Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ANADOLU UYGARLIĞININ<br />
GÖRKEMLİ SİMGESİ<br />
<strong>SARDİS</strong><br />
Teoman ERGÜL
<strong>Kitap</strong> <strong>Atelyesi</strong> Yayınları: 18<br />
Bilimsel Eserler Dizisi: 1<br />
Teoman Ergül<br />
Anadolu Uygarlığının Görkemli Simgesi<br />
<strong>SARDİS</strong><br />
© Teoman Ergül<br />
Birinci Baskı Ocak 2007<br />
Kapak Tasarımı: <strong>Kitap</strong> <strong>Atelyesi</strong><br />
<strong>Kitap</strong> <strong>Atelyesi</strong> Yayınları bir Düş <strong>Atelyesi</strong><br />
kuruluşudur.<br />
5. Sokak 32/3, 06500 Bahçelievler-Ankara<br />
Tel ve Faks: (312)215 70 37<br />
e-posta: kitapatelyesi@gmail.com<br />
www.kitapatelyesi.com
ANADOLU UYGARLIĞININ<br />
GÖRKEMLİ SİMGESİ<br />
<strong>SARDİS</strong><br />
Teoman ERGÜL
BİRİNCİ AYRIM<br />
İçindekiler<br />
I. Lidya ve Sardis<br />
A. Lidya<br />
B. Sardis<br />
C. Sardis’in Coğrafyası<br />
II. Bölgenin Prehistoryası<br />
III. Lidya Krallığı ve Lidya Kralları<br />
A) Lidya Krallığı<br />
B) Bilinen Lidya Kralları<br />
C) Kroisos ve Lidya Devletinin Sonu<br />
IV. Lidya Krallığından Sonra Sardis<br />
1) Persler Döneminde Sardis<br />
2) Hellenistik Dönem ve Bergamalılar<br />
3) Bağımsız Sardis Devleti<br />
4) Romalılar Anadolu’da<br />
5) Bizanslılar Döneminde Sardis<br />
6) Araplar Sardis’te<br />
7) Sardis Önünde Türkler<br />
İKİNCİ AYRIM<br />
I. Lidya Halkı<br />
II. Sardis Kentinin Yerleşimi<br />
III. Dünyanın İlk Parası<br />
IV. Sardis’te Yaşam, Dil ve Müzik<br />
V. Kral Yolu, Ticaret, Endüstri, Mimarlık<br />
VI. Lidya’da Din
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong>
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
“Her şey, birbuçuk yüzyıl boyunca<br />
(İÖ. 687-557) Sardis’te başladı. Ekonomik<br />
ve endüstriyel buluşlar...<br />
Para... Uzun mesafeli ticaret...<br />
Lirik şiirsel yapıtlar ve müzik...<br />
Felsefe... Astronomi ve coğrafya...<br />
Sefahat mezhepleri...<br />
Metalürjinin ilerlemesi ve heykelcilik.”<br />
A. Radet. “La Lydie et le monde<br />
Gréc au temps des Mermnades”, s. 302-304.
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
HİTİTLER DÖNEMİNDE ANADOLU
Birinci Ayrım<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong>
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
10 I. LİDYA ve <strong>SARDİS</strong><br />
LİDYA<br />
Lidya denildiğinde, Lidya Krallığı egemenliğinin<br />
yayılabildiği ülkelerin değil Lidyalıların öz yurdu,<br />
güneyde Büyük Menderes/Maindros ile Karya’dan,<br />
kuzeyde Akhisar/Thyeteira ile Misya’dan, batıda Aiolis<br />
ve Ionia Helen kentlerinin yayıldığı kıyı bölgesi<br />
ile denizden ayrılan ve doğuda Uşak kentinin batı ve<br />
Kütahya kentinin güneybatısını içine alan bölge anlaşılmalıdır.<br />
Asur belgelerindeki Luddi Kralı Gugu<br />
deyişinden hareketle Lidya kelimesinin Lidyalılar<br />
yurdu anlamına geldiği, Lidya kelimesinin Ludda<br />
kelimesinin Hellen ağzına uydurulmuş şekli olduğu<br />
ve Ludda kelimesinin Luwi adı ile (udda=kent) kelimesinden<br />
Luiudda/Ludda şekline dönüştüğü ileri<br />
sürülmektedir. 1<br />
Mitolojiye göre, Lidyalılara adını veren Lydos<br />
adında bir kahramandır. Lydos, aynı zamanda Lidya<br />
devletinin de kurucusudur. Herodotos, Lydos’un,<br />
Atys’in, Atys’nin de Manes’in oğlu olduğunu yazmaktadır.<br />
2
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Lidya’nın eski adı Maionia’dır. 3 Sonraları<br />
Lydos’tan dolayı ülkenin adı Lidya olarak değiştirilmiştir.<br />
Ülke adı değişmesine karşın Maionia halkının<br />
aynı olduğu Herodotos tarafından belirtilmekte<br />
ise de çağdaş yazarlardan G. A. Bean, sadece kral<br />
soyunun değil, egemen halkın da değiştiği gibi bir<br />
düşünce ileri sürmekte 4 Akurgal da bu iddiayı yeni<br />
halkın eskisiyle hısım olduğu biçiminde yumuşatmaktadır.<br />
5<br />
Bir diğer anlatışa göre, Lydos, Lidya Kralı dağ<br />
tanrısı Tmolos’un 6 dul karısı Omphale ile Herakles’in<br />
çocuğudur. Mitolojinin kahramanı, olmaz işlerin başarılı<br />
kişisi, insanın doğaya karşı savaşımının, doğaya<br />
karşı dayanma gücünün simgesi Herakles, Kral<br />
Eurytos’un kızı İole’yi armağan olarak koyduğu<br />
yarışı kazanır. Ancak, kral sözünü tutmaz ve kızını<br />
yarışı kazanan Herakles’e vermez. Herakles öfkelenir.<br />
Kralın oğlu İphitos’u öldürür. Sonra pişmanlık<br />
duyar ve bu suçtan arınmak için n e yapması gerektiğini<br />
Delphoi’deki bilicilere sorar. Apollon tapınağının<br />
bilicileri, üç yıllık kölelik cezası önerirler. Herakles<br />
öneriyi kabul eder. Kendisini Omphale satın alır.<br />
Omphale, güçlülüğün simgesi bu kahramanın aslan<br />
derisinden giysisini çıkartır, kadın kılığında gezdirir;<br />
elinden lobutunu alır, iplik büktürür. Yine de Herakles,<br />
Lidya ülkesini devlerden, haydutlardan ve düşmanlardan<br />
korur. Dul Omphale, bu güçlü kişiye âşık<br />
olur, birlikte yaşarlar. 7 Herakles, amazonlarla yaptığı<br />
savaşı kazanınca, öldürdüğü amazon ecesinin silah-<br />
11
12<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
ANADOLU, EGE, LİDYA, <strong>SARDİS</strong> VE KRAL YOLU<br />
Harita: Mimar Sakine Öz
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
ları arasından aldığı iki yüzlü baltayı hizmetinde bulunduğu<br />
Omphale’ye sunar. Çift yüzlü balta şimşek<br />
simgesidir. Bu balta Omphale’den sonra tahta çıkan<br />
Heraklit’lere geçmiştir. Son olarak Karyalı Arselis<br />
öldürdüğü kraldan aldığı baltayı Mylasa’ya götürüp<br />
Zeus’a vermiştir. 8<br />
Bir başka anlatışa göre Herakles ile İardonos’un<br />
bir kölesinden 9 doğan Agron’a gelinceye kadar<br />
Lidya’da egemenlik Atys oğlu Lydos’un ailesindeydi<br />
ve Lidya’ya da Maionia adı verilmekte idi. 10 Agron<br />
zamanında, Lydos’a atfen ülkeye Lidya adı verilmiştir.<br />
Lidyalıların Yunanlarla ilişkileri, coğrafi konumu<br />
dolayısıyla diğer Anadolu halklarından fazla olmuştur.<br />
Lidyalılar, Yunanları etkiledikleri sürece saygınlıklarını<br />
korumuşlar; Yunan zenginleri çocuklarına<br />
Lidya büyüklerinin isimlerini vermekte yarışmışlardır.<br />
Bu etkileme Krezüs’ten sonra tersine dönünce,<br />
Lidya ve Sardis halkı etkinliğini ve de saygınlığını<br />
yitirmiştir.<br />
1 Umar, Bilge, “Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi”, C.I, s. 102, 201<br />
2 Bayatlı, Osman, “Bergama Tarihinde Krallık Devri” (1950, s.<br />
15) adlı eserinde, “Lidyalıların Atys, Yunanlıların Atyıs diye söyledikleri<br />
kelime Anadolu’nun en eski tanrılarından biri olan Attis’ten<br />
gelmektedir. Bergamalıların Atalos adındaki kralları da bu tanrıya<br />
göre bu isimleri almışlardır. Ata kökü Hititler zamanından kalma bir<br />
kök olup baba demektir. Attis ya da Frigya dilinde Attis’e verilen ilk<br />
isim ise Korybas, ana tanrıça Kybele’ye bulunmuş kocadır ve ‘yağmur<br />
13
14<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
toprağın kocasıdır” demektedir. Atys hakkında ayrıntılı bilgi için<br />
bkz., U., Bilge, a. g. e., S. 146 ve d.<br />
3 İliada’da da Homeros, Maionialılardan söz etmektedir. (İliada<br />
II, 864-866; II 401, X 431, VIII 391) -Umar, bu adın Manes ya da<br />
Frigya tanrısı Men ile ilişkisi olduğu varsayımını ileri sürmektedir.<br />
Manes ile Men’in aynı tanrı olması ise kuvvetli bir olasılıktır.<br />
Manes ya da Men, Atys’nin devam eden bir çeşitlemesidir. (A. g.<br />
e., 154) Daha fazla bilgi için bkz., Afif Erzen, Ay Tanrısı Men’in<br />
Adı ve Menşei Hakkında, Belleten C. 17, 1953, s.1-14<br />
4 George E., Bean, Aegean Turkey, 3. Bası, s. 260<br />
5 Akurgal, Ekrem, Die Kunst Anatoliens, S. 150<br />
6 Tmolos adlı bir başka Lidya kralından da söz edilir. Ares’in<br />
oğlu olan bu kral Artemis’in arkadaşlarından birine saygısızlık<br />
etmiş ve tanrıça da onun üstüne azgın bir boğa salmıştır. Boğa<br />
Tmolos’u öldürür. Ares, oğlunun ölüsünü Bozdağ’a gömdüğü<br />
için dağa Tmolos adı verilmiştir.<br />
7 Lidya kraliçesi olan bu şuh ve güçlü kadının Herakles ile<br />
olan aşkı pek çok şair, ressam, yontucu ve müzikçiye ilham kaynağı<br />
olmuştur. “Omphale’nin dizi dibinde yün eğiren Herakles” eski<br />
bir Pompei freskinin konusudur. Saint Sains’in “Omphale’nin Çıkrığı”<br />
adlı müzik parçası ise hâlâ çalınmaktadır. Omphale konusu<br />
Primatic’in, Fr. Bassanoun, Turchi’nin, Rubens’in, A. Carraci’nin,<br />
Natoire’ın, Gleyre’in tablolarında işlenmiştir. Le oymalarında<br />
Omphale’yi canlandırmaya çalışmıştır. Heykellerini ise Crank<br />
ve Gerome yapmışlardır. Bu heykellerden birincisi Louvre Sarayı<br />
avlusunu, diğeri ise Tuileries Sarayı bahçesini süslemektedir.<br />
320<br />
8 G., Thomson, Tarih Öncesi Ege, Celal Üster çevirisi, C. I, s.<br />
9 Herodotos’un anlatımına göre Herakles İardonos’un kölesi<br />
ile yaşamış ise de Sophokles’e göre Heraklit’i satın alan Omphale<br />
köle değil bir kraliçedir. Lydos’un da aynı ilişkiden doğduğuna<br />
dair olan söylenceye dikkat çekmek isterim.<br />
10 Sevin, Veli, a. g. m., 255; Ramsay, a. g. e., 31
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Aeropol’den Sardis Ovası’nın görünüşü.<br />
(Fotoğraf : Hüseyin Özdoğan)<br />
15
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
1 <strong>SARDİS</strong><br />
Sardis, Hermos/Gediz havzasında, Paktolos/<br />
Sartçayı kıyısında ve Tmolos/Bozdağ’ın batısındaki<br />
tepelerin kuze y yamaçları üzerinde, Mythos öyküsüne<br />
göre Meles adlı bir kral tarafından Lidya’nın<br />
başkenti olarak kurulmuştur. 11 İÖ 1750-1200 yıllarında<br />
Hititler döneminde Sardis’in de içinde bulunduğu<br />
bölge Assuwa/meskûn bölge olarak anılmıştır.<br />
“Sardis’in bu dönemde bir köy mü, kasaba mı, yoksa saraylı<br />
bir şehir mi olduğu bilinmemektedir.” 12 Veli Sevin, 13<br />
Sardis’in tunç çağı sonlarında, bir Anadolu köyü<br />
özelliği gösterdiğini söylemekte ise de, A. Ramage’a<br />
göre Sardis bronz çağının sonlarına doğru (İÖ 1200-<br />
1000) önemli bir yerleşim merkezidir. 14 Ancak, Sardis<br />
İÖ 7 ve VI. yüzyıllarda büyük gelişim göstermiştir.<br />
Hititler, dönemlerinde Anadolu’da siyasal birliği<br />
sağlamaya çalışmışlar ve sağlamışlardır. “Assuwa/Arzawa<br />
Konfederasyonu” Hititlere bu amaçlarında karşı<br />
çıkınca Hitit İmparatoru IV. Tudhaliya (İÖ 1250-1220)<br />
zamanında Hititler Sardis’i yakmışlardır. 15 Bu olaya<br />
karşın Hititlerle ilişkiler yüzeyseldir. Sardis’teki kazılarda<br />
çok az Hitit çağı çömlek bulunmuştur. Kazı-
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
larda sadece bir tane Hitit tipi okbaşı elde edilmiştir.<br />
Bulunanlar arasında mührün olmayışı Hanfmann<br />
tarafından İÖ VII. yüzyıldan önceki dönemlerde yazının<br />
olmayışı şeklinde yorumlanmıştır. 16 Oysa daha<br />
önce İÖ 2. bin yılda bu bölgede yaşayan Luwilerin<br />
Hititlerin kullandığı, hem de Luwi diliyle kullandıkları<br />
hiyeroglif yazısı vardır. 17<br />
Strabon’un yadsımasına karşın, kazılar Sardis<br />
kentinin bronz çağında Troia ile ilişkileri bulunduğunu<br />
göstermektedir. 18 Homeros da Lidya ve çevresi<br />
ile Troia ilişkilerinden söz etmektedir. İleride göreceğimiz<br />
gibi, Sardis ismi Gyges döneminden sonra<br />
kullanıldığından Homeros Sardis’ten söz etmemekte<br />
Hyde ismini kullanmaktadır.<br />
Anadolu kelimesi unutulmuş bir Anadolu dilinden<br />
gelmektedir. Homeros “asya” kelimesi ile Batı<br />
Anadolu’yu simgelemiştir. Sonraları “küçük asya”,<br />
Anadolu için kullanılmıştır. Bizanslılar çağında ise,<br />
doğu anlamındaki “anatoli” sözcüğü, “küçük asya”<br />
deyiminin yanı sıra, Anadolu’yu anlatmak için kullanılır<br />
oldu; zaten Anadolu adı bu sözcüğün Türk<br />
ağzına uydurulmuş biçimidir. “Asia” adı artık yalnız<br />
tüm kıtayı belirtmek için kullanılmaktadır. Herodotos,<br />
Asua/Asya kelimesi ile Sardeis/Lidya ilişkisine<br />
şöyle değinmektedir: “Asya adı da Prometheus’un karısından<br />
gelir; ama Lidyalılar bu ada sahip çıkmak isterler:<br />
Asya derler Prometheus’un karısı olan Asia’dan değil<br />
Manes oğlu Kotys’in oğlu olan Asias’ın adından almıştır.<br />
1
1<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Bu Asias adını Sardis boylarından biri olan Asiadlar da<br />
taşır” 19<br />
Birçok yazar, Lidya ve Sardis adlarının Kral<br />
Gyges’ten sonra kullanılmaya başlandığını söylemektedir.<br />
20 Kanthos’a 21 göre, Hellen yazımında Sardeis<br />
ya da Sardis diye gösterilen, böylece tanıdığımız<br />
kent adının aslı Lidya dilindeki Sfardis/Sparda sözcüğüdür<br />
ki, bu sözcük, o dilde, “yıl” anlamına gelmektedir.<br />
İlk kez İÖ VII. yüzyılda Paroslu ozan Arkhilekhos’un<br />
şiirlerinde Sardis adına rastlamaktayız.<br />
Sardis, bu yüzyıldan itibaren de ün kazanmaya başlamıştır.<br />
Sardis kelimesi üzerinde başka değişik düşüncelere<br />
de rastlamaktayız. Örneğin Ch. Texier, kentin<br />
adının Ermenice “Sardar” kelimesinden geldiğini, 22<br />
bazı yazarlar da kente Trak göçmenlerinin bu adı<br />
verdiğini yazmaktadırlar. Antik çağ yazarlarından<br />
Nikanor, kentin eski adının demirçağı başlarında<br />
Hyde olduğunu ve Homeros’un İliada’sında da bu<br />
isimle anıldığını söylemektedir. 23 Strabon ve Plinius<br />
ise Hyde adının sadece “akropol” için kullanıldığı düşüncesindedirler.<br />
Sardis için ayrıca Xuaris ismi de<br />
kullanılmıştır. 24<br />
11 Sevin, Veli, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi’nin (Lidyalılar)<br />
maddesinde (C. II, s. 247); Assuwa Konfederasyonu’na karşı<br />
sefer yaptığı bir tablette yazılı olan Malaziti ile Meles’in aynı kişi<br />
olması olasılığından söz etmektedir. Bu incelemede, ayrıca Mop-
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
sos ile Moxos’un da aynı kişi olması olasılığından söz edilmektedir.<br />
Moxos, Atyad sülalesinin bir ferdidir. Mopsos ise birçok<br />
destan öyküsünde ismi geçen, Troia savaşına katılan Akaların<br />
gelecek bilicisi olduğu ve savaştan sonra Aka göçmenlerinin güney<br />
Anadolu’ya, Pamphilya ve Kilikia dolaylarına gidişlerinde<br />
onlara öncülük ettiği söylenen Mopsou Eskia kentine bugünkü<br />
Misis/Yakapınar adını veren kişi olarak bilinmektedir.<br />
12 Hanfmann, Sardis - 1983, s. 83<br />
13 Veli Sevin, a. g. m., s. 248<br />
14 Hanfmann, a. g. e., s. 84<br />
15 Veli Sevin, a. g. m., 247<br />
16 Hanfmann, a. g. e., 81<br />
17 Bilge Umar, Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi, C. I, s. 35<br />
18 Hanfmann, a. g. e., 85<br />
19 Herodot Tarihi, Müntekim Ökmen çevirisi, 243<br />
20 Kubilay Nayır, Sardes Örenyeri ve Yeniden Tasarlanan<br />
Lidya evi, Manisa Dergisi, Nisan 1981, 47; Veli Sevin, Lidya<br />
Devleti’nin Ana Hatları, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, s. 6-7, s. 14;<br />
aynı yazarın Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi’ndeki Lidya maddesi.<br />
21 Lidyalı tarihçi Xanthos (İÖ V. yy. başları) Yunanca yazdığı<br />
ve bilimsel gözlemlerle destanların içiçe bulunduğu Lydiaka adlı<br />
eserinde, fosillerin eskiden yaşamış canlıların kalıntısı olduğunu<br />
ileri sürmüştür. Paleontolojinin öncülerinden sayılmaktadır.<br />
22 Ermenilerle Urartular arasında herhangi bir ilişki olmamakla<br />
birlikte Ch.Texier, bu adı Ermenilere atfetmiştir.<br />
23 Homeros, İliada, A., Erhat/A., Kadir çevirisi, XX 380: “İptition<br />
birçok ere önderlik ederdi, -İller yıkan Otrynteus’a bir su perisi<br />
doğurmuştu onu- Karlı Tmolos’un dibinde Bereketli topraklarında<br />
Hyde’in”.<br />
24 Johannes Laurentuis Lydus, De Mensibus 3.20 (Pedley, a.<br />
g. e., s. 9’dan)<br />
1
20<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
26000 yıla tarihlendirilen Demirköprü Barajı kıyısındaki<br />
Divlittepe’deki fosil insan ayak izlerinden biri. Bölge doğal<br />
sit alanı olarak belirlenmesine rağmen, hiçbir koruma önlemi<br />
alınmadığından,insanlık tarihine ışık tutacak izler özelliklerini<br />
kaybetmiş, kaybolmuştur.<br />
(Fotoğraf: Hüseyin Özdoğan)
<strong>SARDİS</strong>’İN COĞRAFYASI<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Sardis’in coğrafi konumu şöyle anlatılabilir.<br />
Anadolu’nun batısında Ege Denizi’ne doğru uzanan<br />
iki önemli dağ sırası vardır:<br />
Güneyde Aydın Dağları...<br />
Kuzeyde Bozdağlar sırası...<br />
Bu dağ sıraları arasında da denize doğru oluk biçiminde<br />
uzanan Menderes/Anabelen Ovası ile Gediz/Hermos<br />
Ovası, ortalarından geçen nehirlerin<br />
isimlerini almışlardır.<br />
Batı Anadolu’yu bölen Bozdağ/Tmolos’un kuzey<br />
yamaçlarını tırmandığımızda yukarı Gediz Ovası<br />
bütün güzelliği ile karşımızdadır. Sardis bölgesinin,<br />
yüzyıllardır değişmeyen özelliği, iki ayrı dünyayı<br />
dağlar ve ovalar dünyasını birleştirmiş olmasıdır.<br />
Batı Anadolu’nun doğusundaki Murat Dağı eteklerinden<br />
çıkan Gediz/Hermos Nehri, eskiden Borlu<br />
civarında düze inerdi. Şimdi ise Demirköprü barajı<br />
yapıldıktan sonra, tarihi Adala kasabasının hemen<br />
yanında Gediz Ovası ile kucaklaşmaktadır.<br />
21
22<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Önceleri Gediz Nehri’ne Hermos adı veriliyordu<br />
ve Homeros bu nehirden ve hemen yanındaki Gyges<br />
Gölü’nden şöyle söz etmektedir:<br />
Yıkıldın Otrynteusoğlu, erlerin en korkuncu<br />
buralarda oldu ölümün,<br />
Oysa Gygaie Gölü’nün kıyılarında doğmuştun,<br />
Orada babanın toprakları vardır,<br />
balığı bol Hyllos Irmağı’nın orda,<br />
burgaçlı Hermos Irmağı’nın kıyılarında. 25<br />
Gediz Ovası’nı güneydoğudan gelen Alaşehir/<br />
Kogomes Çayı 26 da bölmektedir. Gediz/Hermos ile<br />
Alaşehir/Kogomes Çayı’nın birleştiği nokta doğal<br />
bir yol ayrımı meydana getirmiştir. Alaşehir Çayı<br />
ve Gediz Nehri’nin böldüğü kuzeydeki parçaya, eskiden<br />
Adala Ovası; batı ve güneyde kalan parçaya<br />
ise Sart Ovası adı verilmekteydi. Şimdi ova tümüyle<br />
Salihli Ovası diye anılmaktadır.<br />
Yaklaşık 800 kilometrekarelik bir alana yayılmış<br />
bulunan ova, kuzeyde alçak neojen kireçtaşı dağ sırası<br />
ile sınırlanmıştır; kuzeybatısındaki geçit ise bir<br />
göl ile kapanmaktadır.<br />
Lidyalıların “hiç kurumayan göl” diye sözünü ettikleri<br />
alüvyal yığılmayla meydana gelmiş 34 kilometrekare<br />
genişliğindeki bu sığ göle, eski çağlarda<br />
Koloe 27 ya da Homeros’un İlyada’sında söz edildiği<br />
gibi Gygaie/Gyged/Gyges Gölü denilirdi. Gölün<br />
bugünkü adı Gölmarmara’dır.
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Gölün kuzeyindeki alçak neojen kireçtaşı dağ sırasının<br />
arasında ise antik Daldis kenti bulunmaktadır.<br />
Bozdağ/Tmolos, Gediz/Hermos ve Marmara<br />
Gölü/Gyges/Koloe mitolojinin ve antik çağ tarihinin<br />
başlıca mekânlarıdır.<br />
Bölgede deprem ve sel gibi doğal olayların etkisi<br />
ile büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Tmolos<br />
Dağı’nın eteğindeki tepeler, coğrafyada Tmolos<br />
depoları olarak anılmaktadır. 28 Hanfmann, eğer bugün<br />
Sardes bölgesini hayalimizde yeniden kurmak<br />
istersek, sadece günümüzün kara ve demiryollarının<br />
kaldırılmasının yeterli olamayacağını; depremlerin<br />
ve toprak kaymalarının sert kış yağışları ve olumsuz<br />
akıntıların neden olduğu karmaşık değişiklikleri de<br />
göz önünde tutmak gerektiğini söylemektedir.<br />
25 İliada, XX 390<br />
26 Akşit, Oktay, Manisa Tarihi, s. 345’te bu çaya Phrig adı vermektedir.<br />
Phrig çayı sonraları Romalılar çağında Kumçay’a da<br />
verilen bir isimdir.<br />
27 Koloe Gölü’nün Bozdağ üzerindeki bugün Gölcük dediğimiz<br />
göl olması olasılığı da vardır.<br />
28 Batı Anadolu’da etkili olan genç tektonik hareketlerin yol<br />
açtığı düşey dislokasyonlar ve deformasyonlar sonucunda oluşan<br />
çöküntü havzaları/depresyon sistemi, bölgenin en önemli morfoloik<br />
unsurlarını teşkil ederler. Gerçekten orta/üst Miosen’den<br />
itibaren başlayan tektonik hareketlerle belirli doğrultularda gelişen<br />
ve yüksek fay diklikleri ile çevrili bulunan bugünkü Gediz<br />
Ovası ve Alaşehir Çayı oluğu, önceleri Neojen ve Plio-Kuaterner<br />
yaşlı dolgular tarafından doldurulmuş, daha sonraki hareketler-<br />
23
24<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
le batıda Ege karasının çökmesi ve değişen iklim şartları altında<br />
önceleri kapalı olan bu havzanın dış drenaja bağlanması ile yüksek<br />
alanlardan inen akarsular yataklarını yarmış ve organize bir<br />
akarsu şebekesi oluşmuştur. Bu akarsular, Gediz havzasını dolduran<br />
dolgu depolarını büyük ölçüde boşaltmış ve genel taban<br />
seviyesinin oluşması ile alüvyal dolgularını havza tabanında<br />
biriktirmişlerdir. Gediz depresyonu bugün, İzmir’den Anadolu<br />
içlerine uzanan en önemli karayollarının geçtiği ve tarımsal<br />
faaliyetlerin gelişmiş olduğu oldukça geniş ve düz bir alüvyal<br />
tabana sahiptir. Gediz Ovası ve onun doğuya doğru devamını<br />
oluşturan Alaşehir Çayı oluğundan güneydeki Bozdağların yamaçlarına<br />
geçiş, ova tabanına göre nispi yüksekliği 300-400 metreyi<br />
bulan dolgu depolarının aracılığı ile olmaktadır. Çakıl, kum<br />
ve killerden oluşan bu muazzam moloz kütle, Philippson’un incelemelerinden<br />
bu yana, Tmolosschutts olarak adlandırılmıştır.<br />
Fakat bugün pek pekişmemiş olan bu moloz yığınlarına “Bozdağ<br />
depoları” adı verilmektedir. Bozdağlar kütlesinin kuzey eteklerinde<br />
uzunluğu ortalama 11 kilometreyi bulan dolgu depoları,<br />
sürekli bir şerit halinde batıda Kemalpaşa/Nif Ovası’ndan başlar,<br />
doğuya doğru Sarıgöl yakınlarına kadar devam eder. Genellikle,<br />
genişliği 3-5 km., en geniş yerinde (Turgutlu’nun güney ve<br />
güneydoğusunda) 10 kilometreyi bulan bu depolar üzerinde yer<br />
yer gelişen düz satıhlar, ayrı basamaklar halinde görülmektedir.<br />
Bozdağların kuzey yamaçları ile irtibatlı olan depoların alacalı/boz<br />
ve kırmızı renkleri ve aşınmış, derin yarılmış morfolojisi<br />
uzaktan dikkati çeker. Bu çökeller kumlu, killi, milli ve az yuvarlanmış<br />
şist, gnays, kuvarsit çakıllı malzemeden oluşmuşlardır.<br />
Bozdağlardan inen akarsuların çökelleri yardığı yerlerde,<br />
halen aşındırma ile gerileyen dik yamaçlar ve bunların arasında<br />
kalmış düz seviyeler veya pramidal tepeler, dolgu depolarının<br />
morfolojisinde önemli bir yer tutar. Söz konusu depoların pekişmemiş<br />
bir yapıya sahip olması, aşınmayı kolaylaştırmaktadır.<br />
Öte yandan bitki örtüsünün seyrek veya tahrip edilmiş olduğu<br />
yerlerde erozyon artmakta ve kütle hareketleri/heyelanlar sıkça<br />
vuku bulmaktadır. Bozdağlar kütlesi ile daha batıdaki Kemalpaşa<br />
dağı ve Manisa Dağı’nın doğu yamaçları önündeki dolgu<br />
depoları, bazı yerlerde aşındırılarak ortadan kaldırılmıştır. Buna<br />
karşılık, bu formasyonlar hemen her yerde mevcuttur ve kırıklı,
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
eğimli bir yapı gösterirler. Tabaka doğrultuları çeşitlidir. Tabaka<br />
eğimleri ancak yerel olarak tespit edilebilir. Eğim ve doğrultularının<br />
çok değişik olması, bunların tektonik hareketlerden şiddetli<br />
bir şekilde etkilendiklerini kanıtlamaktadır. (E. Ü. Edebiyat<br />
Fakültesi Coğrafya Kürsü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Necdet Sözer<br />
tarafından lütfedilen bu notun kaynakçası şöyledir: Philippson,<br />
A. 1911 Reisen und Forsshungen im westlichen Kleinasien, II<br />
Heft, Petermanns Mitteilngen, Ergaenzungsheft, Nr. 172; Erinç,<br />
S. 1955. Über die Entstehung und morphologische Bedetung des<br />
Tmolosschutts. Review, 2, s. 57-72, İstanbul; Koçman, A. 1986.<br />
İzmir-Bozdağlar Yöresinin Jeoekolojisi (Batı Anadolu), Ege Üniversitesi<br />
Araştırma Fonu Yönetim Kurulu, Proje No. 002, Borno-<br />
va/İzmir).<br />
25
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
2 II. BÖLGENİN PREHİSTORYASI<br />
Son yapılan arkeolojik araştırmalar Sardis ve çevresinin<br />
beş bin yılı aşkın bir süreden beri yerleşime<br />
açık olduğunu göstermektedir. 29<br />
A. Divlittepe/Fosil İnsan Ayak İzleri (İÖ. 25000)<br />
İnsana benzer ilk yaratık olan homo erectus, uzun<br />
bir süre, birbuçuk milyon yıl kadar yaşadı. Doğal<br />
ayıklanma sonucu 250000 yıl kadar sonra bugünkü<br />
insanın atası homo sapiens ortaya çıkmıştır. Homo<br />
erectus’un ataları ise, Australopitecus robustus ve<br />
Africanus olarak bilinmektedir.<br />
Homo sapiensin dünyada ilk görüldüğü çağa jeolojik<br />
bakımdan pleistosen buzul çağı denilmektedir.<br />
Günümüzden önceki on bininci yıldan iki buçuk milyon<br />
yıl geriye kadar uzanmaktadır. Bu çağın yirmi<br />
bininci yıllarında, bölgemizin yer aldığı Anadolu,<br />
dünyada nemli dönemlerde insanların yaşamaları<br />
için elverişli sınırlı yerler arasında bulunmaktadır.<br />
Günümüzden on bin yıl kadar önceleri, neolitik
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
çağın başlarında hayvanların evcilleştirilmesi söz konusu<br />
olmaktadır. Paleolitik çağda/yontma taş devrinde<br />
ise, insana benzer yaratıkların amaçlı aletler<br />
yaptıkları ve kullanmaya başladıkları ileri sürülmektedir.<br />
İnsanların hayvanları evcilleştirmesinden 2-3<br />
bin yıl kadar sonra da tarlaları sulamaya başladıkları,<br />
koşum hayvanları kullandıkları, meyve yetiştirdikleri<br />
ve kent yaşamına geçtikleri kabul edilmektedir.<br />
Sardis ve giderek Salihli ile yakın çevresinin tarihini<br />
araştırmaya, Gediz/Hermos Nehri kenarında<br />
bulunan Salihli Sindel köyü sınırları içerisindeki<br />
Divlittepe/Çakallar konisinin batısında bulunan<br />
insan ve hayvan ayak izlerini inceleyerek başlamak<br />
gerekmektedir.<br />
1969 yılında MTA prospektörlerinden Mustafa<br />
Çelik’in bölgede yaptığı çalışmalar sırasında rastladığı<br />
ve kamuoyuna duyurduğu insan ayak izleri<br />
fosilleri, hayvan ayak izleri ile alet/sopa izleri bölgenin<br />
çok eskiden beri insanlarla meskûn olduğunu<br />
göstermektedir. 30<br />
Bu tür izler dünyada pek fazla değildir. Bilinebildiği<br />
kadar henüz Fransa, İtalya, Macaristan ve<br />
Tanzanya’da bu tür izlere rastlanmıştır. Ancak,<br />
bu izlerin hepsi tek ayak izi şeklindedir. Çakallar/<br />
Divlittepe’de bulunan izler ise sayısı ve çeşidi bakımından<br />
büyük bir zenginliğe sahiptir. 31<br />
Salihli sınırları içerisinde toplu yaşama biçiminin<br />
varlığını gösteren ayak izlerinin (ne kadar zaman<br />
2
2<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
önceye) ait olduğu sorusuna bugüne kadar kesin bir<br />
cevap bulunabilmiş değildir.<br />
Bu konuda ilk araştırmayı yapan ve buluşa “insanlık<br />
tarihine ışık tutan yeni bir keşif” gözü ile bakan Prof.<br />
Dr. Fikret Ozansoy, izlerin bulunduğu tabakaların<br />
durumuna göre, yani jeomorfolojik yöntemle 250000<br />
(iki yüz elli bin) yıllık bir tarihi olduğu varsayımını<br />
ileri sürmüştür. 32<br />
Bir başka araştırıcı ise, bölgenin volkanik aktivitesini<br />
değerlendirerek, bu izlerin günümüzden yaklaşık<br />
olarak 12000 yıl kadar önceye ait olduğu savında<br />
bulunmuştur. 33<br />
Ancak, arkeolojik tarihlendirme yöntemlerinin en<br />
güvenlisi olduğu bilinen thermoluminescence metodunu<br />
kullanan Doç. Dr. Yeter Göksu, 1978 yılında bu<br />
izlerin, beş bin yıl hata ile 26000 yıllık olduğu görüşüne<br />
varmıştır. 34<br />
Bu üç tarihten hangisi doğru olursa olsun, “insanlık<br />
tarihine ışık tutacak” bu izler, bölgenin tarihten çok<br />
önceki çağlarda/prehistoryada bile insanları barındırdığını<br />
inkârı gayri kabil şekilde gösterdiği gibi,<br />
insanlarla birlikte görülen hayvan izleri, bu insanların<br />
hayvanları evcilleştirdiklerini, sopa vs. alet izleri<br />
ise, bu insanların alet kullanacak olgunluğa erişmiş<br />
olduklarının delilini teşkil etmektedirler.
B. Ahlatçıktepe (İÖ. 3000-2500) 35<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Bölgenin prehistoryası ile ilgili ikinci önemli buluntular<br />
Koloe/Gyges/Gölmarmara Gölü’nün güney<br />
kıyılarında 1967-1968 yıllarında yapılan kazılarda<br />
bulunmuştur. Gömüt ve çömlekçiliğin özelliklerine<br />
dayanılarak ilk bronz çağına tarihlendirilen buluntulara,<br />
gölün güney kıyısında ve Salihli-Akhisar karayolu<br />
üzerindeki Tekelioğlu köyünden yaklaşık 800<br />
metre batıda bulunan Ahlatçıktepe denilen küçük<br />
bir tepede ve buna çok yakın eski Balıkhane’de rastlanmıştır.<br />
Hanfmann’a göre, bulunan gömütler aynı<br />
çömlekleri içeren Pithoi ile çağdaştırlar. Bunlar aynı<br />
zamanda Anadolu’daki pek çok gömüt ve buluntulara<br />
da benzemektedirler. Buluntulara göre Ahlatçıktepe<br />
ve Eski Balıkhane’de demirçağında ve yakın<br />
bronz çağında da yaşanmış olmalıdır. Daha sonraları<br />
Lidyalılar zamanında da canlılığını korumuş bir yerleşme<br />
bölgesi olduğu ise kesindir.<br />
1967-1968 yıllarında Amerikan kazı heyeti<br />
Ahlatçıktepe’de ve göl boyunca birçok hendek<br />
kazmıştır. Bunlardan en genişi, Roma devrine ve<br />
ilk bronz çağına ait olan mezarların bulunduğu<br />
Ahlatçıktepe’nin güney yamacındadır.<br />
Bu kazılar bir Lidya evi ile ticarethanesini ve birçok<br />
gömütü ortaya çıkarmıştır. Mezarların altı tanesi<br />
ilk bronz çağı pithos/çömlek biçimindeki gömüt, beş<br />
tanesi lahit gömüt ve iki tanesi de taş kaplı gömütlerdir.<br />
Bu lahit gömütler dikdörtgen şeklindedirler.<br />
2
30<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Gömütlerin kenarları ve kapakları kalın bir tahta<br />
tabaka ile çerçevelendirilmişlerdir. Artemis tapınağındakilerden<br />
iki tanesi boş ve içlerinde sadece toprakla<br />
bütünleşen eski çağlara ait çömlek parçaları<br />
bulunmuştur. Buna benzer bir lahit de göl yarığında<br />
bulunmuştur. Lahitin içerisinde 50 yaşlarında,<br />
dik şekilde duran bir kadının kemikleri çıkmıştır.<br />
2.25X1.30 boyutlarında olan en geniş gömüt ise güneyde<br />
bulunmuştur. İçerisinde tek bir ölünün kemikleri<br />
ile birlikte; tek kulplu kızıl çömlek, iki çanak,<br />
bir siyah çömlek ve bir kahverengi çömlek çıkmıştır.<br />
Diğer lahit ise kuzey yarığın dışında bulunmuştur ve<br />
içinde kemik parçaları ile Yortan tipi üç ayak derinliğinde<br />
siyah çömlek bir vazo vardır. Vazonun kapağı<br />
ve kazınarak yapılmış bir süslemesi bulunmaktadır.<br />
Ayrıca bu gömütün içinde bir kızıl çömlek sürahi,<br />
bir kahverengi çömlek sürahi, bir bronz lobut ve iğe<br />
ağırlık veren bir halka bulunmuştur. Gömütte 24-28<br />
yaşlarında bir erkeğin kemikleri vardır.<br />
1968 yılında Ahlatçıktepe’de birbirine kenetlenmiş<br />
iki kadının cesedinin kemikleri de bulunmuştur.<br />
Bunların kireçtaşı yığını altında ezildikleri sanılmaktadır.<br />
Kadınlardan birinin 50, diğerinin 55-65 yaşları<br />
arasında bulundukları saptanmıştır. İkincisinin başında<br />
bir kahverengi çömlek sürahi vardır. Araştırıcılardan<br />
D. Finkel’e göre, bu kadın özellikle öldürülmek<br />
amacıyla ezilmiş olmalıdır.<br />
Çömlek biçimindeki gömütlerin/pithos hemen<br />
hepsi birbirlerinin aynıdırlar. Bu altı pithostan beşi
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
doğu-batı düzeninde sıralanmışlardır. Küplerin ağzı<br />
doğuya doğrudur ve genellikle kalın bir toprak tabakası<br />
ile örtülüdürler. Beş tanesinde birer kişinin<br />
kemikleri bulunmuştur. Pithoslardan bir tanesi küçük<br />
ve iki kulpludur. Bir pithos kuzey-güney doğrultusunda<br />
yerleştirilmiştir ve içinde bir çocuğa ait<br />
kemikler ve yakılmış siyah bir tas vardır. Diğerleri<br />
birbirinin aynıdırlar. Dört tane dik şeritsel kulpları<br />
ve bunlara bağlantılı dört tane boynuzumsu kulakları<br />
vardır.<br />
Ahlatçıktepe ve civarında bulunan çömlekler şu<br />
şekilde sınıflandırılabilirler: Bütün çömlekler el yapımıdırlar<br />
ve tek renklidirler. Kırmızı, siyah ya da kahverengi...<br />
Çoğu cilalıdır. Bozulmamış kaplar gömütlerden<br />
elde edilmişlerdir. Çok sayıda da kırık çömlek<br />
parçaları bulunmuştur. Bu çömleklerde en çok rastlanan<br />
şekiller, kalın eğimli, kenarlıklı, geniş ağız ve<br />
tek kulplardır. Ayaklıklı ve kulaklı kulplu parçalar<br />
da bulunmuştur. Ender bulunan kaplar ise, kızıl, tek<br />
kulplu ve yukarıya doğru kenarları çevresinde şekilli<br />
sürahilerdir.<br />
Aynı bölgede bulunan metal eşyalar, genellikle<br />
bakırdan altın ya da gümüşten yapılmışlardır. Buluntular<br />
arasında iki altın kulak süsü, üç bakır kama,<br />
bir gümüş koç biçiminde pantantif, üç gümüş tepe<br />
süsü ve birçok bakır yüzük vardır.<br />
31
32<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
C. Diğer Yerleşim Merkezleri (İÖ 2000)<br />
Ayrıca Gyges/Gölmarmara’nın güneybatısında<br />
Taşlıtarla mevkiinde Dr. Recep Meriç tarafından,<br />
1984 yılında yapılan yüzey araştırmasında İÖ 2000<br />
yılları ile Lidya dönemine ait bir yerleşme merkezi<br />
daha tespit edilmiştir. 36<br />
Araştırmacı bu çalışmaları sırasında bugün<br />
Salihli’nin köyleri olan Taytan, Durasıllı, Yeşilova ve<br />
Mersinli civarında da antik çağa ve Lidya dönemine<br />
ait yerleşim merkezlerine delâlet eder buluntulara<br />
rastlamıştır. 37<br />
29 Ramage A./ Nancy H., Sardis, 1958-1983, s. 3<br />
30 Mustafa Çelik, Fosil İnsan Ayak İzleri, Prospektör Dergisi,<br />
Ankara 1972, s. 1, s. 107<br />
31 Dr. İbrahim Tekkaya, İnsana Ait Fosil Ayak İzleri, MTA<br />
Haberler Dergisi, Ağustos 1982, s. 12<br />
32 Prof. Dr. Fikret Ozansoy, Türkiye’de Pleistosen Fosil İnsan<br />
Ayak İzleri, MTA Dergisi, Nisan 1969, s. 72, s. 204 ve dv.<br />
33 İbrahim Tekkaya, İnsanlara Ait Fosil Ayak İzleri, Yeryuvarı<br />
ve İnsan Dergisi, Temmuz 1976, s. 8-10<br />
34 Dr. Yeter Göksu, The Thermoluminescence age de termination<br />
of fosil human footprints, Archeo-physika, No. 10, p 455-<br />
464<br />
35 Bu bölüm G. M. A. Hanfmann’ın Sardis 1983 adlı eserinden<br />
Lütfiye Koçak’ın çeviri ve özetlemelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.<br />
Bu konuda şu yayınlara da bkz., “Sardis-Eski Balıkhane”,<br />
“Hanfmann-Mitten, Archaeology in Asia Minor, AJA 74, s.<br />
157-178; 163, 1970 - “Ahlatçıktepe”, Hanfmann, aynı eser 78, sh
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
.203-227; 209, 1969 Excavation at Ahlatçıktepe the Gygean Lake”<br />
1969 “Eski Balıkhane”, Preliminary Report, HSCP 75, XVII/1, S.<br />
125-131, 1968 “Ahlaçıktepe beside the Gygean Lake”, Mitten, D.<br />
G./G. Yüğrüm, Archaeclogy 27, 22-29, 1974” The Gygean Lake<br />
1969 “Eski Balıkhane, Prelimimary Report”, HSCP 75, 191-195,<br />
1975<br />
36 III. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Ankara 20-24 Mayıs<br />
1985, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler<br />
Genel Müdürlüğü Yayını, s. 200<br />
37 A. g. e., s. 201<br />
33
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
34 III. LİDYA KRALLIĞI VE LİDYA KRALLARI<br />
A. LİDYA KRALLIĞI<br />
Lidya tahtında, tarihi boyunca, üç soydan gelen<br />
krallar oturmuşlardır: Atyad’lar, Heraklit’ler ve<br />
Mermnad’lar. Sonuncular ünlü Kroisos’un da soyudur.<br />
Heraklit’lere, aşağıda açıklamalarda bulunacağımız<br />
yerel bir Lidya kahramanı olan Tylon’a izafeten<br />
Tylonid’ler de denilmektedir. Bu dönemde yukarıda<br />
sözünü ettiğimiz gibi, halk, Sardis’ten başka, genellikle<br />
Tmolos eteklerinde ve Gyges Gölü kıyılarında<br />
küçük yerleşim yerlerinde oturmakta idi. Küçük bağımsız<br />
prensler bu dönemin siyasal yapısını teşkil<br />
etmiştir. Troya’nın yardımına koşan, Homer’in cesur<br />
atlıları Maionyalılar bunlar olmalıdırlar. 38<br />
Bu dönemde Lidya kralları ekonomik alanda söz<br />
sahibi, müteşebbis ve tekelcidirler. 39 Diğer yandan,<br />
doğal olarak her kral gibi ordulara kumanda ederlerdi.<br />
Yargı gücüne sahiptirler, dinsel görevleri olan<br />
tanrısal kişilerdir. Çağlarının diğer krallarından onları<br />
farklı kılan, ekonomik işlev ve görevleri bulunmasıdır.<br />
Güçlerinin kaynağını altın oluşturmuştur.<br />
Altın rafinerileri üzerindeki tekelleri ise, güçlerinin<br />
asıl nedeni olmalıdır.
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Lidya kralları ücretsiz işçilere, toprağa bağlı kölelere<br />
ve esirlere de sahiptirler.<br />
Lidya krallarının sarayı Akropolis’te bulunmakta<br />
idi. Kral sarayları Gyges ve Alyattes zamanında yapılmış<br />
olmalıdır.<br />
Lidya kral soyu anaerkildir. Kroisos’un babası<br />
Alyattes ve onun babası Sadyattes kızkardeşleri ile<br />
evlenmişlerdir. Bilindiği gibi, kızkardeş ile evlenmek<br />
anaerkil özelliklerin başında gelmektedir. Her<br />
ne kadar Herodotos, Heraklit’lerin babadan oğula<br />
tahta geçmelerine dayanarak, babaerkil olduklarını<br />
ileri sürerse de tahta geçme şekli böyle olsa bile<br />
Heraklit’lerin babaerkil olduklarına inanmak güçtür.<br />
40<br />
Lidya kralları, bazı mitlerde çift balta ile birleştirilmiştir.<br />
Çift balta bir Hitit simgesidir. Çift balta ile<br />
birlikte sihirli yüzük de krallık simgesidir. Gyges’in<br />
tahta geçiş öykülerinden birinde bu sihirli yüzük<br />
karşımıza çıkmaktadır. Boğa kanında yıkanarak gücün<br />
yenilenmesi geleneği de Hititlerden geçmedir.<br />
Hititlerden geçen üçüncü simge aslandır. Kralların<br />
ölüsünün yakılması ve ordunun ikiye ayrılmış bir<br />
insan vücudunun arasından geçmesi de Lidyalılarda<br />
yaşayan bir başka Hitit geleneğidir.<br />
Lidya kralları hakkındaki ilk kesin bilgiler Heraklid/Tylonid<br />
soyunun son kralı Myrtilos oğlu<br />
Kandaules’e aittir. (İÖ 680) 1893 yılında Sardis’te<br />
araştırmalar yapan Radet, “İÖ 687-552 yılları arasın-<br />
35
3<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
daki bir buçuk asır içinde her şeyin Sardis’te başladığını”<br />
yazmıştır. Bu “her şeyin” içeriğini ise şöyle sıralamıştır:<br />
“Ekonomik ve endüstriyel buluşlar, para, uluslararası<br />
ve uzun mesafeli ticaret, lirik, şiirsel yapıtlar ve müzik,<br />
filozofluk, astronomi ve coğrafya, sefahat mezhepleri, metalürjinin<br />
ilerlemesi ve heykelcilik.” 41<br />
İÖ XI. yüzyıl başlarında, başka bir deyişle 1200 yıllarında<br />
Lidya’nın yönetimi Heraklit soyuna geçmiştir.<br />
Herodotos bu soyun Lidya’yı 565 yıl yönettiğini<br />
yazmaktadır. Bu ailenin Troya kentini yaktıktan sonra<br />
Batı Anadolu’ya doluşan Yunanlardan olması olasılığı<br />
ileri sürülmüştür. Heraklit’lerin Lidya tahtına<br />
geçişi (İÖ 1200-1185) Akdeniz’in karanlık çağı içinde<br />
çok büyük bir önem taşımaktadır. Ege tipi çömlekçilik<br />
bu tarihten itibaren görülmeye başlamıştır. Bu da<br />
bir bakıma Herodotos’un Heraklit’lerin Egeli savaşçılar<br />
olabileceği görüşünü desteklemektedir. 42<br />
Diğer yandan bu ailenin diğer adı, söylenceye<br />
göre Tylon adlı bir yerel kahramandan gelmektedir.<br />
Heraklit, toprak/yeryüzü tanrıçası Rhea/Gaia’nın<br />
oğullarından biridir. Yunanların Heraklit’le Tylon’u<br />
eşitlemesi sonucu, Tylon, yerli bir mit olmasına<br />
karşın Yunan mitolojisi ile açıklanmış olmaktadır.<br />
Lidyalı tarihçi Xanthos’un eseri kayıptır. Nonnos,<br />
Plinius 43 ve İÖ I. yüzyılda yaşamış Halikarnaslı Dionysions<br />
bu konudaki bazı bilgileri ondan aktarmışlardır.<br />
Sonuncunun aktardığı bir öyküye göre, Lidya<br />
Kralı Meles, geçici olarak yurdundan ayrıldığında
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
yerine Tylon’u naip olarak atamaktadır. Sardis dolaylarına<br />
ait bir başka söylenceye göre de Lidya’nın<br />
eski krallarından Kotys, Tylon’un kızkardeşi ile evlidir.<br />
Tylon’un kızkardeşi Moire Hermos/Gediz kıyılarında<br />
gezinirken, bir yılanın kardeşini ısırdığını<br />
ve kardeşinin de öldüğünü görür. Hemen Damasen/<br />
Mamasen adlı bir devden yardım ister. Dev gelir, yılana<br />
saldırır ve öldürür. Yılanın öldüğünü gören eşi,<br />
ormandan “Zeus Çiçeği” denen bitkiyi koparır ve erkeğinin<br />
ağzına sürer. Ölü yılan dirilir. Bunu gören<br />
Moire de aynı bitkiden alarak kardeşi Tylon’un ağzına<br />
sürer ve onu diriltir.<br />
Bu söylence bazı Sardis paralarında kabartma olarak<br />
Tylon, ölü yılan, dev Damasen/Mamasen ve hayat<br />
veren çiçekli dal olarak işlenmiş olmakla birlikte<br />
bu paralardan görmediğimiz gibi hangi döneme ait<br />
olduklarını da bilememekteyiz. 44<br />
38 Dip not 25’e bkz.,<br />
39 Hanfmann, a. g. e., s. 81<br />
40 G., Thomson, a. g. e., s. 190<br />
41 Radet A. La Lydie et le monde grec au temps des Mermna-<br />
des, s. 302-304<br />
42 Hanfmann, a. g. e., s. 84; Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi,<br />
C. 2, s. 248 de Veli Sevin, bu sülaleye Lidyalılarca Tylonidler<br />
adı verildiğini, Tylon’un Batı Anadolu’ya yeni gelen Hind-Avrupalı<br />
Traklar soyundan olduğunu ileri sürmektedir.<br />
43 Plinius’un Doğal Tarihi, XXV 14<br />
44 Frazer, J. G., Adonis, Attis, Osiris, Londra 1906, s. 98<br />
3
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
3 B. BİLİNEN LİDYA KRALLARI<br />
Heraklitlerin egemenliğinin sürdüğü 565 yıl içinde,<br />
22 kral tahta çıkmıştır.<br />
Bunların tümünü saymak olanağı bulunmamaktadır.<br />
Ancak bir kısmının ismini Herodotos sıralamaktadır:<br />
Ninos, Belos, Alkainos, Myrsos ve Kandaules.<br />
Bu krala babasından dolayı Myrtilos adı da<br />
verilmiştir. Hind-Avrupa savaş tanrısı sıfatı da olan<br />
Kandaules’in adının “köpek boğan” anlamına gelen<br />
Maionca bir kelime olduğunu Efesli bilge Hiponax<br />
söylemektedir. Sardis kazılarındaki bazı arkeolojik<br />
bulgular da bu anlamı doğrulamaktadır. 45<br />
a. Gyges<br />
Heraklit soyundan son kral olan Kandaules, Tire<br />
(Tirha) prensi Mermnas oğlu Gyges tarafından tahttan<br />
indirilmiş ve Heraklit soyunun egemenliği sona<br />
ermiştir. Olayı önce Herodotos’tan izleyelim:<br />
Kandaules karısına sevdalıydı, sevdası çıldırasıya<br />
olduğundan dünyanın en güzel yaratığının kendi
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
karısı olduğunu sanıyordu. Bu sanı ile önemli işlerini<br />
yaptırdığı Gyges’e karısının ölçüsüz güzelliği ile<br />
övünmekten geri kalmazdı.<br />
Sonunda bir gün Gyges’e şunları söyledi: “Gyges<br />
karımın ne kadar güzel olduğunu söylediğim zaman<br />
pek inanır gibi görünmüyorsun, o halde onu bir de çıplak<br />
gör.”<br />
Gyges karşı koydu: “Efendim dedi, ne yakışıksız bir<br />
şey yapmamı istiyorsun. Efendimin karısını çıplak seyretmek<br />
olur mu? Bir kadın üstünü çıkardı mı utancından soyunmuş<br />
olur. İnsanoğlunun namus kurallarını bulmasından<br />
bu yana çok zaman geçmiştir, bunlardan öğrenilmesi<br />
gereken bir tanesi de, ‘yalnız senin olana bak’ şeklindedir.<br />
Bütün kadınlar arasında en güzel olanın seninki olduğuna<br />
inanıyorum ve yalvarırım, benden bu kadar ağır bir suç<br />
işlememi isteme.”<br />
Kandaules, Gyges’in yalvarmalarına kulak vermez;<br />
gizlice yatak odasına alır. Karısının soyunmasından<br />
sonra kaçıp gitmesini emreder. Ancak, kadın,<br />
yatak odasına gizlenmiş Gyges’in farkına varır.<br />
Kocasının kendisine karşı düzenlediği bu tertip çok<br />
ağrına gider; çünkü, Herodotos’un deyimi ile “zira<br />
Lidyalılarda hemen bütün barbarlarda olduğu gibi çıplak<br />
görünmek büyük bir ayıp sayılırdı.”<br />
Kadın ertesi gün Gyges’i çağırtır, ona iki yol önerir.<br />
Gyges ya ölecektir ya da Kandaules’i öldürecek;<br />
hem kendisine hem de tahta sahip olacaktır. Gyges<br />
doğal olarak ikincisini kabul eder kadını seyrettiği<br />
3
40<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
yerde Kandaules’i bekler ve gece yatağında hançerle<br />
öldürür.<br />
Kadın ve krallık Gyges’in olur. (İÖ. 670) 46<br />
Halikarnas Balıkçısı, birçok olayda olduğu gibi bu<br />
olayın da Herodotos’un uydurması olduğunu söylemektedir.<br />
47 Halikarnas Balıkçısı’na göre, Kandaules,<br />
bir halk ayaklanması sonucu tahttan indirilmiştir.<br />
Kandaules’in sonu ve Gyges’in tahta çıkması,<br />
Eflatun’un Devlet yapıtında, Sokrates ile öğrencileri<br />
arasındaki diyaloglarda, ahlak incelemesine örnek<br />
olarak değişik biçimde anlatılmaktadır:<br />
“Gyges, Lidya kralının hizmetinde bir çobanmış, günün<br />
birinde bir sağanak ve bir deprem yüzünden yer çatlamış;<br />
hayvanların otladığı yerde derin bir yarık açılmış.<br />
Bunu görünce şaşakalan çoban, yarığın içine inmiş ve orada<br />
görülmedik birçok güzel şeyler arasında içi oyuk, üstü<br />
delik deşik, tunçtan bir at görmüş. Eğilip içine bakmış<br />
atın, insan boyundan büyük bir ölü görmüş; ölünün parmağında<br />
altın yüzükten başka bir şey yokmuş. Bu yüzüğü<br />
alıp yukarı çıkmış. Çobanlar her ay sonunda olduğu gibi,<br />
krala hesap vermek için toplandıklarında Gyges bu toplantıya<br />
parmağında yüzükle gelmiş. Otururlarken yüzüğün<br />
taşını farkında olmadan avucunun içinde çevirmiş. Bunu<br />
yapar yapmaz da yanında oturanlar kendisini göremez olmuşlar.<br />
Nereye gitti diye soruşturmaya başlamışlar. Şaşakalmış<br />
herkes. Yüzükle oynarken taşı çevirince yine göze<br />
görünür olmuş. Böylece işi anlayan Gyges, yüzüğün tılsımını<br />
denemiş, bakmış ki yüzüğün taşını çevirince görün-
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
mez oluyor, düzeltince görünüyor. Bunun üzerine saraya<br />
girenlerin arasına katılmanın yolunu bulmuş. Sarayda<br />
kralın karısını baştan çıkarmış ve onun yardımı ile kralı<br />
öldürüp yerine geçmiş.” 48<br />
Nicolas Damascus’un anlattığı öykü ise daha değişiktir:<br />
Kandaules döneminde Dascylos oğlu Gyges ve<br />
babası Pontus’a sürgüne gönderilmişlerdir. Kral bir<br />
süre sonra Gyges’i Sardis’e geri getirir ve hizmetine<br />
alır. Ona çok güvenir. Bu güven Kandaules’in soyundan<br />
gelenlerce eleştirilmeye başlar. Ancak, Kandaules<br />
eleştirilere aldırmaz. Bu arada muhafızları<br />
arasına aldığı ve kumandanlığa yükselttiği Gyges’i<br />
evleneceği Misya Kralı Arnossus’un kızı Toudo’yu<br />
alıp Sardis’e getirmek üzere görevlendirir. Gyges gelini<br />
memleketinden alır ve Sardis’e gelirlerken, yolda<br />
Toudo’nun güzelliğine aşık olur ve aşkını kraliçeye<br />
belli eder. Toudo çok kızar kendisini krala şikâyet<br />
edeceğini söyler. Sardis’e geldiklerinde de krala<br />
yolda olanları anlatır. İlk gecenin heyecanı içindeki<br />
Kandaules, kraliçeye Gyges’i ertesi gün cezalandıracağını<br />
söyleyerek teskin eder. Bu sözleri duyan oda<br />
hizmetçilerinden biri -ki Gyges’e âşıktır - durumu<br />
Gyges’e haber verir. Gyges de arkadaşları ile birlikte<br />
sarayı basar, kralı öldürür.<br />
Kraliçeye ve tahta böylece sahip olur. 49<br />
Kandaules’in öldürülerek yerine Gyges’in tahta<br />
çıkmasına Sardisliler hemen boyun eğmediler. Kar-<br />
41
42<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
gaşa çıktı. Sonunda, bilicilere sormaya karar verdiler.<br />
Delphoi bilicileri tahtı Gyges’e bıraktılar. Ancak,<br />
Heraklit’lerin de Gyges’in dördüncü kuşak torunundan<br />
öçlerini alacaklarını bildirdiler. Bu kehanet Krezüs<br />
zamanında gerçekleşmiş sayılmıştır.<br />
Dascylos oğlu Gyges ile birlikte Lidya tahtı da<br />
Mermnad soyuna geçmiş oldu. Gyges’ten sonraki<br />
krallara Şahin Krallar adı verildi.<br />
Gyges, tahta çıkmasını onaylayan Delphoi bilicilerini,<br />
Sardis’in efsanevi zenginliklerinden yoksun<br />
bırakmadı. Herodotos’a göre, “Frigya kralı Gordios<br />
oğlu Midas’tan sonra Delphoi’ye sunular gönderen ilk<br />
barbar işte bu Gyges’tir.” Herodotos, bu sunuların güzellik<br />
ve görkemini, büyük bir coşku ile anlata anlata<br />
bitirememektedir. Paktolos çayının altın kumları bu<br />
siyasal destek için uzun süre Delphoi bilicilerine ve<br />
tapınaklarına akmış anlaşılan.<br />
Gyges, tahta çıkar çıkmaz bir yandan bilicilere<br />
sunular yollar, İon sanatçı ve yazarlarına gözde muamelesi<br />
yaparken; diğer yandan İon kentlerinin çoğuna<br />
zorla antlaşmalar imza ettirmeye başlamıştır.<br />
Antlaşma imzalamayı kabul etmeyen Milet ve İzmir<br />
üzerine yürümüş; antlaşmayı silah gücü ile kabul ettirmiştir.<br />
Kolophon kentini de almıştır.<br />
Gyges, çağının güçlü devletleri ile antlaşmalar<br />
yapmaya önem vermiştir. Dış politikası, güçlü<br />
devletlere karşı birleşmeler ve ülkenin sınırlarını<br />
genişletme olarak özetlenebilir. Güçlü, yiğitliği ile
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
tanınmış bir halk ve zenginliklerle dolu topraklar<br />
üzerinde yaşayan Gyges, ülkesinin Kimmerlere karşı<br />
savunmasını sağlayabilmek için kudretli bir devlet<br />
kurmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır. 50<br />
Gyges’in tahta çıktığı günlerde Kimmerler Frigya’ya<br />
hücum etmişler, kralı intihara zorlamışlardır. Gyges<br />
doğal olarak bu olaydan etkilenir ve Asurlulardan<br />
yardım ister, işbirliği önerir. Ancak Asurlular bu<br />
çağrıya yanıt vermezler. Gyges, kendi gücü ile Kimmerlere<br />
saldırır, onları yener. (İÖ 660) Esir aldığı iki<br />
Kimmer beyini zincirlere vurdurur; Asur başkenti<br />
Ninova’ya, Asurbanibal’a gönderir.<br />
Asurluların kendisini Kimmerlere karşı yalnız<br />
bırakmış olmalarından dolayı, Asurluların düşmanı<br />
Mısırlılarla anlaşma yollarını arar; Kimmer tehlikesinin<br />
geçtiği düşüncesi ile Asurlularla savaş hazırlığına<br />
başlar.<br />
b. Ardys<br />
Gyges zamanında Lidya egemenliği kuzeyde<br />
Troos’a (Sinop) kadar genişlemiştir.<br />
Ancak, Gyges Asurlularla savaş fırsatı bulamadan<br />
yeni bir Kimmer saldırısına uğrar, savaş alanında<br />
ölür. (İÖ 651)<br />
Kimmer saldırıları devam ediyordu. Ardys bu saldırıları<br />
önlemek için Asurlularla anlaştı. Bu konuda<br />
babasından daha başarılı sayılmalıdır. Asur belgele-<br />
43
44<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
rine göre antlaşma şöyle gerçekleşmiştir: “Kendisinden<br />
sonra oğlu Ardys onun tahtına çıktı. Kötü iş tanrılar<br />
aracılığıyla beni (Asurbanibal) güçlendirdi. Bana elçileri<br />
ile haber gönderdi. Benim soylu ve krali ayaklarıma sarıldı<br />
ve dedi ki, tanrının koruduğu kral sensin. Babam (Gyges)<br />
senden ayrıldı ve çok kötü şeyler oldu. Beni (Ardys) yani<br />
senden korkan uşağını koru. Ben senin boyunduruğunu<br />
taşımak istiyorum.”<br />
Asurlularla iyi ilişkilere rağmen Kimmer saldırısı<br />
yine devam etmiştir. İÖ 639/638 yıllarında Kimmerler<br />
doğudan gelerek Sardis’e ulaşmışlar ve Akropol<br />
dışında Sardis’i yeniden yakmışlardır. Bu konuda<br />
arkeolojik bulgular vardır. Bu bulgulara göre Kimmerlerin<br />
üçüncü yıkımı, İÖ 635-645 yılları arasında<br />
olmuştur. Paktolos kayalık bölgesindeki aşırı yanmış<br />
bölge olaya ışık tutmaktadır.<br />
Ardys, Kimmer saldırılarından sonra yeniden ülkesini<br />
toparlayabilmiştir. Priene’yi almış, Milet üzerine<br />
asker yollamıştır. Paktolos çayı kenarında yapılan<br />
kazılarda, Ardys çağında yapıldığı sanılan yapılar ve<br />
kuyular bulunmuştur. Ana tanrıça Kybele’ye ait bir<br />
sunağın o çağa ait olduğu sanılmaktadır.<br />
Yine Sardis kalesinin bu kral zamanında kuvvetlendirildiği<br />
yeni bulunan kazı bulgularından anlaşılmaktadır.<br />
Bu devirde kral saraylarının ortadaki<br />
platformdan kuzeye doğru gidilirken kalkerden yapılmış<br />
teraslar üzerinde bulunduğu yine kazı sonuçlarından<br />
çıkarılmaktadır.
c. Sadyattes<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Ardys, İÖ 600/610 yıllarında ölünce tahta oğlu<br />
Sadyattes çıkmıştır.<br />
Sadyattes, 12 yıl iktidarda kaldı. (İÖ 600/610?-<br />
588)<br />
Sadyattes döneminin son altı yılı Milet’e yapılan<br />
akınlarla geçmiştir. Bu akınların her yıl ne şekilde<br />
başlayıp sürdürüldüğünü Herodotos’tan okuyalım:<br />
“Toprağa emanet edilmiş ekin olgunlaşınca yola çıktı.<br />
Ordu syrinx, harp, flüt hem kadın hem erkek flütü sesleriyle<br />
yürüyordu. Miletos topraklarına varıldığında, kırlık<br />
yerlerde çiftlikleri bozmak, yakıp yıkmak bir yana kapılarına<br />
el bile sürmediler; her şeyi yerli yerinde bıraktılar;<br />
yalnız ağaçları kesiyor, ekini kaldırıyor ve geri dönüyorlardı.<br />
Miletoslular denizlere hâkimdiler, kenti kuşatmaları<br />
düşünülemezdi, ama Lydialı, çiftlikleri de bozmaktan<br />
kaçınıyordu, şunun için ki Miletoslular gene çalışsınlar,<br />
iyice yorgun düşsünler, o zaman o kendisi gelecek akında<br />
yağma edecek bir şey bulabilsin.”<br />
Ardys ve oğlu Sadyattes çağı başlardaki Kimmer<br />
saldırılarından sonra Sardis’in dışarıdan saldırı görmediği<br />
huzurlu yıllardır. Zenginliğinin artması ve<br />
ününün yaygınlaşması da bu yıllarda başlamıştır.<br />
d. Alyattes 52<br />
Alyattes (İÖ 588-560), babasının başlatıp sürdürdüğü<br />
Miletos akınlarını beş yıl yineledi. Altıncı yıl,<br />
45
4<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
ordu Miletos çevresindeki ekini ateşe verdiğinde,<br />
alevler rüzgârın etkisiyle Athene tapınağına uzandı<br />
ve tapınak yandı. Lidya ordusu Sardis’e geri döndü.<br />
Ancak, Alyattes hastalandı, yatağa düştü; bütün<br />
burda resim olması gerekli galiba<br />
Piramit mezarın duvarlarını süsleyen desenlerden bir kesit<br />
(Manisa Müzesi).
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
gayretlere karşın iyileşemedi. Delphoi tapınağına armağanlar<br />
sunularak başvuruldu. Kendisine Athene<br />
tapınağının onarılmasından sonra yanıt verileceği<br />
söylendi.<br />
Alyattes, bunun üzerine Miletos’a elçiler gönderdi;<br />
barış ve iki tapınak önerdi; iki düşman böylece<br />
anlaştılar. Alyattes sağlığına kavuştu; barış yirmi sekiz<br />
yıl sürdü.<br />
Alyattes zamanında Med’ler Kızılırmak/Hallys<br />
ırmağı kıyılarına kadar gelmişlerdi. Alyattes kendisini<br />
Anadolu’nun tek egemeni saydığı için durumu<br />
kabullenmedi; Medlerle savaşa tutuştu. Beş yıl<br />
süren savaşlarda kesin bir sonuç alınamadı. Altıncı<br />
yıl, savaş sırasında güneş tam olarak tutuldu. Savaşçılar,<br />
bu olayı tanrıların hoşnutsuzluğu olarak yorumladılar.<br />
53 Barış için Babil ve Kilikyalılar temsilci<br />
seçildiler. İki ülke arasındaki sınır Kızılırmak olarak<br />
saptandı. Barışı güvence altına almak için Alyattes,<br />
kızı Aryenis ile Med Kralı Keyaksar’ın oğlu Astiyag’ı<br />
(İÖ 585-555) evlendirdi. Alyattes, krallığının gücünü<br />
arttırmak için kendisine rakip olabilecek prenslerle<br />
anlaşmaya büyük önem vermiş; Korint tiranı<br />
Periandros’la dostluk ilişkileri kurmuştur. Aynı<br />
amaçla kızlarından birini de Efes tiranı Meles Pindaros<br />
ile evlendirmiştir.<br />
Alyattes, bütün bu siyasi girişimleri ile birlikte ordusunu<br />
devamlı olarak güçlü ve hazır tutmuş; ülkesinden<br />
Kimmer tehlikesini uzaklaştırmıştır.<br />
4
4<br />
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
Bitinya’nın önemli bir kesimini sınırları içine<br />
alan Alyattes, saltanatının son yıllarını Mısır ve Babil<br />
anıtlarını andıran büyük bir mezar yaptırmaya,<br />
memleketin gelirini bu işe harcamaya yönelmiştir.<br />
Bu tümülüs Gyges Gölü’nün hemen kenarındadır.<br />
Etekleri büyük taşlarla örülmüş bir toprak yığınıdır.<br />
Birçok tümülüs içinde en büyüğüdür. Bu mezarın<br />
yapılışında Sardis’li tüccarlar ile serbest yaşayan kadınlar<br />
en büyük yardımı yapmışlardır.<br />
Alyattes, Gyges zamanında başlayan Grek etkisini<br />
çoğaltacak çabalara girmiş, Grek mimar ve heykeltraşlarını<br />
da Sardis’te ağırlamaya başlamıştır.<br />
Abradates ile karısı Pantheia’ya Kyrus’un yaptırdığı piramit me-<br />
zarın kalıntıları.<br />
Alyattes İÖ 560/561 yılında ölmüştür.
Teoman Ergül © <strong>SARDİS</strong><br />
C. KROİSOS VE LİDYA DEVLETİNİN SONU<br />
Alyattes’in yerine, Karia’lı bir kadından doğma<br />
oğlu Kroisos tahta çıktı. Kroisos uzun süre İonia’lı bir<br />
kadından olan kardeşi Pantaleon’un çıkardığı saltanat<br />
kavgaları ile uğraştı. Taht kavgasının Alyattes’in<br />
sağlığında başladığını ve Pantaleon’un annesinin<br />
Kroisos’u zehirlemeye çalıştığını biliyoruz.<br />
Dilimizde ve dünyada zenginliğin simgesi olarak<br />
anılan, Tevrat ve İncil’de Korah, Kuran’da Karun<br />
diye söz edilen kişinin Kroisos olduğu ya da Karun<br />
efsanesinin Kroisos’un masallaşan yaşamından kaynaklandığı<br />
sanılmaktadır. Lidya’nın zenginlik ve<br />
saygınlığının üst düzeye Kroisos zamanında ulaştığı<br />
kuşkusuzdur. Zamanında Grek aristokratları çocuklarına<br />
onun adını vermekten onur duyarlardı. Pindaros,<br />
Kroisos şiirinde, “... iyiliklerinin ve yardımseverliğinin<br />
anısı ölmez” dediği gibi, genel kanı, Kroisos’un<br />
dine saygılı ve bağlı, “tanrısever”; cömert, konuksever<br />
ve yüce yürekli olduğu şeklindedir. Diğer yandan<br />
Batılı yazarlar, Kroisos’un kişiliğinde iyilikseverlik<br />
ile öç alma duygusunu; dine bağlılık ile dine saygısızlığa<br />
varan davranışları bir arada görmüşlerdir. Bu<br />
çelişkinin etkisi ile olsa gerektir ki, ünlü Grek yazarı<br />
Aristophanes “Beni ne sanıyorsunuz? Uzun sözlerle<br />
korkutabileceğinizi umduğunuz bir Lidyalı, bir Frigyalı<br />
ya da başka bir şey mi?” diye Lidyalıları hafife de alabilmiştir.<br />
610?<br />
4