AramızdanAyrılanlar

Sayfa 78
Özgeçmişi
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin, 1982 yılında kendisine verdiği onur doktorası için
düzenlenen törende yaptığı ve özyaşam öyküsünü anlattığı konuşmasında, doğum tarihinin
ilginçliğini ve isminin nasıl konulduğunu şöyle anlatıyor: “En iyisi baştan başlayalım.
Malatya’da doğmuşum. Aslında doğumumun ne yılı ne de günü tam belli değil. Annem, “yazın
en sıcak gününde (Malatya şivesiyle ‘tommuzun ortasında’) doğdun” derdi. Daha sonra hevesli
olup altı yaşımda okula başlamak istediğimden, yaşımı bir sene büyük göstermişler. Sözün
kısası böylece bana 24 Haziran 1926 diye bir doğum tarihi verildi, astrologları iyiden iyiye
şaşırtmak için… Adım da doğduğum günlerde Malatya’dan geçen, zannediyorum Erzincanlı
Mustafa Âsım isminde bir âlimin hatırası için verilmiş ki bundan, bizde halkın hocalara,
okumuşlara olan büyük saygısının örneği olarak bahsediyorum. Orhan da sonradan eklenmiş.”
Âsım Bey’ in kişiliğinin nasıl şekillendiğini aynı törendeki konuşmasından aktaralım:
“İlkokulda sınıfın en küçüğü idim. Beni ilk sıraya oturttular ve bu hep böyle kaldı. Hâlen de
genellikle ilk sırada otururum. Tarih, edebiyat, ve tiyatro sevdiğim derslerdi. Beş yıllık ilkokul
öğretmenim Sıdıka Hanım’ dan daima büyük bir sevgi ve destek gördüm ve bu sevgi de karşılıklı
idi. Hepimiz bazı öğretmenlerimize ne kadar borçlu olduğumuzu biliyoruz. Bu gibi fırsatlarda
bu borçlara minnettar olarak teşekkür etmek bize sevinç veriyor. Onlara “isimsiz asker” gibi bir
anıt dikilmeli.
Matematiğe olan merakım, ancak ortaokulun ikinci sınıfında cebir dersleriyle başladı.
Kilisli Rıfat Bey isminde bir matematik hocamız, bize, kısa zamanda cebirin oldukça güç sırlarını
öğretmişti. Ve o yaz ilk olarak özel matematik dersleri vermeğe başladım. Hatırımda iyi
kaldıysa ders başı elli kuruştu. Hocalığım bu tarihten başladı diyebilirim ve sürekli devam etti;
on üç yaşında idim.”
Üç ortaokul, üç lise altı sene iftihar listesine geçerek mezun olan Âsım Barut, 1943
yazında üniversite sınavlarına hazırlanır. Yine aynı konuşmasında o günleri şöyle anımsıyor:
“Malatya gibi küçük bir taşra şehrinden İstanbul’a gelmek, genç bir kafayı heyecan ve ümitle
dolduruyor. Altı ay sonra aynı hisleri İstanbul’dan Viyana ve İsviçre’ye gelince de yaşadım.
Aramızdan Ayrılanlar
Türk Fizik Derneği