Cinedergi 99
Binder99B
Binder99B
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
CINEKRiTiK<br />
SERDAR AKBIYIK<br />
DÜNYANIN EN BÜYÜK KORKU ANITI<br />
n Yaratıcılık gereği gerçek olayların<br />
manüpile edilmesine bir itirazım yok. Zaten<br />
sinema bu şekilde değer kazanıyor.<br />
Ama ucu bize dayandığında elimde<br />
olmadan rahatsız oluyorum. Merakla<br />
beklediğim Çin Seddi filminin de böyle bir<br />
durumu var. MS. 1100 civarında geçen<br />
hikayede Çin Seddi’nin yapılmasının<br />
asıl amacının kuzey dağlarından gelen<br />
vahşi yaratıklar olduğunu görüyoruz. Köpek<br />
ile kaplan karışımı bu yaratıkların tek amacı<br />
insanları yemek. O kadar aç gözlüler ki hem<br />
canlı hem ölü bütün insanları yiyip, Ana<br />
Kraliçe’ye sunuyorlar. Böylece Ana Kraliçe de<br />
ürüyor. Yani bu döngü içinde insanlar kurban<br />
oldukça insanları avlayanların da sayısı artıyor.<br />
Gerçek tarihe baktığımızda, genel görüşe<br />
göre Çin Seddi kuzeyden akın eden Türk ve<br />
Moğol kabilelerini durdurmak için yapılmıştır.<br />
MÖ. 200 yılından itibaren parça parça inşa<br />
edilen bu dev yapı dünyanın en büyük antik<br />
kalıntısı olarak kabul edilir. Aynı zamanda<br />
uzaydan görülen tek antik yapı olduğu da<br />
iddia edilir. Çinliler’in içindeki bu korkuyu,<br />
Türk-Moğol insanını canavara benzetmeleri<br />
çok da yaratıcılık gerektiren bir şey değil tabii.<br />
Aslında yüzyıllarca Türk ve Moğol akınları<br />
sadece Çin’de değil bütün dünyada aynı algıyı<br />
yarattı. Romalılar bile Moğollar’ı insan dışı<br />
varlık olarak kabul ettiler. Onların düşmanlarını<br />
öldürüp yanan şehirlerin etrafında ölü insan<br />
dağları oluşturmaları bu korkuları besledi.<br />
Ortada böyle bir gerçek varken Çin Seddi-The<br />
Big Wall’daki canavar hikayesi çok da yaratıcı<br />
bir anlam taşımıyor. Hadi buna takılmadık<br />
diyelim. En azından yaratılan canavarların<br />
görüntüsü daha başarılı olabilirdi. Gerçekten<br />
öyle insanı şaşırtacak veya içini ürpertecek<br />
bir görüntüye sahip değiller. Filmin belki de<br />
en önemli unsuru yönetmen Zhang Yimou.<br />
Raise the Red Lantern, Hero, House of Flying<br />
Daggers gibi esane filmleri yönetmiş olan<br />
Çinli yönetmenin filmin başında olması bizi<br />
heyecanlandırmıştı. O rengarenk görüntüler,<br />
kalabalık sahneler, şiir, resim ve birçok güzel<br />
sanatın perdeye yedirilmesindeki başarı beklentimizin<br />
artmasının sebebiydi. Doğu mistizmini<br />
perdeye çok iyi yansıtıyordu Yimou. Muhteşem<br />
kalabalıkların içindeki en küçük renkli ayrıntı<br />
bile Çinlilerin kültür zenginliğinin ifadesiydi. Bu<br />
filmde de Yimou kendini göstermeye çalışıyor.<br />
Ama Matt Damon, Willem Dafoe, Pedro Pascal<br />
gibi Batının ünlülerinin filmde olması, onların<br />
popüler espri ve diyaloglarıyla Doğunun mistizmi<br />
hiç uyuşmuyor. Bu yüzden yönetmenin yarattığı<br />
antik Çin algısı içi boşaltılmış bir değer olarak<br />
karşımızda duruyor. Sanki Batılı bir yönetmen<br />
Zhang Yimou filmlerinin kötü bir taklidini yapmış<br />
gibi. Bu etkileşim aslında Hollywood’un yıllarca<br />
başarısı kanıtlanmış sinema tarzını da bozuyor.<br />
İki ayrı kültürün birleştiği film iki tarafın güzelliklerini<br />
göstermekten çok birbirini değersizleştiren<br />
bir yapıya bürünmüş. Eğer Çin Seddi’nin bizim<br />
için ne ifade ettiğini görmezden gelsek, yönetmen<br />
Zhang Yimou’nun şiirsel, zerafet dolu sinemasını