30095959_fizikprojedergisi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Fiziğin karanlık odasında bir<br />
gezinti: Kuantum Fiziği ...<br />
1<br />
FİZİĞİN SESİ<br />
Cd Eki ile Beraber<br />
Günlük hayatta neredeyse kullandığımız<br />
her şeyin kaynağı Elektriktir.<br />
Peki Elektrik olmasa ne olur? 15
HAZIRLAYAN<br />
TAVŞANLI İMKB ANADOLU<br />
ÖĞRETMEN LİSESİ<br />
ABDULLAH AYAZ<br />
BURAK ÖZKARA<br />
ARDA BAKİ
S A Y F A 1<br />
ÖNSÖZ<br />
Fiziği genel olarak doğanın felsefesi<br />
olarak kabul edebiliriz. Hiçbir insan fizikle<br />
iç içe olmadan yapamaz. Zira evrenin<br />
her bucağında fizik vardır.<br />
Maalesef fizik, ders olarak öğrenciler<br />
arasında kabul gören, hoş karşılanan bir<br />
ders olamamıştır. Zira zor formüller, işe<br />
yaramadığı düşünülen konular lüzumsuz<br />
görülmekte, başarısızlık ise kaçınılmaz<br />
duruma gelmektedir.<br />
İşte tam burada fiziği ilgi çekici bir<br />
olgu yapmanın gerekliliği karşımıza çıkar.<br />
Bu dergide fizik hakkında genel kültür<br />
bilgileri, temel bilgiler, güncel konular,<br />
ilgi çekici konular sıkıcı olmadan verilmeye<br />
çalışılmıştır. Lüzumsuz bilgi yükü<br />
olarak değil doğanın felsefesi olarak<br />
fizik nedir, evrenin ve insanın neresindir<br />
sorularına cevap verebilmek ve fiziğe<br />
olan ilgiyi arttırmak için hazırlanmıştır.
S A Y F A 2<br />
İÇİNDEKİLER<br />
ÖNSÖZ 1<br />
İÇİNDEKİLER 2<br />
ÇİFTE YARIK DENEYİ 3<br />
FİZİK BİLİMİ 4<br />
FİZİĞİN DALLARI 5<br />
ÖĞRENCİ GÖZÜYLE FİZİK 6<br />
HAYATIMIZDA FİZİK 7<br />
FİZİĞİN TARİHÇESİ 8-9<br />
ÜNLÜ FİZİKÇİLER 10-11<br />
UYGULAMALI FİZİK 12-13<br />
NÜKLEER FİZİK 14<br />
ELEKTİRİK 15<br />
KUANTUM FİZİĞİNİN GARİP SÖYLEMLERİ 16-17<br />
FİZİK DERSİNE NASIL ÇALIŞILIR 18<br />
TUBİTAKIN BAŞARI ÖYKÜLERİ 19<br />
ELEKTROMANYETİK DALGALAR 20<br />
TANRI PARÇACIĞI BULUNDU MU 21<br />
İLGİNÇ BİR HİKAYE 22<br />
BASİT MAKİNELER 23<br />
AY OLMASAYDI 24<br />
EINSTEIN 25<br />
ASTROFİZİK 26<br />
ASTRONOMİ VE ASTROFİZİK 27<br />
FİZİK KARİKATÜRLERİ 28<br />
CERN DENEYİ VE FİZİĞİN GELECEĞİ 29<br />
KAYNAKÇA 30
ÇİFTE YARIK DENEYİ<br />
K U A N T U M<br />
• KONUYLA<br />
İLGİLİ<br />
GÖRSEL<br />
ENVANTE-<br />
Rİ DERGİ-<br />
MİZİN CD<br />
EKİNDE<br />
BULABİ-<br />
LİRSİNİZ.<br />
Kuantum fiziğinin en temel ve<br />
en somut başlangıç noktası<br />
olarak çifte yarık deneyini<br />
alabiliriz. Öncelikle deneyi<br />
anlamak için madde parçacıkları<br />
ve dalgaların davranışını<br />
gözden geçirmeliyiz.<br />
Eğer bir levhada oluşan bir<br />
yarığa bilye sıkarsak arkadaki<br />
perdede bir çizgi oluşmasını<br />
bekleriz. Aynı şekilde bu yarığa<br />
ikinci bir yarık eklersek<br />
perdede ikinci bir çizgi oluşur.<br />
Şimdi gelelim dalgalara. Eğer<br />
bir yarıktan dalga geçirmeye<br />
kalkarsak dalga yarığa ulaşacak<br />
ve yarıktan itibaren 2. bir<br />
oluşum evresi geçirerek yeni<br />
bir dalga oluşturacak. Dalganın<br />
en güçlü noktası da yarığın<br />
tam arkasına tekabül<br />
edecek ve perdede tam yarığın<br />
arka hizasında bir enerji<br />
çizgisi belirecektir. Ama ikinci<br />
bir yarık eklendiğinde işler<br />
değişir. Dalga levhaya kadar<br />
ulaşacak ve 2 yarıktan yeniden<br />
doğacaktır. Bu 2 dalganın<br />
tepe noktaları birbiriyle<br />
kesişecek ve perdede bir<br />
girişme modeli oluşturacaktır.<br />
OLASILIKLAR FİZİĞİ<br />
KUANTUM<br />
Şimdi de kuantum dünyasına<br />
geçelim:<br />
Elektron mini minnacık bir<br />
madde tanesidir. Tıpkı bir<br />
bilye gibi. O halde elektronu<br />
tek yarıktan sıktığımızda arkada<br />
bir tane, 2 yarıktan sıktığımızda<br />
ise 2 tane çizgi oluşmasını<br />
bekleriz. Kuantum<br />
dünyası acayipliklerle doludur.<br />
2 yarığa sıkılan elektronlar<br />
arkada 2 tane çizgi değil<br />
tıpkı bir dalga gibi bir<br />
“girişme” modeli oluşturmaktadır.<br />
Ama bu çok anlamsız.<br />
Yarıktan madde sıktık ve<br />
dalga sonucu aldık. Ne olduğunu<br />
anlamak için yarıkların<br />
başına bir gözlemci yerleştirelim.<br />
Hayır hayır kuantum<br />
dünyası tahmin bile edilemez.<br />
“Gözlemci” denetiminde gerçekleştirilen<br />
bu denemede ise<br />
perdede girişim modeli değil<br />
2 tane ortaya çıkar. Evet<br />
elektron farklı davranmaya<br />
karar vermiştir. Artık dalga<br />
gibi değil bir bilye gibi davranmıştır.<br />
SANKİ İZLENDİĞİNİN<br />
FARKINDADIR.<br />
İşte tam burada kuantum, maddeyi yeniden tanımlama<br />
ih$yacı hisse'rmiş$r:<br />
MADDE NEDİR? DALGA MI BİLYE Mİ? DALGAYSA NE DALGASI? AYRICA GÖZLEMCİNİN<br />
BÜTÜN BUNLARLA İLGİLİ NE.? GÖZLEMCİ SADECE İZLEYEREK DALGA FONKSİYONUNU<br />
ÇÖKERTTİ!
S A Y F A 4<br />
FİZİK BİLİMİ<br />
Einstein, birçok kişiye<br />
göre dünyanın en<br />
iyi fizik bilimcisidir.<br />
FİZİĞİN ÇOĞU<br />
ALANI<br />
DURAĞAN<br />
OLANLA DEĞİL,<br />
DİNAMİK<br />
OLANLA<br />
İLGİLENİR.<br />
Fizik enerji ve maddenin<br />
etkileşimini inceleyen bilim<br />
dalıdır. Enerjinin evreninin<br />
tarihindeki birincil rolü, her<br />
maddenin, özelliklerini açığa<br />
vurmak ve dönüşümlere<br />
katılmak için enerjiyle etkileşimde<br />
bulunması ve madde<br />
en temel bileşenlerine<br />
ayrışırken enerjinin en<br />
önemli öğe olması nedeniyle<br />
fizik, genellikle temel<br />
bilimlerin anası olarak bilinir.<br />
Madde ve madde bileşenlerini<br />
inceleyen, aynı<br />
zamanda bunların etkileşimlerini<br />
açıklamaya çalışan<br />
bir bilim dalıdır. bkz<br />
daha geniş bilgi Fizik genellikle<br />
cansız varlıklarla<br />
uğraşan, fakat çok zaman<br />
canlılarla ilgilenen bilimlere<br />
de yardımcı olan bir bilim<br />
kolu olarak da anılır. Tıp,<br />
mühendislik vs. gibi uygulamalı<br />
bilimlerde çok kullanılan<br />
ve bazılarının temelini<br />
oluşturan fizik, ilk bakışta<br />
hiç ilgisi olmadığı düşünülen<br />
arkeoloji, psikoloji, tarih<br />
vs. konularında da önemli<br />
bir yardımcıdır. Ancak konusu<br />
bakımından fiziğe en<br />
yakın, hatta fizikle iç içe<br />
olan bilim öncelikle kimyadır.<br />
O halde fizik hemen<br />
hemen tüm bilimlerin gelişmesine<br />
yardımcı olmakta<br />
ve bir çok konuda onlarla iş<br />
birliği yapmaktadır. Bu işbirliğinden<br />
şüphesiz fizik de<br />
yararlanmakta ve gelişmektedir.<br />
Fiziğin en yakın yardımcısı<br />
ise Matematiktir.<br />
Matematik bilimi kısaca<br />
fiziğin dilidir. Temel doğa<br />
bilimi olan fizik, evrenin<br />
sırlarını, madde yapısını ve<br />
bunların arasındaki etkileşimlerini<br />
açıklamaya çalışırken<br />
Fiziğin başlıca iki<br />
metodu vardır; bunlar gözlem<br />
ve deneydir. Doğa<br />
olaylarının çeşitli duyu organlarını<br />
etkilemeleri sonucu<br />
fizikte çeşitli kolların<br />
gelişmesi sağlanmıştır. Bu<br />
sebeple görme duyusunu<br />
uyandıran ışıkla beraber<br />
Fiziğin bir kolu olan optik<br />
gelişmiştir. Aynı şekilde<br />
işitme ile akustik, sıcak<br />
soğuk duygusu ile termodinamik...vs..<br />
fizik konuları<br />
ortaya çıkmıştır. Bunların<br />
yanı sıra elektro manyetizma<br />
gibi doğrudan duyu<br />
organlarını etkilemeyen<br />
kolları da gelişmiştir. Fiziğin<br />
19. yüzyılın sonuna kadar<br />
geçirdiği aşamalarda geçirdiği<br />
aşamalarda her ne<br />
kadar mekanik temel ise<br />
de, birbirinden bağımsız<br />
olarak incelenen Fizik konuları<br />
klasik fizik altında<br />
toplanabilir. 20. yüzyılın<br />
başından itibaren klasik<br />
fizik kurallarından daha<br />
değişik, ancak çok daha<br />
mantıklı ve mükemmel<br />
sonuçlar elde edilmiştir. Bu<br />
tür modellerle olayı açıklayan<br />
Fizik kolları ise Modern<br />
Fizik adı altında toplanmıştır.<br />
Fizik eğitimi bugünde<br />
gerçeğe çok yakın sonuçlar<br />
veren Klasik Fizikle başlamaktadır.<br />
Fizik değişimin incelenmesi<br />
demektir. Fiziğin çoğu alanı,<br />
durağan (statik) olanla<br />
değil, evinenle (dinamik<br />
olanla) ilgilenir. Fiziğin<br />
amacı evrendeki<br />
"gözlenebilir" niceliklerin<br />
(enerji, momentum, açısal<br />
momentum, spin vs.)<br />
"nasıl" değiştiğini anlamaktır.<br />
"Niye" değiştiğini sorgulamak<br />
çoğunlukla felsefenin<br />
fizik dalı veya teolojinin<br />
işidir.<br />
ŞARKI SÖYLEYEREK BİR BARDAK NASIL KIRILABİLİR?<br />
SADECE<br />
SESLE BİR<br />
BARDAK<br />
KIRILABİ-<br />
LİR.<br />
Rezonansını tutturabilirseniz<br />
sadece<br />
bardak değil başka<br />
birçok şeyi kırabilirsiniz.<br />
Peki öyleyse<br />
nedir bu rezonans?<br />
Her cismin bir kendi<br />
tabii frekansı vardır.<br />
Cisimlere kendi<br />
tabii frekansları ile<br />
çakışan bir frekansta her<br />
hangi bir kuvvet uygularsanız<br />
rezonans denilen kontrolsüz<br />
bir ortam oluşabilir.<br />
Eğer önünüzde duran bir<br />
bardağa, onun tabii frekansına<br />
uyan bir frekansta<br />
bağırabilirseniz, daha doğrusu<br />
bir ses dalgası gönderebilirseniz,<br />
bardağın tabii<br />
frekansı ile sesin frekansı<br />
çakışarak, bardaktaki titreşimi<br />
kontrolsüz bir şekilde<br />
artırır, bardak rezonansa<br />
girer ve sonuçta çatlayabilir<br />
veya kırılabilir.
S A Y F A 5<br />
FİZİĞİN FARKLI DALLARI<br />
Mekanik Cisimlerin hareketleri<br />
ve etkileşmelerinin temel fizik<br />
ilkeleriyle kavranmasına yönelik<br />
olarak incelenmesi mekaniğin<br />
kapsamına girer. Bu anlamda<br />
tüm fizik, mekanik olarak görülebilir.<br />
Klasik mekanik ya da<br />
Newton mekaniği, atomlarla<br />
karşılaştırıldığında, oldukça<br />
büyük cisimlerle ve ışık hızından<br />
çok daha düşük hızlarla<br />
ilgilidir.<br />
Klasik mekanik içinde, kinematik<br />
yalnızca bir parçacığın hareketinin<br />
tanımlanmasıyla ilgilenirken,<br />
dinamik parçacığın hareketi<br />
ile buna etkiyen kuvvet<br />
arasındaki bağıntıları inceler.<br />
Statik, denge konumundaki<br />
nesnelerle ilgilenir. Esneklik,<br />
biçimi bozulabilen katıların mekaniğidir.<br />
Hidrostatik ve hidrodinamik<br />
ise sırasıyla durgun ve<br />
hareketli akışkanları araştırır.<br />
Klasik mekaniğin temellerini,<br />
Isaac Newton’ın üç hareket<br />
yasası oluşturur. Birinci yasa,<br />
bir cismin, bir etki altında kalmadığı<br />
sürece düz bir çizgi<br />
boyunca sabit hızla hareket<br />
edeceğini öngörür. İkinci yasa,<br />
bir cisme etkiyen net kuvvetle<br />
cismin momen-tumunun değişim<br />
hızı arasındaki bağıntıyı S<br />
verir. Etki-tepki yasası olarak<br />
bilinen üçüncü yasa, eşit büyüklükte<br />
ama zıt yönlü | kuvvetlerin<br />
etkisiyle çarpışan iki cisim<br />
söz konusu olduğunda, gene<br />
eşit büyüklükte ve zıt yönlü<br />
kuvvetlerin ortaya çıkacağım<br />
belirtir. Kütleçekimi momentum,<br />
açısal momentum, enerji ve<br />
korunum yasaları mekaniğin<br />
belli başlı kavramları olarak<br />
PARÇACIK<br />
FİZİĞİ MO-<br />
DERN FİZİ-<br />
ĞİN EN<br />
FAZLA İLGİ-<br />
sayılabilir.<br />
Termodinamik ve<br />
ısı<br />
Termodinamik,<br />
LENDİĞİ<br />
fiziksel olayların<br />
ALANDIR<br />
oluşum koşullarım<br />
ve ara etkileşimlerini,<br />
enerji ve entropi değişimleriyle<br />
inceleyen bilim dalıdır.<br />
Dört temel yasa üzerine kuruludur<br />
ve tümdengelim yöntemiyle<br />
çeşitli sonuçlara ulaşır. Birinci<br />
yasa, yalıtılmış bir sistem içindeki<br />
tüm değişimler sonunda<br />
enerji içeriğinin sabit kalacağını<br />
ortaya koyan, enerjinin korunumu<br />
yasasıdır; ikinci yasa, yalıtılmış<br />
bir sistemde entropinin<br />
sürekli olarak artacağını belirtir;<br />
üçüncü yasa, mutlak sıfır sıcaklığında<br />
yetkin kristallerin entropisinin<br />
sıfır olacağını ortaya<br />
koyar. Sonuncusu, sıfırına yasa<br />
olarak bilinen bir aksiyomdur;<br />
buna göre, üçüncü bir sistemle<br />
ayrı ayrı ısıl dengede olan iki<br />
sistem, birbiriyle de ısıl dengededir.<br />
Atom fiziği<br />
Klasik mekanik ve klasik elektromanyetizma,<br />
atom fiziğindeki<br />
problemlere uygulandığında<br />
kökten yanlışlıklara yol açmaktadır.<br />
Atomlar, çok küçük Güneş<br />
sistemleri olarak düşünülemez.<br />
Atomun yapısı, ancak<br />
kuantum mekaniği temelinde<br />
kavranabilir. Daha ince ayrıntılar<br />
ise, görelilik kuantum mekaniğini<br />
gerektirir.<br />
Atomlar çok küçük olduğundan,<br />
bunların özellikleri ancak dolaylı<br />
deney teknikleriyle anlaşılabilir.<br />
Bunların başında, maddenin<br />
saldığı ya da soğurduğu elektromanyetik<br />
ışınımların ölçülmesi<br />
ve yorumlanmasıyla uğraşan<br />
spektroskopi gelir. Tüm kimyasal<br />
elementler, özgün dalga<br />
boylarında ışınımlar veren tayflar<br />
gösterir. Dalga mekaniği<br />
kullanılarak ve elektron kütlesi<br />
ve yükü, ışık hızı, Planck sabiti<br />
gibi bazı atom sabitlerinin yardımıyla<br />
belirtici dalga boyları ve<br />
atomun enerjileri hesaplanabilir.<br />
Katı hal fiziği<br />
Yoğun haldeki maddelerin,<br />
elektriksel, manyetik, optik ve<br />
esneklik özelliklerini araştıran<br />
katı hal fiziği, öncelikli olarak<br />
kristallerle ilgilenir; bunun nedeni,<br />
bu maddelerin basit geometrik<br />
düzenlenişlerinin, kuvantum<br />
kuramının çok cisim-li sistemlere<br />
uygulanmasında kuramsal<br />
kolaylıklar sağlamasıdır.<br />
Nükleer fizik<br />
Atomdan yaklaşık on bin kez<br />
küçük olan atom çekirdeğinin<br />
yapısını ve kararsız çekirdeklerin<br />
ışımalarını araştıran bilim<br />
dalı nükleer fiziktir. Kararsız<br />
radyoaktif çekirdekler, alfa parçacığı,<br />
beta parçacığı, kütlesiz<br />
nötrinolar, pozitronlar gibi parçacıklar<br />
da salarlar (bak. radyoaktiflik).<br />
Çekirdek özellikleri,<br />
saçılım deneyleriyle saptanır.<br />
Çok yüksek hızlara çıkarılan<br />
yüksek enerjili parçacıklarla<br />
bombalanan (dövülen) hedef<br />
çekirdeklerin bu çarpışmalardan<br />
sonraki dönüşümleri, çekirdek<br />
tepkimeleri olarak adlandırılır.<br />
Çekirdek bölünmesi ve<br />
çekirdek kaynaşması yeni elementlerin<br />
oluşmasına yol açan<br />
tepkimelerdir.<br />
Parçacık fiziği<br />
Çağdaş fiziğin en yoğun ilgi<br />
alanı, temel parçacıklar üzerine<br />
yapılan araştırmalardır. Parçacık<br />
fiziği ya da yüksek enerji<br />
fiziği olarak bilinen bu dal çok<br />
sayıdaki temel parçacık arasındaki<br />
ilişkilerin aydınlatılmasıyla<br />
uğraşır. Kararlı elektron ve protondan,<br />
10’2°saniyelik ömrü<br />
olan çok kararsızlarına kadar<br />
geniş çeşitlilik gösteren bu parçacıklar,<br />
kabarcık odası gibi<br />
düzenekler aracılığıyla incelenir.<br />
FİZİK,<br />
HAYATIN<br />
HER<br />
YERİNDE<br />
BİZLERLE<br />
BİRLİKTEDİR<br />
Fizik, insanlık tarihiyle<br />
başlar.
S A Y F A 6<br />
ÖĞRENCİ GÖZÜNDEN FİZİK<br />
FİZİK; İLÖĞRETİM,LİSE<br />
VE ÜNİVERSİTEDE SÜ-<br />
REKLİ KARŞIMIZA ÇIKAN<br />
BİR DERSTİR.<br />
Fizik, öğrencilerin gözünde<br />
en zor derslerden biridir.<br />
Tabi herkes fiziğe farklı<br />
açıdan bakıyor. Kimilerine<br />
göre fizik çok zevkli eğlenceli<br />
bir ders; ama çoğunun<br />
da korkulu rüyasıdır.<br />
Fizik dersini anlayabilmek<br />
için önce dersi sevmek<br />
lazım bence.<br />
Bir öğrenci ben dersi sevmiyorum;<br />
o yüzdende dinlemek<br />
istemiyorum dediği an,<br />
o dersi anlayamaz. Aslında<br />
fizik dersi düşündüren,<br />
araştıran ve deneysel olması<br />
bakımından diğer derslere<br />
göre daha eğlenceli bir<br />
ders. Ayrıca, diğer alanlarla<br />
( matematik, kimya gibi )<br />
ilişkili olması bizim için bir<br />
avantaj…<br />
Galileo ‘insana bir şey öğretmesini<br />
öğrenmeyi ancak<br />
kendi içinde bulacağını<br />
öğretebilirsin’ demiştir. Yani<br />
bu bilim adamımız bu sözünde<br />
dersleri öğrenmekten<br />
çok insanın kendine<br />
öğrenme isteğini nasıl asılacağından<br />
bahsetmiştir.<br />
ÖRNEK: bir geometri dersi<br />
de zordur ama o ders insana<br />
zevkli geldikten sonra o<br />
kişide öğrenme isteği uyanmış<br />
demektir. Fizik de bunun<br />
gibi olabilir; ama bence<br />
başaramamanın ve anlayamamanın<br />
tek nedeni ÖN-<br />
YARGIDIR. Öncelikle bu ön<br />
yargının kırılması ve fizik<br />
zor, anlamıyorum, çok sıkıcı<br />
gibi düşüncelerden uzaklaşmak<br />
gerekir.<br />
Başka bir konuya değinecek<br />
olursak son yıllarda<br />
fiziği tercih eden öğrenci<br />
sayısı düşmüştür.<br />
Buna ek olarak da üniversite<br />
yerleştirme sınavlarında<br />
doğru net sayısı en düşük<br />
derslerden biri fiziktir. Geçmişte<br />
fizikle ilgilenen bilim<br />
adamlarının hayatlarını,<br />
yaptıkları buluşları, isleri<br />
araştırmak ve o şartlarda<br />
büyük isler başardıklarını<br />
görmek, fiziğe karsı ilgimizi<br />
artıracaktır. Belki o zaman<br />
fiziği öğrenmek daha da<br />
kolaylaşacaktır.<br />
İnsana bir şey<br />
öğretemessin,<br />
BUMERANGLAR NASIL DÖNER?<br />
öğrenmeyi<br />
ancak kendi<br />
içinde bulacağını<br />
öğretebilirsin’<br />
BUME-<br />
RANK,<br />
ÇOK ESKİ<br />
YILLARDA-<br />
BİLE KUL-<br />
LANILAN<br />
BİR ALET-<br />
TİR.<br />
Bilinenin aksine bütün bumeranglar<br />
geri gelmezler.<br />
Fırlatana geri dönebilen<br />
bumeranglar sadece Avustralya<br />
yerlileri Aborijinler<br />
tarafından spor olarak veya<br />
kuş sürülerini avlamakta<br />
kullanılırlar.<br />
Aborijinlerin tarih öncesi<br />
zamandan beri bumerangları<br />
kullandıkları biliniyor.<br />
Bumerangın İngilizce'de<br />
'boomerang' olan ismi de<br />
Aborijinlerin kullandığı<br />
isimden türemiştir.<br />
ka'da yerliler tarafından<br />
tarihin ilk çağlarından itibaren<br />
kullanıldığı biliniyor. Bu<br />
tipler daha uzun ve ağırdırlar.<br />
Av hayvanlarını öldürmede<br />
kullanılırlar. Savaşlarda<br />
çok ağır yaralanmalara<br />
ve ölümlere sebep olurlar.<br />
Hatta bazılarının ucu<br />
tesiri arttırmak için kanca<br />
şeklinde yapılır.<br />
Aborijinlerin yaptıkları geri<br />
dönebilen bumeranglar ise<br />
hafif ve ince olup toplam<br />
uzunlukları 50 - 75 santimetre,<br />
ağırlıkları da 350<br />
gram civarındadır. Bumerangın<br />
iki kolunun ucu yapılırken<br />
veya yapıldıktan sonra<br />
kül ile ısıtılarak birbirinin<br />
aksi istikamete kıvrılır.<br />
Bumerang yere paralel<br />
veya biraz aşağı doğru<br />
atılırsa biraz sonra yükselişe<br />
geçerek, 15 metre yük-<br />
Bumerang şeklinde<br />
ancak geri dönme<br />
özelliği olmayan<br />
benzerlerinin Aborijinler<br />
gibi Mısır'da,<br />
güney Hindistan'da,<br />
Endonezya'da<br />
(Borneo) ve Amerisekliğe<br />
kadar tırmanır. Eğer<br />
bir ucu yere çarpacak şekilde<br />
atılırsa, yere çarpan bir<br />
mermi gibi müthiş bir hızla<br />
dönerek yükselir, 45 metrelik<br />
bir daire veya elips çizerek<br />
yörüngesini tamamlar,<br />
fırlatanın yakınına düşer.<br />
Bumerangın nasıl geri döndüğü<br />
günümüzün bilim<br />
insanları tarafından tam<br />
anlaşılmış değildir. Dönüşün<br />
aerodinamik kaldırma<br />
gücü ile üç eksende yaptığı<br />
cayroskobik dönüşün birleşiminin<br />
yarattığı sanılmaktadır.<br />
Geri dönebilen bumerangların,<br />
diğerlerinin uçuş<br />
şekillerinin gözlemlenerek<br />
veya tamamen tesadüf<br />
sonucunda geliştirildiği<br />
sanılıyor.
S A Y F A 7<br />
HAYATIMIZDA FİZİK<br />
Günlük hayatımızda fiziğin olmadığı<br />
herhangi bir anı düşünmek<br />
zordur. İnsanlar ilk zamanlardan<br />
beri fizik kanunlarını bilmeseler<br />
bile fizik olaylarıyla karşılaşmışlardır.<br />
Hatta bir çok fiziksel düzeni<br />
kullanmışlardır. Fizik bize günlük<br />
hayatımızda birçok olayda yardımcı<br />
olur ve her açıdan kolaylık<br />
sağlar.<br />
Hayatımızda karşılaştığımız fiziğe<br />
birkaç örnek verelim :<br />
1.Fiziksel icat olan duyarlı aletlerle<br />
ölçme yaparız.İnsanın duyu<br />
organlarının güçleri sınırlıdır.En<br />
iyi göz bile bir mikrobu göremez<br />
yada uzak bir yıldızın hareketini<br />
izleyemez. Bu yüzden çeşitli aletler<br />
kullanılır. Mikroskop,teleskop<br />
gibi aletler duyu organlarının gücünü<br />
artırır, gözlemin alanını genişletir.<br />
2.Terazi, termometre gibi aletler<br />
organların algılarını kesin sonuca<br />
bağlamak, olayların şiddetini ölçmek<br />
için kullanılır.<br />
3.Günlük hayatta yaptığımız bir işi<br />
daha kolay yapabilmek için kullandığımız<br />
düzeneklere basit makinalar<br />
denir. Basit makinalarda<br />
fiziksel prensiplerle çalışır. Genellikle<br />
kuvvetten kazanç sağlamak<br />
için kullanılır. Yani az kuvvet uygulanılarak<br />
büyük ağırlıklı cisimleri<br />
hareket ettirme planlanır.Basit<br />
makinalara; kaldıraçlar, makaralar,<br />
palangalar, çıkrık, kasnak ve<br />
dişliler, vida vb. aletler sayılabilir.<br />
RENİN<br />
FİZİK, EV-<br />
OLUŞU-<br />
MUNU<br />
AÇIKLAR<br />
4. Günlük hayatımızın bir parçası<br />
haline gelen diğer bir fiziksel<br />
araçta mıknatısdır. Sanayide de<br />
mıknatıslar :<br />
• Ağır demir parcalarını ve külçelerini<br />
taşimak için kullanilmaktadir.<br />
• Elektrik ölçüm cihazlarında<br />
,motorlarda, pusulalarda,<br />
hoparlörlerde, teyplerde,<br />
video kasetlerinde, bilgisayar<br />
hafızalarında yine mıknatısları<br />
kullanırız.<br />
5.Bir magnetik alan içinde iletken bir çerçeve<br />
döndürülürse bu çerçevede bir elektrik<br />
akımı oluşur. Jeneratörler bu ilkeye<br />
dayanarak çalışır. Yani mekanik enerjiyi<br />
elektrik enerjisine çevirirler. Jeneratörün<br />
çalışması için elektrik motoruna, elektrik<br />
motorunun çalışması için de jeneratöre<br />
ihtiyaç vardır. Elektrik motorları :<br />
• Çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrik<br />
süpürgesi, denizaltı gemileri ve daha birçok<br />
alet de kullanılır.<br />
6. Üzerlerine düşen ışığın tamamına yakınını<br />
yansıtabilen yüzeylere ayna denir.<br />
Fiziğin inceleyip tanımladığı aynaları da<br />
günlük hayatımızın birçok alanında kullanırız.<br />
7. Fiziğin diğer bir konusu olan basıncın<br />
gündelik yaşantımıza getirisi çok büyüktür.<br />
Bıçağı bilediğimizde yüzey alanı küçülür,<br />
ve basınç artar. Çivinin ucunun sivri olması<br />
halinde basınç büyük olur ve duvara<br />
daha kolay çakılır. Kar ayakkabısıyla kara<br />
daha az batarız. Çatalların uçlarının sivri<br />
olması basıncın artması ile doğru orantılı<br />
olarak yiyeceklere daha kolay batmasını<br />
sağlar.<br />
8. Su cenderelerinin veya pascal prensibinin<br />
günlük hayatta bir çok uygulamaları<br />
vardır. Yıkama yağlama sistemlerinde<br />
arabaların kaldırılmaları, hidrolik frenler,<br />
damperli arabaların hidrolik sistemleri,<br />
emme-basma tulumbalar, birleşik kaplar<br />
ve buna benzer bir çok sistemlerde pascal<br />
prensibi geçerlidir.<br />
9. Yerin derinliklerindeki bir suyu veya<br />
petrolü yer yüzüne çıkartırken tulumbaları<br />
kullanırız. Tulumbalar da fiziğin prensiplerine<br />
dayanılarak oluşturulmuş icatlardır.<br />
10. İnsanları, yükleri bir yapının bir katından<br />
ötekine yada daha yüksek yerlere<br />
çıkarıp indiren elektrikle işleyen fiziksel<br />
araca asansör denir. Asansörlerin bize<br />
sağladıkları yararlar saymakla bitmez.<br />
Yüksek apartman dairelerinde yaşayan<br />
insanların gündelik hayatta kullandıkları<br />
asansör vazgeçilmez bir araçtır.<br />
11.İletişim sistemleri ; optik iletişim, uydu<br />
iletişimi. Bu sistemlerde kullanılacak opto<br />
elektronik aygıtların araştırılması, tasarımı<br />
ve geliştirilmesinde fizik kullanılır.<br />
12.Enerji üretimi; nükleer enerji, güneş<br />
enerjisi, rüzgar enerjisi ve halen kullanılmakta<br />
olan enerji üretme yöntemlerinin<br />
etkinliğini fizikten yararlanarak artırırız.<br />
13.Evrenin doğuşunun ve gelişiminin anlaşılmasını<br />
sağlar. Büyük Patlama ( Big<br />
Bang ), kara delikler, nötron yıldızları, galaksiler,<br />
kozmoloji, astronomi gibi terimleri<br />
fizik aydınlatır.<br />
14.Elektronik, optik, tıp, inşaat, havacılık<br />
gibi çok geniş alanlarda kullanılan dayanıklı,<br />
güvenilir, uzun ömürlü, ucuz ve hafif malzemelerin<br />
araştırılması ve geliştirilmesini<br />
sağlar.<br />
15.Çevre kirliliği, hava kirliliği ve bunların<br />
ozon tabakası üzerine dolayısıyla Güneş'ten<br />
artarak gelen morötesi ışınların<br />
insan sağlığına etkilerini inceleyerek bu<br />
durumun engellenmesini sağlamaya çalışır.<br />
16.Tıpta; x ışınları, sesötesi, Nükleer Manyetik<br />
Rezonans ( NMR ) gibi temel fizik<br />
ilkeleri kullanılarak insan vücudu taranır,<br />
bulgular belirlenir ve tedavide kullanılır.<br />
17.Adli Tıp alanında; elektron mikroskopları<br />
ve güçlü bilgisayar kullanarak, cinayet ya<br />
da silahlı soygun gibi olayları çözmede fizik<br />
polise önemli bir yardımcıdır.<br />
18. Savunma sanayinde; mikrodalgalar,<br />
lazerler, kızılötesi ışınlar ve uydular kullanarak<br />
savunma sistemlerinin araç ve gereçlerinin<br />
araştırılması ve geliştirlmesinde fizik<br />
kullanılır.<br />
19.Elektrikli bir aygıt kullanıyorsanız, işte<br />
yine fizik tam orada.<br />
FİZİK HER YERDE!!!<br />
MİKRO TANECİKLERDEN DEVASA<br />
GEZEGENLERE KADAR HER ŞEY<br />
FİZİĞİN KONUSUDUR
S A Y F A 8<br />
FİZİĞİN TARİHÇESİ<br />
FİZİK TARİHİ İN-<br />
SANLIK TARİHİYLE<br />
BAŞLAR<br />
Hareket, belirli<br />
bir cismin, belirli<br />
bir biçimde<br />
gerçekleşen<br />
deviniminden<br />
oluşmuştur<br />
Ortaçağ<br />
Bu dönemin sonlarına doğru<br />
fizik çalışmaları iki ana<br />
konu üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />
Bunlardan birisi mekanik,<br />
diğeri ise optiktir.<br />
Mekanikte Aristoteles'in<br />
hareket kuramı üzerinde<br />
çalışılmış, optikte ise İbn el-<br />
Heysem'in düşünceleri doğrultusunda<br />
çeşitli sorunlar<br />
üzerinde açıklamalar yapılmıştır.<br />
Yunan Dünyası'nda olduğu<br />
gibi, Ortaçağ İslâm Dünyası'nda<br />
da, bugünkü fizik<br />
bilimine karşılık gelen bağımsız<br />
bir disiplin yoktur ve<br />
fizik araştırmaları, doğa<br />
felsefesinin sınırları içinde<br />
yürütülmüştür. Bu anlayış,<br />
aslında yakın dönemlere<br />
kadar gelmiştir. Mesela,<br />
fizik tarihinin en büyük bilginlerinden<br />
birisi olan<br />
Newton, temel yapıtını<br />
"Doğa Felsefesinin Temel<br />
İlkeleri" olarak adlandırmıştır<br />
ve dolayısıyla kendisini<br />
bir doğa filozofu olarak<br />
görmüştür.<br />
İslâm Dünyası'ndaki fizik<br />
çalışmaları, hareket ve<br />
boşluk gibi, Aristoteles'in<br />
belirlediği konular çerçevesinde<br />
kalmıştır ve onun<br />
görüşlerine dayanmıştır.<br />
Oluş ve bozuluşa uğrayan<br />
her şey, Aristoteles metafiziğinin<br />
temelini oluşturan<br />
dört nedensel ilke doğrultusunda<br />
anlamlandırılmaya<br />
çalışılmıştır.<br />
Hareket, belirli bir cismin,<br />
belirli bir biçimde gerçekleşen<br />
deviniminden oluşmuştur<br />
ve bu devinimin hem bir<br />
yapıcısı ve hem de bir amacı<br />
bulunmaktadır. Yine bu<br />
dönem fiziğinin diğer bir<br />
özelliği, bugün fiziğin bir<br />
dalı olan, ışık ve ses gibi<br />
belli başlı konuların, o dönem<br />
için fiziksel bilimlerin<br />
değil de, matematiksel bilimlerin<br />
bir dalı olarak kabul<br />
edilmesidir. Nitekim optik<br />
konusunda çok değerli çalışmalar<br />
yapan İbn el-<br />
Heysem, uzun süre Doğu'da<br />
ve Batı'da bir fizikçiden<br />
çok bir matematikçi<br />
olarak algılanmış ve tanınmıştır.<br />
Yeniçağ<br />
Bu dönemde fizik alanı<br />
diğer alanlar kadar gelişmemiştir.<br />
Ancak Gilbert'in mıknatıs<br />
üzerine yapmış olduğu<br />
deneysel incelemeler<br />
deneysel yöntemin güçlenmesini<br />
sağlamıştır.<br />
Bu dönemde çağdaş mekanik<br />
ve optik bilimleri kurulmuştur.<br />
Galilei, kinematiksel<br />
yaklaşımı benimseyerek<br />
çağdaş mekaniğin temel<br />
problemlerini matematiksel<br />
olarak açıklanmış ve çözüme<br />
kavuşturulmuştur.<br />
Eylemsizlik İlkesi'nin formüle<br />
edilmesi ile birlikte klasik<br />
mekaniğin doğal yer, ivme<br />
ve kütle gibi temel kavramları<br />
matematiksel bir biçimde<br />
yeniden ifade edilmiş ve<br />
durağanlık, hareket gibi,<br />
hareket de durağanlık gibi<br />
doğal bir olgu niteliğine<br />
kavuşturulmuş ve bu bağlamda<br />
hareket bir problem<br />
olmaktan çıkarılmıştır.<br />
Newton ise Eylemsizlik<br />
İlkesi'nin doğal bir hareket<br />
olarak kabul edilmesi sonucunda<br />
döngüsel hareketin<br />
açıklanmasının gerekliliğini<br />
vurgulayarak, kinematiksel<br />
yaklaşımın yerine dinamiksel<br />
yaklaşımla göksel cisimlerin<br />
döngüsel hareketlerini<br />
çekim kavramı çerçevesinde<br />
çözüme kavuşturmuştur.<br />
(DEVAMI YANDA)<br />
GÜNÜ KAYDEDEN GÖZLÜK<br />
BİLİM KUR-<br />
GU FİLM-<br />
LERİ GER-<br />
ÇEK OLDU<br />
Bilim kurgu filmlerinde<br />
bol bol gözüken<br />
ilginç teknolojiler<br />
gerçek olmaya<br />
başladı. Tüm günününüzü<br />
kayıd edip<br />
sonra tekrar izlemek<br />
ister miydiniz?<br />
İşte bu konuda<br />
hazırlanmış özel<br />
teknolojik gözlük.<br />
Hem gördüklerinizi kaydetmek<br />
hem de çevrenizdekilere<br />
hissettirmek istemiyorsanız<br />
bu gözlük tam size<br />
göre. Çeşitli renklerde kullanıcıların<br />
beğenisine sunulan<br />
Active-i adındaki güneş<br />
gözlüğü üzerindeki kamera<br />
sayesinde 640 x 480 piksel<br />
boyutlarında video kaydı<br />
imkanı sunuyor.2 GB'lık<br />
depolama kapasitesine<br />
sahip bu güneş gözlüğü<br />
içerisine toplam 55 dakikalık<br />
video veya 9500 fotoğraf<br />
kaydı yapmanız mümkün.<br />
Çektiğiniz görüntüleri USB<br />
kablo ile sisteminize aktarabiliyorsunuz.<br />
Tüm bunların<br />
yanında gözlük ile gelen<br />
mini LCD sayesinde çektiğiniz<br />
görüntüleri de izlemeniz<br />
mümkün.
S A Y F A 9<br />
FİZİĞİN TARİHÇESİ<br />
Optikte ise Newton, ışığın yapısına<br />
ilişkin olarak Parçacık Kuramı'nı<br />
ve Huygens ise günümüzde<br />
benimsenen biçiminden<br />
farklı bir Dalga Kuramı'nı geliştirmişlerdir.<br />
Yakınçağ<br />
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının<br />
özellikle<br />
FİZİK,<br />
elektrik konusunda<br />
yoğunlaştığı ve<br />
UZUN BİR<br />
GELİŞİM Gilbert ve Otto<br />
SÜRECİ von Guericke'in<br />
GEÇİR- ardından, Du Fay,<br />
MİŞTİR.<br />
Franklin, Cavendish,<br />
Coulomb,<br />
Galvani, Ampere<br />
ve Volta'nın çalışmaları sonucunda<br />
elektriğin bağımsız bir<br />
fizik dalı olarak ortaya çıktığı<br />
görülmektedir.<br />
Ayrıca, ses, ışık, ısı ve enerjinin<br />
doğasını açıklamaya yönelik<br />
çalışmalar yoğunlaşmış ve bu<br />
fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler<br />
matematiksel olarak gösterilmiştir.<br />
Dalton, kimyasal tepkimeleri<br />
açıklamak için Atom<br />
Kuramı'nı, Young ise ışığa ilişkin<br />
çağdaş Dalga Kuramı'nı<br />
geliştirmiştir.<br />
Bu dönemde Görelilik ve Kuantum<br />
Kuramlarının ortaya çıkmasıyla<br />
birlikte, fizik alanı, kavram<br />
ve kuramları açısından yeni<br />
temellere oturtulmuştur. Atom<br />
altı parçacıkların bulunmasından<br />
sonra Atom Kuramı bütünüyle<br />
yeni bir görünüme kavuşmuştur<br />
Görelilik ve<br />
Kuantum<br />
Kuramlarının<br />
ortaya<br />
çıkmasıyla<br />
birlikte, fizik<br />
alanı, kavram<br />
ve kuramları<br />
açısından yeni<br />
temellere<br />
oturtulmuştur.<br />
ROCK MÜZİK TAVUKLARIN DENGESİNİ BOZDU<br />
Gürültülü ortamlarda bulunan,<br />
özellikle kulaklıkla yüksek sesli<br />
müzik dinleyen öğrencilerin<br />
sağlık ve öğrenme durumlarını<br />
civcivler üzerinde yapılan deneyle<br />
incelendi.<br />
Millî Eğitim Vakfı (MEV) Özel<br />
İzmir Fen Lisesi 3-B sınıfı öğrencileri<br />
Tuğba Arslan ve Hatice<br />
Özel, gürültülü ortamlarda<br />
bulunan, özellikle kulaklıkla<br />
yüksek sesli müzik dinleyen<br />
öğrencilerin sağlık ve öğrenme<br />
durumlarını civcivler üzerinde<br />
yaptıkları deneyle inceledi.<br />
Biyoloji öğretmenleri Sevim<br />
Utlu'nun danışmanlığında başladıkları<br />
projede iki denek grubu<br />
kuran öğrenciler, okullarında<br />
kuluçka makinesinin de bulunduğu<br />
bir ortam hazırladı.<br />
bunda kuluçka makinesine yerleştirdikleri<br />
40 yumurtaya ikinci<br />
günden itibaren yüksek sesli<br />
hard rock türü müzik dinletti. 21<br />
günde tamamlanması gereken<br />
kuluçka süresinin 27 güne kadar<br />
uzadığını gözleyen öğrenciler,<br />
40 yumurtadan ancak 10<br />
civciv çıktığını, bunların altısının<br />
bir gün sonra öldüğünü,<br />
kalan dördünün ise çok sağlıksız<br />
göründüğünü tespit etti.<br />
Aynı kuluçka makinesine yerleştirilen<br />
ikinci denek grubundaki<br />
40 yumurta gürültüsüz bir<br />
ortamda tutuldu. 21 günlük kuluçka<br />
süresini tamamlayan 40<br />
yumurtadan 35 sağlıklı, yürüyebilen<br />
ve beslenebilen civciv<br />
çıktı.<br />
Bu deneyin sonucunda kulaklıkla<br />
dinlenen siddetli müziğin<br />
frekanslarının çok yüksek oldu-<br />
Öğrenciler, birinci denek gruğu<br />
bir kez daha teyit edilip, canlılara<br />
olan zararı gözlendi.Kulaklıkla<br />
şiddetli müzik dinlemek<br />
öğrencilerin hem ruhsal<br />
hem de fiziksel birçok açıdan<br />
yapılarını bozuyor.<br />
ROCK MÜZİK TAVUKLARIN<br />
DENGESİNİ BOZDU
S A Y F A 1 0<br />
ÜNLÜ FİZİKÇİLER<br />
Barrow Isaac (1630-1677) İngiliz matematikçi<br />
Isaac, Newton’un öğretmeni.<br />
Bertbollet, Claude-Louts Graf von (1748-<br />
1822) Fransız kimyager. Kimya terminolojisi<br />
üzerinde çalıştı ve tekstil endüstrisinde klorun<br />
beyazlatma maddesi olarak kullanılmasını<br />
sağladı.<br />
Amerikalı fizikçi. Fizik dünyasında devrimler<br />
yarattı. Özel ve genel görelilik kuramını<br />
ortaya koydu.<br />
Euler Leonhard (1707-1783) İsviçreli<br />
matematikçi. Varyasyon hesabını kurdu<br />
ve sayılar teorisine önemli katkılarda<br />
bulundu.<br />
GALİLEO<br />
NEWTON<br />
Bragg, William Lawrence (1890-<br />
1971) İngiliz fizikçi, kristal ağlar üzerinde<br />
çalışmalar yaptı. Nobel Ödülü 1915<br />
Chadwick, Sir James (1891-1974) İngiliz<br />
fizikçi, nötronu keşfetti. Nobel Ödülü 1935<br />
Chladni, Ernst Florens Friedrich (1756-<br />
1827) Alman fizikçi. İlk akustik teorisini geliştirdi.<br />
Clausius, Rudolf Julius (1822-<br />
1888) Alman fizikçi. Isı öğretisinin ikinci yasalarını<br />
yazdı ve Entropi kavramını belirledi.<br />
Curie, Marie (1867-1934) ve Pierre (1859-<br />
1906) Fransız fizikçi ve kimyager. Radyoaktiviteyi<br />
araştırdılar.<br />
Dalton, John (1766-1844) İngiliz doğa araştırmacısı<br />
ve öğretmen. Gazların termik genleşmeleri<br />
üzerinde çalıştı, kısmi basınç yasalarını<br />
formüle etti. ”Atom” sözcüğünü o<br />
saptamıştır. Renk körlüğü olayını o keşfetmiştir.<br />
Darwin Charles (1809-1882) İngiliz doğa<br />
bilimcisi. Kendi kendini ayarlayan evrim kuramını<br />
geliştirdi.<br />
Davy, Sir Humphry (1778-1829) İngiliz<br />
kimyager. Elektro-kimyanın kurucusu.<br />
Descartes, René (1596-<br />
1650) Fransız doğa bilimcisi ve filozof,<br />
analitik geometrini kurucusu.<br />
Edison, Thomas Alva (1847-<br />
1931) Amerikalı buluşçu ve mühendis.<br />
Kendi kendini teknik alanında<br />
yetiştirdi ve 2000’den fazla aygıt ve<br />
sistem geliştirdi. Bunun yanında<br />
telgrafı, telefonu, gramofonu, ampulü<br />
ve sinema filmlerini daha da iyileştirdi.<br />
Einstein, Albert (1879-1955) Alman<br />
Flamsteed, John (1646-1719) İngiliz<br />
astronom. Greenwichrasathanesinin<br />
kurucusu. Yıldızların numaralandırılmasında<br />
bugün hala geçerli olan bir yıldızlar<br />
katoloğu hazırladı.<br />
Fourier, Jean-Baptiste - Joseph Baron<br />
de (1768-1830) Fransız matematikçi ve<br />
fizikçi. Analitik ısı teorisi, olasılık hesapları,<br />
matematiksel istatistik.<br />
Franklin, Benjamin (1706-<br />
1790) Amerikalı yazar, politikacı ve doğa<br />
bilimcisi, paratonerin mucidi. Kuzey Amerika’nın<br />
bağımsızlık ilanını imzalamıştır,<br />
Vali.<br />
Galvani, Luigi (1737-1798) İtalyan anatomici<br />
ve fizikçi. Kurbağa bacakları deneyleri<br />
ile “hayvansal elektrik”i keşfetti.<br />
Gauss, Carl Friedrich (1777-<br />
1855) Alman doğa bilimcisi. Newton ve<br />
Archimedes’in yanı sıra gelmiş geçmiş<br />
en iyi üç matemetikçiden biridir. Gökyüzü<br />
cisimlerinin devinimleri kuramı, Jeodezi’nin<br />
yeni yöntemlerinin mutlak ölçü sisteminin<br />
kurucusudur.<br />
Gay-Lussac, Joseph-Louis (1778-<br />
1850) Fransız kimyager ve fizikçi. Gazların<br />
kurallarını buldu.<br />
Helmholtz, Hermann von (1821-<br />
1894) Alman doğa bilimcisi. Optik, akustik,<br />
termodinamik, potansiyel ve dalga<br />
teorileri alanında araştırmalar yaptı.<br />
Humholdt, Friedrich Heinrich Alexander<br />
Freiherr von (1769-1859)Alman<br />
doğa araştırmacısı. Dünyanın en büyük<br />
araştırmacılarından biridir. Çok sayıda<br />
araştırma gezisi yapmıştır. 60.000'in<br />
üzerinde bitki ve taş toplamıştır. Deniz<br />
akıntıları, volkanlar ve madencilik üzerinde<br />
çalışmalar yapmıştır.
S A Y F A 1 1<br />
ÜNLÜ FİZİKÇİLER<br />
MAXWELL<br />
Kirchhoff, Gustov<br />
Robert (1824<br />
-1887) Alman<br />
fizikçi. Spektral<br />
analizin<br />
kurucusudur. Elektrik akımının ışık hızı ve ideal siyah<br />
cisim üzerinde çalışmalar yapmıştır.<br />
Lagrange, Joseph Louis de (1736-1813) Fransız<br />
matematikçi, Newton’un mekaniğini matematiksel<br />
temellere oturtmuştur.<br />
Lavousier, Antonie Laurent de (1743-1794) Fransız<br />
kimyager. Kimyadaki kesin ölçümleri belirledi, oksijenin<br />
nefes almada ve ateş yakmadaki önemini fark<br />
etti. Yeni bir kimyasal element sistemi kurdu.<br />
Leibniz, Gottfried Wilhelm (1646-1716) Alman filozof,<br />
matematikçi ve fizikçi. Diferansiyel hesabı ve ikili<br />
(binary) sistemi geliştirdi.<br />
Mayer, Robert von (1814-1878) Alman tıpçı. Enerjinin<br />
sakınımı ilkesini formüle etti.<br />
Maxwell, James Clerk (1833-1879) İskoç matematikçi<br />
ve fizikçi. Modern elektrodinamiğin ve kinetik gaz<br />
kuramının kurucusudur. Elektromanyetik dalgaların<br />
varlığını tahmin etmişti.<br />
Morse, Samuel (1791-1872) Amerikalı sanatçı, telgrafın<br />
ve Mors Alfabesinin geliştiricisidir.<br />
Newcomen, Thomas (1663-1729) İngiliz demirci.<br />
Alçak basınçlı bir buhar makinesinin mucidi.<br />
Oerstedt, Hans Christian (1777-1851) Danimarkalı<br />
fizikçi ve kimyager. Modern elektrotekniğin temellerini<br />
belirlemiştir.<br />
Papin, Denis (1647-1712) Fransız doğa araştırmacısı.<br />
Yemeklerin çabuk pişirilmesine yarayan bir buhar<br />
kazanı ve bir buhar basıncı tenceresi geliştirmiştir.<br />
Pistonlu atmosferik buhar makinesini ilk geliştirendir.<br />
Poincaré, Henri (1854-1912) Fransız matematikçi.<br />
Diferansiyel denklem kuramının, modern<br />
topolojinin kurucusudur ve görelilik kuramının<br />
yolunu açmıştır.<br />
Popow, Alexander Stepanowitch (1859-<br />
1906) Rus fizikçi. Genişleme, yansıma ve elektromanyetik<br />
dalgaların kırılmalarını araştırdı. Çift<br />
kutuplu anteni buldu.<br />
Röntgen,Wilhelm Conrad (1845-1923) Alman<br />
fizikçi. Röntgen ışınlarını buldu.<br />
Rutherford, Sir Ernest (1871-1937) İngiliz<br />
atom fizikçisi. Elementlerin parçalanmasını ve<br />
radyoaktif maddelerin kimyasını araştırdı.<br />
Schickard, Wilhelm (1592-1635) Astronom,<br />
matematikçi, mekaniker ve doğu dilleri öğretmeni.<br />
1623’te ya da 1630 yılında çarklı bir hesap<br />
makinesi geliştirdi.<br />
Smithson, James (1765-1829) İngiliz aristokratlarındadır.<br />
Tüm mal varlığını Washigton<br />
D.C.’deki Smithsonian Enstitüsüne bağışlamıştır.<br />
Sturgeon, William (1793-1850) İngiliz fizikçi. İlk<br />
elektrikli mıknatısı geliştirmiştir.<br />
Thomson, Sir Joseph John (1856-<br />
1940) İngiliz fizikçi. Katot ışınlarının doğasını<br />
fark etti ve elektronların yükleriyle ilgili çalışmalar<br />
yaptı. Nobel ödülü 1906.<br />
Torricelli, Evangelista (1608-1647) İtalyan<br />
fizikçi ve matematikçi. Galilei ile birlikte çalıştı.<br />
Cıvalı barometreyi buldu.<br />
Westinghouse, George<br />
(1846-<br />
1914) Amerikalı mühendis.<br />
Trenlerde<br />
kullanılan hava basınç<br />
frenini buldu. Elektrik<br />
güvenliğinin kurucusudur.<br />
ALBERT EİNSTEİN
S A Y F A 1 2<br />
UYGULAMALI FİZİK<br />
Yüzey gerilimine<br />
sabunun etkisi<br />
Deneyin adı :<br />
Yüzey gerilimine sabunun<br />
etkisi<br />
Malzemeler:<br />
Cam veya porselen bir tabak<br />
Sıvı sabun<br />
Çekilmiş karabiber<br />
Bir bardak su<br />
Deneyin Yapılışı:<br />
İlk önce tabağın içine suyu<br />
koyunuz.<br />
Suyun içerisine karabiberi<br />
serpiniz.( Karabiberler suyun<br />
üzerinde dağılıp yüzeceklerdir.)<br />
Tabağın ortasına parmağınızı<br />
batırınız. (Hiç bir değişim<br />
olmayacaktır.)<br />
Parmağınızın ucuna biraz<br />
sıvı sabun dökün.<br />
Parmağınızı bir kez daha<br />
suyun içerisine batırın.<br />
(Karabiberler hızla tabağın<br />
kenarlarına gidecektir.)<br />
Deneyin sonucu:<br />
Suyun belirli bir yüzey gerilimi<br />
vardır. Yüzey gerlimi<br />
sayesinde ilk aşamada<br />
karabiberler suyun üzerinde<br />
yüzüyorlar. Sabunun yüzey<br />
gerilimini azaltıcı etkisi vardır.<br />
Biz sabunlu parmağımızı<br />
suya batırdığımızda sabun<br />
yüzey gerilimine ters<br />
etki yapacağından karabiberler<br />
sabundan kaçarlar.<br />
Malzemeler:<br />
İki adet bardak<br />
İki adet ataç<br />
Sıcak ve soğuk su<br />
Deneyin Adı:<br />
Yüzey geriliminin sıcalığa<br />
göre değişimi<br />
Deneyin Yaplışı:<br />
İki bardaktan birisine sıcak<br />
diğerine soğuk su konulur.<br />
Her iki bardağada yakın<br />
mesafeden ataç bırakılır.<br />
Deneyin Sonucu:Soğuk<br />
suya<br />
bırakılan ataç<br />
yüzerken sıcak<br />
suya bırakılan<br />
ataç dibe batar.<br />
Sıcaklık yüzey<br />
gerilimini azaltır.<br />
Sıcaklığın yüzey gerilimine etkisi<br />
GAZLARIN GENLEŞMESİ<br />
Deney araç ve gereçleri: Bunzen<br />
beki ve ya ispirto ocağı,<br />
delikli yarık mantar, beher glas,<br />
civa damlacığı ile içine hava<br />
hapsedilmiş ince cam, sacayak,<br />
termometre,üç ayak ve bağlama<br />
parçaları, milimetrik kağıt, paket<br />
lastiği, cetvel, yapıştırıcı ve su,<br />
destek çubuğu, keçeli kalem,<br />
bunzen kıskacı<br />
Deneyin yapılışı: Gazlarıda<br />
sıvılarda yaptığımız gibi bir kabın<br />
içine koyup incelememiz<br />
gereklidir. Ancak gaz, kapalı<br />
olmayan bir<br />
kaptan kolayca gider; kaldı<br />
ki kapta gözlenebilecek bir<br />
gaz düzeyi de yoktur. Bundan<br />
dolayı gazı bir cam<br />
boru içinde bir cıva damlacığı<br />
ile hapsetmemiz gerekir.<br />
İçine bir miktar gaz,<br />
örneğin hava ile hapsedilmiş<br />
olan bir cam boruyu<br />
alalım. Boruya hapsolan<br />
hava kısmının boyunu, bir<br />
cetvel ile ölçelim. Borumuza<br />
milimetrik kağıt şerit<br />
yapıştırıp, cıva damlacığının<br />
alt düzeyini 0 alarak<br />
işaretleyelim. Sonra 5 C<br />
aralıklarla cıvanın yükselme<br />
düzeyini milimetrik kağıda<br />
işaretleyelim. Deneyi 50 C-<br />
60 C`a gelince keselim.<br />
Deney sonuçları: Bu sonuç,<br />
eşit hacimli gazların<br />
aynı sıcaklık değişiminde<br />
genleşmelerinin de aynı<br />
olduğunu gösterir. Yani<br />
sıcaklıkla genleşme, gazdan<br />
gaza değişmemektedir.
S A Y F A 1 3<br />
ATMOSFER BASINCI ve OKSİJENİN YANMASI<br />
Gerekli malzemeler: 2 adet bardak, mum, kağıt<br />
peçete.<br />
Deneyin yapılması: Peçetenin ortasında delik<br />
açalım ve peçeteyi ıslatalım. Islak peçeteyi bardağın<br />
ağzına koyalım. Dikkat edelim - bu peçete<br />
hava kaçağının önlenmesi içindir. Mumu bardağın<br />
içine koyup yakalım veya yakıp bardağın içine<br />
koyalım :). Diğer bardak ile kapatalım. Mum sönecek<br />
ve bardaklar bir birine yapışacak.<br />
ATMOSFER BASINCI ve OKSİJENİN YANMASI<br />
SU BASINCI MI, ATMOSFER<br />
BASINCI MI?<br />
Gerekli malzemeler: bardak,<br />
kağıt, su<br />
Deneyin yapılması:<br />
Bardağa su dolduruyoruz, kağıdı<br />
bardağın üzerine koyup, elimizle<br />
bastırıyoruz, bardağı ters<br />
çeviriyoruz. Kağıt suyun akmasını<br />
engelleyecek, ve bardağın<br />
üzerine yapışacak<br />
Sebep:<br />
Atmosfer basıncı suyun basıncından<br />
çok daha büyüktür. Kağıdın<br />
alanı aynı olduğundan,<br />
kuvvet farkı da çok büyük oluyor.<br />
Sonuç olarak kağıt yukarı<br />
bastırılıyor.<br />
Atmosfer basıncı su basıncından<br />
büyüktür.<br />
Gerekli malzemeler: Kalem<br />
kapağı, ağırlık, PET şişe, su :)<br />
Kalem kapağı: Kalem kapağı<br />
veya ters çevrildiğinde için hava<br />
boşluğu kalacak her hangi bir<br />
şey. Not: Şişenin ağzından<br />
girmesi önemlidir :)<br />
Ağırlık: Ağırlık olarak kullanacağınız<br />
şey kitlesi uygun herhangi<br />
bir şey olabilir.<br />
PET şişe: Kapaklı olması gerekiyor<br />
veya elinizle kapatmak<br />
zorunda kalacaksınız :)<br />
Su: Her evde bulunur.<br />
Deneyin yapılması<br />
Şişeyi su ile doldurun. Kalem<br />
kapağının içinde hava kalacak<br />
şekilde şişenin içine koyunuz.<br />
Ağırlığın onu çevirmemesine<br />
dikkat ediniz. Unutmayın ki<br />
ağırlığın sabitleyici fonksiyonu<br />
da var. Şişeyi sıkıştırmaya başlayın<br />
kalem. Siz sıkıştırdıkça<br />
kalem kapağı aşağı inecek,<br />
sıkıştırmayı durdurunca yukarı<br />
çıkacaktır<br />
SUYUN KALDIRMA KUVVETİ VE HAVANIN SIKIŞMASI
S A Y F A 1 4<br />
NÜKLEER FİZİK<br />
Atom Bombası<br />
Atomdan yaklaşık on bin<br />
kez küçük olan atom çekirdeğinin<br />
yapısını ve kararsız<br />
çekirdeklerin ışımalarını<br />
araştıran bilim dalı nükleer<br />
fiziktir. Kararsız radyoaktif<br />
çekirdekler, alfa parçacığı,<br />
beta parçacığı, kütlesiz<br />
nötrinolar, pozitronlar gibi<br />
parçacıklar da salarlar (bak.<br />
radyoaktiflik). Çekirdek<br />
özellikleri, saçılım deneyleriyle<br />
saptanır. Çok yüksek<br />
hızlara çıkarılan yüksek<br />
enerjili parçacıklarla bombalanan<br />
(dövülen) hedef<br />
çekirdeklerin bu çarpışmalardan<br />
sonraki dönüşümleri,<br />
çekirdek tepkimeleri olarak<br />
adlandırılır. Çekirdek bölünmesi<br />
ve çekirdek kaynaşması<br />
yeni elementlerin<br />
oluşmasına yol açan tepkimelerdir.<br />
Nükleer fizik, atomu meydana<br />
getiren çekirde˘gin<br />
özellikleri ve birbirleri ile<br />
yaptıkları etkilesmeler ile<br />
ilgilenir. Bu nedenle nükleer<br />
fiziği çekiredeiğin statik<br />
özellikleri (nükleer yapı) ve<br />
dinamik özellikleri<br />
(bozunma ve nükleer reaksiyonlar)<br />
olmak üzere iki<br />
ana kısma ayırabiliriz. Nükleer<br />
fizik teknolojik yeniliklerin<br />
itici kuvvetini saptayan<br />
bir alandır ve günümüzde<br />
pek çok kullanım alanına<br />
sahiptir.<br />
NÜKLEER FİZİK<br />
TIPTA ÖNEMLİ<br />
BİR YARDIMCI<br />
ALANDIR<br />
NÜKLEER FİZİĞİN KULLANIM ALANARI<br />
Nükleer Fizik ve Tıp: Bu<br />
alanda hem teşhis hem de<br />
tedavi amaçlı kullanılmaktadır.<br />
Nükleer fizik sayesinde<br />
yapılan hızlandırıcılarla<br />
vücuttaki dokular, kemikler<br />
ve organları test edilmekte<br />
ve teshiste yardımcı olmaktadır.<br />
Proton, nötron veya<br />
ağır iyonlar kullanılarak<br />
kanserli hücrelerin öldürülmesi<br />
yoluyla da tedaviye<br />
yardımcı olmaktadır.<br />
Nükleer Fizik ve Endüstri:<br />
Bu alanda özellikle, basınç<br />
boruları, kaynatıcılar ve<br />
diğer büyük metal dökme<br />
kalıpların içindeki çatlak ve<br />
yarıkların arastırılması yoluyla<br />
kontrol alanında kullanılmaktadır.<br />
Nükleer Fizik ve Temel<br />
bilimler:<br />
Biyolojide; Radyografi,<br />
akışkan yüzeylerde kompleks<br />
biyomoleküllerin yapısının<br />
incelenmesi. Kimyada;<br />
elektron spektroskopisi<br />
ile kimyasal analiz, Polimerik<br />
yapıların incelenmesi, iz<br />
elementi analizi.<br />
Fizikte; Katıların elektron<br />
yapısı, Yüzeylerin ve ara<br />
yüzeylerin incelenmesi gibi<br />
kullanım alanları vardır.<br />
20 milyon yıllık böcek fosili bulundu<br />
Dinazorlarla birlikte dünyayı<br />
dolaştığı tahmin edilen böceğin,<br />
buz devrinden üç<br />
milyon yıl önce yaşadığı<br />
bildirildi<br />
Fosillerin muhafaza edildiği<br />
ortamlardan biri de amberlerdir.<br />
Ağaçlardan çıkan<br />
amberin canlının üzerine<br />
akıp donması ve canlının o<br />
haliyle muhafaza edilmesiyle<br />
oluşan amber içindeki<br />
fosiller, her zaman ilgi çekmiştir.<br />
Peru'da bulunan bir<br />
amber içindeki böcek fosilinin,<br />
20 milyon yıllık olduğu<br />
açıklandı.Dinazorlarla birlikte<br />
dünyayı dolaştığı tahmin<br />
edilen böceğin, buz devrinde<br />
üç milyon yıl önce yaşadığı<br />
bildirildi.
S A Y F A 1 5<br />
ELEKTRİK<br />
Elektrik dünyada en yoğun kullanılan<br />
enerji türüdür. Buna<br />
karşı kullanımı kolay üretimi ise<br />
çok zahmetlidir. Elektrik üretilen<br />
yerlere elektrik santralleri denir.<br />
Elektrik bakır gibi iletken bir<br />
telin manyetik alan içinde hareket<br />
ettirilmesi ile sağlanır.<br />
Elektrik enerjisi. Hareket ses<br />
ısıtma, soğutma, ses üretme<br />
gibi değişik teknolojilerde kullanılır.<br />
Kısaca elektrik enerjisi, diğer<br />
enerji türlerine dönüşebilir. Hareket<br />
enerjisine dönüşür, Isı<br />
enerjisine dönüşür, sese<br />
dönüşür, ışığa dönüşür.<br />
Enerji krizinin kapıda olduğu<br />
şu dönemde elektriğin hayatınızdaki<br />
önemini hiç düşündünüz<br />
mü?<br />
Mesela; evinizde elektrik<br />
yok, yani; televizyon yok,<br />
bilgisayar yok, bankada bir<br />
işlem yapacaksınız ama<br />
elektrik olmadığı için<br />
banka görevlisi işinizi yapamıyor<br />
yada çamaşırlarınızı<br />
yıkayacaksınız ama makinayı<br />
çalıştıramıyorsunuz, akşam<br />
kitap okumak istediğinizde<br />
okuyamayacaksınız, cep telefonunuzu<br />
şarj edemeyeceksiniz,<br />
sanayi kuruluşları çalışamadığı<br />
için üretim olmayacak, 1 Liraya<br />
satın aldığınız makarnaya 100<br />
Lira da ödemek isteseniz olmadığı<br />
için alamayacaksınız..<br />
Türkiye’de enerji sıkıntısının<br />
başlayabileceği şu dönemde<br />
elektriğimizi tasarruflu kullanalım,<br />
3-5 lambayı aynı anda açmaktansa<br />
birini açalım, 5 saat<br />
klima çalıştırmaktansa çok bunaldığımızda<br />
açalım. Enerji<br />
gökten zembille inmiyor, her<br />
şeyin olduğu gibi enerji kaynaklarının<br />
da bir sonu olduğunu<br />
unutmayalım...<br />
Elektriğin önemini belirtmek<br />
biraz da olsa aydınlatmak<br />
ve enerjinin insan hayatında ne<br />
kadar önemli bir yere sahip<br />
olduğunu hatırlatmak istedik...<br />
ELEKTİRİK<br />
DÜNYADA<br />
EN YOĞUN<br />
KULLANI-<br />
LAN ENERJİ<br />
TÜRÜDÜR<br />
UÇAKLAR NİÇİN ARKALARINDA BULUT BIRAKIRLAR?<br />
Yerden 10 bin metreden fazla<br />
yükseklikte uçan yolcu ve savaş<br />
uçaklarının uçtuğu bu yükseklikte<br />
normal şartlarda hava<br />
çok temizdir, hiç toz yoktur,<br />
yani bir bulutun oluşması için<br />
gereken şartlardan biri eksiktir.<br />
Bilindiği gibi jet uçaklarının motorları,<br />
ön taraflarından havayı<br />
alarak, yakıt ile yakar ve işlev<br />
tamamlandıktan sonra, arka<br />
taraflarındaki küçük çaptaki<br />
egzozdan büyük bir basınç ile<br />
dışarı verirler. Bu motorların<br />
aldıkları hava ile birlikte giren<br />
su buharı, motorun içinde daha<br />
da koyu hale gelerek dışarıdaki<br />
çok soğuk havanın üzerine<br />
püskürtülür. Buna teknik dilde<br />
'sublime' olma olayı denir. Yani<br />
buhar halindeki suyun, sıvı hale<br />
geçmeden, doğrudan donması,<br />
buz haline geçmesidir.<br />
Aslında uçakların arkalarında<br />
bıraktıkları bulut, insan yapısı<br />
bir buluttan başka bir şey değildir.<br />
Soğuk havada verdiğimiz<br />
nefes havada nasıl buharlaşıyorsa<br />
onun gibi bir şeydir. Deniz<br />
seviyesinde, yüksek sıcaklık<br />
ve basınçta buharlaşan suyu<br />
hava kolayca absorbe eder.<br />
Yükseklik arttıkça, hava sıcaklığı<br />
ve basınç düştükçe, hava<br />
artık su buharım içine alamaz<br />
hale gelir. Ancak bulutun oluşması<br />
için bir üçüncü şart daha<br />
vardı, yani toz parçacıkları.<br />
İşte burada toz parçacıklarının<br />
görevini,<br />
uçağın motorlarından<br />
egzost olarak<br />
çıkan yakıt parçacıkları<br />
yerine getirir. Bu<br />
sayede bir bulutun<br />
oluşması için üç şart<br />
da yerine getirilmiş<br />
olur ve motorların<br />
gerisinde uzun, ince<br />
bir bulut oluşur.<br />
SU SIVILAŞMADAN DONAR
S A Y F A 1 6<br />
BİR SİSTEM<br />
AYNI ANDA<br />
BİRKAÇ FARKLI<br />
DURUMDA<br />
BULUNABİLİR<br />
KUANTUM FİZİĞİNİN<br />
Üstüste Gelme<br />
Kuantum fiziğinin belki de<br />
en garip (ve en çok itiraz<br />
alan) yönü bir sistemin aynı<br />
anda birkaç farklı durumda<br />
bulunabilmesi. Parçacıklar<br />
doğal olarak böyle durumlara<br />
giriyorlar. Örneğin bir<br />
elektron tek bir noktada<br />
değil de değişik noktalarda<br />
bulunabilir. Max Born 1926<br />
yılında de Broglie dalgalarının<br />
fiziksel bir dalga olmadığını,<br />
bir olasılık dalgası<br />
olarak yorumlanması gerektiği<br />
düşüncesini ortaya<br />
attı. Buna göre parçacıklar<br />
de Broglie dalgasının bulunduğu<br />
her yerde bulunur,<br />
bunlar dalganın güçlü olduğu<br />
yerlerde yüksek olasılıkla,<br />
zayıf olduğu yerlerde de<br />
düşük olasılıkla bulunuyor.<br />
Böylece parçacığın konumu<br />
doğal bir belirsizlik taşır.<br />
Max Born bu çalışmasından<br />
dolayı 1954 yılında<br />
Nobel ödülünü kazandı.<br />
Erwin Schrödinger, üstüste<br />
gelme ilkesinin yarattığı<br />
gariplikleri en açık biçimde<br />
ortaya koyan bir düşünce<br />
deneyi tasarladı. Schrödinger’in<br />
kedisi olarak bilinen<br />
bu deneyde bir kedi aynı<br />
anda hem diri hem de ölü<br />
olduğu bir duruma sokulabiliyordu.<br />
Hem mikroskobik<br />
ölçekte hem de bazı makroskobik<br />
cisimlerde var<br />
olduğu bilinen üstüste gelme<br />
olgusunun yorumu sürekli<br />
tartışma konusu olagelmiştir.<br />
Tünelleme<br />
Klasik fiziğe göre herhangi<br />
bir cismin kinetik enerjisi<br />
negatif olamaz. Dolayısıyla<br />
duvara attığım bir top duvarı<br />
delmeden öteki tarafa<br />
geçemez; çünkü duvarım<br />
getirmiş olduğu enerji engelini<br />
aşabilmek için klasik<br />
fiziğe göre duvarın içinden<br />
duvarı delmeden geçmek<br />
için negatif kinetik enerjiye<br />
sahip olmalıdır. Bu da klasik<br />
fiziğe aykırıdır. Kuantum<br />
kuramına göreyse, bir enerji<br />
engelini aşmak için yeterli<br />
enerjisi olmayan bir kuantum<br />
parçacığı , yine de bu<br />
engeli aşabilir. Yani engelin<br />
öteki tarafında bulunma<br />
olasılığı sıfır değildir. Kuramın<br />
tahmin ettiği ve doğruluğu<br />
deneylerle kanıtlanmış<br />
olan ve radyoaktivite gibi<br />
olguları açıklayan bu etkiye<br />
tünelleme adı verilir.<br />
Schrödinger Denklemi<br />
Bir kuantum sistemi hakkında<br />
bize her bilgiyi veren<br />
araç dalga fonksiyonu adı<br />
verilen bir fonksiyondur.<br />
Dalga fonksiyonunun uzaya<br />
ve zamana bağlı değişimini<br />
veren denklemi ilk bulan<br />
Avusturyalı fizikçi Erwin<br />
Schrödinger’dir. Bu yüzden<br />
denklem Schrödinger denklemi<br />
adıyla anılır. Schrödinger<br />
denklemine göre dalga<br />
fonksiyonunun zamana<br />
göre değişimini Hamiltonian<br />
adı verilen bir operatör<br />
kontrol eder. Hamiltonian<br />
operatörü (bazen enerji<br />
operatörü adıyla da anılır)<br />
sistemin enerjisi ile yakından<br />
ilgilidir. Kuantum sisteminin<br />
sahip olabileceği<br />
enerji değerlerini Hamiltonian<br />
operatörü belirler. Bunu<br />
veren denkleme de zamandan<br />
bağımsız Schrödinger<br />
denklemi adı verilir.<br />
Schrödinger denkleminin<br />
çözümü olan dalga fonksiyonunun<br />
karesi kuantum<br />
sistemi ile ilgili olasılıkları<br />
verir.<br />
De Broglie Dalgası<br />
1923 yılında aristokrat bir<br />
aileden gelen Fransız fizikçi<br />
Louis de Broglie ışığın bazen<br />
dalga bazen de parçacık<br />
gibi davranmasından<br />
esinlenerek, diğer parçacıkların<br />
da dalga yönleri olabileceği<br />
savını ortaya attı.<br />
Buna göre momentumu p<br />
olan bir parçacığa dalgaboyu<br />
l=h/p olan bir dalga eşlik<br />
ediyor ve parçacığın özelliklerini<br />
tamamlıyordu. Nasıl<br />
bir gitar teli uzunluğuna<br />
bağlı olarak sadece belli<br />
frekanslarda titreşiyorsa,<br />
atomun çevresinde dolanan<br />
bir elektronun de Broglie<br />
dalgası da sadece belli<br />
dalgaboylarına sahip olmalıydı.<br />
Bu çeşit bir dalga<br />
1913 yılında Bohr’un hidrojen<br />
atomundaki elektronların<br />
enerji seviyelerini bulduğunda<br />
yaptığı varsayımları<br />
açıklıyordu. Makroskobik<br />
cisimlerin momentumları<br />
çok daha büyük olduğundan,<br />
de Broglie dalgasının<br />
dalgaboyu ölçülemeyecek<br />
kadar küçüktür. Bu nedenle<br />
makroskobik cisimlerin<br />
dalga özellikleri gözlemlenemez.<br />
De Broglie’nin bu<br />
çalışması, kendisinin 1929<br />
yılında aldığı dışında iki<br />
Nobel ödülü daha üretti.<br />
1926’da Avusturyalı fizikçi<br />
Erwin Schrödinger, de<br />
Broglie’nin çalışmasını genişleterek<br />
kuantum kuramının<br />
temel denklemini elde<br />
etti ve 1933’te Nobel ödülünü<br />
aldı. 1927 yılında birbirlerinden<br />
bağımsız olarak
GARİP SÖYLEMLERİ<br />
S A Y F A 1 7<br />
ABD’de Davisson ve Germer,<br />
İngiltere’de de Thomson, bir<br />
kristale gönderilen elektronların<br />
tıpkı dalgalar gibi kırınıma uğradıklarını<br />
gösterdiler. Davisson<br />
ve Thomson’da 1937 yılında<br />
Nobel aldılar.<br />
Belirsizlik İlkesi<br />
Kuantum kuramının belirsizlik<br />
ilkesi, bir parçacığın bazı farklı<br />
özelliklerinin ikisinin de kesin<br />
olarak belirlenemeyeceğini söyler.<br />
Örneğin bir parçacığın konumuyla<br />
momentumu<br />
(momentum bir cismin kütlesiyle<br />
hızının çarpımıdır) aynı anda<br />
tam olarak ölçülemez. Kuantum<br />
kuramına göre parçacığın bu iki<br />
özelliğindeki belirsizliklerin çarpımı<br />
en az Planck sabiti<br />
h=6,626x10^-34 J.s kadardır.<br />
Konumu belli bir anda kesin<br />
olarak bilinen bir parçacığın<br />
momentumu sonsuz belirsizliktedir<br />
ve bu yüzden parçacık<br />
kısa sürede o noktadan ayrılır<br />
ve uzaya dağılır. Benzer şekilde<br />
momentumu kesin olarak<br />
bilinen bir parçacığın konumu<br />
sonsuz belirsizliktedir, yani böyle<br />
bir parçacık uzayın her köşesinde<br />
bulunabilir. Bu nedenle<br />
doğada rastlanan parçacıkların<br />
bulunduğu kuantum durumlarında<br />
parçacıkların hem konum<br />
hem de momentumu bir miktar<br />
belirsiz olmak zorunda. Alman<br />
fizikçi Werner Heisenberg, ünlü<br />
mikroskop örneğini bu ilkeyi<br />
açıklamak için geliştirdi. Bir<br />
parçacığın yerini "görerek" ölçmeye<br />
çalıştığınızı düşünün.<br />
Böyle bir ölçümde parçacığın<br />
üzerine ışık<br />
göndermek, dolayısıyla<br />
parçacıkla etkileşmek<br />
gerekir. Bu bile parçacığın<br />
konumunu tam olarak<br />
belirlemeye yetmez.<br />
Bu ölçümde en azından<br />
kullanılan ışığın dalgaboyu<br />
(l) kadar bir hata yapılır.<br />
Bunun yanı sıra ışık parçacıkla<br />
etkileştiği için ölçüm, parçacığın<br />
hızında bir değişmeye de neden<br />
olur. ışık parçacığa çarpıp<br />
yansıdığı için en az bir fotonun<br />
momentumu parçacığa aktarılır.<br />
Parçacığın momentumu ölçümden<br />
önce tam olarak bilinse<br />
bile, konumun ölçülmesi parçacığın<br />
momentumunu h/l kadar<br />
değiştirir. Bu nedenle, parçacığın<br />
yerini daha iyi belirlemek<br />
için daha kısa dalga boylu ışık<br />
kullansak bile, ölçümümüz momentumdaki<br />
belirsizliği arttıracak,<br />
ama her durumda ikisinin<br />
belirsizlikleri çarpımı en az h<br />
kadar olacaktır.<br />
Spin<br />
Parçacıkların uzaydaki doğrusal<br />
hareketleri dışında kendi iç<br />
dinamikleriyle ilgili hareketleri<br />
de vardır. Bu parçacıkları doğrusal<br />
değil de küçük kürecikler<br />
şeklinde düşünürsek, bu kürelerin<br />
kendi çevrelerinde dönmeleri<br />
de etkileri gözlemlenebilen bir<br />
hareket şeklidir. Bu hareket için<br />
İngilizce’de kendi etrafında dönmek<br />
demek olan "spin" kullanılır.<br />
Spin de bir açısal momentum<br />
türüdür. Fakat kuantum<br />
kuramı bazı parçacıkların<br />
(elektronlar gibi) spinlerinin<br />
gerçekten böyle bir dönme sonucu<br />
oluşmayacağını söylüyor.<br />
Bu rağmen dönme benzetmesi<br />
bir çok açıdan iyi bir açıklama<br />
biçimi gibi görünüyor. Kuantum<br />
kuramına göre spini "s" olan bir<br />
parçacığın spin durumu sadece<br />
(2s+1) değişik değer alabilir<br />
yada bu (2s+1) durumun üst<br />
üste gelmesiyle oluşabilir.<br />
Elektron, proton ve nötronların<br />
spinleri s=1/2 dir. Yani bu parçacıkları<br />
uzaydaki hareketlerinin<br />
dışında 2 değişik durumda<br />
da bulunabilirler. Zayıf etkileşimi<br />
ileten W ve Z parçacıklarının<br />
spini 1’dir. Bunlar da 3 değişik<br />
durumda bulunabilirler. Fotonlarsa<br />
ışık hızında hareket ettikleri<br />
için spinleri 1 olmasına karşın<br />
sadece iki farklı spin durumunda<br />
bulunabilirler. Bunların<br />
dışında bir kaç parçacıktan<br />
oluşmuş birleşik sistemlerin<br />
spinide hesaplanabilir. Örneğin<br />
helyum-4 atomunun spini 0<br />
olarak hesaplanabiliyor. Spini<br />
olan bir çok parçacık spinlerinin<br />
yönüne bağlı olarak uzayda<br />
manyetik alan oluştururlar. Bu<br />
anlamda bu tip parçacıkları<br />
küçük birer mıknatıs olarak da<br />
düşünmek mümkün. Eğer elektronlar<br />
bir manyetik alandan<br />
geçirilirse, kendi mıktanatıslıklarının<br />
yönüne bağlı olarak değişik<br />
yönlere sapmaları gerekir.<br />
1921 yılında Stern ve Gerlach<br />
bu deneyi yaparak elektronların<br />
sadece iki değişik yöne saptıklarını,<br />
böylece bu parçacıkların<br />
sadece iki farklı spin durumunda<br />
bulunabildiklerini göstererek<br />
kuantum fiziğinin en güçlü kanıtlarından<br />
birini elde ettiler.<br />
BİR<br />
PARÇACIĞIN<br />
KONUMUY-<br />
LA MOMEN-<br />
TUMU AYNI<br />
ANDA TAM<br />
OLARAK<br />
ÖLÇÜLEMEZ
S A Y F A 1 8<br />
FİZİK DERSİNE NASIL ÇALIŞILIR?<br />
FİZİK YORUM AĞIR-<br />
LIKLI BİR DERSTİR.<br />
Unutulmamalı ki<br />
Einstain, İbn-i Hacer,<br />
Çiçero gibi insanlar<br />
önceleri kabiliyetsiz,<br />
düşünme özürlü<br />
zannedilirken<br />
sonraları inançları,<br />
kendilerine güvenleri<br />
ve azimleri sayesinde<br />
dünya çapında büyük<br />
düşünür ve bilim<br />
adamı haline<br />
gelmişlerdir.<br />
DÜ-<br />
ZENLİ<br />
ÇALIŞ-<br />
MAK<br />
ESAS-<br />
TIR<br />
Fizik Dersinin İçeriği<br />
Fizik dersi, Fen grubu<br />
dersleri içerisinde yer alan,<br />
bireylerin sayısal kapasitelerini<br />
kullanmalarını gerektiren,<br />
yorum ağırlıklı bir derstir.Vektör<br />
kavramını, sayısal<br />
bazı işlemleri hatta yorum<br />
yeteneğini de içerdiğinden<br />
bir çok dersten faydalanır<br />
ve bir çok derse ışık tutar.Vektör,<br />
kuvvet, moment,<br />
ağırlık merkezi, basit makineler,<br />
kütle- öz kütle, sıvıların<br />
statiği, sıcaklık ve genleşme,<br />
hareket,enerji, elektrostatik,<br />
elektrik akımı ve<br />
optik ÖSS’de çıkan belli<br />
başlı fizik konularıdır.<br />
Yanlış bir önyargı sonucu<br />
öğrenciler tarafından branş<br />
dersleri içerisinde en zor<br />
olarak algılanan derslerden<br />
birisi fiziktir. Başarısızlığın<br />
temel nedeni de budur.<br />
Fizik dersini de diğer dersler<br />
gibi algılamak gerekir.Fiziği<br />
zorlaştıran düşünce<br />
ileri matematiksel bilgi<br />
içeren sorulardan kaynaklanır.Matematiksel<br />
bilgilerden<br />
yeterince arındırılmış bir<br />
fizik sorusu çokta kolay<br />
olabilmektedir.Fizik bazı<br />
basit temel esaslar yerine<br />
getirildikten sonra öğrenilmesi<br />
kolay ve zevkli bir<br />
derstir.<br />
İlk olarak yapılması<br />
gereken<br />
iş, fiziğe<br />
karşı olan ön<br />
yargıdan kurtulmak<br />
olmalıdır.<br />
Fizik konularına<br />
cesaretle<br />
yaklaşmalı, bu<br />
dersi başarabileceğimize<br />
inanmalıyız.<br />
Unutulmamalı ki Einstain,<br />
İbn-i Hacer, Çiçero gibi<br />
insanlar önceleri kabiliyetsiz,<br />
düşünme özürlü zannedilirken<br />
sonraları inançları,<br />
kendilerine güvenleri ve<br />
azimleri sayesinde dünya<br />
çapında büyük düşünür ve<br />
bilim adamı haline gelmişlerdir.<br />
Fizik Dersine Ait Soruların<br />
Özellikleri<br />
ÖSS'deki 45 soruluk fen<br />
grubu dersleri içerisinde 19<br />
soru ile en fazla soru çıkan<br />
ders olup bir sayısal öğrencisinin<br />
mutlaka öğrenmesi<br />
gereken bir derstir. ÖSS'de<br />
çıkan fizik sorularının zorluk<br />
derecesini üç gruba ayırabiliriz.<br />
%25'i kolay, %50'si<br />
normal, %25'si ise çeldirici<br />
özellik taşıyan ve yoruma<br />
ihtiyaç duyulan zor nitelikteki<br />
sorulardır. Fizik dersine<br />
programlı çalışan bir öğrenci<br />
soruların %75'ini rahatlıkla<br />
çözebilir.<br />
Fizik soruları genellikle<br />
şekilli ve soru metni ile şekilde<br />
birbirinin tamamlayıcısı<br />
olduğundan her ikisi birlikte<br />
dikkate alınarak verilen<br />
ve istenilen değerler belirlenmelidir.<br />
Yoruma dayalı soruların<br />
çözülebilmesi sorunun dikkatlice<br />
okunup soruda neyin<br />
verilip neyin istendiğine<br />
dikkat etmeliyiz. Bazen<br />
sorunun cevabı soru içinde<br />
gizli olabilmektedir. Yoruma<br />
dayalı sorulardan ne kadar<br />
çok çözerseniz yorum yeteneğiniz<br />
gelişeceğinden bu<br />
tip sorular zamanla size<br />
kolay gelecektir. Bilgiye<br />
dayalı sorularda ise fiziksel<br />
bilginin tam ve eksiksiz<br />
olması gerekir. Bu tip sorular<br />
genellikle formül uygulama<br />
ile ilgili olmaktadır. Formülü<br />
ya da kuralı bilen bir<br />
öğrenci için çok kolay diye<br />
nitelendirebileceğimiz bir<br />
soru olmaktadır<br />
Fizik Dersine Çalışma<br />
A) Derste<br />
Fizik dersini derste anlamak<br />
başarmak için ön koşuldur.<br />
Derste öğretmenin<br />
yaptığı açıklama ve verdiği<br />
örnekler çok dikkatli takip<br />
edilmeli, bütün ayrıntılar<br />
dikkate alınmalıdır. Sorular,<br />
çözümler, grafikler ve çizimler<br />
hatasız bir şekilde<br />
deftere geçirilmelidir. Öğretmen<br />
konuyu anlatırken<br />
veya örnek sorular çözerken<br />
anlaşılmayan bölümler<br />
vakit kaybedilmeden sorulmalı<br />
ve öğrenilmelidir. İşlenecek<br />
konuları daha rahat<br />
anlamak ve takip etmek için<br />
muhakkak derslere hazır<br />
gelinmelidir.<br />
B) Bireysel Çalışmalarda<br />
Fizik dersinde başarılı<br />
olabilmek için ders sonrası<br />
düzenli ve programlı tekrar<br />
zorunludur. Konu ile ilgili<br />
temel kavramlar iyi öğrenilmelidir.<br />
Anlaşılamayan<br />
kavram, tanım ve alt başlıklar,<br />
derslerde tutulmuş notlar<br />
günlük tekrarlarda gözden<br />
geçirilmeli, örnek sorularla<br />
öğrenme pekiştirilmelidir.<br />
Geçmiş yıllara ait sorular<br />
çözülmeli, MEB müfredatını<br />
esas alan fizik kitabı temel<br />
kaynak olmak şartı ile eldeki<br />
yardımcı ders kitapları,<br />
ders notları soru bankaları<br />
gibi dokümanların hepsinden<br />
faydalanmak gerekir .
S A Y F A 1 9<br />
TUBİTAK’IN BAŞARI ÖYKÜLERİ<br />
ve bitkisel orijinli balların kristalleşme<br />
özelliklerinin tespit edilerek<br />
krem bal olarak değerlendirilmesi”<br />
projesi<br />
• Prof. Dr. Enis Çetin’in yürüttüğü<br />
“Bilgisayarlı görmeye dayalı orman<br />
yangını bulma ve izleme sistemi”<br />
projesi<br />
TÜBİTAK, sanayicilerin, üniversitelerdeki<br />
araştırmacıların,<br />
kamu kurumlarının ve geleceğin<br />
bilim insanı adaylarının bilim,<br />
teknoloji ve yenilik alanlarında<br />
elde ettikleri başarı öykülerini<br />
kamuoyuyla paylaşmak<br />
amacıyla, 20 Nisan’da Ankara’da,<br />
22 Nisan’da da İstanbul’da,<br />
Bilim ve Teknolojiden<br />
Sorumlu Devlet Bakanı Prof.<br />
Dr. Mehmet Aydın’ın katılımıyla<br />
iki ayrı toplantı düzenledi.<br />
“TÜBİTAK Başarı Öyküleri Paylaşım<br />
Günleri” adı altında yapılan<br />
toplantılarda, 2005-2010<br />
yılları arasında başlamış ve<br />
tamamlanmış, TÜBİTAK destekli<br />
yaklaşık 6 bin proje arasından<br />
seçilen 150 proje kapsamındaki<br />
deneyim ve başarılar<br />
bizzat projelerin sahipleri tarafından<br />
paylaşıldı.<br />
TÜBİTAK, bu toplantılarla, kamuoyunda<br />
bilim, teknoloji ve<br />
yenilik alanında yapılan çalışmalar<br />
hakkında bir farkındalık<br />
yaratılmasını; paydaşların cesaretlendirilerek<br />
Ar-Ge çalışmaları<br />
yapmaya özendirilmesini;<br />
hem araştırmacıların hem de Ar<br />
-Ge faaliyetinde bulunan kurumların<br />
yeni projeler geliştirmek<br />
üzere daha büyük bir heves<br />
duymalarını; bilim, teknoloji<br />
ve yenilik alanında çalışan tüm<br />
paydaşların önce kendilerine<br />
sonra da Türkiye’ye güvenmelerini<br />
sağlamayı hedefliyor.<br />
TÜBİTAK’ın desteğiyle geliştirilen<br />
binlerce projeden bazıları<br />
şöyle:<br />
• TSK’nın zırhlı muharebe aracı<br />
ihtiyacı için FNSS Savunma<br />
Sistemleri A.Ş. tarafından geliştirilen<br />
“Yüksek hareket kabiliyetli,<br />
lastik tekerlekli PARS 6X6<br />
aracı” projesi<br />
• Arçelik A.Ş. tarafından geliştirilen,<br />
A enerji sınıfından yüzde<br />
30 az enerji tüketen “Dünyanın<br />
en az enerji tüketen çamaşır<br />
makinesi” projesi<br />
• Fiberlast Fiber Lazer Sistemleri<br />
Ltd. Şti. tarafından geliştirilen<br />
“Nanosaniye darbeli fiber<br />
lazer malzeme işaretleme sistemi”<br />
projesi<br />
• Mobilera Bilişim ve İletişim<br />
Teknolojileri A.Ş. tarafından<br />
geliştirilen “Giyilebilir bilişim<br />
sistemleri” ile mobil çalışanları<br />
güçlendirme projesi<br />
• Abdi İbrahim İlaç Sanayi A.Ş.<br />
tarafından geliştirilen<br />
“Hipertansiyon tedavisinde etkili<br />
ilaç kombinasyonu geliştirilmesi<br />
ve pilot üretimi” projesi<br />
• İontek İlaç A.Ş. tarafından<br />
geliştirilen “Ailesel kanser tanısında<br />
uzman sistem uygulaması”<br />
projesi<br />
• Altıparmak Gıda Sanayi tarafından<br />
geliştirilen “Farklı coğrafi<br />
• Baykar Makine A.Ş. tarafından<br />
geliştirilen “Sabit kanat taktik insansız<br />
hava aracı sistemi” projesi<br />
• TÜBİTAK Marmara Araştırma<br />
Merkezi Araştırmacısı Doç. Dr.<br />
Sezen Arat’ın yürüttüğü “Anadolu<br />
yerli sığır ırklarının klonlanması”<br />
projesi<br />
• Prof. Dr. Oya Okay’ın yürüttüğü<br />
“İstanbul Boğazı’nda öncelikli kirleticiler<br />
ve etkilerinin belirlenmesi”<br />
projesi<br />
YENİLİKÇİ PROJELERE DESTEK<br />
“Ürettiği bilgi ve geliştirdiği teknolojileri,<br />
ülke ve insanlığın yararına<br />
yenilikçi ürün, süreç ve hizmetlere<br />
dönüştürebilen Türkiye” vizyonu<br />
doğrultusunda bilim, teknoloji ve<br />
yenilik alanında önemli bir atılım<br />
içerisinde olan Türkiye, son yıllarda<br />
Ar-Ge ve yenilik göstergelerinde en<br />
hızlı gelişmeyi sağlayan ülkelerden<br />
biri oldu.<br />
Ülkemizin, dünyada bilim, teknoloji<br />
ve yenilik ekseninde sürdürülebilir<br />
bir rekabet gücüne erişimi Ar-Ge ve<br />
yenilik çalışmalarında son yıllarda<br />
yakaladığımız ivmenin daha da<br />
artırılmasıyla mümkün olacak. Bu<br />
amaçla TÜBİTAK bir tarafta özel<br />
sektör, kamu ve üniversitelerimizdeki<br />
Ar-Ge ve yenilikle ilgili projeleri<br />
geri ödemesiz (hibe destek) olarak<br />
fonlarken; diğer taraftan da her biri<br />
dünyanın önemli bilim ve teknoloji<br />
merkezleri arasında sayılan araştırma<br />
enstitülerinin gerçekleştirdikleri<br />
araştırma, geliştirme ve yenilik<br />
faaliyetleriyle ülkemizin küresel<br />
rekabet gücünün artırılmasına katkıda<br />
bulunuyor.<br />
Ürettiği bilgi ve<br />
geliştirdiği<br />
teknolojileri,<br />
ülke ve<br />
insanlığın<br />
yararına<br />
yenilikçi ürün,<br />
süreç ve<br />
hizmetlere<br />
dönüştürebilen<br />
Türkiye
S A Y F A 2 0<br />
Günlük hayatta pek çok yerde<br />
ELEKTROMANYETİK DALGALAR<br />
elektromanyetik dalgalar ile<br />
karşılaşıyoruz. Cep<br />
telefonları, televizyonlar,<br />
radyolar elektromanyetik<br />
dalga kaynaklarıdır. Peki<br />
nasıl roller oynuyor bu<br />
elektromanyetik dalgalar?<br />
Elektromanyetik dalgalar<br />
teorisi, James Clark Maxwell’<br />
in doğanın dört temel<br />
elektriksel etkileşim<br />
denklemini bir araya<br />
toplaması ile oluşturuldu.<br />
Teorik olarak yaptığı<br />
hesaplamalar ile<br />
elektromanyetik ışınımın hızının bir<br />
c1 sabitine eşit olduğunu buldu.<br />
Daha sonra Heinrich<br />
Hertz’in elektromanyetik dalgaları<br />
üretmek ve saptamak için yaptığı<br />
deneyler Maxwell’ in teorik<br />
çalışmalarını doğrular nitelikteydi.<br />
Elektromanyetik dalgalar böylece<br />
uygulamalı olarakta kanıtlanmış<br />
oldu.<br />
Elektromanyetik dalgalar<br />
birbirine dik elektrik ve manyetik<br />
alanlardan oluşur. İlerleme<br />
doğrultusu ise bu iki bileşene de dik<br />
bir yöndedir. Örneğin; düzlem bir<br />
elektromanyetik dalgada elektrik<br />
alan +x yönünde, manyetik alan +y<br />
Günlük hayatta pek çok<br />
yerde elektromanyetik dalgalar<br />
ile karşılaşıyoruz. Cep<br />
telefonları, televizyonlar,<br />
radyolar elektromanyetik<br />
dalga kaynaklarıdır. Peki<br />
nasıl roller oynuyor bu<br />
elektromanyetik dalgalar?<br />
Elektromanyetik dalgalar<br />
teorisi, James Clark<br />
Maxwell’ in doğanın dört<br />
temel elektriksel etkileşim<br />
denklemini bir araya toplaması<br />
ile oluşturuldu. Teorik<br />
olarak yaptığı hesaplamalar<br />
ile elektromanyetik ışınımın<br />
hızının bir c1 sabitine eşit<br />
olduğunu buldu. Daha sonra<br />
Heinrich<br />
Hertz’in elektromanyetik<br />
dalgaları üretmek ve saptamak<br />
için yaptığı deneyler<br />
Maxwell’ in teorik çalışmalarını<br />
doğrular nitelikteydi.<br />
Elektromanyetik dalgalar<br />
böylece uygulamalı olarakda<br />
kanıtlanmış oldu.<br />
Elektromanyetik dalgalar<br />
birbirine dik elektrik ve<br />
manyetik alanlardan oluşur.<br />
İlerleme doğrultusu ise bu<br />
iki bileşen Elektromanyetik<br />
dalgaların kullanım alanlarından<br />
önce elektromanyetik<br />
spektrumtan biraz bahsedelim.<br />
Bu spektrum bize<br />
ışınımların sahip olduğu<br />
özellikler hakkında bilgi<br />
verir. Bir ışınımın dalga<br />
boyu arttıkça ters orantıdan<br />
ötürü frekansı azalır, frekansın<br />
azalması ise enerjinin<br />
azalmasına neden olur.<br />
Görünür bölge dediğimiz<br />
gözümüzün algılayabildiği<br />
ışınımların<br />
dalga boyu 400 ile 700<br />
nanometre arasındadır2.<br />
Dalgaboyu en<br />
yüksek olan ışınım kırmızı<br />
renkte, en düşük<br />
olan ise mor renktedir.<br />
Dalgaboyu-frekans<br />
eşitliğini tekrar hatırlarsak<br />
en enerjili ışınım<br />
mor renktedir diyebiliriz.<br />
Gözümüzün en rahat<br />
algıladığı renk ise sarı<br />
renktir.<br />
Görünür bölge renklerini,<br />
beyaz ışığı bir<br />
prizma yardımıyla kırılmaya<br />
uğratarak gözlemleyebiliriz.<br />
Kırmızı<br />
renk, görünür bölgedeki<br />
dalga boyu en yüksek<br />
renk olduğundan mor<br />
renge göre daha az<br />
kırılmaya uğrayacaktır.<br />
Aynı şekilde yağmur<br />
yağdığı zaman beyaz<br />
ışığın yağmur damlacıklarında<br />
kırılmaya<br />
uğraması ile gökkuşağı<br />
oluşturduğunu da söyleyebiliriz.<br />
ekseni üzerinde salınım yapıyorsa,<br />
dalganın ilerleme yönü bu iki eksene<br />
dik olan +z ekseni yönünde<br />
olacaktır. Elektromanyetik<br />
dalgaların, Maxwell’ in<br />
denklemlerinden yararlanarak<br />
elektrik alanın manyetik alanı,<br />
manyetik alanında elektrik alanı<br />
doğurması ile bir döngü şeklinde<br />
ilerlediğini söyleyebiliriz.
S A Y F A 2 1<br />
Tanrı Parçacığı bulundu mu?<br />
Fizik dünyasının<br />
uzun yıllardır<br />
varlığını<br />
kanıtlamaya<br />
çalıştığı kütlenin<br />
özü olarak kabul<br />
edilen ‘Higgs<br />
bozonu’ adlı atom<br />
bileşeninin<br />
CERN’de yapılan<br />
deneyde tespit<br />
edildiği söylentileri<br />
büyük bir heyecan<br />
yarattı.<br />
Fizik dünyasının uzun yıllardır<br />
varlığını kanıtlamaya çalıştığı<br />
kütlenin özü olarak<br />
kabul edilen ‘Higgs bozonu’<br />
adlı atom bileşeninin<br />
CERN’de yapılan deneyde<br />
tespit edildiği söylentileri<br />
büyük bir heyecan yarattı.<br />
CERN’in Higgs’i bulma çalışmalarını<br />
yürüttüğü “Büyük Hadron<br />
Çarpıştırıcısı” çalışanlarının<br />
sızdırdığı iddia edilen raporun<br />
gerçek olup olmadığı tartışılıyor.<br />
Milliyet'in haberine göre, parçacık<br />
fiziğinin egemen teorisi olan<br />
‘Standart Model’de teorik olarak<br />
var olduğu öngörülen Higgs<br />
bozonunun “niye maddenin<br />
kütlesi vardır” sorusunu cevaplayacağı<br />
düşünülüyor.<br />
İlk defa Colombia Üniversitesi’nden<br />
matematikçi Peter<br />
Woit’in blog’una isimsiz bir kişi<br />
tarafından gönderilen LHC raporunu<br />
incelemeye başlayan<br />
fizikçiler iddiaya şüpheyle yaklaşıyor.<br />
Syracuse Üniversitesi’nden<br />
Sheldon Stone, rapordaki üretim<br />
oranının Higgs’e dair tahminlerden<br />
çok daha yüksek<br />
olduğunu ve başka bir partikülün<br />
bulunmuş olabileceğini söyledi.<br />
Balinalardan liste başı şarkılar<br />
Amerikan Current Biology dergisinde<br />
yayımlanan araştırmaya<br />
göre, üreme mevsiminde erkek<br />
balinaları izleyen ve çıkardıkları<br />
melodik sesleri yani söyledikleri<br />
şarkıları kaydeden araştırmacılar,<br />
erkek balinalar arasında<br />
tutulan bir şarkının liste başı<br />
olabildiğini ve üreme döneminde<br />
hepsinin bu şarkıyı söylediklerini<br />
keşfettiler.<br />
Liste başı olan şarkının Avustralya'nın<br />
doğu kıyılarından çıkarak<br />
Güney Pasifik ve oradan<br />
Fransız Polinezyası'na kadar<br />
ulaşabildiğinin tespit edildiği<br />
araştırmada, bu şarkının<br />
balina grupları arasında<br />
yayıldığı belirtildi.<br />
11 yıllık bir çalışmanın sonucu<br />
olan bu araştırma, "büyük bir<br />
coğrafi alanda çeşitli nüfuslar<br />
arasında tekrarlanan dinamik<br />
bir kültürel değişimin<br />
ilk belgesi"<br />
olarak değerlendiriliyor.<br />
Kambur balinalar<br />
arasında yalnızca<br />
erkekler şarkı<br />
söylüyor. Bunun<br />
nedeni de üreme<br />
mevsiminde dişi balinayı<br />
kandırmak.<br />
BALİNALARIN YENİ SOSYAL<br />
AKTİVİTESİ : ŞARKI
S A Y F A 2 2<br />
İLGİNÇ BİR HİKAYE<br />
Aslında fizik<br />
yasalarına göre<br />
soğuk yoktur.<br />
Yaşamda<br />
realitede biz<br />
soğuğu<br />
sıcaklığın<br />
yokluğu olarak<br />
düşünürüz<br />
Bir üniversite profesörü<br />
öğrencilerine şu soruyu<br />
sorar; Var olan her şeyi<br />
Tanrı mı yarattı?<br />
Cesur bir öğrenci ayağa<br />
kalkar ve yanıtlar.- Evet her<br />
şeyi Tanrı yarattı!<br />
Profesör sorusunu yineler<br />
ve öğrenci yine "evet efendim"<br />
diye yanıtlar.<br />
Profesör devam eder;<br />
- Eğer her şeyi yaratan<br />
Tanrı ise ve şeytan var<br />
olduğuna göre şeytanı da<br />
Tanrı yaratmış olur ve çalışmalarımızda<br />
uyguladığımız<br />
"Kesinleştirme" prensibine<br />
göre de Tanrı şeytandır.<br />
Öğrenci böyle bir önerme<br />
karşısında şaşırır ve yerine<br />
oturur. Profesör ise öğrencilerine<br />
bir kez daha Tanrı'nın<br />
içindeki kaderin bir<br />
efsane olduğunu kanıtlamaktan<br />
ötürü oldukça mutludur.<br />
Bu arada bir öğrenci ayağa<br />
kalkar ve "Bir soru sorabilir<br />
miyim profesör"? der. Profesör<br />
de sorabileceğini söyler.<br />
Öğrenci ayağa kalkar<br />
ve "Soğuk var mıdır"? diye<br />
sorar.<br />
Profesör;<br />
- Nasıl bir soru bu böyle<br />
tabi ki vardır diye yanıtlar.<br />
"Sen hiç soğuktan üşümedin<br />
mi?<br />
Öğrenci;<br />
- Aslında fizik yasalarına<br />
göre soğuk yoktur. Yaşamda<br />
realitede biz soğuğu<br />
sıcaklığın yokluğu olarak<br />
düşünürüz. Herkes veya<br />
nesneler o enerji oradaysa<br />
veya bir şekilde enerji iletiyorsa<br />
onu deneyimler. Örneğin<br />
Absolute 0 (-460<br />
derece F) sıcaklığın kesin<br />
yokluğudur (hiç olmadığı<br />
seviyedir). Tüm maddelerin<br />
bu seviyede reaksiyon verme<br />
özellikleri bozulur ve<br />
değişir. Soğuk yoktur o<br />
yalnızca sıcaklığın yokluğunda<br />
duyumsadıklarımızı<br />
tarif etmek için yarattığımız<br />
bir kelimedir der ve devam<br />
eder<br />
- Profesör karanlık var mıdır?<br />
Profesör ;<br />
- Tabi ki vardır.<br />
Öğrenci yanıtlar<br />
- Korkarım gene yanılıyorsunuz<br />
efendim. Çünkü karanlık<br />
da yoktur. Yaşamda /<br />
realitede karanlık ışığın<br />
yokluğudur. Biz ışık üzerinde<br />
çalışabiliriz ama karanlığı<br />
çalışamayız. Gerçekte<br />
biz Newton'un prizmasını<br />
kullanarak beyaz ışığı kırar<br />
ve renklerin çeşitli dalga<br />
uzunlukları üzerinde çalışabiliriz.<br />
Ama karanlığı ölçemeyiz.<br />
Bir basit ışık ışını<br />
karanlık bir mekanı aydınlatarak<br />
karanlığı kırmış olur<br />
yani karanlığı geçersiz kılar.<br />
Siz belli bir mekanın /<br />
uzayın ne kadar karanlık<br />
olduğundan nasıl emin<br />
olursunuz? Işığın miktarını<br />
ölçersiniz! Bu doğrudur<br />
değil mi? Karanlık insanlık<br />
tarafından ışığın olmadığı<br />
yer/mekan için kullanılan bir<br />
kelimedir. Son olarak öğrenci<br />
profesöre gene sorar;<br />
- Efendim şeytan var mıdır?<br />
Bu kez profesör pek emin<br />
olamamakla birlikte yanıtlar;<br />
- Tabi ki açıkladığım gibi biz<br />
onu her gün her yerde onu<br />
görürüz. Şeytan/kötülük bir<br />
kişinin başka bir kişiye her<br />
gün sergilediği insaniyetsizliğinin<br />
bir örneğidir. O dünyadaki<br />
işlenmiş tüm suçlarda<br />
şiddette yer alır. Bunların<br />
tümü şeytanın kendisinden<br />
başka bir şey de değildir<br />
der.<br />
Öğrenci devam eder;<br />
- Şeytan yoktur efendim.<br />
Yani o kendi başına yoktur.<br />
Şeytan basit olarak tanrının<br />
yokluğudur. O aynen karanlık<br />
ve soğukta olduğu gibi<br />
insanın tanrının yokluğunu<br />
tarif etmek üzere yarattığı<br />
bir kelimeden ibarettir. Tanrı<br />
şeytanı yaratmadı. Şeytan<br />
/ kötülük insanın tanrısal<br />
sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı<br />
zaman deneyimlediklerinin<br />
bir sonucudur.<br />
O aynen sıcaklığın<br />
olmadığı yere gelen soğuk<br />
ya da ışığın olmadığı yere<br />
gelen karanlık gibidir. Profesör<br />
yerine oturur.<br />
Genç öğrencinin adı AL-<br />
BERT EINSTEIN'dır.
S A Y F A 2 3<br />
BASİT MAKİNELER<br />
İş yaparken bir takım araçlardan<br />
faydalanırız. Bir basit makine,<br />
aletin bir noktasına bir dış<br />
kuvvet uygulandığında başka<br />
bir noktadaki cisme kuvvet uygulayan<br />
mekanik bir aygıttır.<br />
Basit makineler işleri yapmakta<br />
bir takım kolaylıklar sağlarlar.<br />
Bu araçlar kerpeten, kaldıraç, el<br />
arabası, palanga, makas, vida<br />
gibi araçlardır. Bu tip araçlara<br />
basit makineler denir.<br />
Basit makineler enerji yaratmazlar.<br />
Enerjinin korunumu<br />
ilkesine göre bir makine kendisine<br />
verilenden daha fazla miktarda<br />
iş çıkışı sağlayamaz. Makineler<br />
çalışırken bir takım sürtünmelere<br />
maruz kaldıklarından<br />
dolayı ortaya çıkan iş giren<br />
işten daha küçüktür. Bir makineden<br />
alınan verim, giriş işin<br />
çıkış işine dönüştürme derecesinin<br />
ölçüsüdür.<br />
Bir makine eğer yüzde yüz verimle<br />
çalışabilirse bu tip makinelere<br />
ideal makine denir. Fakat<br />
bu tür makine henüz yapılamamıştır.<br />
Makineleri en fazla yararlı olduğu<br />
durum, herhangi bir enerji<br />
yaratamamalarına rağmen giriş<br />
kuvvetini büyültebilmeleridir.<br />
Basit makinelerin kuvvetleri<br />
artırabilme özelliğine mekanik<br />
yarar denir.<br />
Kaldıraçlar<br />
İş yaparken kullanılan metal,<br />
tahta veya buna benzer malzemelerden<br />
yapılan çubuklara<br />
kaldıraç denir. Günlük hayatta<br />
kullandığımız birçok<br />
kaldıraç vardır.<br />
Bunlardan bazıları<br />
şunlardır: Makas, el<br />
arabası, keser, kalas,<br />
gazoz açacağı.<br />
Bir kaldıraç<br />
farklı kısımlardan<br />
meydana gelir. Kaldıraçta<br />
çubuğun dayandığı noktaya<br />
destek noktası, yükün bulunduğu<br />
yerden desteğe olan<br />
uzaklığa yük kolu, uygulanan<br />
kuvvetin desteğe olan uzaklığına<br />
kuvvet kolu denir. Kaldıraçlar<br />
farklı tiptedirler. Destek noktası<br />
ortada kuvvet ve yükün<br />
farklı uçlarda olduğu kaldıraç<br />
tipine birinci tip kaldıraçlar, destek<br />
noktası bir uçta yük ortada<br />
ve kuvvetin diğer uçta olduğu<br />
kaldıraçlara da ikinci tip kaldıraç<br />
denir. Birinci tip kaldıraçlara<br />
örnek olarak; makas, tahterevalli,<br />
eşit kollu terazi, ikinci tipe<br />
ise el arabası, fındık kıracağı<br />
verilebilir.<br />
Makaralar<br />
Makaralar da iş yaparken<br />
bir takım kolaylıklar sağlayan<br />
basit makinelerdendir. Günlük<br />
yaşamda en fazla gördüğümüz<br />
şekliyle inşaatlarda harç, tuğla<br />
ve diğer yapı malzemelerini<br />
taşımak için kullanılmaktadır.<br />
Makaralar değişik tiplerden<br />
oluşmaktadır. Sabit, hareketli<br />
ve palanga makaralar olarak<br />
kullanılmaktadır.<br />
Sabit Makaralar<br />
Bir yere monte edilmiş<br />
şekilde kullanılan makaralardır.<br />
Kullanımda kuvvetin yönünü<br />
değiştirme özelliği vardır. Bu<br />
makaralar kuvvetten kazanç<br />
sağlar. Yükü kaldırmak için<br />
yüke eşit bir kuvvet kullanılır. P<br />
yükünü kaldırmak için ipin ucunu<br />
h kadar çekmek gerekir. Bu<br />
işlemde yükün kazanacağı<br />
enerji, kuvvetin yaptığı işe eşit<br />
olacağından formül şu şekilde<br />
oluşur;<br />
P x h = F x h ise P =<br />
F olacaktır. Yani kuvvet =<br />
yük'tür. Sabit makaralarda kuvvetten<br />
ve yoldan kazanç yoktur.<br />
Hareketli Makaralar<br />
Hareketli makaralar, yükün<br />
makaranın eksenine asıldığı<br />
sistemlerdir. İpin bir ucu tavana<br />
asılır diğer uç ise kuvvet kullanılacak<br />
olan uçtur. Bu sistemde<br />
yük ve makara birlikte yükselir<br />
veya alçalır. Hareketli makaralarda<br />
yükü kaldırmak için uygulanacak<br />
kuvvet yükün yarısına<br />
eşdeğerdir. Yani F = P/2 şeklinde<br />
formülleştirilebilir. Hareketli<br />
makaraya bağlı olan bir yükü<br />
kaldırmak için ipi 2h kadar çekmek<br />
gerekir. Hareketli makaralarda<br />
enerjiden kazanç sağlamaz.Çünkü<br />
yük kuvvetin yaptığı<br />
iş kadar enerji kazanmaktadır.<br />
Hareketli makaralar, sabit<br />
makaralarda olduğu gibi kuvvetin<br />
yönünde değişiklik meydana<br />
getirmez. Sabit makara ile kaldıramadığımız<br />
birçok yükü hareketli<br />
makaralar ile kaldırabiliriz.<br />
Örneğin 10 N'luk bir yükü<br />
kaldırmak için 5 N kuvvet uygulamak<br />
yeterlidir. Fakat yükü 2<br />
metre yükseğe çıkarmak için 4<br />
metre ip kullanmak gerekmektedir.<br />
Palanga<br />
Hareketli ve sabit makaraların<br />
birlikte kullanıldığı sistemlerdir.<br />
Palangalar hem<br />
kuvvetten kazanç<br />
sağlar hem de uygulanan<br />
kuvvetin yönünü<br />
değiştirir. Palangalar<br />
ile çok büyük<br />
kuvvetleri hareket<br />
ettirmek mümkündür.<br />
PALANGALAR
S A Y F A 2 4<br />
AY OLMASAYDI...<br />
Ay Tutulması<br />
DÜNYA GÜNEŞ<br />
SİSTEMİNİN EN<br />
YOĞUN<br />
GEZEGENİDİR<br />
En başta gel-git olayları<br />
olmaz dersek bu tamamen<br />
doğru olmayacaktır. Çünkü<br />
gel-git olaylarının 2/3’üne<br />
Ay sebep olmaktadır. Eğer<br />
Ay olmasaydı, gel-git olayları<br />
1/3 oranına düşecekti<br />
ama gene olacaktı. Bu gelgit<br />
ise Güneş’in meydana<br />
getirdiği bir etkidir.<br />
Gel-git olaylarına sebep<br />
kütle-çekim kuvvetidir. Bu<br />
kuvvet cisimlerin birbirlerini<br />
çekmesini ve bulundukları<br />
yerde tutulmasında etkilidir.<br />
Kütle-çekim kuvveti Ay<br />
tarafından dünyaya uygulandığı<br />
gibi dünya tarafından<br />
da eşit miktarda Aya<br />
uygulanmaktadır. Bu kuvvetin<br />
diğer bir etkisi ise gelgitler<br />
sebebiyle dünya üzerinde<br />
bir sürtünme kuvveti<br />
oluşturmasıdır. Bu kuvvet<br />
olmazsa (yani ay olmazsa)<br />
sürtünme kuvveti kalkacağı<br />
için dünya daha hızlı dönmeye<br />
başlayacaktır. Böylece<br />
bir gün 24 saat değil<br />
yaklaşık 8 saat olacaktır.<br />
Zaten bildiğimiz gibi Ay<br />
dünyadan her yıl biraz biraz<br />
uzaklaşmaktadır. Yaklaşık<br />
400 milyon yıl önce Ay’ın<br />
dünyaya daha yakın olduğu<br />
zamanlarda, dünyanın şimdikinden<br />
4 kat daha yavaş<br />
döndüğü yapılan araştırmalarda<br />
görülmüştür. Bu şu<br />
demek oluyor: Eğer Ay bir<br />
gün bizi bırakırsa yada yok<br />
olursa Dünya divane olacak<br />
ve serseri bir top gibi çok<br />
hızlı dönmeye başlayacaktır.<br />
Hızlı dönen Dünyamız ekvatordan<br />
başlamak üzere<br />
atmosferini kaybetmeye<br />
başlayacaktır. Dünyanın<br />
ekvatordaki çizgisel hızı<br />
fazla olduğundan buradaki<br />
cisimler merkezkaç kuvvetten<br />
dolayı daha hafif oluyorlar.<br />
Dünya hızlı dönmeye<br />
başlayınca Dünyanın<br />
çekim kuvvetini aşan moleküller<br />
atmosferi bir bir terk<br />
edecekler. Ekvatorda oluşan<br />
alçak basınçtan dolayı<br />
kutuplardan buraya doğru<br />
şiddetli rüzgarlar esmeye<br />
başlayacak. Bu rüzgarlar,<br />
Dünya atmosferini tamamen<br />
kaybedinceye kadar<br />
devam edecek. Öyleyse iyi<br />
ki varsın Ay demeliyiz.<br />
Dünya atmosferini kaybetmese<br />
dahi Dünyanın hızlı<br />
dönmesi rüzgarların hızlarını<br />
etkileyecektir. Örneğin<br />
Jüpiter bir tam dönüşünü<br />
10 saatte tamamladığı için<br />
üzerinde yaklaşık 150 -300<br />
km/h hızında kasırgalar<br />
gözlenmektedir. Dünyamızda<br />
da bu hızda fırtına ve<br />
kasırgalar oluşacak bu ise<br />
hayatı kötü şekilde etkileyecektir.<br />
Diğer bir etki ise mevsimlerin<br />
oluşumunda gözlemlenecektir.<br />
Mevsimler, Dünyanın<br />
düşey ekseniyle yaptığı<br />
23 derecelik açı sonucunda<br />
oluşmaktadır. Ay<br />
olmasaydı veya olmasa bu<br />
durumda bu açı 23o değil<br />
90o olacaktı. Bunun sonucunda<br />
kutuplar ekvatorla<br />
yer değiştirecek ve böylece<br />
kutuplar ekvator kadar sıcak,<br />
ekvatorda kutuplar<br />
kadar soğuk olacaktı. Tabi<br />
bu sıcaklık değişimleri çok<br />
hızlı gerçekleşeceğinden<br />
bir anda dondurucu soğuklar<br />
bir anda ise 100 ºC’ye<br />
varan kavurucu, öldürücü<br />
sıcaklar insan yaşamını<br />
yada genel anlamda yaşamı<br />
olumsuz olarak etkileyecekti.<br />
Görüldüğü gibi basit bir gök<br />
cismi olarak düşündüğümüz<br />
uydumuz Ay, bir düzenin<br />
bir sistemin çok önemli<br />
bir parçasıdır. Bilim adamlarının<br />
Ay hakkında söyledikleri<br />
en veciz ifade şudur:<br />
Eğer bir gün her şeyiyle<br />
dünyanın kopyası bir gezegen<br />
bulursak ve bu gezegenin<br />
bizim uydumuz gibi<br />
bir uydusu yoksa, bu gezegen<br />
de hayat olmasına<br />
imkân yoktur. İşte sizlere<br />
dünya üzerinde hayatın<br />
olması için gerekli milyonlarca<br />
şartlardan bir tanesi.<br />
AY DÜNYA-<br />
MIZIN TEK<br />
UYDUSU-<br />
DUR
S A Y F A 2 5<br />
EINSTEIN<br />
Einstein kocaman kafalı şişman<br />
bir bebekti.<br />
Einstein doğduğunda çok büyük<br />
bir kafası vardı. Doğumu<br />
sırasında büyüklük yüzünde<br />
deformasyona uğramıştı.<br />
Doğumunda çok büyük bir kafayla<br />
doğan Einstein birkaç<br />
haftalık kontrolden sonra normal<br />
olduğu tanısı konularak<br />
annesiyle birlikte hastaneden<br />
çıkartıldı. Einstein’ın büyük<br />
annesi bir röportaj sırasında<br />
şunu söylemişti.'Doğduğunda<br />
kocaman kafalı şişman bir çocuktu'<br />
Einstein’ın çocukluğu<br />
diğer çocuklara göre bir parça<br />
yavaş başlamıştı.<br />
Einstein çocukluğunda çok<br />
zor konuşmuştu.<br />
Einstein çocukluğunda konuşma<br />
problemleri yaşadı. Konuşmaya<br />
başladığında da çok yavaş<br />
konuşuyordu.Bu dokuz<br />
yaşına kadar sürdü.Annesi ve<br />
Babası geri zekalı olduğunu<br />
düşünüp çok korkuyorlardı.Ama<br />
hepimizin de bildiği üzere böyle<br />
bir şey gerçekleşmedi.<br />
Tarihçi Otto Neugebauer'den<br />
ilginç bir not.<br />
Çok sonraları konuştu. Ailesi<br />
çok endişeliydi. Bir gece yemek<br />
yerken sessizliğin içinden sesi<br />
duyuldu. 'Bu çorba çok sıcak'<br />
Ailesi daha önce niye hiç konuşmadığını<br />
sorunca Albert<br />
şöyle yanıt verdi : Çünkü şimdiye<br />
kadar her şey düzenliydi.<br />
Bu kitap, Thomas Sowell'in<br />
Einstein’ın sorunlu çocukluğuyla<br />
ilgili. Adı da Einstein.<br />
Einstein Üniversiteye giriş<br />
sınavını başaramadı.<br />
1895'te Einstein 17 yaşında<br />
iken, İsveç Federal poly<br />
teknik okulunun sınavlarına<br />
girdi. Giriş sınavında matematik<br />
ve bilim bölümünü geçti. Fakat<br />
tarih, yabancı dil, ve coğrafyadan<br />
kaldı. Einstein bunun üzerine<br />
ticaret okuluna gitti. Bir yıl<br />
sonra sınavlara tekrar girerek<br />
poly tekniğe girmeyi başardı.<br />
Einstein ayrıldığı ilk eşi ile<br />
ilginç bir kontrat yapıyor.<br />
Einstein ve Milena sonunda<br />
evleniyorlar .İki oğulları oluyor.<br />
Hans Albert ve Eduard. Einstein<br />
akademik çalışmaları nedeniyle<br />
sürekli dünya seyahatinde<br />
olduğu için ilişki çok yürümüyor<br />
ve ayrılıyorlar. Einstein Mileva<br />
ile birlikte yaşarken onunla bir<br />
kontrat yapıyor.<br />
Aşağıda kontratın maddelerini<br />
bulacaksınız. Bu arada sürekli<br />
arada bir perde olduğu halde<br />
aynı evde yaşıyorlar.<br />
A. Emin olacaksın<br />
1. Çamaşırdan çıkan çamaşırlarımın<br />
temiz olduğunu kontrol<br />
et.<br />
2. Odamda her gün üç çeşit<br />
yemek olacak.<br />
3. Yatak odama ve çalışma<br />
alanıma girilmeyecek, masamı<br />
sadece ben kullanacağım.<br />
B. Benim iznim olmadan kimseyi<br />
tanımayacaksın, sosyal ilişki<br />
kurmayacaksın.<br />
Daha sonrasında da şöyle devam<br />
ediyor. 'Benimle ben istemediğim<br />
sürece konuşmayacaksın.<br />
Milena bu şartları kabul<br />
ediyor.<br />
Einstein, Atom bombasını<br />
yapıyor.<br />
1939 Nazi Almanya’sı alarmları<br />
üzerine fizikçi Leó Szilárd<br />
ve Einstein birlikte Başkan Roosevelt'e<br />
bir mektup yazarak<br />
Nazi Almanya'sına karşı Atom<br />
bombası çalışmalarını anlattılar.<br />
Einstein ve Szilárd’ın mektubu<br />
üzerine Roosevelt gizli projesi<br />
Manhattan 'ı başlattı ve bomba<br />
1941 de Pearl Harbor da<br />
kullanıldı. Savaş konseyi riskler<br />
taşıması ve güvenlik nedeniyle<br />
Einstein'ı bu projede çalışmak<br />
için davet etmedi.<br />
Einstein’ın beyni.<br />
1955 de ölümünden<br />
sonra Einstein’ın beyni<br />
ailesinden Thomas Stoltz<br />
Harvey tarafından alındı. Princeton<br />
hastanesi patolistleri<br />
otopsi yaptılar. Daha sonrasında<br />
beyin Harvey tarafından bir<br />
jel içinde korumaya alındı.<br />
Daha sonraki yıllarda değişik<br />
gruplar ve bilim adamları Einstein’ın<br />
beyni üzerinde çalışmalar<br />
yaptılar.<br />
Bulunan en önemli özelliklerden<br />
birisi normal bir beyinden çok<br />
daha büyük olmasıydı.<br />
1998 de 85 yaşındaki Harvey<br />
Einstein'in beynini Princeton<br />
üniversitesindeki Dr.Elliot Krauss'a<br />
verdi. Son söyledikleri<br />
şunlardı.<br />
… bu beyni kutsal<br />
bir emanet olarak<br />
yıllarca korudum.<br />
Artık ona sahip<br />
olmaktan çok<br />
yoruldum.<br />
EİNSTEİN<br />
ÜNİVERSİTEYE<br />
GİRİŞ SINAVINI<br />
KAZANAMADI
S A Y F A 2 6<br />
ASTROFİZİK<br />
SAMANYOLU<br />
ASTROFİZİK<br />
UZAY BİLİMİDİR.<br />
Gök cisimlerinin fiziksel<br />
yapısını , oluşumunu ve<br />
evrimini inceleyen gökbilim<br />
dalıdır. Evrende görülen<br />
fiziksel koşullar çok çeşitlidir<br />
ve fiziksel parametreler<br />
laboratuar deneylerinde<br />
gerçekleştirilemeyen aşırı<br />
değerlere ulaşabilir. Örneğin,<br />
yıldızlar arası ortamda<br />
madde, laboratuarda gerçekleştirilebilen<br />
en yüksek<br />
vakumda elde edilenden<br />
daha seyreltik olabilir; nitekim<br />
bu ortamda bir santimetre<br />
küpte yalnızca bir<br />
atom bulunur , bu olgu laboratuarda<br />
gözlenemeyen,<br />
''yasak tayf çizgileri'' nin<br />
oluşumuna yol açar. Öte<br />
yandan, uzayda maddenin<br />
özgül kütlesi çok büyük<br />
değerlere ulaşır.Ayrıca,<br />
evrendeki kütleler dev boyutlar<br />
gösterir : Güneş'in<br />
kütlesi yerin kütlesinin yaklaşık<br />
300 000 katını, bir<br />
gökadanın kütlesi ise, Güneş'in<br />
kütlesinin 100 milyar<br />
katını bulur; bu olgu, evrende<br />
genel çekim etkileşiminin<br />
temel nedenidir, ama<br />
yerde günlük yaşamımızda<br />
yalnızca yerçekimi biçiminde<br />
duyulur. Dolayısıyla<br />
astrofizik, fizik yasalarının<br />
ayrıcalıklı bir uygulama<br />
alanını oluşturur; nitekim bu<br />
yasaların aşırı koşullarda<br />
geçerliliğini ve evrenselliğini<br />
inceler; böylece onları geliştirmeye<br />
ve kimi kez değiştirmeye<br />
çalışır.<br />
Astrofiziğin başlıca araştırma<br />
yöntemi ise gökcisimlerinden<br />
gelen ışınımları incelemektir.Bu<br />
amaçla ışınımların<br />
yoğunluk ve değişimleri<br />
belirlenir; dalga boyunun<br />
bütün bölgelerindeki<br />
ışınlara tayfgözlemsel çözümleme<br />
uygulanır. Örneğin<br />
görünür ve radyoelektrik<br />
ışınımlar yerden algılanarak;<br />
kızıl ötesi, mor ötesi, X<br />
ve gama ışınları ise uzay<br />
gözlemlerinden yararlanılarak<br />
çözümlenir. Astrofizik<br />
çoğunlukla yüksek enerji ve<br />
alçak enerji astrofiziği biçiminde<br />
ikiye ayrilir. Yüksek<br />
enerji astrofiziği gök cisimlerinin<br />
gama, X ve morötesi<br />
ışınlarıyla ilgilenir; alçak<br />
enerji astrofiziği de, gökcisimlerinin<br />
görünür, kizil<br />
ötesi ve radyoelektrik ışınlarını<br />
inceler. Kuramsal<br />
astrofizik, gözlemlerini fizik<br />
yasaları yardımıyla yorumlayarak<br />
gök cisimlerinin<br />
fiziksel parametrelerini<br />
(örneğin; sıcaklık, yoğunluk,<br />
kimyasal bileşim, boyut,<br />
hareket) ve bu parametrelerin<br />
zaman içindeki<br />
gelişimlerini saptamaya<br />
yarayan modeller oluşturur.<br />
Bu modellerin geçerliliği,<br />
kuramsal tahminlerle gözlem<br />
verileri karşılaştırılarak<br />
denenir. Aynı yöntem evrenin<br />
yapısını, evrimini bir<br />
bütün olarak incelemek için<br />
de uygulanır ve bu inceleme<br />
astrofiziğin, evrenbilim<br />
adı verilen dalını oluşturur.<br />
FİZİKLE İLGİLİ MESLEKLER<br />
''Eğer yaşıyorsak fizik vardır''<br />
sözüyle de anlaşılacağı<br />
gibi fizik yaşamımızın her<br />
anında bulunur. Yaşarken<br />
karşılaştığımız fiziğin dışında<br />
birde okullarımızda fizik<br />
dersi görürüz. Fizik dersi şu<br />
anda birçok üniversite alanında<br />
verilmektedir. Üniversiteye<br />
giden bireylerin büyük<br />
bölümü fizik dersi ile<br />
karşılaşır. Bunun yanı sıra<br />
fiziği temel ders kabul eden<br />
bölümler bulunur. Bunların<br />
başlıcaları ; ''Astronomi ve<br />
Uzay Bilimleri'' , ''Fizik Mühendisliği''<br />
, ''Fizik Öğretmenliği''<br />
, ''Fizik Tedavi ve<br />
Rehabilitasyon'' dur. Son<br />
yıllarda özellikle Fizik Tedavi<br />
ve Rehabilitasyon alanında<br />
büyük rağbet görülmektedir.<br />
Bu alanda temel olarak<br />
doğuştan veya sonradan<br />
herhangi bir nedenle<br />
sakatlanan bireylerin çeşitli<br />
hareketler ile tedavisi yapılır.<br />
Alanı çok geniş yerleri<br />
kapsayan fizik tedavi tüm<br />
dünyada yapılan araştırmalara<br />
göre de en rahat meslek<br />
olarak seçilmiştir. Zaman<br />
geçtikçe bu alana olan<br />
ihtiyaç da artmaktadır.
S A Y F A 2 7<br />
ASTRONOMİ VE ASTROFİZİK<br />
Astronomi ve Astrofizik, çok<br />
karıştırılan terimlerdir.İkisi de<br />
en temelde üzerinde yaşadığımız<br />
gezegenden galaksi dışı<br />
uzayın en uzak noktalarına<br />
kadar gözlenebilen tüm evrenle<br />
ilgili verilerin toplandığı, aralarında<br />
ilişkiler kurulduğu ve yorumlandığı<br />
birer bilim dalıdır.<br />
astronomiye bir tamamlayıcı<br />
etken olarak teorik astrofizik de<br />
astronomik oluşumları açıklamaya<br />
çalışır.<br />
Astrofizik ve astronomiye fiz<br />
ğin teori ve metodlarının yıldız<br />
yapıları ve evrimleri, güneş<br />
sisteminin temeli ile ilgili kozmolojik<br />
problemlerin<br />
aydınlatılması<br />
için<br />
kullanılmasıdır<br />
da diyebiliriz.Astrofizik<br />
geniş bir konudur.Bu<br />
yüzden<br />
mekanik, elektromanyetizma<br />
ve istatistiksel<br />
mekanik, termodinamik,<br />
kuantum mekaniği,<br />
görelilik,<br />
çekirdek ve<br />
parçacık fiziği,<br />
atomik ve moleküler<br />
fizik gibi<br />
fiziğin birçok alanından beslenir.<br />
Tüm bu bilgilerden de çıkardığımız<br />
üzere fizik astronomi<br />
olmadan astronomi de fizik<br />
olmadan yarım kalacaktır.<br />
FİZİK<br />
ASTRONOMİ<br />
OLMADAN,<br />
ASTRONOMİ<br />
DE FİZİK<br />
OLMADAN<br />
YARIM<br />
KALACAK-<br />
TIR<br />
Astronominin temeli gözleme,<br />
Astrofiziğin temeli ise laboratuar<br />
fiziğinin astronomik olaylara<br />
uygulanmasına dayanır. Bazen<br />
astrofizik, henüz gözlenmemiş<br />
olayları önceden tahmin<br />
ederek, astronomiden önce<br />
davranır. Örneğin astrofizikçiler<br />
nötron yıldızlarının modelini,<br />
astronomların bu cisimleri gözlemsel<br />
olarak tespit etmelerinden<br />
çok önce kurmuşlardır.<br />
Özetleyecek olursak, astronomi<br />
gözlemlerden itibaren yoruma<br />
gitmek, astrofizik ise fiziğe dayanan<br />
modellerden itibaren<br />
gözlemlere gitmek şeklinde<br />
çalışır.<br />
Astronomi gözlemleri salt<br />
astronomi ile ilişkili değildir,<br />
aynı zamanda genel görelilik<br />
kuramı gibi fizikte çok önemli<br />
bir yeri olan teorilerin ispatı için<br />
de bilgi sağlarlar. Gözlemsel
S A Y F A 2 8
S A Y F A 2 9<br />
CERN DENEYİ VE FİZİĞİN GELECEĞİ<br />
maddenin devam eden varlığına<br />
dair iddiaları ispatlayabilir.<br />
ve Big Bang teorisini ispatlamak.<br />
Çoğumuz CERN‘in deneyini<br />
nefesimizi tutarak izledik. Belki<br />
çoğumuz büyük bir şeylerin<br />
olduğunu umuyordu ama anlayamıyordu.<br />
Hatta eğer deneyin<br />
sonunda koskoca bilim adamları<br />
şampanya patlatıp, çocuklar<br />
gibi sevinmeseydi çoğumuz<br />
hiçbir şey olmadığına yemin<br />
edebilirdi. Peki orada gerçekten<br />
neler oldu? Bu deney neden bu<br />
kadar büyük bir ses getirdi?<br />
Bugün mutlak doğru olarak<br />
kabul ettiğimiz bazı fizik kurallarının,<br />
evrenin ilk aşamalarında<br />
çok daha farlı olduğu tahmin<br />
ediliyor. Keşke bir zaman makinemiz<br />
ve çok büyük ısılara duyarlı,<br />
arkasında durarak rahatça<br />
gözlem yapılabilecek bir cihazımız<br />
olsaydı…<br />
İşte CERN‘deki deneyin özü<br />
bu : Büyük Patlama‘yı kontrollü<br />
bir ortamda ve çok daha küçük<br />
bir ölçekte yeniden oluşturmak<br />
ve sonuçlarını gözlemlemek.<br />
Bu sayede bugün tanımlayabildiğimiz<br />
parçacıkların belki de ilk<br />
zamanlardaki bambaşka özelliklere<br />
sahip olduğunu keşfetmemize<br />
yardım edebilir.<br />
Evrenin ilk anlarına tanıklık<br />
etme sevdasının yanı sıra bilim<br />
adamları, yer çekimini oluşturan<br />
ve tüm galaksiyi bir arada tutan<br />
karanlık maddenin varlığını da<br />
bu deneyle kanıtlamaya çalışıyorlar.<br />
Karanlık madde ne yazık<br />
ki gözle görülebilecek bir şey<br />
değil ama deney sonucunda<br />
varlığına dair ipuçları elde etmek,<br />
1933 yılından beri bu<br />
Bu deney için bilim adamları<br />
3,5 trilyon volt enerjiye sahip iki<br />
atom parçacıcığını birbirleri ile<br />
toplamda 7 trilyon volt'luk bir<br />
güçle çarpıştırdılar. İşin içinde<br />
“trilyon” girince herkes bu büyük<br />
rakam karşısında bir an<br />
durup düşünür : Bu kadar büyük<br />
bir gücün Dünya’yı yok<br />
etme ihtimali olabilir mi?<br />
Aslında bu sandığımız kadar<br />
büyük bir enerji değil. Orantılı<br />
olarak karşılaştırıldığında 3,5<br />
trilyon volt yaklaşık olarak 100<br />
kiloluk bir insana 350 bin tonluk<br />
güç uygulanmasına eş değer.<br />
Fakat söz konusu olan atomdan<br />
bile küçük bir proton olunca,<br />
ortaya çıkan enerji sadece<br />
proton için çok büyük kalıyor ;<br />
ama asıl soru ve itirazlar bu<br />
çarpışma sonucunda ortaya<br />
çıkabilecek minik kara deliklerin<br />
Dünya’nın sonunu getirecekleri<br />
üzerine odaklandı. Eğer<br />
CERN‘deki bilim adamlarına<br />
güveniyorsanız bu konuda endişe<br />
edilecek bir şey yok.<br />
Çünkü bu çapta çarpışmalar<br />
evrenin farklı köşelerinde defalarca<br />
doğal olarak zaten gerçekleşiyor<br />
ve şimdiye kadar<br />
Dünya yakınında gerçekleşen<br />
bu olaylar, Dünya’yı yutacak<br />
kadar büyük bir kara delik oluşturmadı.CERN‘dekiler<br />
de işte<br />
buna güveniyorlar.<br />
Bundan yaklaşık 1 yıl sonra<br />
gerçekleşmesi planlanan daha<br />
büyük deneyde 14 trilyon voltluk<br />
bir çarpışma gerçekleşecek.<br />
Bilim adamları çok büyük<br />
ihtimalle ortaya bir kara delik<br />
çıkmayacağını, çıksa bile kısa<br />
sürede kendiliğinden yok olacağını<br />
söylüyorlar.<br />
Kısaca bu deneyde üç soruya<br />
yanıt aranıyor :<br />
1. Maddeye kütle kazandıran<br />
''Higgs Parçacığı''nı bulmak<br />
2. Karanlık maddenin ne<br />
olduğunu anlayabilmek. Evrenin<br />
yaklaşık %30' unu karanlık<br />
maddenin oluşturduğunu biliyoruz<br />
; fakat ne olduğunu içeriğini<br />
bilmiyoruz.Burada ki amaç ;<br />
yüksek enerjiye ulaşıp '' karanlık<br />
madde'' yi ortaya çıkarmak<br />
ve özelliklerini ölçmek.<br />
3.Fizik kanunlarına göre<br />
evrenin yarısının anti maddeden<br />
oluşması gerekiyor.Ama<br />
evrende anti madde yok denecek<br />
kadar az.Çünkü her parçacığın<br />
bir anti maddesi var. Evren<br />
bu kanun üzerine kurulmuş.''Büyük<br />
Patlama'' dan sonra<br />
bu maddeye ne oldu? Bu<br />
soruya yanıt aranacak ; maddenin<br />
ve evrenin nasıl oluştuğu<br />
anlaşılacak.<br />
Bu deney ile fizik kanunları<br />
değişebilir , yeni fizik kanunları<br />
çıkabilir.Hatta birçok yeni parçacığın<br />
ortaya çıkması bekleniyor.Önce<br />
en küçük parça olarak<br />
atomu biliyorduk.Sonra çekirdeği<br />
bulundu.Çekirdeğin içinde<br />
nötron , protonların olduğunu<br />
öğrendik.Bilimsel merak bu<br />
seferde proton ve nötronların<br />
içinde kuarklar ve gluonların var<br />
olduğunu buldu.Şimdi de onların<br />
içinde neler olduğu ortaya<br />
çıkabilir.<br />
CERN deneyi bilgisayar , elektronik<br />
, nanoteknoloji , süper<br />
iletkenler , enerji teknolojisi<br />
,savunma , uzay sanayisinde<br />
büyük gelişmelere yol açacak.<br />
Bu gizemli deney ile<br />
yeni fizik , yeni Einsteinlar<br />
, yeni<br />
Newtonlar çıkacağa<br />
benziyor.<br />
Yani sonucunda<br />
elde edilecek bilgilere<br />
ulaşmak için alınan<br />
risk son derece<br />
küçük bir oranda. Umarız sonucunda<br />
bu riske değecek bulgulara<br />
ulaşılabilir.<br />
İşte CERN‘deki<br />
deneyin özü<br />
bu : Büyük<br />
Patlama‘yı<br />
kontrollü bir<br />
ortamda ve çok<br />
daha küçük bir<br />
ölçekte yeniden<br />
oluşturmak ve<br />
sonuçlarını<br />
gözlemlemek.
S A Y F A 3 0<br />
KAYNAKÇA<br />
www.fizikist.com<br />
www.fizikogretmeni.com<br />
www.tubitak.gov.tr<br />
www.genbilimi.com<br />
www.teknik-bilim.com<br />
Resmi veya grafiği<br />
www.fizikportali.com<br />
açıklayan alt yazı.<br />
www.fizikciyiz.com<br />
www.kolayfizik.com<br />
tr.wikipedia.org<br />
www.fizikbilim.com<br />
www.lisefizik.com<br />
www.fizik.net.tr<br />
TUNA Taşkın, Uzayın Sırları, Boğaziçi Yayınları,<br />
1996, İstanbul<br />
Resmi veya<br />
grafiği<br />
açıklayan<br />
alt yazı.