. Ona göre<br />

çalgılar, doğaçlamaya ve yaratıcılığa olanak<br />

tanımaktadır.<br />

Her çocuk kendine ait ritim yaratır, bununla<br />

kendini ifade eder, sonra ses ögesi gelir. Ses<br />

en doğal çalgı aracıdır. Sesiyle taklitler yapar,<br />

oyunlar oynar. Özellikle çocuklar içinde yaşadıkları<br />

düşsel dünyayı oyunlarla dışa vururlar.<br />

Bu da müziksel anlatımın müzik eğitiminde<br />

oyunla birlikte kullanılmasının önemini ortaya<br />

çıkarmaktadır. Orff öğretisinde dil ögesi, ritmik<br />

heceleri tekrar etmede, ritmik eşlikle söylenen<br />

kelimeleri bireyin aynen tekrar etmesinde<br />

önemlidir.<br />

Orff çalgıları<br />

Çocukların, orff çalgıları ile yaratıcılıklarının<br />

gelişimi sağlanır. Orff çalgıları; çelik üçgen,<br />

kastanyet, zil, tef, marakas, timpani, ksilifon,<br />

metalofon, ritim çubuklarıdır. Bu çalgılar ile<br />

çocuklar müziği daha iyi eğlenebilecekleri koşullarda<br />

yerine getirmiş olurlar. Çünkü çocuklar<br />

bu çalgılara rahatlıkla dokunabilir, vurabilir,<br />

sallayabilir. Orff, ağaç tuşlu ve metal tuşlu vurmalı<br />

ezgisel çalgıları tampere sistemine göre<br />

yeniden düzenleyip ses alanlarını belirlemiştir.<br />

Ses renkleri hem diğer çalgılardan farklıdır<br />

hem de çalma tekniğinin farklılığından dolayı<br />

müzik öğretiminde önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Bu çalgılar 4 - 5 yaş gurubu çocukların bile<br />

çalabileceği kolaylığa sahip olması (çocuğun<br />

yeteneğine göre) ile hemen çalabilmeleri, bildikleri<br />

melodiyi çalgıda bulmaya çalışmaları,<br />

tınıların dikkat çekici olması, yaratıcılıklarının<br />

gelişmesinde rol oynamaktadır.<br />

Müzik eğitiminde orff yönteminin uygulanması<br />

Bu yöntem; ritim ve doğaçlamaya dayanan<br />

deneyimsel yöntemdir ve çocukların hoplama,<br />

zıplama, koşma ve sallanma vb. onların doğal<br />

buldukları ritimler üzerine kurulmuştur. Şarkılarla<br />

yaratıcılık orff öğretiminde birey, yaparak,<br />

yaşayarak öğrenir, fikirler üretir, sorunlara<br />

çözüm bulmayı düşünür, öğretmen rehber<br />

konumdadır; çocuklara yanlış yapmaktan<br />

korkmamaları gerektiğini vurgulayarak onların<br />

doğaçlama vücut hareketleriyle dans etmelerini<br />

sağlamaktadır. Böylece çocukların kendilerine<br />

güvenleri artmaktadır.<br />

Geleneksel müzik öğretiminin yapıldığı sınıflarda<br />

öğrenciler genel olarak sıralarda hareketsiz<br />

oturmakta, öğretmen anlatım yapmaktadır.<br />

Öğrenciler pasif alıcıdır, çalgılarda çeşitlilik<br />

azdır. Geleneksel müzik öğretiminde bilgiden<br />

müziğe gidilir. Oysaki müzik öğretiminde<br />

kullanılan aktif öğrenme yöntemlerinden biri<br />

olan orff yöntemiyle; bireyler etkileşim içindedirler,<br />

öğretmen rehberlik etmektedir; öğrenci<br />

araştıran, keşfeden, öğrenmeye uğraş veren<br />

durumundadır. Müzik öğretiminde, orff yöntemi<br />

kadar mevcut olan diğer öğretim yöntemleri<br />

de önemli bir yere sahiptir. Bu yöntemler<br />

bireyin bilgiyi kendisinin keşfetmesine, değişik<br />

çalgılarla birlikte vücut dilinin kullanılmasına<br />

olanak vererek öğrenilenleri kalıcı hale getirmeye,<br />

daha zevkli ve eğlenceli ders ortamları<br />

oluşturmaya yardımcı olmaktadırlar.<br />

<strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> olarak biz de orff yöntemini anasınıflarından<br />

8. sınıflara kadar uygulamaktayız.<br />

Çocukların müzik dersini neşeli, eğlenceli<br />

bir şekilde öğrenip iç dünyalarıyla birleştirip<br />

dışarıya yansıtmalarını sağlıyoruz.<br />

Müzik eğitimcileri bu yöntemleri iyi bilmeleri<br />

ve kullanmaları durumunda hem bireyin daha<br />

kalıcı öğrenmesini sağlayabilirler hem de müzik<br />

derslerini zevkli hale getirebilirler.<br />

10 <strong>Metod</strong>ergi


İSTİKLÂL MARŞIMIZIN IŞIĞI<br />

HİÇ SÖNMESİN!<br />

Tolga YILMAZ<br />

Tükçe Öğretmeni<br />

Toplumların dokusunu oluşturan temel<br />

ögeler; dil, tarih, kültür, yurt, bayrak ve<br />

amaç birliği gibi ögelerdir. Toplumun<br />

böyle ortak değerlere sahip olması, onu bu<br />

kavram ve olgular etrafında birleştirir, böylece<br />

toplum olma niteliğine ulaştırır. Bu değerler,<br />

toplumları anlamsız kalabalıklar olmaktan kurtararak<br />

toplum olabilme bilincine yükseltir.<br />

Ulusal marşlar milletleri bir arada tutan ve onları<br />

vazgeçilmez bağlarla birbirine bağlayan<br />

önemli unsurlardır. İstiklâl Marşımız, bu ortak<br />

vazgeçilmez değerlerimizden biridir. O da bizim<br />

birlikteliğimize anlam ve önem katan ulusal<br />

duygu birliğinin simgesini oluşturmaktadır.<br />

İstiklâl Marşı, bir anlamda toplumumuzun özgürlük<br />

ve ulusal egemenlik türküsüdür. Milletimizin<br />

ortak bir yürek atımıdır.<br />

İnsanlar ve toplumlar, evrensel kültüre ne kadar<br />

ait olursa olsunlar ulusal bilinçleri, inançları olmalıdır<br />

ve vardır.<br />

İstiklâl Marşımız, milletimizin zor günlerinde<br />

yüksek bir moral kaynağı olmuştur, olmaktadır.<br />

O, ulusal kurtuluşumuzun kutsal bir destanı olarak<br />

kabul edilmektedir.<br />

Ulusal Marşımızı milletçe hep bir ağızdan haykırdıkça,<br />

millî birliğimiz pekişmektedir. Ona<br />

duyulan saygı, milletimize ve devletimize duyulan<br />

saygıdır. Onun bir ağızdan söylenişi,<br />

egemenliğimizin birlikte haykırılmasıdır. Yüreklerimizde<br />

uyandırdığı heyecan, ulusal bilincimizin<br />

ve inancımızın ta kendisidir.<br />

İstiklâl Marşımızın doğru bilinmesi ve doğru<br />

söylenmesi çok önemli ve hassas bir gerekliliktir.<br />

Eksik veya yanlış söylenmesi anlamını da<br />

zedelemektedir.<br />

Bir düşünür: “Bir milletin türkülerini yakanlar<br />

(söz ve müziğini oluşturanlar) yasalarını yapanlardan<br />

daha etkilidir.” demekle ortak müzik değerinin<br />

önemini vurgulamıştır.<br />

İstiklâl Marşımızın, gerek şiir gerekse beste olarak<br />

zengin bir anlamı vardır. Bu anlam içinde,<br />

ulusal kurtuluşumuz, sonsuz egemenliğimiz,<br />

kahramanlığımız, ilmek ilmek, nakış nakış coşkuyla<br />

ifadesini bulmaktadır.<br />

İstiklâl Marşımız, yüreklerimizdeki ortak duygu<br />

ve heyecan, bileklerimizdeki güç, göğüslerimizde<br />

çarpan cesur bir yürek ve alınlarımızda<br />

yanan gururdur.<br />

Bizler de bu heyecanın 96. yıl dönümünde <strong>Metod</strong><br />

<strong>Koleji</strong> olarak “İstiklâl Marşı’nın Kabulü ve<br />

Mehmet Âkif ERSOY’u Anma” programımız<br />

çerçevesinde 12 Mart kutlamalarımızı yaptık.<br />

Mehmet Âkif’in de dediği gibi: “Allah bir daha<br />

bu millet için İstiklâl Marşı yazdırmasın.” İstiklâl<br />

Marşımızın ışığı hiç sönmesin ve marşımız<br />

bizleri daima aydınlık yarınlara kavuştursun.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

11


ERASMUS PROJECT<br />

VALENCİA GEZİSİ<br />

VALENCİA GEZİSİ<br />

İSPANYA - ELCHE<br />

Avrupa Birliği Bakanlığı Türkiye<br />

Ulusal Ajansı tarafından kabul<br />

edilen Lessons for Present Lessons<br />

for Future başlıklı projemizle koordinatör<br />

ülkemiz İspanya’da öğrencilerimizle<br />

birlikte paydaş ülkelerin öğretmenleri ve<br />

öğrencileri buluştular.<br />

Elche’de gerçekleştirilen buluşmada<br />

katılımcı ülkelerin öğrencileri çeşitli<br />

etkinlikler sergilerken bizim öğrencilerimiz<br />

de diğer ülkelerin öğrencilerine<br />

geleneksel sanatımız “ebru”yu öğrettiler.<br />

İspanyol öğrencilerinin çok ilgisini çeken<br />

Ebru çalışmalarında öğrencilerimiz diğer<br />

ülkelerin öğrencileriyle çok güzel eserler<br />

sergilediler.<br />

Elche’de IES Tirant Lo Blanc okulunda<br />

yapılan etkinliklerde öğrencilerimiz<br />

Karadeniz oyunları ve Atabarı ile katılımcı<br />

ülkeler Finlandiya , İtalya, Litvanya, Slovakya,<br />

Yunanistan, Polonya ve ev sahibi<br />

İspanya’nın öğrenci ve öğretmenlerini<br />

coşturup Atabarımızı öğrettiler. Çok büyük<br />

alkış alan öğrencilerimizle gurur duyduk.<br />

Oradaki etkinliklerimizden bir diğeri de<br />

İspanyol öğrencilerle gerçekleştirdiğimiz<br />

“duyarsızlık” temalı çalıştaydı.<br />

Proje gezimizin son durağı Avrupa kültürünün<br />

yansımalarını taşıyan Valencia<br />

gezisiydi.<br />

Bu proje gezileri sayesinde öğrencilerimiz<br />

sadece İngilizcelerini geliştirmekle<br />

kalmayıp farklı kültürlerle bire bir etkileşim<br />

içerisinde proje temalarımız olan<br />

“resistance (direniş) , collaboration (iş<br />

birliği),indifference (kayıtsızlık), Historical<br />

Memory now a days and then ew<br />

language of Totalitarian movements in<br />

Europe (Avrupa’daki totaliter hareketlerin<br />

yeni dili) gibi temalar üzerine kazanımlarla<br />

geri döndüler.<br />

Tüm bu proje sürecinin sonunda diğer<br />

katılımcı ülkelerle birlikte okulumuzun<br />

da yer aldığı yukarıda belirtilen temalar<br />

üzerine ders planlarını kapsayan bir kitap<br />

basıldı ve tüm Avrupa ülkelerine dağıtıldı.<br />

Bu proje sayesinde okulumuz uluslararası<br />

platformda yer aldı.<br />

16250 ORTAOKUL<br />

15500 İLKOKUL<br />

14250 ANAOKULU<br />

12 <strong>Metod</strong>ergi


21. YY. EĞİTİM MODELİ<br />

KODLAMA EĞİTİMİ<br />

AR-GE OKULUYUZ<br />

Bu yıl öğrencilerimizi öğrenme alanına<br />

dâhil edeceğimiz ve AR-GE okulu<br />

olarak onay aldığımız bir programı<br />

sizlerle paylaşmak istiyoruz. Çünkü 21. yy.<br />

eğitim modellerinde kodlama sistemi çok<br />

büyük önem taşımaktadır. Öğrencilerimiz<br />

bilgisayar derslerini artık bu sistem üzerinden<br />

gerçekleştireceklerdir. Bu paket bir program<br />

olup okul sistemimiz öğrenme programlarında<br />

artık yerini almış bulunmaktadır.<br />

Kodris platformu, 8-16 yaş arasındaki öğrenciler<br />

için gereksinim duyulan ve öğrencilerin<br />

algoritmik/bilişimsel düşünme becerilerini<br />

arttırarak ileri düzeyde bilgisayar becerisi için<br />

temel oluşturmayı sağlamak ve gerçek bir<br />

kodlama dilini öğretmek amacıyla kurulmuş<br />

bir platformdur. Kodrisizometrik oyun platformu,<br />

kullanana 3 boyutlu düşünme yeteneği<br />

kazandırır.<br />

Kodris.com, özel okullarda ve devlet okullarında<br />

AR-GE’si yapılmış (farklı yaş gruplarına<br />

göre öğrenme düzeyi vs.) müfredatı olan oyun<br />

temelli, online, öğrenci-öğretmen etkileşimi<br />

olan, algoritma kurmayı öğreten, kurulan<br />

algoritmayı koda dönüştüren, gerçek bir kodlama<br />

dili (Python) öğreten online e-öğrenme<br />

platformudur.<br />

Yazılımı ve anlaşılması kolay söz dizimi sayesinde<br />

günümüzde en popüler diller arasında yer<br />

alan Python diliyle öğrencilerimiz kodlamayı<br />

severek öğrenmektedir. Platform ilkokul,<br />

ortaokul ve lise için üç ayrı seviyededir. Her<br />

seviye için öğretmen kılavuzu, yıllık ders planı<br />

ve öğretim programı bulunmaktadır.<br />

Bu sistem, Türk eğitim sistemine uygun bir<br />

müfredat kapsamında, senkronize çalışan<br />

gerçek ve blok kodlama imkanı sunmaktadır.<br />

“Kendin tasarla” modülüyle öğretmen ve<br />

öğrencilerimiz kendi sahnelerini tasarlayabilmektedir.<br />

“Akıllı takip” modülüyle öğrencilerin öğrenme<br />

düzeyleri takip edilip öğretmene rapor edilmektedir.<br />

Öğretmenler için öğrencilerin görev<br />

çözümlerine yönelik detaylı takiplerinin yapılabileceği<br />

“Eğitmen Paneli” bulunmaktadır.<br />

İzometrik platform üzerinden 5 ana çizgi<br />

karakterimize, 11 yardımcı çizgi karakterlerimiz<br />

görevleri tamamlanana kadar yardımcı<br />

olmaktadır.<br />

Neleri Amaçlıyoruz ?<br />

EAlgoritma kurma ve kurulan algoritmayı<br />

kodlamayı,<br />

EBilgisayar gibi düşünmeyi, analitik düşünmeyi,<br />

programlı ve değişkenleri dikkate alarak<br />

işlem yapmayı,<br />

EAlgoritma bilgisi ile tamamen farklı bakış<br />

açılarına odaklanmayı, o yolları denemeyi,<br />

ESorun çözme yeteneğini, en kısa yoldan<br />

problem çözme yeteneğini kazandırmayı,<br />

EGerçek bir kodlama dilini öğrenmeyi amaçlıyoruz.<br />

Her kademe için 250 adet birbirinden eğlenceli,<br />

toplamda 1000’den fazla sahnesi olan<br />

• Kolaydan zora doğru<br />

• Eğlenceli<br />

• Sesli<br />

• Oyunlaştırılmış<br />

• Bilimsel Temelli<br />

bir programdır.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

13


GERÇEKÜSTÜ<br />

PORTRELERİN SIRA DIŞI<br />

RESSAMI: SALVADOR<br />

DALİ<br />

Hatice EROĞLU<br />

Görsel Sanatlar Öğretmeni<br />

IBir deliyle aramda tek fark var: Ben deli değilim!<br />

Salvador Dali<br />

Bir ressamdan bahsetmek istiyorum. Fotoğrafına<br />

baktığımızda incecik bıyıkları<br />

düzeltilmiş, uçları sivri, keskin bir hilali<br />

andıran; göz altı torbaları oluşmuş ve çanağından<br />

fırlamış deli deli bakan gözleri görürsünüz.<br />

Anlatmak, anlamak kadar zor. Zira eşi benzeri<br />

yok. Bir insan bilinçaltını nasıl tuvale rengârenk<br />

yapıştırır? Ya da rüyalarını resmedebilir?<br />

Ya da insan hayatını rüyalaştırabilir mi? İşte<br />

Salvador Dali tüm bunların cevabı...<br />

6 yaşındayken beyin iltihaplanmasından<br />

ölen erkek kardeşinden üç sene sonra dünyaya<br />

gelmişti. “Doğar doğmaz tapınılan bir<br />

ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım.<br />

Bütün benliğimle hissettiğim şey şuydu: Beni<br />

severken hâlâ onu seviyorlardı aslında. Belki<br />

de benden çok onu… Babamın sevgisinin bu<br />

sınırları yaşamımın ilk günlerinden itibaren<br />

çok büyük bir yara oldu benim için.”<br />

Ona verdikleri isim, hayatını kaybetmiş kardeşinin<br />

ismiyle aynıydı. Anne babasının yatak<br />

odasında Velazquez’in Çarmıhta İsa resmiyle<br />

birlikte asılı olan kardeşinin resminin yaşayan<br />

bir aynasıydı. Sert mizaçlı noter bir baba ile<br />

yumuşak mizaçlı bir annenin oğlu olan Salvador<br />

Dali, böylece bir küçük despota dönüştü.<br />

Ailesinin dikkatini çekmek için yaptığı histeri<br />

krizleri ve teatral hareketleri alışılagelmiş<br />

şeylerdi. Uzun süre, onu fetheden kız kardeşi<br />

Ana Maria’nın dünyaya gelmesi bile onu düzeltmeye<br />

yetmedi. Tam tersine vakit geçtikçe<br />

farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz<br />

hale geliyordu.<br />

Gerçeküstü eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle<br />

ünlendi. İlk sergisini 15 yaşında açtı.16<br />

yaşına geldiğinde çok sevdiği annesi hayata<br />

veda etti... Defterine şöyle yazdı aynı yıllarda:<br />

“Bir dâhi olacağım ve herkes bana hayran kalacak.”<br />

Evet, dediğini yaptı ve bir dâhi oldu. Herkesin<br />

hayran kaldığı ve aynı zamanda kendine<br />

hayran bir dâhi. Başlıca esin kaynağı düşler,<br />

korkular ve hayallerdi… Sanat, ona göre yaşadıklarını<br />

ve hatta yaşayamadıklarını resimleriyle<br />

anlatmaktan ibaretti. Eserleri de kendisi<br />

gibi sıra dışı, aykırı, hırslı, dudak uçuklatacak<br />

derecede kışkırtıcı; kafasındaki abartılı imgelerini<br />

tuvale yansıtırken, ilk şaşıranın ve dehşete<br />

düşenin kendisi olduğunu söyleyecek kadar<br />

da samimi ve hatta paranoyaktı. Resimlerine<br />

baktığınızda her bir çizgisinin fırça darbesinin<br />

nasıl bir ruh hali içinde yapıldığını, nasıl bir<br />

beyinden çıktığını sorgulatan ve hayal gücünün<br />

zenginliği karşısında insana ufak çıldırmalar<br />

yaşatan ve algıların kapılarını zorlayan uçuk<br />

bir ressam.<br />

Gençlik döneminde yaptığı izlenimci resimlerden<br />

ve Picasso’dan etkilenerek kısa bir süre<br />

yaptığı kübik resimlerden sonra Salvador,<br />

sürreal resimler yapmaya başladı ve dünyaca<br />

ünlü olmasını sağlayan resim üslubunu bu dönemden<br />

sonra geliştirdi. Gerek görünüşü gerek<br />

estetik anlayışı ile kendisini bir sanat nesnesi<br />

olarak sunan Dali, 20. yüzyılın en önemli<br />

ikonlarından birisine dönüştü. Sürrealizm<br />

izleri, Dali sembolizminin ve sürrealizminin<br />

örnek niteliğindeki çalışmaları olarak kabul<br />

edilmektedir. Koltuk değnekleri, saatler, kelebekler,<br />

karıncalar, filler, karısı Gala ve Dali’nin<br />

kendisi, sanatsal izleğine ışık tutan önemli<br />

sembollerden bazılarıdır.<br />

İlerleyen yıllarda bir gazetecinin “Sürrealizm<br />

nedir?” sorusuna Dali“Sürrealizm benim.” cevabını<br />

verir ve ekler; “ Sürrealistlerle aramdaki<br />

fark, benim sürrealist olmamdır.”<br />

Salvador Dalí hayatı boyunca, 1500’den fazla<br />

resim ve onlarca heykelin yanı sıra, çeşitli<br />

taş baskı eserler, kitap illüstrasyonları, tiyatro<br />

dekorları ve kostümleri üretmiştir. Ayrıca,<br />

Man Ray, Brassaï, Cecil Beaton ve Philippe<br />

Halsman gibi fotoğraf sanatçılarıyla ve Elsa<br />

Schiaparelli, Christian Dior gibi moda tasarımcılarıyla<br />

beraber çalışmıştır.<br />

“Sistemli olarak kargaşa yaratmak gerekir;<br />

yaratıcılık böylece özgürleşir. Yaşamı yaratan<br />

çelişkidir.”<br />

Ve Salvador Dali, 23 Ocak 1989 tarihinde<br />

gerçek sürrealist tablosuna kavuşmuştur.<br />

14 <strong>Metod</strong>ergi


OKULLAR ARASI<br />

YÜZME VE JUDO<br />

MÜSABAKALARINDAKİ<br />

BAŞARILARIMIZ<br />

Yüzme, tıpkı yürümek ve koşmak gibi, insan bedenine oldukça uygun ve doğal<br />

hareketlerle ilgili bir spordur. Aynı zamanda vücuda kazandırdığı güç ve direnç<br />

ile birlikte, bu sporla uğraşanlara da iyi bir hayat disiplini vermektedir. Yüzme<br />

sporunun kazandırdığı disiplin ögelerinden biri ise, insanı çalışmaya ve azmetmeye<br />

itmesidir. <strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> öğrencilerimizden Tolga Temiz, disiplinli çalışmaları sayesinde<br />

birçok başarıya imza atmıştır. Ankara okullar arası il yarışmasında küçükler<br />

grup yarışlarında okulumuzu temsil edip 50 m sırtüstü stilde il birincisi, 100 m<br />

sırtüstü stilde il birincisi,100 m serbest stilde il ikincisi ve 200 m serbest stilde il<br />

ikincisi olmuştur. Minikler grup yarışlarında kendi serilerinde başarı sağlayan öğrencilerimiz<br />

Berfin Deniz DAVULCU 50 m kurbağa kendi serisinde beşinci,200m<br />

karışık kendi serisinde altıncı ve Ceren KARACA 50 m sırtüstü kendi serisinde<br />

üçüncü, kurbağa kendi serisinde birinci olmuştur.<br />

Judo, rakibe vurmaksızın denge ve güç unsurlarının kullanarak savunma yapmaya<br />

dayanan spor dalıdır. Judonun amacı, zihinsel ve ahlaki disiplin yoluyla sağlam<br />

karakterli insan yetiştirirken vücudu kuvvetli, faydalı ve sağlıklı hale getirmektir.<br />

Judoda birinci kural, kuvvete karşı koymadan rakibin kuvvetinden yararlanmak,<br />

ikinci kural ise şiddet kullanmamaktır. Judocu rakibine acı vererek değil, onu acı<br />

sınırının eşiğine getirerek üstünlüğünü belirtir. Okulumuz 7/A öğrencilerimizden<br />

Emrecan KURT Ankara okullar arası il müsabakalarında 66 kiloda üçüncü olmuştur.<br />

KULÜPLERİMİZ<br />

SANAT KULÜBÜ<br />

Okulumuz, Türk Milli Eğitiminin ilkeleri doğrultusunda güzel<br />

sanatlar eğitimini çok önemseyen bir felsefededir. Sanat<br />

eğitiminin çok önemli olduğu inancıyla öğrencilerimiz yönlendirilmektedir.<br />

Kültürlü ve sanat zevki gelişmiş bir nesil<br />

oluşturmak amacı ile çalışmalar yapılmaktadır. Öğrencilerimiz<br />

atölye ortamında, istekleri doğrultusunda teknik çalışma<br />

ve konu uygulama imkanı bulmaktadırlar. Özgün düşünme,<br />

üretme ve deneme kapasiteleri geliştirilerek onların güzel<br />

sanatlar dalında yetiştirilmeleri sağlanmaktadır.<br />

SATRANÇ<br />

TURNUVASI<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

15


İçinde bulunduğumuz dijital çağın gereksinimlerini karşılamak için<br />

21.yüzyıl becerileri ile donatılmış bireylere ihtiyaç duyulmaktadır. 21.<br />

yüzyılda ülkece gelişebilmek ve liderlik edebilmek için bu becerilerinden<br />

yararlanılması gerekmektedir. Bu noktada STEM eğitimi oldukça<br />

önemlidir. STEM eğitimi disiplinler arası iletişim ve uygulamaya<br />

yönelik yaklaşım içeren fen, teknoloji, mühendislik ve matematik<br />

gibi dört önemli disiplinin birbirleriyle entegrasyonunu hedefleyen<br />

bir öğretim sistemdir. Öğrencilere gündelik sorunlarla başa çıkabilme<br />

yeteneği kazandırır. Bu yeni metodun amacı; öğrencilere sadece sınav<br />

kazandırmak değil, onları hayata hazırlamaktır.<br />

Okulumuzda yaptığımız kulüp etkinlikleri ile öğrencilerimizin problem<br />

çözme basamaklarını kullanarak, günlük hayattaki problemleri<br />

çözebilen bireyler olmalarını sağlamayı hedefliyoruz.<br />

STEM KULÜBÜ<br />

İNGİLİZCE TİYATRO KULÜBÜ<br />

İlkokul ve ortaokul sınıflarında ayrı ayrı sürdürülmekte olan<br />

kulüplerimizde öğrencilerimiz kısa skeçleri canlandırmaktadırlar.<br />

Tüm öğrencilerimiz kulüp dahilindeki oyunlarda rol almakta ve<br />

her biri role kendi yorumunu katarak oyunu farklılaştırmakta ve<br />

eğlenceli hale getirmektedir. Bu oyunlar yıl sonunda yapılacak<br />

olan İngilizce gününde sunulacak olup, rolleri en başarılı şekilde<br />

canlandıran öğrencilerimiz bu gösteride görev almaya hak kazanacaklardır.<br />

BASKETBOL KULÜBÜ<br />

Basketbol, elle oynanan<br />

ve topu yüksekteki<br />

sepet biçimli bir ağa<br />

sokmak hedefini güden<br />

bir oyundur. İlk defa<br />

1936 Berlin Olimpiyatlarında<br />

Olimpiyat<br />

oyunlarına alınmıştır.<br />

Okulumuzda basketbol<br />

kulübü haftada 2 saattir.<br />

Dersimiz oyun kuralları<br />

dahilinde teknik<br />

ve taktik çalışmalarla<br />

sürmektedir.<br />

DART KULÜBÜ<br />

Dart iç içe ve farklı renklerde halkalardan oluşan bir hedefe,<br />

belirlenmiş bir uzaklıktan ufak okların atılıp, en yüksek puanı<br />

almayı hedefleyen bir oyun, bir spordur. Biz, seçmeli etkinlik<br />

dersimizi dart oyun kuralları dahilinde grup yarışmalarıyla eğlenceli<br />

bir şekilde sürdürmekteyiz.<br />

HALK OYUNLARI KULÜBÜ<br />

Türk halk oyunları;Türk folklorunun önemli bileşenlerinden biridir.Türk<br />

halk oyunları çeşitlilik ve kapsam bakımından dünyada<br />

en dikkat çeken folklorik olgulardan biridir. Halk oyunları içinde<br />

bulundurduğu ritim, hareket ve yapı ile öğrencilerimizin bedensel<br />

ve ruhsal gelişiminde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Biz de<br />

halk oyunları<br />

kulübümüzde<br />

Artvin yöresi<br />

oyunlarını<br />

öğreniyoruz.<br />

16 <strong>Metod</strong>ergi


TÜRKÇE KULÜBÜ<br />

Kitap Okuma<br />

Kitap okumanın hayatımızdaki yeri kesinlikle yadsınamaz. Özellikle<br />

eğitim-öğretimde sağlam temeller atabilmek adına öğrencilerimizin<br />

kitap okuma alışkanlığını geliştirmeyi son derece önemsiyoruz. Bu<br />

bağlamda öğrencilerimizi yönlendirip onları kaliteli yayınlarla buluşturmayı<br />

hedefliyoruz. Kitap okuma sürecinde öğrencilerimiz için<br />

oluşturduğumuz listeler onların bu yolda emin adımlarla yürümelerini<br />

sağlayıp hayatları boyunca yapacakları okumalarına da önderlik<br />

ederek katkıda bulunacak niteliktedir.<br />

Bir Film Bir Kitap<br />

Türkçe dersi öğrencilerimizin sadece ana dillerini öğrenmeleri için<br />

gördükleri bir ders değil aynı zamanda onların düşünce dünyalarını<br />

zenginleştirip hayatı daha iyi yorumlamalarına olanak sağlayan bir<br />

derstir. Biz de öğrencilerimizin düşünme ve yorumlama serüvenine<br />

adım atmaları ve bunun keyfine varmaları için onları kitaplardan ve<br />

filmlerden oluşan bir dünyayla buluşturuyoruz. Hem kitap hem film<br />

şeklinde karşımıza çıkan eserleri seçip öğrencilerimizle öncelikle<br />

kitapları okuyor ardından da filmleri izleyip yorumlar yapıyoruz.<br />

II. dönem ilk olarak Christy Brown tarafından kaleme alınan<br />

“Sol Ayağım” adlı kitabı okuyup filmini izledik, yorumlarımızı ve<br />

karşılaştırmalarımızı yaptık;<br />

ardından “Kitap Hırsızı” adlı<br />

kitabımızı okuyup filmimizi<br />

izledik, çeşitli etkinliklerle<br />

analizlerimizi yapmaya<br />

devam ediyoruz.<br />

Kulüp etkinliklerimiz,<br />

akademik başarıyı destekleyen<br />

ve geliştiren etkinlikler<br />

olmakla beraber öğrenciyi<br />

analiz basamağına yükselten<br />

etkili bir fırsattır.<br />

ETKİNLİKLERİMİZ<br />

FEZA GÜRSEY BİLİM MERKEZİ<br />

5/A ve 5/B sınıflarıyla gittiğimiz Feza Gürsey Bilim Merkezi gezimizin<br />

çocuklarımıza pek çok kazanımı oldu. Gezimizde eğlenceli<br />

zamanlar geçirdik. Çocuklar eğlenerek öğrenmenin farkındalığını<br />

yaşadılar.<br />

Bilim merkezinde, geniş tekil bir salon biçimindeki yapıya girince<br />

sağınızda bilim gösterilerinin yapıldığı küçük bir sahne ve 20-30<br />

kişilik bir seyirci alanı bulunmakta. Sahnede Van de graaffjenaratörü<br />

(eskidiği için gürültülü) ve küçük bir stand bulunmakta.<br />

Toplu olarak gelen gruplara statik elektrik ile ilgili sahne gösterileri<br />

yapılmakta.<br />

Eğlenceli bir anlatımla, başta öğrencilerimizin ağzını açık bırakan<br />

bir gösteri sundular. İşini seven insanların çalışması onu izleyenlere<br />

de gülümsemelerini bulaştırıyor. Özverili kadroya rağmen gösterilerin<br />

daha zengin hale getirilmesi, kurubuz, sabun köpüğü, optik<br />

illüzyon gibi standart gösterilerin de eklenmesiyle daha da güzel<br />

bir etkinlik haline gelebilir. Deney setleri, çok güzeldi. Öğrenciler<br />

bireysel olarak her seti deneyerek bilimin sihirli dünyasına kendilerini<br />

kaptırdılar.<br />

OKUL GEZİLERİMİZ<br />

8. sınıf öğrencilerimiz, Ankara Atatürk Lisesi ve Ankara Fen<br />

Lisesi gezilerimize katıldılar. Öğrencilerimiz, gezilerde okulların<br />

sahip olduğu özelliklerle ilgili bilgi alırken gelecekleriyle ilgili<br />

olarak verecekleri kararları bir kez daha gözden geçirme fırsatına<br />

sahip oldular.<br />

Moral ve motivasyon<br />

arttırmak için düzenlediğimiz<br />

gezilerin öğrencilerimiz<br />

için ne kadar<br />

faydalı olduğunu görecek<br />

ve onların iyi birer meslek<br />

sahibi ve ülkelerine<br />

faydalı bireyler olduklarını<br />

gördüğümüzde bir<br />

kez daha onlarla gurur<br />

duyacağız.<br />

SOSYAL BİLGİLER DERSİ<br />

Sosyal Bilgiler dersinde 5.<br />

sınıflarımız ile “Zengin Kültürümüz’’<br />

konusunu işledik.<br />

Bu konu kapsamında öğrencilerimiz,<br />

yaşadıkları coğrafi<br />

bölgelerin kültürel ögelerini<br />

tanıttılar ve tanıtımlarını yöresel<br />

kıyafetler, drama, yöresel<br />

ikramlar ve türkülerle zenginleştirdiler.<br />

Böylece yakından<br />

uzağa ilkesiyle yaşadıkları yerin<br />

kültürünü yakından tanıma<br />

fırsatı bulmanın yanı sıra, kalıcı<br />

öğrenme de sağlanmış oldu.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

17


SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİMİZ<br />

1-7 MART YEŞİLAY HAFTASI<br />

Ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arası Yeşilay haftası olarak kutlanmaktadır.<br />

Bu hafta süresince toplumda ve okullarda alkollü içecek<br />

ve bağımlılık yaratacak maddeler kullanmanın zararları hakkında<br />

bilgiler verilir. Biz de okulumuzda sosyal sorumluluk proje başkanı<br />

Yasemin KARABAY<br />

öğretmenimizin ve<br />

Nehir SELAMOĞLU<br />

öğrencimizin hazırlamış<br />

olduğu seminerde<br />

Yeşilay eğitim koordinatörü<br />

Türkyılmaz<br />

CANBAZ’ın okulumuza<br />

gelmesiyle öğrencilerimize<br />

teknoloji ve tütün<br />

bağımlılığı konuları<br />

hakkında bilgiler verdik.<br />

METOD KOLEJİ ORMANI<br />

Sosyal sorumluluk projesi kapsamında 120 adet fidanı Yeni<br />

Batı Mahallesi İstanbul yolu üzeri 90. Yıl Hipodromu yanındaki<br />

ağaçlık alana dikerek <strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> ormanımızı oluşturduk.<br />

Gururluyuz. Artık bir hatıra ormanımız var.<br />

CUMHURBAŞKANLIĞI<br />

SENFONİ ORKESTRASI<br />

ÇANAKKALE ZAFERİ<br />

Türklerin destan yazdığı inanılmaz bir savaşın adıdır Çanakkale.<br />

Sabrın, inancın, birlik ve beraberliğin adıdır Çanakkale.<br />

Üstüne türküler yapılan, ağıtlar yakılan sadece düşmana karşı değil,<br />

açlık ve susuzluğa karşı da savaştığımız; gencinden yaşlısına, kadınından<br />

çocuğuna herkesin çok büyük fedakarlıklara imza attığı bir<br />

mücadelenin adıdır Çanakkale.<br />

Her yıl olduğu gibi bu yıl da hem hüzün hem mutlulukla kutladık<br />

Çanakkale Zaferi’ni.<br />

7-A sınıfı öğrencilerimiz atalarını sonsuz minnetle anarken kendilerine<br />

düşen görevi layıkıyla yerine getirmek için canla başla<br />

çalıştılar. Efe Egemen Dinç adlı öğrencimizin tarihi birikiminden<br />

yararlanarak kaleme aldığı tiyatro eserini sahneleyen öğrencilerimiz,<br />

kostümünden müziğine kadar her aşamada emek verdikleri<br />

şahane gösterileriyle hepimize duygu dolu anlar yaşatmışlardır.<br />

18 <strong>Metod</strong>ergi


ANASINIFI ETKİNLİKLERİMİZ<br />

100.GÜN ETKİNLİĞİ<br />

Öğrencilerimizin ritmik sayma, onar onar sayma, sıra takibi gibi becerileri kazanması açısından<br />

önemli olan 100. Gün etkinliğimizi büyük bir coşkuyla kutladık. 100 gündür arkadaş olmanın, bir<br />

şeyler paylaşmanın, öğrenmenin, eğlenmenin önemini vurguladığımız partimizde çeşitli eğlencelere,<br />

oyunlara, yarışmalara yer verdik. Yüz adımla oyun alanımıza yürüdük, müzik eşliğinde karışık<br />

sayılar arasından 100 sayısını bulduk, sek sek oynadık, İngilizce şarkılar söyledik, yüz sayısının<br />

içinden geçtik ve son olarak yüzüncü gün pastamızı yedik.<br />

Bengü AYGÜN - Seda DAĞCI<br />

Anasınıfı Öğretmenleri<br />

DEĞERLER EĞİTİMİ – SORUMLULUK<br />

<strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> anasınıfı olarak bu yıl programımıza aldığımız değerlerimiz<br />

şunlardır:<br />

Arkadaşlık, Sevgi, Saygı,Yardımlaşma-Paylaşma, Doğruluk, Hoşgörü,<br />

Barış, Sabır ve Sorumluluk.<br />

Bu ay, sorumluluk değerini ele alarak keyifli bir çalışma yaptık.<br />

Öğrencilerimizin sorumluluk sahibi bir birey olarak büyümeleri<br />

bizim için önemlidir. Bu anlamda kendi kararlarını verebilen, karar<br />

alırken elindeki kaynakları kullanabilen, değer yargılarını gözeten,<br />

bağımsız davranabilen, kendine güvenli, başkalarının haklarını<br />

çiğnemeden kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen çocuklar olarak<br />

yetişmeleri için sorumluluk değerine programımızda düzenli olarak<br />

yer veriyoruz. Yaptığı işi sonuna kadar götürebilen ve yapmakta<br />

olduğu bir davranışın olası sonuçlarına katlanmayı göze alan<br />

çocuğa “sorumlu çocuk” olarak bakabiliriz. Çocukların küçük yaşta<br />

sorumluluk alması, duygusal, sosyal, zihinsel ve bedensel gelişimi<br />

açısından önemlidir.<br />

Yaptığımız bir çalışmada;<br />

Öğrencilerimiz anneleri ile beraber hazırladıkları kekleri okulumuzda<br />

satışa sunarak elde edilen gelirle sınıflarına kaplumbağa aldılar.<br />

Öğrencilerimizin kaplumbağaların bakımından sorumlu olmaları ve<br />

bu iş için çabaladıklarını görmek oldukça heyecan vericiydi.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

19


FEN-MATEMATİK ETKİNLİKLERİ<br />

Okul öncesi dönemdeki çocuklar meraklı, araştırmacı, hayal güçleri kuvvetli ve sorgulayıcıdırlar. Çocukların<br />

bu yöndeki gelişimlerini desteklemek amacıyla, onların araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri,<br />

neden sonuç ilişkisini görebilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri<br />

fırsatlar verilmeli, oynayarak öğrenecekleri eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Çünkü çocuklar en iyi<br />

şekilde yaparak yaşayarak, oynayarak öğrenir. Çocuklar, oynarken görmek, dokunmak, hissetmek, tadına<br />

bakmak ya da koklamak isterler. Bu davranışlar çocuğun zihinsel kapasitesini geliştirir. <strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong><br />

anasınıfı olarak fen-matematik etkinliklerimizi bu düşünce ile programımıza aktarmaktayız ve çocuklarımızın<br />

ne kadar keyifli ve eğlenerek öğrendiklerini görmekteyiz.<br />

ALAN GEZİLERİ<br />

Alan gezileri çocukların tüm gelişim alanlarını etkilemektedir. Çocuklar gezilerde gözlem yapma, inceleme,<br />

merak duygularını giderme gibi fırsatlar bularak bilişsel gelişimle ilgili kavramları kazanmaktadırlar.<br />

Yaparak, yaşayarak öğrenip daha kalıcı bir eğitim almaktadırlar. Arkadaşlarıyla uyum içinde olup<br />

toplumsal kurallara uyumu öğrenmektedirler. Toplumdaki sıra bekleme, sessiz olma, başkasının hakkına<br />

saygı duyma, hoşgörü gösterebilme, çevresindeki güzelliklerin farkına varabilme konularında da gelişmektedirler.<br />

Çocuğun çevresi ile iyi iletişim kurması, arkadaşları ile iş birliği yapması, grupla beraber<br />

çalışma, sorumluluğunu yerine getirme ve yaratıcılığın gelişmesi içinde bu tür geziler önemli fırsattır.<br />

Tematik proje “kâğıtlar” konusu kapsamında gerçekleştirdiğimiz matbaa gezisinde öğrencilerimiz<br />

kâğıdın nasıl gazete haline geldiğini, gazetelerin bilgisayar ortamında hazırlanışı ve baskı aşamalarını<br />

yerinde görerek öğrenmeyi kalıcı hale getirdiler.<br />

MİSAFİRİMİZ VAR….<br />

Başka bir okuldan gelen misafir öğrencilerimizle çok keyifli bir gün geçirdik. Animasyon ekibi ile<br />

dans ettik, yarıştık, doyasıya eğlendik. Ardından ilkokul birinci sınıf ve anasınıflarımızı tanıttık. Son<br />

olarak da minik hediyelerle arkadaşlarımızı uğurladık.<br />

20 <strong>Metod</strong>ergi


1-A SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ<br />

ÇOCUKLARA OKUMA ALIŞKANLIĞI<br />

NASIL KAZANDIRILIR?<br />

Kitapla yetişen nesiller, başarılı ve iyi bir geleceğe<br />

doğru koşan insanlar olacaktır. Kendini<br />

yetiştirmiş, okuyan fertlerin günlük sohbetleri<br />

bile farklıdır. Kitap okuyan ve okuduklarını<br />

oldukça iyi değerlendirebilen öğrenciler öteki<br />

öğrencilere göre daha çok başarıya ulaşmış<br />

olmaktadırlar.<br />

Kitaplar yardımıyla kimi zaman uçan bir halıya<br />

biner, bilmediğimiz diyarlara seyahat ederiz;<br />

yeni arkadaşlıklar kurar, kimi zaman hüzünlerimizi<br />

kimi zaman neşemizi bu yeni arkadaşlarla<br />

paylaşır, asla tanımadığımız evlere konuk<br />

oluruz. Tarihin sayfalarında koşar adım<br />

dolaşır; destanlara, trajedilere tanıklık ederiz.<br />

Geçmişin elem verici vakalarını değiştirmeye<br />

gücümüz yetmese de geleceğimizi kitaplardan<br />

edindiğimiz tecrübelerle inşa ederiz.<br />

Okumayı öğrenen birinci sınıflar şimdi de<br />

kendilerine kitap seçmeye başladılar. Okumanın<br />

aslında küçük yaştan itibaren başlaması<br />

gerekir. “Ağaç yaş iken eğilir.” tam bu noktada<br />

söylenebilir. Çocuklara okuma alışkanlığı<br />

kazandırmak için, öncelikle çocuğa onun ilgi<br />

duyacağı, kısa yazılar okutulmalıdır. Örneğin;<br />

arabaları çok seven bir kişi, öncelikle araba<br />

resimlerinin olduğu kitap, dergilerden başlayabilir.<br />

Daha sonra yine arabaları konu alan<br />

küçük hikayeler, yazılarla devam edebilir. Bir<br />

süre sonra kendi isteği yönünde birkaç kitap<br />

okuduğunda aslında farkında olmadan bu<br />

alışkanlığı kazanmış olur. Ardından araba ile<br />

başlayan okuma faslı gemilerle devam eder;<br />

sonra bitkiler, insanlar olarak dallara ayrılır.<br />

Her okuduğu bilgide yeni bilgiler edinir ve<br />

meraklanır. Bir kitabın içerisinde geçen bir<br />

cümle, onu bambaşka yerlere götürebilir.<br />

Araştırma eğilimine girer. Böylelikle aslında,<br />

bilgi bilgiyi doğurmuş olur.<br />

Daha sonra tavsiyeler işin içine girer. İnsanlar<br />

başkalarının övdüğü şeyleri daha çok merak<br />

eder. Hepimiz, etrafımızdaki insanların bir kitabı<br />

çok dillendirmesinden ve bizim onu merak<br />

etmemizden dolayı okumuşuzdur. Kitaplar<br />

da bu şekildedir. Çevrenizde size bir kitabı<br />

okumanızı öneren insanlar var ve size o kitabı<br />

övüyor ise siz de okumak istersiniz. Bu sebeple<br />

kitap okuma alışkanlığı bu şekilde de tetiklenebilir.<br />

Öğrencilerimiz, kendi ilgi alanlarına<br />

uygun kitapları seçtiler ve okumaya bu şekilde<br />

heveslenip okumaktan zevk almaya başladılar.<br />

1-B SINIFI ETKİNLİKLERİMİZ<br />

HİÇBİR ŞEY ÇÖP DEĞİLDİR, ONLARI<br />

DEĞERLENDİRMEYİ BİLELİM!<br />

1. sınıflar tematik projelerinde teneke kutulardan<br />

mumluk yaparak geri dönüşüme katkı<br />

sağladılar. Hiçbir şeyin çöp olmadığını, çöp<br />

olarak düşündükleri malzemeleri aslında yeniden<br />

kullanabileceklerini anladılar. İçtiğimiz<br />

içeceklerin teneke kutuları toprakta 10 yılda<br />

kaybolur. Sıfırdan bir teneke kutu yapmak için<br />

gerekli olan enerji ile geri kazanılmış malzemeden<br />

tam 20 teneke kutu üretebilirsiniz. Bir<br />

ton geri kazanılmış kâğıt, üç odalı bir eve bir<br />

yıl boyunca yetecek elektrik tasarrufuna denktir.<br />

Bunları öğrenince biz çok şaşırdık. Anladık<br />

ki yarınlara güzel bir dünya bırakabilmek için<br />

hiçbir malzemeyi çöpe atmayalım, yeniden<br />

kullanalım.<br />

En azından bu yazıyı okuduktan sonra çöplerin<br />

de bir işe yaradığını öğrenen çocuklarımız, cam<br />

şişeleri çöpe atmak yerine; belediyelerin belirli<br />

yerlere yerleştirdiği cam toplama kutularına<br />

atarak hem çevreye hem de ülke ekonomisine<br />

katkıda bulunabileceklerini öğrendiler.<br />

<strong>Metod</strong>ergi<br />

21


2. SINIF ETKİNLİKLERİMİZ<br />

GEOMETRİK CİSİMLERİ ÖĞRENİYO-<br />

RUZ<br />

<strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> olarak, öğrencilerimizi öğrenme<br />

etkinlikleri sırasında aktif tutarak kalıcı öğrenmeler<br />

sağlamayı amaçlıyoruz. Ders konularını<br />

yaptığımız etkinliklerle somutlaştırarak<br />

konuların günlük yaşamla ilişkilendirilmesini<br />

sağlıyor, öğrencilerimizin işlenen konu ile ilgili<br />

çok yönlü bakış açıları geliştirmesine fırsat<br />

tanıyoruz.<br />

Matematik dersimizde “Geometrik Cisimlerde<br />

Yüz, Ayrıt ve Köşe Kavramları” konusunu<br />

pekiştirmek için kürdan (ya da sayı çubuğu) ve<br />

oyun hamuru ile<br />

•Üçgen Prizma<br />

•Küp<br />

•Dikdörtgen Prizma<br />

•Kare Prizma<br />

şekillerini yaptık. Kullandığımız kürdan veya<br />

sayı çubuklarını geometrik cisimlerde “ayrıt”<br />

ile, oyun hamurlarını da “köşe” kavramı ile<br />

ilişkilendirdik.<br />

Yaptığımız geometrik cisimleri okulumuzda<br />

sergiledik.<br />

TEMATİK PROJE ÇALIŞMALARIMIZ<br />

<strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> olarak ilkokulda “Proje Tabanlı<br />

Öğrenme Yaklaşımı”nı benimsiyoruz. Bu<br />

sayede öğrencilerimizin sürece aktif katılımını<br />

sağlıyor, onlara üst düzey düşünme becerilerini<br />

kazandırıyor, akademik ve sosyal gelişimlerini<br />

destekliyoruz.<br />

Seçtiğimiz bir tema etrafında bütün dersleri<br />

ilişkilendirerek bütüncül düşünme ve iş birlikçi<br />

çalışmayla yeni bilgiler üretiyor, bu bilgiler<br />

doğrultusunda ortaya bir ürün koymayı hedefliyoruz.<br />

Öğrencilerimizin araştırdıkları konuları,<br />

ortaya koydukları ürünleri proje sunumu<br />

yaparak veliler ile paylaşıyoruz.<br />

Öğrencilerimizle, bu yıl proje konusu olarak<br />

seçtiğimiz “Küresel Isınma” ile ilgili bir farkındalık<br />

reklamı hazırlamaya karar verdik. “Küresel<br />

Isınmaya Dur De!” sloganıyla çıktığımız<br />

bu yolda, küresel ısınmanın canlılar ve doğa<br />

üzerindeki etkilerini azaltmak için biz insanların<br />

neler yapabileceğini çektiğimiz videolar ile<br />

velilerimize gösterdik.<br />

22 <strong>Metod</strong>ergi


3. SINIF ETKİNLİKLERİMİZ<br />

TEMATİK YAKLAŞIM<br />

Tematik yaklaşım, seçilen temalar çerçevesinde<br />

farklı disiplinleri bir araya getirip ilişkilendirerek<br />

kavramları bir bütünün içinde ele alır.Tematik<br />

yaklaşım;bir temanın, konunun, ünitenin<br />

veya bir kavramın tüm etkinlikler içerisinde<br />

öğrenilmesini esas alır.<br />

Tematik öğrenme modeli çocuğun bireysel<br />

özelliklerini ön planda tutmaya çalıştığı için<br />

bir konuyu, tüm etkinlikler içerisinde vermeye<br />

çalışmaktadır. Bu etkinliklerden birisi çocuğun<br />

mutlaka ilgi alanına girer ve çocuk, ilgili konuyu<br />

o etkinlikle öğrenebilir.<br />

Çocuk için matematik etkinliğinde oldukça soyut<br />

gelen bir konu belki de müzik, görsel sanatlar<br />

ya da drama etkinliğinde daha ilgi çekici ve<br />

zevkli olacaktır.Tematik yaklaşım bir öğrenme<br />

modelidir. Bu modelde etkin olan öğrencidir.<br />

Biz de bu yaklaşımla küresel ısınma temasında,<br />

belirlediğimiz “Bazı hayvanların nesli neden<br />

tükeniyor?” probleminden yola çıkarak bir<br />

proje hazırladık. Bu projede bütün öğrencilerimizin<br />

ilgi ve yeteneklerini göz önünde tutarak<br />

müzik, beden eğitimi, drama, görsel sanatlar<br />

derslerinde çoklu zeka kuramını da göz önünde<br />

bulundurarak etkinlikler hazırladık. Daha sonra<br />

küresel ısınmayı modellemek veya önlemek<br />

için öğrencilerimiz proje yaparak ürünler elde<br />

ettiler. Hazırladığımız sunumu velilerimiz ile<br />

paylaştık. Biz <strong>Metod</strong> <strong>Koleji</strong> olarak tematik<br />

yaklaşımı önemsiyoruz.<br />

<strong>4.</strong> SINIF ETKİNLİKLERİMİZ<br />

Fen Bilimleri dersimizde “Ses” ünitesi ile ilgili “Bir Telefon Yapalım”<br />

adlı deneyi yaptık. Etkinliği yapmaktaki amacımız; öğrencilerimize<br />

sesin titreşimler halinde yayılabildiğini, yayılabilmesi için de maddesel<br />

ortama gerek olduğunu kavratmaktı.<br />

Bizler <strong>Metod</strong> İlkokulu bünyesinde derslerimizi; geleneksel eğitim anlayışının<br />

dışına çıkarak, eğitim-öğretim sürecine öğrencilerimizi de dahil<br />

ederek, derslerimizi işlerken yaparak yaşayarak öğrenmeyi arttırmak<br />

amacıyla etkinlikler ve deneylerle öğreniyoruz.<br />

Fen Bilimleri dersimizde yaptığımız diğer etkinliğimiz ise “Karanlıkta<br />

Görebilir miyiz?” idi.<br />

Bu deneyi yapmaktaki amacımız; öğrencilerimize görme olayının<br />

gerçekleşmesi için baktığımız varlıkların bir ışık kaynağı tarafından<br />

aydınlatılması ve bu varlıklardan gözümüze ışık gelmesi gerektiğini<br />

kavramalarını sağlamaktı.<br />

Yaptığımız deneyde ışık kaynağı görevi üstlenen el fenerini tutarak<br />

küçücük bir delikten baktığımızda kutunun içindeki nesneleri görebildik.<br />

Görme olayının gerçekleşmesi için ışığa ihtiyacımız olduğunu öğrendik.<br />

<strong>Metod</strong>ergi 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!