13.03.2017 Views

KOAH Bülteni 2013 Sayı 2

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

ISSN: 1308-6723<br />

SAYI: 2<br />

www.solunum.org.tr<br />

• Çocukluktan Erişkin Döneme<br />

Kronik Obstrüktif Akciğer<br />

Hastalığı<br />

• ACOS (Asthma COPD Overlap<br />

Syndrome)<br />

• Literatür Özetleri<br />

Editörler: Hakan Günen | Mukadder Çalıkoğlu<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ <strong>2013</strong> (2)


derleme<br />

Çocukluktan Erişkin<br />

Döneme Kronik Obstrüktif<br />

Akciğer Hastalığı<br />

GİRİŞ<br />

Nagehan Emiralioğlu,<br />

Nural Kiper<br />

Hacettepe Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Çocuk Sağlığı<br />

ve Hastalıkları AD, Çocuk<br />

Göğüs Hastalıkları BD,<br />

Ankara<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (<strong>KOAH</strong>), 40 yaşına<br />

kadar dünya nüfusunun %10’unu etkileyeceği ve 2020 yılında<br />

mortalitenin üçüncü önemli nedeni olacağı düşünülmektedir<br />

(1,2).<br />

Astım ve atopi gelişiminde hayatın erken dönemindeki<br />

çevresel faktörler önemli bir role sahip olmasına rağmen<br />

<strong>KOAH</strong> ile ilgili bilgilerimiz daha sınırlıdır (3-7). Gebeliğin<br />

ilk trimesterinde terminal bronşiyol gelişimi ile bronşiyal<br />

ağaç gelişimini tamamlamakta; iki yaşına kadar alveollerin<br />

gelişimi devam etmektedir (8,9). Bronşiyal ağaç ve alveollerin<br />

fonksiyonel gelişimi kızlarda geç adolesan dönem, erkeklerde<br />

ise yirmili yaşların ortasına kadar sürmekte; ardından<br />

bir plato fazına ulaşmaktadır (6,10). Akciğer gelişiminin<br />

<strong>KOAH</strong> <strong>Bülteni</strong>, <strong>2013</strong>(2)<br />

Editörler<br />

Hakan Günen, Mukadder Çalıkoğlu<br />

Yayına Hazırlayan<br />

www.solunum.org.tr<br />

<strong>KOAH</strong> Çalışma Grubu Yayınıdır<br />

İmtiyaz Sahibi: Mecit Süerdem<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Hakan Günen<br />

Yayın İdare Merkezi: Şerafeddin Cad.<br />

Hekimoğlu İş Merkezi,<br />

K:2/209, Karatay, Konya<br />

Tel: (0332) 353 15 51<br />

Yayın Türü: Ulusal Süreli Yayın<br />

Tomtom Mah.<br />

Camcı Fevzi Sok.<br />

No: 32 Beyoğlu,<br />

İstanbul<br />

Tel: (0212) 293 23 00<br />

Faks: (0212) 293 23 01<br />

www.probiz.com.tr<br />

2


u aşamaları erişkin hayattaki solunum fonksiyonları<br />

ve <strong>KOAH</strong> gelişiminin bir belirleyicisi<br />

olmaktadır.<br />

TANIM<br />

<strong>KOAH</strong> tanımına bakıldığında, hava yolları ve akciğerlerde<br />

bulunan zararlı partiküller, gazlara karşı<br />

gelişen persistan hava yolu obstrüksiyonu ile<br />

karakterize yaygın, ilerleyici önlenebilir bir hastalıktır.<br />

Birçok genetik ve çevresel faktör hastalığın<br />

kliniğini etkilemektedir, sistemik inflamasyonun<br />

da bir parçası olmasından dolayı hastalık bazı komorbid<br />

durumlarla birlikte görülmektedir (11).<br />

Alevlenmeler ve hastalıkla birlikte görülen durumlar<br />

klinik gidişi belirlemektedir (12).<br />

Önceleri <strong>KOAH</strong>, kronik bronşit ve amfizemin<br />

klinik birlikteliği olarak tanımlanmışken;<br />

günümüzde patogenezinin daha karmaşık olduğu<br />

görülmüş ve tanıda objektif ölçümlerin<br />

gerekli olduğu düşünülmüştür (13,14). Batı<br />

toplumlarında görülmüştür ki, zararlı gazlar ve<br />

partiküller sigara içimi ile ilişkilidir; ancak hastalığın<br />

klinik gidişinde diğer çevresel faktörler<br />

de etkilidir (15). <strong>KOAH</strong> tablosunda gözlenen<br />

persistan inflamatuar yanıt, hava yolunda lökositlerin<br />

toplanması ve hava yolu yapısındaki değişiklikler<br />

hastalığın patogenezinde önemli rol<br />

oynamaktadır (13).<br />

<strong>KOAH</strong> PATOGENEZİ<br />

<strong>KOAH</strong>, sigara dumanı gibi dış uyaranlara uzamış<br />

inflamatuar yanıtla karakterizedir. Bu inflamasyon<br />

santral hava yollarından başlayarak<br />

periferik hava yolları ve akciğer parankimine<br />

kadar uzanan solunum sisteminin tüm bölgelerini<br />

etkiler. <strong>KOAH</strong>, kronik bronşit, amfizem<br />

ve küçük hava yolu hastalığı olmak üzere üç<br />

ana patofizyolojik klinik durumu içermektedir.<br />

Amfizem, ekstraselüler matriks bileşenlerinden<br />

özellikle elastin liflerinin kontrolsüz proteolizi<br />

sonucu akciğer parankiminde irreversible<br />

hasarla karakterizedir. Bu süreç nötrofil elastazı,<br />

matriks metalloproteinaz (MMP) gibi proteinazlarla<br />

alfa 1 antitripsin, metalloproteinaz<br />

doku inhibitörleri (TIMP) arasındaki dengenin<br />

bozulmasıyla yakından ilişkilidir (16). Nötrofil<br />

elastazı mukus hipersekresyonuna yol açarak<br />

persistan inflamasyona ve kronik bronşite<br />

zemin hazırlamaktadır (17). Küçük hava yolu<br />

hastalığı ise hava yollarında inflamatuar hücre<br />

ve mediyatörlerin salınımına bağlı kontrolsüz<br />

inflamasyon ve fibrozisle karakterize klinik durumdur<br />

(18,19). Birlikte ele alındığında bu üç<br />

klinik durum da <strong>KOAH</strong> ilişkili semptomlara yol<br />

açmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong> gelişiminde bazı genetik faktörler<br />

(cinsiyet, hava yolu aşırı duyarlılığı, genetik,<br />

epigenetik), çevresel faktörler (diyet, çevresel<br />

ajanlara maruziyet) ve farklı patojenik mekanizmalar<br />

(inflamatuar mediyatörler, oksidatif stres,<br />

doku yıkımı, proteaz/antiproteaz dengesi, apopitoz,<br />

fibrozis) üzerinde durulmaktadır (14).<br />

Risk Faktörleri<br />

Yaklaşık 6000’den fazla molekül ve 10 14 üzerinde<br />

serbest radikali içeren sigara dumanı, hava<br />

yollarında inflamatuar yanıtı başlatır (20,21).<br />

Sigara dumanı, <strong>KOAH</strong> patogenezinin bilinen en<br />

önemli nedeni olmasının yanında farklı organik<br />

ve inorganik tozlar, kimyasallar ve hava kirliliği<br />

de bu duruma yol açmaktadır (22).<br />

Sigara içenlerin yaklaşık %20-30’unda <strong>KOAH</strong><br />

geliştiği göz önünde bulundurulduğunda hastalığın<br />

etyopatogenezinde, klinik gidişinde ve<br />

tedavi yanıtında farklı genetik nedenlerin olduğu<br />

bilinmektedir. Tablo 1, <strong>KOAH</strong> tablosundan<br />

sorumlu olduğu düşünülen genlerin özetini vermektedir<br />

(23-26).<br />

Hava yolu aşırı duyarlılığı, <strong>KOAH</strong> gelişimini<br />

12 kat daha artırmaktadır. Bu nedenle de sigara<br />

3


derleme<br />

Tablo 1: <strong>KOAH</strong> gelişiminde rol oynayan genler.<br />

α 1<br />

- Antitripsin Eksikliği<br />

<strong>KOAH</strong> gelişimi ve akciğer fonksiyon<br />

düşüklüğünde şüpheli genler<br />

Nikotin bağımlılığı ve akciğer kanseri<br />

<strong>KOAH</strong> İçin Aday Genler<br />

SERPINA1<br />

(EPHX1, GST, MMP12, TGFB1, SERPINE2),<br />

(HHIP, FAM13A,XRCC5),<br />

(Surfactant protein B)<br />

CHRNA3/5<br />

içen astım hastaları ya da astım tanısı olmasa da<br />

hava yolu aşırı duyarlılığı olan hastalar <strong>KOAH</strong><br />

gelişimine daha yatkındır (27). Sigara kullanan<br />

kadınlar sigara dumanına daha hassas olmakta<br />

ve erkeklere göre daha ağır amfizem ve hava<br />

yolu hastalığı gelişmektedir. Bu duruma hormonal<br />

faktörler de neden olabilir (28).<br />

Sistemik Etkiler ve Komorbid Durumlar<br />

<strong>KOAH</strong>’ta inflamatuar yanıt sadece akciğerlerle<br />

sınırlı değildir. TNF-α, IL-6, serbest radikalleri<br />

içeren inflamasyon belirteçleri de sistemik dolaşımda<br />

yükselmiştir. Bu durum, osteoporoz, depresyon,<br />

kronik normokrom normositer anemi<br />

gibi sistemik klinik durumların <strong>KOAH</strong> ile birlikteliğini<br />

açıklamaktadır. <strong>KOAH</strong> olan hastalarda<br />

sistemik dolaşımda saptanan kaşeksin proteini,<br />

halsizlik ve kas güçsüzlüğü semptomlarının<br />

nedenidir (29,30). Yine obstrüktif uyku apne<br />

sendromu <strong>KOAH</strong> ile birlikte sıklıkla karşımıza<br />

çıkmaktadır (31).<br />

Patofizyoloji<br />

Son yıllarda yapılan çalışmalar <strong>KOAH</strong> olan<br />

hastalarda IL-8, TNFα, CXC motif ligand 1 ve<br />

monosit kemoatraktan faktör protein 1 gibi<br />

farklı proinflamatuar sitokinlerde artış olduğunu<br />

göstermiştir (32). <strong>KOAH</strong>’ta en erken morfolojik<br />

değişiklik küçük hava yollarında belirgin<br />

bronşiyolit ile karakterize klinik tablodur (33).<br />

Yine α1 antitripsin eksikliği proteaz-antiproteaz<br />

dengesinde bozulmayla karakterize doku yıkımına<br />

neden olur. Çalışmalar göstermiştir ki<br />

inflamasyonu tetikleyen mediyatörlerle dokuları<br />

inflamasyondan koruyan mediyatörler arasındaki<br />

dengenin bozulması amfizem gelişiminde<br />

rol oynamaktadır (32). Oksidan ajanlar, hücre<br />

hasarı ve akciğer doku yıkımında önemli role<br />

sahiptirler. Vasküler endotelyal growth faktörün<br />

(VEGF) azalmış düzeyleri de artmış apoptoz ve<br />

amfizem gelişimi ile ilişkilidir (34,35). Şekil 1’de<br />

<strong>KOAH</strong> patogenezi özetlenmeye çalışılmıştır.<br />

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığında<br />

Patofizyolojide Rol Alan Belirteçler<br />

Akut faz proteinlerinin, stabil hastalık ve pulmoner<br />

alevlenmeler ile ilişkili olduğu görülmüştür.<br />

Ciddi hastalıkta fibrinojen yüksekliği ve<br />

C-reaktif protein (CRP) yüksekliği kötü prognozla<br />

ilişkilidir (36,37).<br />

Nötrofiller, <strong>KOAH</strong> patogenezinde önemli role<br />

sahiptir. Hastalık sırasında yükselir ve tedavi<br />

etkinliğinin değerlendirilmesinde önemli belirteçlerden<br />

biridir. α defensin, β defensin, sürfaktan<br />

protein A ve D, antimikrobiyal özellikleri<br />

olan proteinlerdir (38,39).<br />

CD8 T lenfositleri, <strong>KOAH</strong>’ta akciğerlerde yüksek<br />

bulunmuştur ve hava yolu obstrüksiyonu ile<br />

4


Çevresel Ajanlar<br />

Çocukluk Çağı Solunum<br />

Yolu Enfeksiyonları<br />

Kişisel duyarlılık<br />

Hava yolu hiperreaktivitesi<br />

Cinsiyet<br />

Genetik<br />

Vasküler Değişiklikler<br />

VEGF<br />

İntimal hiperplazi<br />

Düz kas hipertrofisi<br />

Anormal Tamir<br />

Artmış apoptoz,<br />

artmış fibrozis<br />

İnflamatuar Yanıt<br />

Hücre Aracılı: Makrofaj,<br />

Nötrofil, CD8 lenfosit,<br />

Epitel hücreleri<br />

Mediyatör Aracılı: LTB4,<br />

IL-8, Il-1b, IL-6, TNF ,<br />

TGF , EGFR<br />

Oksidatif Stres<br />

Proteaz<br />

Antiproteaz<br />

Pulmoner Etkiler<br />

Bronşiyolit<br />

Kronik bronşit (EGFR)<br />

Hava yolu remodelling<br />

Hiperinflasyon<br />

Amfizem (Proteaz)<br />

Pulmoner vaskülopati- Pulmoner HT<br />

(VEGF)<br />

Peribronşiyal fibrozis (TGF )<br />

Sistemik Etkiler/Komorbiditeler<br />

Osteoporoz<br />

Anemi<br />

Depresyon<br />

Kaşeksi<br />

Kardiyovasküler hastalık<br />

Obstrüktif uyku apnesi<br />

Şekil 1. <strong>KOAH</strong> patogenezinde rol oynayan faktörler.<br />

VEGF: Vascular endothelial growth factor; LTB4: Leukotriene B4; IL-8: Interleukin<br />

8; TNFa: Tumor necrosis factor-a; TGFb: Transforming growth factor b; EGFR:<br />

Epidermal growth factor.<br />

5


derleme<br />

ilişkilidir (40). Yapılan çalışmalarda <strong>KOAH</strong> olan<br />

hastalarda, serum immünglobülin hafif zincir<br />

düzeyleri ve antinükleer antikor (ANA) düzeyleri<br />

kontrol grubuna göre yüksek bulunmuştur<br />

(41,42).<br />

<strong>KOAH</strong> olan hastalarda kontrol grubuna göre<br />

azalmış serum antioksidan düzeyleri olduğu görülmüştür<br />

(43). Oksidatif strese bağlı yükselen<br />

Heat Shock Proteinleri (HSP) <strong>KOAH</strong>’ta yüksek<br />

saptanmıştır (44).<br />

Doku yıkımı ile ilişkili olarak akciğerde doku<br />

matriks komponenti olan kollajen ve elastinin<br />

etkilendiği ve yıkım ürünü olarak desmosinin<br />

kan, idrarda arttığı görülmüştür (45). Nötrofil<br />

elastaz miktarında artış, hastalık ciddiyeti ve<br />

progresyonu ile ilişkili yeni bir belirteçtir (46).<br />

Matriks metalloproteinaz-9 (MMP-9) amfizem<br />

gelişiminde rol oynayan önemli bir aracı moleküldür<br />

(47).<br />

Mikrobiyal enfeksiyonlar, <strong>KOAH</strong>’ta pulmoner<br />

alevlenmelerin önemli tetikleyicisidir. Semptomların<br />

artışı ve balgam pürülansında artış,<br />

alevlenme tanısında önemlidir. Prokalsitonin<br />

düzeyi alevlenme tanısında CRP’den daha spesifiktir<br />

(40).<br />

Prematürite ve <strong>KOAH</strong> İlişkisi<br />

Neonatal yoğun bakım alanında son gelişmeler,<br />

çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin yaşam<br />

şansını artırmasına rağmen pulmoner sekel gelişimini<br />

azaltmamıştır. Preterm doğum anormal<br />

akciğer gelişiminin en önemli nedenidir ve hayat<br />

boyu sürecek sonuçlara neden olmaktadır. Bu<br />

konuda uzun dönemli yapılan çalışmalar kısıtlı<br />

olsa da hayatın geç döneminde <strong>KOAH</strong> gelişimi<br />

ile karşı karşıya kalınacağı düşünülmektedir. 28<br />

haftanın altında doğan prematüre bebeklerde<br />

oksijen ve ventilatör desteği olmasa bile akciğer<br />

gelişimi tek başına prematüriteye bağlı kesintiye<br />

uğramaktadır. Hiperoksi maruziyeti, inflamasyonla<br />

birlikte alveol gelişimini kesintiye uğratmakta,<br />

gaz alışverişini azaltmakta, difüz fibrozis<br />

ve artan hava yolu direnci ile sonuçlanmaktadır.<br />

Fetal hayattan ekstrauterin hayata geçiş immatür<br />

akciğerde değişikliklere yol açmakta; hava yolu<br />

düz kas gelişimi olumsuz etkilenmekte, elastin<br />

birikimi ve alveol yapısında değişiklikler izlenmektedir<br />

(48). Çalışmalar, prematüritenin kendi<br />

başına mekanik ventilasyon öyküsü olmasa bile<br />

çocukluk döneminde düşük solunum fonksiyonlarıyla;<br />

erişkin dönemde hava yolu obstrüksiyonu<br />

ile ilişkili olduğunu göstermiştir (49).<br />

Epidemiyolojik çalışmalar, düşük doğum<br />

ağırlığının hayatın geç dönemlerinde kardi-<br />

6


yovasküler ve respiratuar morbidite ile ilişkili<br />

olduğunu göstermiştir. Düşük doğum ağırlığı,<br />

hem preterm doğum hem de intrauterin gelişme<br />

geriliği ile ilişkilidir. İntrauterin gelişme geriliği,<br />

fetüse transplasental besin ve oksijen geçişinin<br />

bozulmasına bağlı, alveol gelişiminde bozulma<br />

ve hava-kan bariyerinde kalınlaşmalar, akciğer<br />

gelişiminde yavaşlamayla sonuçlanır. Hayvan<br />

modelleri, bu değişikliklerin erişkin döneme<br />

kadar devam ettiğini göstermiştir. Yapılan çalışmalarda<br />

intrauterin gelişme geriliğinin, infant<br />

dönemde, çocukluk çağı ve erişkin dönemde<br />

azalmış akciğer fonksiyonları ve respiratuar risk<br />

faktörleriyle ilişkili olduğu gösterilmiştir.<br />

Bronkopulmoner displazi (BPD), immatür<br />

akciğerlere olan oksidan stres, mekanik travma<br />

sonucu gelişen pulmoner inflamasyona bağlı<br />

normal alveoler ve vasküler gelişimde sorunlara<br />

yol açmaktadır. BPD nedeniyle kaybedilen infantların<br />

değerlendirildiği bir çalışmada bu hastalarda<br />

hava yolu duvar kalınlığının fazla olduğu<br />

ve bu durumun da hava yolu obstrüksiyonu ile<br />

ilişkili olduğu gösterilmiştir. İmmatür akciğerlerin<br />

hiperoksik hasara bağlı düz kas hipertrofisi<br />

ve hava yolu remodellingi yanında, viral enfeksiyonlara<br />

azalmış direnç ve uzun dönemde <strong>KOAH</strong><br />

gelişimi ile sonuçlandığı hayvan çalışmalarında<br />

gösterilmiştir. Yine bir kısım uzun dönemli çalışmada<br />

preterm infantların çocukluk çağı, adolesan<br />

ve erişkin dönemde persistan hava yolu<br />

obstrüksiyonu ve bronş hiperreaktivitesi ile klinik<br />

olarak geldiği saptanmıştır. Bir çalışmada da<br />

BPD olan hastalarda genç erişkin dönemde azalmış<br />

solunum fonksiyonları ve anormal akciğer<br />

yapısı olduğu rapor edilmiştir (48).<br />

Prematüre doğan infantlarda izlenen respiratuar<br />

komplikasyonlar ve <strong>KOAH</strong> gelişimi üzerine<br />

çalışmalar yapılmaya devam etmektedir. Hava<br />

yolu epitel hücrelerinde “CCAAT/enhancer binding<br />

protein” (C/EBP) düzeyinin <strong>KOAH</strong> olan<br />

hastalarda düşük olduğu önceden bilinmektedir.<br />

Bu konuda yapılan bir çalışmada erken dönemde<br />

“C/EBP” gen hasarı olan farelerde akciğer epiteli<br />

ve pnömositlerin diferansiyasyonunun bozulduğu,<br />

bu durumun BPD ilişkili akciğer hasarının<br />

patogenezinde önemli olduğu ve <strong>KOAH</strong> gelişimine<br />

zemin hazırladığı düşünülmüştür (50).<br />

Çocukluk Çağı Wheezingi ve <strong>KOAH</strong> İlişkisi<br />

Üç yaşa kadar geçirilen viral enfeksiyonlar alerjik<br />

sensitizasyona neden olmakta ve astım gelişme<br />

riskini artırmaktadır. <strong>KOAH</strong> olan hastalara<br />

bakıldığında bu hastaların hava yolu obstrüksiyonu<br />

ile doğduğu görülmüştür. Bu hastalar çocukluk<br />

çağında virüslerle indüklenen wheezing<br />

ve çocukluk çağı geçici wheezingi klinik bulguları<br />

ile gelirler. Hastalar büyüdükçe küçük hava<br />

yolu obstrüksiyonu bulguları azalmaktadır. Ancak<br />

bu hastalarda özellikle sigara ve diğer çevresel<br />

faktörlerin varlığı akciğerlerin yaşlanmasını<br />

hızlandırmakta ve erken hava yolu obstrüksiyonu-<strong>KOAH</strong><br />

gelişimi ile sonuçlanmaktadır (49).<br />

Çocukluk çağı wheezingi üç gruba ayrılabilir.<br />

Geçici wheezingi olan çocuklar (Üç yaşından<br />

önce wheezingi başlayan ve altı yaşında şikayeti<br />

olmayan çocuklar) doğumda düşük solunum<br />

fonksiyonları ile doğarlar, normali yakalasalar<br />

da altı yaşında hava yolu obstrüksiyonu bulguları<br />

mevcuttur. Persistan wheezingi olan çocuklar<br />

(Üç yaşından önce wheezingi başlayan ve altı<br />

yaşında şikayetleri devam eden çocuklar), doğumda<br />

normal solunum fonksiyon testlerine sahiptir,<br />

ancak altı yaşına geldiklerinde hava yolu<br />

obstrüksiyonu bulguları mevcuttur. Geç başlangıçlı<br />

wheezingi olan çocuklara (Üç yaşından<br />

sonra wheezingi başlayan ve altı yaşında şikayetleri<br />

devam eden çocuklar) bakıldığında solunum<br />

fonksiyonlarında anlamlı düşme izlenmemiştir.<br />

Bu durum hayatın ilk altı yılının solunum fonksiyonlarında<br />

önemli etkiye sahip olduğunu göstermiştir.<br />

Geç başlangıçlı wheezingi ve persistan<br />

wheezingi olan çocuklar incelendiğinde bu durumun<br />

maternal astım ve atopi ile ilişkili olduğu<br />

bulunmuştur. Geçici wheezingi olan çocukların<br />

7


derleme<br />

solunum fonksiyon testleri adolesan dönemde,<br />

altı yaşında bakılan solunum fonksiyon testleri<br />

ile benzer bulunmuştur. Persistan wheezingi<br />

olan çocuklarda ise 16 yaşında bakılan solunum<br />

fonksiyon testlerinin altı yaşında bakılana göre<br />

daha düşük FEF ve FEV 1<br />

/FVC oranına sahip olduğu<br />

görülmüştür.<br />

Wheezingi olan infantların hava yolu kompliyansının<br />

daha düşük olduğu ve bu durumun da<br />

solunum fonksiyonlarında düşüklüğe zemin hazırlayacağı<br />

bilinmektedir. 1100 çocuğun alındığı<br />

prospektif kohort çalışmasında, 9-26 yaş arasında<br />

astım benzeri semptomları olan hastalar izleme<br />

alınmış; persistan wheezingi olan ve intermittan<br />

wheezingi olan hastaların 9 yaşında düşük<br />

FEV 1<br />

/FVC oranına sahip olduğu ancak bu<br />

değerlerin zamanla daha da azalmadığı gösterilmiştir.<br />

Melbourne astım çalışma grubu 300 çocuğun<br />

dahil edildiği bir çalışmada hastaları hafif<br />

wheezy bronşit, orta wheezy bronşit ve astımı<br />

olanlar olmak üzere üç gruba ayırmıştır. Adolesan<br />

ve erişkin dönemde düşük FEV 1<br />

/FVC oranına<br />

sahip olan hastaların çocukluk döneminde<br />

astım tanısı aldığı, ciddi persistan astımı olan<br />

hastaların yaklaşık yarısının 50 yaşında <strong>KOAH</strong><br />

tanısı aldığı saptanmıştır. Son yıllarda yapılan<br />

tartışmalar erişkin solunum fonksiyonlarının<br />

belirleyicisinin okul öncesi solunum fonksiyonları<br />

olduğu yönünde yoğunlaşmaktadır. Hayatın<br />

erken döneminde düşük solunum fonksiyonlarının<br />

ileri yaşta astım gelişimi ve bronş hiperreaktivitesi<br />

ile yakın ilişkisi mevcuttur (49,51).<br />

Maternal, paternal, çocukluk çağı astımı, çocukluk<br />

çağı solunum yolu enfeksiyonları ve annenin<br />

gebelikte sigara içimi bir araya geldiğinde<br />

solunum fonksiyonlarında düşüklük ve <strong>KOAH</strong><br />

için yüksek risk taşımaktadır. Hayatın erken<br />

döneminde karşılaşılan durumların respiratuar<br />

morbiditeye olan etkisi incelendiğinde kord<br />

kanından salınan sitokinlere yanıt olarak gelişen<br />

ilk bir yaştaki solunum yolu enfeksiyonları öne<br />

çıkmaktadır (49).<br />

Sigara Maruziyeti ve <strong>KOAH</strong> İlişkisi<br />

Son yıllarda gebelikte sigara içimi azalma gösteriyor<br />

olsa da; sigara akciğer gelişiminde olumsuz<br />

etkilere yol açan önemli ve önlenebilir bir neden<br />

olmaya devam etmektedir. Hayvan deneyleri in<br />

utero nikotin maruziyetinin sayıca azalmış alveollerle<br />

karakterize küçük akciğer gelişimine ne-<br />

8


den olduğunu göstermiştir. Yine bronş ağacının<br />

anormal gelişimi, hava yolu düz kas yapısında<br />

artış, kollajen birikimine bağlı olarak hava yolu<br />

obstrüksiyonu, düşük FEV 1<br />

ve hava yolu hiperreaktivitesi<br />

geliştiği hayvan çalışmalarında gösterilmiştir<br />

(48).<br />

Gebelikte sigara içimi infantlarda hava yolu<br />

hiperreaktivitesi ile ilişkilidir; aynı zamanda<br />

erişkin döneme kadar devam eden düşük solunum<br />

fonksiyonlarıyla karakterizedir. Gebelikte<br />

günde 10 adet sigara içiminin <strong>KOAH</strong> gelişimini<br />

1,7 kat artırdığı çalışmalarda gösterilmiştir (48).<br />

Gebelikte sigara içiminin gelişmekte olan akciğerlere<br />

zararlı etkisi gösterilmiş olsa da postnatal<br />

dönemde de sigara maruziyetinin solunum<br />

yolu enfeksiyonu riskini artırdığı ve erken çocukluk<br />

çağında solunum fonksiyonlarını olumsuz<br />

etkilediği görülmüştür. Postnatal dönemde<br />

sigara maruziyeti erişkin döneme kadar etkisini<br />

sürdürebilen solunum fonksiyonlarında olumsuz<br />

etkilere neden olmaktadır. Yaşamı boyunca<br />

sigara içmeyen ancak çocukluk çağında sigaraya<br />

maruz kalan kişilerin erişkin dönemde kronik<br />

öksürük ve balgam şikayetlerinin daha fazla olduğu<br />

yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (49).<br />

Bununla birlikte prenatal ve postnatal sigaraya<br />

maruz kalan tüm çocuklarda solunum fonksiyonlarında<br />

düşüklük görülmemesi bu duruma<br />

neden olan maternal-fetal genetik nedenlerin<br />

olabileceği yönündedir. Çalışmaların bir kısmında<br />

gebelikte sigara kullanan annelerde infant/<br />

maternal GSTT1 non-null genotipin çocuklarda<br />

respiratuar morbiditeyle ilişkili koruyucu etkisi<br />

gösterilmiştir (48).<br />

Solunum Yolu Enfeksiyonları ve <strong>KOAH</strong><br />

İlişkisi<br />

Çocukluk çağındaki solunum yolu enfeksiyonları<br />

ile hayatın geç döneminde kronik akciğer<br />

hastalığı gelişimi arasındaki ilişki son yıllarda<br />

üzerinde durulan önemli bir tartışma konusudur.<br />

Hayatın ilk 2-3 yılında geçirilen tekrarlayan<br />

akciğer enfeksiyonları, viral bronşiyolitler; çocukluk<br />

çağı astımı ve düşük solunum fonksiyon<br />

testlerinin önemli tetikleyicilerinden biridir.<br />

Hayatın erken döneminde geçirilen viral enfeksiyonlar<br />

akciğer gelişimini etkilemekte ve hava<br />

yolu obstrüksiyonuna zemin hazırlamaktadır.<br />

Alt solunum yolu enfeksiyonlarından özellikle<br />

RSV enfeksiyonlarının klinik izlemde anormal<br />

solunum fonksiyonları ile ilişkisi gösterilmiştir.<br />

Ancak RSV immünizasyonunun <strong>KOAH</strong><br />

gelişme riskini azalttığı yönündeki veriler yeterli<br />

değildir. Bunun yanında adenoviral enfeksiyonların<br />

da bronşiyolitis obliteransa bağlı kronik<br />

ciddi hava yolu obstrüksiyonu yaptığı ve erişkin<br />

dönemde <strong>KOAH</strong> gelişim riskini artırdığı bilinmektedir.<br />

Diğer çocukluk çağı viral enfeksiyonları<br />

ve klamidya ile ilgili ise yeni çalışmalara ihtiyaç<br />

vardır. Erken çocukluk çağı solunum yolu<br />

enfeksiyonlarının erişkin dönem solunum fonksiyonlarına<br />

ilişkisi üzerine yapılan çalışmalar<br />

gözden geçirildiğinde infantlarda ve çocukluk<br />

döneminde geçirilen bronşiyolit ve pnömoninin<br />

erişkin dönemde respiratuar semptomlarla<br />

ve düşük solunum fonksiyon testleriyle ilişkisi<br />

gösterilmiştir (48). Avrupa’daki 28 merkezin<br />

alındığı bir kohort çalışmasında ciddi çocukluk<br />

çağı solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların<br />

dokuz yıllık klinik izleminde kontrol gruba<br />

oranla erişkin dönemde wheezing ve astım gelişme<br />

riskinin ve persistansının daha fazla olduğu<br />

saptanmıştır (52,53).<br />

Boston çocuk hastanesinde yapılan bir çalışmada,<br />

4-10 yaş arası pnömoni tanısı alan ya da<br />

solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hastanede<br />

yatan çocukların solunum fonksiyonlarının ileriki<br />

yaşlarda olumsuz yönde etkilendiği izlenmiştir<br />

(54). Yine çocukluk çağında pnömoni ya<br />

da boğmaca tanısı alan hastaların alındığı bir çalışmada<br />

enfeksiyondan yıllar sonra bile solunum<br />

fonksiyonlarında düşüklük olduğu görülmüştür.<br />

Bu konuda yapılan diğer çalışmalarda da benzer<br />

şekilde erişkin dönemde solunum fonksiyonla-<br />

9


derleme<br />

rında azalma olduğu saptanmıştır (55,56). Stern<br />

ve arkadaşlarının yayınladığı, 22 yaşında solunum<br />

fonksiyon testi yapılan hastalarda çocukluk<br />

çağında geçirilmiş enfeksiyona bağlı düşük<br />

Zorlu Ekspiratuar Akım (FEF) ölçülenlerin erişkin<br />

yaşta düşük solunum fonksiyonlarına sahip<br />

olduğu gösterilmiştir (57).<br />

Diyet, İlaçlar ve <strong>KOAH</strong> İlişkisi<br />

Doğumdan sonra alveol gelişiminin devam etmesi,<br />

postnatal beslenmenin ve gelişimin erişkin<br />

dönem akciğer boyutlarına etkisini göstermiştir.<br />

Çalışmalar, erken dönemde anne sütü alan infantların<br />

formulayla beslenenlere göre daha iyi<br />

akciğer kapasitesine sahip olduğunu desteklemektedir<br />

(48).<br />

Oksidatif stres, solunum fonksiyonları ve akciğer<br />

gelişimini olumsuz yönde etkilemekte; bu<br />

nedenle de antioksidan maddelerin diyette verilmesinin<br />

faydalı olabileceği yönünde görüşler<br />

artmaktadır. Bu konuda yapılan bir çalışmada,<br />

çocukluk döneminde yeterli miktarda C vitamini,<br />

magnezyum ve meyve alımının akciğer fonksiyonlarına<br />

olumlu etkisi gösterilmiştir (58).<br />

Yine A, E ve D vitamininin alveol gelişiminde<br />

önemli etkiye sahip olması nedeniyle postnatal<br />

vitamin desteğinin akciğer gelişimini<br />

olumlu etkilediği yapılan çalışmalarda<br />

gösterilmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalar<br />

D vitamini üzerinde yoğunlaşmaktadır.<br />

D vitamini, bronşiyal ağaçta<br />

düz kas yapısında önemli olan astım<br />

ve <strong>KOAH</strong> patogenezinde önemli role<br />

sahip bir vitamindir. Çalışmaların bir<br />

kısmında maternal vitamin D desteğinin<br />

kronik solunum yolu hastalık gelişimini<br />

azalttığı gösterilse de; gebelikte<br />

yüksek vitamin D desteği verilmesinin<br />

astım riskini artırdığına dair çalışmalar<br />

da rapor edilmiştir (48).<br />

İlaç kullanımının erişkin dönemdeki<br />

akciğer fonksiyonlarına etkisi farklı<br />

yönlerde olsa da bu konuda yapılan bir çalışmada<br />

sık parasetamol kullanımının wheezing insidansında<br />

artış nedeni olduğu görülmüştür (59).<br />

Hava Kirliliği ve <strong>KOAH</strong> İlişkisi<br />

Gelişmekte olan akciğerler, çevresel ajanlara<br />

karşı aşırı hassas bir yapıya sahiptir. Çevresel<br />

ajanlara akut ve kronik maruziyetin azalmış akciğer<br />

fonksiyonları ile ilişkisi çocuk ve erişkinlerde<br />

tanımlanmıştır.<br />

Ev içi ve ev dışı hava kirliliği yapan farklı nedenler<br />

vardır. Ev içi hava kirliliğinde aeroallerjenlerin<br />

etkisi bilinmektedir. Bu konuda 1036<br />

adolesan öncesi çocuğun alındığı bir çalışmada,<br />

erken dönemde ev içi ajanlara maruziyetin<br />

daha düşük solunum fonksiyon testlerine neden<br />

olduğu gösterilmiştir (60). Ev dışı hava kirliliği<br />

de spirometre değerlerinde anlamlı oranda düşüklüğe<br />

neden olmakta ve etkisini erişkin döneme<br />

kadar sürdürmektedir (49). Dünya sağlık<br />

örgütünün son verileri düşük gelirli ülkelerde<br />

kalitesiz yakıt kullanımının <strong>KOAH</strong> ile ilişkisini<br />

göstermiştir. Yine infant dönemden 8 yaşına<br />

kadar olan çocukluk çağında, hava kirliliğine<br />

maruziyetin solunum fonksiyonlarına olumsuz<br />

etkisi olduğu görülmüştür.<br />

10


SONUÇ<br />

Erişkin dönemdeki düşük solunum fonksiyon<br />

testleri ve <strong>KOAH</strong>’a yatkınlık yaşamın erken<br />

dönemlerinde karşımıza çıkan faktörlerle belirlenmektedir.<br />

Anne ya da babada astım tanısı<br />

olması, beş yaş altında geçirilen ciddi solunum<br />

yolu enfeksiyonları, annenin sigara kullanımı,<br />

erişkin dönemdeki düşük FEV 1<br />

nedenidir. Tüm<br />

bunlar erişkin dönemde <strong>KOAH</strong>’a zemin hazırlamaktadır.<br />

Yaşamın erken dönemlerinde karşılaşılan<br />

faktörler in utero ve erken çocukluk çağındaki<br />

akciğer gelişimini etkilemekte; erişkin dönemde<br />

solunum fonksiyonlarında etkili olmaktadır.<br />

Erken dönemde çevresel faktörler persistan inflamasyona<br />

yol açarak <strong>KOAH</strong> için risk oluşturmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong> ile mücadelede yaşamın erken<br />

döneminde sigara ile mücadele, yine annenin<br />

gebelikte sigara içiminin önlenmesi, solunum<br />

yolu enfeksiyonlarından aşı ile korunma, çocukluk<br />

çağı astımının tedavisi önemli role sahiptir.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Buist AS, McBurnie MA, Vollmer WM, et al. International<br />

variation in the prevalence of COPD<br />

(the BOLD Study): a population-based prevalence<br />

study. Lancet. 2007;370(9589):741-50.<br />

2. Mannino DM, Buist AS. Global burden of COPD:<br />

risk factors, prevalence, and future trends. The<br />

Lancet 2007; 370:765–773.<br />

3. Eder W, Ege MJ, von Mutius E. The asthma epidemic.<br />

N Engl J Med 2006;355:2226–35.<br />

4. Svanes C, Jarvis D, Chinn S, et al. Childhood environment<br />

and adult atopy: results from the European<br />

Community Respiratory Health Survey. J Allergy<br />

Clin Immunol 1999;103:415–20.<br />

5. Marossy AE, Strachan DP, Rudnicka AR, et al.<br />

Childhood chest illness and the rate of decline of<br />

adult lung function between ages 35 and 45 years.<br />

Am J Respir Crit Care Med 2007;175:355–9.<br />

6. Barker DJ, Godfrey KM, Fall C, et al. Relation of<br />

birth weight and childhood respiratory infection to<br />

adult lung function and death from chronic obstructive<br />

airways disease. BMJ 1991;303:671–5.<br />

7. Shaheen SO, Barker DJ, Holgate ST. Do lower<br />

respiratory tract infections in early childhood cause<br />

chronic obstructive pulmonary disease? Am J<br />

Respir Crit Care Med 1995;151:1649–52.<br />

8. Merkus PJ, ten Have-Opbroek AA, Quanjer PH.<br />

Human lung growth: a review. Pediatr Pulmonol<br />

1996;21:383–97.<br />

9. Hislop AA, Wigglesworth JS, Desai R. Alveolar<br />

development in the human fetus and infant. Early<br />

Hum Dev 1986;13:1–11.<br />

10. Wang X, Dockery DW, Wypij D, et al. Pulmonary<br />

function growth velocity in children 6 to 18 years<br />

of age. Am Rev Respir Dis 1993;148:1502–8.<br />

11. Nicholas BL. Search for biomarkers in chronic<br />

obstructive pulmonary disease: current status.<br />

Curr Opin Pulm Med. <strong>2013</strong>;19(2):103-8.<br />

12. Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease<br />

(GOLD). Global strategy for the diagnosis,<br />

management and prevention of COPD. http://www<br />

goldcopd org/2011.<br />

13. Holloway RA, Donnelly LE. Immunopathogenesis<br />

of chronic obstructive pulmonary disease. Curr<br />

Opin Pulm Med. <strong>2013</strong>;19(2):95-102.<br />

14. Balkissoon R, Lommatzsch S, Carolan B, et al.<br />

Chronic obstructive pulmonary disease: a concise<br />

review. Med Clin North Am. 2011;95(6):1125-41.<br />

15. Lindberg A, Eriksson B, Larsson LG, et al. Seven-year<br />

cumulative incidenceof COPD in an<br />

age-stratified general population sample. Chest<br />

2006;129:879–885.<br />

16. Owen CA. Roles for proteinases in the pathogenesis<br />

of chronic obstructive pulmonary disease. Int J<br />

Chron Obstruct Pulmon Dis 2008;3:253–268.<br />

17. Nadel JA. Role of epidermal growth factor receptor<br />

activation in regulating mucin synthesis. Respir<br />

Res 2001; 2:85–89.<br />

18. Lams BE, Sousa AR, Rees PJ, Lee TH. Immunopathology<br />

of the small-airway submucosa in smokers<br />

with and without chronic obstructive pulmonary<br />

disease. Am J Respir Crit Care Med 1998;<br />

158:1518–1523.<br />

19. Hogg JC, Chu F, Utokaparch S, et al. The nature<br />

of small-airway obstruction in chronic obstructive<br />

pulmonary disease. N Engl J Med 2004; 350:2645–<br />

2653.<br />

20. Wright DT, Cohn LA, Li H, et al. Interactions of<br />

oxygen radicals with airway epithelium. Environ<br />

Health Perspect 1994;102(Suppl 10):85–90.<br />

21. Blanc PD, Iribarren C, Trupin L, et al. Occupational<br />

exposures and the risk of COPD: dusty trades<br />

revisited. Thorax 2009;64(1):6–12.<br />

22. Ko FW, Hui DS. Outdoor air pollution: impact on<br />

chronic obstructive pulmonary disease patients.<br />

Curr Opin Pulm Med 2009;15(2):150–7.<br />

23. Nakamura H. Genetics of COPD. Allergol Int<br />

2011;60(3):253–8.<br />

24. Pillai DR, Shahinas D, Buzina A, et al. Genome-wide<br />

dissection of globally emergent multi-drug resistant<br />

serotype 19A Streptococcus pneumoniae.<br />

BMC Genomics 2009;10:642.<br />

25. Han MK. Update in chronic obstructive pulmo-<br />

11


derleme<br />

nary disease in 2010. Am J Respir Crit Care Med<br />

2011;183(10):1311–5.<br />

26. Pillai SG, Ge D, Zhu G, et al. A genome-wide association<br />

study in chronic obstructive pulmonary<br />

disease (COPD): identification of two major susceptibility<br />

loci. PLoS Genet 2009;5(3):e1000421.<br />

27. Guerra S. Overlap of asthma and chronic obstructive<br />

pulmonary disease. Curr Opin Pulm Med<br />

2005;11(1):7–13.<br />

28. Sin DD, Cohen SB, Day A, et al. Understanding the<br />

biological differences in susceptibility to chronic<br />

obstructive pulmonary disease between men and<br />

women. Proc Am Thorac Soc 2007;4(8):671–4.<br />

29. Vogelmeier CF, Wouters EF. Treating the systemic<br />

effects of chronic obstructive pulmonary disease.<br />

Proc Am Thorac Soc 2011;8(4):376–9.<br />

30. Lee SD, Ju G, Choi JA, et al. The association of<br />

oxidative stress with central obesity in obstructive<br />

sleep apnea. Sleep Breath 2011.<br />

31. Lee R, McNicholas WT. Obstructive sleep apnea in<br />

chronic obstructive pulmonary disease patients.<br />

Curr Opin Pulm Med 2011;17(2):79–83.<br />

32. Spurzem JR, Rennard SI. Pathogenesis of COPD.<br />

Semin Respir Crit Care Med 2005;26(2):142–53.<br />

33. Hogg JC, Chu F, Utokaparch S, et al. The nature<br />

of small-airway obstruction in chronic<br />

obstructive pulmonary disease. N Engl J Med<br />

2004;350(26):2645–53.<br />

34. Kirkham P, Rahman I. Oxidative stress in asthma<br />

and COPD: antioxidants as a therapeutic strategy.<br />

Pharmacol Ther 2006;111(2):476–94.<br />

35. Gosselink JV, Hayashi S, Elliott WM, et al. Differential<br />

expression of tissue repair genes in<br />

the pathogenesis of chronic obstructive pulmonary<br />

disease. Am J Respir Crit Care Med<br />

2010;181(12):1329–35.<br />

36. Mannino DM, Valvi D, Mullerova H, Tal-Singer R.<br />

Fibrinogen, COPD and mortality in a nationally<br />

representative U.S. cohort. COPD 2012; 9:359–<br />

366.<br />

37. Miniati M, Monti S, Bottai M, et al. Prognostic<br />

value of C-reactive protein in chronic obstructive<br />

pulmonary disease. Intern EmergMed 2011;<br />

6:423–430<br />

38. Cowburn AS, Condliffe AM, Farahi N, et al. Advances<br />

in neutrophil biology: clinical implications.<br />

Chest 2008; 134:606–61.<br />

39. Nicholas BL, O’Connor CD, Djukanovic R. From<br />

proteomics to prescription –the search for COPD<br />

biomarkers. COPD 2009; 6:298–303.<br />

40. Nicholas BL. Search for biomarkers in chronic<br />

obstructive pulmonary disease: current status.<br />

Curr Opin Pulm Med. <strong>2013</strong>;19(2):103-8.<br />

41. Braber S, Thio M, Blokhuis BR, et al. An association<br />

between neutrophils and immunoglobulin free<br />

light chains in the pathogenesis of chronic obstructive<br />

pulmonary disease. Am J Respir Crit Care<br />

Med 2012; 185:817–824.<br />

42. Bonarius HP, Brandsma CA, Kerstjens HA, et al.<br />

Antinuclear autoantibodies are more prevalent in<br />

COPD in association with low body mass index but<br />

not with smoking history. Thorax 2011; 66:101–<br />

107.<br />

43. Stanojkovic I, Kotur-Stevuljevic J, Milenkovic B, et<br />

al. Pulmonary function, oxidative stress and inflammatory<br />

markers in severe COPD exacerbation.<br />

Respir Med 2011; 105 (Suppl. 1):S31–S37.<br />

44. Cappello F, Caramori G, Campanella C, et al.<br />

Convergent sets of data from in vivo and in vitro<br />

methods point to an active role of Hsp60 in chronic<br />

obstructive pulmonary disease pathogenesis.<br />

PLoS One 2011; 6:e28200.<br />

45. Lindberg CA, Engstrom G, de Verdier MG, et al. Total<br />

desmosines in plasma and urine correlate with<br />

lung function. Eur Respir J 2012; 39:839–845.<br />

46. Carter RI, Mumford RA, Treonze KM, et al. The fibrinogen<br />

cleavage product Aalpha-Val360, a specific<br />

marker of neutrophil elastase activity in vivo.<br />

Thorax 2011; 66:686–691.<br />

47. Jouneau S, Khorasani N, DE Souza P, et al. EM-<br />

MPRIN (CD147) regulation of MMP-9 in bronchial<br />

epithelial cells in COPD. Respirology 2011;<br />

16:705–712.<br />

48. Stocks J, Sonnappa S. Early life influences on the<br />

development of chronic obstructive pulmonary disease.<br />

Ther Adv Respir Dis. <strong>2013</strong> Jun;7(3):161-73.<br />

49. Bush A. COPD: a pediatric disease. COPD.<br />

2008;5(1):53-67.<br />

50. Didon L, Roos AB, Elmberger GP, et al. Lung-specific<br />

inactivation of CCAAT/enhancer binding protein<br />

alpha causes a pathological pattern characteristic<br />

of COPD. Eur Respir J. 2010;35(1):186-97.<br />

51. Narang I, Bush A. Early origins of chronic obstructive<br />

pulmonary disease. Semin Fetal Neonatal<br />

Med. 2012;17(2):112-8.<br />

52. Dharmage SC, Erbas B, Jarvis D, et al. Do childhood<br />

respiratory infections continue to influence<br />

adult respiratory morbidity? Eur Respir J.<br />

2009;33(2):237-44.<br />

53. Svanes C, Sunyer J, Plana E, et al. Early life origins<br />

of chronic obstructive pulmonary disease.<br />

Thorax. 2010;65(1):14-20.<br />

54. Gold DR, Tager IB, Weiss ST, et al. Acute lower<br />

respiratory illness in childhood as a predictor of<br />

lung function and chronic respiratory symptoms.<br />

Am Rev Respir Dis. 1989;140(4):877-84.<br />

55. Johnston ID, Strachan DP, Anderson HR. Effect<br />

of pneumonia and whooping cough in childhood<br />

on adult lung function. N Engl J Med.<br />

1998;338(9):581-7.<br />

56. Castro-Rodríguez JA, Holberg CJ, Wright AL,<br />

Association of radiologically ascertained pneumonia<br />

before age 3 yr with asthmalike symptoms<br />

and pulmonary function during childhood:<br />

a prospective study. Am J Respir Crit Care Med.<br />

1999;159(6):1891-7.<br />

12


57. Stern DA, Morgan WJ, Wright AL, et al. Poor<br />

airway function in early infancy and lung function<br />

by age 22 years: a non-selective longitudinal cohort<br />

study. Lancet. 2007;370(9589):758-64.<br />

58. Tujague J, Bastaki M, Holland N et al. Antioxidant<br />

intake, GSTM1 polymorphism and pulmonary<br />

function in healthy young adults. Eur Respir J.<br />

2006;27(2):282-8.<br />

59. Barragán-Meijueiro MM, Morfín-Maciel B, Nava-Ocampo<br />

AA. A Mexican population-based study<br />

on exposure to paracetamol and the risk of wheezing,<br />

rhinitis, and eeczema in childhood. J Investig<br />

Allergol Clin Immunol. 2006;16(4):247-52.<br />

60. Jedrychowski W, Maugeri U, Jedrychowska-Bianchi<br />

I, et al. Effect of indoor air quality in the postnatal<br />

period on lung function in pre-adolescent<br />

children: a retrospective cohort study in Poland.<br />

Public Health. 2005;119(6):535-41.<br />

13


derleme<br />

ACOS (Asthma COPD<br />

Overlap Syndrome)<br />

Astım ve <strong>KOAH</strong>, önemli morbidite ve mortalite nedeni olan<br />

kompleks ve multifaktöryel hava yolları hastalıklarıdır. Patogenezleri<br />

ve risk faktörleri ile iki farklı hastalık olarak kabul<br />

edilirler. Ancak iki hastalık arasında önemli oranda patogenezde<br />

ve semptomlarda örtüşme vardır. Bu nedenle astım ve<br />

<strong>KOAH</strong>’ın tek bir hastalığın farklı yüzleri olduğunu iddia eden<br />

hipotezler ileri sürülmektedir. Kronik inflamatuar doku hasarının<br />

sonucu olarak gelişen benzer yapısal değişiklikler klinik<br />

örtüşme ile sonlanır ve bu hastalarda ayırıcı tanı imkansızlaşır.<br />

Örtüşme özellikleri sadece kalıcı değil aynı zamanda<br />

alevlenmelerde olduğu gibi geçici olarak da ortaya çıkabilir.<br />

Astım ve <strong>KOAH</strong>; hava yollarında kronik inflamasyon,<br />

periferik ve santral hava yollarında yeniden yapılanma (remodelling)<br />

ve sonuçta hava akımı kısıtlanması gelişmesi ile<br />

özetlenebilecek ortak karakteristiklere sahip hastalıklardır.<br />

Astım ve <strong>KOAH</strong>’ın spesifik özelliklerini aşağıdaki şekilde<br />

özetleyebiliriz.<br />

Astım;<br />

• Genellikle çocukluk döneminde başlayan alerjik bir hastalıktır.<br />

• Fizyolojik olarak tam geriye dönüşümlü hava akımı kısıtlanması<br />

ile karakterizedir.<br />

• Epizodik bir klinik seyir gösterir.<br />

• Prognoz genellikle iyidir.<br />

• Antiinflamatuar tedaviye iyi yanıt verir.<br />

Prof. Dr. Mecit Süerdem<br />

Selçuk Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Göğüs<br />

Hastalıkları AD, Konya<br />

<strong>KOAH</strong>;<br />

• Genellikle tütün dumanı hastalığa neden olur.<br />

• Orta veya ileri yaşta gelişir.<br />

• Tam olarak geriye dönüşümlü olmayan hava akımı kısıtlanması<br />

ile karakterizedir.<br />

14


• Akciğer fonksiyonlarında ilerleyici azalma<br />

gösterir ve prognozu kötüdür.<br />

• Erken ölüm nedenidir.<br />

Yukarıda belirtilen karakteristik özellikler astım<br />

ve <strong>KOAH</strong>’ın; fizyolojik ve anatomik özellikleri<br />

ile birbirinden çok farklı hastalıklar olduğunu<br />

gösterir. Ancak klinik pratikte bu iki hastalığı<br />

yukarıda tanımlanan uç özellikleri ile görmek<br />

her zaman mümkün değildir ve özellikle yaşlı<br />

popülasyonda olmak üzere astım ve <strong>KOAH</strong><br />

ayrımını yapmak her zaman mümkün olamaz.<br />

Geniş popülasyon çalışmaları, tanı kargaşasına<br />

dikkat çekerek solunum problemleri olan hastaların<br />

sıklıkla birden fazla obstrüktif akciğer hastalığı<br />

tanıları aldıklarını göstermiştir.<br />

“Astmatik bronşit” terimi, 1962 yılında American<br />

Thoracic Society (ATS) tarafından astım<br />

ve <strong>KOAH</strong> örtüşmesini tanımlamak için kullanılmıştır.<br />

Ancak son zamanlara kadar astmatik<br />

bronşit fenotipi üzerinde yeterince durulmamıştır.<br />

Son yayınlanan Kanada, Japonya ve İspanya<br />

rehberleri bu fenotip ve tedavi opsiyonlarına yer<br />

vermektedir. İspanya <strong>KOAH</strong> Rehberi <strong>KOAH</strong>-astım<br />

birlikteliği fenotipini “semptom ve bulgular<br />

olarak reversibilite artışına işaret eden fakat tam<br />

reversibl olmayan hava akımı obstrüksiyonu<br />

gösteren klinik durum” olarak tanımlar. Diğer<br />

rehberlerde ise “astmatik komponenti dikkat çeken<br />

<strong>KOAH</strong>” veya “<strong>KOAH</strong> ile komplike olan astım”<br />

şekillerinde tanımlamalar yapılmıştır.<br />

Artık özelliklerinin çoğu belirlenmiş olmasına<br />

rağmen henüz tam olarak tanımlanmamış<br />

bir klinik antite olan astım–<strong>KOAH</strong> birlikteliği<br />

fenotipi; “Asthma COPD Overlap Syndrome-ACOS”<br />

ismini almıştır. ACOS prevalans<br />

tahminleri nasıl tanımlandığına bağlı olarak değişkenlik<br />

gösterir. Yayınlanmış kaynaklara bakarak<br />

ACOS’un obstrüktif akciğer hastalıklarının<br />

%13-25’inden sorumlu olduğunu söyleyebiliriz.<br />

California Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Kliniği<br />

raporlarına göre; tedavisi ve kontrolü zor olan<br />

astımlı hastaların %24.3’ünde <strong>KOAH</strong> birlikteliği<br />

bulundu. Yine bu klinik raporunda obstrüktif<br />

akciğer hastalıkları prevalans değerleri; astım<br />

%34.2, <strong>KOAH</strong> %43.4, ACOS %15.8 ve diğerleri<br />

(bronşektazi, bronşit, bronşiolit, kistik fibrozis)<br />

%6.6 olarak belirtildi.<br />

15


derleme<br />

Fenotipler gözlenebilen klinik özelliklere,<br />

endotipler ise altta yatan fonksiyonel veya patolojik<br />

mekanizmalara dayalı gruplandırmadır.<br />

Endotipler, fenotiplere eşdeğer olmayacak şekilde<br />

birbirinden çok farklı hastalık durumlarını<br />

yansıtır fakat ilişkili fenotiplerin gruplarında<br />

kümeleşebilir. ACOS astım ve <strong>KOAH</strong> ile ilişkili<br />

fenotip olarak kabul edilmesine rağmen ACOS<br />

endotipleri tam olarak bilinmemektedir.<br />

ACOS hastalarında, <strong>KOAH</strong>’lı hastalara oranla<br />

daha genç yaşta olmalarına ve daha az sigara<br />

içmelerine rağmen daha sık ve şiddetli alevlenmeler<br />

görülür. Tablo 1’de ACOS hastalarının temel<br />

özellikleri gösterilmiştir. ACOS hastalarının<br />

kliniği tek başına astım veya <strong>KOAH</strong> ile kıyaslandığından<br />

daha kötüdür. COPD Gene çalışması<br />

bu hastaların, benzer FEV 1<br />

değerlerine sahip<br />

diğer hastalara oranla daha sık ve şiddetli alevlenme<br />

geçirdiklerini ve yaşam kalitelerinin çok<br />

daha şiddetli bozulduğunu gösterdi. Astım ile<br />

<strong>KOAH</strong>’ın birlikte bulunması daha sık hospitalizasyon<br />

ve acil başvurusu gerektirir. Third National<br />

Health and Nutrition Examination Survey<br />

(NHANES III) verileri ACOS hastalarında tek<br />

başına astım veya <strong>KOAH</strong>’a oranla mortalite riskinin<br />

daha yüksek olduğunu gösterdi.<br />

ACOS’u tanımlamak için yazılmış olan bir<br />

konsensus dokümanında, aşağıdaki majör ve<br />

minör kriterlerden iki majör ve iki minör kriterin<br />

kullanılması tavsiye edilmiştir.<br />

Majör kriterler;<br />

• Bronkodilatör sonrasında FEV 1<br />

’de >%15 ve<br />

>400 ml artış<br />

• Balgam eozinofilisi<br />

• Astım hikayesi<br />

Tablo 1: ACOS hastalarının özellikleri.<br />

>40 yaş (Genellikle 50–65 yaş)<br />

Sigarayı bırakmış veya içiyor (>10 paket.yıl)<br />

Egzersiz kısıtlı<br />

Atopisi var<br />

Rinosinüzit<br />

Reflü<br />

Aralıklı veya kronik orta-şiddetli hava akımı obstrüksiyonu<br />

FEV 1<br />

/FVC 25–50 ppb<br />

Statik hiperinflasyon<br />

Alevlenmeler >3–5/yıl<br />

Sık gece uyanması (≥4/haftada)<br />

Hava yolu inflamasyonu: eozinofiller, nötrofiller, CD4+ TL, CD8+ TL<br />

Düz kas hiperplazisi/hipertrofisi ± amfizem<br />

Peribronşioler fibroziz<br />

16


Minör kriterler;<br />

• Total IgE artışı<br />

• Atopi hikayesi<br />

• Bronkodilatör sonrasında FEV 1<br />

’de >%12 ve<br />

>200 ml artış<br />

Ancak bu kriterlerin duyarlık ve özgüllükleri<br />

zayıftır. Çünkü hava yolu eozinofilisi astım için<br />

spesifik değildir ve <strong>KOAH</strong>’da da görülebilir ve<br />

<strong>KOAH</strong> hastalarında da klinik olarak önemli<br />

bronkodilatör yanıt (≥%15) elde edilebilir.<br />

Zeki AA ve arkadaşlarının 2011 yılında yayınladıkları<br />

raporda, ACOS aşağıdaki iki fenotipden<br />

biri olarak tanımlanmıştır.<br />

• Amfizemli veya amfizemsiz veya karbon monoksit<br />

difüzyon kapasitesinde (DLco) azalma<br />

( 10 paket.yıl<br />

• Postbronkodilatör FEV 1<br />


literatür özetleri<br />

Akciğer Kanseri İçin Gen Temelli Risk<br />

Tahmininin Klinik Uygulamaları ve <strong>KOAH</strong>’ın<br />

Merkezi Rolü<br />

Çeviren: Yard. Doç. Dr. Gazi Gülbaş<br />

İnönü Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD, Malatya<br />

Clinical applications of gene-based risk prediction<br />

for lung cancer and the central role of chronic<br />

obstructive pulmonary disease. Mini review article<br />

Young RP, Hopkins RJ and Gamble GD.<br />

Frontiers in Genetics 2012;3:1-7 Doi:10.3389/<br />

fgene.2012.00210.<br />

<strong>KOAH</strong> EPİDEMİYOLOJİSİ<br />

<strong>KOAH</strong>, FEV 1<br />

değerindeki azalmanın spirometrik ölçümüne<br />

dayalı kalıcı hava akımı kısıtlanmasıyla karakterizedir.<br />

Hem prospektif hem de kesitsel çalışmalarda,<br />

sigara içenlerin %20-30’unda <strong>KOAH</strong> tespit edilirken,<br />

geriye kalanların normal akciğer fonksiyonlarına sahip<br />

oldukları tahmin edilmektedir. Sigara içenler sigaraya<br />

maruz kalma dozuna göre tabakalandırıldığında, tahmin<br />

edilen FEV 1<br />

değeri, hafif içicilerde tek katmanlı<br />

(unimodal) dağılım gösterirken, ağır içicilerde üç katmanlı<br />

(trimodal) dağılım gösterdiği tespit edilmiştir.<br />

Bu dozdan bağımsız trimodal dağılım, <strong>KOAH</strong>’lı duyarlı<br />

içicileri ve sigaranın etkilerine dirençli sağlıklı içicileri<br />

tanımlar. Bu tespit, 3-4 dekat ağır sigara dumanına maruziyetten<br />

sonra, sigaraya dozdan bağımsız olarak bir<br />

diferansiyel cevabın gözlemlenebileceğini ortaya koymaktadır.<br />

Sigaraya verilen bu dozdan bağımsız cevap,<br />

genetik yapıdaki değişikliklerin kişinin sigaraya cevabının<br />

farmakogenetik etkisi ile izah edilebilir. Bu gözlemler,<br />

<strong>KOAH</strong>’ın genetik olarak duyarlı kişilerde uzun<br />

yıllar sigaraya maruz kalma neticesinde oluştuğunu<br />

düşündürmektedir. Böyle bir gözlem, iki farklı fenotipi<br />

tanımlayan kompleks hastalıklar alanında eşsizdir.<br />

Hassas fenotip <strong>KOAH</strong>’lı içiciler iken, dirençli fenotip<br />

normal akciğer fonksiyonu görülen içicilerdir. <strong>KOAH</strong><br />

tanısı konan hastaların %80-90’ı önemli ölçüde sigaraya<br />

maruz kalsa da, ya kronik astımı olan ya da kronik<br />

olarak diğer hava kirleticilere maruz kalan %10-20’lik<br />

hasta grubu da vardır. İkizlerde yapılan çalışmalar, genetik<br />

faktörlerin hava akımı kısıtlanması üzerine olan<br />

etkisinin %40-75 gibi değişen oranlarda olduğunu göstermektedir.<br />

Pek çok diğer hastalık veya fizyolojik durumla<br />

karşılaştırıldığında, solunum fonksiyonlarının<br />

güçlü bir genetik özelliğe sahip olduğunu akla getirir.<br />

<strong>KOAH</strong>’daki FEV 1<br />

düşüşünün önemli genetik etki altında<br />

olduğunu gösteren çalışmalar olsa da, sigara KO-<br />

AH’ın gelişiminde kritik role sahip çevresel etkendir.<br />

Kompleks hastalıklarda genetik ilişkiyi tekrar gösterememenin,<br />

az örnek sayısı, çalışma dizaynındaki<br />

farklılıklar, özellikle hastalık ve kontrol fenotipi tanımlamadaki<br />

değişiklikler, değişken yaşın etkisi ve çevresel<br />

maruziyetlerin fenotipik ifadesi gibi faktörlerden kaynaklandığına<br />

inanılmaktadır.<br />

AKCİĞER KANSERİ EPİDEMİYOLOJİSİ<br />

<strong>KOAH</strong> gibi akciğer kanserlerinin de %85-90’ının sigaraya<br />

maruziyetten kaynaklandığı söylenebilir. Sigara<br />

içme, akciğer kanserine yakalanmada temel etken<br />

iken, diğer faktörler de vardır. Yaş, akciğer kanserinde<br />

önemli bir faktördür. Sigara içmeyenlerle karşılaştırıldığında<br />

yaşlı sigara içenlerde özellikle 60 yaşından<br />

sonra artmış bir risk vardır. Yaş ve paket-yıl sayısı çok<br />

değişkenli analizlerde azalan FEV 1<br />

ile karşılaştırıldı-<br />

18


ğında, azalan FEV 1<br />

(<strong>KOAH</strong>) 5 kat daha fazla akciğer<br />

kanserine yakalanma riskine yol açarken, yaş, paket-yıl<br />

sayısı için bu oran 2-3 kattır. Aslında prospektif<br />

çalışmalar <strong>KOAH</strong>’ın bütün vakaların %65-70’inde<br />

akciğer kanserinden önce tespit edildiğini göstermektedir.<br />

Eğer Bilgisayarlı Tomografi (BT) tanılı amfizem<br />

değerlendirilirse, kanser vakalarının %85-90’ının, ya<br />

spirometri tanımlı <strong>KOAH</strong> ya da BT tanılı amfizemli<br />

olduğu görülür. Akciğer kanseri için diğer risk faktörleri<br />

arasında mesleki toza maruziyet (asbest kömür ve<br />

silika), düşük vücut kitle indeksi (VKİ) ve eğitim seviyesi<br />

yer alır. Akciğer kanseri vakalarının -kadınlarda<br />

ağırlıklı olmak üzere- %10-15’i sigara içmeyenlerden<br />

oluşuyorken, diğer hava kirleticilerine maruziyetin<br />

(pasif sigara dumanı veya yiyecek dumanı) ne derece<br />

rol oynadığı henüz belli değildir. Günümüzde katkıda<br />

bulunan genlerle ilgili herhangi bir net sonuç çıkarmak<br />

için yeterince genetik çalışma bulunmamaktadır.<br />

Diğer netlik kazanmayan alan ise akciğer kanseri histolojik<br />

alt tipler ile genetiğin ilişkisidir.<br />

<strong>KOAH</strong>’ın aksine, ikizlerde yapılan çalışmalar, akciğer<br />

kanserinde hereditenin rolünün vakaların sadece<br />

%15-20’sinde olduğunu göstermektedir. Sigara içme<br />

öyküsü ve <strong>KOAH</strong>’a yatkınlık gibi diğer faktörler de<br />

önemlidir. Ancak aile hikayesini değerlendiren detaylı<br />

çalışmalar, akciğer kanseri tanılı birinci dereceden bir<br />

akrabanın varlığının akciğer kanseri riskini 1.5-2 kat<br />

artırdığını göstermektedir. Bir görüş, aile hikayesinin<br />

genetik riskin çok iyi bir belirteci olduğunu savunmasına<br />

rağmen, diğer görüş ise bunun eşlik eden sigara içme<br />

öyküsünün rolünün göz ardı edilmesine yol açacağını<br />

ve pozitif aile hikayesinin vakaların sadece %20’sinde<br />

karşımıza çıkacağını ileri sürer. Bu durum, %30-40 pozitif<br />

aile hikayesine sahip <strong>KOAH</strong>’a ters düşmektedir.<br />

BT’nin akciğer kanserinde görüntüleme yöntemi<br />

olarak kullanılmasıyla birlikte, akciğer kanserinde<br />

<strong>KOAH</strong>’ın rolüne de giderek artan bir ilgi olmuştur.<br />

Birkaç BT tarama çalışması akciğer kanserinde spirometre<br />

tanımlı FEV 1<br />

ve BT’ye dayalı amfizemin önemine<br />

dair bulgular bildirmiştir. Her ne kadar moleküler<br />

çalışmalar akciğer kanserinin gelişiminde bu süreçlerin<br />

her ikisini gösterse de, akciğer kanserine yatkınlıkta<br />

azalan FEV 1<br />

ve amfizemin önemi ile ilgili tartışmalar<br />

devam etmektedir. Günümüzde sadece bir çalışma,<br />

vakaların %70’inde spirometre tanımlı <strong>KOAH</strong><br />

ile BT’ye dayalı amfizem tanılarının örtüştüğünü ve<br />

akciğer kanserinin giderek artan riski ile bağımsız olarak<br />

ilişkili olduğunu göstermiştir. Buradan <strong>KOAH</strong>’a<br />

yatkın olmanın -içilen sigara miktarından bağımsız-<br />

akciğer kanserine yatkın olmada en önemli belirteç<br />

olduğu sonucu çıkartılabilir.<br />

ÖRTÜŞEN GENETİK VARYANTLAR VE<br />

MOLEKÜLER BİYOLOJİ<br />

Geçtiğimiz 4 yıl içerisinde akciğer kanseri veya KO-<br />

AH’ın kapsamlı gen analiz (GWA) çalışmaları yayınlanmıştır.<br />

Geçtiğimiz 40 yılın epidemiyolojik çalışmaları<br />

ile tutarlı olan akciğer kanseri gen ilişkili çalışmaların<br />

hiçbiri, <strong>KOAH</strong>’ın olası rolünü tam olarak<br />

değerlendirmemiştir. Akciğer kanseri ile <strong>KOAH</strong> arasındaki<br />

yakın ilişki esas alınacak olursa, akciğer kanseriyle<br />

ilişkili genetik bağlantıların aslında <strong>KOAH</strong> ile<br />

ilişkili olduğu söylenebilir. Akciğer kanseri vaka serilerinde<br />

<strong>KOAH</strong>’ın görülme sıklığı yaklaşık %65-70’dir<br />

ve sigara içimi seçilmemiş kontrol grubunda ise yaklaşık<br />

%20’dir. Bu <strong>KOAH</strong>’ın rutin olarak ölçülmediği<br />

bir akciğer kanseri vaka kontrol çalışmasında rapor<br />

edilen bulguların akciğer kanseri ile ilgili yanıltıcı bir<br />

şekilde katkı sağlayabileceği anlamına gelmektedir.<br />

Bu durumun aslında <strong>KOAH</strong> ile bağlantılı olması ihtimali<br />

yüksektir.<br />

Sigara içen 3 grubu [akciğer kanserli, normal fonksiyonlara<br />

sahip olanları (sigaraya dirençli) ve <strong>KOAH</strong>’lıları]<br />

karşılaştıran bir çalışmada en önemli akciğer kanseri<br />

tek nükleotid polimorfizmi (SNP) ve allelinin genotip<br />

sıklığı araştırılmıştır. Bu 3 grup içerisinde nikotinik reseptör<br />

geninin alleline neden olan akciğer kanserinin<br />

sıklığını karşılaştırarak, hastalık allelinin önceden var<br />

olan <strong>KOAH</strong>’a sahip akciğer kanserlilerde ve <strong>KOAH</strong>’lılarda<br />

arttığı bulunmuştur. İstatistik olarak anlamlı olmamakla<br />

birlikte, bu hastalık allelinin sıklığı, sadece<br />

akciğer kanserine sahip olanlarda hafif fazla olduğu<br />

saptanmıştır. Enteresan bir şekilde GWA çalışmaları<br />

tarafından gösterilen genlerin tamamı akciğer epiteli<br />

tarafından eksprese eden proteinleri şifreler ve çeşitli<br />

inflamatuar yolaklarda bulunur.<br />

Bir tarafta bu sonuçları doğrulamak için daha fazla<br />

çalışmaya ihtiyaç varken, şimdiye kadarki çalışmalar<br />

<strong>KOAH</strong>’ın altında yatan moleküler yolakların akciğer<br />

kanseri gelişimi ile ilgili de olabileceğini ima etmektedir.<br />

Bu çalışmalar akciğer kanseri ile <strong>KOAH</strong>’ın yakından<br />

ilişkili olarak düşünülmesi gerektiğini işaret ederken,<br />

gelecekte planlanacak akciğer kanseri çalışmalarına<br />

önemli tavsiyeler sunmaktadır. Özetlenecek olursa,<br />

yapılan GWA çalışmaları <strong>KOAH</strong> ile akciğer kanserlerinin<br />

oluşumunda rol alan genlerin örtüştüğüne ve bu<br />

19


literatür özetleri<br />

değişikliklerin birkaç inflamatuar yolağı işaret ettiğine<br />

dair güçlü deliller bulmuştur.<br />

Yukarıda tarif edilen bulgulara ilaveten, hem akciğer<br />

kanseri hem de <strong>KOAH</strong>’ın gelişiminden sorumlu olan<br />

hücreleri işaret eden yolaklar üzerine giderek artan bir<br />

ilgi vardır. Günümüzde sigara içimi kısmen genetik ve<br />

sistemik dolaşımdan kaynaklanan makrofajlar ve nötrofiller<br />

tarafından sürdürülen uzamış veya abartılı bir<br />

inflamatuar duruma yol açar. Doğuştan gelen bu bağışıklık<br />

hücreleri bir epitelyal süreci ve değişen derecelerde<br />

epitelyumun aşırı mukus ürettiği, hava yollarının<br />

fibrotik olduğu ve alveollerin harabiyetini, mezenkimal<br />

hücre yeniden yapılanmasını içeren bir oluşumu<br />

yönetirler. Her ne kadar gerçek mekanizma henüz<br />

anlaşılmasa da, ilk deliller bu süreçlerin aşırı büyüme<br />

faktörleri ve matriks metalloproteinaz aktivitesinden<br />

kaynaklandığını düşündürmektedir. Akciğer kanseri<br />

ve <strong>KOAH</strong>’ın altında yatan gerçek yolakların veya her<br />

ikisinin genetik epidemiyolojik çalışmalarla daha fazla<br />

aydınlatılması gerekmektedir.<br />

GENETİK DEĞİŞİKLİKLERİ BİRLEŞTİREREK<br />

AKCİĞER KANSERİ İÇİN RİSK TAHMİNİ<br />

Çok sayıda grup, akciğer kanseri için çeşitli risk faktörleri<br />

geliştirmişlerse de, ancak sadece 2 tanesi kendi<br />

risk algoritmalarının parçası olarak genetik belirteçleri<br />

(SNP) kullanmışlardır. Akciğer kanseri riskini tespit etmek<br />

için, Bach tarafından ilk non-gen modeli sadece<br />

yaş, paket-yıl sayısı ve asbest maruziyetini kullanmıştır.<br />

Bu sadece tahminsel kullanım ile sınırlı bir yaklaşımdır.<br />

Spitz ve ark. kullandığı, non-gen risk modelleri, bir risk<br />

değişikliği olarak yaş faktörünü göz ardı ederken, Field<br />

ve ark. <strong>KOAH</strong>’ı da göz ardı etmişlerdir. Bu son model<br />

yaş, paket-yıl, mevcut sigara içme durumu, <strong>KOAH</strong>,<br />

aile hikayesi, toz maruziyeti, akciğer filmi ve VKİ’yi<br />

içerir. Benzer şekilde genetik belirteçleri de içine alan<br />

risk faktörlerinin katkısı modeldeki diğer değişkenler<br />

ve üzerinde çalışılan topluluğa bağlıdır. Tammengi’nin<br />

açık bir şekilde gösterdiği şey bu değişkenleri birleştirmenin<br />

yaşın, sigara içmenin ve <strong>KOAH</strong>’ın modelde ne<br />

kadar önemli olduğuna dikkat çeken ve büyük tahmin<br />

edilebilirliği başarmasıdır. Bütün modellerde yaş en<br />

önemli değişkenlerden biridir. Muhtemel etkenler ya<br />

sigara içmenin kümülatif etkileri ya da bu riskin katlanarak<br />

arttığı zaman olan 60 yaşın üzerindekiler veya<br />

sigara içmeyenlerin üzerindeki akciğer kanseri riskinin<br />

bulunduğu yaş olan yaklaşık 40’lı yaşlarda bağışıklık<br />

sisteminin yetersizliğidir. Spitz’in modelinin yaştan,<br />

Field’in modelinin <strong>KOAH</strong>’dan yoksun olmasının yanı<br />

sıra, genetik faktörlere de yer verilmemiştir.<br />

Bizim (Young ve ark.) modelimiz akciğer kanseri ve<br />

<strong>KOAH</strong>’ı gösterecek GWA çalışmaları ile tanımlanmış<br />

genleri içerir. Bu diyabetliler için bir risk modelinde<br />

obezite genlerini veya kalp krizi için bir risk modelinde<br />

kolesterol genlerini içermesi ile benzerdir. Diğer<br />

risk modellerinin aksine bizim modelimiz gelir düzeyi<br />

düşük geniş çaplı ağır sigara içicilerini karşılaştırarak<br />

geliştirilmiştir. Bu sigara içicileri kullanarak akciğer<br />

kanseri ve <strong>KOAH</strong> gelişimine hassas olan genleri içerdiğini<br />

gösteren ilk çalışmadır. Her ne kadar bu sezgisel<br />

gözükse de, önemli olan <strong>KOAH</strong> üzerine etkisi olan<br />

bazı genler ve akciğer kanseri için de koruyucu etkilere<br />

sahip bazı genler bulmamızdır. Bu koruyucu genlerin<br />

katkısı en az genetik risk ve en çok genetik risk taşıyan<br />

içicileri ayırt etmeye yardım ettiği için bu risk modelinde<br />

çok önemlidir.<br />

Yukarıda tarif edilen çoğu risk modelinin önemli bir<br />

kısıtlaması, sigara içmeyenleri veya hafif içicileri içeren<br />

popülasyonlarda geliştirilmiş olmalarıdır. Bu insanlar<br />

model gelişimine dahil edildiklerinde sigara öyküsü<br />

gibi faktörler eğer sadece ağır içiciler rol gelişimine dahil<br />

edilecek olursa gerçekte olacağından daha önemli<br />

olur. Gen penetransı üzerine kritik etkilere sahip olan<br />

sigara maruziyet miktarı, genetik faktörler (SPN ve aile<br />

hikayesi gibi) ve <strong>KOAH</strong> varlığının etkilerini azaltabilir.<br />

Bu gruplarda akciğer kanseri riski BT taraması gibi<br />

erken tanı stratejilerine dahil edilemeyecek kadar düşüktür.<br />

Ağır sigara içicisi yüksek riskli gruplarda önerilen<br />

BT taramaları, düşük riskli grupları kapsayan daha<br />

geniş popülasyonlarda geliştirilen akciğer kanseri risk<br />

modellerinde uygulanmayabilir.<br />

SİGARA BIRAKMA VE BT TARAMALARINDA<br />

AKCİĞER KANSERİ RİSK MODELİNİN KLİNİK<br />

UYGULAMASI<br />

Günümüzde bahsi geçen akciğer kanseri, tüm kanser<br />

ölümlerinin %20-30’unu oluşturur. Bu oran 1900’lerden<br />

önce oldukça seyrekti. Bu da bize akciğer kanseri<br />

gelişiminde sigaranın önemli rolünü hatırlatır. Ancak<br />

genetik yapı da, hangi sigara içicisinin <strong>KOAH</strong> ve akciğer<br />

kanseri gelişimine yüksek derecede hassas veya dirençli<br />

olduğunu saptamada önemlidir. Bu yatkınlığın temelini<br />

oluşturan genetik faktörler, birkaç genetik lokusu<br />

tanımlayan GWA çalışmaları sayesinde günümüzde<br />

20


daha iyi anlaşılmaktadır. İyi olan yönü, her iki hastalığın<br />

sigara içenler 40 yaşından önce sigarayı bırakırlarsa<br />

büyük oranda önlenebilmesidir. Benzer şekilde bozulan<br />

akciğer fonksiyonunun <strong>KOAH</strong> veya akciğer kanserine<br />

dönüşmesi eğer bu yatkınlığa sahip sigara içenler, aşırı<br />

düzeyde akciğere hasar verilmeden önce sigarayı bırakırsa<br />

büyük ölçüde geciktirilebilir. Bu gen tabanlı risk<br />

testleri yaşamın erken dönemlerinde yapılırsa yüksek<br />

riskli sigara içicilerinin sigarayı erken yaşta bırakmaları<br />

bu hastalıkların gelişimini önemli ölçüde azaltacaktır.<br />

Eğer gözlemlerimiz doğruysa, (yani <strong>KOAH</strong> oluşumunda<br />

temel rol oynayan patojenik süreçlerin aynı zamanda<br />

akciğer kanserine yakalanma hassasiyeti doğru ise)<br />

bu durumda öncekinin önlenmesi (<strong>KOAH</strong>) sonrakinin<br />

(akciğer kanseri) gelişimini de önleyecektir.<br />

Sigara bırakma ile ilgili son bir görüşe göre genetik<br />

testler bırakma motivasyonunu artırabilse de, bu<br />

testlerin akciğer kanserine yatkın olgularda sigara bırakmaya<br />

yardımcı olduğuna dair kesin kanıt yoktur.<br />

Ancak bu sonuç sigara içenlerin pozitif veya negatif<br />

olarak tahsis edildiği ve testin belirttiği riskin küçük<br />

olduğu tek belirteç testleri üzerine kuruludur. Kapsamlı<br />

olmayan bir çalışmada genetik test yaptıran bu<br />

içiciler hem 6 hem de 12 ayda artmış bırakma oranına<br />

sahip olmuşlardır. Maalesef bu açıdan veriler yetersizdir.<br />

Sigara içenin nikotin replasman tedavisinin yerini<br />

alan ve sigara bırakma oranını artırabilen akciğer kanseri<br />

için çok değişkenli gen temelli risk testini Young<br />

ve ark. geliştirmiştir (Şekil 1). Eski tek belirteç testleri<br />

ile karşılaştırılan bu testin önemli farkı, tek belirteçli<br />

testlerde negatif olarak verilen risk, çok değişkenli<br />

testte sigara içenlerde belli düzeyde, sigara içmeyenlerde<br />

ise düşük düzeyde risk olarak ifade ediliyor olmasıdır.<br />

Gen tabanlı testin faydalı etkisi, motivasyonu<br />

artırmaya ve gerçekçi olmayan iyimserliğin çürütülmesine<br />

yardım edecektir.<br />

Şekil 1. Çok değişkenli risk modeli: hedeflenmiş maliyet etkin BT taraması için sigara<br />

içicilerinde en yüksek akciğer kanseri riskini tanımlamak için. (AC: akciğer, CA:<br />

kanser, SNP: tek nükleotid polimorfizmi, VKİ: vücut kitle indeksi)<br />

21


literatür özetleri<br />

National Lung Screening Trial (NLST)’ın son yaptığı<br />

yayın akciğer kanseri için yüksek riskli içicilerde, BT<br />

taramalarının akciğer kanseri ölüm oranını %20 azaltacağını<br />

göstermektedir. Çalışmaya alınma kriteri yaş ve<br />

paket-yıl esasına dayanıyordu. Ancak bu kriterleri karşılamadığı<br />

için akciğer kanserli hastaların %50’sinden<br />

fazlası çalışma dışında kalmıştır. Son görüşler, kanser<br />

taraması için yaş ve paket-yıl kriterinin genişletilmesi<br />

gerektiğini ve en yüksek riskli sigara içicilerini tanımlamak<br />

için çok değişkenli (multivariete) yaklaşımın kullanılması<br />

gerektiğini önermektedir.<br />

Genetik epidemiyolojideki son gelişmelerle birlikte,<br />

<strong>KOAH</strong>’ın ve akciğer kanserinin oluşumunda rol oynayan<br />

tanımlanmış çok sayıda genetik lokus vardır. Bu genlerin<br />

pek çoğunun örtüştüğü tanımlanmıştır ve klinik değişkenlerle<br />

birleştirilerek akciğer kanseri risk modelinde<br />

kullanılabilir. Daha da önemlisi, bu gene tabanlı risk<br />

modeli, gen tabanlı olmayan risk modellerinde faydası<br />

gösterilememiş, sigara bağımlılığında risk azaltıcı aktivitelerde<br />

etkili olabilir. Bir tarafta bu son bulguları doğrulamada<br />

daha fazla çalışma gerekirken, diğer yandan<br />

akciğer kanseri duyarlılığını tespit etmek için gen temelli<br />

risk modellerini tespit etmenin ve kanıta dayalı risk azaltıcı<br />

aktiviteleri sigara içenlerde kullanmanın eşiğindeyiz.<br />

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ve<br />

Gastroözofageal Reflü Arasındaki İlişki:<br />

Ulusal Kesitsel Bir Kohort Çalışması<br />

Çeviren: Dr. Levent Cem Mutlu<br />

Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD, Tekirdağ<br />

Association between chronic obstructive<br />

pulmonary disease and gastroesophageal reflux<br />

disease: a national cross-sectional cohort study<br />

Jinhee Kim, Jin Hwa Lee, Yuri Kim, Kyungjoo<br />

Kim, Yeon-Mok Oh, Kwang Ha Yoo, Chin Kook<br />

Rhee, Hyoung Kyu Yoon, Young Sam Kim, Yong<br />

Bum Park, Sei Won Lee and Sang Do Lee<br />

BMC Pulmonary Medicine <strong>2013</strong>, 13:51<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (<strong>KOAH</strong>) atakları<br />

hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemenin<br />

yanı sıra artmış mortalite ve morbidite ile ilişkili olan<br />

solunum fonksiyonlarındaki düşüşü de hızlandırmaktadır.<br />

Gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH) kronik<br />

öksürüğün en sık nedenlerinden biri olmanın yanı<br />

sıra <strong>KOAH</strong> atakları için potansiyel bir risk faktörüdür.<br />

GÖRH bronşiyal reaktivite ve mikroaspirasyonları artırmaktadır.<br />

Pulmoner aspirasyonları önlemede laringofaringeal<br />

duyarlılık önemli yer tutmaktadır. Öksürüğü<br />

ve GÖRH olanlarda laringofaringeal duyarlılık<br />

sağlıklı kişilere göre azalmıştır. <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda<br />

diyaframın düzleşmesi, artmış intraabdominal basınç<br />

ve negatif intratorasik basınç GÖR’yi artırabilmektedir.<br />

Diğer taraftan teofilin ve inhale beta-2 agonistler alt<br />

özofagus sfinkter basıncını düşürerek GÖR’yi artırmaktadır.<br />

Daha önce yapılan çalışmalar <strong>KOAH</strong> ataklarının<br />

GÖRH ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.<br />

Çalışmada şu üç soruya yanıt aranmaktadır:<br />

1. <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda GÖRH prevalansı<br />

2. <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda hangi faktörlerin GÖRH ile ilişkisi<br />

olduğunu araştırmak<br />

3. Diğer karıştırıcı faktörler çıkarıldıktan sonra GÖRH’nin<br />

<strong>KOAH</strong> atakları ile ilişkisini ortaya çıkarmak<br />

METOD<br />

Çalışma 1 Ocak 2009 ile 31 Aralık 2009 tarihleri arası<br />

Kore ulusal sağlık sigortası veri tabanı kullanılarak 40<br />

yaş üzeri Korelilerde gerçekleştirilmiştir. Çalışma has-<br />

22


ta ICD 10 kodlama sistemine göre <strong>KOAH</strong> tanısı alan<br />

40 yaş üstü hastalar çalışmaya dahil edilirken, kanser,<br />

serebrovasküler hastalık, hiatal herni, gastrik cerrahi,<br />

Zollinger-Ellison sendromu, sistemik skleroz, akalazya,<br />

pilorik obstrüksiyon, obezite, alkolik karaciğer hastalığı<br />

ve asit tanısı alan hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Çalışmada,<br />

39,987 <strong>KOAH</strong>’lı hasta birden fazla kez GÖRH<br />

nedeniyle doktora başvururken, 101,070 <strong>KOAH</strong>’lı hastada<br />

GÖRH izlenmemiştir.<br />

Hastaların, cinsiyet, yaş, sağlık sigorta tipi, hastane<br />

yatış hikayesi, yoğun bakım yatışı, acil servis başvuru<br />

sayısı, akciğer grafisi, bilgisayarlı toraks tomografisi,<br />

spirometrik değerleri, 24 saatlik özofageal pH monitörizasyonu,<br />

endoskopi, <strong>KOAH</strong> ciddiyeti ve komorbidite<br />

gibi bazal karakteristikleri kayıt edilmiştir.<br />

Hastaların kullandıkları inhaler, oral ve parenteral<br />

ilaçlar değerlendirmeye alınmıştır.<br />

SONUÇLAR<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda GÖRH prevalansı %28 (39,987/<br />

141,057) olarak bulunmuştur. Yaş, kadın cinsiyet, sağlık<br />

sigortası tipi, hastane yatışı ve acil servis başvurusu<br />

GÖRH ile ilişkili bulunmuştur. <strong>KOAH</strong> ve GÖRH olanlar<br />

komorbidite nedeniyle daha sık olarak hizmet almak<br />

üzere sağlık kuruluşlarına başvurmuşlardır. İnhale<br />

antimuskarinik ajanlar dışındaki pek çok <strong>KOAH</strong> ilacı<br />

GÖRH ile ilişkili bulunmuştur. Lojistik regresyon analizi<br />

GÖRH varlığının hastane yatışı ve sık acil başvurusu<br />

ile ilişkili olduğunu göstermiştir.<br />

TARTIŞMA<br />

Bu çalışma <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda GÖRH sıklığını ve ilişkisini<br />

araştıran ilk büyük çaplı ulusal çalışma olarak<br />

sunulmaktadır. <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda GÖRH prevalansı<br />

%28 olarak bulunmuş ve oran Kore genel popülasyonundaki<br />

yaklaşık %12’lik popülasyondan oldukça yüksektir.<br />

Sonuçlar daha önce Japonya’da yapılan çalışma<br />

ile benzer bulunurken, ABD’deki %32-37 ve İran’da<br />

bildirilen %53,6’lık orandan düşük olarak bulunmuştur.<br />

Ancak bu çalışmalardaki <strong>KOAH</strong> hasta sayısı daha<br />

düşüktür. Sonuçlar GÖRH’nin <strong>KOAH</strong>’ın yaygın bir komorbiditesi<br />

olduğunu desteklemektedir.<br />

Daha önce yapılan bir çalışmadan farklı olarak, mevcut<br />

çalışma antikolinerjiklerin GÖRH riskini azalttığı<br />

ya da en azından artırmadığı sonucuna varmıştır. Çalışmacıların<br />

hipotezi inhale antikolinerjiklerin öksürüğü<br />

baskılayarak GÖRH’yi azalttığı yönündedir. Çalışmada<br />

daha önce bildirilenlere benzer şekilde inhale kortikosteroidlerin<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda GÖR’yi artırdığı sonucuna<br />

varılmıştır. Tek başına LABA kullanımı Kore’de<br />

sınırlı olduğundan GÖRH üzerine etkisi konusunda bir<br />

sonuca varılamamıştır.<br />

Diğer farklı bir sonuç <strong>KOAH</strong> atağı nedeniyle yoğun<br />

bakım başvurusunun GÖRH ile ilişkili olmadığı sonucudur.<br />

Bunun olası nedeni ise GÖRH ve <strong>KOAH</strong>’ı olan<br />

hastaların daha sık olan öksürük, göğüste yanma semptomları<br />

nedeniyle sıklıkla planlanmamış hastane ve<br />

acil servis başvuruları olmasına bağlanmıştır. Diğer bir<br />

olası neden ise yoğun bakıma alınan hastalarda GÖRH<br />

olup olmadığı yönünde değerlendirmenin yapılmamış<br />

olabileceği olarak düşünülmüştür. Üçüncü bir olasılık<br />

ise proton pompa inhibitörlerinin öksürük gibi GÖRH<br />

semptomlarını azaltarak yoğun bakım ihtiyacını azaltması<br />

olarak öngörülmüştür. Daha önce yapılmış olan<br />

prospektif çalışmada GÖRH olmayan <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda<br />

proton pompa inhibitörlerinin <strong>KOAH</strong> atak sayısını<br />

azalttığı sonucuna varılmıştır.<br />

Çalışmanın kısıtlılıkları;<br />

• GÖRH tanısı ICD kodlarına göre yapılmış olup, hastaların<br />

sadece üçte birine tanısal tetkikler yapılmıştır.<br />

• <strong>KOAH</strong> tanısı ICD kodlarına ve hastaların kullandıkları<br />

ilaçlara göre yapılmıştır. Astımlı hastaları ekarte<br />

etmek için LTRA ve tek başına IKS ve SABA kullanan<br />

hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir. Buna rağmen<br />

hastaların bazıları astım olabilir.<br />

Sonuç olarak, GÖRH sık görülen bir komorbidite olup<br />

<strong>KOAH</strong> atağı ile ilişkilidir. <strong>KOAH</strong> tedavisinde antikolinerjikler<br />

dışında kullanılan ilaçlar GÖRH riski ile ilişkilidir.<br />

23


literatür özetleri<br />

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığında Kronik Ağrı<br />

ve Ağrı Tedavisi:<br />

Kesitsel bir çalışma<br />

Çeviren: Doç. Dr. Önder Öztürk<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD, Isparta<br />

Chronic pain and pain medication use in chronic<br />

obstructive pulmonary disease. A cross-sectional<br />

study<br />

Melissa H. Roberts, Douglas W. Mapel, Ann<br />

Hartry, Ann Von Worley, Heather Thomson.<br />

Annals ATS <strong>2013</strong>;10(4):290-298fgene.2012.00210.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nde ölüme neden olan hastalıklar<br />

arasında serebrovasküler hastalıkları (inme/felç)<br />

geçerek üçüncü sıraya yerleşen ve tıbbi olarak iş görmezliğe<br />

yol açan hastalıklar arasında ise beşinci sırada<br />

yer alan, kronik obstrüktif akciğer hastalığının (<strong>KOAH</strong>)<br />

prevalansının önümüzdeki 10 yılda özellikle kadınlar<br />

arasında artacağı öngörülmektedir. <strong>KOAH</strong> ciddi morbidite<br />

ve mortaliteye neden olmasına rağmen, hastaların<br />

yaşam kalitesinin düzeltilmesi gerektiği ne yazık ki daha<br />

geç idrak edilmiştir. <strong>KOAH</strong> hastaları, yaşam kalitesini<br />

etkilediği bilinen depresyon ve anksiyeteden şikayet etmektedirler<br />

(1,2,3). <strong>KOAH</strong> ile ilgili çalışmalarda, ağrının<br />

genel sağlık durumu ve yaşam kalitesine karar vermede<br />

önemli olduğu sıklıkla belirtilmektedir (4-6). <strong>KOAH</strong><br />

hastalarında ağrı prevalansının yüksek olduğu çok az<br />

sayıdaki çalışmada vurgulanmaktadır. Yakın zamanda<br />

Norveç’te yapılan kesitsel anket çalışmasında; benzer demografik<br />

özellik gösteren yetişkinlerin %34’ünde kronik<br />

ağrı bulunduğu, <strong>KOAH</strong> hastalarının ise %45’inin kronik<br />

ağrıdan şikayetçi olduğu tespit edilmiştir (7). Daha önce<br />

yapılan bir başka çalışmada ise, <strong>KOAH</strong> hastalarında yaş<br />

ve cinsiyet yönünden uyumlu kontrol grubuna göre narkotik<br />

analjeziklerin daha yüksek oranda kullanıldığı gösterilmiştir<br />

(8). <strong>KOAH</strong> hastalarının kısa etkili β 2<br />

agonist<br />

ve kortikosteroid ile karşılaştırıldığında ağrı için daha<br />

fazla ilaç kullandıkları bildirilmiştir (9).<br />

<strong>KOAH</strong> hastaları arasında ağrı şikayeti çok sık olmasına<br />

rağmen, <strong>KOAH</strong> tedavisi ile ilgili rehberlerde ağrı<br />

ile ilgili bir tartışma yer almamaktadır. GOLD (the Global<br />

Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease)<br />

rehberi, bu hastalık için uluslararası bir rehber olmasına<br />

rağmen, kronik ağrıdan bahsetmemekte ve opioidler<br />

yalnızca nefes darlığının tedavisinde yer almaktadır (3).<br />

Uluslararası diğer dört <strong>KOAH</strong> derneği de komorbidite<br />

olarak ağrıya veya tedavisindeki sorunlara değinmemektedirler<br />

(10). Fiziksel ağrı ile ilişkili olan Osteoatrit<br />

(OA) gibi diğer kronik hastalıklar da kronik ağrı riski<br />

yüksek olmasına rağmen, <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda kronik<br />

ağrı için artmış risk nedenleri belirsizliğini hala korumaktadır<br />

(8).<br />

Bu araştırmada; <strong>KOAH</strong> hastaları yaş ve cinsiyet yönünden<br />

benzer diğer kronik hastalıklarla karşılaştırılarak<br />

kronik ağrı prevalansı tanımlanmaya çalışılmıştır.<br />

Bu araştırmada incelenen hipotezler; 1) <strong>KOAH</strong> hastalarında<br />

kronik ağrı prevalansının <strong>KOAH</strong> dışındaki diğer<br />

kronik hastalıklara göre daha yüksek olması, 2) <strong>KOAH</strong><br />

hastalarının kontrol grubuna göre ağrı ile ilgili ilaçları,<br />

özellikle opioidleri daha fazla kullandığı, 3) <strong>KOAH</strong> hastaları<br />

arasında kronik komorbid durumların varlığına<br />

rağmen, <strong>KOAH</strong>’taki yüksek kronik ağrı prevalansının<br />

ve ağrı tedavisinin açıklanamaması.<br />

Araştırmanın örneklemi Amerika Birleşik Devletinin<br />

güneybatısında her yıl 220.000 kişiyi kapsayan ve<br />

bölgesel yürütülen Medicare ve Medicaid ticari programlarına<br />

ek olarak, bir bakım planı yürütülen üyelerden<br />

oluşmaktadır. Uluslararası hastalık sınıflaması<br />

kodlamasına göre (ICD-9-CM); kronik bronşit (491.<br />

xx), amfizem (492.xx) veya kronik hava yolu obstrüksiyonu<br />

(496) tanısı alan <strong>KOAH</strong> olguları veya Medicare ve<br />

Medicaid için kronik durum olarak tariflenen aşağıdaki<br />

hastalıklardan en az birinin olduğu durumlar: osteo<br />

veya romatoid artrit (OA/RA), iskemik kalp hastalığı,<br />

kalp yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, diyabet,<br />

kanser (kolorektal, endometriyum, meme, akciğer veya<br />

prostat), atriyal fibrilasyon, inme veya geçici iskemik<br />

atak, veya Alzheimer hastalığı ve ilişkili bozukluklar/<br />

24


senil demans olan hastalar araştırmaya alınırken, herhangi<br />

bir dışlama kriteri de uygulanmamıştır (11).<br />

<strong>KOAH</strong> ve karşılaştırılan gruplarındaki kişilerin zaman<br />

ve/veya sağlık kullanım türlerindeki farklılık nedeniyle<br />

karışıklığı en aza indirmek için bir sağlık olayına<br />

dayanarak eşleştirme yapılmıştır. Eşleştirme zamanında<br />

40 yaş ve üzerinde olan, en az 3 ayı eşleştirmeden<br />

önce olmak şartıyla 15 aydır sağlık desteği alan hastalar<br />

eşleştirme için seçilmiştir. <strong>KOAH</strong> hastalığı olmayan iki<br />

kişi <strong>KOAH</strong> hastalığı olan bir kişi ile eşleştirilmiştir. Olay<br />

türüne ek olarak (± 6 ay içinde hastaneden [IP] taburcu<br />

olan, polikliniğe [OP] ve acil servise [ED] başvuran kişiler)<br />

ağrıya neden olarak bilinen birçok faktör dikkate<br />

alınarak: yaş (±2 yıl), cinsiyet ve sağlık sigortası bilgilerine<br />

göre eşleştirme yapılmıştır. GOLD kriterlerine göre<br />

tanısı konan <strong>KOAH</strong> olguları arasından da rastgele 200<br />

kişi <strong>KOAH</strong> grubunu oluşturmak üzere seçilmiştir (3).<br />

Ağrı tedavisi başlanan (IP, OP, ED) veya poliklinikte<br />

ağrı tedavisi için reçete düzenlenmesi sırasında<br />

kullanılan ICD-9-CM tanı kodlarına göre hastalarda<br />

ağrı tanımlanmıştır. Ağrı ile ilgili tanımların birçoğu<br />

spesifik olması (migren, aşağı sırt ağrısı) ve birçoğunda<br />

ICD-9-CM kodları kullanılmaması nedeniyle, daha<br />

önceki rehberlerde ve çalışmalarda da kullanılan, 40<br />

yaşın üzerinde, çalışma süresince kısa veya uzun opioid<br />

reçete edilen kişilere dayanan ağrı ile ilişkili bir<br />

kod oluşturulmuştur (12-33). Tanı aşamasında ağrı<br />

beş sınıfa bölünerek incelenmiştir (nörolojik, inflamatuar,<br />

mekanik/sıkıştırıcı, kassal ve yaralanma ile ilişkili).<br />

Mekanik/sıkıştırıcı tipteki ağrı da ağrı yerine göre<br />

(boyun, sırt ve diğer) sınıflandırılmıştır. Ağrının tedavisinde<br />

kullanılan yöntemler ise 6 kategoride toplanmıştır:<br />

davranışsal (biofeedback), deneysel (düşük doz<br />

lazer tedavisi), girişimsel (injeksiyon, infüzyon gibi),<br />

ağrı tedavisi (orta şiddette sedasyon), fizyoterapi (akupunktur,<br />

fiziksel tedavi) ve uyarma (elektrik veya ses<br />

dalgaları ile uyarma) toplanmış. Polikliniklerde ağrı<br />

için düzenlenen tedaviler ise özel bir grupta incelenmiştir.<br />

Ağrı ile ilişkili tanıda kullanılan antikonvülzan<br />

ve antidepresan gibi ilaçlar, kronik ağrıdan kurtulmak<br />

için sıklıkla reçete edildiğinden, bu ilaçlar ağrı ile ilişkili<br />

bir tanı sonucu kullanılmışsa ağrı ile ilişkili tedavi<br />

olarak sınıflandırılmıştır (34).<br />

Eşleştirme yapmadan önce, araştırmaya dahil edilme<br />

kriterleri ve herhangi bir çalışmadaki kronik durumlarla<br />

ilgili kriterleri sağlayan 40 yaş ve üzerindeki popülasyonda<br />

ağrı prevalansı araştırıldıktan sonra, kadınlarda<br />

ve yaşlılarda ağrı daha artmış oranlarda gözüktüğünden<br />

yaş ve cinsiyete uygun eşleştirmeler yapılmış.<br />

Bireyler kesitsel yöntemle seçilirken, olayların takibi<br />

ile kronik ağrı tanımı yapılmıştır. Araştırmada eşleştirmeyi<br />

takiben 12 ay sonra ortaya çıkan ikinci bir olay<br />

kronik ağrının başlangıcı olarak kabul edilmiş. Kronik<br />

ağrı olayının devamlı olup olmadığına ise üç alanda<br />

(tanı, yöntem, ilaç) izlenerek karar verilmiş. Kronik ağrı<br />

için belirtilen süre içinde sonradan oluşan olaylar aynı<br />

olayın devamı olarak kabul edildi. Eğer olaylar arasında<br />

60 günlük bir süre geçmişse, kronik ağrının bittiği kabul<br />

edilerek, sonradan ortaya çıkan olay yeni bir ağrı olayı<br />

olarak değerlendirilmiş.<br />

Araştırmada <strong>KOAH</strong> grubunun <strong>KOAH</strong> olmayan<br />

gruba göre daha yaşlı olduğu saptandı (69.3’e 68.4).<br />

Her iki grup cinsiyet yönünden uyumlu olmasına<br />

rağmen, kronik hastalık grubunda cinsiyet yönünden<br />

dağılım farklılık göstermekteydi. <strong>KOAH</strong> grubunda<br />

Hispanik birey oranı az iken, kronik hastalık<br />

grubundaki “diyabet” grubunda bu oran daha fazla<br />

bulundu. <strong>KOAH</strong> grubunda <strong>KOAH</strong> olmayan gruba<br />

göre kronik durumların daha yüksek oranda görüldüğü<br />

saptandı (3.0’e 1.8 p


literatür özetleri<br />

da, <strong>KOAH</strong> grubunun daha yüksek oranda kısa etkili<br />

opioid (24.2’e 15.1, p


olarak ağrısı olan Norveçli <strong>KOAH</strong> hastalarında iskelet/<br />

kas hastalıkları ve osteoartritle birlikte daha fazla komorbid<br />

durumun olduğu görüldü. Ağrısı olan hastalar<br />

yüksek oranda daha kolay atak geçirmekte, uykuları<br />

öksürük ve/veya nefes darlığı ile bozulmakta, öksürük<br />

nedeniyle acı ve yorgunluk hissetmekteydiler (37).<br />

Çok az <strong>KOAH</strong> çalışmasında ağrı incelenmesine rağmen,<br />

SF-36 ve EuroQOL 5-D gibi bazı yaşam kalitesini<br />

ölçen çalışmalarda ağrı değerlendirilmesi yapılabilmektedir.<br />

Yaş ve beklenen FEV 1<br />

değeri uyumlu erkek ve kadın<br />

<strong>KOAH</strong> hastalarında yaşam kalitesini değerlendiren<br />

bir çalışmada, kadın hastalarda SF-36 değerinin ve SF-36<br />

ağrı değerinin istatistiksel olarak daha kötü olduğu gösterildi<br />

(38). Bu araştırmada FEV 1<br />

değeri ile ağrı arasında<br />

bir korelasyon gösterilemedi. ISOLDE çalışmasında<br />

SF-36’nın alt ölçekleri ile akciğer fonksiyonları arasında<br />

ters yönde korelasyon olmasına rağmen, vücut ağrısının<br />

azalan akciğer fonksiyonları ile korele olduğu gösterilememiştir<br />

(39). <strong>KOAH</strong> şiddetinin EuroQOL 5-D ile analiz<br />

edildiği bir çalışmada da ağrı değeri ile FEV 1<br />

arasında<br />

ilişki olduğu gösterilememiştir (40).<br />

Sonuç olarak, bu araştırmada <strong>KOAH</strong> hastalarında<br />

demografik özellikler ve komorbid durumlarla açıklanamayan<br />

yüksek oranda kronik ağrı ve opioid kullanımı<br />

olduğu gösterildi. <strong>KOAH</strong> yönetimi ile ilgili bu alan<br />

daha fazla sayıda araştırmanın yapılmasına layık olduğu<br />

gibi, tedavinin geliştirilmesi için de bir fırsat sunmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong> hastaları kaybettikleri akciğer fonksiyonlarını<br />

tamamen düzeltemezler. Fakat bu araştırma<br />

ağrı ve ağrı şikâyetleri için bir çok şeyin yapılabileceğini<br />

önermektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. NHLBI. Morbidity & mortality: 2009 chart book on cardiovascular,<br />

lung, and blood diseases [Internet]. Bethesda,<br />

MD: National Heart, Lung, and Blood Institute;<br />

2009 [accessed 2011 Oct 17]. Available from: http://<br />

www.nhlbi.nih.gov/resources/docs/2009_ ChartBook.<br />

pdf.<br />

2. Brault M. Americans with disabilities: 2005. In: current<br />

population reports [Internet]. Washington, DC:<br />

United States Census Bureau;2008 Dec. [accessed<br />

2012 Mar 31]. Available from: https://www. census.<br />

gov/prod/2008pubs/p70–117.pdf.<br />

3. GOLD. Global strategy for the diagnosis, management,<br />

and prevention of copd, global initiative for<br />

chronic obstructive lung disease (GOLD) [Internet].<br />

[updated 2011; accessed 2012 May 8]. Available<br />

from:www.goldcopd.org.<br />

4. Blinderman CD, Homel P, Billings JA, Tennstedt S,<br />

Portenoy RK. Symptom distress and quality of life in<br />

patients with advanced chronic obstructive pulmonary<br />

disease. J Pain Symptom Manage 2009;38:115–<br />

123.<br />

5. Paladini L, Hodder R, Cecchini I, Bellia V, Incalzi RA.<br />

The MRC dyspnoea scale by telephone interview to<br />

monitor health status in elderly COPD patients. Respir<br />

Med 2010;104:1027–1034.<br />

6. Kil SY, Oh WO, Koo BJ, Suk MH. Relationship between<br />

depression and health-related quality of life in older<br />

Korean patients with chronic obstructive pulmonary<br />

disease. J Clin Nurs 2010;19:1307–1314.<br />

7. Bentsen SB, Rustøen T, Miaskowski C. Prevalence<br />

and characteristics of pain in patients with chronic<br />

obstructive pulmonary disease compared to the<br />

Norwegian general population. J Pain 2011;12:539–<br />

545.<br />

8. Mapel DW, Hurley JS, Frost FJ, Petersen HV, Picchi<br />

MA, Coultas DB. Health care utilization in chronic<br />

obstructive pulmonary disease. A case-control study<br />

in a health maintenance organization. Arch Intern<br />

Med 2000;160:2653–2658.<br />

9. Mapel DW, Dutro MP, Marton JP, Woodruff K, Make<br />

B. Identifying and characterizing COPD patients in<br />

US managed care. A retrospective, cross-sectional<br />

analysis of administrative claims data. BMC Health<br />

Serv Res 2011;11:43.<br />

10. ATS/ERS. Standards for the diagnosis and management<br />

of patients with COPD [Internet]. Version 1.2.<br />

[updated 2005 Sept 8; accessed 2012 May 8]. Available<br />

from: http://www.thoracic.org/go/copd.<br />

11. Chronic Conditions Data Warehouse. Centers for Medicare<br />

and Medicaid (CMS) Chronic Condition Data<br />

Warehouse (CCW) condition categories [Internet].<br />

[accessed 2011 Oct 5]. Available from: http://www.<br />

ccwdata.org/cs/groups/public/documents/ document/ccw_conditioncategories.pdf.<br />

12. Davis J, Robinson R. Le, Xie. Incidence and impact of<br />

pain conditions and comorbid illnesses. J Pain Res<br />

2011;4:331–345.<br />

13. ICSI.org. Health care guideline: Assessment and management<br />

of chronic pain. Fourth edition [Internet].<br />

Bloomington, MN: Institute for Clinical Systems Improvement.<br />

[accessed 2011 Nov 10]. Available from:<br />

www.icsi.org.<br />

14. Dagenais S, Caro J, Haldeman S. A systematic review<br />

of low back pain cost of illness studies in the United<br />

States and internationally. Spine J 2008;8:8–20.<br />

15. Deyo RA, Cherkin D, Conrad D, Volinn E. Cost, controversy,<br />

crisis: low back pain and the health of the public.<br />

Annu Rev Public Health 1991;12:141–156.<br />

16. Edlund MJ, Steffick D, Hudson T, Harris KM, Sullivan<br />

M. Risk factors for clinically recognized opioid abuse<br />

and dependence among veterans using opioids for<br />

chronic non-cancer pain. Pain 2007;129:355–362.<br />

17. Hagen KB, Holte HH, Tambs K, Bjerkedal T. Socioeconomic<br />

factors and disability retirement from back<br />

pain: a 1983-1993 population based prospective study<br />

in Norway. Spine 2000;25:2480–2487.<br />

18. Vogt MT, Kwoh CK, Cope DK, Osial TA, Culyba M, Starz<br />

TW. Analgesic usage for low back pain: impact on health<br />

care costs and service use. Spine 2005;30:1075–<br />

1081.<br />

27


literatür özetleri<br />

19. Luo X, Pietrobon R, Sun SX, Liu GG, Hey L. Estimates<br />

and patterns of direct health care expenditures<br />

among individuals with back pain in the United States.<br />

Spine 2004;29:79–86.<br />

20. Berner T, Thomson H, Hartry A, Puenpatom RA,<br />

Ben-Joseph R, Szeinbach SL. A comparison of daily<br />

average consumption of oxycodone controlled release<br />

(oxycontin CR) and oxymorphone extended release<br />

(opana ER) in patients with low back pain. P T<br />

2011;36:139–144.<br />

21. Sullivan MD, Edlund MJ, Fan MY, Devries A, Brennan<br />

Braden J, Martin BC. Trends in use of opioids for<br />

non-cancer pain conditions 2000-2005 in commercial<br />

and Medicaid insurance plans: the TROUP study. Pain<br />

2008;138:440–449.<br />

22. Boling MC, Padua DA, Marshall SW, Guskiewicz K,<br />

Pyne S, Beutler A. A prospective investigation of biomechanical<br />

risk factors for patellofemoral pain syndrome:<br />

the Joint Undertaking to Monitor and Prevent<br />

ACL Injury (JUMP-ACL) cohort. Am J Sports Med<br />

2009;37:2108–2116.<br />

23. Braden JB, Sullivan MD, Ray GT, Saunders K, Merrill<br />

J, Silverberg MJ, et al. Trends in long-term opioid therapy<br />

for noncancer pain among persons with a history<br />

of depression. Gen Hosp Psychiatry 2009;31:564–570.<br />

24. Clemens JQ, Meenan RT, O’Keeffe-Rosetti MC, Gao<br />

SY, Brown SO, Calhoun EA. Prevalence of prostatitis-like<br />

symptoms in a managed care population. J<br />

Urol 2006;176:593–596, discussion 596.<br />

25. Clemens JQ, Meenan RT, Rosetti MC, Gao SY, Calhoun<br />

EA. Prevalence and incidence of interstitial cystitis in<br />

a managed care population. J Urol 2005;173:98–102,<br />

discussion 102.<br />

26. Dominick KL, Ahern FM, Gold CH, Heller DA. Gender<br />

differences in NSAID use among older adults with osteoarthritis.<br />

Ann Pharmacother 2003;37:1566–1571.<br />

27. Gore M, Tai KS, Sadosky A, Leslie D, Stacey BR. Clinical<br />

comorbidities, treatment patterns, and direct<br />

medical costs of patients with osteoarthritis in usual<br />

care: a retrospective claims database analysis. J Media<br />

Econ 2011;14:497–507.<br />

28. Hermos JA, Young MM, Gagnon DR, Fiore LD. Characterizations<br />

of long-term oxycodone/acetaminophen<br />

prescriptions in veteran patients. Arch Intern Med<br />

2004;164:2361–2366.<br />

29. Khanna R, Smith MJ. Utilization and costs of medical<br />

services and prescription medications for rheumatoid<br />

arthritis among recipients covered by a state Medicaid<br />

program: a retrospective, crosssectional,descriptive,<br />

database analysis. Clin Ther 2007;29:2456–2467.<br />

30. Morasco BJ, Dobscha SK. Prescription medication<br />

misuse and substance use disorder in VA primary<br />

care patients with chronic pain. Gen Hosp Psychiatry<br />

2008;30:93–99.<br />

31. Weir PT, Harlan GA, Nkoy FL, Jones SS, Hegmann<br />

KT, Gren LH, et al. The incidence of fibromyalgia and<br />

its associated comorbidities: a population-based<br />

retrospective cohort study based on International<br />

Classification of Diseases, 9th Revision codes. J Clin<br />

Rheumatol 2006;12:124–128.<br />

32. Berger A, Dukes EM, Oster G. Clinical characteristics<br />

and economic costs of patients with painful neuropathic<br />

disorders. J Pain 2004;5:143–149.<br />

33. Solomon DH, Avorn J, Wang PS, Vaillant G, Cabral D,<br />

Mogun H, et al. Prescription opioid use among older<br />

adults with arthritis or low back pain. Arthritis Rheum<br />

2006;55:35–41.<br />

34. Ryder S-A, Stannard CF. Treatment of chronic pain:<br />

antidepressant, antiepileptic and antiarrhythmic<br />

drugs. Continuing Educ Anaesthesia Crit Care Pain<br />

2005;5:18–21.<br />

35. Lohne V, Heer HCD, Andersen M, Miaskowski C, Kongerud<br />

J, Rustøen T. Qualitative study of pain of patients<br />

with chronic obstructive pulmonary disease.<br />

Heart Lung 2010;39:226–234.<br />

36. Guest JF, Varney SJ, Diggle J. Impact of the British<br />

Thoracic Society chronic obstructive pulmonary disease<br />

guidelines on patients’ health status, healthcare<br />

resource use and health-related quality of life. Prim<br />

Care Respir J 2005;14:242–251.<br />

37. Bentsen SB, Rustøen T, Miaskowski C. Differences<br />

in subjective and objective respiratory parameters in<br />

patients with chronic obstructive pulmonary disease<br />

with and without pain. Int J Chron Obstruct Pulmon<br />

Dis 2012;7:137–143.<br />

38. Katsura H, Yamada K, Wakabayashi R, Kida K. Gender-associated<br />

differences in dyspnoea and health-related<br />

quality of life in patients with chronic<br />

obstructive pulmonary disease. Respirology<br />

2007;12:427–432.<br />

39. Spencer S, Calverley PM, Sherwood Burge P, Jones<br />

PW; ISOLDE Study Group. Inhaled Steroids in Obstructive<br />

Lung Disease. Health status deterioration in<br />

patients with chronic obstructive pulmonary disease.<br />

Am J Respir Crit Care Med 2001;163:122–128.<br />

40. Rutten-van Molken MP, Oostenbrink JB, Tashkin DP,<br />

Burkhart D, Monz BU. Does quality of life of COPD<br />

patients as measured by the generic EuroQol five-dimension<br />

questionnaire differentiate between COPD<br />

severity stages? Chest 2006;130:1117–1128.<br />

28


<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

www.solunum.org.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!