14.04.2016 Views

HAZAR WORLD - SAYI 41 - NİSAN 2016

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong><br />

MILLET-I<br />

SADIKANIN<br />

ASIRLIK<br />

İHANETI<br />

FİYAT- 5 TL


www.hazarworld.com<br />

ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />

YÖNETİM<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />

Yayıncılık A.Ş. Adına<br />

Haldun YAVAŞ<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

Gökhan ÇAY<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />

Figen AYPEK AYVACI<br />

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip<br />

Erdoğan’ın Danışmanı Yalçın Topçu,<br />

Ermenistan’ın Hocalı’da gerçekleştirdiği<br />

soykırımı dünyanın görmezden geldiğini<br />

belirterek Hocalı’yı Türkiye’nin soykırım<br />

olarak tanıması gerektiğini söyledi.<br />

Yakın bir tarihte gerçekleşen Hocalı’nın<br />

bir soykırım olduğu tüm delillerle ortada.<br />

Biz de bu söylemden hareketle hangi<br />

durumda soykırım denebileceğini, hangisinde<br />

ise denemeyeceğini kapak yazısına<br />

taşıdık. HASEN araştırmacılarından<br />

Seda Birol, bundan 101 yıl önce Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü<br />

ve menfaatini korumak için gerçekleştirdiği<br />

tehcirin sözde soykırıma dönüştüğü<br />

iddiasını masaya yatırdı.<br />

Terörün tüm dünyada etkin bir silah olarak<br />

kullanılması endişe verici bir boyuta<br />

ulaştı. Bir an evvel ortak çıkarlara odaklanılması<br />

gerektiği kanaatini taşıyorum.<br />

Bu ortak çıkarlardan biri de Azerbaycan<br />

doğal gazını Avrupa’ya taşıyacak olan<br />

Güney Gaz Koridoru ve onun Türkiye’den<br />

geçen kısmı Trans Anadolu Doğal Gaz<br />

Boru Hattı (TANAP). Coğrafyamızın<br />

güvenliği, bu ortak projelerimizin korunmasından<br />

geçiyor. HASEN enerji<br />

uzmanlarından Dr. Emin Akhundzada,<br />

TANAP’ın Türkiye için artan önemini<br />

analiz etti. Burada elbette Azerbaycan<br />

sağladığı kaynak ve gelişen ekonomisiyle<br />

ön plana çıkıyor. Ayrıca, Azerbaycan Milli<br />

Meclis Ekonomik Politikası Komitesi<br />

Başkanı Ziyad Semedzade ile bir röportaj<br />

gerçekleştirdik ve Azerbaycan’ın ekonomisini<br />

ve yatırım projeksiyonlarını<br />

konuştuk. Bölgesel terörün yanı sıra tek-<br />

HALDUN YAVAŞ<br />

Hazar Strateji Enstitüsü<br />

Genel Sekreter<br />

nolojinin hızla gelişmesiyle siber terörün<br />

de tırmandığını gözlemliyoruz. HASEN<br />

araştırmacılarından Ayhan Gücüyener,<br />

kritik altyapılara yapılan siber saldırıları<br />

Ukrayna örneğini ele alarak inceledi.<br />

Neredeyse her sayıda Gürcistan ile ilgili bir<br />

analize yer vermeye çalışıyoruz. Gürcistan,<br />

Türkiye’nin önemli bir komşusu ve bölgenin<br />

güvenilir transit ülkesi konumunda.<br />

Bu sayımızda HASEN uzmanlarından Dr.<br />

Rüçhan Kaya, Gürcistan’ın doğu ve batı<br />

arasındaki sıkışmış politikasını irdeledi.<br />

Kaya, Gürcistan’ın NATO ve Rusya ile<br />

yürüttüğü siyasetin bölge açısından ne<br />

ifade ettiğini, Azerbaycan üzerinden Orta<br />

Asya’ya ve Çin’e açılma planları yapan<br />

Türkiye’yi de hesaba katarak yorumladı.<br />

Aktüel bölümünde ise Sayın Ziyad<br />

Semedzade’nin devlet sanatçısı kızı<br />

Aygül Semedzade ile kendi müziğini<br />

ve bestelerini konuştuk. Baba kızın<br />

birbirinden farklı konularda verdikleri<br />

röportajları keyifle okuyacağınızı umuyorum.<br />

Öte yandan HASEN’den bir ekip<br />

olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde<br />

Hocavend’e gittik. İşgal altındaki Karabağ<br />

topraklarından göç eden kadınlar için<br />

başlattığımız halı dokuma ve dikiş dikme<br />

eğitim projesinin ilk meyvelerini verdiğini<br />

yerinde gördük. Göçmen problemine<br />

bir nebze de olsa ekonomik çözüm<br />

sağlayacak bir model ortaya koymanın<br />

gururunu yaşıyoruz. Bu proje vesilesiyle<br />

Türkiye’nin Suriyeli göçmenler<br />

konusundaki fedakârlığını ve Karabağ<br />

işgaliyle oluşan göç konusunu Birleşmiş<br />

Milletler’e de taşımayı başardık.<br />

Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />

EDİTÖR<br />

Hande YAŞAR ÜNSAL<br />

HABER EDİTÖRLERİ<br />

Merve DAMCI<br />

Osman KURT<br />

Rufat AGHAYEV<br />

GRAFİK TASARIM<br />

Zeynep ÖZEL<br />

Murat BEŞİKTAŞ<br />

FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />

Celil KIRNAPCI<br />

YAYIN KURULU<br />

Halil AKINCI<br />

Metin ATAÇ<br />

Hayati ÖZTÜRK<br />

Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />

Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />

Doç. Dr. Fatih MACIT<br />

Dr. Emin AKHUNDZADA<br />

Dr. Rüçhan KAYA<br />

BASKI<br />

Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />

Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />

1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />

34476 İSTANBUL<br />

Tel: 444 44 03<br />

BASKI TARİHİ<br />

Nisan <strong>2016</strong><br />

Yayın Türü<br />

Yaygın Yerel Süreli<br />

Yayın Süresi - Dili<br />

Aylık - Türkçe<br />

ISSN: 2148-4759<br />

İLETİŞİM<br />

Maslak Meydan Sokak<br />

Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />

Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />

Tel: +90 212 999 66 00<br />

Faks: +90 212 290 40 30<br />

www.hazarworld.com<br />

info@hazarworld.com<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

1


IÇINDEKILER<br />

04<br />

<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong><br />

FİYAT- 5 TL<br />

MİLLET-İ<br />

SADIKANIN<br />

ASIRLIK<br />

İHANETİ<br />

28<br />

MİLLETİ-İ SADIKA VE<br />

SÖZDE ERMENİ<br />

SOYKIRIMI HİKÂYESİ<br />

28<br />

Sözde Ermeni soykırımı bir<br />

hikâyeden öteye geçemiyor.<br />

Ancak 100 yılı aşkındır dünya<br />

kamuoyunu oyalamaya<br />

devam ediyor.<br />

04<br />

08<br />

04<br />

ŞİÖ DEVLET BAŞKANLARI<br />

ZİRVESİ’NİN HAZIRLIKLARI<br />

BAŞLADI<br />

08<br />

GÖRÜŞ<br />

08<br />

SURİYE MÜLTECİ KRİZİNDE<br />

AB İLE MUTABAKAT VE<br />

RUSYA’NIN ASKERİ<br />

ÇEKİLMESİNİN OLASI<br />

SONUÇLARI<br />

14<br />

MERCEK<br />

14<br />

TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK<br />

MODLU GÜZERGÂHINA<br />

ÇOK TARAFLI KATKI<br />

18<br />

ANALİZ<br />

18<br />

18<br />

SİBER SALDIRILARDA<br />

BİR VAKA ANALİZİ:<br />

UKRAYNA ÖRNEĞİ<br />

2<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

22<br />

RÖPORTAJ<br />

22<br />

ORD. PROF.<br />

ZIYAD SEMEDZADE:<br />

“YABANCI YATIRIMCILAR<br />

BİZİM PETROLE AŞIK OLDU”<br />

36<br />

ANALİZ<br />

36<br />

TANAP PROJESİ TÜRKİYE’YE<br />

HEM EKONOMİK HEM POLİTİK<br />

FAYDA SAĞLIYOR<br />

40<br />

İNFOGRAFİK<br />

54<br />

OBJEKTİF<br />

22<br />

34<br />

40<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

VE BİLGİ PAYLAŞIMI<br />

42<br />

ANALİZ<br />

42<br />

BATI VE DOĞU ARASINDA<br />

GÜRCİSTAN SİYASETİ<br />

54<br />

56<br />

KÜLTÜR & SANAT<br />

Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />

tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />

derledik.<br />

42<br />

46<br />

YAKIN PLAN<br />

46<br />

GAZPROM’UN GAZ KISINTISI<br />

SONRASINDA ARZ<br />

GÜVENLİĞİNİ<br />

YENİDEN DÜŞÜNMEK<br />

56<br />

50<br />

50<br />

50<br />

AYGÜN SEMEDZADE:<br />

BESTELERİMİ KENDİ<br />

ÇOCUĞUM GİBİ<br />

GÖRÜYORUM<br />

AKTÜEL<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

3


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

ŞİÖ DEVLET BAŞKANLARI ZİRVESİ’NİN<br />

HAZIRLIKLARI BAŞLADI<br />

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı İcra<br />

Komitesi Direktörü Yevgeniy Sisoyev ile Özbekistan İçişleri Bakanı<br />

Adhamcan Ahmadbayev, haziran ayında Özbekistan’ın başkenti<br />

Taşkent’te yapılacak Devlet Başkanları Zirvesi’nin güvenliğini görüşmek<br />

için bir araya geldi. ŞİÖ Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı ile<br />

Özbekistan emniyet birimlerinin, zirveye hazırlık aşamasında ve zirve<br />

sırasında güvenliğin sağlanmasında ortak tedbirler alması konusunda<br />

fikir alışverişinde bulunulduğu görüşmede, Ahmadbayev, Özbekistan<br />

polisinin zirve için alacağı güvenlik önlemleri ve emniyet birimlerinin<br />

faaliyeti konusunda Sisoyev’e bilgi verdi. Rusya, Çin, Kazakistan,<br />

Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üyesi olduğu ŞİÖ Devlet<br />

Başkanları Zirvesi, 23-24 Haziran’da Taşkent’te yapılacak.<br />

BM’DE NEVRUZ KUTLANDI<br />

Orta Asya ve Ortadoğu’da baharın gelişini simgeleyen Nevruz,<br />

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi’nde kutlandı. BM<br />

Genel Kurulu’nun 2010 yılında aldığı kararla kabul ettiği<br />

‘’Uluslararası Nevruz Günü’’ için BM’de 6. kez kutlama programı<br />

düzenlendi. Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, Hindistan,<br />

İran, Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan,<br />

Türkmenistan ve Özbekistan’ın BM Daimi Temsilciliklerinin,<br />

BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Salonu’nda<br />

düzenlediği kutlamada, barış ve kardeşlik mesajları verildi.<br />

Programda konuşan BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon,<br />

Nevruz’un bir küresel kültür mirası olduğunu söyledi. Dünya<br />

üzerinde Nevruz’u kutlayan yüz milyonlarca kişiye katılmaktan<br />

mutluluk duyduğunu kaydeden Ban Ki-moon, “Bugünün<br />

sınır ve ayrılıklarından çok daha eski bir tarihe sahip olan<br />

Nevruz bu özelliğiyle engelleri yıkmakta ve güven bağları<br />

inşa etmektedir” dedi. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Halit<br />

Çevik de 2009 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından Nevruz’un İnsanlığın Somut<br />

Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne alınmasının kültürel anlamda çok önemli bir gelişme olduğunu anımsattı.<br />

KIRGIZİSTAN’DAN EKONOMİK KRİZE KARŞI<br />

EK EYLEM PLANI<br />

Kırgızistan hükümeti, Avrasya bölgesini etkisi altında tutan ve<br />

küresel ekonomik krizin etkilerini en aza indirmek için ek tedbirleri<br />

içeren eylem planını açıkladı. Kırgızistan Başbakanlık Basın<br />

Sözcüsü Nazira Ahmedova, Kırgızistan’da siyasi ve sosyal durumun<br />

istikrarlı olduğunu söyleyerek krizin etkilerini en aza indirmek<br />

için hükümetin ek eylem planını yürürlüğe koymak zorunda<br />

kaldığını belirtti. Ekonomik kriz ve sosyal güvenlik konularını<br />

kapsayan ek eylem planının 420 maddesinden 87’sini ekonomik<br />

krize karşı alınan önlemler dizisi oluşturuyor. Kırgızistan ekonomisi;<br />

Rusya, Kazakistan ve Belarus’un kurucusu olduğu bölgesel<br />

Avrasya Ekonomik Birliği’ne (AEB) üye ülkelerdeki ekonomik<br />

gerilemeye bağlı olarak etkileniyor. Kırgızistan ise makroekonomik<br />

istikrarı sağlamak, yatırım ve ihracatı artırmak, bölgesel<br />

kalkınma ve sosyal güvenliği korumak, geçim sıkıntısı çeken kesimlere yardımı artırmak hedefine odaklanmış bulunuyor. Öte<br />

yandan hükümet, <strong>2016</strong> yılı programında fiyat istikrarını, Rusya ve Kazakistan’dan ithalatta bu ülkelerin parasıyla ödemeyi,<br />

vatandaşa ABD doları ile verilen kredilerin millî para birimi Som’a çevrilmesini, enerji güvenliğini güçlendirmeyi, hidroelektrik<br />

santrali projeleri için yeni yatırımcılar bulmayı ve yeni istihdam alanları açılması gibi hayati konulara öncelik veriyor.<br />

4 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

AZERBAYCAN’DA SERBEST TİCARET BÖLGESİ KURULUYOR<br />

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, başkent Bakü yakınlarında, Hazar<br />

Denizi kıyısında bulunan Elet kasabasında serbest ticaret bölgesi oluşturulması<br />

için kararname imzaladı. Ekonominin devamlı gelişimi ve rekabete dayanıklılığın<br />

artırılması, Azerbaycan’ın lojistik ve ulaştırma merkezi olarak güçlendirilmesi,<br />

ülkede çok yönlü ulaştırma altyapısının kurulması için alındığı belirtilen<br />

karar gereği, Elet kasabasındaki Bakü Uluslararası Deniz Ticaret Limanı ve<br />

etrafındaki arazide serbest ticaret bölgesi oluşturulacak. Uluslararası danışman<br />

şirketlerin yardımıyla serbest ticaret bölgeleri hakkındaki yasalar yeniden düzenlenecek.<br />

Bölgenin altyapı, yönetim şekli ile burada yapılacak ticarete yönelik<br />

bilgiler, ilgili kurumlar tarafından 6 ay içerisinde derlenerek Cumhurbaşkanı<br />

Aliyev’e rapor edilecek. Aliyev, kararnamenin uygulanması için Bakanlar<br />

Kurulu, Maliye Bakanlığı, Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Emlak<br />

Komitesi ile Bakü Valiliği’ne de talimat verdi.<br />

TÜRKİYE<br />

GÜRCİSTAN<br />

AZERBAYCAN<br />

İRAN<br />

Bakü<br />

Elet<br />

NATO’DAN TİFLİS’E RESMİ ZİYARET<br />

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı<br />

Orgeneral Philip Breedlove, Rusya’nın uluslararası arenadaki<br />

mevcut kural ve sistemleri değiştirmeye ve özgür dünyayı bölmeye<br />

çalıştığını savundu. Orgeneral Breedlove, gerçekleştirdikleri<br />

toplantıda Gürcistan’ın NATO ile entegrasyonu süreci,<br />

Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve dünyada terörle mücadele<br />

gibi konuların ele alındığını söyledi. ABD’nin Gürcistan’ın<br />

toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tam destek verdiğini<br />

belirten Breedlove, bugün heyetle 2008’deki Güney Osetya<br />

savaşının ardından bölgede faaliyet gösteren Rus askerlerinin<br />

belirlediği sözde sınırı ziyaret ettiklerini ve işgal çizgisi<br />

yakınlarında yaşayan Gürcistan vatandaşlarının ne kadar zor<br />

durumda olduklarını bizzat müşahede ettiklerini vurguladı. Terörle mücadeleye de değinen Breedlove, teröre karşı mücadelede<br />

başarılı olmak için dünyada tüm ortakların yakın işbirliğinin şart olduğunu dile getirdi. Breedlove, Mayıs <strong>2016</strong>’da<br />

Gürcistan’da NATO ile Gürcü askerlerinin katılacağı “Lâyık Ortak <strong>2016</strong>” askeri ortak tatbikatının düzenleneceğini bildirdi.<br />

Gürcistan Savunma Bakanı Tinatin Khidaşeli de “Artık gündelik hale gelen saldırganlık, Gürcistan toprak bütünlüğünün<br />

ihlal edilmesi ve sınırların adım adım taşınması girişimleri, bugün bulunduğumuz durumun en açık göstergesidir” dedi.<br />

TÜRKMENİSTAN VE PAKİSTAN TAPI İÇİN<br />

BİR ARAYA GELDİ<br />

Avrupa Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli<br />

Berdimuhamedov ve beraberindeki heyet, Pakistan’da<br />

Başbakan Navaz Şerif ve diğer üst düzey yetkililerle görüştü.<br />

Pakistan Başbakanı Şerif, Türkmenistan-Afganistan-<br />

Pakistan-Hindistan Doğal Gaz Boru Hattı (TAPI) projesinin<br />

en kısa sürede tamamlanması gerektiğini, böylece enerji<br />

zengini Türkmenistan ile bu konuda zayıf kalan Güney<br />

Asya’nın birbirine bağlanacağını söyledi. Şerif; Kazakistan,<br />

Türkmenistan ve İran arasında inşa edilecek bir tren yolunun<br />

da Türkmenistan ile Pakistan’ı birbirine bağlayacağını<br />

dile getirerek, birçok alanda daha fazla işbirliği yapılmasının önemine işaret etti. Pakistan limanlarının Türkmenistan’ın<br />

ithalat ve ihracat yapması için önemli bir şans olacağını anlatan Şerif, ülkeler arasında vize kolaylığı sağlanması gerektiğini<br />

bildirdi. TAPI projesinin temeli, 13 Aralık 2015’te, Türkmenistan’ın tarihi kenti Mari’de Türkmenistan Devlet Başkanı<br />

Berdimuhamedov’un ev sahipliğinde, Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani, Hindistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid<br />

Ansari ve Pakistan Başbakanı Şerif’in katılımıyla atılmıştı. TAPI projesiyle Türkmenistan’ın en büyük doğal gaz yatağı<br />

Galkınış’tan Pakistan-Hindistan sınırındaki Fazilka yerleşim yerine Afganistan üzerinden doğal gaz sevk edilecek. 2019 yılında<br />

hizmete girmesi beklenen projeyle her yıl 33 milyar metreküp doğal gaz taşınması hedefleniyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

HASEN, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜ<br />

HOCAVEND’DEKİ KADINLARLA KUTLADI<br />

Hazar Strateji Enstitüsü’nün (HASEN) Clinton Global Initiative (CGI)<br />

bünyesinde, yerinden edilmiş kadınlar için başlattığı sosyal sorumluluk projesi<br />

ilk meyvelerini verdi.<br />

Birleşmiş Milletler’in verilerine göre bugün dünyada<br />

19,5 milyon mülteci ve 38 milyon yerinden<br />

edilmiş kişi var. 5,1 milyon mülteci ile ilk sırada<br />

Filistinliler yer alırken hemen arkasından 3,88 milyonla<br />

Suriyeli, 2,59 milyonla Afgan mülteciler geliyor. Bu<br />

rakamlarla oluşan insanlık krizi ise giderek<br />

büyümeye devam ediyor. Yerinden edilmiş<br />

kişilerde durum daha da trajik bir hal alıyor<br />

ve rakamlar her geçen gün artıyor. 7,6 milyon<br />

Suriyeli, 6 milyon Kolombiyalı, 3,4 milyon<br />

Iraklı, 3,1 milyon Sudanlı bugün kendi evinde<br />

yaşayamıyor ve nüfusu sadece 9 buçuk milyon<br />

olan Azerbaycan’da yaklaşık 1 milyon yerinden<br />

edilmiş kişi topraklarına geri döneceği<br />

günü bekliyor.<br />

Devletin kendileri için inşa ettiği yaşam alanlarında<br />

barınan yerinden edilmiş kişilerin aynı<br />

zamanda çok hızlı bir şekilde sosyal hayata ve<br />

işgücüne katılmaları gerekiyor. HASEN bu<br />

amaçla Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />

kadınların işgücüne katılımına yönelik bir<br />

proje başlattı. Bundan 6 ay önce HASEN tarafından gerçekleşen<br />

“Yerinden Edilmiş Karabağlı Kadınların Ekonomiye<br />

Kazandırılması” projesi kapsamında, Azerbaycan’ın<br />

Ermenistan tarafından işgal olunması neticesinde toprak-<br />

larından edilmiş kadınlar halı dokuma ve terzilik eğitimi<br />

almaya başladılar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bölgeyi<br />

beraberindeki heyetle ziyaret eden HASEN Genel Sekreteri<br />

Haldun Yavaş, “Projemizin meyvelerini almaya başladığımızı<br />

görmek gerçekten de paha biçilemez bir mutluluk<br />

veriyor. Yerlerinden edilmiş bu kadınların<br />

halı dokuyarak bir meslek edinmeleri ve bu<br />

halıları satarak gelir elde etmeleri, dünyanın<br />

birçok yerinde zorunlu göçe maruz kalmış<br />

ve yerinden edinmiş kadınlar için de örnek<br />

olabilir” dedi.<br />

HASEN’in Clinton Global Initiative bünyesinde<br />

yürüttüğü bu program sayesinde 40<br />

kadın Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />

hazırlanan atölyede, dokudukları halıları ve<br />

dikişlerini satma imkânı da bulabilecekler.<br />

Projeden direkt olarak 40 kadın faydalanacak<br />

ama 120 dolaylı faydalanıcıyla birlikte toplamda<br />

800 kişi projeden yarar sağlayabilecek.<br />

Proje kapsamında eğitim alıp ilk ürünlerini<br />

ortaya koyan kadınlar ise aile bütçesine<br />

katkıda bulunacakları için mutlu olduklarını ifade ediyorlar.<br />

Öte yandan kadınların el emeği ürünlerinin online satış<br />

mekanizması kurularak dünya genelinde ticaretinin yapılabilmesi<br />

hedefleniyor.<br />

6 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />

15 <strong>NİSAN</strong><br />

12-13 <strong>NİSAN</strong><br />

12 <strong>NİSAN</strong> 5. ULUSLARARASI ÇATIŞMA,<br />

DİJİTAL DÖNÜŞÜM<br />

VE ENDÜSTRİ 4.0<br />

12 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL, TÜRKİYE<br />

Geleneksel üretim ve hizmet<br />

sistemleri, günümüzde dijital<br />

dönüşüm yaşayarak yeni bir yapıya<br />

bürünüyor. Özellikle elektronik, bilgi<br />

ve iletişim teknolojilerinde yaşanan<br />

gelişmeler bu dönüşümü daha da<br />

hızlandırdı. Akıllı robotlar, sensörler,<br />

3D yazıcılar, dronelar, gelişmiş veri<br />

depolama ve analiz sistemleri ve daha<br />

birçok teknoloji bu dönüşümde kilit<br />

rol oynuyor. İşte bu zirvede dijital<br />

dönüşüm tüm yönleri ile<br />

konuşulacak.<br />

TERÖRİZM VE TOPLUM<br />

KONFERANSI<br />

12-13 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL, TÜRKİYE<br />

Bugüne dek 20 ülkeden 150’yi<br />

aşkın katılımcıyı ağırlayan<br />

konferansın 5’inci yılında devlet<br />

dışı aktörler ve bu aktörlerin<br />

çatışma süreçlerindeki rolleri<br />

irdelenecek. Akademisyenler ve<br />

sektörden uzmanlar, devlet dışı<br />

organizasyonların ortaya çıkışları,<br />

hareket alanları, medyada temsil<br />

edilme biçimleri ve toplum<br />

tarafından algılanmaları gibi<br />

konular üzerine çalışmalarını<br />

sunma fırsatı bulacak.<br />

4. TÜRKİYE’YE YATIRIM<br />

FIRSATLARI KONFERANSI<br />

15 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />

LONDRA, İNGİLTERE<br />

Türk pazarındaki projelerinizi<br />

arttırmak, yeni müşteriler, yabancı<br />

yatırımcılar ile tanışmak, PPP,<br />

enerji piyasası, özel sermaye,<br />

girişim sermayesi ve gayrimenkul<br />

hakkında güncel bilgiler edinmek<br />

istiyorsanız bunların tümünü bu<br />

konferansta bulabilirsiniz.<br />

<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />

AMBROSETTI EKONOMİ VE<br />

FİNANS SEMİNERİ<br />

8-9 Nisan <strong>2016</strong><br />

Cernobbio, İtalya<br />

ATYRAU KÜRESEL PETROL & GAZ<br />

KONFERANSI<br />

12-13 Nisan <strong>2016</strong><br />

Atyrau, Kazakistan<br />

22. ULUSLARARASI ENERJI VE<br />

ÇEVRE FUARI VE KONFERANSI<br />

27-29 Nisan <strong>2016</strong><br />

İstanbul, Türkiye<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

7


GÖRÜŞ<br />

AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />

SURİYE MÜLTECİ KRİZİNDE<br />

AB İLE MUTABAKAT VE<br />

RUSYA’NIN ASKERİ ÇEKİLMESİNİN<br />

OLASI SONUÇLARI<br />

PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN<br />

HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK<br />

MERKEZI<br />

2011’de başlayan Suriye İç<br />

Savaşı beşinci yılına girmesine<br />

rağmen bölgesel istikrarsızlık<br />

15Mart<br />

nedeni olmaya devam ediyor.<br />

Güzel haber ise AB devlet ve hükümet<br />

başkanlarının Türkiye ile yapılacak<br />

mülteci anlaşmasının çerçevesi üzerinde<br />

anlaşmaları. Avrupa’ya mülteci akımının<br />

durdurulmasını öngören anlaşmaya<br />

göre, Türkiye üzerinden Yunanistan’a<br />

ulaşan göçmenler 4 Nisan’dan itibaren<br />

Türkiye’ye geri gönderilecek. Anlaşma 20<br />

Mart Pazar gününden önce Yunanistan’a<br />

geçen göçmenleri kapsamıyor. 1 Öte yan-<br />

dan bir diğer sürpriz gelişme, Rusya’nın<br />

Suriye’deki askeri gücünü kısmi olarak<br />

geri çekmesi. Rusya Devlet Başkanı<br />

Vladimir Putin, geri çekilme gerekçesi<br />

olarak, “Savunma Bakanlığı’nın ve ordunun”<br />

verilen görevleri genel olarak yerine<br />

getirdiğini, buna mukabil, Tartus’taki<br />

deniz üssü ile Hmeymim’deki askeri<br />

hava üssünün durumunun muhafaza<br />

edilmesi gerektiğini ileri sürdü. 2 Öte<br />

yandan Suriye’de yaşanan iç savaş tüm<br />

hızıyla sürerken, Türkiye sınır hattında<br />

Kuzey Irak benzeri yeni bir Kürt özerk<br />

bölgesi şekilleniyor. PYD’nin de içinde<br />

1 “Avrupa Birliği ile Türkiye Arasındaki ‘Göçmen’ Anlaşması<br />

İmzalandı”, Hürriyet, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />

hurriyet.com.tr/avrupa-birligi-ile-turkiye-arasindaki-gocmen-anlasmasi-onaylandi-40071635.<br />

2 “Rusya Askerlerini Suriye’den Çekmeye başlıyor”, Habertürk,<br />

15 Mart <strong>2016</strong>,<br />

http://www.haberturk.com/dunya/haber/1209753-rusyaaskerlerini-suriyeden-cekmeye-basliyor.<br />

8<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

AB ile mülteci sorunu<br />

müzakerelerinde Ankara, Haziran<br />

<strong>2016</strong>’da Türk vatandaşları için<br />

vizelerin kaldırılması, AB<br />

üyelik müzakerelerinin<br />

hızlandırılması ve 2018’e kadar<br />

Türkiye’ye 3 milyar euro daha<br />

aktarılmasını<br />

öngörüyor.<br />

bulunduğu Rojava Genel Yönetimi Kurucu Meclisi,<br />

Rojava’yı Afrîn, Kobanî ve Cizîr olmak üzere 3 özerk<br />

bölgeye ayırdı. 3 Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı<br />

PYD, Suriye’nin kuzeyinde kontrolünde tuttuğu<br />

bölgelerde - Afrin, Kobani (Ayn el-Arab) ve Haseke<br />

- “kanton”larından yaklaşık 150 kişilik delegasyonun<br />

katılımıyla federasyon ilan ettiğini duyurdu. 4 Peki, bütün<br />

bu ani ve şaşırtıcı gelişmelerin diplomatik, insani, hukuki<br />

ve askeri nedenlerinin ardında hangi gerçekler saklı?<br />

Ortadoğu’ya barış ne zaman gelecek? Suriye’nin kuzeyinde<br />

PYD’nin özerklik hamlesi, Türkiye’nin güvenliğini<br />

nasıl etkileyebilir?<br />

3 “PYD özerklik ilan etti, PKK Türkiye’ye komşu oldu”, Cumhuriyet, 20 Mart<br />

<strong>2016</strong>, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/9101/PYD_ozerklik_ilan_<br />

etti__PKK_Turkiye_ye_komsu_oldu.html.<br />

4 “PYD Suriye’de federasyon ilan etti”, Milliyet, 17 Mart <strong>2016</strong>, http://www.milliyet.com.tr/pyd-suriye-nin-kuzeyinde/dunya/detay/22113<strong>41</strong>/default.htm<br />

GERİ ALMA ESASLARI VE UYGULAMADA BELİRSİZLİKLER<br />

Tarafların müzakere masasındaki taleplerine kısaca<br />

bakıldığında, Ankara, Haziran <strong>2016</strong>’da Türk vatandaşları<br />

için vizelerin kaldırılması, AB üyelik müzakerelerinin<br />

hızlandırılması ve 2018’e kadar Türkiye’ye 3 milyar euro<br />

daha aktarılmasını öngörüyor. Yük paylaşımı konusundaki<br />

ekonomik yardım talebinde ise AB’den Türkiye’ye<br />

mali yardımın hacminin 6 milyar euroya ulaşması planlandı.<br />

Buna karşılık, son Paris saldırısı ile yükselen terör<br />

tehdidi ve AB kamuoyunun tepkilerini dikkate alarak,<br />

Brüksel tarafının, Türkiye’den sınırlardaki kontrol önlemlerini<br />

artırmasını ve mülteci akınını yavaşlatmasını<br />

talep ettiği biliniyor.<br />

Başlıca müzakere maddesi Türkiye üzerinden<br />

Yunanistan’dan geçerek AB’ye kural dışı giriş yapan sığınmacıların<br />

Türkiye’ye iade edilmesi olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Böylece insan kaçakçılarının yardımıyla AB ülkelerine<br />

gitmenin cazip olmaktan çıkarılması hedefleniyor.<br />

Yunanistan’daki mülteci adayları iltica başvurusunda<br />

bulunabilecekler. Yunanistan, güvenli ülke Türkiye’den<br />

geldikleri gerekçesiyle başvuruları reddedebilecek.<br />

Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Bu düzenlemenin<br />

hukuki bakımdan uygun olması ve bütün sığınmacılara<br />

bireysel başvuruda bulunma hakkını garanti etmesi<br />

gerektiğini” ifade etti. Merkel, bu görevin altından kalkabilmesi<br />

için Yunanistan’a yardımcı olacaklarını, mül-<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

9


AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />

BULGARİSTAN<br />

MAKEDONYA<br />

Idomeni sınır kapısı<br />

Kavala<br />

ARNAVUTLUK Selanik<br />

YUNANİSTAN<br />

Atina<br />

İzmir<br />

İstanbul<br />

TÜRKİYE<br />

BM Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği’nin Avrupa Bürosu<br />

Direktörü Vincent Cochetel, AB ve<br />

Türkiye arasındaki mülteci<br />

anlaşmasının uluslararası hukuka<br />

uymadığını öne sürüyor.<br />

Göçmenlerin Yunanistan’a Yolculuğu<br />

2015 Toplamı <strong>2016</strong>’da deniz yoluyla<br />

gidenler<br />

856,723<br />

Kaynak: UNHCR (6 Mart <strong>2016</strong> itibarıyla)<br />

132,177<br />

Bodrum<br />

Göçmen sayıları<br />

1,000<br />

10,000<br />

50,000<br />

100,000<br />

tecilerin korunması konusunda Türkiye’den de uluslararası<br />

standartlara bağlı kalmasının beklendiğini belirtti. 5<br />

İngiltere Başbakanı David Cameron, Türkiye ile AB arasında<br />

işbirliğinin güçlendirilmesi ve sığınmacı krizinin<br />

çözümü için yürütülen görüşmelerde varılan anlaşmaya<br />

ilişkin, “Bu krizde ilk kez, doğru ve eksiksiz bir şekilde<br />

uygulanması halinde fark yaratacak bir plana sahibiz”<br />

açıklamasında bulundu. 6 Ancak bu sürecin gözetiminde<br />

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin de<br />

aktif rol oynaması ilkesi ekleniyor. Ayrıca, anlaşmanın<br />

ortaya çıkarabileceği uluslararası hukuk ihlallerinin<br />

önüne geçilmesi için Ankara’dan gerekli yasal düzenlemeleri<br />

yapması da talep ediliyor. 7<br />

Müzakereler devam ederken, BM Mülteciler Yüksek<br />

Komiserliği’nin Avrupa Bürosu Direktörü Vincent<br />

Cochetel, anlaşmanın uluslararası hukuka uymadığını<br />

öne sürerek, “Yabancıların toplu sınır dışı edilmesi<br />

Avrupa İnsan Hakları Anlaşması’na aykırı. Bu sebeple<br />

bu doğrultuda yapılacak bir anlaşmayla bu kişilerin<br />

üçüncü bir ülkeye dönmesinin engellenmesi Avrupa<br />

kanunlarına da, uluslararası hukuka da aykırı” açıklamasında<br />

bulundu. 8 BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane<br />

Dujarric ise anlaşma sonrasında yaptığı açıklamasında,<br />

“Varılan anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olmasını<br />

umut ettiklerini” söyledi. Dujarric açıklamasında<br />

5 “AB Ortak Pozisyon Belirledi”, Deutsche Welle, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />

dw.com/tr/ab-ortak-pozisyon-belirledi/a-19126096.<br />

6 “İngiltere Başbakanı David Cameron’dan AB ve Türkiye Arasındaki Anlaşmaya<br />

İlişkin Açıklama”, NTV Haber, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.ntv.com.tr/<br />

dunya/ingiltere-basbakani-camerondan-ab-ve-turkiye-arasindaki-anlasmayailiskinacikla,iCBHJm_HZkm-Diqo2Wdm0A.<br />

7 “AB mülteci zirvesi: Türkiye - AB anlaşmaya vardı”, BBC Türkçe, 18 Mart<br />

<strong>2016</strong>, http://www.bbc.com/turkce/haberler/<strong>2016</strong>/03/160318_ab_turkiye_anlasma_sonuc..<br />

8 “BM’den AB-Türkiye anlaşmasına tepki”, EuroNews, 8 Mart <strong>2016</strong>, http://<br />

tr.euronews.com/<strong>2016</strong>/03/08/bm-den-ab-turkiye-anlasmasina-tepki/.<br />

“Öncelikle varılan anlaşmaya bakmamız lazım. Açıkçası<br />

varılan anlaşmanın tamamıyla uluslararası hukuka uygun<br />

ve özellikle uluslararası mülteci anlaşmasına uygun<br />

olmasını umut ediyoruz. Ayrıca bütün mültecilerin itibarına<br />

ve haklarına saygı duyulmasını bekliyoruz” ifadelerini<br />

kullandı. 9<br />

Buna mukabil, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye ve<br />

AB’nin “ortak kaderi, zorlukları ve geleceği paylaştıklarına”<br />

dikkat çekti. Türkiye ve AB’nin entegrasyonunun<br />

derinleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu,<br />

Suriye mülteci krizinin çözülmesi için kriz yönetiminin<br />

ötesinde “daha stratejik bir işbirliğine” ihtiyaçları olduğunu<br />

belirtti. 10 Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle Türk<br />

Sahil Güvenlik ekipleri ve NATO birlikleri Ege Denizi’nde<br />

güvenlik önlemlerini arttırdı.<br />

Mülteciler konusundaki kazanımlara rağmen vizeler<br />

konusunda belirsizliğin henüz ortadan kalkmadığını da<br />

söylemek lazım. Buna göre, Türkiye’nin açılmasını talep<br />

ettiği beş başlık, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin blokajı<br />

nedeniyle açılamadı. Anlaşma, Türkiye’nin vize muafiyeti<br />

hedefinin Haziran <strong>2016</strong> olduğunun teyidi niteliğinde<br />

olmasına rağmen, yalnızca Ankara’nın 72 kriteri eksiksiz<br />

yerine getirmesi ile şartların tamamlanması halinde<br />

mümkün olabilecek. Bu itibarla, AB Komisyonu’ndan<br />

teknik, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nden siyasi<br />

onay gerekmesi, “Haziran’da vize muafiyeti garanti” demek<br />

için henüz erken olduğunu gösteriyor. 11<br />

SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ PARADOKSU<br />

Rusya’nın, Eylül 2015’te Suriye’ye gönderdiği askeri gücünü<br />

geri çekmesi farklı yorumlara neden oldu. Rusya<br />

Devlet Başkanı Vladimir Putin, ‘ordunun teröristlerle<br />

mücadele görevini geniş ölçüde yerine getirmiş olmasını’<br />

çekilmeye gerekçe gösterdi. Kremlin’den yapılan açıklamalarda,<br />

Putin ve ABD Başkanı Barack Obama’nın<br />

konuyu görüştükleri belirtildi. Almanya Dışişleri Bakanı<br />

Frank-Walter Steinmeier, “Bu kararın, Cenevre’de barışçı<br />

siyasi geçiş dönemi görüşmelerinde yapıcı katkıda bulunması<br />

için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad üzerinde<br />

9 “BM’den AB-Türkiye anlaşması ile ilgili ilk tepki”, Zaman, 18 Mart <strong>2016</strong>,<br />

http://zamanamerika.com/haberler/dunya/bmden-ab-turkiye-anlasmasi-ileilgili-ilk-tepki/<br />

10 “Davutoğlu: Tarihi Bir Gün, Önemli Bir Anlaşmaya Vardık”, NTV haber, 18<br />

Mart <strong>2016</strong>, http://www.ntv.com.tr/dunya/davutoglutarihi-bir-gun-onemli-biranlasmaya-vardik,cVC-pA3wtkeWIcABCqOQuA?_ref=infinite.<br />

11 Güven Özalp: “Türkiye –AB Anlaşması Ne Anlama Geliyor?”, Hürriyet,<br />

20 Mart <strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/turkiye-ab-uzlasmasi-ne-anlamageliyor-5-soruda-anlasma-40072211.<br />

10 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

oluşan baskıyı arttıracağını” öne sürdü. 12 Öncelikle belirtmek<br />

gerekir ki, IŞİD teröristleriyle mücadele etmek<br />

için Suriye’ye asker gönderdiğini ileri süren Rusya, bu<br />

mücadeleden sonuç alamayacağını bir anlamda kabul<br />

etti. Buna mukabil, Ukrayna konusunda Kırım’ın işgalinin<br />

ikinci yılında, ABD ile eşit koşullarda müzakere<br />

zeminini yakaladı.<br />

Günde üç milyon dolara mal olan Suriye’deki operasyonlar,<br />

askeri maliyeti iyice artırdı. Petrol fiyatlarının<br />

düşmesiyle yaklaşık 250 milyar dolar zararda olan Rus<br />

ekonomisinin konumunu dikkate alan ABD Başkanı<br />

Obama, Suriye’nin, Rusya’nın kaynaklarını kurutacak<br />

bir bataklık olacağını söyleyerek “Suriye operasyonu<br />

masraflı iş” açıklamasında bulundu. Sovyet döneminde<br />

1979’da başlayan Afganistan işgali deneyimi Rusya’da<br />

hâlâ unutulamadı.<br />

Rusya, Sovyet döneminden beri Suriye’deki askeri varlığını<br />

operasyonel ve teknik anlamda daha da güçlendirdi.<br />

Bu bağlamda, zor durumdaki “müttefiki” Esad’ın<br />

siyasi ömrünü uzatmakla birlikte, Suriye’de barışçıl bir<br />

geçiş dönemi sonrasında Esad’ın görevdeki süresinin<br />

belirsizliğini koruyacağı söylenebilir. Bir diğer konu<br />

ise Rusya’nın PYD’ye askeri teçhizat ve siyasal destek<br />

vermesidir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in<br />

Danışmanı Dmitri Peskov, Suriye’deki Rus askeri varlığı-<br />

12 “Rusya Suriye’den Çekilmeye Başladı”, Deutsche Welle, 15 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />

dw.com/tr/rusya-suriyeden-%C3%A7ekilmeye-ba%C5%9Flad%C4%B1/a-19116850.<br />

nın azaltılmasının müzakere sürecine fayda sağlayacağını<br />

ve koşulları eşitleyeceğini savundu. BM Suriye Özel<br />

Temsilcisi Staffan de Mistura ise Rusya’nın kararının<br />

Suriye görüşmelerine yeni bir enerji verebileceğini savundu.<br />

Mistura, Suriye muhalefeti ile rejim arasında<br />

büyük fikir ayrılıkları olduğunu, ancak Suriye’nin toprak<br />

bütünlüğünün korunması ve federal yönetimin reddedilmesi<br />

konularında uzlaşma sağlandığını belirtti. 13<br />

ABD’li senatör John McCain ise Obama’yı Suriye’de<br />

yaşanan katliamlara seyirci kalmakla eleştirirken<br />

Suriye’den çekilme kararı alan Rusya’nın enerjisini ve<br />

dikkatini başka yere çekeceğini, Ukrayna’da kanlı bir<br />

baharın daha yaklaşmakta olduğunu ileri sürdü. 14<br />

RUS ORDUSU’NUN SURİYE’YE ASKERİ DESTEĞİ<br />

Peki, Rusya Suriye’ye geri döner mi? Bir diğer soru ise<br />

BM Barış müzakereleri başarısız olursa, Rusya geri<br />

döner mi? Türkiye’nin PYD’nin özerklik ilanı karşısında<br />

askeri müdahalesi olabilir mi? Suriye’nin 400 binden<br />

fazla insanın hayatına mal olan kanlı iç savaş sonrasında<br />

toprak bütünlüğünü korumak hâlâ mümkün mü?<br />

ABD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne destek ver-<br />

13 “Suriyeli Muhalifler ile Esad Rejimi Arasında Kısmi Uzlaşı”, NTV, http://<br />

www.ntv.com.tr/dunya/suriyeli-muhalifler-ile-esad-rejimi-arasinda-kismiuzlasi,de39OST7cU2sSRI2mfWXCA<br />

14 “Rusya bakın neden Suriye’den geri çekilmiş!”, Internet Haber, 15 Mart<br />

<strong>2016</strong>, http://www.internethaber.com/rusya-bakin-neden-suriyeden-geri-cekilmis-<br />

1575066h.htm<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

11


AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />

diği yönündeki açıklaması ortada. ABD Savunma<br />

Bakanlığı’nın, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin askeri<br />

kanadı YPG’ye artık silah ve mühimmat vermeyeceğini<br />

açıklamasının ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan<br />

da PYD’ye özerklik uyarısı geldi. ABD Dışişleri<br />

Bakanlığı Sözcüsü Toner, “Biz onların Suriye’de bir<br />

çeşit yarı özerklik geliştirmelerini istemiyoruz” açıklamasıyla<br />

Washington’un duruşuna açıklık getirdi. 15<br />

Toner, Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak bir yönetimi<br />

desteklediklerini ifade ederek, “Bu durum, Cenevre’de<br />

bulunan ilgili tarafların birlikte tartışması ve karar<br />

vermesi gereken bir durum. Daha geniş anlamda da<br />

Suriye halkı tarafından kabul edilmelidir” açıklamasında<br />

bulundu. 16 Rusya lideri Putin, “Geldiğimiz noktada<br />

Suriye yönetimi ve Devlet Başkanı Beşar Esad’a mali<br />

ve istihbarat yardımı sağlamaya devam edeceğiz. Kalan<br />

kuvvetlerimize tehdit oluştuğunu hissettiğimiz an bu<br />

silahları çekinmeden kullanmaya hazırız. Suriye’deki<br />

durum tırmanışa geçer ve tekrar bizim askeri gücümüzle<br />

devreye girmemizi gerektirirse birkaç saat içinde<br />

önceki gücümüzle oraya geri dönme kabiliyetimizi koruduğumuz<br />

bilinmeli” açıklamasında bulundu. 17 İran<br />

Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Suriye ve Irak’ın toprak<br />

bütünlüğünün garanti altına alınması gerektiğini öne<br />

sürdü. Türkiye ile olan ilişkilere çok önem verdiklerini<br />

belirten Zarif, “Bölgesel konularda ortak fikirlere sahibiz.<br />

Tehditlerin ve risklerin farkındayız. Aşırıcılık,<br />

mezhepçilik, bölgedeki çatışmalar, bunların hepsi bizim<br />

ortak olarak gördüğümüz tehlikelerdir. İşbirliği yaparak<br />

bu tehlikelere son vermek istiyoruz... Suriye ve<br />

Irak’ın toprak bütünlüğü garanti altına alınmalı... Biz<br />

bölgemizde huzur istiyoruz” dedi. 18<br />

Türkiye’nin endişelerini dile getiren Başbakan Ahmet<br />

Davutoğlu, “Suriye, maalesef öyle bir noktaya getirildi<br />

ki her türlü kirli oyunun oynanabileceği bir zemin oluştu.<br />

Bunlardan biri de Sykes-Picot’un 100. yılı, bizi hep<br />

böldü. Birileri yüzyıl sonra yeni bir Sykes-Picot yazma<br />

peşinde. Biz bunu yok etmeye çalışırken, birileri yazma<br />

peşinde. Biz Arap Baharı’ndan önce ekonomik hamlelerle<br />

bölgede Sykes-Picot’u ortadan kaldırmayı düşünüyorduk.<br />

Bizim hedeflerimiz birilerini rahatsız etti, Arap<br />

Baharı bunun için kullanıldı. Şimdi Suriye›yi üçe, dörde<br />

bölmek istiyorlar, Irak›ı böldüler. Yeni Sykes-Picot yazmaya<br />

çalışılıyor. Bunu gerçekleştirmek isteyenler var” 19<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

Suriye krizi, beşinci yılında yeni bir evreye sürüklenirken<br />

bölge ülkelerini olduğu kadar AB ülkelerini, BM ve<br />

15 “ABD: PYD’nin Yarı Özerklik Geliştirmesini İstemiyoruz”, Aljazeera,<br />

http://www.aljazeera.com.tr/haber/abd-pydnin-yari-ozerklik-gelistirmesiniistemiyoruz.<br />

16 “PYD’nin özerklik açıklamalarına ABD’den yanıt geldi”, Yeni Dönem, 17<br />

Mart <strong>2016</strong>, http://www.yenidonem.com.tr/haber/dunya/pydnin-ozerklikaciklamalarina-abdden-yanit-geldi/17068.html.<br />

17 “Putin: Gerekirse Birkaç Saat İçinde Suriye›ye Geri döneriz”, abc gazetesi,<br />

18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.abcgazetesi.com/putin-gerekirse-birkac-saaticinde-suriyeye-geri-doneriz-11039h.htm.<br />

18 “İran Dışişleri Bakanı: Suriye ve Irak›ın Toprak Bütünlüğü Garanti Altına<br />

Alınmalı”, Haberler, 19 Mart <strong>2016</strong>, http://www.haberler.com/iran-disisleribakani-suriye-ve-irak-in-toprak-8276254-haberi/.<br />

19 “Yeni Sykes Picot’a Direniyoruz”, Hürriyet, 20 Mart <strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/yeni-sykes-picotya-direniyoruz-40072207.<br />

Suriye’de devam eden vekalet<br />

savaşları yön ve taktik<br />

değiştirirken, BM ateşkes ve barışı<br />

sağlamakta yetersiz kalıyor. Türkiye<br />

ise en ağır külfeti yüklenmesine<br />

rağmen terör saldırıları, PKK-PYD<br />

işbirliğiyle farklı bir tabloyla<br />

karşı karşıya kaldı.<br />

NATO örgütlerini, bunun yanı sıra ABD ve Rusya arasındaki<br />

güç mücadelesini de etkiliyor. Milyonlarca Suriyeli<br />

yabancı topraklarda ülkelerini terk ederken bu tarihin<br />

en dramatik göçü sınırların kapatılmasıyla önlenmeye<br />

çalışılıyor. Türkiye, en ağır külfeti yüklenmesine rağmen<br />

sınırları dibindeki terör saldırıları, PKK-PYD işbirliğiyle<br />

farklı bir tabloyla karşı karşıya kaldı. Nitekim, iki terör<br />

örgütünün yanı sıra, IŞİD terör örgütünün Türkiye üzerindeki<br />

olumsuz baskıları, amansız bir şiddet sarmalıyla<br />

Ankara, İstanbul gibi mega kentlerde istikrasızlığa ve<br />

acılara sebep oluyor. Suriye’de devam eden vekalet savaşları<br />

yön ve taktik değiştirirken, BM ateşkes ve barışı<br />

sağlamakta yetersiz kalıyor. Suriye ve Irak’ın toprak<br />

bütünlüğünü daima savunan Türkiye, insani nedenlerle<br />

kabul ettiği mültecilerin sorunlarını hukukun öngördüğü<br />

kurallar içinde diyalog yoluyla dünya kamuoyu ve AB<br />

ülkeleriyle çözmeye gayret ediyor.<br />

Sonuç olarak, Ortadoğu’da huzur ve istikrarın sağlanmasında<br />

Türkiye’nin yalnız bırakılması, bölge ve dünya<br />

barışına çok büyük zararlar verebilir. Evet, Türkiye,<br />

NATO’nun önemli bir müttefiki olarak, Karadeniz,<br />

Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve Ortadoğu ile<br />

Akdeniz’de istikrarın önemli bir destekçisi. Türkiye,<br />

sınırları dibinde teröre destek verenlere yenilmeyecek<br />

iradeye sahip bağımsız ve egemen bir ülke. Umarım,<br />

uluslararası toplum Suriye’de oynanan tehlikeli vekalet<br />

savaşları oyunundan gerekli dersleri çıkararak, 1936’da<br />

İspanya İç Savaşı ve 1 Eylül 1939’da Polonya’nın işgaliyle<br />

neticelenen İkinci Dünya Savaşı’ndakine benzer<br />

bir tarihsel hataya düşmez. Bu vesileyle 1917’de Sovyet<br />

Devrimi ve müteakiben iç savaş ve emperyalist işgalin<br />

acılarını bugün de yaşayan Rusya’nın askerlerini geri<br />

çekmesi, barışa vesile olur. Bölgede gerginlik azalır,<br />

iki kadim medeniyetin temsilcisi ve iki egemen devlet<br />

olarak Rusya ve Türkiye arasındaki gereksiz gerginlik<br />

sona erer ve normalleşme süreci artık başlar... Aksi<br />

halde, Suriye İç Savaşı’nda tüm oyuncular kaybederken,<br />

etnik, dinsel çatışma, terör destekli şiddet dalgasının<br />

artçı sarsıntıları, Karadeniz ve Kafkaslar bölgesinde<br />

yeni fay kırıklarına sebebiyet verebilir. Son tahlilde<br />

barışa herkesin, her zaman ihtiyacı olacağı ve savaşın<br />

tüm halkları bir gün mülteci girdabına sürükleyeceği<br />

dersini hatırlatmak, bu kısa analizin anlamlı ve pragmatik<br />

mesajıdır.<br />

12 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


MERCEK<br />

TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU GÜZERGÂHI<br />

TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU<br />

GÜZERGÂHINA ÇOK TARAFLI KATKI<br />

Trans Hazar Çok Modlu Güzergâhı için bürokrasi, özel sektör temsilcileri ve<br />

akademisyenler bir araya gelerek fikir alışverişi yaptı.<br />

SERAY ÖZKAN<br />

HASEN <strong>HAZAR</strong> TRANSİT KORİDORU<br />

PLATFORMU<br />

Türk Konseyi 3. Ulaştırma Bakanları<br />

Toplantısı’ndan bir gün önce, 8<br />

Mart’ta Ulaştırma, Denizcilik ve<br />

Haberleşme Bakanlığı ile Türk<br />

Konseyi tarafından ortaklaşa bir çalıştay<br />

düzenlenerek Asya ve Avrupa arasındaki<br />

ulaştırma koridorları kapsamında Modern<br />

İpek Yolu güzergâhında kilit öneme sahip<br />

Hazar geçişlerinin son durum değerlendirmesi<br />

yapıldı. “Trans Hazar Çok Modlu<br />

Güzergâh Çalıştayı” başlığı altında Türk<br />

Konseyi üyesi Türkiye, Azerbaycan,<br />

Kazakistan ve Kırgızistan’dan sektör<br />

temsilcileri, bürokratlar ve sivil toplum<br />

örgütleri bir araya gelerek fikir paylaşımında<br />

bulundu. 4 ülkenin ulaştırma<br />

bakanları toplantısı öncesinde ülkelerin<br />

ulaştırma idarelerinin, bölgede faaliyet<br />

gösteren özek sektör temsilcilerinin<br />

ve akademisyenlerin bir araya gelerek<br />

bölgesel sorunları ele alması ve direkt<br />

olarak toplantı çıktısının bakanların<br />

dikkatine sunulması, sorunlara çözüm<br />

odaklı yaklaşılmasına ve hızlı yol<br />

alınmasına katkı sağlaması açısından<br />

yararlı bir çalıştay oldu.<br />

14<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Azerbaycan ve Kazakistan temsilcilerinin üst düzey katılım<br />

sağlaması, demiryolları, limanlar ve ülkelerin önemli<br />

taşıma şirketleri yetkililerinin çalıştayda tam kadro bulunması<br />

bölge ülkelerinin güzergâha verdiği önemi de<br />

gözler önüne seriyor. Tüm tarafların aynı masa etrafında<br />

sorunları dile getirmesi ve Hazar Transit Koridoru’nun en<br />

aktif şekilde işler hale gelmesi için çaba göstermesi tarafların<br />

işbirliğine açık olduklarını da gösteriyor.<br />

Bir yıl öncesiyle kıyaslandığında Hazar geçişlerinde önemli<br />

adımların atıldığı ve gerek altyapı gerekse uygulamalar<br />

bazında iyileştirilmelerin sağlandığı, özellikle son birkaç<br />

ay içerisinde Bakü-Aktau ve Bakü-Türkmenbaşı limanları<br />

arasındaki deniz taşımalarında fiyat iyileştirilmelerinin<br />

yapılmasıyla maliyetlerin aşağı çekildiği ve güzergâhın<br />

rekabet edebilirliğinin arttığı görülüyor. Kat edilen mesafe<br />

çalıştayda da taraflarca ele alındı ve kaydedilen gelişmeler<br />

olumlu karşılanmakla birlikte süregelen aksaklıklar sektör<br />

temsilcileri tarafından dile getirildi.<br />

Azerbaycan’da kurulan Transit Şurası, Hazar Transit<br />

Koridoru için önemli bir gelişme ve taşımalar sırasında<br />

yaşanan aksaklıkların hızlı bir şekilde çözüme ulaştırılmasını<br />

sağlamayı amaçlıyor. Azerbaycan tarafının gümrük<br />

prosedürlerini sadeleştirmeye ve hızlandırmaya, kayıt<br />

dışı giderleri azaltmaya yönelik olarak kurulan şuranın<br />

şimdiye kadar düzenli işlediği de çalıştay katılımcıları<br />

tarafından dile getirildi.<br />

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev<br />

tarafından açıklanan ve Batı Avrupa ile Batı Çin arasında<br />

köprü olarak Kazakistan’ın ulaştırma altyapısını ve<br />

transit potansiyelini geliştirmeyi amaçlayan “Aydınlık<br />

Yol” stratejisi kapsamında altyapı projelerine 5,6 milyar<br />

dolar ayrılacağı belirtildi. Çin ve AB arasındaki ticaret<br />

hacminin 2020 yılına gelindiğinde 922 milyar dolara<br />

ulaşması beklenirken, Kazakistan tarafından yapılan<br />

hesaplamalara göre artan konteyner trafiğinden Hazar<br />

Transit Koridoru’nun alacağı payın ise 300 bin TEU<br />

olması öngörülüyor.<br />

Batı Avrupa ile Batı Çin arasında<br />

köprü olarak Kazakistan’ın<br />

ulaştırma altyapısını ve transit<br />

potansiyelini geliştirmeyi<br />

amaçlayan “Aydınlık Yol” stratejisi<br />

kapsamında altyapı projelerine 5,6<br />

milyar dolar ayrılacak.<br />

İLK KARGO TRENİ GÜRCİSTAN’A ULAŞTI<br />

DHL Global Forwarding tarafından hazırlanan ilk kargo<br />

treni Çin’in Lianyungang şehrinden çıkarak Kazakistan’ı<br />

kat edip Azerbaycan’a ulaştı ve buradan da Gürcistan’a<br />

geçti. Trendeki ürünlerin teslimat noktası olan Manisa’ya<br />

varması ise toplamda 6 günlük bir aksaklık yaşanmasına<br />

rağmen 18 gün sürdü. Çin-Kazakistan-Azerbaycan-<br />

Gürcistan-Türkiye hattında etkin şekilde ve kısa sürede<br />

taşımaların sağlanması, güzergâh boyunca taşınacak<br />

yükün artmasına, transitin bu hatta çekilmesine ve ikili<br />

taşıma imkânı yaratarak maliyetlerin de düşürülmesine<br />

katkı sağlayacak. Böylece denizyoluyla taşınan yüklerin<br />

değil daha ziyade havayoluyla taşınan yüklerin demiryoluyla<br />

Çin’den Avrupa’ya kadar ulaştırılması mümkün<br />

olacak. Bu güzergahtan taşıma yapılmasının mümkün<br />

olduğu DHL tarafından gönderilen ilk test yük treniyle<br />

ortaya kondu.<br />

İlk yük treni güzergâh üzerinde aşılması gereken engelleri<br />

de ortaya koydu. Böylelikle hattın daha etkin çalışabilmesi<br />

hususunda önemli bulgular elde edildi. Önemli bir süre<br />

kaybına neden olan gemi içerisinde gümrük işlemlerinin<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

15


TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU GÜZERGÂHI<br />

uygulanması ve bu nedenle gemideki yüklerin boşaltılıp<br />

yeni yük yüklenme süresinin uzaması gibi sorunların<br />

çözülmesi için Aktau Limanı’nda önceden bildirim sistemi<br />

uygulamasına başlandı. Böylelikle gemi limana gelmeden<br />

işlemlerin hazırlığı başlıyor ve bir aracın gümrük işlemleri<br />

2,5 saat içerisinde tamamlanabiliyor.<br />

Karayolu taşımacılığında ise geçiş kotaları nedeniyle yaşanan<br />

tıkanıklıklar özellikle Kazakistan’a yapılan taşımalarda<br />

önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kotaların<br />

genişletilmesi veya kaldırılması karayolu taşımacılığını<br />

rahatlatacak ve şoförlerin vize sorununun çözülmesiyle<br />

de dolu dönüş imkânı yaratılarak araçların boş dönmeleri<br />

sebebiyle maliyetlerinin artmasının önüne geçilebilecek.<br />

Güzergâh üzerindeki sıkıntıların bir an evvel giderilmesi,<br />

üzerinde hemfikir olunan bir konu. Bir diğer önemli<br />

nokta ise alternatif hatların oluşturulması ve geliştirilmesi.<br />

Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Hattı’nın<br />

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu<br />

yılın aralık ayında açılacağı uzun süredir beklenen bir<br />

haberdi. BTK Demiryolu Hattı bölgedeki yük akışının bir<br />

kısmını karşılayabilecek ancak Türkiye’nin doğu pazarlarına<br />

açılan tek alternatifi olmaması gerekir. Önemli bir<br />

yük akışının bölgeye çekilmesi konusunda rol oynayacak<br />

BTK hattına ek olarak Türkiye-Nahçıvan-İran doğrultusunda<br />

inşa edilecek bir demiryolu hattıyla Azerbaycan ve<br />

İran üzerinden gelen yüklerin de Türkiye’ye ulaştırılması<br />

ve Türkiye’den bölgeye ticaret hacminin artması beklentiler<br />

arasında. Çalıştayda belirtilen konulardan biri de<br />

bu istikamette karayoluyla taşımaların bu yılın ilk yarısında<br />

başlayabileceği, demiryolu hattının ise Ulaştırma<br />

Önemli bir yük akışının bölgeye<br />

çekilmesi konusunda rol oynayacak<br />

BTK hattına ek olarak Türkiye-<br />

Nahçıvan-İran doğrultusunda inşa<br />

edilecek bir demiryolu hattıyla<br />

Azerbaycan ve İran üzerinden<br />

gelen yüklerin de Türkiye’ye<br />

ulaştırılması ve Türkiye’den<br />

bölgeye ticaret hacminin artması<br />

beklentiler arasında.<br />

Bakanlığı’nın gündemine alınacağıydı.<br />

İşbirliğinin arttırılması, sahada karşılaşılan sorunların<br />

karar verici mercilere direkt olarak aktarılabilmesi ve<br />

Trans Hazar Koordinasyon Komitesi başta olmak üzere<br />

bölge ülkeleri arasındaki koordinasyonun tam olarak sağlanabilmesi<br />

için bu tarz çalıştayların büyük öneme sahip.<br />

Bürokrasi, özel sektör temsilcilerinin ve akademisyenlerin<br />

bir araya gelerek ortaklaşa çalışması ve fikir alışverişinde<br />

bulunması sorunlara çok boyutlu çözümler getirilmesinde<br />

ve kazan-kazan ilkesi çerçevesinde hareket edilmesinde<br />

etkin rol oynuyor.<br />

16<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


ANALİZ<br />

KRITIK ALTYAPILARDA SİBER GÜVENLIK<br />

SİBER SALDIRILARDA<br />

BİR VAKA ANALİZİ:<br />

UKRAYNA ÖRNEĞİ<br />

Kritik altyapılar da siber saldırıların hedefinde. Siber saldırılarla<br />

bir ülkenin elektriğini kesmek ve ülkeyi karanlığa gömmek<br />

mümkün. Geçtiğimiz aylarda Ukrayna’da gerçekleşen elektrik<br />

kesintisi bunun bir kanıtı.<br />

18<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

AYHAN GÜCÜYENER<br />

HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />

MERKEZI<br />

İçinde bulunduğumuz “Nesnelerin<br />

İnterneti” döneminde, hayatımızı<br />

olağan seyrinde devam ettirmek için<br />

ihtiyaç duyduğumuz hemen hemen her<br />

sistem bir şekilde internetle temas ediyor<br />

ve diğer sistemlerle karşılıklı bağımlılık<br />

ilişkisi içerisinde işliyor. Juniper’in öngörülerine<br />

göre, önümüzdeki dönemde,<br />

internete bağlı nesnelerin sayısı rekor hızla<br />

artacak ve 2015’te internete bağlı cihaz<br />

sayısı 13,4 milyarken, 2020’de bu sayı yüzde<br />

285 artışla 38,5 milyara çıkacak.<br />

ÇÖKEN BIR İNANIŞ: KRITIK ALTYAPILAR<br />

İNTERNETTEN İZOLEDIR<br />

Artan internet kullanımı ve hızla gelişen<br />

yeni teknolojiler, kullanıcılara “hayat kurtarıcı”<br />

birçok çözüm sunuyor. Öte yandan,<br />

öngörülemeyen ve önüne geçilemeyen<br />

zafiyetler de siber uzayın bir gerçeği. Bu<br />

çerçevede, siber tehditlerin ve suçların<br />

hatırı sayılır derecede artması ise bu hızlı<br />

dönüşümün kaçınılmaz sonuçlarından biri.<br />

Finans sektörünü hedef alan siber saldırılar,<br />

veri ve kimlik hırsızlığı, siber dolandırıcılık<br />

ve şantaj artık görece sık rastladığımız<br />

gündemler. Bununla beraber, aslında<br />

hatırlanması gereken çok daha önemli bir<br />

konu var: Kritik altyapılar ve bu altyapılardaki<br />

faaliyetleri yönetmek için kullanılan<br />

Endüstriyel Kontrol Sistemleri’nin (EKS)<br />

siber güvenliği. Kritik sistemler dendiğinde<br />

akla ilk gelen hiç kuşkusuz ki elektrik üretim,<br />

iletim, dağıtım ağları; petrol, doğal gaz<br />

nakil hatları ve nükleer enerji tesisleri yani<br />

aslında ekonomi ve modern yaşamın devamı<br />

için vazgeçilmez olan tüm kritik “enerji”<br />

altyapıları. Üstelik karşılıklı bağımlılık<br />

ilişkisi içinde bulunan bu sistemlerden<br />

herhangi birinin zarar görmesi ya da oyun<br />

dışı kalması, domino etkisi yaratıp tüm<br />

sistemin iflas etmesine de sebep olabiliyor.<br />

Öte yandan, bu altyapıların haiz olduğu<br />

kritik önemse onları hiç şüphesiz,<br />

kötü niyetli kişi ya da gruplar için birer<br />

“yumuşak” ve “stratejik” hedef haline<br />

getiriyor. ABD’de, kritik altyapıların siber<br />

güvenliğinin sağlanmasında görev yapan<br />

Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME)<br />

olan Endüstriyel Kontrol Sistemleri Siber<br />

Olaylara Müdahale Ekibi (ICS-CERT)<br />

yayınladığı rakamlarla durumun ciddiyetini<br />

ortaya koyuyor. Ekim 2014-Eylül 2015<br />

arasında tespit edilen ve raporlanan 295<br />

siber saldırının yüzde 33’ü kritik üretim<br />

tesislerini, yüzde 16’sı ise doğrudan enerji<br />

sektörünü hedef almış. Bu sektörleri, ulaştırma,<br />

su altyapıları ve sağlık alanları takip<br />

ediyor. Ayrıca saldırganların en çok etkin<br />

ve modası geçmeyen “oltalama saldırısı”<br />

tekniğini kullandığı raporlanmış.<br />

Söz konusu rakamlar ve açıklamalar göz<br />

önünde bulundurulduğunda, acaba sanıldığı<br />

gibi kritik altyapılarımızın internet<br />

ortamından gerçekten izole olduğu iddia<br />

edilebilir mi ya da söz konusu izolasyon onları<br />

siber saldırılardan bağışık mı kılıyor?<br />

Bu zamana kadar felaket senaryosu ya da<br />

komplo teorisi seviyesinde tartışıldığı gibi,<br />

siber silahları kullanarak bir ülkenin elektriğini<br />

kesmek mümkün mü? Siber silahlar<br />

ve saldırılar, kendi sınırlarını aşıp fiziksel<br />

tahribatlara da yol açabilir mi?<br />

Bu soruların cevaplarını bulmak aslında<br />

çok da zor değil. 1982’de, yani Soğuk<br />

Savaş’ın tüm hızıyla sürdüğü dönemde<br />

gerçekleşen Sibirya Boru Hattı patlaması,<br />

siber teknoloji kullanılarak gerçekleştirilen<br />

ve kritik altyapılara ilişkin bilinen ilk siber<br />

saldırı olarak literatüre girdi. Ardından,<br />

siber dünya için bir dönüm noktası olarak<br />

kabul edilen ve İran’ın nükleer santrallerini<br />

çalışamaz duruma getiren 2010 yılındaki<br />

meşhur Stuxnet saldırısında “gelişmiş” ve<br />

“hedef odaklı” siber silahların kritik enerji<br />

altyapılarında tahribat yaratabildiği görüldü.<br />

Öte yandan, hem hedef alınan aktörler<br />

hem de saldırıların gerçekleştiği tarihler ve<br />

dönemler satır arasında önemli bir mesaj<br />

daha veriyor: Siber silahlar artık jeopolitik<br />

mücadele ve uluslararası rekabetin bir aracı<br />

haline geliyor. Bir başka deyişle küresel güç<br />

mücadelesinde “siber uzay” olarak yeni bir<br />

cephe olarak görülüyor. Kritik altyapıların<br />

internetten izole olduğu iddiası ise bir mit<br />

olarak çoktan tarihe gömüldü.<br />

UKRAYNA’DAKI ELEKTRIK KESINTISI NASIL<br />

OKUNMALI?<br />

2015 yılının Aralık ayında, Ukrayna’da<br />

yaşanan elektrik kesintisi aslında uzun<br />

zamandır en azından “teorik” ölçüde tartışılan<br />

bir sorunun cevabını da vermiş oldu.<br />

Evet, siber saldırılarla bir ülkenin elektriğini<br />

kesmek ve ülkeyi karanlığa gömmek<br />

mümkün ve evet, siber saldırılar geri döndürülemeyecek<br />

ölçülerde fiziksel tahribatlar<br />

da yaratabiliyor.<br />

23 Aralık 2015’te Ukrayna’da yaklaşık 230<br />

bin kişinin en az altı saat boyunca elektriksiz<br />

kalmasına sebep olan kesintinin sebebinin<br />

koordine ve sistematik bir siber saldırı<br />

olduğu hem Ukraynalı yetkililerce hem de<br />

yabancı uzmanlarca doğrulandı. Ancak,<br />

siber dünyanın doğası gereği, saldırının<br />

kimden geldiğine ya da kaynağının kim<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

19


KRITIK ALTYAPILARDA SIBER GÜVENLIK<br />

olduğuna dair kesin iddialarda bulunmak güç, aynı zamanda<br />

doğru değil. Bu çerçevede her ne kadar Ukraynalı<br />

yetkililer doğrudan bir aktörü işaret etse de uzmanlar<br />

“sorumlu”yu ararken ve kelimelerini seçerken oldukça<br />

dikkatli davranıyor. Yine de şu konuda fikir birliği mevcut:<br />

Hedefini bu denli iyi tanıyan ve uzun zamanlı planlama<br />

sonrasında gelen bir saldırının arkasında, bir ulus devlet<br />

ya da ulus devletin desteklediği bir hacker grubu olabilir.<br />

Ukrayna’daki hadisenin hem uluslararası ilişkiler ve jeopolitik<br />

hem de siber güvenlik dünyası açısından yorumlanabilecek<br />

birçok boyutu mevcut. Ancak konunun güncelliğinden<br />

ve araştırmaların devam etmesinden dolayı birçok<br />

detay tam olarak netleşmiş değil. Peki, Ukrayna’ya yapılan<br />

bu saldırıyı nasıl okumak lazım? Bu saldırı başka ülkelerde<br />

de yaşanabilir mi? Ukrayna’da yaşanan olaydan ne gibi<br />

dersler çıkarmak gerekir? Son olarak, belki de en önemlisi,<br />

kritik altyapıların siber güvenliğinin arttırılması sürecinde<br />

hangi tedbirleri almak gerekiyor; kimlere, hangi seviyede,<br />

hangi roller düşüyor?<br />

PLANLI VE HEDEF ODAKLI BIR SALDIRI<br />

Ukrayna’da yaşanan olay 23 Aralık günü, tam da çalışanların<br />

paydos etmesine yakın bir saat olan 15:30 sularında,<br />

ülkenin batısında bulunan Ivano-Frankivsk bölgesindeki<br />

bir elektrik dağıtım tesisinde başlıyor. Bir çalışanın yaşananlara<br />

dair söyledikleri ise ilgi çekici: “Paydos saatine<br />

yakın, masamdaki evrakları toparlıyordum, birden ekranımdaki<br />

(kontrol paneli) ibrede olağan dışı hareketlenmeler<br />

gördüm. Durumu kontrol altına alıp trafolardaki<br />

devre kesicileri kullanarak gücü kesmeye çalıştım. O anda<br />

bölgedeki binlerce insanın elektriksiz kaldığını biliyordum.<br />

Devre kesicileri aktive etmeye ve durumun daha<br />

da yayılmasını önlemeye çalıştım ancak sistemler benim<br />

komutlarıma cevap vermiyordu, üstelik makine birden<br />

oturumumu kapattı ve beni kontrol panelinin dışına attı.<br />

Oturumumu yeniden açmaya ve kontrol paneline yeniden<br />

erişim sağlamaya çalıştım ancak saldırganlar benden hızlı<br />

davranmış, şifrelerimi çoktan değiştirerek sisteme girmemi<br />

engellemişlerdi.”<br />

Saldırganlar kontrolü ele geçirdikten sonra yaklaşık 30<br />

trafoyu ardı ardına devre dışı bırakıyorlar. Öte yandan, hedeflerinde<br />

sadece bir tesis yok, eş zamanlı olarak iki dağıtım<br />

tesisine daha saldırıyorlar. Amaç, mümkün olduğunca<br />

çok trafoyu devre dışı bırakıp tam 230 bin insanı karanlığa<br />

gömmek. Üstelik bu noktada durmuyorlar, dağıtım tesislerinin<br />

ve çalışanlarının yedek güç santrallerini de devre<br />

dışı bırakıp, işletmeciler ve tesislerin elektriksiz kalmasına,<br />

böylece olaya müdahalesine de engel oluyorlar.<br />

Birçok siber güvenlik araştırmacısına göre, Ukrayna’da<br />

elektrik dağıtım tesislerini hedef alan bu saldırı tam anlamıyla<br />

“dâhiyane”. Siber güvenlikte ünlü isimlerden Robert<br />

Lee’ye göre ise kötücül yazılımın kendisinden çok olay örgüsünün<br />

kurgusu son derece başarılı. Bu saldırıyı gelişmiş<br />

ve farklı yapan şey ise saldırının planlama ve lojistik aşamaları.<br />

Belli ki saldırganlar kurbanlarını çok iyi tanıyorlar<br />

ve bu saldırıyı altı aydan fazla bir zamandır planlıyorlar.<br />

Ukraynalı yetkililerin açıklamalarına göre, sistemlere saldırılar<br />

Mart 2015’ten beri sürüyor ve saldırganlar ilk önce<br />

doğrudan operatörleri hedef almıyor; hedef odaklı oltalama<br />

saldırılarını kullanarak önce sistemden içeri sızıyorlar.<br />

Yani diğer vaka çalışmalarında da gözlemlenebileceği üzere,<br />

operasyonel teknolojiler tarafında sonuçlar yaratan bir<br />

saldırı, aslında bilgi teknolojilerindeki güvenlik duvarının<br />

aşılmasıyla başlıyor.<br />

Konuyla ilgili son derece önemli bulgular yayınlayan<br />

“Wired”a göre, Ukrayna aslında çok şanslı ve bu saldırıyı<br />

ucuz atlatıyor çünkü manuel de olsa sistemlerini hayata<br />

döndürebiliyor. Ancak benzer bir saldırı, tamamen otomatik<br />

sistemleri kullanan ABD’de yaşansaydı, sonuçlar belki<br />

de çok daha vahim olabilirdi. Yine de ABD’li araştırmacı-<br />

20 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Ukrayna’da elektrik sistemine<br />

yapılan saldırı siber güvenlik<br />

dünyası açısından bir mihenk taşı.<br />

Saldırının teknik olarak tamamen<br />

uzaktan ve bilgisayar –ağ altyapısı<br />

kullanılarak yapılabilmiş olması<br />

diğer vakalara göre fark yaratıyor.<br />

lara göre, saldırının üzerinden üç aydan fazla zaman geçmesine<br />

karşın Ukrayna’da bazı kontrol sistemleri hâlâ tam<br />

anlamıyla faaliyete geçebilmiş değil.<br />

PwC Türkiye, Bilgi Güvenliği ve Siber Güvenlik Hizmetleri<br />

Lideri Burak Sadıç’a göre, Ukrayna›daki kesinti birçok<br />

açıdan önemli. Kesintiye yol açan siber saldırının tüm detayları<br />

titizlikle planlanmış ve saldırganlar hemen hemen<br />

hiçbir şeyi şansa bırakmamış. Sadıç, “Saldırganlar, kesinti<br />

öncesinde şirkete sızılıp, aylar süren bilgi toplama aşamalarından,<br />

kesinti sonrasında elektrik şirketinin telefonlarının<br />

devre dışı bırakılmasına kadar hiçbir ayrıntıyı atlamamış”<br />

diyor. Sadıç’a göre, “Elektrik şebekelerini devre dışı bırakan<br />

komutları verdikten sonra endüstriyel kontrol sistemlerinin<br />

çalışmaz hale getirilmesi de saldırganların ne kadar<br />

kapsamlı teknik bilgiye sahip olduklarının önemli bir göstergesiydi.<br />

Saldırı sonrasında, elektrik dağıtımının birkaç<br />

saat sonra tekrar başlayabilmesinin ise aslında çok ama çok<br />

basit bir sebebi vardı: Otomatik kontrol sistemleri devre<br />

dışı kaldığında elle kullanılabilecek eski nesil şalterler...”<br />

Sadıç bu saldırıdan çıkarılması gereken derslere özel bir<br />

vurgu yapıyor ve ekliyor “Otomatik sistemler her ne kadar<br />

hayatı çok kolaylaştırsa da kritik altyapılara yönelik siber<br />

saldırılar sonrasında çalışabilecek eski usul sistemlerin de<br />

bulundurulması hayati önem taşıyor. Ama siber saldırıların<br />

tesisleri fiziksel olarak da çalışmaz hale getirdiği olası<br />

kötü durum senaryolarını da düşünerek tüm kritik enerji<br />

altyapılarının güvenliği için sadece tesisler ya da şirketler<br />

değil tüm ülke genelinde bu alandaki siber güvenlik farkındalığı<br />

ve yatırımları arttırılmalı.”<br />

Hazar Strateji Enstitüsü, CIPALERT Platformu Siber<br />

Güvenlik Araştırmacısı Özkan Erdoğan’a göre ise<br />

Ukrayna’da yaşanan hadise siber güvenlik dünyası açısından<br />

bir mihenk taşı. Erdoğan’a göre, saldırının teknik<br />

olarak tamamen uzaktan ve bilgisayar –ağ altyapısı kullanılarak<br />

yapılabilmiş olması diğer vakalara göre fark yara-<br />

tıyor. Bu tip bir saldırının ilk örneği Ukrayna’da görülüyor.<br />

Erdoğan’a göre, “Ukrayna elektrik dağıtım tesislerine<br />

yapılan siber saldırı basit bir saldırı olmanın ötesinde, iyi<br />

kurgulanmış, hedefler ve sızma-tahrip teknikleri açısından<br />

da fiziksel sonuçlar üretebilmiş bir siber saldırı olarak<br />

tarih sahnesinde yerini almış görünüyor. Şimdiye kadar<br />

siber saldırıların kritik altyapılarda görüldüğü ve etkilerinin<br />

olduğu bilinmekle beraber, Ukrayna saldırısı ve fiziksel<br />

etkilerinin direkt olarak siber tehditler sonucu oluşması bu<br />

saldırıyı diğerlerine göre farklılaştırıyor.”<br />

IT-OT ARASINDAKI İŞBIRLIĞI OLDUKÇA KRITIK<br />

Geçtiğimiz 15 yılda yaşanan birçok gelişme, bilgi teknolojileri<br />

tarafındaki gelişmiş siber güvenlik kültürüne karşın<br />

özellikle Operasyonel Teknolojiler (OT) alanının siber<br />

tehditlere karşı aslında ne kadar kırılgan olduğunu ortaya<br />

koyuyor. Bunun sebebi ise uzun zamandır hayatımızda<br />

olan endüstriyel kontrol sistemlerinin güvenliği öne alarak<br />

değil, “çalışmayı sürdürme” prensibine odaklanarak inşa<br />

edilmiş olması. Bir başka deyişle “Çalışıyorsa, dokunma”<br />

ilkesinin mühendisler ve operasyonel alanda çalışan profesyoneller<br />

için baskın gelmesi.<br />

Oysaki 2003 yılında ABD’de Davis-Besse Nükleer<br />

Santrali’nin kontrol odasına sızılması, 2010’daki Stuxnet<br />

vakası, 2012’de Suudi Arabistan firması Saudi Aramco’yu<br />

hedef alan Shamoon saldırısı belki de sadece buz dağının<br />

görünen yüzü ya da saldırganların görmemizi istedikleri<br />

kadarı. Ancak Ukrayna saldırısı başta olmak üzere bu vakalardan<br />

çıkarılabilecek bir sonuç var: Enerji sektörü siber<br />

saldırganların hedefinde. Dahası, bilgi teknolojileri alanını<br />

hedefleyen bir siber saldırı belki yalnızca ekonomik kayba<br />

sebebiyet verebiliyorken operasyonel alanı, yani örneğin<br />

nükleer tesislerin faaliyetlerini, petrol ve doğal gaz boru<br />

hattı akışlarını etkileyebilecek bir siber saldırının sonucu<br />

ise ölümcül olabilir. Bu senaryolar akılda tutulduğunda,<br />

belki de atılması gereken ilk adım Bilgi Teknolojileri ve<br />

Operasyonel Teknolojiler alanında çalışan profesyoneller<br />

için “ortak bir siber güvenlik dili” inşası. Yani, enerji<br />

sektörü siber güvenlik alanındaki gelişmeleri yakından<br />

takip etmeli. Son olarak, öyle görünüyor ki endüstrinin<br />

her ayağını kapsayacak bütüncül bir risk yönetimi anlayışı<br />

ve birlikte çalışabilme kültürünün inşası aslında atılması<br />

gereken önemli adımlardan.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

21


RÖPORTAJ<br />

ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />

22 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

“<br />

YABANCI<br />

YATIRIMCILAR<br />

BİZİM PETROLE<br />

AŞIK OLDU ”<br />

Milletvekili Ordinaryus Profesör Ziyad Semedzade yabancı<br />

yatırımın istikrarı sevdiğini ve yabancı yatırımcıların bu<br />

nedenle Azerbaycan petrolüne aşık olduğunu söylüyor.<br />

FIGEN AYPEK AYVACI<br />

Azerbaycan Cumhuriyeti İlimler<br />

Akademisi asil üyesi, iktisat bilimleri<br />

doktoru, Milletvekili Ordinaryus<br />

Profesör Ziyad Semedzade ile<br />

Azerbaycan Parlamentosu binasında görüştük.<br />

Zihnimizde Azerbaycan ekonomisi<br />

ve Türkiye ile ekonomik işbirliği üzerine<br />

birçok soru… Bu soruların cevabını alırken<br />

öğreniyoruz ki Semedzade 7 cilt ekonomi<br />

ansiklopedisi çıkarmış. Semedzade bu<br />

ansiklopedilerde toplam 40 bin sözcük<br />

ve terim olduğunu söylüyor. Semedzade<br />

ayrıca Çin üzerine referans olacak bir kitabı<br />

da onlarca kitabının arasına eklemiş.<br />

Anlıyoruz ki Azerbaycan’ın iktisadi olarak<br />

güçlenmesinde Semedzade gibi önemli<br />

bilim insanları ve beyin takımları var. Öte<br />

yandan Semedzade, Azerbaycan-Türkiye<br />

ilişkilerinin hızla geliştiğine dikkat çekiyor<br />

ve ekliyor: “Bu gelişmenin temelinde<br />

hiç şüphesiz her iki ülkenin ‘Bir millet iki<br />

devlet’ algısı, aynı dile, köke, kültüre sahip<br />

olması ve bizi birleştiren değerler duruyor.”<br />

Türk dünyasının ekonomik potansiyelini<br />

nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Dede Korkut Destanı’nın 1300’üncü yılına<br />

dayanmasının arifesinde Türk dünyasının<br />

potansiyeli, nüfusu, kaynakları ve elde<br />

ettiği sonuçlar üzerine “Türk Dünyasının<br />

Ekonomik Kalkınma Stratejisi Hakkında<br />

Düşünceler” konulu bir yazı yazdım.<br />

Bugün de Türk dünyasının dünya siyasetindeki<br />

rolünü her geçen gün daha da<br />

arttırdığını düşünüyorum. Bu sebeple de<br />

Türkiye’yle, Türk dünyasıyla hesaplaşmak<br />

zorunda kalan devletlerin sayısı her geçen<br />

gün artıyor. Bu çok ilginç ve şerefli bir<br />

misyon. Ancak Türk dünyası devletlerinin<br />

arasında, gelişim düzeylerinde farklılıklar<br />

mevcut. Bu farklılıkları ortadan kaldırmak<br />

için daha sıkı işbirliği yapmalıyız, ülkelerimiz<br />

arasında yatırım ilişkileri daha da güçlenmeli<br />

ki Türk dünyasının dünya GSYİH<br />

payı daha fazla olsun. Şu anda bu rakam<br />

çok da yüksek değil. Türkiye’nin GSYİH<br />

seviyesi diğer Türk devletlerinden daha<br />

fazla. Ancak biz o devletlerin GSYİH’sini<br />

de daha yukarılara çekmeliyiz.<br />

Azerbaycan ekonomisinin dünden bugüne<br />

yolculuğu ise bir başarı hikâyesi.<br />

Azerbaycan ekonomisinin dünü ve<br />

bugünü için ne dersiniz?<br />

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği<br />

(SSCB) zamanında da Azerbaycan geli-<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

23


ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />

Azerbaycan SSCB dağıldıktan<br />

sonra sosyal gerginliğin artmadığı<br />

çok nadir ülkelerden biri.<br />

şiyordu, ancak biz o dönemlerde bağımsız değildik.<br />

Ve bizim için bugün en büyük gelişme son 25 yılda<br />

bağımsız devlet olmamız. Allah’ın işine bakın ki,<br />

Azerbaycan 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etti.<br />

Ben o zaman Meclis Başkan Yardımcısıydım ve parlamentonun<br />

o tarihi toplantısına başkanlık ettim. Biz<br />

mutlaka bağımsız olmalıydık. Çünkü SSCB çökmüştü<br />

ve bizim için bir şans vardı. Azerbaycan halkı da bu<br />

şansı çok iyi kullandı.<br />

Peki siz ne yaptınız?<br />

O zamanlar her şey Moskova’dan idare ediliyordu,<br />

ancak buna rağmen biz bağımsız bir devlet yarattık,<br />

bağımsız bir devletin esaslarını yarattık ve onun da<br />

ekonomik sistemini yarattık. SSCB döneminde bir sistem<br />

ideolojisi vardı. Mülkiyet üzerinde sosyal sahiplik<br />

söz konusuydu. Yani mülkiyet herkesindi, ama senin<br />

değildi. Onun yerine biz özel mülkiyete yol açtık. SSCB<br />

döneminde özel mülkiyet yüzde 1 ise şimdi yüzde 80.<br />

Bakın biz 25 senede ne kadar uzun bir yol kat ettik. Biz<br />

o zamanlarda iş adamı kelimesini kullanmaya korkuyorduk.<br />

Yasaktı. Ama bugün devlet iş adamlarını<br />

Azerbaycan’ın strateji kaynağı gibi görüyor. Ben 1992<br />

senesinde Türkiye’deyken Vehbi Koç’la, Sabancı’yla,<br />

diğer Türk iş adamlarıyla görüştüğüm zaman anlamıştım<br />

ki, Azerbaycan ekonomisinin en kısa zamanda<br />

zorlukları aşması lazım. Çünkü bizim ekonomimiz<br />

SSCB’ye bağlıydı ve birlik parçalandıktan sonra ekonomik<br />

ilişkilerimiz de koptu. Bu ilişkileri yeniden<br />

kurmamız gerekiyordu. Bu nedenle Türkiye’yle işbirliğimiz<br />

ön plana geçti. Düşünün ki 70 sene boyunca<br />

Türkiye ile ilişkilerinde Azerbaycan’a yasaklar vardı.<br />

Ancak bağımsızlıkla birlikte Türkiye’yle işbirliğinin<br />

kurulması, Türkiye bilim adamlarının katılımlarıyla<br />

kanunların geliştirilmesi birçok sorunu hızlı bir şekilde<br />

çözmemize yardımcı oldu. Biz genç bir devlet olmamıza<br />

rağmen 25 senede büyük bir yol kat ettik.<br />

Ve hayatınıza petrol girdi...<br />

Ermenilerin topraklarımıza tecavüzü ciddi sorunlar yaratmıştı.<br />

Ülkemizde işsizlik vardı, sefalet vardı, yabancı ülkeler<br />

bize inanmıyordu, borç vermiyordu. Bunları gören önder<br />

Haydar Aliyev öncelikle bu durumdan çıkış yolunun<br />

petrolde olduğunu anlamıştı. Bir zamanlar Azerbaycan,<br />

SSCB petrolünün yüzde 70’ini karşılıyordu. Yeni kontratlar<br />

imzalandı, Azerbaycan’a yatırımlar artmaya başladı.<br />

Çünkü yatırımcılar da istikrar olan ülkelere yatırım yapar.<br />

Yabancı yatırımcılar tabiri caizse petrolümüze aşık olmuşlardı.<br />

Devletimiz de bu yatırımları çok güzel değerlendirebildi.<br />

İstikrar sağlandı, yeni iş yerleri açıldı ve petrol fonu<br />

yarattık. Borç alan ülkeden borç veren ülkeye döndük.<br />

IMF bize borç verdiğinde çoğu zaman oldukça ağır şartlar<br />

koyuyordu. Ancak biz zenginleştik ve borç alan ülkeden<br />

borç veren ülkeye çevrildik.<br />

Bağımsızlığa aynı anda kavuşulmasına rağmen Türk<br />

dünyası ülkelerinin ekonomileri aynı seviyede yükselmedi.<br />

Diğerlerine göre daha hızlı yükselebilen<br />

Azerbaycan’ın sırrı ne?<br />

Öncelikle her bir ülkenin kendi gelişim modeli olduğunu<br />

söylemeliyim. Azerbaycan da kendi gelişim modelini seçti.<br />

Azerbaycan her şeyden önce petrol sektörünü özelleştirmedi.<br />

Çünkü ilk başta bunu yapsaydı yabancı şirketler zenginleşecekti.<br />

Bunun için Haydar Aliyev petrol sektörünün<br />

özelleştirilmesine izin vermedi. Halen SOCAR, devletin<br />

ekonomik güçlerinden biri konumunda. Çünkü devlet<br />

kontrolünde. Köylerde de vaziyet çok kötüydü. Azerbaycan<br />

1 milyon ton pamuk üretiyordu, 2 milyon tona kadar üzüm<br />

üretiyordu, büyük hacimde meyve sebze üretiyordu ama<br />

satış pazarlarını kaybetmişti. Satış pazarlarını kaybettiğimiz<br />

zaman köylerde işsizlik arttı. Haydar Aliyev bu tarım<br />

üretim kooperatiflerinin (kolhoz) mülkiyetini insanlara<br />

verdi. Biz petrolden gelir elde ettiğimiz zaman da Haydar<br />

Aliyev petrol fonu yaratmayı ve o gelirleri gelecek için harcamayı<br />

teklif etti. Dünyada ekonomik kriz olduğu zaman<br />

petrol fonunun gelirleri bizi kurtardı. O zaman fonda 50<br />

milyar dolardan fazla vardı.<br />

Şu an petrol fonu ne kadar?<br />

Şimdi 10-15 milyar dolar azaldı, 35 milyar dolara yakın bir<br />

fon var. Onun harcanmasında ise ciddi bir kontrol sistemi<br />

var. Bu güçle Azerbaycan ekonomik gelişmeyi sağlayan<br />

bir dizi adımlar attı. İş adamlarına yeni imkanlar yarattık.<br />

Biz tüm dünyaya açık bir devlet olduğumuzu ilan ettik.<br />

Yeni kanunlar kabul ettik, eski kanunları geliştirdik. Ve bu<br />

kanunlar, yasalar dünya pazarına çıkmamız için yardımcı<br />

oldu. Azerbaycan SSCB dağıldıktan sonra sosyal gerginli-<br />

24 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

ğin artmadığı çok nadir ülkelerden biri. Örneğin 1999’da<br />

petrolün fiyatı 13 dolardı. Haydar Aliyev “Buna dayanacağız,<br />

sabredin” dedin bize. Azerbaycan’da petrolün fiyatı<br />

4 kat azaldı. Ancak, bunun Azerbaycan’a etkisi olmadı.<br />

Çünkü bunlar düşünülmüş siyasetin sonuçları. Petrol<br />

fiyatları düştüğünde bile Azerbaycan hükümeti hiçbir<br />

sosyal programda kısıntıya gitmedi. İnsanlar da gördü ki,<br />

dünyada petrol fiyatı düşse de Azerbaycan hükümeti maaşları<br />

artırdı. İş adamlarıyla ilgili de zorluklar vardı ama<br />

bunun da üstesinden geliniyor. Yabancı yatırımcılara artık<br />

kolaylıklar uygulanmaya başlandı. Ben parlamentoya<br />

inşaatla ilgili yeni bir kanun teklifi sundum: İnşa et, işlet,<br />

devret. Mesela yatırımcılar bürokratik engellere takılıyor.<br />

Biz şimdi girişimcilerin alması gereken izinleri azaltmaya<br />

çalışıyoruz. Önceleri 300, 400 izin gerekiyorsa şimdi<br />

biz onları azaltıyoruz. Azerbaycan’da en büyük problem<br />

demografik sorun: İstihdam, işsizlik. Bazı kurumlar işten<br />

çıkarmalar yapıyordu. Devlet bunun sebebini araştırdı ve<br />

o kurumlara nerede yanlış yaptıklarını anlattı.<br />

Anladığım kadarıyla petrol dışı sektörlere yöneliş<br />

söz konusu. Geçenlerde de Ekonomi Bakanı Şahin<br />

Mustafayev rekabet gücünün arttırılacağına yönelik<br />

bir açıklama yaptı. Bunun için ne gibi adımlar atılacak?<br />

10-15 yıl içinde petrol dışı sektörlere yaptığımız yatırımlar<br />

artacak. Büyük bir kimya kompleksi inşa ediyoruz.<br />

Gemi inşa tesisi kurduk. Dün bir gıda tesisindeydim.<br />

Bizim en önemli vazifelerimizden biri sanayiyi genişletmek.<br />

Bunun için tekno-parklar yapılıyor. Bu sanayi<br />

mahalleleri ve tekno-parkları 7 yıl için vergiden muaf<br />

ettik. Amacımız ise Azerbaycan’da petrol yokmuş<br />

gibi düşünüp yeni yatırımlara yelken açmak. Örneğin<br />

Azerbaycan ekonomisinin en büyük başarılarından<br />

biri ulaşım koridorudur. Ben 1993 senesinde Belçika<br />

Brüksel’de “Eski İpek Yolu”nun restorasyonuna imza<br />

attım. Bağımsızlığımızın ilk yıllarında Rusya bizi engellemek<br />

için kuzey tarafını kapatmıştı. Bu yüzden ulaşım<br />

koridorumuzun çok iyi bir strateji olduğunu görüyoruz.<br />

Bu ulaştırma stratejinizde Karadeniz üzerinden<br />

gitmek de var mı?<br />

Evet tabii ki. Bizim Türkiye ile yürüttüğümüz Bakü-<br />

Tiflis-Kars Demiryolu projesi yolunda gidiyor. IMF<br />

bu projenin yapılmasına itiraz ediyordu. Çünkü<br />

Ermenilerin de bu projede olmasını istiyorlardı. Ama<br />

Azerbaycan bunu yalnız yapacağını söyledi. Bunların<br />

ne kadar büyük projeler olduğunu görüyorsunuz.<br />

Astrahan’da Azerbaycan’ın lojistik merkezi açıldı.<br />

Doğudan gelen bütün yükler Azerbaycan’ın lojistik<br />

sisteminin yardımıyla bölünecek. Türkiye, Gürcistan,<br />

Azerbaycan yüklerin taşınmasında hiçbir tarife, fiyat<br />

meselesi olmaması yönünde görüşmeler yapıyorlar.<br />

Bu tarihi bir meseledir. Ve İran meselesine gelince<br />

ise orada bizim on binlerce kardeşimiz yaşıyor.<br />

Cumhurbaşkanımızın İran’a ziyareti, Azerbaycan’ın<br />

komşu ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurduğunu gösteriyor.<br />

Bize Amerika’dan da, Avrupa’dan da yakın olan<br />

İran ve Türkiye’dir.<br />

Azerbaycan ekonomisinin en<br />

büyük başarılarından biri<br />

ulaşım koridorudur.<br />

Peki İran ile Azerbaycan arasındaki yol ne zaman<br />

tamamlanır?<br />

O yolun Astara bölgesinde yapılacak yaklaşık 8 kilometrelik<br />

bir kısmı kaldı. Bu konu Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinde<br />

konuşuldu ve <strong>2016</strong> yılında yolun açılacağını düşünüyorum.<br />

Sovyetler Birliği döneminde İran ve Türkiye<br />

ile ilişkilerimizi kesmek istiyorlardı. Çünkü bu dostluğu<br />

istemeyenler var. İran da, Türkiye de büyük devletler. Ve<br />

bu devletlerle işbirliğini önemli buluyorum.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

25


ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />

Öte yandan Hazar Denizi’nin paylaşımı konusu var.<br />

Hazar Denizi’nin statüsü meselesinin çözümü ekonomiye<br />

nasıl yansır?<br />

Haydar Aliyev 1994’te Azeri, Çırak ve Güneşli yataklarının<br />

ortaklaşa işletilmesi hakkında bir anlaşma imzaladığı<br />

zaman Rusya’daki bazı insanlar Azerbaycan’a karşı<br />

kullanmak için bazı çirkin usuller arıyorlardı. Çoğu<br />

insanlar Azerbaycan’ın Hazar üzerinde bir hakkı olmadığını<br />

iddia ediyorlardı. Ancak bugün Kazakistan, İran,<br />

bütün bu ülkelerle sorunlar halloluyor. Bu konuda hiçbir<br />

problem olmayacak. Turgut Özal “İyi ki Türkiye’nin<br />

petrolü yok” demişti. Neden diye sorarsanız petrol bir<br />

devletin başına hep bela olur. Bizim de tarih boyunca başımızdan<br />

bela eksik olmadı. Bununla ilgili “Bakü Petrolü<br />

Zaferin Anahtarıdır” isminde Rusça bir kitap bastırdım.<br />

Ve zaferin 70’inci yılına ithaf ettim. Kitapta dünyanın<br />

siyasi alimlerinin Bakü petrolü hakkında neler dediğinden<br />

bahsettim.<br />

Şu an İran’ın da Azerbaycan’ın da petrol üzerinden<br />

rekabet ettiğini söyleyebiliriz. Bu rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Rekabet olsa da devletler arasında anlaşmalar var.<br />

Azerbaycan’da sanayi parklarında üretilecek malların<br />

farklı olduğunu gördüğüm için bunun pek rekabet olacağını<br />

düşünmüyorum. Bizim ürettiğimiz sizde, sizin<br />

ürettiğiniz de bizde yok. Aslında böylece üretimi genişletmiş<br />

oluyoruz.<br />

Doğudan gelen bütün yükler<br />

Azerbaycan’ın lojistik<br />

sisteminin yardımıyla<br />

bölünecek.<br />

Türkiye dediğiniz gibi Azerbaycan’la önemli<br />

ticari işler yürütüyor. Türkiye çok önceden<br />

Azerbaycan’a yatırım yapmaya başladı,<br />

Azerbaycan da şimdi Türkiye’ye yatırım yapıyor.<br />

İki ülke arasında nasıl bir potansiyel görüyorsunuz?<br />

Ben iki devlet arasında gelişen yatırım iklimini çok<br />

önemsiyorum. Türk iş adamlarıyla toplantılar yapıyorum<br />

ve Azerbaycan’da onların aktifliğini artırmak için<br />

elimizden geleni yapıyoruz. Türk iş adamlarının tecrübesi<br />

çok büyük. Azerbaycanlıların da Türkiye’de iş<br />

kurmalarını destekliyorum. Bu her iki ülke için önemli.<br />

Son olarak Türkiye’de somut bir yeni yatırım planı<br />

var mı?<br />

Evet. Turizm ve tekstil sektörlerinden iş adamlarımız<br />

Türkiye’ye yatırım yapmaya başladılar.<br />

26<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


ENERJI PIYASALARI BILGI NOTU<br />

ILE ENERJI PIYASALARINI<br />

YAKINDAN TAKIP EDIN!<br />

BÜLTENIMIZE<br />

ÜYELIK IÇIN<br />

enerji@hazar.org<br />

www.hazar.org


KAPAK<br />

ERMENİ MESELESİ<br />

MİLLETİ-İ SADIKA<br />

VE SÖZDE ERMENİ<br />

SOYKIRIMI HİKÂYESİ<br />

Sözde Ermeni soykırımı bir hikâyeden öteye geçemiyor. Ancak 100 yılı<br />

aşkındır dünya kamuoyunu oyalamaya devam ediyor.<br />

SEDA BİROL<br />

HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />

MERKEZİ<br />

28<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Öncelikle bir teşhiste bulunmamız gerekiyor.<br />

Tehcirin altında yatan nedenler neler?<br />

Osmanlı’yı bu tehcire iten sebepler neler?<br />

Tarihte yaşananları “neden” ve “nasıl”<br />

sorularıyla açıklamaya çalışırken olayları o günün<br />

koşullarına göre değerlendirmeliyiz. Unutulmamalıdır<br />

ki Ekim 1914’te fiilen Birinci Dünya Savaşı’na dahil<br />

olan Osmanlı’nın ölüm kalım mücadelesi verdiği<br />

sırada Ermeniler hem cephede hem de cephe gerisinde<br />

düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmedi ve isyanı<br />

hem zihinlere işledi hem de tüm topraklara yaydı.<br />

Bu nedenle tehcir tüm yönleriyle araştırılırken<br />

alınan kararın zorunluluktan ileri geldiği akıldan<br />

çıkarılmamalı ve dönemin şartları iyi analiz edilmeli.<br />

1863 tarihli Ermeni Milleti Nizamnamesi ile millet<br />

olma bilincine kavuşmaya başlayan Ermeniler, 1877-<br />

78 Osmanlı-Rus harbinde ortaya çıkan zayıflıktan<br />

faydalanarak Ermeni meselesini gündeme taşıdılar.<br />

19. yüzyılın ilk yarısında milliyetçilik akımlarından<br />

etkilenen Sırplar ve Yunanlılar, Osmanlıya<br />

karşı ayaklandı ve bu ayaklanmaları Romenler,<br />

Karadağlılar ve Bulgarların ayaklanmaları takip<br />

etti. Bu süreçteki zayıflıktan faydalanmak isteyen<br />

Ermeniler de bağımsız bir devlet kurma hayaliyle<br />

ayaklandılar. Ancak Ermenilerin dezavantajı hiçbir<br />

bölge veya coğrafyada çoğunluk nüfusuna sahip<br />

olmamaları ve uzun süre bulunmamalarıydı. Bu<br />

nedenlerden ötürü Ermeniler isyanlarını terör<br />

eylemleri üzerine inşa etmeye başladılar. 1915’te<br />

yaşanan zorunlu tehcir sonrasında 1965’te Türkiye’ye<br />

karşı gerçekleşen toplu gösteri ve eylemlere kadar<br />

yaklaşık elli yıl süren bir sessizlik yaşandı. 27 Ocak<br />

1973’te ilk olarak Türkiye Los Angeles Başkonsolosu<br />

Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’e<br />

yapılan suikast, Ermeni meselesini Türkiye’nin<br />

gündemine getirdi.<br />

1915 YILI NEDEN BU KADAR ÖNEMLI?<br />

1915 sembolik bir tarih. En önemli özelliği ise Mayıs<br />

1915’te Osmanlı İmparatorluğu’nun bir kanun<br />

çıkarması: Sevk ve İskan. Bu kanunla cephe ve cephe<br />

gerisindeki ikmal yollarında bulunan Ermeni nüfus,<br />

yarattıkları tehdit nedeniyle bulundukları yerlerden<br />

daha az zarar verebilecekleri, daha sakin yörelere<br />

tehcir edildi.<br />

Ermeni sorunu Osmanlı Devleti’nin iç sorunuymuş<br />

gibi gözükse de ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren,<br />

birden fazla devlet bu sorunun içinde yer aldı.<br />

Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşadıkları<br />

dönem boyunca millet sınıflandırılmasında geniş<br />

sosyal ve dini imtiyazlardan faydalandılar. Osmanlı<br />

topraklarında her türlü sosyal, ekonomik, dini, siyasi,<br />

idari ve kültürel özgürlüğe sahip olan Ermeniler,<br />

Osmanlı topraklarının hiçbir yerinde nüfus<br />

çoğunluğuna sahip olmadılar ve onları ayaklanmaya<br />

sevk edecek hiçbir muameleyle karşı karşıya<br />

kalmadılar.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

29


ERMENİ MESELESİ<br />

Osmanlı, diğer cemaatlere uyguladığı gibi Ermenilerin<br />

de Ermeniceyi ve Ermeni adlarını kullanmalarına<br />

izin verdi. Örneğin, Türk matbaası gelmeden 160 yıl<br />

önce Venedik’te matbaacılık eğitimi görmüş Sivaslı<br />

Apkar adındaki bir papazın 1567’de İstanbul’da bir<br />

Ermeni matbaası açmasına izin verildi. 1 Marsilya’da<br />

Fransa Kralı XIV. Louis tarafından kapatılan Ermeni<br />

matbaasına karşılık Osmanlı’da Ermeni basını gelişti. 2<br />

1910 yılına gelindiğinde İstanbul’da Ermenice 5 gazete<br />

ve 7 dergi yayın yapıyordu. 3<br />

1850’lerde Osmanlı’da Ermeni toplumu “millet-i sadıka”<br />

olarak, yani “sadık millet” olarak Osmanlı ile yan yana,<br />

iç içe ve hiçbir çatışmaya neden olmaksızın yaşadı.<br />

OSMANLI’YI GEÇICI TEHCIR KARARI ALMAYA İTEN<br />

SEBEPLER NELERDIR?<br />

Osmanlı’yı tehcire zorlayan sebepleri, 26 Mayıs 1915<br />

tarihinde Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın sadarete<br />

gönderdiği yazıdan ve 1915 Meclis-i Vükala toplantı<br />

tutanaklarından çıkarmamız mümkün: 4<br />

1. Sınır bölgelerine yakın yerlerde yaşayan<br />

Ermeniler, Türk askerinin hareket kabiliyetini<br />

ve sınırlarını korumasını güçleştirmektedir.<br />

2. Türk askerine yapılan yiyecek ve cephane<br />

sevkiyatına Ermeniler engel olmaktadır.<br />

1 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara, 1970, s.51.<br />

2 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1983, s.66.<br />

3 Y.G. Çark, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler (1453-1953), İstanbul, 1953,<br />

s.248.<br />

4 Süleyman Beyoğlu, “Ermenilere Muhaceret Güvenliği”, Tarih ve Düşünce<br />

Dergisi, (Haziran 2001), sayı.6, ss.26-27.<br />

1850’lerde Osmanlı’da Ermeni<br />

toplumu “millet-i sadıka” olarak,<br />

yani “sadık millet” olarak<br />

Osmanlı ile yan yana, iç içe ve<br />

hiçbir çatışmaya neden<br />

olmaksızın yaşadı.<br />

3. Osmanlı Ermenileri, düşmanla işbirliği<br />

yapmaktadır.<br />

4. Bir kısım Ermeni, İtilaf Devletleri’nin safına<br />

katılmıştır.<br />

5. Ülke içinde masum ve sivil Müslüman halka<br />

saldırılarda bulunulmaktadır.<br />

6. Vilayet ve kasabalara saldırılarak halk<br />

katledilmekte ve yağmalama yapılmaktadır.<br />

7. Ermeniler, düşman deniz kuvvetlerine yardım<br />

etmektedirler.<br />

8. Stratejik öneme sahip olan yerler Ermeniler<br />

tarafından düşmana gösterilmektedir.<br />

Tüm bu konular sivil halka zarar verilmesine ve Birinci<br />

Dünya Savaşı sırasında Osmanlı askerinin zor duruma<br />

düşmesine neden oldu. Bu sebeplerden ötürü 27 Mayıs<br />

30 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Genelkurmay Arşivi’nden Birinci Dünya Savaşı fotoğrafları<br />

1915’te Başkumandanlık isteğiyle Tehcir veya Zorunlu<br />

Göç Kanunu çıkarıldı.<br />

Bu uygulama bir devletin kendini koruması ve yasal<br />

savunması olarak değerlendirilmeli. Tehcir kanunu<br />

sadece Ermenilere yönelik çıkarılmış olarak gözükse<br />

de gerekli olan herkese uygulandı. Çıkarılan kanunda<br />

hiçbir ırk ve mezhebin adının geçmemesi, tüm<br />

vatandaşlar için geçerli olduğunu gösteriyordu. Kanun,<br />

1 Haziran 1915 tarihli Takvim-i Vekayi’de yayınlandı. 5<br />

Tehcir kararı değerlendirilirken, dönemin şartları ve<br />

çıkan ayaklanmalar, düşmanla işbirliği ve vatana ihanet<br />

yapıldığı hatırda tutulmalı. Belgelerden de anlaşılacağı<br />

gibi tehcir, cephelerin güvenliğini doğrudan tehdit<br />

edecek yerlerde uygulanmaya başladı. Unutulmamalı<br />

ki alınan tehcir kararı, Osmanlı topraklarında yaşayan<br />

1 milyon 300 bin Ermeni’den sadece 450 bini için<br />

uygulandı. Diğer taraftan Ermeniler yabancı bir ülkeye<br />

değil, yine Osmanlı toprağı olan Suriye, Kuzey Irak<br />

ve Lübnan’a yerleştirildiler. Tehcirin arkasındaki<br />

amaç, Osmanlı ordusunun hareket alanını güvence<br />

altına almak ve Müslümanlar ile Ermeniler arasındaki<br />

5 Takvim-i Vekayi, 19 Mayıs 1331.<br />

çatışmalara son vermekti.<br />

Devlet aleyhine çalışmayanlar, milletvekilleri ve aileleri,<br />

Katolikler, Protestanlar, asker, subay, sağlık personeli,<br />

amele taburlarında çalışanlar, din değiştirenler,<br />

Müslüman ailelerin yanında çalışanlar ve kendisinden<br />

şüphe duyulmayanlar, İstanbul, İzmir, Kütahya gibi<br />

şehirlerde yaşayanlar tehcir edilmedi.<br />

Titizlikle uygulanan tehcir bir yıl sürdü. Hükümet 15<br />

Mart 1916’da tehciri durdurdu. Birinci Dünya Savaşı’nın<br />

bitimiyle tehcir edilen Ermenilerden isteyenlerin<br />

bölgelerine dönmelerine izin verildi. Fakat geri<br />

dönmesine izin verilen Ermenilerin bir kısmı ne yazık ki<br />

Kurtuluş Savaşı sırasında Fransızlarla işbirliği yaptı ve<br />

bu Ermeniler Antep, Maraş ve Adana’da askeri birlikler<br />

oluşturarak Müslümanlara saldırmaya devam etti. 6<br />

Osmanlı hükümetinin olanların hiçbirini önceden<br />

planlamadığı, olayların sorumlusunun bunlara neden<br />

olan unsurlar ve bu unsurları kışkırtan dış güçlerin<br />

varlığının olduğu açıkça ortada. Ayrıca bu olanlardan<br />

tüm Ermeniler sorumlu tutulmadı, devletin ölüm<br />

6 Kemal Çelik, Milli Mücadelede Adana ve Havalisi (1918-1922), Ankara, 1999,<br />

ss.68-72.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

31


ERMENİ MESELESİ<br />

1070 yılından 1870 yılına kadar 800 yıl sorunsuz yaşayan Ermeniler neden Osmanlı<br />

Devleti’nin her yanında ayaklanmalar çıkarmıştır?<br />

• Ermeni anavatan iddiası<br />

• Ermeni nüfus çoğunluğu iddiası<br />

• Fransız devrimiyle yayılan milliyetçilik akımları ve bu yolla bağımsızlığına kavuşan<br />

Sırbistan, Bulgaristan ve Romanya’nın örnek kabul edilmesi, Ermeni kilisesi ve din<br />

adamlarının propagandası<br />

• Amerikan misyoner okullarının kışkırtmaları (Amerikan misyoner okullarının<br />

birçok Ermeni’nin Protestan olmasını sağlayarak, Ermeniler içinde mezhepsel<br />

bölünmeye de neden olduğu bilinmektedir.)<br />

• Osmanlı Devleti’nin dağılmaya yüz tutması ve Ermenilerin bundan faydalanmak<br />

istemesi<br />

kalım savaşı verdiği bir dönemde ayakta kalabilmek<br />

için bölücü ve güvenliği tehdit eden unsurlara karşı<br />

önlem alması zaruriydi. Türkler ve Ermeniler 800<br />

yıl boyunca birlikte yaşadılar. Eğer bir soykırım<br />

yapılmak istenseydi, Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’nın<br />

gerçekleştiği en zayıf zamanını tercih etmezdi.<br />

ERMENI ÇETELERI, ERMENI ISYANLARI BUGÜN NE ANLAM<br />

TAŞIYOR?<br />

Ermenilere göre geçmişte yaşanan isyanların<br />

bugünkü anlamı aslında sözde soykırımın dışa<br />

vurmasıdır. 1915 öncesinde de Ermeniler Batı basınında<br />

Osmanlılar karşısında çektikleri eziyeti, “mezalimi”,<br />

mağduriyetlerini aynen Bulgaristan, Sırbistan ve<br />

Yunanistan örneklerinde olduğu gibi iddia ediyorlardı.<br />

Ermeniler bunu 100 yılı aşkın süredir yapıyorlar. Fakat<br />

Türkiye bu iddialara son 30-35 yılda cevap vermek<br />

zorunda kaldı. Biraz da ASALA cinayetleriyle bu<br />

durumun ciddiyetini ve başını ağrıtabileceğini fark etti.<br />

1970 ve 1980’lerde Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38<br />

kentinde, 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1’i de işgal şeklinde<br />

olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirdi. Bu<br />

saldırılarda Türkiye’nin 42 diplomatı ile 4 yabancı<br />

uyruklu kişi hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66<br />

yabancı uyruklu kişi de yaralandı.<br />

Sözde Ermeni soykırımı nedeniyle Türkiye’yi suçlayan<br />

devletlerin tarih araştırmacıları yıllardır Osmanlı<br />

arşivlerinde araştırma yapıyorlar ve yayınladıkları<br />

çeşitli eserlerde Osmanlı arşivleri temel kaynak kabul<br />

ediliyor. Ancak konu Ermeni meselesi olduğu zaman<br />

yabancı araştırmacıların önem verdiği Osmanlı<br />

kaynakları güvenilir kabul edilmiyor. Sadece 1921-2001<br />

arasında 3 bin araştırmacı arşivleri inceledi. İddia<br />

edildiğinin aksine Osmanlı arşivleri inceleme yapmak<br />

isteyen herkese açıktır.<br />

Ermenistan tüm bu uzlaşmaz tavrına ek olarak<br />

Azerbaycan halkına yönelik, hafızalardan silinmeyecek<br />

Ermenistan’ın sözde soykırım<br />

iddiaları, toprak talepleri ve<br />

Karabağ meselesi ortada. Sözde<br />

soykırım savı, verilerden yoksun<br />

bir şekilde ideolojik bir yaklaşımla<br />

gündemde tutulmaya çalışılıyor.<br />

bir soykırım gerçekleştirdi. 26 Şubat 1992 tarihinde<br />

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ<br />

bölgesindeki Hocalı şehrine giren Ermenistan,<br />

Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etti. Bu<br />

işgal esnasında 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere<br />

toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetti. İçlerinden<br />

8 aile ise bu katliamda tamamen yok olup gitti. O<br />

vahşetten kurtulanlar olayların acısını hâlâ taşıyor.<br />

100 yılı aşkın bir süredir Ermeniler direniş, bölünme,<br />

Büyük Ermenistan Projesi ve intikam gibi bahanelerle<br />

Türkiye ve Azerbaycan’a karşı terör saldırıları,<br />

savaşlar, işgaller, katliamlar, sabotaj ve suikastlar<br />

gerçekleştiriyor.<br />

Ermenistan’ın sözde soykırım iddiaları, toprak talepleri<br />

ve Karabağ meselesi ortada. Sözde soykırım savı,<br />

verilerden yoksun bir şekilde ideolojik bir yaklaşımla<br />

gündemde tutulmaya çalışılıyor. Sorunların diplomatik<br />

yollarla çözülmesi için çaba sarf eden Türkiye, ne yazık<br />

ki Ermenistan ile olan ilişkilerinde yeterli siyasi diyaloğu<br />

sağlayamamakla suçlanıyor. Yaşananların aksine<br />

Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını 16 Aralık 1991’de<br />

tanıdı; Karadeniz’de sınırı olmamasına rağmen, 1992’de<br />

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne Ermenistan’ı<br />

32 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

DÜNYADA ERMENİ TERÖRÜ<br />

VATİKAN<br />

9 Haziran 1977<br />

Türk Büyükelçisi<br />

Taha Carım'a<br />

elçilik rezidansı önünde<br />

saldırı düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Büyükelçi hayatını<br />

kaybetti.<br />

FRANKFURT<br />

27 Ağustos 1979<br />

THY bürolarına<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Bürolar tamamen<br />

yok oldu.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

Kaynak: Günaydın, 10 Haziran 1977<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

SANTA BARBARA<br />

CALİFORNİA<br />

27 Ocak 1973<br />

Türk Başkonsolos<br />

Mehmet Baydar ve<br />

Bahadır Demir'e<br />

saldırı düzenlendi.<br />

MADRİD<br />

2 Haziran 1978<br />

Türk Büyükelçi<br />

Zeki Kuneralp'ın<br />

makam aracına<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Mehmet Baydar ve<br />

Bahadır Demir<br />

hayatını kaybetti.<br />

SONUÇ<br />

Necla Kuneralp<br />

(Büyükelçi'nin eşi),<br />

emekli büyükelçi<br />

Beşir Balcıoğlu ve aracın<br />

şoförü hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

ABD vatandaşı<br />

Ermeni kökenli<br />

Gourgen Migirdiç Yanıkyan<br />

Kaynak: Milliyet, 29 Ocak 1973<br />

NEW YORK<br />

26 Ekim 1973<br />

Türk Enformasyon<br />

Ofisi saldırıya<br />

uğradı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Bombanın zamanında<br />

farkedilmesiyle<br />

felaket önlendi.<br />

SORUMLU<br />

Yanıkyan<br />

Komandoları<br />

PARİS<br />

4 Nisan 1973<br />

Türk Başkonsolosluğu<br />

ve THY ofisi<br />

bombalandı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Her iki hedefte de<br />

ağır hasar<br />

tespit edildi.<br />

PARİS<br />

24 Ekim 1975<br />

Türk Büyükelçi<br />

İsmail Erez ve şoförü<br />

Talip Yener<br />

öldürüdü.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Pusuya Düşürme<br />

SONUÇ<br />

Büyükelçi Erez ve<br />

şoförü hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

PARİS<br />

14 Mayıs 1977<br />

Türk turizm<br />

bürosuna<br />

saldırı düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Ağır Hasar<br />

SORUMLU<br />

Yeni Ermeni<br />

Direniş Grubu<br />

70’Lİ YILLAR<br />

PARİS<br />

18 Kasım 1979<br />

THY, KLM ve<br />

Luftansa bürolarına<br />

saldırı düzenlendi.<br />

SONUÇ<br />

Bürolar tamamen<br />

tahrip oldu ve<br />

2 Fransız polis<br />

yaralandı.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

PARİS<br />

8 Aralık 1979<br />

THY ofisleri,<br />

Türk Çalışma<br />

Ateşeliği, turizm<br />

bürolarına ve Türkiye<br />

OECD daimi<br />

temsilciliğine saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Patlama<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

PARİS<br />

22 Aralık 1979<br />

Turizm ateşesi<br />

Yılmaz Çolpan'a<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Suikast<br />

SONUÇ<br />

Yılmaz Çolpan<br />

hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

ASALA ve JCAG<br />

ZÜRİH<br />

28 Mayıs 1976<br />

Türk Konsolosluğu ve<br />

bir Türk bankasına<br />

(Garanti Bankası)<br />

saldırı düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Her iki binada da<br />

ağır hasar<br />

oldu.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

İSVİÇRE<br />

6 Aralık 1978<br />

Türk<br />

Başkonsolosluğu'na<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Binada ağır hasar<br />

meydana geldi.<br />

SORUMLU<br />

Yeni Ermeni<br />

Direniş Grubu<br />

SORUMLU<br />

Saldırıyı Ermeni<br />

Yargı ve İntikam<br />

örgütü üstlendi.<br />

Kaynak: Hürriyet, 3 Haziran 1978<br />

VİYANA<br />

22 Ekim 1975<br />

Türk Büyükelçi<br />

Danış Tunalıgil'e<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Büyükelçi hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

JCAG ve ASALA<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

25 Ekim 1975<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: Tercüman, 23 Aralık 1979<br />

Kaynak: Cumhuriyet, 30 Mayıs 1976<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

23 Ekim 1975<br />

CALİFORNİA<br />

4 Ekim 1977<br />

Osmanlı araştırmaları<br />

yapan<br />

Prof. Standford Shaw'ın<br />

evine saldırı<br />

düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Kundaklama,<br />

tehdit ve saldırı<br />

SORUMLU<br />

'28 Ermeni Grubu'<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

BEYRUT<br />

7 Şubat 1975<br />

Türk Enformasyon<br />

ve Turizm Ofisi'ne<br />

saldırı<br />

düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Bomba zamanında<br />

tespit edilip etkisiz<br />

hale getirildi.<br />

SORUMLU<br />

Yanıkyan Grubu<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

LÜBNAN<br />

20 Şubat 1975<br />

THY bürolarına<br />

saldırı<br />

düzenlendi.<br />

SORUMLU<br />

Yanıkyan Grubu<br />

ve ASALA<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

BEYRUT<br />

21 Şubat 1975<br />

THY Bürosuna<br />

saldırı<br />

düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

Ofisle birlikte<br />

çevredeki bir lokanta<br />

zarar gördü.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

Kaynak: Cumhuriyet, 22 Şubat 1975<br />

BEYRUT<br />

20 Temmuz 1975<br />

Türkiye'nin Beyrut<br />

basın danışmanının<br />

aracına saldırı.<br />

SONUÇ<br />

Araç havaya<br />

uçuruldu.<br />

Kaynak: Cumhuriyet, 20 Temmuz 1975<br />

BEYRUT<br />

28 Ekim 1975<br />

Türk<br />

Büyükelçiliği'ne<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

BEYRUT<br />

16 Şubat 1976<br />

Elçilik katibi<br />

Oktar Cerit'e<br />

saldırı<br />

düzenlendi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Oktar Cerit<br />

hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

Kaynak: Cumhuriyet, 17 Şubat 1976<br />

BEYRUT<br />

2 Mayıs 1977<br />

Askeri Ateşe<br />

Nahit Karakay<br />

ve İdari Ateşe<br />

İlhan Özbabacan'ın<br />

aracına saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Her iki Ateşe de<br />

yara almadan kurtuldu<br />

ve araçlar<br />

tahrip oldu.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

İSVİÇRE<br />

17 Aralık 1978<br />

THY bürolarına<br />

saldırı.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

CENEVRE<br />

22 Ağustos 1979<br />

Başkonsolos<br />

Niyazi Adalı'ya<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalama<br />

SONUÇ<br />

2 İsviçreli yaralandı<br />

ve araç kullanılamaz<br />

hale geldi.<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

80’Lİ YILLAR<br />

NEW YORK<br />

11 Ağustos 1980<br />

BM Türk<br />

Evi'ne saldırı.<br />

NEW YORK<br />

12 Ekim 1980<br />

BM Türk<br />

Evi'ne saldırı.<br />

LOS ANGELES<br />

3 Şubat 1981<br />

İsviçre<br />

Konsolosluğu'na<br />

saldırı girişimi.<br />

SAN FRANCISCO<br />

3 Haziran 1981<br />

Türk Folklor<br />

ekibine tehdit.<br />

BEVERLY HILLS, LA<br />

20 Kasım 1981<br />

Türk<br />

Konsolosluğu'na<br />

saldırı.<br />

LOS ANGELES<br />

28 Ocak 1982<br />

Konsolos<br />

Kemal Arıkan'a<br />

saldırı.<br />

SOMERVILLE, BOSTON<br />

5 Mayıs 1982<br />

Fahri Konsolos<br />

Orhan Gündüz'e<br />

saldırı.<br />

İSVİÇRE<br />

6 Şubat 1980<br />

Büyükelçi<br />

Doğan Türkmen’e<br />

Bern’de saldırı.<br />

PARİS<br />

4 Mart 1981<br />

Çalışma Ataşesi<br />

Reşat Moralı<br />

ve Din İşleri Ataşesi<br />

Tecelli Arı'ya saldırı.<br />

CENEVRE<br />

9 Haziran 1981<br />

Başkonsolosluk<br />

Sözleşmeli Sekreteri<br />

M. Savaş Yergüz'e<br />

saldırı.<br />

PARİS<br />

15 Temmuz 1983<br />

Orly Havalimanı<br />

THY Bürosuna<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Hasar<br />

SORUMLU<br />

Bir grup<br />

Ermeni<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Yoldan geçen<br />

4 kişi yaralandı.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

Girişimi<br />

SONUÇ<br />

Bomba etkisiz<br />

hale getirildi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Tehdit<br />

SONUÇ<br />

Ekip programını<br />

iptal etti.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Binada ağır hasar<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Suikast<br />

SONUÇ<br />

Arıkan<br />

hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

Hamping<br />

Sasunyan<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

Suikast<br />

SONUÇ<br />

Gündüz hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

Suikast<br />

SONUÇ<br />

Yaralanma<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Reşat Moralı ve<br />

Tecelli Arı<br />

hayatlarını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Yergüz hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

4 Fransız, 2 Türk, 1 ABD,<br />

1 İsveçvatandaşı hayatını<br />

kaybetti ve 60 kişi yaralandı.<br />

SORUMLU<br />

Suriye Ermenisi<br />

Varadjian Garbidjian<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data Kaynak: www.mfa.gov.tr/data Kaynak: Tercuman, 29 Ocak 1982<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

5 Mayıs 1982<br />

Kaynak: Milliyet, 7 Şubat 1980<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

17 Temmuz 1983<br />

ANAHEIM, CALIFORNIA<br />

21 Ocak 1983<br />

Suudi Arabistan<br />

havayolları ofisine<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

LOS ANGELES<br />

29 Mart 1984<br />

LA Olimpiyatlarına<br />

katılacak<br />

Türk atletler<br />

tehdit edildi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Tehdit<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

TORONTO<br />

13 Ocak 1982<br />

Türk<br />

Başkonsolosluk<br />

binasına saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Bombalı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Binada<br />

ağır hasar<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

OTTAWA<br />

8 Nisan 1982<br />

Büyükelçilik<br />

Ticari Ataşesi<br />

Kani Güngör'e<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Ağır yaralanan<br />

Güngör felç oldu.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

OTTAWA<br />

27 Ağustos 1982<br />

Askeri Ataşe<br />

Attila Altıkat'a<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

Suikast<br />

SONUÇ<br />

Attila Altıkat<br />

hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

OTTAWA<br />

12 Mart 1985<br />

3 silahlı kişi<br />

Türk Büyükelçiliği'ne<br />

zorla girdi.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Kanadalı güvenlik<br />

görevlisi ölmüş ve<br />

Büyükelçi Coşkun Kırca<br />

yaralandı.<br />

SORUMLU<br />

ARA<br />

ATİNA<br />

31 Temmuz 1980<br />

İdari Ateşe<br />

Galip Özmen<br />

ve ailesine saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Galip Özmen ve kızı<br />

Neslihan Özmen hayatlarını<br />

kaybetti, Özmen'in<br />

eşi ve oğlu ise yaralı<br />

olarak kurtuldu.<br />

SORUMLU<br />

ASALA<br />

BELGRAD<br />

9 Mart 1983<br />

Büyükelçi<br />

Galip Balkar'a<br />

saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Balkar 11 Martta<br />

hayatını<br />

kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

Kirkor Levonian<br />

ve Raffi Aleksandre<br />

Elbekian<br />

VİYANA<br />

19 Kasım 1984<br />

BM Sosyal Geliştirme<br />

ve İnsani Yardım Merkezi<br />

Yardımcı Direktörü<br />

Enver Ergun’a Saldırı<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Enver Ergun<br />

hayatını kaybetti.<br />

LİZBON<br />

7 Haziran 1982<br />

İdari Ataşe<br />

Erkut Akbay<br />

ve eşine saldırı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Erkut Akbay<br />

ve Nadide Akbay<br />

hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

JCAG<br />

LİZBON<br />

27 Temmuz 1983<br />

Lizbon Büyükelçiliği<br />

basıldı ve içeridekiler<br />

rehin alındı.<br />

SALDIRI ŞEKLİ<br />

Silahlı Saldırı<br />

SONUÇ<br />

Müsteşar<br />

Yurtsev Mıhçıoğlu'nun<br />

eşi Cahide Mıhçıoğlu<br />

hayatını kaybetti.<br />

SORUMLU<br />

Ermeni<br />

Devrimci Ordusu<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: Hürriyet, 9 Nisan 1982<br />

Kaynak: Hürriyet, 28 Ağustos 1982<br />

Kaynak: Cumhuriyet, 13 Mart 1985<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

31 Temmuz 1980<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

Kaynak: The New York Times,<br />

2 Aralık 1984<br />

Kaynak: Tercüman, 8 Haziran 1982<br />

Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

33


ERMENİ MESELESİ<br />

kurucu üye olarak davet etti.<br />

Türkiye’nin barış ve istikrar çabalarına rağmen<br />

Ermenistan’ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan<br />

yönetimindeki hükümet, 23 Ağustos 1991’de kabul edilen<br />

Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. Maddesi’nde, uluslararası<br />

arenada sözde soykırımın tanınması için çaba sarf<br />

edeceklerini, yine aynı bildirgenin 13. Maddesi’nin 2.<br />

paragrafında ise Türkiye topraklarında yer alan Ağrı<br />

Dağı’nın devlet arması olarak kabul edilmesini ve 1921’de<br />

imzalanan Türkiye-Ermenistan sınırını düzenleyen Kars<br />

Anlaşması’nı, yani sınır anlaşmasını tanımadıklarını<br />

açıkça beyan etti.<br />

Türkiye birçok kez Ermenistan’ın yıkıcı tavırlarına<br />

karşın ilişkilerin normalleşmesi için girişimlerde<br />

bulundu. Ama karşı taraftan beklediği olumlu tavrı<br />

göremedi. Örneğin, Türkiye, 1995’te İstanbul-Erivan<br />

arasında uçak seferlerinin başlamasına, yani hava<br />

koridorunun açılmasına izin verdi. Fakat Türkiye’nin bu<br />

olumlu tavrına karşılık Ermenistan’ın adımları daha da<br />

sertleşti ve Türkiye’nin terörle mücadeleye yoğunlaştığı<br />

bir dönemde mevcut terör örgütüne destek verdi.<br />

BÜYÜK ERMENISTAN KURMA HAYALI İSYANLAR BAŞLATTI<br />

19. yüzyılda ortaya çıkmış hak ve hukuk<br />

düzenlemelerini kapsayan Osmanlı Millet Sistemi<br />

içerisinde her dinden ve her milletten insan hoşgörü<br />

ve huzur içinde Osmanlı topraklarında yaşadı. Bu<br />

nedenle Osmanlı içinde yer alan Rum, Ermeni gibi<br />

gayrimüslimler modern anlamda “azınlık” değil, sosyal<br />

yapının bir parçasıydı.<br />

Birinci Dünya Savaşı esnasında Kafkas cephesinde<br />

savaşan ve zor durumda olan Osmanlı’ya ihanet eden<br />

Ermeniler Ruslarla işbirliği yaparak Van, Erzurum ve<br />

Kars vilayetlerinin Rusların eline geçmesine yardımcı<br />

oldular. Böyle bir ortamda Osmanlı’nın tehcir kararı<br />

alması ve uygulaması oldukça doğaldı. Osmanlı<br />

üzerinde parçalama siyaseti yürüten dönemin güçleri<br />

Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın kışkırtması<br />

ve Büyük Ermenistan kurma hayaliyle hareket eden<br />

Ermenistan; Kars, Van, İzmit, Erzurum, Bitlis ve birçok<br />

Osmanlı vilayetinde isyanlar başlattı. Bu isyanlar<br />

sırasında yüz binlerce Osmanlı vatandaşı katledildi.<br />

Osmanlı Devleti bir tedbir olarak cephe hattında ve<br />

yakınlarındaki Ermenilere mecburi iskân uyguladı.<br />

Ancak zorunlu tehcir kararı uygulamasında yetimler,<br />

kimsesizler, hastalar ve devlete bağlılığı bilinen<br />

Ermeniler tehcir dışında tutuldu.<br />

Tehcir düzenlemeleri sırasında kafile güzergâhları,<br />

toplanma yerlerinin önceden tespiti, naklin büyük<br />

ölçüde trenle yapılması, kafilelerin yemek temini ve<br />

güvenliklerinin sağlanması tarihte yapılan en sistemli<br />

yer değiştirmenin göstergeleridir. Ancak her türlü<br />

tedbire rağmen Rumeli’den Anadolu’ya göç eden<br />

Türklerin de yaşadığı gibi bulaşıcı hastalıklar nedeniyle<br />

yolculuk esnasında ölümler yaşandı.<br />

Eğer söylenildiği gibi Ermenilere karşı herhangi bir<br />

soykırım planlanmış olsaydı, savaşın sona ermesiyle<br />

isteyenlere geri dönüş hakkı, dönenlere yönelik hukuki<br />

Ermenilere karşı herhangi bir<br />

soykırım planlanmış olsaydı,<br />

savaşın sona ermesiyle isteyenlere<br />

geri dönüş hakkı, dönenlere<br />

yönelik hukuki düzenlemeler, din<br />

değiştirenlerin eski dinine<br />

dönebilme hakkı, yetim<br />

çocukların Ermeni komisyonuna<br />

teslim edilmesi, bazı vergilerden<br />

muaf tutulmaları ve mallarının<br />

iadesi söz konusu olmazdı.<br />

düzenlemeler, din değiştirenlerin eski dinine dönebilme<br />

hakkı, yetim çocukların Ermeni komisyonuna teslim<br />

edilmesi, bazı vergilerden muaf tutulmaları ve<br />

mallarının iadesi söz konusu olmazdı. Savaş sırasında<br />

devletin kendi güvenliği için tehciri uygulaması ve savaş<br />

sonunda Ermenilerin geri dönmelerine izin verilmesi<br />

soykırım iddialarının yalan ve iftiradan başka bir şey<br />

olmadığının en açık kanıtıdır. Kaldı ki, tehcir esnasında<br />

Amerikan konsolosları, birçok yabancı gazeteci ve<br />

misyon şefi tehciri izledi ve resimledi. İddia edilenlerin<br />

hiçbirine raporlarda ve resimlerde rastlanmadı.<br />

Ayrıca İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgali sırasında<br />

soykırımla suçlanan ve Malta’da yargılanan Osmanlı<br />

ileri gelenleri hakkındaki suçlamalar, mahkeme<br />

sonucunda yeterli delil olmaması nedeniyle geri alındı.<br />

Sonuç olarak Osmanlı’ya karşı soykırım suçlaması<br />

yapanların şu soruları cevaplamasını istemek yerinde<br />

olur:<br />

• Eğer iddia edildiği gibi 1,5 milyon insan<br />

öldürüldüyse bu insanların toplu mezarları<br />

nerededir?<br />

• Türklere ait birçok toplu mezar ortaya çıktı<br />

ve Van şehrinde yaşananlar da ortada. Peki,<br />

Ermenilere ait olan toplu mezarlar nerede<br />

bulunuyor?<br />

Konu aslında ne katliam ne de soykırım. Gerçekte olan<br />

meselenin çarpıtılmasından başka bir şey değildir. Tek<br />

istenen Türkiye’yi zor durumda bırakmak ve Ermeni<br />

diasporasının güçlenmesini sağlamaya çalışmaktır.<br />

Ermeniler tarafından gündemde tutulmaya çalışılan<br />

Adil Hafıza ya da Tarihsel Hafıza yalnızca karşı tarafa<br />

özel bir şey değildir. Unutulan; Mora’dan Kırım’a,<br />

Balkanlar’dan Kafkaslara kadar Müslüman halkın<br />

yaşadığı zulümdür.<br />

34 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


<strong>HAZAR</strong> COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL ETKİLEŞİMİN İZLERİ<br />

Bin Melodi<br />

Bir Senfoni<br />

.<br />

16 BIN<br />

DOLAR<br />

TOPLAM ÖDÜL<br />

1 EYLÜL <strong>2016</strong><br />

SON BAŞVURU TARİHİ<br />

www.hazarkisafilm.com<br />

ONLINE BAŞVURU


ANALİZ<br />

TANAP PROJESİ<br />

TANAP projesi ile Türkiye hem enerji arz<br />

güvenliğini sağlamaya hem de ülke ekonomisine<br />

katkıda bulunmaya hazırlanıyor.<br />

DR. EMIN AKHUNDZADA<br />

HASEN GENEL SEKRETER YARDIMCISI<br />

Türkiye ve Azerbaycan’ın birlikte gerçekleştirdiği<br />

stratejik öneme sahip<br />

projelerden biri olan Trans Anadolu<br />

Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP)<br />

projesi için Hükümetlerarası Anlaşma 26<br />

Haziran 2012 tarihinde İstanbul’da imzalandı.<br />

1 Boru hattının temel hedefi Türkiye<br />

ve Avrupa’nın enerji arz güvenliğine katkı<br />

sağlamak. İlk etapta 16 milyar metreküp<br />

kapasiteyle çalışmaya başlayacak boru<br />

hattı tam kapasiteye ulaştığında bu miktar<br />

31 milyar metreküpe çıkacak.<br />

TANAP projesinin Türkiye için ekonomik<br />

ve politik faydalarını sıralamadan önce<br />

Türkiye ekonomisine bakıldığında, doğal<br />

gaz talebinde son 10 yılda ciddi sıçrama<br />

yaşandığı görülebilir. Türkiye doğal gaz<br />

talebindeki artışa göre dünyada Çin’den<br />

1 BOTAS, Trans Anatolian Natural Gas Pipeline Project,<br />

http://botas-ahk.gov.tr/en/project/tanap-project.aspx<br />

(06.08.2015).<br />

sonra ikinci sırada bulunuyor. 2 Nitekim<br />

Türkiye’nin doğal gaz tüketimi 2004-2014<br />

arasında yüzde 120 artarak 22,1 milyar metreküpten<br />

48,6 milyar metreküpe yükseldi. 3<br />

Fakat doğal gaz üretiminde azalma sergileyen<br />

Türkiye 2011’de 759 milyon metreküp<br />

üretim gerçekleştirmişken, bu rakam<br />

2014’te 479 milyon metreküpe geriledi. 4<br />

Tüketimin artması ve üretimin düşmesiyle<br />

bağlantılı olarak Türkiye’nin doğal gazda<br />

ithalata olan bağımlılığı 2007-2014 arasında<br />

yüzde 97,5’ten yüzde 99,04’e yükseldi. 5<br />

Görüldüğü gibi Türkiye sürekli artan doğal<br />

gaz talebini karşılamak için ilave kaynaklara<br />

ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda, Türkiye<br />

2018’den itibaren TANAP’tan 6 milyar<br />

metreküp doğal gaz alarak artan doğal gaz<br />

2 Ahu Binici, “Türkiye Enerjide Talep Artışı Patlaması<br />

Yaşıyor”, Alternatif Enerji, 12.05.2013, http://www.alternatifenerji.com/turkiye-enerjide-talep-artisi-patlamasiyasiyor/<br />

(07.08.2015).<br />

3 BP Statistical Review of World Energy 2015, s.23.<br />

4 EPDK, “Doğal gaz Piyasası 2014 yılı Sektör Raporu” s.1.<br />

5 BP Statistical Review of World Energy 2015, s.23.<br />

36<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

ihtiyacını önemli ölçüde karşılayabilecek. Azerbaycan’ın<br />

Abşeron, Ümid, Babek, Alov, Dan Ulduzu, Zafar-Maşal,<br />

Nahçivan gibi diğer doğal gaz sahalarının üretime başlamasıyla<br />

bu rakam daha da artabilecek.<br />

Doğal gaz Türkiye’de en çok kullanılan enerji yakıtı.<br />

Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin yüzde 35’i doğal gazdan,<br />

yüzde 29’u kömürden ve yüzde 27’si petrolden oluşuyor. 6<br />

Ülke genelinde doğal gaz ağırlıklı olarak elektrik üretiminde<br />

kullanılıyor. 2014’te doğal gaz tüketiminin yüzde 49’u elektrik<br />

üretiminde, yüzde 26’sı sanayide ve yüzde 19’u konutlarda<br />

kullanıldı. Tüketilen doğal gazın neredeyse tamamı ithal edildiğinden<br />

doğal gazın sürdürülebilir ve ekonomik fiyatlardan<br />

temin edilmesi ülkenin stratejik hedeflerinden biri haline geldi.<br />

Bu bağlamda TANAP projesi Türkiye için önem arz ediyor.<br />

UCUZ DOĞAL GAZ İLE PİYASADA REKABET ARTACAK<br />

Türkiye ihtiyacı olan doğal gazı boru hattı ve LNG şeklinde<br />

ithal ediyor. Rusya, İran ve Azerbaycan’dan boru hattı yoluyla;<br />

Cezayir ve Nijerya’dan ise LNG olarak doğal gaz ithalatı<br />

yapılıyor. Doğal gaz ithalatının yüzde 54,76’sı Rusya’dan,<br />

yüzde 18,13’ü İran’dan ve yüzde 12,33’ü Azerbaycan’dan<br />

6 BP Statistical Review of World Energy 2015, 3.<strong>41</strong>.<br />

yapılıyor. Her ne kadar Rusya ve İran’a aşırı bağımlılık söz<br />

konusu olsa da, her iki ülkeden yüksek fiyattan doğal gaz<br />

ithal ediliyor. En ucuz doğal gazın Azerbaycan’dan alındığı<br />

dikkate alınırsa, Azerbaycan’dan ilave doğal gazın gelmesiyle<br />

Türkiye diğer tedarikçilere karşı pazarlık gücünü artıracaktır.<br />

Ayrıca ucuz doğal gazın piyasaya dahil olmasıyla<br />

piyasada rekabet artacak, bu da ithalat fiyatlarına doğrudan<br />

yansıyacaktır. Hesaplamalara göre TANAP sayesinde<br />

Türkiye ilk olarak 1,5 ilâ 3 milyar dolar arasında tasarruf<br />

edecek. 7 Ayrıca, Türkiye Rusya’ya olan aşırı bağımlılığını<br />

azaltarak özellikle talebin yüksek olduğu kış aylarında arz<br />

sorununu en düşük seviyeye indirebilecek.<br />

Diğer taraftan, 1850 kilometre uzunluğunda olması tasarlanan<br />

TANAP 20 ilden ve 67 ilçeden geçerek Türkiye’nin<br />

doğusu ile batısını birbirine bağlayacak. Böylece boru hattı<br />

geçtiği il ve ilçelerin ekonomik gelişimine de katkı sağlayacak<br />

ve boru hattının inşası boyunca doğrudan ve dolaylı<br />

15.000 kişi istihdam edilecek. 8 Boru hattının yapımında<br />

7 Mubariz Hasanov, “Economic Benefits of the Southern Gas Corridor”, Hazar<br />

Strateji Enstitüsü, Ocak 2015, s.9.<br />

8 Milliyet, TANAP Projesi Türkiye’nin Jeopolitik Konumunu Güçlendirecektir,<br />

29.03.2015, http://blog.milliyet.com.tr/tanap-projesi--trans-anadolu-dogalgaz-boru-hatti--turkiye-nin-jeopolitik-konumu-guclendirecektir/<br />

Blog/?BlogNo=494445 (07.08.2015) .<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

37


TANAP PROJESİ<br />

TÜRKIYE’NIN DOĞAL GAZ ALIM KONTRATLARI<br />

Ülke<br />

Gaz Miktarı<br />

(Milyar<br />

Metreküp)<br />

Bitiş<br />

Tarihi<br />

Cezayir 4,4 2024<br />

Nijerya 1,3 2021<br />

İran 9,6 2026<br />

Rusya-Mavi Akım 16 2025<br />

Rusya-Batı Hattı 4 2021<br />

Azerbaycan (I. Faz) 6,6 2021<br />

Azerbaycan (II. Faz) 6 2033<br />

YILLARA GÖRE TÜRKIYE’NIN<br />

DOĞAL GAZ TÜKETIMI (MILYAR METREKÜP)<br />

35<br />

34<br />

33<br />

32<br />

31<br />

30<br />

2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

2012<br />

2013<br />

2014<br />

Kaynak: BOTAŞ, http://www.botas.gov.tr/ Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2015<br />

Türkiye, Güney Gaz Koridoru<br />

Projesi 1000vasıtasıyla<br />

Azerbaycan<br />

gazının yanı sıra, Türkmenistan,<br />

800<br />

Kazakistan, İran, Irak ve Doğu<br />

Akdeniz gazını da Türkiye ve<br />

600<br />

Avrupa’ya taşıyabilecek.<br />

400<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

2012<br />

2013<br />

2014<br />

kullanılacak toplam 1,3 milyon ton çelik borunun yüzde<br />

80’i 6 yerli firma tarafından yapılacak. Bu kapsamda boru<br />

hattının Türkiye’de demir-çelik sektörünün gelişimine<br />

de önemli katkı sağlaması bekleniyor. Ayrıca boru hattı<br />

inşaatının önemli hissesi Tekfen, Yüksel ve Fernas gibi<br />

yerli firmalar tarafından yapılıyor. Boru hattının inşası<br />

süresince taşımacılık, hizmet, demir-çelik gibi birçok sektör<br />

doğrudan ve dolaylı fayda sağlayacağı için TANAP’ın<br />

Türkiye ekonomisine kümülatif katkısının 50 milyar doları<br />

bulacağı öngörülüyor. 9 Böylece projenin, 2029’a kadar<br />

Türkiye’nin GSYİH’sine 37 milyar dolar katkı sağlayacağı<br />

bekleniyor. 10 Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda<br />

sadece enerji sektörüne yapmayı planladığı 120 milyar<br />

dolarlık 11 yatırımın yüzde 10’unu TANAP projesi karşılayabilecek.<br />

Diğer taraftan, Türkiye’nin gaz alım kontratlarının<br />

birçoğu 2020-2026 arasında son bulacak. Bu kapsamda<br />

Azerbaycan’dan alınacak ilave ve ucuz doğal gaz<br />

Türkiye’nin yeni yapacağı kontratlarda pazarlık gücünü<br />

artırmış olacak.<br />

Türkiye’nin en büyük hedeflerinden biri de uzun vadede<br />

9 SOCAR Türkiye Başkan Birinci Yardımcısı Samir Kerimli’nin Sunumu,<br />

“Türkiye’nin Enerji Merkezi Olması Yolunda TANAP Projesinin Rolü”, Hazar<br />

Strateji Enstitüsü, Şubat 2014, s.13.<br />

10 Mubariz Hasanov, “Some Remarks on Economic Benefits of TANAP for Turkey”,<br />

Caspian Report, 2014, s.125.<br />

11 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Enerji Piyasaları Zirvesi”, Basın<br />

Bülteni, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Bakanlik-Haberleri/Enerji-Piyasalari-<br />

Zirvesi (07.08.2015).<br />

enerji merkezine dönüşmek. Enerji merkezi olmanın en<br />

önemli gereksinimlerinden biri de ülkeye yeterli gaz arzının<br />

sağlanması. Bu kapsamda, dünyadaki toplam doğal<br />

gaz rezervlerinin yüzde 75’i doğusunda ve bu kaynakları<br />

en çok tüketen Avrupa Birliği ülkeleri ise batısında bulunan<br />

Türkiye, sahip olduğu jeostratejik konumu sebebiyle<br />

avantajlı. Fakat bu kaynakları doğudan batıya taşımak<br />

için Türkiye’nin boru hattı altyapısına ihtiyacı var. Şu an<br />

Türkiye, 2001’de hizmete sunulan Doğu Anadolu Doğal<br />

Gaz Ana İletim Hattı vasıtasıyla yıllık 6 milyar metreküp<br />

Azerbaycan’dan ve 10 milyar metreküp İran’dan olmak<br />

üzere toplam 16 milyar metreküp doğal gaz taşıyor.<br />

Mevcut hattın kapasitesi ilave yatırımlarla beraber 25<br />

milyar metreküpe kadar çıkarılabilir. Dolayısıyla Türkiye<br />

bu hattan ilave olarak sadece 9 milyar metreküp doğal<br />

gaz taşıyabilir ki, ileriki yıllarda bu miktar kendi ihtiyacını<br />

bile karşılamaya yetmeyecektir. Mevcut durumda<br />

Türkiye’nin bu hedefini gerçekleştirebilecek tek somut<br />

proje Güney Gaz Koridoru olarak görülüyor. Bu bağlamda<br />

Türkiye, Azerbaycan gazının yanı sıra, Türkmenistan,<br />

Kazakistan, İran, Irak ve Doğu Akdeniz gazını da Türkiye<br />

ve Avrupa’ya taşıyabilecek. Böylece Türkiye Güney Gaz<br />

Koridoru projesi vasıtasıyla uzun vadede 100 milyar metreküplük<br />

gaz ticareti yapma fırsatı yakalayacaktır. 12<br />

Ayrıca Türkiye’nin enerji merkezi olma hedefi de göz<br />

önünde bulundurulduğunda, ileride TANAP gibi birçok<br />

12 Hazar World, Güney Gaz Koridoru Avrupa’ya Rekabet Getirecek, Mart<br />

2014, s.11.<br />

38 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


32<br />

2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

31<br />

30<br />

2012<br />

2013<br />

2014<br />

www.hazarworld.com<br />

YILLARA GÖRE TÜRKIYE’NIN<br />

DOĞAL GAZ ÜRETIMI (MILYON METREKÜP)<br />

TÜRKIYE’DE SEKTÖRLERE GÖRE<br />

DOĞAL GAZ TÜKETIMI, 2014<br />

1000<br />

800<br />

600<br />

400<br />

Sanayi<br />

Kamu<br />

Kurumları<br />

% 6<br />

% 26<br />

%19<br />

% 49<br />

Elektrik<br />

Üretimi<br />

Konut<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

2012<br />

2013<br />

2014<br />

Kaynak: EPDK<br />

Kaynak: EPDK<br />

uluslararası boru hattı projesine ev sahipliği yapacak ülke,<br />

uluslararası standartlara göre tasarlanan TANAP projesi<br />

vasıtasıyla ciddi tecrübe ve “know-how” elde edecek.<br />

Diğer taraftan, enerji projelerinde katma değer oluşturabilmek<br />

için değer zincirinin her halkasında bulunulması<br />

gerekiyor. TANAP projesi öncesinde Türkiye, Kerkük-<br />

Yumurtalık, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Mavi Akım gibi birçok<br />

boru hattı projesine ev sahipliği yaptı. Ancak bu projelerin<br />

hepsinde Türkiye sadece transit ülke konumu ile yetindi.<br />

Bu projelerden farklı olarak, Güney Gaz Koridoru projesinde<br />

Türkiye değer zincirinin hemen hemen her halkasında<br />

bulunuyor. Bilindiği gibi TPAO, Güney Gaz Koridoru’nun<br />

üretim ayağı olan Şah Deniz doğal gaz sahasında yüzde<br />

19’luk hisseyle BP’den sonra en çok hisseye sahip olan ikinci<br />

hissedar konumunda. Ayrıca, Güney Gaz Koridoru’nun<br />

taşıma ayağının ilk halkasını oluşturan Güney Kafkasya<br />

Boru Hattı’nda TPAO yüzde 19’luk hisseye sahip. Güney<br />

Gaz Koridoru’nun en önemli halkasını oluşturan TANAP<br />

projesinde ise BOTAŞ yüzde 30’luk paya sahip. Bu durum,<br />

Türkiye’nin hem bizzat doğal gaz üreteceği hem de ürettiği<br />

doğal gazı kendi boru hatları vasıtasıyla taşıyabileceği<br />

anlamına geliyor. Böylelikle ülke doğal gaz üretimi ve taşımacılığından<br />

ekonomik katkı sağlayabilecek. Bu kapsamda<br />

Türkiye sadece Şah Deniz sahasından 2044’e kadar 28 milyar<br />

dolarlık gelir elde edebilecek. 13 Bütün bunlara ek olarak,<br />

Türkiye’nin 2045’e kadar boru hattı işletmesinden 17 milyar<br />

dolarlık gelir sağlaması bekleniyor. 14<br />

Sonuç olarak, Türkiye Azerbaycan’la beraber stratejik<br />

önemi haiz projelerden biri olan TANAP projesini başarılı<br />

bir şekilde yürütüyor. TANAP projesi Türkiye’ye ekonomik<br />

olduğu kadar politik faydalar da sağlıyor. TANAP<br />

vasıtasıyla Türkiye hem enerji arz güvenliğine hem de ülke<br />

ekonomisine önemli katkı sağlayacak. Ayrıca, Türkiye AB<br />

ülkelerinin arz güvenliğine katkı sağlayarak AB nezdinde<br />

önemli konuma yükselecek.<br />

TÜRKIYE’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI<br />

%<br />

35<br />

Doğal gaz<br />

DOĞAL GAZ TÜKETIMININ DAĞILIMI (2014)<br />

%<br />

49<br />

Elektrik<br />

üretimi<br />

%<br />

29<br />

Kömür<br />

%<br />

26<br />

Sanayi<br />

kullanımı<br />

%<br />

27<br />

Petrol<br />

%<br />

19<br />

Konut<br />

kullanımı<br />

TÜRKIYE’NIN DOĞAL GAZ ITHALATI<br />

13 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayide Enerji Verimliliği ve<br />

Yönetimi Toplantısı Gerçekleştirildi, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Bakanlik-<br />

Haberleri/Sanayide-Enerji-Verimliligi-ve-Yonetimi-Toplantisi-Gerceklestirildi<br />

(07.08.2015).<br />

14 Hasanov, Some Remarks on Economic Benefits of TANAP for Turkey, Caspian<br />

Report, Spring 2014, s.125.<br />

%<br />

54,76<br />

Rusya’dan<br />

%<br />

18,13<br />

İran’dan<br />

%<br />

12,33<br />

Azerbaycan’dan<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

39


İNFOGRAFİK<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

VE BİLGİ PAYLAŞIMI<br />

Siber bilgi paylaşımı, siber güvenliği artıran önemli bir faktör. Siber bilgi<br />

paylaşımı ülkelerin kritik altyapılarının ya da kurumların korunmasını<br />

güçlendirirken siber tehditlere karşı da farkındalık oluşturuyor. Bu bilgilere<br />

ulaşmanın ise farklı yöntemleri var. Kimi kurumlar dış kaynaklardan elde<br />

ederken kimisi de kurum içi bilgilerden faydalanıyor.<br />

SİBER TEHDİT PAYLAŞIMI KURUMLAR<br />

İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?<br />

Ponemon Enstitüsü tarafından 2014 yılında, 701 bilgi teknolojisi<br />

çalışanıyla yapılan ankette, kurumların siber tehdit bilgilerini<br />

paylaşmasının altında yatan nedenler araştırıldı. Anket<br />

sonuçlarına göre çalışanların verdikleri yanıtlar:<br />

%61<br />

Siber bilgi paylaşımı<br />

karşılaştığımız bir siber<br />

saldırıyı engelleyebilirdi<br />

%71<br />

Siber bilgi paylaşımı<br />

kurumumun güvenlik<br />

politikalarını güçlendiriyor<br />

%64<br />

Siber bilgi paylaşımı ülkenin<br />

kritik altyapı güvenliği<br />

politikalarını güçlendiriyor<br />

%54<br />

Siber bilgi paylaşımı siber<br />

tehditlere ilişkin farkındalık<br />

yaratıyor<br />

40 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

HEDEF ODAKLI SİBER SALDIRILAR (2014)<br />

Symantec’n yayınladığı 2015 İnternet Güvenliği Raporu’na göre madencilik endüstrisi yüzde 43’lük payı ile 2014’te siber saldırılara en<br />

çok hedef olan endüstri oldu. Raporun ele aldığı madencilik endüstrisi, enerji kaynaklarının, metallerin, minerallerin çıkarılması ile<br />

ilgilenen iş kolunu kapsıyor.<br />

%43<br />

%33<br />

%34<br />

%29<br />

Madencilik<br />

Üretim<br />

Toptan<br />

Satış<br />

Ulaştırma,<br />

Telekomünikasyon,<br />

Elektrik ve Doğal Gaz<br />

KURUMLAR SİBER TEHDİTLE İLGİLİ BİLGİLERE NASIL ERİŞİYOR?<br />

Ponemon Enstitüsü’nün 2015’te 693 bilgi güvenliği çalışanı ile yaptığı araştırma,<br />

kurumların siber tehditlere ilişkin bilgilere nasıl eriştiklerini ortaya koydu.<br />

Sonuçlara göre çalışanlar:<br />

%71<br />

Siber tehditlere ilişkin<br />

bilgilere kurum içinden<br />

aldıkları veriler ve analizler<br />

vasıtasıyla ulaşıyor<br />

%56<br />

Siber tehditlere ilişkin<br />

verileri dış kaynaklardan<br />

elde ediyor<br />

%49<br />

Siber tehdit bilgilerine<br />

erişmek için ücret ödüyor<br />

Kaynaklar<br />

1. Ponemon Institute, ‘Exchanging Cyber Threat Intelligence: There Has to Be a Better Way’, Nisan 2014.<br />

2. Ponemon Institute, The Importance of Cyber Threat Intelligence to a Strong Security Posture, Mart 2015.<br />

3. Symantec, ISTR 20, Internet Security Threat Report, Nisan 2015.<br />

%29<br />

Siber tehditlere ilişkin<br />

bilgileri kendileriyle aynı<br />

sektörde çalışan<br />

şirketlerden elde ediyor<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

<strong>41</strong>


ANALİZ<br />

GÜRCİSTAN<br />

BATI VE DOĞU ARASINDA<br />

GÜRCİSTAN<br />

SİYASETİ<br />

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla<br />

birlikte bağımsızlığını kazanan<br />

Gürcistan aynı zamanda batı ve<br />

doğu arasında gelgit yaşamaya<br />

devam ediyor, kendi kimliğini<br />

arıyor ve kendine Kafkaslarda<br />

bir rol biçmeye çalışıyor.<br />

DR. RÜÇHAN KAYA<br />

HASEN STRATEJI VE POLITIKA<br />

KOORDINATÖRÜ<br />

42 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Hem enerji hem de diğer ticaret ürünleri için<br />

transit bir ülke olmak üzere çaba gösteren<br />

Gürcistan, özellikle 2000’li yılların başında Mihail<br />

Saakaşvili’nin göreve gelmesiyle birlikte bu yönde<br />

daha somut kazanımlar elde etmeye başladı. Böyle bir<br />

kimlik inşa edebilmek için bölgesindeki bütün ülkelerle<br />

işbirliği yapmak zorunda olan Gürcistan, son 15 senedir<br />

çok yönlü ve kademeli işbirliği siyaseti gütmeye ve<br />

Sovyet mirasıyla ülkenin egemenliğini karıştırmamaya<br />

çalışsa da zaman zaman bu mirasın negatif etkileriyle<br />

mücadele etmek zorunda kalıyor.<br />

Bu noktada ülke; Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı,<br />

Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Güney<br />

Gaz Koridoru gibi devasa projelerde transit ülke olarak<br />

rol alırken Çin’i Avrupa’ya Hazar Transit Koridoru üzerinden<br />

bir kez daha bağlayacak olan Bakü-Tiflis-Kars<br />

Demiryolu Hattı’nın da önemli halkalarından biri. Bu<br />

projelerin getirdiği prestijle birlikte Gürcistan altyapı<br />

yatırımlarını hızlandırırken aynı zamanda yasal mevzuat<br />

üzerinde de çalışmalarını devam ettiriyor.<br />

Gürcistan bir yandan 400 kilometrelik yeni bir otoyol inşaatını<br />

sürdürürken bir yandan tren yollarını modernize<br />

ediyor ve Bakü-Tiflis-Kars hattının Türkiye sınırında çok<br />

modlu bir terminal yapma çalışmalarına da devam ediyor.<br />

Bütün bu altyapı çalışmalarına ek olarak transport<br />

lojistik merkezleri kurmak isteyen Tiflis yönetimi <strong>2016</strong><br />

sonuna kadar ülke içerisindeki fizibilite çalışmalarını<br />

tamamlamak istiyor.<br />

Gürcistan’ın her alanda transit ülke olma çabalarına en<br />

büyük darbeyi 2008 yılındaki Rusya savaşı vurdu. Ülke<br />

sınırları dâhilinde Sovyetlerden miras kalan etnik bölünmüşlük<br />

konuları çözülemezken, Abhazya ve Güney<br />

Osetya meseleleri Gürcistan için artık dondurulmuş birer<br />

çatışmadan ibaret. Günümüzde ülkenin topraklarının<br />

yüzde 25’i işgal altında ve sadece Tiflis’in 25 kilometre<br />

kuzeyinde Rus askerlerini görmek mümkün. Bütün bunlara<br />

rağmen Gürcistan; enerji ve ulaştırma altyapılarına<br />

yaptığı yatırımlar, komşularıyla olan ticari ilişkilerini<br />

geliştirmeye dair çalışmalar ve özellikle Çin’in İpek Yolu<br />

projesi bünyesindeki aktiviteleriyle bölgede bir ticaret<br />

merkezi olma yönünde gayret göstermeye devam ediyor.<br />

GÜRCISTAN’IN ÇOK YÖNLÜ SIYASET VE EKONOMI ANLAYIŞI<br />

NATO’yla ilişkilerini geliştirmek için gayret gösteren<br />

Gürcistan aynı zamanda Rusya’yla ilişkilerinde normalleşmeye<br />

gitmeye çalışıyor. Her ne kadar iki ülke arasında<br />

işgal altındaki Güney Osetya ve Abhazya topraklarıyla<br />

alakalı pazarlıklar yürütülmüyor olsa da enerji, turizm,<br />

ulaştırma ve ikili ticaret alanlarında işbirliği girişimleri<br />

olduğunu söylemek mümkün.<br />

Ülke kış aylarında zirve yapan doğal gaz talebini karşılamakta<br />

sıkıntı çekiyor ve yeraltı gaz depolama tesisleri<br />

mevcut olmadığı için sabit bir şekilde gaz sağlayıcısı<br />

ülkelerden gaz almaya devam edebilmek istiyor. Bu noktada<br />

altyapıdaki eksiklikler ve mevcut gaz anlaşmalarının<br />

kış aylarındaki talebi karşılayamamasından dolayı<br />

Azerbaycan’la Gürcistan arasında yakın zamanda yeni<br />

bir doğal gaz alım anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla<br />

Gürcistan, Bakü-Tiflis-Ceyhan<br />

Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-<br />

Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve<br />

TANAP projesi gibi devasa<br />

projelerde transit ülke olarak rol<br />

alırken Çin’i Avrupa’ya Hazar<br />

Transit Koridoru üzerinden bir kez<br />

daha bağlayacak olan Bakü-Tiflis-<br />

Kars Demiryolu Hattı’nın da önemli<br />

halkalarından biri.<br />

birlikte yıllık 500 milyon metreküp ekstra gaz alacak<br />

olan Gürcistan, aynı zamanda “al ya da öde” koşullarında<br />

kış aylarındaki tavan miktarı daha yukarı çekme<br />

konusunda da Azerbaycan’la anlaşmaya vardı. Böylece<br />

Azerbaycan geçmişte Gürcistan’ın gaz ihtiyacı yükseldiğinde<br />

devreye girip ülkenin ihtiyaçlarına cevap verdiği<br />

gibi <strong>2016</strong> yılı itibariyle de yeniden bu yönde adımlar<br />

atmış oldu.<br />

Ancak tam da bu anlaşma imzalanmadan önce<br />

Gürcistan Enerji Bakanı Kakha Kaladze’nin İran ve<br />

Rusya’yla doğal gaz alımı üzerine görüşmeler yapması<br />

akıllara ülkenin gaz sağlayıcıları arasında ekstra<br />

çeşitliliğe gidip gitmeyeceğine dair soru işaretlerini<br />

getirdi. Nihayetinde iki ülke arasında anlaşma sağlanmış<br />

olsa da Gürcistan ve Rusya arasındaki pazarlıklar<br />

hâlâ devam ediyor. Bu pazarlıkların ilki Gürcistan’ın<br />

Gazprom’dan gaz ithal etmesi üzerine devam ederken<br />

ikincisi ise Gürcistan’ın Rusya’dan aldığı yıllık yaklaşık<br />

250 milyon metreküpe tekabül eden transit gaz üzerine<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

43


GÜRCİSTAN<br />

yapılıyor. Rusya her yıl Ermenistan’a yaklaşık 2,5 milyar<br />

metreküp doğal gaz tedarik ederken bu miktarın yüzde<br />

10’luk bir kısmını Gürcistan’a transit ücret olarak veriyor.<br />

Ancak son yıllarda Gazprom - dünyada da gitgide<br />

daha geçerli olan - geçen gaz miktarına ve mesafeye dayanan<br />

parasal ücretlendirme modeline geçmek istiyor.<br />

Gürcü tarafı bu teklife uzun süre direnmiş olsa da gelen<br />

bilgilere göre iki taraf arasında prensipte parasal transit<br />

ücret sistemine geçişe dair anlaşma yapılmış gibi görünüyor.<br />

Bu şekilde oluşturulacak bir transit geçiş ücretlendirme<br />

sisteminin Gürcistan için en olumsuz noktası ise elde<br />

edilen parayla satın alacağı gazın miktarının yüzde 50 ilâ<br />

yüzde 70 civarında azalacak olması. Yani Gazprom’un<br />

teklif ettiği ücretlendirme düzeni hayata geçtiği takdirde<br />

var olan gaz ticareti üzerinden Gürcistan’ın alabileceği<br />

transit ücret karşılığı gaz miktarı 250 milyon metreküpten<br />

tahminen 70-125 milyon metreküp civarına düşecek.<br />

Rusya’yla pazarlıklar bu minvalde devam ederken İran<br />

gazı satın alınmak istendiği takdirde ise altyapı eksikliği<br />

ve Ermenistan’ın uygulayacağı transit geçiş ücreti<br />

dolayısıyla İran gazı Gürcü piyasasındaki en pahalı gaz<br />

olacaktı. Ülke su aşamada en ucuz gazı Azerbaycan’dan<br />

alıyor; fiyat ortalaması hesaplandığında Azerbaycan’ın<br />

kendi iç piyasasına sattığı gazdan bile daha ucuz bir<br />

gazı Gürcistan tüketiyor. Altyapı eksikliği ve transit<br />

ücretlerin söz konusu olduğu bir noktada İran üzerinden<br />

daha ucuz bir alternatif türetilmesi çok da mümkün<br />

gözükmüyor.<br />

Özellikle kış aylarında ekstra gaza ihtiyaç duyan<br />

Gürcistan’ın İran ve Rusya’yla yaptığı potansiyel gaz alımı<br />

görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Sonunda Azerbaycan ve<br />

Gürcistan arasında yeni bir gaz alım anlaşması yapıldı.<br />

GÜRCISTAN-RUSYA İLIŞKILERINDE<br />

TICARET VE ASKERI MÜCADELE<br />

Gürcistan ve Rusya arasında ticaret, enerji ve turizm<br />

alanlarında normalleşme diplomasisi güdülmeye çalışılırken,<br />

bütün bu girişimlere rağmen Rusya işgal<br />

altındaki Güney Osetya ve Abhazya’da askeri varlığını<br />

sürdürüyor. Rusya mevcut durumda askerlerini uzun<br />

vadeli planlar dâhilinde rotasyona tabi tutuyor ve T-90<br />

tankları gibi en son model askeri teçhizatını bu bölgede<br />

konuşlandırmaktan çekinmiyor. Gürcü kaynaklar bölgedeki<br />

Rus askeri varlığının da profesyonel birliklerden<br />

oluştuğunu ve deneyimsiz - zorunlu askerlikten gelen<br />

- askerlerin işgal bölgelerinde bulunmadığını bildiriyor.<br />

Bunların da ötesinde işgal altındaki toprakların<br />

Gürcistan tarafındaki kısımlarında sınır karakolları ve<br />

çitleme çalışmaları devam ediyor. Yani Rusya Abhazya<br />

ve Güney Osetya’ya dair uzun vadeli planlarda bulunduğunu<br />

bütün bu hareketleriyle gösteriyor.<br />

Her ne kadar iki ülke arasında normalleşme görüşmeleri<br />

devam etse de Rusya’nın işgal altındaki Güney<br />

Osetya ve Abhazya’ya dair desteği azalmıyor; aksine<br />

artmaya devam ediyor. Rusya’nın bölgedeki bu etkinliği<br />

sonucunda Gürcü kaynaklara göre yılda 15-20 Gürcü<br />

vatandaşı, sınırın diğer tarafındaki Abhaz ve Osetler<br />

44 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Abhazya<br />

RUSYA<br />

Abhazya ve<br />

Güney Osetya İşgali<br />

Kara Deniz<br />

GÜRCİSTAN<br />

Güney Osetya<br />

Tiflis<br />

TÜRKİYE<br />

ERMENİSTAN<br />

AZERBAYCAN<br />

Gürcistan ve Rusya arasında<br />

ticaret, enerji ve turizm<br />

alanlarında normalleşme<br />

diplomasisi güdülmeye<br />

çalışılırken, bütün bu<br />

girişimlere rağmen Rusya<br />

işgal altındaki Güney Osetya<br />

ve Abhazya’da askeri<br />

varlığını sürdürüyor.<br />

250<br />

milyon m 3 /yıl<br />

Gürcistan’ın<br />

Rusya’dan aldığı<br />

gaz miktarı<br />

500<br />

milyon m 3<br />

Yeni anlaşmayla<br />

Azerbaycan’dan alacağı<br />

fazla gaz miktarı<br />

1,5<br />

milyar $<br />

Türkiye ile<br />

ticaret hacmi<br />

tarafından fidye karşılığında kaçırılıyor ve bu bölgede<br />

sorunlara yol açıyor. Gürcistan işgal altında olmayan<br />

ama çatışma bölgelerine yakın olan alanları da kontrol<br />

etmekte sıkıntı çekiyor.<br />

Bu sıkıntıya bir başka örnek de Bakü-Supsa Petrol<br />

Boru Hattı’nın bir kısmının daha önce Rusya’nın kontrolüne<br />

geçmiş olması. Sonrasında Rusya bu alandan<br />

çekilmiş ve kontrolü yeniden Gürcülere bırakmış olsa<br />

da, Gürcistan’daki uzmanlar bu alanı Rusya’nın istediği<br />

takdirde yeniden kontrol altına alabileceği yönünde<br />

görüş bildiriyorlar.<br />

İşte aslında tam da bu noktada, Gürcistan’ın bölgedeki<br />

müttefikleriyle olan ilişkilerini sarsmaması, aksine bunları<br />

daha da güçlendirme yönünde çalışmalara devam<br />

etmesi gerekiyor. Zira bölgedeki askeri çatışma ortamı<br />

artık pek ortada olmasa da gerginlik devam ediyor ve<br />

Rusya’nın bölgedeki etkinliğini Gürcistan’ın tek başına<br />

sınırlayabilmesinin mümkün olmadığı net bir şekilde<br />

görülüyor.<br />

PEKI, TÜRKIYE’NIN STRATEJISI NE OLMALI?<br />

Türkiye açısından konuya baktığımızda, Kafkasya politikaları<br />

her ne kadar gündemde çok yer almasa da uzun<br />

vadede Türkiye için dış politikasında öncelik alacak<br />

konulardan biri olacak. Gürcistan’ın Türkiye’nin doğuya<br />

açılan kapısı olması, Azerbaycan’la yapılan önemli enerji<br />

ve ulaştırma anlaşmalarının da ortasında bulunmasından<br />

dolayı Gürcistan Türkiye için önem arz ediyor.<br />

Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı Eduard<br />

Şevardnadze’nin ifadesiyle “Türkiye, Gürcistan’a<br />

Rusya’sız da ayakta kalabileceğini öğretmiştir.”<br />

Geçmişte Türkiye Gürcistan’ın Acara bölgesini turizme<br />

açan yatırımlarına destek oldu, Türk Hava Yolları uçuşlarıyla<br />

ülkeyi dünyaya - Moskova aktarmalı uçuşlara<br />

alternatif olarak - bağladı ve yine 2015 yılı itibariyle<br />

yüzde 15’lik ticaret hacmiyle ülkenin dış ticarette en<br />

büyük ortağı konumunda. 2015 yılı itibariyle iki ülke<br />

arasında 1,5 milyar dolarlık ticaret hacmi ve Türkiye’nin<br />

1,14 milyar dolarlık ticaret fazlası bulunuyor.<br />

Türkiye’nin Çin ve Orta Asya’ya açılan ticaret yolları<br />

da şu aşamada İran ve Gürcistan üzerinden geçiyor.<br />

İşte tam da bu noktada dış politika, bölgesel ticaret ve<br />

ulaştırma konularında Türkiye’nin bütüncül bir siyaset<br />

ve yaklaşım ortaya koyması ve kârını maksimize<br />

etmesi gerekiyor. Bununla birlikte geçmişte Gürcistan<br />

ve NATO arasındaki işbirliğinde Türkiye aktif rol aldı<br />

ve bu konumunu sürdürmeye devam etmeli; zira NATO<br />

entegrasyon sürecinde Türkiye’nin eğitimci rolü sayesinde<br />

Gürcistan bu ilerlemeyi kaydetti. Aksi takdirde,<br />

Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya ve Çin’e açılma<br />

planları yapan Türkiye ekstra zorluklarla karşı karşıya<br />

kalabilir.<br />

Bu noktada takip edilmesi gereken bir başka süreç<br />

ise NATO’nun 8-9 Temmuz tarihlerinde Varşova’da<br />

yapacağı zirve olacak. Bu zirvede Gürcistan’ın NATO<br />

üyeliği de yeniden tartışmaya açılacak ve batı ülkelerinin<br />

Gürcistan’a vereceği mesaj bölgede aktif olan birçok<br />

ülke tarafından yakından takip edilecek.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

45


YAKIN PLAN<br />

GAZPROM<br />

GAZPROM’UN GAZ KISINTISI SONRASINDA<br />

ARZ GÜVENLİĞİNİ<br />

YENİDEN DÜŞÜNMEK<br />

EMİN EMRAH DANIŞ<br />

HASEN ENERJİ MERKEZİ<br />

Rusya ile Türkiye arasında siyasi<br />

nedenlerle ipler gerildiğinde<br />

ilk başlarda Rusya’nın doğal<br />

gazda kesintiye gitmeyeceği<br />

öngörülüyordu. Ancak<br />

Gazprom’un özel sektör<br />

ithalatçısı müşterilerine verdiği<br />

doğal gaz miktarını yüzde 10<br />

düşürmesi fikirleri değiştirdi.<br />

46<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Türkiye doğal gaz depolama ve<br />

LNG terminallerinin sayısının<br />

sınırlı olması nedeniyle pik<br />

tüketimin yüksek olduğu ve<br />

teknik nedenlere bağlı kesinti<br />

durumlarında arz güvenliğinin<br />

sağlanmasını karşılayacak<br />

kapasiteye henüz sahip değil.<br />

ithalatının da yüzde 56’ya<br />

yakınını Rusya’dan yapan<br />

bir ülke için doğal gaz<br />

arzındaki düşüş özellikle<br />

pik tüketimin olduğu kış<br />

aylarında çok ciddi bir<br />

sorun anlamına geliyor.<br />

Türkiye genelinde son 2<br />

haftada hava sıcaklıklarının<br />

mevsim normallerinin<br />

oldukça üzerinde seyretmesine<br />

bağlı olarak elektrik<br />

ve doğal gaz talebinin düşmesi Gazprom’un gönderdiği<br />

miktarı düşürmesine rağmen arz-talep dengesi üzerinde<br />

bir sıkıntı yaratmadı.<br />

Bunun tersini, yani tüketimin yüksek olduğu bir zamanda<br />

ya da Rusya ile Türkiye arasındaki siyasi ve askeri gerilimden<br />

bağımsız (!) olarak Rusya’dan Batı Hattı ya da Mavi<br />

Akım’dan gelen gazın “teknik” bir nedenle kesildiği varsayımından<br />

hareket ettiğimizde ise Türkiye’nin günlük gaz<br />

girişinin yüzde 25’e yakınını kaybedeceği görülüyor.<br />

25<br />

Şubat günü Rus doğal gaz şirketi<br />

Gazprom’un Türkiye’deki özel sektör ithalatçısı<br />

müşterilerine verdiği doğal gaz miktarını<br />

yüzde 10 düşürdüğü haberi Türkiye doğal<br />

gaz ve elektrik piyasasında büyük bir tedirginlik yaşanmasına<br />

ve Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda (VİOP)<br />

fiyatların yüzde 10’a yakın artmasına neden oldu. Bu durum<br />

Rusya’nın güvenilir tedarikçi pozisyonunu derinden<br />

sarstı. Öte yandan Türkiye’nin Rus gazına bağımlılığını<br />

düşürmesi gerektiğini de bir defa daha gösterdi. Bunun<br />

için Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yenilenebilir<br />

enerji ve başka kaynak ülke alternatiflerini ciddi şekilde<br />

değerlendirmesi gerekiyor.<br />

Normal koşullarda Türkiye gibi doğal gaz ithalatının<br />

yüzde 98’inden fazlasını ithalatla karşılayan ve toplam<br />

ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINI KARŞILAYACAK<br />

KAPASİTEYE HENÜZ YOK<br />

Türkiye’nin boru hattı, LNG, depo ve yerli üretimle<br />

birlikte sisteme verebileceği maksimum toplam doğal<br />

gaz miktarı 201,3 milyon metreküp/gün. Talep tarafına<br />

baktığımızda ise <strong>2016</strong> yılı itibariyle Türkiye’nin pik doğal<br />

gaz tüketiminin 235 milyon metreküp/gün olduğu görüyoruz.<br />

Tüketimin pik yaptığı geçtiğimiz Ocak ayında arz<br />

miktarının maksimum değerlerde olduğu varsayımından<br />

hareket ettiğimizde bile yüzde 14,5’lik bir gaz arzı açığı<br />

olduğunu görüyoruz.<br />

Türkiye doğal gaz depolama ve LNG terminallerinin sayısının<br />

sınırlı olması nedeniyle pik tüketimin yüksek olduğu<br />

ve teknik nedenlere bağlı kesinti durumlarında arz güvenliğinin<br />

sağlanmasını karşılayacak kapasiteye henüz sahip<br />

değil. Tüketimin arzın üzerine çıktığı kış aylarında BOTAŞ<br />

arz-talep dengesini 2 şekilde sağlamaya çalışıyor. İlk aşamada<br />

sistem güvenliği için doğal gazdan elektrik üreten<br />

santrallerine verdiği gaz miktarını düşürerek arz-talep<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

47


GAZPROM<br />

50<br />

BATI HATTI, MALKOÇLAR GİRİŞ NOKTASINDAN ÇEKİLEN<br />

GÜNLÜK DOĞAL GAZ MİKTARI<br />

45<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

Milyon m 3 /gün<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

1 Şub<br />

2 Şub<br />

3 Şub<br />

4 Şub<br />

5 Şub<br />

6 Şub<br />

7 Şub<br />

8 Şub<br />

9 Şub<br />

10 Şub<br />

11 Şub<br />

12 Şub<br />

13 Şub<br />

14 Şub<br />

15 Şub<br />

16 Şub<br />

17 Şub<br />

18 Şub<br />

19 Şub<br />

20 Şub<br />

21 Şub<br />

22 Şub<br />

23 Şub<br />

24 Şub<br />

25 Şub<br />

26 Şub<br />

27 Şub<br />

28 Şub<br />

2014<br />

2015<br />

<strong>2016</strong><br />

dengesini sağlamaya çalışıyor. Sonrasında da hava sıcaklık<br />

tahminlerine göre gaz tüketimi artmaya başlamadan önce<br />

borulara yüksek gaz basarak sistem basıncını yükseltiyor<br />

ve maksimum arz miktarının üzerindeki tüketimi buradan<br />

karşılayarak sistem dengesi sağlamaya çalışıyor.<br />

Kısıntı uygulaması elektrik fiyatlarını yükseltmesi ile<br />

elektrik arz-talep dengesi üzerinde etkileri, borulardaki<br />

gazın kullanılması ise borulardan tüketime verilebilecek<br />

ilave gaz miktarı sınırlı olduğu için soruna kalıcı ve sağlıklı<br />

bir çözüm getiremiyor.<br />

Uzun yıllardır üzerinde sıkça konuşulan, enerji sektörünün<br />

ve ulusal güvenlik için hayati öneme sahip<br />

Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlama konusunda yaşadığı<br />

sıkıntılar, geçtiğimiz Kasım ayında düşürülen Rus uçağı<br />

nedeniyle Rusya ile gerilen ilişkilerin iki ülke ilişkilerinin<br />

en önemli başlıklarından birisi olan enerji ilişkilerine yansımasına<br />

ilişkin endişeleri had safhaya çıkardı.<br />

Rusya’nın geçtiğimiz yıllarda Ukrayna’ya karşı doğal gazı<br />

politik bir araç olarak kullanması ülkenin Avrupa’daki<br />

güvenilir tedarikçi pozisyonunu derinden sarstı ve Rus<br />

gazına bağımlılığın azaltılması için yenilenebilir enerji ve<br />

başka kaynak ülke alternatiflerinin önünü açtı.<br />

DÜŞEN İÇ TÜKETİM BATI HATTI’NDAKİ İTHALATI DÜŞÜRDÜ<br />

Gazprom’dan doğal gaz ithal eden Türk şirketlerine yönelik<br />

olarak 1 Ocak 2015 tarihinde uygulamaya koyduğu yüzde<br />

10,25’lik doğal gaz fiyat indirimini bu yılın Ocak ayında<br />

tek taraflı olarak iptal etmesi sonrası Türk şirketlerinin<br />

Rusya’nın geçtiğimiz yıllarda<br />

Ukrayna’ya karşı doğal gazı politik<br />

bir araç olarak kullanması ülkenin<br />

Avrupa’daki güvenilir tedarikçi<br />

pozisyonunu derinden sarstı.<br />

Gazprom’un yolladığı faturayı ticari olarak haklı gerekçelerle<br />

iade etmesi üzerine Gazprom ticari ilişkilerin ve anlaşmaların<br />

ruhuna aykırı bir şekilde Batı Hattı üzerinden<br />

gönderdiği gaz miktarını yüzde 10 düşürdü.<br />

Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi<br />

toplam doğal gaz tüketimini düşürdü. Talepteki<br />

düşüşe bağlı olarak bu yılın Şubat ayında Batı Hattı’ndan<br />

ithal edilen toplam gaz miktarı geçtiğimiz yılların ortalamasının<br />

altına indi. Batı Hattı’ndan çekilen gaz miktarı<br />

17 Şubat’ta 14,6 milyon metreküp/gün seviyesine kadar<br />

düştü. BOTAŞ ise bu hattan yaptığı ithalatı minimum<br />

seviyelere indirdi.<br />

Özetle Batı Hattı’ndan yapılan ithalat, düşen tüketim<br />

nedeniyle geriledi. Bu yılın Şubat ayının tamamında<br />

Batı Hattı’ndan BOTAŞ ve özel sektörün yaptığı toplam<br />

doğal gaz ithalatı yüzde 22’lik düşüşle 899 milyon<br />

metreküp olurken bu rakam 2015’te 1 milyar 153 milyon<br />

48 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Düşen petrol fiyatları ve yaptırımlar<br />

sonrası ihracat gelirleri hızla azalan<br />

ve ekonomik sorunlarla boğuşan<br />

Rusya, ülke ekonomisini ayakta<br />

tutmak için gaz satmaya mecbur.<br />

%<br />

98<br />

Türkiye’nin<br />

doğal gaz ithalatı<br />

%<br />

56<br />

Türkiye’nin toplam<br />

doğal gaz ithalatında<br />

Rusya’nın payı<br />

%<br />

10<br />

%<br />

22<br />

metreküp, 2014 yılında ise 1 milyar 161 milyon metreküp<br />

olarak gerçekleşti.<br />

Gazprom’un Batı Hattı’ndan özel sektöre gönderdiği doğal<br />

gaz miktarını düşürmesinin, hava sıcaklıklarının önümüzdeki<br />

haftalarda çok düşük değerlere inmesi beklenmediği<br />

için Türkiye’nin arz-talep dengesi ve arz güvenliği<br />

üzerinde bir soruna neden olması öngörülmüyor.<br />

Rusya’nın, doğal gaz tüketimi daralan Avrupa’daki en<br />

büyük ihracat pazarı olan Türkiye’ye ve Türk şirketlerine<br />

karşı yaklaşımı ticaret etiğine uymadığı gibi Rusya’nın<br />

büyük yara alan güvenilir ülke pozisyonunun yok olma<br />

sürecini hızlandırıyor. Düşen petrol fiyatları ve yaptırımlar<br />

sonrası ihracat gelirleri hızla azalan ve ekonomik<br />

sorunlarla boğuşan Rusya, ülke ekonomisini ayakta<br />

tutmak için gaz satmaya mecbur. Türkiye ise kısa ve orta<br />

vadede Rusya’dan ithal ettiği doğal gaz miktarına denk<br />

miktarda ikame arz girişi sağlama şansına sahip değil.<br />

Kurulabilecek olası denizde depolama ve tekrar gazlaştırma<br />

tesisleri (FSRU) seçeneği ve ilk fazı <strong>2016</strong> sonunda devreye<br />

girecek Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi<br />

kış tüketimi ihtiyacını karşılayabilecek olsa da Türkiye’nin<br />

arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğini sağlamada en somut<br />

proje 2019 yılında ilk gaz akışının başlayacağı TANAP<br />

projesi olarak gözüküyor.<br />

Kuzey Irak ile Doğu Akdeniz doğal gazı ise var olan<br />

güvenlik ve diplomatik sorunların çözülmesi ve her şeyin<br />

yolunda gitmesi durumunda en erken 2021 yılında<br />

Türkiye’ye gelebilecek.<br />

Gazprom’un<br />

Batı Hattı üzerinden<br />

gönderdiği gaz miktarında<br />

yaptığı kesinti<br />

BOTAŞ ve özel<br />

sektörün Batı<br />

Hattı’ndaki<br />

ithalatındaki düşüş<br />

(Şubat <strong>2016</strong>)<br />

Rusya ile yaşanan kriz sonrası bu ülkenin zedelenen güvenilir<br />

tedarikçi imajının zedelenmesini istemeyeceği ve<br />

ticari nedenlerle Türkiye’ye yönelik gaz arzını teknik bir<br />

arıza ve benzer gerekçe ile kesemeyeceğine yönelik tahminler<br />

geçtiğimiz hafta yapılan kesinti sonrası bir miktar<br />

geçerliliğini yitirmiş durumda.<br />

Rusya’nın tüketimin pik yaptığı kış aylarında<br />

Türkiye’nin talep ettiği çekişi karşılaması önemli olmakla<br />

birlikte tüketimin zaten düştüğü bir dönemde kısıntı<br />

kartını masaya sürmesi Rusya’nın Türkiye’ye ve Türk<br />

şirketlerine karşı eline imkan geçtiğinde bunu kullanacağını<br />

açıkça gösterdi.<br />

Türkiye, arz güvenliğini şansa bırakamayacağı gibi bundan<br />

sonra gerçekleşebilecek tüm olasılıkları göz ardı<br />

etmeden sahip olduğu güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir<br />

enerji potansiyelini hızla devreye alacak yasal ve teknik<br />

düzenlemeleri hayata geçirmeli. Ayrıca FSRU, yeni LNG<br />

terminalleri ve depolama yatırımlarına hız vermeli ve<br />

kaynak çeşitliliği ile enerji arz güvenliğini sağlayacak<br />

yeni boru hattı projelerini pragmatik bir yaklaşımla hayata<br />

geçirmek için harekete geçmek durumunda.<br />

Rusya ise önümüzdeki yıllarda arz fazlasının oluşacağı<br />

ve fiyatların düşeceği dünya LNG piyasası ile Avrupa’da<br />

düşen doğal gaz tüketimi göz önüne alındığında Türkiye<br />

gibi giderek önemi artan büyük bir müşterisini ve pazar<br />

payını korumak istiyorsa Türkiye ile enerji işbirliğini<br />

tüm siyasi ve diğer etkenlerden bağımsız olarak yürütmek<br />

durumunda.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

49


AKTÜEL<br />

AYGÜN SEMEDZADE<br />

AYGÜN SEMEDZADE:<br />

BESTELERİMİ<br />

KENDİ ÇOCUĞUM<br />

GİBİ GÖRÜYORUM<br />

Azerbaycan devlet sanatçısı Aygün Semedzade<br />

bazı bestelerini kimseyle paylaşmıyor, sadece<br />

kendi söylüyor. Bu işin sesten daha çok yürek<br />

işi olduğunu düşünüyor.<br />

FIGEN AYPEK AYVACI<br />

Aygün Semedzade Azerbaycan devlet<br />

sanatçısı olmasının yanı sıra<br />

bir profesör. Aynı zamanda çok<br />

sevilen bir bestekâr. Ulu Önder<br />

Haydar Aliyev’i ağlatan şarkı Dut Ağacı’nın<br />

bestekârı. İktisat profesörü milletvekili<br />

Ziyad Semedzade’nin kızı. Bizi Bakü yakınlarındaki<br />

yazlık evinde karşıladı. 9<br />

köpeğine yazlığında baktığı için yılın büyük<br />

kısmını çoğunlukla burada geçiriyor.<br />

Piyanosu, köpekleri ve şen şakrak kimliği<br />

ile bizi karşılıyor. Ayaklarında ayakkabı<br />

yok. ‘Fotoğraflarımı çekerken ayaklarımı<br />

çekmeyin’ diyor. ‘Tamam’ diyoruz. Sohbet<br />

50<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Bize kendinizden bahseder misiniz?<br />

Ülkemizde profesyonel ders verilen meşhur Bülbül Müzik<br />

Okulu’nda 11 sene eğitim gördüm. Daha sonra Bakü Müzik<br />

Akademisi’ni bitirdim. Ve orada öğretmen olarak çalışmaya<br />

başladım. Uzun yıllar çalıştıktan sonra bu sene oradaki<br />

işimi sonlandırdım. Profesör doktorum. Bilimsel tezimi<br />

“Türk Bestecisi Ahmet Adnan Saygun’un Üslup Türleri”<br />

üzerine yaptım. Daha sonra “Monografya” türünde kitabım<br />

çıktı. Yunus Emre Oratoryosu’nu araştırdım. Hemen hemen<br />

aynı senelerde yani 95’te müzik yazmaya başladım. Eğitim<br />

gördüğüm bütün okulları birincilikle bitirdim. Hep en iyi<br />

öğrenci, en iyi talebe oldum. Altın madalya, diplomalar aldım.<br />

Birinci olmak isteğimden değildi aslında ama hep öyle<br />

gelişti, yazdıklarım hep sevildi.<br />

Ahmet Adnan Saygun etnik müzikle uğraşıyordu. Bu<br />

müzik türü sizin de ilgi alanınızda mıydı?<br />

Doğru söylüyorsunuz. Adnan Saygun deyince akla etnik<br />

müzik gelir. Ama bana kalırsa etnik müzik Türkler<br />

için değil. Ben kendi müziklerimizin etnik müzik olduğunu<br />

düşünmüyorum. Ama kendi muğamlarımız,<br />

makamlarımız, halk türkülerimiz, aşık şarkılarımız<br />

hakkında bilgim var. Çünkü bütün bestelerimin kökü<br />

makamlara dayanıyor.<br />

Müzik dalındaki kabiliyetinizi ne zaman fark ettiniz?<br />

Ben müzikle çok erken yaşlarda ilgilenmeye başladım. 3 yaşımdayken<br />

piyano çalmaya başladım. Müziksiz bir günüm<br />

bile yok anlayacağınız. Müziği sadece mutluyken dinlemiyorum.<br />

Sinirli olduğum zaman müzik beni sakinleştiriyor.<br />

Şarkı yazmak nasıl bir his? Sözle nasıl ifade edersiniz?<br />

Bana göre beste yapmak doğum yapmak gibidir. Yani o<br />

senin içine herhangi bir histen, sevinç, keder, öfke gibi<br />

hislerden geliyor, içinde büyüyor. Ve sen de onu doğurmak<br />

zorundasın.<br />

Peki, beste yaparken nelerden etkileniyorsunuz?<br />

Esasen sevgi, vatan, toprak hakkında besteler yapıyorum.<br />

Siz aynı zamanda işgal altındaki topraklarınıza dair<br />

şarkı yazdınız ve devlet ödülü aldınız değil mi?<br />

Ulu Önder Haydar Aliyev “Dut Ağacı” şarkımı çok sevmişti.<br />

Bunu herkes bilir. O, şarkımı duyduğu zaman etkilenirdi.<br />

Ben devlet sanatçısıyım. Emektar, ince bir sanat insanıyım.<br />

Devlet ödüllerim var, vatana ait şarkılarım var. Son yazdığım<br />

“Türkistan” senfonik eserimi dinlemenizi isterim.<br />

1 Aralık tarihinde Heydar Aliyev Sarayı’nda konserimin açılışını<br />

bu eserle yapmıştık. Bu eseri Türklere olan hislerimle<br />

yazdım. Biz kimiz ve nelere sahibiz göstermek istedim.<br />

sırasında anlıyoruz ki Aygün Hanım dans etmeye bayılıyor.<br />

O yüzden de ayakkabı ile rahat etmediğinden giymiyor.<br />

Aygün Hanım, Cumhuriyet Dönemi Türk müziğinin en çok<br />

seslendirilen eserlerinden “Yunus Emre Oratoryosu”nun<br />

bestekârı ilk devlet sanatçımız Ahmet Adnan Saygun’dan<br />

çok etkilenmiş. Tez çalışmasını Saygun’un çalışmaları üzerine<br />

yapmış. En sevdiği sanatçımız ise Sezen Aksu.<br />

“Dut Ağacı” şarkısı Haydar Aliyev’i neden etkiledi?<br />

“Dut Ağacı” bütün hassas insanları etkiler. Azerbaycanlılar<br />

için bu bir semboldür. Bakü’de bahçeli evi olan herkes bahçesine<br />

bu ağacı diker. Herkesin bu ağaçla ilgili hatıraları<br />

var. Yazın ilk aylarında insanlar ağacın dibine bir örtü serer<br />

ve ağacın sallanmasıyla örtüye dökülen dutları olanlar olmayanlara<br />

dağıtırdı. Böylece insanlar arasında samimi bir<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

51


AYGÜN SEMEDZADE<br />

iletişim kurulurdu. Şimdi herkes sosyal medya yüzünden<br />

sohbet etmeyi unutmuş. “Okul Yılları” ve “Dut Ağacı” şarkılarımda<br />

nostaljik bir hava var ve bunları dinlerken hassas,<br />

duygusal insanlar hep ağlarlar.<br />

Sizi tanıyalım dediğimizde ailenizden, çocuklarınızdan<br />

hiç bahsetmediniz. Sanki hayatınız sadece şarkı<br />

yazmak üzerine kurulu...<br />

Doğrudur. Ben kendimi tanıtırken hiçbir zaman ailemden<br />

bahsetmiyorum. Çünkü herkes beni besteci olarak tanıyor.<br />

Şarkılarımın sevilmesi, özel hayatıma da ilgi duyulduğu<br />

anlamına gelmemeli. Evde kim olduğum ilginç gelmeyebilir,<br />

ama sorarlarsa da cevaplayabilirim.<br />

O zaman ben soruyorum. Evde kimsiniz?<br />

Evde çok çocuklu bir anneyim. Çocuklarımın ve köpeklerimin<br />

annesi.<br />

Evde her zaman besteci edasıyla gezmiyorsunuz o<br />

halde?<br />

Hayır, bazen bir ay boyunca piyanoya yaklaşmadığım oluyor.<br />

Ama bazen de tersi oluyor tabii. Ruh halime göre değişiyor.<br />

İşle ilgili olduğu zaman stüdyoda oluyorum genelde.<br />

Oğlum Türkiye’de okuyor, onu da sık sık ziyaret ediyorum.<br />

Türkiye’de en çok nereyi seviyorsunuz?<br />

İstanbul’un benim için başka bir enerjisi var. Ama<br />

Bodrum’u İstanbul’dan daha çok seviyorum. Bence orası<br />

dünyanın merkezi.<br />

İstanbul’un benim için başka bir<br />

enerjisi var. Ama Bodrum’u<br />

İstanbul’dan daha çok seviyorum.<br />

Bence orası dünyanın merkezi.<br />

Bodrum’la ilgili besteniz var mı?<br />

Hayır, daha yazmadım. Bunun için güçlü sebeplerim olması<br />

lazım. Ama orada insan kendini tamamen farklı hissediyor.<br />

Azerbaycan’da en çok nereyi seviyorsunuz?<br />

Mesela Bakü’nün yeri ayrıdır benim için ama Azerbaycan’da<br />

Şeki şehrini çok severim. Oradan da enerji alırım. Bir de<br />

Floransa’yı çok severim. Orası sanat şehri.<br />

Bir şarkı bestelemek için güçlü duygular olması lazım<br />

dediniz. Ne gibi duygular bunlar?<br />

Yani güçlü duygular derken, o şehirde olduğum zaman hayatımı<br />

etkileyen bir şeyler olması lazım. Örneğin Azerbaycan’a<br />

ve Bakü’ye ait şarkılar yazdım: “Bakü Hakkında Masal”,<br />

“Baküm.” Ben Bakü’yü, memleketimi o kadar çok seviyorum<br />

ki, başka yerde 1 aydan fazla kalamıyorum.<br />

Azerbaycan ve Türkiye’den en sevdiğiniz müzisyenler<br />

kimler?<br />

Benim en çok sevdiğim şarkıcı Sezen Aksu ve İran sanatçısı<br />

Ququş. Çocukluğumdan beri onların şarkılarını dinlerim.<br />

52 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

Julio Iglesias ve ABBA grubunu da dinlerim. Ben klasik<br />

müzik eğitimi aldım. Johannes Brahms’ın 2. ve 3. senfonilerini<br />

çok dinliyorum. Ayrıca Azerbaycanlı sanatçılardan Kara<br />

Kareyev ve Fikret Amirov bestelerini sıklıkla dinliyorum.<br />

Bütün klasik müzik eserlerine hakimim ve Avrupa klasik<br />

müzik dersleri de verdim. Öte yandan genel olarak söylemek<br />

gerekirse Azerbaycan’da müzik kültürü çok ilerledi. Biz<br />

Türkiye’de pek tanınmasak da Türk sanatçıları iyi tanıyoruz.<br />

Bizim televizyon kanallarımızda sürekli Türk sanatçıları<br />

hakkında bir şeyler söylendiğinden ve gösterildiğinden ötürü<br />

olduğunu düşünüyorum. Aynı hareket Türk kanallarında<br />

da olsa bizim de değerli sanatçılarımız Türkiye’de tanınır.<br />

Azerbaycan şarkıcıları, sanatçıları çok güçlüler. Her çeşit<br />

müzik dalına hakimler.<br />

Besteleriniz nerelerde kullanılıyor?<br />

Kültür Bakanlığı’nın teşebbüsü ile Ajda Pekkan’la bir<br />

görüşmemiz oldu. Türkiye’de Azerbaycanlı yazar Elçin<br />

Efendiyev’in “Shakespeare”i tiyatroda oynandı. Bu oyun,<br />

uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Azerbaycan devlet sanatçısı<br />

Melahat Abbasova’nın yönetmenliğinde sahnelendi ve<br />

müziğini ben yazdım. Orada benim sahneye çıkmam çok<br />

gurur vericiydi. Melahat Abbasova benim şarkılarımı çok<br />

severdi ve biz konser aracılığıyla tanışıp görüşmeye başladık.<br />

Ben Azerbaycan’da film ve tiyatro müzikleri yazıyorum.<br />

“İlave Tesir “ ve “Sonuncu Durak” filmleri; “Emir Teymur”,<br />

“Katil” ve “Yabancı Kadının Mektubu” eserleri için şarkı yazdım.<br />

Aynı zamanda “Sır” dizisine de müzik yazdım. Bale gibi<br />

büyük eserler yazmak üzerine çalışıyorum.<br />

Siz en çok hangi bestenizi seviyorsunuz?<br />

Ben bestelerimi ayırmıyorum. Her bestemi severim. Ama<br />

yakınlarda bestelediğim bir şarkıyı kendim söyledim ve bu<br />

şarkıyı kimseye vermiyorum.<br />

Neden bu şarkınızı kimseye vermiyorsunuz?<br />

Şarkıcılar güzel seslendiriyorlar ama besteci kadar içten<br />

hissetmiyorlar. Şarkıcının sesi benden güçlü olabilir ama<br />

içtenliği benimki kadar olmayabilir. O yüzden bu şarkımı<br />

vermiyorum.<br />

Peki konserde arkanızda koca bir ekip, önünüzde<br />

birçok insan varken şarkı söylemek nasıl bir duygu?<br />

Heyecanlanıyor musunuz?<br />

Hayır, heyecanlanmıyorum. Zaten o an gözüm kimseyi görmüyor.<br />

Sahneye çıktığım zaman insanlara değil de yukarılarda<br />

bana yardım etmesi için seçtiğim ışığa bakarak şarkı<br />

söylüyorum.<br />

İçinde müziğin olduğu, hiç unutamadığınız bir anınızı<br />

paylaşır mısınız?<br />

İkinci konserimi vereceğim sırada annem İstanbul’da hastaydı<br />

ve son günlerini yaşıyordu. Konserin iptal edilmesini<br />

isterdim ama artık biletler satılmıştı. Mecburen konseri yaptık.<br />

Ama sahne arkasında ağladım. Konserin diskini anneme<br />

yolladık, izledikten sonra annem makineleri kapatmalarını<br />

istemiş. Sonra vefat etti annem… Bu olaydan sonra, 2009’dan<br />

sonra konser vermeye karşı fobi oluştu bende, ta ki babam<br />

ısrarla konser yapmamı isteyene kadar.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

53


OBJEKTİF<br />

AZERBAYCAN<br />

Hazar Strateji Enstitüsü yerinden edilmiş kadınlar için Hocavend’de<br />

yürüttüğü halı ve tekstil atölyesi projesini yerinde görmek için 8 Mart Dünya<br />

Kadınlar Günü’nde bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu fotoğraf, kadınlar<br />

misafirlerine ikram hazırlarken Celil Kırnapçı tarafından çekildi.<br />

54 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

55


KÜLTÜR & SANAT<br />

FİLM<br />

YÖNETMEN: ARDAK AMIRKULOV<br />

ELVEDA GÜLSARI<br />

Oyuncular: Dokhdurbek Kydyraliyev, Raikhan Aitkhozhanova<br />

Ünlü yazar<br />

Cengiz<br />

Aytmatov’un<br />

eserinden<br />

uyarlanan filmde<br />

Tanabay ile<br />

atı Gülsarı arasındaki<br />

duygusal<br />

ilişki konu<br />

ediliyor.<br />

Tanabay,<br />

Kazak savaşı<br />

kahramanıdır ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir çiftlikte<br />

çalışmaya başlar. Bir yarış kazanan atı Gülsarı’ya çiftliğin<br />

başında duran kişi göz koyar. Komünist rejime gönülden<br />

bağlı olan Tanabay ise bu durum nedeniyle kendini adadığı<br />

rejimle karşı karşıya gelir.<br />

SERGİ<br />

TARİH: 12 HAZİRAN <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: ZORLU PSM, İSTANBUL<br />

DIGITAL REVOLUTION<br />

Teknolojinin dünü, bugünü ve yarınını tek bir başlık altında<br />

toplayan, İngiltere tarihinin en ihtişamlı sanat ve teknoloji<br />

sergisi Digital Revolution’da, dünyaca ünlü sanatçıların<br />

benzersiz tasarımları, lazerler, oyunlar, sinema filmlerinde<br />

kullanılan görsel efektler ve mobil uygulamaları bizzat<br />

deneyimleme şansını yakalayacaksınız.<br />

KİTAP<br />

YAZAR: SERHAT ÖZTÜRK YAYINEVİ: CAN YAYINLARI<br />

TİFLİS<br />

Köklü tarihsel geçmişiyle Gürcistan’ın ve bir dönem Sovyetler Birliği’nin önde gelen kentlerinden<br />

biri olan Tiflis, çağdaş seyyah Serhat Öztürk’ün yeni durağı. Öztürk, kitaplarını bir tarihçi ya<br />

da araştırmacı gibi yazmıyor; kaldığı otelden yediği yemeklere, çektiği fotoğraflardan o kentte<br />

yaşayanlarla yaptığı konuşmalara kadar tüm çalışmasına öznel bakış açısını ekliyor. Tiflis’in<br />

siyasi tarihi hakkında yorumlar, sosyal yapısı hakkında gözlemler ekliyor çalışmasına.<br />

TİYATRO<br />

TARİH: 16 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> YER: BO SAHNE, İSTANBUL<br />

MÜZİK<br />

TARİH: 21 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> YER: İSTANBUL LÜTFİ KIRDAR ICEC<br />

THOM PAIN<br />

Will Eno’nun 2005 yılında Pulitzer<br />

Drama finallerine kalan oyunu<br />

Thom Pain “hiçbir şey” üzerine<br />

tek kişilik bir oyun. Bağlantısız<br />

gibi görünen ve sürekli yön<br />

değiştiren monologlardan oluşan<br />

oyunda Thom Pain’in arı kazası,<br />

köpeğinin ölümü ve bir kadınla<br />

yaşadığı aşka dair anılarını dinlerken,<br />

Thom’un, kendimizin ve<br />

modern insanın çöküşüne ve de<br />

her şeye rağmen var olma çabasına<br />

tanık oluyoruz.<br />

PENDERECKI YAPITLARINI YÖNETİYOR<br />

Gençlik yıllarından<br />

itibaren gerek<br />

avangart müzik<br />

festivallerinde, gerek<br />

opera sahnelerinde,<br />

gerekse savaş sonrası<br />

psikolojisinin müzikle<br />

dışavurumunda<br />

çağdaş müziğin<br />

zirvesinde olan, yaşayan en usta bestecilerden biri olan<br />

Krzysztof Penderecki, parmak izinin notalara yansıttığı<br />

yapıtlarını yönetmek için Borusan İstanbul Filarmoni<br />

Orkestrası’nın şef kürsüsüne çıkacak.<br />

56<br />

<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!