HAZAR WORLD - SAYI 41 - NİSAN 2016
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong><br />
MILLET-I<br />
SADIKANIN<br />
ASIRLIK<br />
İHANETI<br />
FİYAT- 5 TL
www.hazarworld.com<br />
ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />
YÖNETİM<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />
Yayıncılık A.Ş. Adına<br />
Haldun YAVAŞ<br />
GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />
Gökhan ÇAY<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />
Figen AYPEK AYVACI<br />
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip<br />
Erdoğan’ın Danışmanı Yalçın Topçu,<br />
Ermenistan’ın Hocalı’da gerçekleştirdiği<br />
soykırımı dünyanın görmezden geldiğini<br />
belirterek Hocalı’yı Türkiye’nin soykırım<br />
olarak tanıması gerektiğini söyledi.<br />
Yakın bir tarihte gerçekleşen Hocalı’nın<br />
bir soykırım olduğu tüm delillerle ortada.<br />
Biz de bu söylemden hareketle hangi<br />
durumda soykırım denebileceğini, hangisinde<br />
ise denemeyeceğini kapak yazısına<br />
taşıdık. HASEN araştırmacılarından<br />
Seda Birol, bundan 101 yıl önce Osmanlı<br />
İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü<br />
ve menfaatini korumak için gerçekleştirdiği<br />
tehcirin sözde soykırıma dönüştüğü<br />
iddiasını masaya yatırdı.<br />
Terörün tüm dünyada etkin bir silah olarak<br />
kullanılması endişe verici bir boyuta<br />
ulaştı. Bir an evvel ortak çıkarlara odaklanılması<br />
gerektiği kanaatini taşıyorum.<br />
Bu ortak çıkarlardan biri de Azerbaycan<br />
doğal gazını Avrupa’ya taşıyacak olan<br />
Güney Gaz Koridoru ve onun Türkiye’den<br />
geçen kısmı Trans Anadolu Doğal Gaz<br />
Boru Hattı (TANAP). Coğrafyamızın<br />
güvenliği, bu ortak projelerimizin korunmasından<br />
geçiyor. HASEN enerji<br />
uzmanlarından Dr. Emin Akhundzada,<br />
TANAP’ın Türkiye için artan önemini<br />
analiz etti. Burada elbette Azerbaycan<br />
sağladığı kaynak ve gelişen ekonomisiyle<br />
ön plana çıkıyor. Ayrıca, Azerbaycan Milli<br />
Meclis Ekonomik Politikası Komitesi<br />
Başkanı Ziyad Semedzade ile bir röportaj<br />
gerçekleştirdik ve Azerbaycan’ın ekonomisini<br />
ve yatırım projeksiyonlarını<br />
konuştuk. Bölgesel terörün yanı sıra tek-<br />
HALDUN YAVAŞ<br />
Hazar Strateji Enstitüsü<br />
Genel Sekreter<br />
nolojinin hızla gelişmesiyle siber terörün<br />
de tırmandığını gözlemliyoruz. HASEN<br />
araştırmacılarından Ayhan Gücüyener,<br />
kritik altyapılara yapılan siber saldırıları<br />
Ukrayna örneğini ele alarak inceledi.<br />
Neredeyse her sayıda Gürcistan ile ilgili bir<br />
analize yer vermeye çalışıyoruz. Gürcistan,<br />
Türkiye’nin önemli bir komşusu ve bölgenin<br />
güvenilir transit ülkesi konumunda.<br />
Bu sayımızda HASEN uzmanlarından Dr.<br />
Rüçhan Kaya, Gürcistan’ın doğu ve batı<br />
arasındaki sıkışmış politikasını irdeledi.<br />
Kaya, Gürcistan’ın NATO ve Rusya ile<br />
yürüttüğü siyasetin bölge açısından ne<br />
ifade ettiğini, Azerbaycan üzerinden Orta<br />
Asya’ya ve Çin’e açılma planları yapan<br />
Türkiye’yi de hesaba katarak yorumladı.<br />
Aktüel bölümünde ise Sayın Ziyad<br />
Semedzade’nin devlet sanatçısı kızı<br />
Aygül Semedzade ile kendi müziğini<br />
ve bestelerini konuştuk. Baba kızın<br />
birbirinden farklı konularda verdikleri<br />
röportajları keyifle okuyacağınızı umuyorum.<br />
Öte yandan HASEN’den bir ekip<br />
olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde<br />
Hocavend’e gittik. İşgal altındaki Karabağ<br />
topraklarından göç eden kadınlar için<br />
başlattığımız halı dokuma ve dikiş dikme<br />
eğitim projesinin ilk meyvelerini verdiğini<br />
yerinde gördük. Göçmen problemine<br />
bir nebze de olsa ekonomik çözüm<br />
sağlayacak bir model ortaya koymanın<br />
gururunu yaşıyoruz. Bu proje vesilesiyle<br />
Türkiye’nin Suriyeli göçmenler<br />
konusundaki fedakârlığını ve Karabağ<br />
işgaliyle oluşan göç konusunu Birleşmiş<br />
Milletler’e de taşımayı başardık.<br />
Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />
EDİTÖR<br />
Hande YAŞAR ÜNSAL<br />
HABER EDİTÖRLERİ<br />
Merve DAMCI<br />
Osman KURT<br />
Rufat AGHAYEV<br />
GRAFİK TASARIM<br />
Zeynep ÖZEL<br />
Murat BEŞİKTAŞ<br />
FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />
Celil KIRNAPCI<br />
YAYIN KURULU<br />
Halil AKINCI<br />
Metin ATAÇ<br />
Hayati ÖZTÜRK<br />
Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />
Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />
Doç. Dr. Fatih MACIT<br />
Dr. Emin AKHUNDZADA<br />
Dr. Rüçhan KAYA<br />
BASKI<br />
Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />
Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />
1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />
34476 İSTANBUL<br />
Tel: 444 44 03<br />
BASKI TARİHİ<br />
Nisan <strong>2016</strong><br />
Yayın Türü<br />
Yaygın Yerel Süreli<br />
Yayın Süresi - Dili<br />
Aylık - Türkçe<br />
ISSN: 2148-4759<br />
İLETİŞİM<br />
Maslak Meydan Sokak<br />
Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />
Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />
Tel: +90 212 999 66 00<br />
Faks: +90 212 290 40 30<br />
www.hazarworld.com<br />
info@hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
1
IÇINDEKILER<br />
04<br />
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong><br />
FİYAT- 5 TL<br />
MİLLET-İ<br />
SADIKANIN<br />
ASIRLIK<br />
İHANETİ<br />
28<br />
MİLLETİ-İ SADIKA VE<br />
SÖZDE ERMENİ<br />
SOYKIRIMI HİKÂYESİ<br />
28<br />
Sözde Ermeni soykırımı bir<br />
hikâyeden öteye geçemiyor.<br />
Ancak 100 yılı aşkındır dünya<br />
kamuoyunu oyalamaya<br />
devam ediyor.<br />
04<br />
08<br />
04<br />
ŞİÖ DEVLET BAŞKANLARI<br />
ZİRVESİ’NİN HAZIRLIKLARI<br />
BAŞLADI<br />
08<br />
GÖRÜŞ<br />
08<br />
SURİYE MÜLTECİ KRİZİNDE<br />
AB İLE MUTABAKAT VE<br />
RUSYA’NIN ASKERİ<br />
ÇEKİLMESİNİN OLASI<br />
SONUÇLARI<br />
14<br />
MERCEK<br />
14<br />
TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK<br />
MODLU GÜZERGÂHINA<br />
ÇOK TARAFLI KATKI<br />
18<br />
ANALİZ<br />
18<br />
18<br />
SİBER SALDIRILARDA<br />
BİR VAKA ANALİZİ:<br />
UKRAYNA ÖRNEĞİ<br />
2<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
22<br />
RÖPORTAJ<br />
22<br />
ORD. PROF.<br />
ZIYAD SEMEDZADE:<br />
“YABANCI YATIRIMCILAR<br />
BİZİM PETROLE AŞIK OLDU”<br />
36<br />
ANALİZ<br />
36<br />
TANAP PROJESİ TÜRKİYE’YE<br />
HEM EKONOMİK HEM POLİTİK<br />
FAYDA SAĞLIYOR<br />
40<br />
İNFOGRAFİK<br />
54<br />
OBJEKTİF<br />
22<br />
34<br />
40<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
VE BİLGİ PAYLAŞIMI<br />
42<br />
ANALİZ<br />
42<br />
BATI VE DOĞU ARASINDA<br />
GÜRCİSTAN SİYASETİ<br />
54<br />
56<br />
KÜLTÜR & SANAT<br />
Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />
tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />
derledik.<br />
42<br />
46<br />
YAKIN PLAN<br />
46<br />
GAZPROM’UN GAZ KISINTISI<br />
SONRASINDA ARZ<br />
GÜVENLİĞİNİ<br />
YENİDEN DÜŞÜNMEK<br />
56<br />
50<br />
50<br />
50<br />
AYGÜN SEMEDZADE:<br />
BESTELERİMİ KENDİ<br />
ÇOCUĞUM GİBİ<br />
GÖRÜYORUM<br />
AKTÜEL<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
3
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
ŞİÖ DEVLET BAŞKANLARI ZİRVESİ’NİN<br />
HAZIRLIKLARI BAŞLADI<br />
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı İcra<br />
Komitesi Direktörü Yevgeniy Sisoyev ile Özbekistan İçişleri Bakanı<br />
Adhamcan Ahmadbayev, haziran ayında Özbekistan’ın başkenti<br />
Taşkent’te yapılacak Devlet Başkanları Zirvesi’nin güvenliğini görüşmek<br />
için bir araya geldi. ŞİÖ Bölgesel Terörle Mücadele Yapısı ile<br />
Özbekistan emniyet birimlerinin, zirveye hazırlık aşamasında ve zirve<br />
sırasında güvenliğin sağlanmasında ortak tedbirler alması konusunda<br />
fikir alışverişinde bulunulduğu görüşmede, Ahmadbayev, Özbekistan<br />
polisinin zirve için alacağı güvenlik önlemleri ve emniyet birimlerinin<br />
faaliyeti konusunda Sisoyev’e bilgi verdi. Rusya, Çin, Kazakistan,<br />
Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üyesi olduğu ŞİÖ Devlet<br />
Başkanları Zirvesi, 23-24 Haziran’da Taşkent’te yapılacak.<br />
BM’DE NEVRUZ KUTLANDI<br />
Orta Asya ve Ortadoğu’da baharın gelişini simgeleyen Nevruz,<br />
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi’nde kutlandı. BM<br />
Genel Kurulu’nun 2010 yılında aldığı kararla kabul ettiği<br />
‘’Uluslararası Nevruz Günü’’ için BM’de 6. kez kutlama programı<br />
düzenlendi. Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, Hindistan,<br />
İran, Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan,<br />
Türkmenistan ve Özbekistan’ın BM Daimi Temsilciliklerinin,<br />
BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Salonu’nda<br />
düzenlediği kutlamada, barış ve kardeşlik mesajları verildi.<br />
Programda konuşan BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon,<br />
Nevruz’un bir küresel kültür mirası olduğunu söyledi. Dünya<br />
üzerinde Nevruz’u kutlayan yüz milyonlarca kişiye katılmaktan<br />
mutluluk duyduğunu kaydeden Ban Ki-moon, “Bugünün<br />
sınır ve ayrılıklarından çok daha eski bir tarihe sahip olan<br />
Nevruz bu özelliğiyle engelleri yıkmakta ve güven bağları<br />
inşa etmektedir” dedi. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Halit<br />
Çevik de 2009 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından Nevruz’un İnsanlığın Somut<br />
Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne alınmasının kültürel anlamda çok önemli bir gelişme olduğunu anımsattı.<br />
KIRGIZİSTAN’DAN EKONOMİK KRİZE KARŞI<br />
EK EYLEM PLANI<br />
Kırgızistan hükümeti, Avrasya bölgesini etkisi altında tutan ve<br />
küresel ekonomik krizin etkilerini en aza indirmek için ek tedbirleri<br />
içeren eylem planını açıkladı. Kırgızistan Başbakanlık Basın<br />
Sözcüsü Nazira Ahmedova, Kırgızistan’da siyasi ve sosyal durumun<br />
istikrarlı olduğunu söyleyerek krizin etkilerini en aza indirmek<br />
için hükümetin ek eylem planını yürürlüğe koymak zorunda<br />
kaldığını belirtti. Ekonomik kriz ve sosyal güvenlik konularını<br />
kapsayan ek eylem planının 420 maddesinden 87’sini ekonomik<br />
krize karşı alınan önlemler dizisi oluşturuyor. Kırgızistan ekonomisi;<br />
Rusya, Kazakistan ve Belarus’un kurucusu olduğu bölgesel<br />
Avrasya Ekonomik Birliği’ne (AEB) üye ülkelerdeki ekonomik<br />
gerilemeye bağlı olarak etkileniyor. Kırgızistan ise makroekonomik<br />
istikrarı sağlamak, yatırım ve ihracatı artırmak, bölgesel<br />
kalkınma ve sosyal güvenliği korumak, geçim sıkıntısı çeken kesimlere yardımı artırmak hedefine odaklanmış bulunuyor. Öte<br />
yandan hükümet, <strong>2016</strong> yılı programında fiyat istikrarını, Rusya ve Kazakistan’dan ithalatta bu ülkelerin parasıyla ödemeyi,<br />
vatandaşa ABD doları ile verilen kredilerin millî para birimi Som’a çevrilmesini, enerji güvenliğini güçlendirmeyi, hidroelektrik<br />
santrali projeleri için yeni yatırımcılar bulmayı ve yeni istihdam alanları açılması gibi hayati konulara öncelik veriyor.<br />
4 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
AZERBAYCAN’DA SERBEST TİCARET BÖLGESİ KURULUYOR<br />
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, başkent Bakü yakınlarında, Hazar<br />
Denizi kıyısında bulunan Elet kasabasında serbest ticaret bölgesi oluşturulması<br />
için kararname imzaladı. Ekonominin devamlı gelişimi ve rekabete dayanıklılığın<br />
artırılması, Azerbaycan’ın lojistik ve ulaştırma merkezi olarak güçlendirilmesi,<br />
ülkede çok yönlü ulaştırma altyapısının kurulması için alındığı belirtilen<br />
karar gereği, Elet kasabasındaki Bakü Uluslararası Deniz Ticaret Limanı ve<br />
etrafındaki arazide serbest ticaret bölgesi oluşturulacak. Uluslararası danışman<br />
şirketlerin yardımıyla serbest ticaret bölgeleri hakkındaki yasalar yeniden düzenlenecek.<br />
Bölgenin altyapı, yönetim şekli ile burada yapılacak ticarete yönelik<br />
bilgiler, ilgili kurumlar tarafından 6 ay içerisinde derlenerek Cumhurbaşkanı<br />
Aliyev’e rapor edilecek. Aliyev, kararnamenin uygulanması için Bakanlar<br />
Kurulu, Maliye Bakanlığı, Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Emlak<br />
Komitesi ile Bakü Valiliği’ne de talimat verdi.<br />
TÜRKİYE<br />
GÜRCİSTAN<br />
AZERBAYCAN<br />
İRAN<br />
Bakü<br />
Elet<br />
NATO’DAN TİFLİS’E RESMİ ZİYARET<br />
NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı<br />
Orgeneral Philip Breedlove, Rusya’nın uluslararası arenadaki<br />
mevcut kural ve sistemleri değiştirmeye ve özgür dünyayı bölmeye<br />
çalıştığını savundu. Orgeneral Breedlove, gerçekleştirdikleri<br />
toplantıda Gürcistan’ın NATO ile entegrasyonu süreci,<br />
Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve dünyada terörle mücadele<br />
gibi konuların ele alındığını söyledi. ABD’nin Gürcistan’ın<br />
toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tam destek verdiğini<br />
belirten Breedlove, bugün heyetle 2008’deki Güney Osetya<br />
savaşının ardından bölgede faaliyet gösteren Rus askerlerinin<br />
belirlediği sözde sınırı ziyaret ettiklerini ve işgal çizgisi<br />
yakınlarında yaşayan Gürcistan vatandaşlarının ne kadar zor<br />
durumda olduklarını bizzat müşahede ettiklerini vurguladı. Terörle mücadeleye de değinen Breedlove, teröre karşı mücadelede<br />
başarılı olmak için dünyada tüm ortakların yakın işbirliğinin şart olduğunu dile getirdi. Breedlove, Mayıs <strong>2016</strong>’da<br />
Gürcistan’da NATO ile Gürcü askerlerinin katılacağı “Lâyık Ortak <strong>2016</strong>” askeri ortak tatbikatının düzenleneceğini bildirdi.<br />
Gürcistan Savunma Bakanı Tinatin Khidaşeli de “Artık gündelik hale gelen saldırganlık, Gürcistan toprak bütünlüğünün<br />
ihlal edilmesi ve sınırların adım adım taşınması girişimleri, bugün bulunduğumuz durumun en açık göstergesidir” dedi.<br />
TÜRKMENİSTAN VE PAKİSTAN TAPI İÇİN<br />
BİR ARAYA GELDİ<br />
Avrupa Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli<br />
Berdimuhamedov ve beraberindeki heyet, Pakistan’da<br />
Başbakan Navaz Şerif ve diğer üst düzey yetkililerle görüştü.<br />
Pakistan Başbakanı Şerif, Türkmenistan-Afganistan-<br />
Pakistan-Hindistan Doğal Gaz Boru Hattı (TAPI) projesinin<br />
en kısa sürede tamamlanması gerektiğini, böylece enerji<br />
zengini Türkmenistan ile bu konuda zayıf kalan Güney<br />
Asya’nın birbirine bağlanacağını söyledi. Şerif; Kazakistan,<br />
Türkmenistan ve İran arasında inşa edilecek bir tren yolunun<br />
da Türkmenistan ile Pakistan’ı birbirine bağlayacağını<br />
dile getirerek, birçok alanda daha fazla işbirliği yapılmasının önemine işaret etti. Pakistan limanlarının Türkmenistan’ın<br />
ithalat ve ihracat yapması için önemli bir şans olacağını anlatan Şerif, ülkeler arasında vize kolaylığı sağlanması gerektiğini<br />
bildirdi. TAPI projesinin temeli, 13 Aralık 2015’te, Türkmenistan’ın tarihi kenti Mari’de Türkmenistan Devlet Başkanı<br />
Berdimuhamedov’un ev sahipliğinde, Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani, Hindistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid<br />
Ansari ve Pakistan Başbakanı Şerif’in katılımıyla atılmıştı. TAPI projesiyle Türkmenistan’ın en büyük doğal gaz yatağı<br />
Galkınış’tan Pakistan-Hindistan sınırındaki Fazilka yerleşim yerine Afganistan üzerinden doğal gaz sevk edilecek. 2019 yılında<br />
hizmete girmesi beklenen projeyle her yıl 33 milyar metreküp doğal gaz taşınması hedefleniyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
HASEN, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜ<br />
HOCAVEND’DEKİ KADINLARLA KUTLADI<br />
Hazar Strateji Enstitüsü’nün (HASEN) Clinton Global Initiative (CGI)<br />
bünyesinde, yerinden edilmiş kadınlar için başlattığı sosyal sorumluluk projesi<br />
ilk meyvelerini verdi.<br />
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre bugün dünyada<br />
19,5 milyon mülteci ve 38 milyon yerinden<br />
edilmiş kişi var. 5,1 milyon mülteci ile ilk sırada<br />
Filistinliler yer alırken hemen arkasından 3,88 milyonla<br />
Suriyeli, 2,59 milyonla Afgan mülteciler geliyor. Bu<br />
rakamlarla oluşan insanlık krizi ise giderek<br />
büyümeye devam ediyor. Yerinden edilmiş<br />
kişilerde durum daha da trajik bir hal alıyor<br />
ve rakamlar her geçen gün artıyor. 7,6 milyon<br />
Suriyeli, 6 milyon Kolombiyalı, 3,4 milyon<br />
Iraklı, 3,1 milyon Sudanlı bugün kendi evinde<br />
yaşayamıyor ve nüfusu sadece 9 buçuk milyon<br />
olan Azerbaycan’da yaklaşık 1 milyon yerinden<br />
edilmiş kişi topraklarına geri döneceği<br />
günü bekliyor.<br />
Devletin kendileri için inşa ettiği yaşam alanlarında<br />
barınan yerinden edilmiş kişilerin aynı<br />
zamanda çok hızlı bir şekilde sosyal hayata ve<br />
işgücüne katılmaları gerekiyor. HASEN bu<br />
amaçla Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />
kadınların işgücüne katılımına yönelik bir<br />
proje başlattı. Bundan 6 ay önce HASEN tarafından gerçekleşen<br />
“Yerinden Edilmiş Karabağlı Kadınların Ekonomiye<br />
Kazandırılması” projesi kapsamında, Azerbaycan’ın<br />
Ermenistan tarafından işgal olunması neticesinde toprak-<br />
larından edilmiş kadınlar halı dokuma ve terzilik eğitimi<br />
almaya başladılar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bölgeyi<br />
beraberindeki heyetle ziyaret eden HASEN Genel Sekreteri<br />
Haldun Yavaş, “Projemizin meyvelerini almaya başladığımızı<br />
görmek gerçekten de paha biçilemez bir mutluluk<br />
veriyor. Yerlerinden edilmiş bu kadınların<br />
halı dokuyarak bir meslek edinmeleri ve bu<br />
halıları satarak gelir elde etmeleri, dünyanın<br />
birçok yerinde zorunlu göçe maruz kalmış<br />
ve yerinden edinmiş kadınlar için de örnek<br />
olabilir” dedi.<br />
HASEN’in Clinton Global Initiative bünyesinde<br />
yürüttüğü bu program sayesinde 40<br />
kadın Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />
hazırlanan atölyede, dokudukları halıları ve<br />
dikişlerini satma imkânı da bulabilecekler.<br />
Projeden direkt olarak 40 kadın faydalanacak<br />
ama 120 dolaylı faydalanıcıyla birlikte toplamda<br />
800 kişi projeden yarar sağlayabilecek.<br />
Proje kapsamında eğitim alıp ilk ürünlerini<br />
ortaya koyan kadınlar ise aile bütçesine<br />
katkıda bulunacakları için mutlu olduklarını ifade ediyorlar.<br />
Öte yandan kadınların el emeği ürünlerinin online satış<br />
mekanizması kurularak dünya genelinde ticaretinin yapılabilmesi<br />
hedefleniyor.<br />
6 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />
15 <strong>NİSAN</strong><br />
12-13 <strong>NİSAN</strong><br />
12 <strong>NİSAN</strong> 5. ULUSLARARASI ÇATIŞMA,<br />
DİJİTAL DÖNÜŞÜM<br />
VE ENDÜSTRİ 4.0<br />
12 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Geleneksel üretim ve hizmet<br />
sistemleri, günümüzde dijital<br />
dönüşüm yaşayarak yeni bir yapıya<br />
bürünüyor. Özellikle elektronik, bilgi<br />
ve iletişim teknolojilerinde yaşanan<br />
gelişmeler bu dönüşümü daha da<br />
hızlandırdı. Akıllı robotlar, sensörler,<br />
3D yazıcılar, dronelar, gelişmiş veri<br />
depolama ve analiz sistemleri ve daha<br />
birçok teknoloji bu dönüşümde kilit<br />
rol oynuyor. İşte bu zirvede dijital<br />
dönüşüm tüm yönleri ile<br />
konuşulacak.<br />
TERÖRİZM VE TOPLUM<br />
KONFERANSI<br />
12-13 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Bugüne dek 20 ülkeden 150’yi<br />
aşkın katılımcıyı ağırlayan<br />
konferansın 5’inci yılında devlet<br />
dışı aktörler ve bu aktörlerin<br />
çatışma süreçlerindeki rolleri<br />
irdelenecek. Akademisyenler ve<br />
sektörden uzmanlar, devlet dışı<br />
organizasyonların ortaya çıkışları,<br />
hareket alanları, medyada temsil<br />
edilme biçimleri ve toplum<br />
tarafından algılanmaları gibi<br />
konular üzerine çalışmalarını<br />
sunma fırsatı bulacak.<br />
4. TÜRKİYE’YE YATIRIM<br />
FIRSATLARI KONFERANSI<br />
15 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />
LONDRA, İNGİLTERE<br />
Türk pazarındaki projelerinizi<br />
arttırmak, yeni müşteriler, yabancı<br />
yatırımcılar ile tanışmak, PPP,<br />
enerji piyasası, özel sermaye,<br />
girişim sermayesi ve gayrimenkul<br />
hakkında güncel bilgiler edinmek<br />
istiyorsanız bunların tümünü bu<br />
konferansta bulabilirsiniz.<br />
<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong><br />
AMBROSETTI EKONOMİ VE<br />
FİNANS SEMİNERİ<br />
8-9 Nisan <strong>2016</strong><br />
Cernobbio, İtalya<br />
ATYRAU KÜRESEL PETROL & GAZ<br />
KONFERANSI<br />
12-13 Nisan <strong>2016</strong><br />
Atyrau, Kazakistan<br />
22. ULUSLARARASI ENERJI VE<br />
ÇEVRE FUARI VE KONFERANSI<br />
27-29 Nisan <strong>2016</strong><br />
İstanbul, Türkiye<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
7
GÖRÜŞ<br />
AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />
SURİYE MÜLTECİ KRİZİNDE<br />
AB İLE MUTABAKAT VE<br />
RUSYA’NIN ASKERİ ÇEKİLMESİNİN<br />
OLASI SONUÇLARI<br />
PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN<br />
HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK<br />
MERKEZI<br />
2011’de başlayan Suriye İç<br />
Savaşı beşinci yılına girmesine<br />
rağmen bölgesel istikrarsızlık<br />
15Mart<br />
nedeni olmaya devam ediyor.<br />
Güzel haber ise AB devlet ve hükümet<br />
başkanlarının Türkiye ile yapılacak<br />
mülteci anlaşmasının çerçevesi üzerinde<br />
anlaşmaları. Avrupa’ya mülteci akımının<br />
durdurulmasını öngören anlaşmaya<br />
göre, Türkiye üzerinden Yunanistan’a<br />
ulaşan göçmenler 4 Nisan’dan itibaren<br />
Türkiye’ye geri gönderilecek. Anlaşma 20<br />
Mart Pazar gününden önce Yunanistan’a<br />
geçen göçmenleri kapsamıyor. 1 Öte yan-<br />
dan bir diğer sürpriz gelişme, Rusya’nın<br />
Suriye’deki askeri gücünü kısmi olarak<br />
geri çekmesi. Rusya Devlet Başkanı<br />
Vladimir Putin, geri çekilme gerekçesi<br />
olarak, “Savunma Bakanlığı’nın ve ordunun”<br />
verilen görevleri genel olarak yerine<br />
getirdiğini, buna mukabil, Tartus’taki<br />
deniz üssü ile Hmeymim’deki askeri<br />
hava üssünün durumunun muhafaza<br />
edilmesi gerektiğini ileri sürdü. 2 Öte<br />
yandan Suriye’de yaşanan iç savaş tüm<br />
hızıyla sürerken, Türkiye sınır hattında<br />
Kuzey Irak benzeri yeni bir Kürt özerk<br />
bölgesi şekilleniyor. PYD’nin de içinde<br />
1 “Avrupa Birliği ile Türkiye Arasındaki ‘Göçmen’ Anlaşması<br />
İmzalandı”, Hürriyet, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />
hurriyet.com.tr/avrupa-birligi-ile-turkiye-arasindaki-gocmen-anlasmasi-onaylandi-40071635.<br />
2 “Rusya Askerlerini Suriye’den Çekmeye başlıyor”, Habertürk,<br />
15 Mart <strong>2016</strong>,<br />
http://www.haberturk.com/dunya/haber/1209753-rusyaaskerlerini-suriyeden-cekmeye-basliyor.<br />
8<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
AB ile mülteci sorunu<br />
müzakerelerinde Ankara, Haziran<br />
<strong>2016</strong>’da Türk vatandaşları için<br />
vizelerin kaldırılması, AB<br />
üyelik müzakerelerinin<br />
hızlandırılması ve 2018’e kadar<br />
Türkiye’ye 3 milyar euro daha<br />
aktarılmasını<br />
öngörüyor.<br />
bulunduğu Rojava Genel Yönetimi Kurucu Meclisi,<br />
Rojava’yı Afrîn, Kobanî ve Cizîr olmak üzere 3 özerk<br />
bölgeye ayırdı. 3 Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı<br />
PYD, Suriye’nin kuzeyinde kontrolünde tuttuğu<br />
bölgelerde - Afrin, Kobani (Ayn el-Arab) ve Haseke<br />
- “kanton”larından yaklaşık 150 kişilik delegasyonun<br />
katılımıyla federasyon ilan ettiğini duyurdu. 4 Peki, bütün<br />
bu ani ve şaşırtıcı gelişmelerin diplomatik, insani, hukuki<br />
ve askeri nedenlerinin ardında hangi gerçekler saklı?<br />
Ortadoğu’ya barış ne zaman gelecek? Suriye’nin kuzeyinde<br />
PYD’nin özerklik hamlesi, Türkiye’nin güvenliğini<br />
nasıl etkileyebilir?<br />
3 “PYD özerklik ilan etti, PKK Türkiye’ye komşu oldu”, Cumhuriyet, 20 Mart<br />
<strong>2016</strong>, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/9101/PYD_ozerklik_ilan_<br />
etti__PKK_Turkiye_ye_komsu_oldu.html.<br />
4 “PYD Suriye’de federasyon ilan etti”, Milliyet, 17 Mart <strong>2016</strong>, http://www.milliyet.com.tr/pyd-suriye-nin-kuzeyinde/dunya/detay/22113<strong>41</strong>/default.htm<br />
GERİ ALMA ESASLARI VE UYGULAMADA BELİRSİZLİKLER<br />
Tarafların müzakere masasındaki taleplerine kısaca<br />
bakıldığında, Ankara, Haziran <strong>2016</strong>’da Türk vatandaşları<br />
için vizelerin kaldırılması, AB üyelik müzakerelerinin<br />
hızlandırılması ve 2018’e kadar Türkiye’ye 3 milyar euro<br />
daha aktarılmasını öngörüyor. Yük paylaşımı konusundaki<br />
ekonomik yardım talebinde ise AB’den Türkiye’ye<br />
mali yardımın hacminin 6 milyar euroya ulaşması planlandı.<br />
Buna karşılık, son Paris saldırısı ile yükselen terör<br />
tehdidi ve AB kamuoyunun tepkilerini dikkate alarak,<br />
Brüksel tarafının, Türkiye’den sınırlardaki kontrol önlemlerini<br />
artırmasını ve mülteci akınını yavaşlatmasını<br />
talep ettiği biliniyor.<br />
Başlıca müzakere maddesi Türkiye üzerinden<br />
Yunanistan’dan geçerek AB’ye kural dışı giriş yapan sığınmacıların<br />
Türkiye’ye iade edilmesi olduğunu söyleyebiliriz.<br />
Böylece insan kaçakçılarının yardımıyla AB ülkelerine<br />
gitmenin cazip olmaktan çıkarılması hedefleniyor.<br />
Yunanistan’daki mülteci adayları iltica başvurusunda<br />
bulunabilecekler. Yunanistan, güvenli ülke Türkiye’den<br />
geldikleri gerekçesiyle başvuruları reddedebilecek.<br />
Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Bu düzenlemenin<br />
hukuki bakımdan uygun olması ve bütün sığınmacılara<br />
bireysel başvuruda bulunma hakkını garanti etmesi<br />
gerektiğini” ifade etti. Merkel, bu görevin altından kalkabilmesi<br />
için Yunanistan’a yardımcı olacaklarını, mül-<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
9
AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />
BULGARİSTAN<br />
MAKEDONYA<br />
Idomeni sınır kapısı<br />
Kavala<br />
ARNAVUTLUK Selanik<br />
YUNANİSTAN<br />
Atina<br />
İzmir<br />
İstanbul<br />
TÜRKİYE<br />
BM Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği’nin Avrupa Bürosu<br />
Direktörü Vincent Cochetel, AB ve<br />
Türkiye arasındaki mülteci<br />
anlaşmasının uluslararası hukuka<br />
uymadığını öne sürüyor.<br />
Göçmenlerin Yunanistan’a Yolculuğu<br />
2015 Toplamı <strong>2016</strong>’da deniz yoluyla<br />
gidenler<br />
856,723<br />
Kaynak: UNHCR (6 Mart <strong>2016</strong> itibarıyla)<br />
132,177<br />
Bodrum<br />
Göçmen sayıları<br />
1,000<br />
10,000<br />
50,000<br />
100,000<br />
tecilerin korunması konusunda Türkiye’den de uluslararası<br />
standartlara bağlı kalmasının beklendiğini belirtti. 5<br />
İngiltere Başbakanı David Cameron, Türkiye ile AB arasında<br />
işbirliğinin güçlendirilmesi ve sığınmacı krizinin<br />
çözümü için yürütülen görüşmelerde varılan anlaşmaya<br />
ilişkin, “Bu krizde ilk kez, doğru ve eksiksiz bir şekilde<br />
uygulanması halinde fark yaratacak bir plana sahibiz”<br />
açıklamasında bulundu. 6 Ancak bu sürecin gözetiminde<br />
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin de<br />
aktif rol oynaması ilkesi ekleniyor. Ayrıca, anlaşmanın<br />
ortaya çıkarabileceği uluslararası hukuk ihlallerinin<br />
önüne geçilmesi için Ankara’dan gerekli yasal düzenlemeleri<br />
yapması da talep ediliyor. 7<br />
Müzakereler devam ederken, BM Mülteciler Yüksek<br />
Komiserliği’nin Avrupa Bürosu Direktörü Vincent<br />
Cochetel, anlaşmanın uluslararası hukuka uymadığını<br />
öne sürerek, “Yabancıların toplu sınır dışı edilmesi<br />
Avrupa İnsan Hakları Anlaşması’na aykırı. Bu sebeple<br />
bu doğrultuda yapılacak bir anlaşmayla bu kişilerin<br />
üçüncü bir ülkeye dönmesinin engellenmesi Avrupa<br />
kanunlarına da, uluslararası hukuka da aykırı” açıklamasında<br />
bulundu. 8 BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane<br />
Dujarric ise anlaşma sonrasında yaptığı açıklamasında,<br />
“Varılan anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olmasını<br />
umut ettiklerini” söyledi. Dujarric açıklamasında<br />
5 “AB Ortak Pozisyon Belirledi”, Deutsche Welle, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />
dw.com/tr/ab-ortak-pozisyon-belirledi/a-19126096.<br />
6 “İngiltere Başbakanı David Cameron’dan AB ve Türkiye Arasındaki Anlaşmaya<br />
İlişkin Açıklama”, NTV Haber, 18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.ntv.com.tr/<br />
dunya/ingiltere-basbakani-camerondan-ab-ve-turkiye-arasindaki-anlasmayailiskinacikla,iCBHJm_HZkm-Diqo2Wdm0A.<br />
7 “AB mülteci zirvesi: Türkiye - AB anlaşmaya vardı”, BBC Türkçe, 18 Mart<br />
<strong>2016</strong>, http://www.bbc.com/turkce/haberler/<strong>2016</strong>/03/160318_ab_turkiye_anlasma_sonuc..<br />
8 “BM’den AB-Türkiye anlaşmasına tepki”, EuroNews, 8 Mart <strong>2016</strong>, http://<br />
tr.euronews.com/<strong>2016</strong>/03/08/bm-den-ab-turkiye-anlasmasina-tepki/.<br />
“Öncelikle varılan anlaşmaya bakmamız lazım. Açıkçası<br />
varılan anlaşmanın tamamıyla uluslararası hukuka uygun<br />
ve özellikle uluslararası mülteci anlaşmasına uygun<br />
olmasını umut ediyoruz. Ayrıca bütün mültecilerin itibarına<br />
ve haklarına saygı duyulmasını bekliyoruz” ifadelerini<br />
kullandı. 9<br />
Buna mukabil, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye ve<br />
AB’nin “ortak kaderi, zorlukları ve geleceği paylaştıklarına”<br />
dikkat çekti. Türkiye ve AB’nin entegrasyonunun<br />
derinleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu,<br />
Suriye mülteci krizinin çözülmesi için kriz yönetiminin<br />
ötesinde “daha stratejik bir işbirliğine” ihtiyaçları olduğunu<br />
belirtti. 10 Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle Türk<br />
Sahil Güvenlik ekipleri ve NATO birlikleri Ege Denizi’nde<br />
güvenlik önlemlerini arttırdı.<br />
Mülteciler konusundaki kazanımlara rağmen vizeler<br />
konusunda belirsizliğin henüz ortadan kalkmadığını da<br />
söylemek lazım. Buna göre, Türkiye’nin açılmasını talep<br />
ettiği beş başlık, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin blokajı<br />
nedeniyle açılamadı. Anlaşma, Türkiye’nin vize muafiyeti<br />
hedefinin Haziran <strong>2016</strong> olduğunun teyidi niteliğinde<br />
olmasına rağmen, yalnızca Ankara’nın 72 kriteri eksiksiz<br />
yerine getirmesi ile şartların tamamlanması halinde<br />
mümkün olabilecek. Bu itibarla, AB Komisyonu’ndan<br />
teknik, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nden siyasi<br />
onay gerekmesi, “Haziran’da vize muafiyeti garanti” demek<br />
için henüz erken olduğunu gösteriyor. 11<br />
SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ PARADOKSU<br />
Rusya’nın, Eylül 2015’te Suriye’ye gönderdiği askeri gücünü<br />
geri çekmesi farklı yorumlara neden oldu. Rusya<br />
Devlet Başkanı Vladimir Putin, ‘ordunun teröristlerle<br />
mücadele görevini geniş ölçüde yerine getirmiş olmasını’<br />
çekilmeye gerekçe gösterdi. Kremlin’den yapılan açıklamalarda,<br />
Putin ve ABD Başkanı Barack Obama’nın<br />
konuyu görüştükleri belirtildi. Almanya Dışişleri Bakanı<br />
Frank-Walter Steinmeier, “Bu kararın, Cenevre’de barışçı<br />
siyasi geçiş dönemi görüşmelerinde yapıcı katkıda bulunması<br />
için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad üzerinde<br />
9 “BM’den AB-Türkiye anlaşması ile ilgili ilk tepki”, Zaman, 18 Mart <strong>2016</strong>,<br />
http://zamanamerika.com/haberler/dunya/bmden-ab-turkiye-anlasmasi-ileilgili-ilk-tepki/<br />
10 “Davutoğlu: Tarihi Bir Gün, Önemli Bir Anlaşmaya Vardık”, NTV haber, 18<br />
Mart <strong>2016</strong>, http://www.ntv.com.tr/dunya/davutoglutarihi-bir-gun-onemli-biranlasmaya-vardik,cVC-pA3wtkeWIcABCqOQuA?_ref=infinite.<br />
11 Güven Özalp: “Türkiye –AB Anlaşması Ne Anlama Geliyor?”, Hürriyet,<br />
20 Mart <strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/turkiye-ab-uzlasmasi-ne-anlamageliyor-5-soruda-anlasma-40072211.<br />
10 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
oluşan baskıyı arttıracağını” öne sürdü. 12 Öncelikle belirtmek<br />
gerekir ki, IŞİD teröristleriyle mücadele etmek<br />
için Suriye’ye asker gönderdiğini ileri süren Rusya, bu<br />
mücadeleden sonuç alamayacağını bir anlamda kabul<br />
etti. Buna mukabil, Ukrayna konusunda Kırım’ın işgalinin<br />
ikinci yılında, ABD ile eşit koşullarda müzakere<br />
zeminini yakaladı.<br />
Günde üç milyon dolara mal olan Suriye’deki operasyonlar,<br />
askeri maliyeti iyice artırdı. Petrol fiyatlarının<br />
düşmesiyle yaklaşık 250 milyar dolar zararda olan Rus<br />
ekonomisinin konumunu dikkate alan ABD Başkanı<br />
Obama, Suriye’nin, Rusya’nın kaynaklarını kurutacak<br />
bir bataklık olacağını söyleyerek “Suriye operasyonu<br />
masraflı iş” açıklamasında bulundu. Sovyet döneminde<br />
1979’da başlayan Afganistan işgali deneyimi Rusya’da<br />
hâlâ unutulamadı.<br />
Rusya, Sovyet döneminden beri Suriye’deki askeri varlığını<br />
operasyonel ve teknik anlamda daha da güçlendirdi.<br />
Bu bağlamda, zor durumdaki “müttefiki” Esad’ın<br />
siyasi ömrünü uzatmakla birlikte, Suriye’de barışçıl bir<br />
geçiş dönemi sonrasında Esad’ın görevdeki süresinin<br />
belirsizliğini koruyacağı söylenebilir. Bir diğer konu<br />
ise Rusya’nın PYD’ye askeri teçhizat ve siyasal destek<br />
vermesidir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in<br />
Danışmanı Dmitri Peskov, Suriye’deki Rus askeri varlığı-<br />
12 “Rusya Suriye’den Çekilmeye Başladı”, Deutsche Welle, 15 Mart <strong>2016</strong>, http://www.<br />
dw.com/tr/rusya-suriyeden-%C3%A7ekilmeye-ba%C5%9Flad%C4%B1/a-19116850.<br />
nın azaltılmasının müzakere sürecine fayda sağlayacağını<br />
ve koşulları eşitleyeceğini savundu. BM Suriye Özel<br />
Temsilcisi Staffan de Mistura ise Rusya’nın kararının<br />
Suriye görüşmelerine yeni bir enerji verebileceğini savundu.<br />
Mistura, Suriye muhalefeti ile rejim arasında<br />
büyük fikir ayrılıkları olduğunu, ancak Suriye’nin toprak<br />
bütünlüğünün korunması ve federal yönetimin reddedilmesi<br />
konularında uzlaşma sağlandığını belirtti. 13<br />
ABD’li senatör John McCain ise Obama’yı Suriye’de<br />
yaşanan katliamlara seyirci kalmakla eleştirirken<br />
Suriye’den çekilme kararı alan Rusya’nın enerjisini ve<br />
dikkatini başka yere çekeceğini, Ukrayna’da kanlı bir<br />
baharın daha yaklaşmakta olduğunu ileri sürdü. 14<br />
RUS ORDUSU’NUN SURİYE’YE ASKERİ DESTEĞİ<br />
Peki, Rusya Suriye’ye geri döner mi? Bir diğer soru ise<br />
BM Barış müzakereleri başarısız olursa, Rusya geri<br />
döner mi? Türkiye’nin PYD’nin özerklik ilanı karşısında<br />
askeri müdahalesi olabilir mi? Suriye’nin 400 binden<br />
fazla insanın hayatına mal olan kanlı iç savaş sonrasında<br />
toprak bütünlüğünü korumak hâlâ mümkün mü?<br />
ABD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne destek ver-<br />
13 “Suriyeli Muhalifler ile Esad Rejimi Arasında Kısmi Uzlaşı”, NTV, http://<br />
www.ntv.com.tr/dunya/suriyeli-muhalifler-ile-esad-rejimi-arasinda-kismiuzlasi,de39OST7cU2sSRI2mfWXCA<br />
14 “Rusya bakın neden Suriye’den geri çekilmiş!”, Internet Haber, 15 Mart<br />
<strong>2016</strong>, http://www.internethaber.com/rusya-bakin-neden-suriyeden-geri-cekilmis-<br />
1575066h.htm<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
11
AB-TÜRKİYE-RUSYA<br />
diği yönündeki açıklaması ortada. ABD Savunma<br />
Bakanlığı’nın, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin askeri<br />
kanadı YPG’ye artık silah ve mühimmat vermeyeceğini<br />
açıklamasının ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan<br />
da PYD’ye özerklik uyarısı geldi. ABD Dışişleri<br />
Bakanlığı Sözcüsü Toner, “Biz onların Suriye’de bir<br />
çeşit yarı özerklik geliştirmelerini istemiyoruz” açıklamasıyla<br />
Washington’un duruşuna açıklık getirdi. 15<br />
Toner, Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak bir yönetimi<br />
desteklediklerini ifade ederek, “Bu durum, Cenevre’de<br />
bulunan ilgili tarafların birlikte tartışması ve karar<br />
vermesi gereken bir durum. Daha geniş anlamda da<br />
Suriye halkı tarafından kabul edilmelidir” açıklamasında<br />
bulundu. 16 Rusya lideri Putin, “Geldiğimiz noktada<br />
Suriye yönetimi ve Devlet Başkanı Beşar Esad’a mali<br />
ve istihbarat yardımı sağlamaya devam edeceğiz. Kalan<br />
kuvvetlerimize tehdit oluştuğunu hissettiğimiz an bu<br />
silahları çekinmeden kullanmaya hazırız. Suriye’deki<br />
durum tırmanışa geçer ve tekrar bizim askeri gücümüzle<br />
devreye girmemizi gerektirirse birkaç saat içinde<br />
önceki gücümüzle oraya geri dönme kabiliyetimizi koruduğumuz<br />
bilinmeli” açıklamasında bulundu. 17 İran<br />
Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Suriye ve Irak’ın toprak<br />
bütünlüğünün garanti altına alınması gerektiğini öne<br />
sürdü. Türkiye ile olan ilişkilere çok önem verdiklerini<br />
belirten Zarif, “Bölgesel konularda ortak fikirlere sahibiz.<br />
Tehditlerin ve risklerin farkındayız. Aşırıcılık,<br />
mezhepçilik, bölgedeki çatışmalar, bunların hepsi bizim<br />
ortak olarak gördüğümüz tehlikelerdir. İşbirliği yaparak<br />
bu tehlikelere son vermek istiyoruz... Suriye ve<br />
Irak’ın toprak bütünlüğü garanti altına alınmalı... Biz<br />
bölgemizde huzur istiyoruz” dedi. 18<br />
Türkiye’nin endişelerini dile getiren Başbakan Ahmet<br />
Davutoğlu, “Suriye, maalesef öyle bir noktaya getirildi<br />
ki her türlü kirli oyunun oynanabileceği bir zemin oluştu.<br />
Bunlardan biri de Sykes-Picot’un 100. yılı, bizi hep<br />
böldü. Birileri yüzyıl sonra yeni bir Sykes-Picot yazma<br />
peşinde. Biz bunu yok etmeye çalışırken, birileri yazma<br />
peşinde. Biz Arap Baharı’ndan önce ekonomik hamlelerle<br />
bölgede Sykes-Picot’u ortadan kaldırmayı düşünüyorduk.<br />
Bizim hedeflerimiz birilerini rahatsız etti, Arap<br />
Baharı bunun için kullanıldı. Şimdi Suriye›yi üçe, dörde<br />
bölmek istiyorlar, Irak›ı böldüler. Yeni Sykes-Picot yazmaya<br />
çalışılıyor. Bunu gerçekleştirmek isteyenler var” 19<br />
değerlendirmesinde bulundu.<br />
Suriye krizi, beşinci yılında yeni bir evreye sürüklenirken<br />
bölge ülkelerini olduğu kadar AB ülkelerini, BM ve<br />
15 “ABD: PYD’nin Yarı Özerklik Geliştirmesini İstemiyoruz”, Aljazeera,<br />
http://www.aljazeera.com.tr/haber/abd-pydnin-yari-ozerklik-gelistirmesiniistemiyoruz.<br />
16 “PYD’nin özerklik açıklamalarına ABD’den yanıt geldi”, Yeni Dönem, 17<br />
Mart <strong>2016</strong>, http://www.yenidonem.com.tr/haber/dunya/pydnin-ozerklikaciklamalarina-abdden-yanit-geldi/17068.html.<br />
17 “Putin: Gerekirse Birkaç Saat İçinde Suriye›ye Geri döneriz”, abc gazetesi,<br />
18 Mart <strong>2016</strong>, http://www.abcgazetesi.com/putin-gerekirse-birkac-saaticinde-suriyeye-geri-doneriz-11039h.htm.<br />
18 “İran Dışişleri Bakanı: Suriye ve Irak›ın Toprak Bütünlüğü Garanti Altına<br />
Alınmalı”, Haberler, 19 Mart <strong>2016</strong>, http://www.haberler.com/iran-disisleribakani-suriye-ve-irak-in-toprak-8276254-haberi/.<br />
19 “Yeni Sykes Picot’a Direniyoruz”, Hürriyet, 20 Mart <strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/yeni-sykes-picotya-direniyoruz-40072207.<br />
Suriye’de devam eden vekalet<br />
savaşları yön ve taktik<br />
değiştirirken, BM ateşkes ve barışı<br />
sağlamakta yetersiz kalıyor. Türkiye<br />
ise en ağır külfeti yüklenmesine<br />
rağmen terör saldırıları, PKK-PYD<br />
işbirliğiyle farklı bir tabloyla<br />
karşı karşıya kaldı.<br />
NATO örgütlerini, bunun yanı sıra ABD ve Rusya arasındaki<br />
güç mücadelesini de etkiliyor. Milyonlarca Suriyeli<br />
yabancı topraklarda ülkelerini terk ederken bu tarihin<br />
en dramatik göçü sınırların kapatılmasıyla önlenmeye<br />
çalışılıyor. Türkiye, en ağır külfeti yüklenmesine rağmen<br />
sınırları dibindeki terör saldırıları, PKK-PYD işbirliğiyle<br />
farklı bir tabloyla karşı karşıya kaldı. Nitekim, iki terör<br />
örgütünün yanı sıra, IŞİD terör örgütünün Türkiye üzerindeki<br />
olumsuz baskıları, amansız bir şiddet sarmalıyla<br />
Ankara, İstanbul gibi mega kentlerde istikrasızlığa ve<br />
acılara sebep oluyor. Suriye’de devam eden vekalet savaşları<br />
yön ve taktik değiştirirken, BM ateşkes ve barışı<br />
sağlamakta yetersiz kalıyor. Suriye ve Irak’ın toprak<br />
bütünlüğünü daima savunan Türkiye, insani nedenlerle<br />
kabul ettiği mültecilerin sorunlarını hukukun öngördüğü<br />
kurallar içinde diyalog yoluyla dünya kamuoyu ve AB<br />
ülkeleriyle çözmeye gayret ediyor.<br />
Sonuç olarak, Ortadoğu’da huzur ve istikrarın sağlanmasında<br />
Türkiye’nin yalnız bırakılması, bölge ve dünya<br />
barışına çok büyük zararlar verebilir. Evet, Türkiye,<br />
NATO’nun önemli bir müttefiki olarak, Karadeniz,<br />
Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve Ortadoğu ile<br />
Akdeniz’de istikrarın önemli bir destekçisi. Türkiye,<br />
sınırları dibinde teröre destek verenlere yenilmeyecek<br />
iradeye sahip bağımsız ve egemen bir ülke. Umarım,<br />
uluslararası toplum Suriye’de oynanan tehlikeli vekalet<br />
savaşları oyunundan gerekli dersleri çıkararak, 1936’da<br />
İspanya İç Savaşı ve 1 Eylül 1939’da Polonya’nın işgaliyle<br />
neticelenen İkinci Dünya Savaşı’ndakine benzer<br />
bir tarihsel hataya düşmez. Bu vesileyle 1917’de Sovyet<br />
Devrimi ve müteakiben iç savaş ve emperyalist işgalin<br />
acılarını bugün de yaşayan Rusya’nın askerlerini geri<br />
çekmesi, barışa vesile olur. Bölgede gerginlik azalır,<br />
iki kadim medeniyetin temsilcisi ve iki egemen devlet<br />
olarak Rusya ve Türkiye arasındaki gereksiz gerginlik<br />
sona erer ve normalleşme süreci artık başlar... Aksi<br />
halde, Suriye İç Savaşı’nda tüm oyuncular kaybederken,<br />
etnik, dinsel çatışma, terör destekli şiddet dalgasının<br />
artçı sarsıntıları, Karadeniz ve Kafkaslar bölgesinde<br />
yeni fay kırıklarına sebebiyet verebilir. Son tahlilde<br />
barışa herkesin, her zaman ihtiyacı olacağı ve savaşın<br />
tüm halkları bir gün mülteci girdabına sürükleyeceği<br />
dersini hatırlatmak, bu kısa analizin anlamlı ve pragmatik<br />
mesajıdır.<br />
12 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
MERCEK<br />
TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU GÜZERGÂHI<br />
TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU<br />
GÜZERGÂHINA ÇOK TARAFLI KATKI<br />
Trans Hazar Çok Modlu Güzergâhı için bürokrasi, özel sektör temsilcileri ve<br />
akademisyenler bir araya gelerek fikir alışverişi yaptı.<br />
SERAY ÖZKAN<br />
HASEN <strong>HAZAR</strong> TRANSİT KORİDORU<br />
PLATFORMU<br />
Türk Konseyi 3. Ulaştırma Bakanları<br />
Toplantısı’ndan bir gün önce, 8<br />
Mart’ta Ulaştırma, Denizcilik ve<br />
Haberleşme Bakanlığı ile Türk<br />
Konseyi tarafından ortaklaşa bir çalıştay<br />
düzenlenerek Asya ve Avrupa arasındaki<br />
ulaştırma koridorları kapsamında Modern<br />
İpek Yolu güzergâhında kilit öneme sahip<br />
Hazar geçişlerinin son durum değerlendirmesi<br />
yapıldı. “Trans Hazar Çok Modlu<br />
Güzergâh Çalıştayı” başlığı altında Türk<br />
Konseyi üyesi Türkiye, Azerbaycan,<br />
Kazakistan ve Kırgızistan’dan sektör<br />
temsilcileri, bürokratlar ve sivil toplum<br />
örgütleri bir araya gelerek fikir paylaşımında<br />
bulundu. 4 ülkenin ulaştırma<br />
bakanları toplantısı öncesinde ülkelerin<br />
ulaştırma idarelerinin, bölgede faaliyet<br />
gösteren özek sektör temsilcilerinin<br />
ve akademisyenlerin bir araya gelerek<br />
bölgesel sorunları ele alması ve direkt<br />
olarak toplantı çıktısının bakanların<br />
dikkatine sunulması, sorunlara çözüm<br />
odaklı yaklaşılmasına ve hızlı yol<br />
alınmasına katkı sağlaması açısından<br />
yararlı bir çalıştay oldu.<br />
14<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Azerbaycan ve Kazakistan temsilcilerinin üst düzey katılım<br />
sağlaması, demiryolları, limanlar ve ülkelerin önemli<br />
taşıma şirketleri yetkililerinin çalıştayda tam kadro bulunması<br />
bölge ülkelerinin güzergâha verdiği önemi de<br />
gözler önüne seriyor. Tüm tarafların aynı masa etrafında<br />
sorunları dile getirmesi ve Hazar Transit Koridoru’nun en<br />
aktif şekilde işler hale gelmesi için çaba göstermesi tarafların<br />
işbirliğine açık olduklarını da gösteriyor.<br />
Bir yıl öncesiyle kıyaslandığında Hazar geçişlerinde önemli<br />
adımların atıldığı ve gerek altyapı gerekse uygulamalar<br />
bazında iyileştirilmelerin sağlandığı, özellikle son birkaç<br />
ay içerisinde Bakü-Aktau ve Bakü-Türkmenbaşı limanları<br />
arasındaki deniz taşımalarında fiyat iyileştirilmelerinin<br />
yapılmasıyla maliyetlerin aşağı çekildiği ve güzergâhın<br />
rekabet edebilirliğinin arttığı görülüyor. Kat edilen mesafe<br />
çalıştayda da taraflarca ele alındı ve kaydedilen gelişmeler<br />
olumlu karşılanmakla birlikte süregelen aksaklıklar sektör<br />
temsilcileri tarafından dile getirildi.<br />
Azerbaycan’da kurulan Transit Şurası, Hazar Transit<br />
Koridoru için önemli bir gelişme ve taşımalar sırasında<br />
yaşanan aksaklıkların hızlı bir şekilde çözüme ulaştırılmasını<br />
sağlamayı amaçlıyor. Azerbaycan tarafının gümrük<br />
prosedürlerini sadeleştirmeye ve hızlandırmaya, kayıt<br />
dışı giderleri azaltmaya yönelik olarak kurulan şuranın<br />
şimdiye kadar düzenli işlediği de çalıştay katılımcıları<br />
tarafından dile getirildi.<br />
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev<br />
tarafından açıklanan ve Batı Avrupa ile Batı Çin arasında<br />
köprü olarak Kazakistan’ın ulaştırma altyapısını ve<br />
transit potansiyelini geliştirmeyi amaçlayan “Aydınlık<br />
Yol” stratejisi kapsamında altyapı projelerine 5,6 milyar<br />
dolar ayrılacağı belirtildi. Çin ve AB arasındaki ticaret<br />
hacminin 2020 yılına gelindiğinde 922 milyar dolara<br />
ulaşması beklenirken, Kazakistan tarafından yapılan<br />
hesaplamalara göre artan konteyner trafiğinden Hazar<br />
Transit Koridoru’nun alacağı payın ise 300 bin TEU<br />
olması öngörülüyor.<br />
Batı Avrupa ile Batı Çin arasında<br />
köprü olarak Kazakistan’ın<br />
ulaştırma altyapısını ve transit<br />
potansiyelini geliştirmeyi<br />
amaçlayan “Aydınlık Yol” stratejisi<br />
kapsamında altyapı projelerine 5,6<br />
milyar dolar ayrılacak.<br />
İLK KARGO TRENİ GÜRCİSTAN’A ULAŞTI<br />
DHL Global Forwarding tarafından hazırlanan ilk kargo<br />
treni Çin’in Lianyungang şehrinden çıkarak Kazakistan’ı<br />
kat edip Azerbaycan’a ulaştı ve buradan da Gürcistan’a<br />
geçti. Trendeki ürünlerin teslimat noktası olan Manisa’ya<br />
varması ise toplamda 6 günlük bir aksaklık yaşanmasına<br />
rağmen 18 gün sürdü. Çin-Kazakistan-Azerbaycan-<br />
Gürcistan-Türkiye hattında etkin şekilde ve kısa sürede<br />
taşımaların sağlanması, güzergâh boyunca taşınacak<br />
yükün artmasına, transitin bu hatta çekilmesine ve ikili<br />
taşıma imkânı yaratarak maliyetlerin de düşürülmesine<br />
katkı sağlayacak. Böylece denizyoluyla taşınan yüklerin<br />
değil daha ziyade havayoluyla taşınan yüklerin demiryoluyla<br />
Çin’den Avrupa’ya kadar ulaştırılması mümkün<br />
olacak. Bu güzergahtan taşıma yapılmasının mümkün<br />
olduğu DHL tarafından gönderilen ilk test yük treniyle<br />
ortaya kondu.<br />
İlk yük treni güzergâh üzerinde aşılması gereken engelleri<br />
de ortaya koydu. Böylelikle hattın daha etkin çalışabilmesi<br />
hususunda önemli bulgular elde edildi. Önemli bir süre<br />
kaybına neden olan gemi içerisinde gümrük işlemlerinin<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
15
TRANS <strong>HAZAR</strong> ÇOK MODLU GÜZERGÂHI<br />
uygulanması ve bu nedenle gemideki yüklerin boşaltılıp<br />
yeni yük yüklenme süresinin uzaması gibi sorunların<br />
çözülmesi için Aktau Limanı’nda önceden bildirim sistemi<br />
uygulamasına başlandı. Böylelikle gemi limana gelmeden<br />
işlemlerin hazırlığı başlıyor ve bir aracın gümrük işlemleri<br />
2,5 saat içerisinde tamamlanabiliyor.<br />
Karayolu taşımacılığında ise geçiş kotaları nedeniyle yaşanan<br />
tıkanıklıklar özellikle Kazakistan’a yapılan taşımalarda<br />
önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kotaların<br />
genişletilmesi veya kaldırılması karayolu taşımacılığını<br />
rahatlatacak ve şoförlerin vize sorununun çözülmesiyle<br />
de dolu dönüş imkânı yaratılarak araçların boş dönmeleri<br />
sebebiyle maliyetlerinin artmasının önüne geçilebilecek.<br />
Güzergâh üzerindeki sıkıntıların bir an evvel giderilmesi,<br />
üzerinde hemfikir olunan bir konu. Bir diğer önemli<br />
nokta ise alternatif hatların oluşturulması ve geliştirilmesi.<br />
Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Hattı’nın<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu<br />
yılın aralık ayında açılacağı uzun süredir beklenen bir<br />
haberdi. BTK Demiryolu Hattı bölgedeki yük akışının bir<br />
kısmını karşılayabilecek ancak Türkiye’nin doğu pazarlarına<br />
açılan tek alternatifi olmaması gerekir. Önemli bir<br />
yük akışının bölgeye çekilmesi konusunda rol oynayacak<br />
BTK hattına ek olarak Türkiye-Nahçıvan-İran doğrultusunda<br />
inşa edilecek bir demiryolu hattıyla Azerbaycan ve<br />
İran üzerinden gelen yüklerin de Türkiye’ye ulaştırılması<br />
ve Türkiye’den bölgeye ticaret hacminin artması beklentiler<br />
arasında. Çalıştayda belirtilen konulardan biri de<br />
bu istikamette karayoluyla taşımaların bu yılın ilk yarısında<br />
başlayabileceği, demiryolu hattının ise Ulaştırma<br />
Önemli bir yük akışının bölgeye<br />
çekilmesi konusunda rol oynayacak<br />
BTK hattına ek olarak Türkiye-<br />
Nahçıvan-İran doğrultusunda inşa<br />
edilecek bir demiryolu hattıyla<br />
Azerbaycan ve İran üzerinden<br />
gelen yüklerin de Türkiye’ye<br />
ulaştırılması ve Türkiye’den<br />
bölgeye ticaret hacminin artması<br />
beklentiler arasında.<br />
Bakanlığı’nın gündemine alınacağıydı.<br />
İşbirliğinin arttırılması, sahada karşılaşılan sorunların<br />
karar verici mercilere direkt olarak aktarılabilmesi ve<br />
Trans Hazar Koordinasyon Komitesi başta olmak üzere<br />
bölge ülkeleri arasındaki koordinasyonun tam olarak sağlanabilmesi<br />
için bu tarz çalıştayların büyük öneme sahip.<br />
Bürokrasi, özel sektör temsilcilerinin ve akademisyenlerin<br />
bir araya gelerek ortaklaşa çalışması ve fikir alışverişinde<br />
bulunması sorunlara çok boyutlu çözümler getirilmesinde<br />
ve kazan-kazan ilkesi çerçevesinde hareket edilmesinde<br />
etkin rol oynuyor.<br />
16<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
ANALİZ<br />
KRITIK ALTYAPILARDA SİBER GÜVENLIK<br />
SİBER SALDIRILARDA<br />
BİR VAKA ANALİZİ:<br />
UKRAYNA ÖRNEĞİ<br />
Kritik altyapılar da siber saldırıların hedefinde. Siber saldırılarla<br />
bir ülkenin elektriğini kesmek ve ülkeyi karanlığa gömmek<br />
mümkün. Geçtiğimiz aylarda Ukrayna’da gerçekleşen elektrik<br />
kesintisi bunun bir kanıtı.<br />
18<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
AYHAN GÜCÜYENER<br />
HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />
MERKEZI<br />
İçinde bulunduğumuz “Nesnelerin<br />
İnterneti” döneminde, hayatımızı<br />
olağan seyrinde devam ettirmek için<br />
ihtiyaç duyduğumuz hemen hemen her<br />
sistem bir şekilde internetle temas ediyor<br />
ve diğer sistemlerle karşılıklı bağımlılık<br />
ilişkisi içerisinde işliyor. Juniper’in öngörülerine<br />
göre, önümüzdeki dönemde,<br />
internete bağlı nesnelerin sayısı rekor hızla<br />
artacak ve 2015’te internete bağlı cihaz<br />
sayısı 13,4 milyarken, 2020’de bu sayı yüzde<br />
285 artışla 38,5 milyara çıkacak.<br />
ÇÖKEN BIR İNANIŞ: KRITIK ALTYAPILAR<br />
İNTERNETTEN İZOLEDIR<br />
Artan internet kullanımı ve hızla gelişen<br />
yeni teknolojiler, kullanıcılara “hayat kurtarıcı”<br />
birçok çözüm sunuyor. Öte yandan,<br />
öngörülemeyen ve önüne geçilemeyen<br />
zafiyetler de siber uzayın bir gerçeği. Bu<br />
çerçevede, siber tehditlerin ve suçların<br />
hatırı sayılır derecede artması ise bu hızlı<br />
dönüşümün kaçınılmaz sonuçlarından biri.<br />
Finans sektörünü hedef alan siber saldırılar,<br />
veri ve kimlik hırsızlığı, siber dolandırıcılık<br />
ve şantaj artık görece sık rastladığımız<br />
gündemler. Bununla beraber, aslında<br />
hatırlanması gereken çok daha önemli bir<br />
konu var: Kritik altyapılar ve bu altyapılardaki<br />
faaliyetleri yönetmek için kullanılan<br />
Endüstriyel Kontrol Sistemleri’nin (EKS)<br />
siber güvenliği. Kritik sistemler dendiğinde<br />
akla ilk gelen hiç kuşkusuz ki elektrik üretim,<br />
iletim, dağıtım ağları; petrol, doğal gaz<br />
nakil hatları ve nükleer enerji tesisleri yani<br />
aslında ekonomi ve modern yaşamın devamı<br />
için vazgeçilmez olan tüm kritik “enerji”<br />
altyapıları. Üstelik karşılıklı bağımlılık<br />
ilişkisi içinde bulunan bu sistemlerden<br />
herhangi birinin zarar görmesi ya da oyun<br />
dışı kalması, domino etkisi yaratıp tüm<br />
sistemin iflas etmesine de sebep olabiliyor.<br />
Öte yandan, bu altyapıların haiz olduğu<br />
kritik önemse onları hiç şüphesiz,<br />
kötü niyetli kişi ya da gruplar için birer<br />
“yumuşak” ve “stratejik” hedef haline<br />
getiriyor. ABD’de, kritik altyapıların siber<br />
güvenliğinin sağlanmasında görev yapan<br />
Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME)<br />
olan Endüstriyel Kontrol Sistemleri Siber<br />
Olaylara Müdahale Ekibi (ICS-CERT)<br />
yayınladığı rakamlarla durumun ciddiyetini<br />
ortaya koyuyor. Ekim 2014-Eylül 2015<br />
arasında tespit edilen ve raporlanan 295<br />
siber saldırının yüzde 33’ü kritik üretim<br />
tesislerini, yüzde 16’sı ise doğrudan enerji<br />
sektörünü hedef almış. Bu sektörleri, ulaştırma,<br />
su altyapıları ve sağlık alanları takip<br />
ediyor. Ayrıca saldırganların en çok etkin<br />
ve modası geçmeyen “oltalama saldırısı”<br />
tekniğini kullandığı raporlanmış.<br />
Söz konusu rakamlar ve açıklamalar göz<br />
önünde bulundurulduğunda, acaba sanıldığı<br />
gibi kritik altyapılarımızın internet<br />
ortamından gerçekten izole olduğu iddia<br />
edilebilir mi ya da söz konusu izolasyon onları<br />
siber saldırılardan bağışık mı kılıyor?<br />
Bu zamana kadar felaket senaryosu ya da<br />
komplo teorisi seviyesinde tartışıldığı gibi,<br />
siber silahları kullanarak bir ülkenin elektriğini<br />
kesmek mümkün mü? Siber silahlar<br />
ve saldırılar, kendi sınırlarını aşıp fiziksel<br />
tahribatlara da yol açabilir mi?<br />
Bu soruların cevaplarını bulmak aslında<br />
çok da zor değil. 1982’de, yani Soğuk<br />
Savaş’ın tüm hızıyla sürdüğü dönemde<br />
gerçekleşen Sibirya Boru Hattı patlaması,<br />
siber teknoloji kullanılarak gerçekleştirilen<br />
ve kritik altyapılara ilişkin bilinen ilk siber<br />
saldırı olarak literatüre girdi. Ardından,<br />
siber dünya için bir dönüm noktası olarak<br />
kabul edilen ve İran’ın nükleer santrallerini<br />
çalışamaz duruma getiren 2010 yılındaki<br />
meşhur Stuxnet saldırısında “gelişmiş” ve<br />
“hedef odaklı” siber silahların kritik enerji<br />
altyapılarında tahribat yaratabildiği görüldü.<br />
Öte yandan, hem hedef alınan aktörler<br />
hem de saldırıların gerçekleştiği tarihler ve<br />
dönemler satır arasında önemli bir mesaj<br />
daha veriyor: Siber silahlar artık jeopolitik<br />
mücadele ve uluslararası rekabetin bir aracı<br />
haline geliyor. Bir başka deyişle küresel güç<br />
mücadelesinde “siber uzay” olarak yeni bir<br />
cephe olarak görülüyor. Kritik altyapıların<br />
internetten izole olduğu iddiası ise bir mit<br />
olarak çoktan tarihe gömüldü.<br />
UKRAYNA’DAKI ELEKTRIK KESINTISI NASIL<br />
OKUNMALI?<br />
2015 yılının Aralık ayında, Ukrayna’da<br />
yaşanan elektrik kesintisi aslında uzun<br />
zamandır en azından “teorik” ölçüde tartışılan<br />
bir sorunun cevabını da vermiş oldu.<br />
Evet, siber saldırılarla bir ülkenin elektriğini<br />
kesmek ve ülkeyi karanlığa gömmek<br />
mümkün ve evet, siber saldırılar geri döndürülemeyecek<br />
ölçülerde fiziksel tahribatlar<br />
da yaratabiliyor.<br />
23 Aralık 2015’te Ukrayna’da yaklaşık 230<br />
bin kişinin en az altı saat boyunca elektriksiz<br />
kalmasına sebep olan kesintinin sebebinin<br />
koordine ve sistematik bir siber saldırı<br />
olduğu hem Ukraynalı yetkililerce hem de<br />
yabancı uzmanlarca doğrulandı. Ancak,<br />
siber dünyanın doğası gereği, saldırının<br />
kimden geldiğine ya da kaynağının kim<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
19
KRITIK ALTYAPILARDA SIBER GÜVENLIK<br />
olduğuna dair kesin iddialarda bulunmak güç, aynı zamanda<br />
doğru değil. Bu çerçevede her ne kadar Ukraynalı<br />
yetkililer doğrudan bir aktörü işaret etse de uzmanlar<br />
“sorumlu”yu ararken ve kelimelerini seçerken oldukça<br />
dikkatli davranıyor. Yine de şu konuda fikir birliği mevcut:<br />
Hedefini bu denli iyi tanıyan ve uzun zamanlı planlama<br />
sonrasında gelen bir saldırının arkasında, bir ulus devlet<br />
ya da ulus devletin desteklediği bir hacker grubu olabilir.<br />
Ukrayna’daki hadisenin hem uluslararası ilişkiler ve jeopolitik<br />
hem de siber güvenlik dünyası açısından yorumlanabilecek<br />
birçok boyutu mevcut. Ancak konunun güncelliğinden<br />
ve araştırmaların devam etmesinden dolayı birçok<br />
detay tam olarak netleşmiş değil. Peki, Ukrayna’ya yapılan<br />
bu saldırıyı nasıl okumak lazım? Bu saldırı başka ülkelerde<br />
de yaşanabilir mi? Ukrayna’da yaşanan olaydan ne gibi<br />
dersler çıkarmak gerekir? Son olarak, belki de en önemlisi,<br />
kritik altyapıların siber güvenliğinin arttırılması sürecinde<br />
hangi tedbirleri almak gerekiyor; kimlere, hangi seviyede,<br />
hangi roller düşüyor?<br />
PLANLI VE HEDEF ODAKLI BIR SALDIRI<br />
Ukrayna’da yaşanan olay 23 Aralık günü, tam da çalışanların<br />
paydos etmesine yakın bir saat olan 15:30 sularında,<br />
ülkenin batısında bulunan Ivano-Frankivsk bölgesindeki<br />
bir elektrik dağıtım tesisinde başlıyor. Bir çalışanın yaşananlara<br />
dair söyledikleri ise ilgi çekici: “Paydos saatine<br />
yakın, masamdaki evrakları toparlıyordum, birden ekranımdaki<br />
(kontrol paneli) ibrede olağan dışı hareketlenmeler<br />
gördüm. Durumu kontrol altına alıp trafolardaki<br />
devre kesicileri kullanarak gücü kesmeye çalıştım. O anda<br />
bölgedeki binlerce insanın elektriksiz kaldığını biliyordum.<br />
Devre kesicileri aktive etmeye ve durumun daha<br />
da yayılmasını önlemeye çalıştım ancak sistemler benim<br />
komutlarıma cevap vermiyordu, üstelik makine birden<br />
oturumumu kapattı ve beni kontrol panelinin dışına attı.<br />
Oturumumu yeniden açmaya ve kontrol paneline yeniden<br />
erişim sağlamaya çalıştım ancak saldırganlar benden hızlı<br />
davranmış, şifrelerimi çoktan değiştirerek sisteme girmemi<br />
engellemişlerdi.”<br />
Saldırganlar kontrolü ele geçirdikten sonra yaklaşık 30<br />
trafoyu ardı ardına devre dışı bırakıyorlar. Öte yandan, hedeflerinde<br />
sadece bir tesis yok, eş zamanlı olarak iki dağıtım<br />
tesisine daha saldırıyorlar. Amaç, mümkün olduğunca<br />
çok trafoyu devre dışı bırakıp tam 230 bin insanı karanlığa<br />
gömmek. Üstelik bu noktada durmuyorlar, dağıtım tesislerinin<br />
ve çalışanlarının yedek güç santrallerini de devre<br />
dışı bırakıp, işletmeciler ve tesislerin elektriksiz kalmasına,<br />
böylece olaya müdahalesine de engel oluyorlar.<br />
Birçok siber güvenlik araştırmacısına göre, Ukrayna’da<br />
elektrik dağıtım tesislerini hedef alan bu saldırı tam anlamıyla<br />
“dâhiyane”. Siber güvenlikte ünlü isimlerden Robert<br />
Lee’ye göre ise kötücül yazılımın kendisinden çok olay örgüsünün<br />
kurgusu son derece başarılı. Bu saldırıyı gelişmiş<br />
ve farklı yapan şey ise saldırının planlama ve lojistik aşamaları.<br />
Belli ki saldırganlar kurbanlarını çok iyi tanıyorlar<br />
ve bu saldırıyı altı aydan fazla bir zamandır planlıyorlar.<br />
Ukraynalı yetkililerin açıklamalarına göre, sistemlere saldırılar<br />
Mart 2015’ten beri sürüyor ve saldırganlar ilk önce<br />
doğrudan operatörleri hedef almıyor; hedef odaklı oltalama<br />
saldırılarını kullanarak önce sistemden içeri sızıyorlar.<br />
Yani diğer vaka çalışmalarında da gözlemlenebileceği üzere,<br />
operasyonel teknolojiler tarafında sonuçlar yaratan bir<br />
saldırı, aslında bilgi teknolojilerindeki güvenlik duvarının<br />
aşılmasıyla başlıyor.<br />
Konuyla ilgili son derece önemli bulgular yayınlayan<br />
“Wired”a göre, Ukrayna aslında çok şanslı ve bu saldırıyı<br />
ucuz atlatıyor çünkü manuel de olsa sistemlerini hayata<br />
döndürebiliyor. Ancak benzer bir saldırı, tamamen otomatik<br />
sistemleri kullanan ABD’de yaşansaydı, sonuçlar belki<br />
de çok daha vahim olabilirdi. Yine de ABD’li araştırmacı-<br />
20 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Ukrayna’da elektrik sistemine<br />
yapılan saldırı siber güvenlik<br />
dünyası açısından bir mihenk taşı.<br />
Saldırının teknik olarak tamamen<br />
uzaktan ve bilgisayar –ağ altyapısı<br />
kullanılarak yapılabilmiş olması<br />
diğer vakalara göre fark yaratıyor.<br />
lara göre, saldırının üzerinden üç aydan fazla zaman geçmesine<br />
karşın Ukrayna’da bazı kontrol sistemleri hâlâ tam<br />
anlamıyla faaliyete geçebilmiş değil.<br />
PwC Türkiye, Bilgi Güvenliği ve Siber Güvenlik Hizmetleri<br />
Lideri Burak Sadıç’a göre, Ukrayna›daki kesinti birçok<br />
açıdan önemli. Kesintiye yol açan siber saldırının tüm detayları<br />
titizlikle planlanmış ve saldırganlar hemen hemen<br />
hiçbir şeyi şansa bırakmamış. Sadıç, “Saldırganlar, kesinti<br />
öncesinde şirkete sızılıp, aylar süren bilgi toplama aşamalarından,<br />
kesinti sonrasında elektrik şirketinin telefonlarının<br />
devre dışı bırakılmasına kadar hiçbir ayrıntıyı atlamamış”<br />
diyor. Sadıç’a göre, “Elektrik şebekelerini devre dışı bırakan<br />
komutları verdikten sonra endüstriyel kontrol sistemlerinin<br />
çalışmaz hale getirilmesi de saldırganların ne kadar<br />
kapsamlı teknik bilgiye sahip olduklarının önemli bir göstergesiydi.<br />
Saldırı sonrasında, elektrik dağıtımının birkaç<br />
saat sonra tekrar başlayabilmesinin ise aslında çok ama çok<br />
basit bir sebebi vardı: Otomatik kontrol sistemleri devre<br />
dışı kaldığında elle kullanılabilecek eski nesil şalterler...”<br />
Sadıç bu saldırıdan çıkarılması gereken derslere özel bir<br />
vurgu yapıyor ve ekliyor “Otomatik sistemler her ne kadar<br />
hayatı çok kolaylaştırsa da kritik altyapılara yönelik siber<br />
saldırılar sonrasında çalışabilecek eski usul sistemlerin de<br />
bulundurulması hayati önem taşıyor. Ama siber saldırıların<br />
tesisleri fiziksel olarak da çalışmaz hale getirdiği olası<br />
kötü durum senaryolarını da düşünerek tüm kritik enerji<br />
altyapılarının güvenliği için sadece tesisler ya da şirketler<br />
değil tüm ülke genelinde bu alandaki siber güvenlik farkındalığı<br />
ve yatırımları arttırılmalı.”<br />
Hazar Strateji Enstitüsü, CIPALERT Platformu Siber<br />
Güvenlik Araştırmacısı Özkan Erdoğan’a göre ise<br />
Ukrayna’da yaşanan hadise siber güvenlik dünyası açısından<br />
bir mihenk taşı. Erdoğan’a göre, saldırının teknik<br />
olarak tamamen uzaktan ve bilgisayar –ağ altyapısı kullanılarak<br />
yapılabilmiş olması diğer vakalara göre fark yara-<br />
tıyor. Bu tip bir saldırının ilk örneği Ukrayna’da görülüyor.<br />
Erdoğan’a göre, “Ukrayna elektrik dağıtım tesislerine<br />
yapılan siber saldırı basit bir saldırı olmanın ötesinde, iyi<br />
kurgulanmış, hedefler ve sızma-tahrip teknikleri açısından<br />
da fiziksel sonuçlar üretebilmiş bir siber saldırı olarak<br />
tarih sahnesinde yerini almış görünüyor. Şimdiye kadar<br />
siber saldırıların kritik altyapılarda görüldüğü ve etkilerinin<br />
olduğu bilinmekle beraber, Ukrayna saldırısı ve fiziksel<br />
etkilerinin direkt olarak siber tehditler sonucu oluşması bu<br />
saldırıyı diğerlerine göre farklılaştırıyor.”<br />
IT-OT ARASINDAKI İŞBIRLIĞI OLDUKÇA KRITIK<br />
Geçtiğimiz 15 yılda yaşanan birçok gelişme, bilgi teknolojileri<br />
tarafındaki gelişmiş siber güvenlik kültürüne karşın<br />
özellikle Operasyonel Teknolojiler (OT) alanının siber<br />
tehditlere karşı aslında ne kadar kırılgan olduğunu ortaya<br />
koyuyor. Bunun sebebi ise uzun zamandır hayatımızda<br />
olan endüstriyel kontrol sistemlerinin güvenliği öne alarak<br />
değil, “çalışmayı sürdürme” prensibine odaklanarak inşa<br />
edilmiş olması. Bir başka deyişle “Çalışıyorsa, dokunma”<br />
ilkesinin mühendisler ve operasyonel alanda çalışan profesyoneller<br />
için baskın gelmesi.<br />
Oysaki 2003 yılında ABD’de Davis-Besse Nükleer<br />
Santrali’nin kontrol odasına sızılması, 2010’daki Stuxnet<br />
vakası, 2012’de Suudi Arabistan firması Saudi Aramco’yu<br />
hedef alan Shamoon saldırısı belki de sadece buz dağının<br />
görünen yüzü ya da saldırganların görmemizi istedikleri<br />
kadarı. Ancak Ukrayna saldırısı başta olmak üzere bu vakalardan<br />
çıkarılabilecek bir sonuç var: Enerji sektörü siber<br />
saldırganların hedefinde. Dahası, bilgi teknolojileri alanını<br />
hedefleyen bir siber saldırı belki yalnızca ekonomik kayba<br />
sebebiyet verebiliyorken operasyonel alanı, yani örneğin<br />
nükleer tesislerin faaliyetlerini, petrol ve doğal gaz boru<br />
hattı akışlarını etkileyebilecek bir siber saldırının sonucu<br />
ise ölümcül olabilir. Bu senaryolar akılda tutulduğunda,<br />
belki de atılması gereken ilk adım Bilgi Teknolojileri ve<br />
Operasyonel Teknolojiler alanında çalışan profesyoneller<br />
için “ortak bir siber güvenlik dili” inşası. Yani, enerji<br />
sektörü siber güvenlik alanındaki gelişmeleri yakından<br />
takip etmeli. Son olarak, öyle görünüyor ki endüstrinin<br />
her ayağını kapsayacak bütüncül bir risk yönetimi anlayışı<br />
ve birlikte çalışabilme kültürünün inşası aslında atılması<br />
gereken önemli adımlardan.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
21
RÖPORTAJ<br />
ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />
22 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
“<br />
YABANCI<br />
YATIRIMCILAR<br />
BİZİM PETROLE<br />
AŞIK OLDU ”<br />
Milletvekili Ordinaryus Profesör Ziyad Semedzade yabancı<br />
yatırımın istikrarı sevdiğini ve yabancı yatırımcıların bu<br />
nedenle Azerbaycan petrolüne aşık olduğunu söylüyor.<br />
FIGEN AYPEK AYVACI<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti İlimler<br />
Akademisi asil üyesi, iktisat bilimleri<br />
doktoru, Milletvekili Ordinaryus<br />
Profesör Ziyad Semedzade ile<br />
Azerbaycan Parlamentosu binasında görüştük.<br />
Zihnimizde Azerbaycan ekonomisi<br />
ve Türkiye ile ekonomik işbirliği üzerine<br />
birçok soru… Bu soruların cevabını alırken<br />
öğreniyoruz ki Semedzade 7 cilt ekonomi<br />
ansiklopedisi çıkarmış. Semedzade bu<br />
ansiklopedilerde toplam 40 bin sözcük<br />
ve terim olduğunu söylüyor. Semedzade<br />
ayrıca Çin üzerine referans olacak bir kitabı<br />
da onlarca kitabının arasına eklemiş.<br />
Anlıyoruz ki Azerbaycan’ın iktisadi olarak<br />
güçlenmesinde Semedzade gibi önemli<br />
bilim insanları ve beyin takımları var. Öte<br />
yandan Semedzade, Azerbaycan-Türkiye<br />
ilişkilerinin hızla geliştiğine dikkat çekiyor<br />
ve ekliyor: “Bu gelişmenin temelinde<br />
hiç şüphesiz her iki ülkenin ‘Bir millet iki<br />
devlet’ algısı, aynı dile, köke, kültüre sahip<br />
olması ve bizi birleştiren değerler duruyor.”<br />
Türk dünyasının ekonomik potansiyelini<br />
nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Dede Korkut Destanı’nın 1300’üncü yılına<br />
dayanmasının arifesinde Türk dünyasının<br />
potansiyeli, nüfusu, kaynakları ve elde<br />
ettiği sonuçlar üzerine “Türk Dünyasının<br />
Ekonomik Kalkınma Stratejisi Hakkında<br />
Düşünceler” konulu bir yazı yazdım.<br />
Bugün de Türk dünyasının dünya siyasetindeki<br />
rolünü her geçen gün daha da<br />
arttırdığını düşünüyorum. Bu sebeple de<br />
Türkiye’yle, Türk dünyasıyla hesaplaşmak<br />
zorunda kalan devletlerin sayısı her geçen<br />
gün artıyor. Bu çok ilginç ve şerefli bir<br />
misyon. Ancak Türk dünyası devletlerinin<br />
arasında, gelişim düzeylerinde farklılıklar<br />
mevcut. Bu farklılıkları ortadan kaldırmak<br />
için daha sıkı işbirliği yapmalıyız, ülkelerimiz<br />
arasında yatırım ilişkileri daha da güçlenmeli<br />
ki Türk dünyasının dünya GSYİH<br />
payı daha fazla olsun. Şu anda bu rakam<br />
çok da yüksek değil. Türkiye’nin GSYİH<br />
seviyesi diğer Türk devletlerinden daha<br />
fazla. Ancak biz o devletlerin GSYİH’sini<br />
de daha yukarılara çekmeliyiz.<br />
Azerbaycan ekonomisinin dünden bugüne<br />
yolculuğu ise bir başarı hikâyesi.<br />
Azerbaycan ekonomisinin dünü ve<br />
bugünü için ne dersiniz?<br />
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği<br />
(SSCB) zamanında da Azerbaycan geli-<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
23
ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />
Azerbaycan SSCB dağıldıktan<br />
sonra sosyal gerginliğin artmadığı<br />
çok nadir ülkelerden biri.<br />
şiyordu, ancak biz o dönemlerde bağımsız değildik.<br />
Ve bizim için bugün en büyük gelişme son 25 yılda<br />
bağımsız devlet olmamız. Allah’ın işine bakın ki,<br />
Azerbaycan 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etti.<br />
Ben o zaman Meclis Başkan Yardımcısıydım ve parlamentonun<br />
o tarihi toplantısına başkanlık ettim. Biz<br />
mutlaka bağımsız olmalıydık. Çünkü SSCB çökmüştü<br />
ve bizim için bir şans vardı. Azerbaycan halkı da bu<br />
şansı çok iyi kullandı.<br />
Peki siz ne yaptınız?<br />
O zamanlar her şey Moskova’dan idare ediliyordu,<br />
ancak buna rağmen biz bağımsız bir devlet yarattık,<br />
bağımsız bir devletin esaslarını yarattık ve onun da<br />
ekonomik sistemini yarattık. SSCB döneminde bir sistem<br />
ideolojisi vardı. Mülkiyet üzerinde sosyal sahiplik<br />
söz konusuydu. Yani mülkiyet herkesindi, ama senin<br />
değildi. Onun yerine biz özel mülkiyete yol açtık. SSCB<br />
döneminde özel mülkiyet yüzde 1 ise şimdi yüzde 80.<br />
Bakın biz 25 senede ne kadar uzun bir yol kat ettik. Biz<br />
o zamanlarda iş adamı kelimesini kullanmaya korkuyorduk.<br />
Yasaktı. Ama bugün devlet iş adamlarını<br />
Azerbaycan’ın strateji kaynağı gibi görüyor. Ben 1992<br />
senesinde Türkiye’deyken Vehbi Koç’la, Sabancı’yla,<br />
diğer Türk iş adamlarıyla görüştüğüm zaman anlamıştım<br />
ki, Azerbaycan ekonomisinin en kısa zamanda<br />
zorlukları aşması lazım. Çünkü bizim ekonomimiz<br />
SSCB’ye bağlıydı ve birlik parçalandıktan sonra ekonomik<br />
ilişkilerimiz de koptu. Bu ilişkileri yeniden<br />
kurmamız gerekiyordu. Bu nedenle Türkiye’yle işbirliğimiz<br />
ön plana geçti. Düşünün ki 70 sene boyunca<br />
Türkiye ile ilişkilerinde Azerbaycan’a yasaklar vardı.<br />
Ancak bağımsızlıkla birlikte Türkiye’yle işbirliğinin<br />
kurulması, Türkiye bilim adamlarının katılımlarıyla<br />
kanunların geliştirilmesi birçok sorunu hızlı bir şekilde<br />
çözmemize yardımcı oldu. Biz genç bir devlet olmamıza<br />
rağmen 25 senede büyük bir yol kat ettik.<br />
Ve hayatınıza petrol girdi...<br />
Ermenilerin topraklarımıza tecavüzü ciddi sorunlar yaratmıştı.<br />
Ülkemizde işsizlik vardı, sefalet vardı, yabancı ülkeler<br />
bize inanmıyordu, borç vermiyordu. Bunları gören önder<br />
Haydar Aliyev öncelikle bu durumdan çıkış yolunun<br />
petrolde olduğunu anlamıştı. Bir zamanlar Azerbaycan,<br />
SSCB petrolünün yüzde 70’ini karşılıyordu. Yeni kontratlar<br />
imzalandı, Azerbaycan’a yatırımlar artmaya başladı.<br />
Çünkü yatırımcılar da istikrar olan ülkelere yatırım yapar.<br />
Yabancı yatırımcılar tabiri caizse petrolümüze aşık olmuşlardı.<br />
Devletimiz de bu yatırımları çok güzel değerlendirebildi.<br />
İstikrar sağlandı, yeni iş yerleri açıldı ve petrol fonu<br />
yarattık. Borç alan ülkeden borç veren ülkeye döndük.<br />
IMF bize borç verdiğinde çoğu zaman oldukça ağır şartlar<br />
koyuyordu. Ancak biz zenginleştik ve borç alan ülkeden<br />
borç veren ülkeye çevrildik.<br />
Bağımsızlığa aynı anda kavuşulmasına rağmen Türk<br />
dünyası ülkelerinin ekonomileri aynı seviyede yükselmedi.<br />
Diğerlerine göre daha hızlı yükselebilen<br />
Azerbaycan’ın sırrı ne?<br />
Öncelikle her bir ülkenin kendi gelişim modeli olduğunu<br />
söylemeliyim. Azerbaycan da kendi gelişim modelini seçti.<br />
Azerbaycan her şeyden önce petrol sektörünü özelleştirmedi.<br />
Çünkü ilk başta bunu yapsaydı yabancı şirketler zenginleşecekti.<br />
Bunun için Haydar Aliyev petrol sektörünün<br />
özelleştirilmesine izin vermedi. Halen SOCAR, devletin<br />
ekonomik güçlerinden biri konumunda. Çünkü devlet<br />
kontrolünde. Köylerde de vaziyet çok kötüydü. Azerbaycan<br />
1 milyon ton pamuk üretiyordu, 2 milyon tona kadar üzüm<br />
üretiyordu, büyük hacimde meyve sebze üretiyordu ama<br />
satış pazarlarını kaybetmişti. Satış pazarlarını kaybettiğimiz<br />
zaman köylerde işsizlik arttı. Haydar Aliyev bu tarım<br />
üretim kooperatiflerinin (kolhoz) mülkiyetini insanlara<br />
verdi. Biz petrolden gelir elde ettiğimiz zaman da Haydar<br />
Aliyev petrol fonu yaratmayı ve o gelirleri gelecek için harcamayı<br />
teklif etti. Dünyada ekonomik kriz olduğu zaman<br />
petrol fonunun gelirleri bizi kurtardı. O zaman fonda 50<br />
milyar dolardan fazla vardı.<br />
Şu an petrol fonu ne kadar?<br />
Şimdi 10-15 milyar dolar azaldı, 35 milyar dolara yakın bir<br />
fon var. Onun harcanmasında ise ciddi bir kontrol sistemi<br />
var. Bu güçle Azerbaycan ekonomik gelişmeyi sağlayan<br />
bir dizi adımlar attı. İş adamlarına yeni imkanlar yarattık.<br />
Biz tüm dünyaya açık bir devlet olduğumuzu ilan ettik.<br />
Yeni kanunlar kabul ettik, eski kanunları geliştirdik. Ve bu<br />
kanunlar, yasalar dünya pazarına çıkmamız için yardımcı<br />
oldu. Azerbaycan SSCB dağıldıktan sonra sosyal gerginli-<br />
24 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
ğin artmadığı çok nadir ülkelerden biri. Örneğin 1999’da<br />
petrolün fiyatı 13 dolardı. Haydar Aliyev “Buna dayanacağız,<br />
sabredin” dedin bize. Azerbaycan’da petrolün fiyatı<br />
4 kat azaldı. Ancak, bunun Azerbaycan’a etkisi olmadı.<br />
Çünkü bunlar düşünülmüş siyasetin sonuçları. Petrol<br />
fiyatları düştüğünde bile Azerbaycan hükümeti hiçbir<br />
sosyal programda kısıntıya gitmedi. İnsanlar da gördü ki,<br />
dünyada petrol fiyatı düşse de Azerbaycan hükümeti maaşları<br />
artırdı. İş adamlarıyla ilgili de zorluklar vardı ama<br />
bunun da üstesinden geliniyor. Yabancı yatırımcılara artık<br />
kolaylıklar uygulanmaya başlandı. Ben parlamentoya<br />
inşaatla ilgili yeni bir kanun teklifi sundum: İnşa et, işlet,<br />
devret. Mesela yatırımcılar bürokratik engellere takılıyor.<br />
Biz şimdi girişimcilerin alması gereken izinleri azaltmaya<br />
çalışıyoruz. Önceleri 300, 400 izin gerekiyorsa şimdi<br />
biz onları azaltıyoruz. Azerbaycan’da en büyük problem<br />
demografik sorun: İstihdam, işsizlik. Bazı kurumlar işten<br />
çıkarmalar yapıyordu. Devlet bunun sebebini araştırdı ve<br />
o kurumlara nerede yanlış yaptıklarını anlattı.<br />
Anladığım kadarıyla petrol dışı sektörlere yöneliş<br />
söz konusu. Geçenlerde de Ekonomi Bakanı Şahin<br />
Mustafayev rekabet gücünün arttırılacağına yönelik<br />
bir açıklama yaptı. Bunun için ne gibi adımlar atılacak?<br />
10-15 yıl içinde petrol dışı sektörlere yaptığımız yatırımlar<br />
artacak. Büyük bir kimya kompleksi inşa ediyoruz.<br />
Gemi inşa tesisi kurduk. Dün bir gıda tesisindeydim.<br />
Bizim en önemli vazifelerimizden biri sanayiyi genişletmek.<br />
Bunun için tekno-parklar yapılıyor. Bu sanayi<br />
mahalleleri ve tekno-parkları 7 yıl için vergiden muaf<br />
ettik. Amacımız ise Azerbaycan’da petrol yokmuş<br />
gibi düşünüp yeni yatırımlara yelken açmak. Örneğin<br />
Azerbaycan ekonomisinin en büyük başarılarından<br />
biri ulaşım koridorudur. Ben 1993 senesinde Belçika<br />
Brüksel’de “Eski İpek Yolu”nun restorasyonuna imza<br />
attım. Bağımsızlığımızın ilk yıllarında Rusya bizi engellemek<br />
için kuzey tarafını kapatmıştı. Bu yüzden ulaşım<br />
koridorumuzun çok iyi bir strateji olduğunu görüyoruz.<br />
Bu ulaştırma stratejinizde Karadeniz üzerinden<br />
gitmek de var mı?<br />
Evet tabii ki. Bizim Türkiye ile yürüttüğümüz Bakü-<br />
Tiflis-Kars Demiryolu projesi yolunda gidiyor. IMF<br />
bu projenin yapılmasına itiraz ediyordu. Çünkü<br />
Ermenilerin de bu projede olmasını istiyorlardı. Ama<br />
Azerbaycan bunu yalnız yapacağını söyledi. Bunların<br />
ne kadar büyük projeler olduğunu görüyorsunuz.<br />
Astrahan’da Azerbaycan’ın lojistik merkezi açıldı.<br />
Doğudan gelen bütün yükler Azerbaycan’ın lojistik<br />
sisteminin yardımıyla bölünecek. Türkiye, Gürcistan,<br />
Azerbaycan yüklerin taşınmasında hiçbir tarife, fiyat<br />
meselesi olmaması yönünde görüşmeler yapıyorlar.<br />
Bu tarihi bir meseledir. Ve İran meselesine gelince<br />
ise orada bizim on binlerce kardeşimiz yaşıyor.<br />
Cumhurbaşkanımızın İran’a ziyareti, Azerbaycan’ın<br />
komşu ülkeleriyle dostluk ilişkileri kurduğunu gösteriyor.<br />
Bize Amerika’dan da, Avrupa’dan da yakın olan<br />
İran ve Türkiye’dir.<br />
Azerbaycan ekonomisinin en<br />
büyük başarılarından biri<br />
ulaşım koridorudur.<br />
Peki İran ile Azerbaycan arasındaki yol ne zaman<br />
tamamlanır?<br />
O yolun Astara bölgesinde yapılacak yaklaşık 8 kilometrelik<br />
bir kısmı kaldı. Bu konu Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinde<br />
konuşuldu ve <strong>2016</strong> yılında yolun açılacağını düşünüyorum.<br />
Sovyetler Birliği döneminde İran ve Türkiye<br />
ile ilişkilerimizi kesmek istiyorlardı. Çünkü bu dostluğu<br />
istemeyenler var. İran da, Türkiye de büyük devletler. Ve<br />
bu devletlerle işbirliğini önemli buluyorum.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
25
ORD. PROF. ZIYAD SEMEDZADE<br />
Öte yandan Hazar Denizi’nin paylaşımı konusu var.<br />
Hazar Denizi’nin statüsü meselesinin çözümü ekonomiye<br />
nasıl yansır?<br />
Haydar Aliyev 1994’te Azeri, Çırak ve Güneşli yataklarının<br />
ortaklaşa işletilmesi hakkında bir anlaşma imzaladığı<br />
zaman Rusya’daki bazı insanlar Azerbaycan’a karşı<br />
kullanmak için bazı çirkin usuller arıyorlardı. Çoğu<br />
insanlar Azerbaycan’ın Hazar üzerinde bir hakkı olmadığını<br />
iddia ediyorlardı. Ancak bugün Kazakistan, İran,<br />
bütün bu ülkelerle sorunlar halloluyor. Bu konuda hiçbir<br />
problem olmayacak. Turgut Özal “İyi ki Türkiye’nin<br />
petrolü yok” demişti. Neden diye sorarsanız petrol bir<br />
devletin başına hep bela olur. Bizim de tarih boyunca başımızdan<br />
bela eksik olmadı. Bununla ilgili “Bakü Petrolü<br />
Zaferin Anahtarıdır” isminde Rusça bir kitap bastırdım.<br />
Ve zaferin 70’inci yılına ithaf ettim. Kitapta dünyanın<br />
siyasi alimlerinin Bakü petrolü hakkında neler dediğinden<br />
bahsettim.<br />
Şu an İran’ın da Azerbaycan’ın da petrol üzerinden<br />
rekabet ettiğini söyleyebiliriz. Bu rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Rekabet olsa da devletler arasında anlaşmalar var.<br />
Azerbaycan’da sanayi parklarında üretilecek malların<br />
farklı olduğunu gördüğüm için bunun pek rekabet olacağını<br />
düşünmüyorum. Bizim ürettiğimiz sizde, sizin<br />
ürettiğiniz de bizde yok. Aslında böylece üretimi genişletmiş<br />
oluyoruz.<br />
Doğudan gelen bütün yükler<br />
Azerbaycan’ın lojistik<br />
sisteminin yardımıyla<br />
bölünecek.<br />
Türkiye dediğiniz gibi Azerbaycan’la önemli<br />
ticari işler yürütüyor. Türkiye çok önceden<br />
Azerbaycan’a yatırım yapmaya başladı,<br />
Azerbaycan da şimdi Türkiye’ye yatırım yapıyor.<br />
İki ülke arasında nasıl bir potansiyel görüyorsunuz?<br />
Ben iki devlet arasında gelişen yatırım iklimini çok<br />
önemsiyorum. Türk iş adamlarıyla toplantılar yapıyorum<br />
ve Azerbaycan’da onların aktifliğini artırmak için<br />
elimizden geleni yapıyoruz. Türk iş adamlarının tecrübesi<br />
çok büyük. Azerbaycanlıların da Türkiye’de iş<br />
kurmalarını destekliyorum. Bu her iki ülke için önemli.<br />
Son olarak Türkiye’de somut bir yeni yatırım planı<br />
var mı?<br />
Evet. Turizm ve tekstil sektörlerinden iş adamlarımız<br />
Türkiye’ye yatırım yapmaya başladılar.<br />
26<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
ENERJI PIYASALARI BILGI NOTU<br />
ILE ENERJI PIYASALARINI<br />
YAKINDAN TAKIP EDIN!<br />
BÜLTENIMIZE<br />
ÜYELIK IÇIN<br />
enerji@hazar.org<br />
www.hazar.org
KAPAK<br />
ERMENİ MESELESİ<br />
MİLLETİ-İ SADIKA<br />
VE SÖZDE ERMENİ<br />
SOYKIRIMI HİKÂYESİ<br />
Sözde Ermeni soykırımı bir hikâyeden öteye geçemiyor. Ancak 100 yılı<br />
aşkındır dünya kamuoyunu oyalamaya devam ediyor.<br />
SEDA BİROL<br />
HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />
MERKEZİ<br />
28<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Öncelikle bir teşhiste bulunmamız gerekiyor.<br />
Tehcirin altında yatan nedenler neler?<br />
Osmanlı’yı bu tehcire iten sebepler neler?<br />
Tarihte yaşananları “neden” ve “nasıl”<br />
sorularıyla açıklamaya çalışırken olayları o günün<br />
koşullarına göre değerlendirmeliyiz. Unutulmamalıdır<br />
ki Ekim 1914’te fiilen Birinci Dünya Savaşı’na dahil<br />
olan Osmanlı’nın ölüm kalım mücadelesi verdiği<br />
sırada Ermeniler hem cephede hem de cephe gerisinde<br />
düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmedi ve isyanı<br />
hem zihinlere işledi hem de tüm topraklara yaydı.<br />
Bu nedenle tehcir tüm yönleriyle araştırılırken<br />
alınan kararın zorunluluktan ileri geldiği akıldan<br />
çıkarılmamalı ve dönemin şartları iyi analiz edilmeli.<br />
1863 tarihli Ermeni Milleti Nizamnamesi ile millet<br />
olma bilincine kavuşmaya başlayan Ermeniler, 1877-<br />
78 Osmanlı-Rus harbinde ortaya çıkan zayıflıktan<br />
faydalanarak Ermeni meselesini gündeme taşıdılar.<br />
19. yüzyılın ilk yarısında milliyetçilik akımlarından<br />
etkilenen Sırplar ve Yunanlılar, Osmanlıya<br />
karşı ayaklandı ve bu ayaklanmaları Romenler,<br />
Karadağlılar ve Bulgarların ayaklanmaları takip<br />
etti. Bu süreçteki zayıflıktan faydalanmak isteyen<br />
Ermeniler de bağımsız bir devlet kurma hayaliyle<br />
ayaklandılar. Ancak Ermenilerin dezavantajı hiçbir<br />
bölge veya coğrafyada çoğunluk nüfusuna sahip<br />
olmamaları ve uzun süre bulunmamalarıydı. Bu<br />
nedenlerden ötürü Ermeniler isyanlarını terör<br />
eylemleri üzerine inşa etmeye başladılar. 1915’te<br />
yaşanan zorunlu tehcir sonrasında 1965’te Türkiye’ye<br />
karşı gerçekleşen toplu gösteri ve eylemlere kadar<br />
yaklaşık elli yıl süren bir sessizlik yaşandı. 27 Ocak<br />
1973’te ilk olarak Türkiye Los Angeles Başkonsolosu<br />
Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’e<br />
yapılan suikast, Ermeni meselesini Türkiye’nin<br />
gündemine getirdi.<br />
1915 YILI NEDEN BU KADAR ÖNEMLI?<br />
1915 sembolik bir tarih. En önemli özelliği ise Mayıs<br />
1915’te Osmanlı İmparatorluğu’nun bir kanun<br />
çıkarması: Sevk ve İskan. Bu kanunla cephe ve cephe<br />
gerisindeki ikmal yollarında bulunan Ermeni nüfus,<br />
yarattıkları tehdit nedeniyle bulundukları yerlerden<br />
daha az zarar verebilecekleri, daha sakin yörelere<br />
tehcir edildi.<br />
Ermeni sorunu Osmanlı Devleti’nin iç sorunuymuş<br />
gibi gözükse de ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren,<br />
birden fazla devlet bu sorunun içinde yer aldı.<br />
Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşadıkları<br />
dönem boyunca millet sınıflandırılmasında geniş<br />
sosyal ve dini imtiyazlardan faydalandılar. Osmanlı<br />
topraklarında her türlü sosyal, ekonomik, dini, siyasi,<br />
idari ve kültürel özgürlüğe sahip olan Ermeniler,<br />
Osmanlı topraklarının hiçbir yerinde nüfus<br />
çoğunluğuna sahip olmadılar ve onları ayaklanmaya<br />
sevk edecek hiçbir muameleyle karşı karşıya<br />
kalmadılar.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
29
ERMENİ MESELESİ<br />
Osmanlı, diğer cemaatlere uyguladığı gibi Ermenilerin<br />
de Ermeniceyi ve Ermeni adlarını kullanmalarına<br />
izin verdi. Örneğin, Türk matbaası gelmeden 160 yıl<br />
önce Venedik’te matbaacılık eğitimi görmüş Sivaslı<br />
Apkar adındaki bir papazın 1567’de İstanbul’da bir<br />
Ermeni matbaası açmasına izin verildi. 1 Marsilya’da<br />
Fransa Kralı XIV. Louis tarafından kapatılan Ermeni<br />
matbaasına karşılık Osmanlı’da Ermeni basını gelişti. 2<br />
1910 yılına gelindiğinde İstanbul’da Ermenice 5 gazete<br />
ve 7 dergi yayın yapıyordu. 3<br />
1850’lerde Osmanlı’da Ermeni toplumu “millet-i sadıka”<br />
olarak, yani “sadık millet” olarak Osmanlı ile yan yana,<br />
iç içe ve hiçbir çatışmaya neden olmaksızın yaşadı.<br />
OSMANLI’YI GEÇICI TEHCIR KARARI ALMAYA İTEN<br />
SEBEPLER NELERDIR?<br />
Osmanlı’yı tehcire zorlayan sebepleri, 26 Mayıs 1915<br />
tarihinde Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın sadarete<br />
gönderdiği yazıdan ve 1915 Meclis-i Vükala toplantı<br />
tutanaklarından çıkarmamız mümkün: 4<br />
1. Sınır bölgelerine yakın yerlerde yaşayan<br />
Ermeniler, Türk askerinin hareket kabiliyetini<br />
ve sınırlarını korumasını güçleştirmektedir.<br />
2. Türk askerine yapılan yiyecek ve cephane<br />
sevkiyatına Ermeniler engel olmaktadır.<br />
1 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara, 1970, s.51.<br />
2 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1983, s.66.<br />
3 Y.G. Çark, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler (1453-1953), İstanbul, 1953,<br />
s.248.<br />
4 Süleyman Beyoğlu, “Ermenilere Muhaceret Güvenliği”, Tarih ve Düşünce<br />
Dergisi, (Haziran 2001), sayı.6, ss.26-27.<br />
1850’lerde Osmanlı’da Ermeni<br />
toplumu “millet-i sadıka” olarak,<br />
yani “sadık millet” olarak<br />
Osmanlı ile yan yana, iç içe ve<br />
hiçbir çatışmaya neden<br />
olmaksızın yaşadı.<br />
3. Osmanlı Ermenileri, düşmanla işbirliği<br />
yapmaktadır.<br />
4. Bir kısım Ermeni, İtilaf Devletleri’nin safına<br />
katılmıştır.<br />
5. Ülke içinde masum ve sivil Müslüman halka<br />
saldırılarda bulunulmaktadır.<br />
6. Vilayet ve kasabalara saldırılarak halk<br />
katledilmekte ve yağmalama yapılmaktadır.<br />
7. Ermeniler, düşman deniz kuvvetlerine yardım<br />
etmektedirler.<br />
8. Stratejik öneme sahip olan yerler Ermeniler<br />
tarafından düşmana gösterilmektedir.<br />
Tüm bu konular sivil halka zarar verilmesine ve Birinci<br />
Dünya Savaşı sırasında Osmanlı askerinin zor duruma<br />
düşmesine neden oldu. Bu sebeplerden ötürü 27 Mayıs<br />
30 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Genelkurmay Arşivi’nden Birinci Dünya Savaşı fotoğrafları<br />
1915’te Başkumandanlık isteğiyle Tehcir veya Zorunlu<br />
Göç Kanunu çıkarıldı.<br />
Bu uygulama bir devletin kendini koruması ve yasal<br />
savunması olarak değerlendirilmeli. Tehcir kanunu<br />
sadece Ermenilere yönelik çıkarılmış olarak gözükse<br />
de gerekli olan herkese uygulandı. Çıkarılan kanunda<br />
hiçbir ırk ve mezhebin adının geçmemesi, tüm<br />
vatandaşlar için geçerli olduğunu gösteriyordu. Kanun,<br />
1 Haziran 1915 tarihli Takvim-i Vekayi’de yayınlandı. 5<br />
Tehcir kararı değerlendirilirken, dönemin şartları ve<br />
çıkan ayaklanmalar, düşmanla işbirliği ve vatana ihanet<br />
yapıldığı hatırda tutulmalı. Belgelerden de anlaşılacağı<br />
gibi tehcir, cephelerin güvenliğini doğrudan tehdit<br />
edecek yerlerde uygulanmaya başladı. Unutulmamalı<br />
ki alınan tehcir kararı, Osmanlı topraklarında yaşayan<br />
1 milyon 300 bin Ermeni’den sadece 450 bini için<br />
uygulandı. Diğer taraftan Ermeniler yabancı bir ülkeye<br />
değil, yine Osmanlı toprağı olan Suriye, Kuzey Irak<br />
ve Lübnan’a yerleştirildiler. Tehcirin arkasındaki<br />
amaç, Osmanlı ordusunun hareket alanını güvence<br />
altına almak ve Müslümanlar ile Ermeniler arasındaki<br />
5 Takvim-i Vekayi, 19 Mayıs 1331.<br />
çatışmalara son vermekti.<br />
Devlet aleyhine çalışmayanlar, milletvekilleri ve aileleri,<br />
Katolikler, Protestanlar, asker, subay, sağlık personeli,<br />
amele taburlarında çalışanlar, din değiştirenler,<br />
Müslüman ailelerin yanında çalışanlar ve kendisinden<br />
şüphe duyulmayanlar, İstanbul, İzmir, Kütahya gibi<br />
şehirlerde yaşayanlar tehcir edilmedi.<br />
Titizlikle uygulanan tehcir bir yıl sürdü. Hükümet 15<br />
Mart 1916’da tehciri durdurdu. Birinci Dünya Savaşı’nın<br />
bitimiyle tehcir edilen Ermenilerden isteyenlerin<br />
bölgelerine dönmelerine izin verildi. Fakat geri<br />
dönmesine izin verilen Ermenilerin bir kısmı ne yazık ki<br />
Kurtuluş Savaşı sırasında Fransızlarla işbirliği yaptı ve<br />
bu Ermeniler Antep, Maraş ve Adana’da askeri birlikler<br />
oluşturarak Müslümanlara saldırmaya devam etti. 6<br />
Osmanlı hükümetinin olanların hiçbirini önceden<br />
planlamadığı, olayların sorumlusunun bunlara neden<br />
olan unsurlar ve bu unsurları kışkırtan dış güçlerin<br />
varlığının olduğu açıkça ortada. Ayrıca bu olanlardan<br />
tüm Ermeniler sorumlu tutulmadı, devletin ölüm<br />
6 Kemal Çelik, Milli Mücadelede Adana ve Havalisi (1918-1922), Ankara, 1999,<br />
ss.68-72.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
31
ERMENİ MESELESİ<br />
1070 yılından 1870 yılına kadar 800 yıl sorunsuz yaşayan Ermeniler neden Osmanlı<br />
Devleti’nin her yanında ayaklanmalar çıkarmıştır?<br />
• Ermeni anavatan iddiası<br />
• Ermeni nüfus çoğunluğu iddiası<br />
• Fransız devrimiyle yayılan milliyetçilik akımları ve bu yolla bağımsızlığına kavuşan<br />
Sırbistan, Bulgaristan ve Romanya’nın örnek kabul edilmesi, Ermeni kilisesi ve din<br />
adamlarının propagandası<br />
• Amerikan misyoner okullarının kışkırtmaları (Amerikan misyoner okullarının<br />
birçok Ermeni’nin Protestan olmasını sağlayarak, Ermeniler içinde mezhepsel<br />
bölünmeye de neden olduğu bilinmektedir.)<br />
• Osmanlı Devleti’nin dağılmaya yüz tutması ve Ermenilerin bundan faydalanmak<br />
istemesi<br />
kalım savaşı verdiği bir dönemde ayakta kalabilmek<br />
için bölücü ve güvenliği tehdit eden unsurlara karşı<br />
önlem alması zaruriydi. Türkler ve Ermeniler 800<br />
yıl boyunca birlikte yaşadılar. Eğer bir soykırım<br />
yapılmak istenseydi, Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’nın<br />
gerçekleştiği en zayıf zamanını tercih etmezdi.<br />
ERMENI ÇETELERI, ERMENI ISYANLARI BUGÜN NE ANLAM<br />
TAŞIYOR?<br />
Ermenilere göre geçmişte yaşanan isyanların<br />
bugünkü anlamı aslında sözde soykırımın dışa<br />
vurmasıdır. 1915 öncesinde de Ermeniler Batı basınında<br />
Osmanlılar karşısında çektikleri eziyeti, “mezalimi”,<br />
mağduriyetlerini aynen Bulgaristan, Sırbistan ve<br />
Yunanistan örneklerinde olduğu gibi iddia ediyorlardı.<br />
Ermeniler bunu 100 yılı aşkın süredir yapıyorlar. Fakat<br />
Türkiye bu iddialara son 30-35 yılda cevap vermek<br />
zorunda kaldı. Biraz da ASALA cinayetleriyle bu<br />
durumun ciddiyetini ve başını ağrıtabileceğini fark etti.<br />
1970 ve 1980’lerde Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38<br />
kentinde, 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1’i de işgal şeklinde<br />
olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirdi. Bu<br />
saldırılarda Türkiye’nin 42 diplomatı ile 4 yabancı<br />
uyruklu kişi hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66<br />
yabancı uyruklu kişi de yaralandı.<br />
Sözde Ermeni soykırımı nedeniyle Türkiye’yi suçlayan<br />
devletlerin tarih araştırmacıları yıllardır Osmanlı<br />
arşivlerinde araştırma yapıyorlar ve yayınladıkları<br />
çeşitli eserlerde Osmanlı arşivleri temel kaynak kabul<br />
ediliyor. Ancak konu Ermeni meselesi olduğu zaman<br />
yabancı araştırmacıların önem verdiği Osmanlı<br />
kaynakları güvenilir kabul edilmiyor. Sadece 1921-2001<br />
arasında 3 bin araştırmacı arşivleri inceledi. İddia<br />
edildiğinin aksine Osmanlı arşivleri inceleme yapmak<br />
isteyen herkese açıktır.<br />
Ermenistan tüm bu uzlaşmaz tavrına ek olarak<br />
Azerbaycan halkına yönelik, hafızalardan silinmeyecek<br />
Ermenistan’ın sözde soykırım<br />
iddiaları, toprak talepleri ve<br />
Karabağ meselesi ortada. Sözde<br />
soykırım savı, verilerden yoksun<br />
bir şekilde ideolojik bir yaklaşımla<br />
gündemde tutulmaya çalışılıyor.<br />
bir soykırım gerçekleştirdi. 26 Şubat 1992 tarihinde<br />
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ<br />
bölgesindeki Hocalı şehrine giren Ermenistan,<br />
Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etti. Bu<br />
işgal esnasında 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere<br />
toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetti. İçlerinden<br />
8 aile ise bu katliamda tamamen yok olup gitti. O<br />
vahşetten kurtulanlar olayların acısını hâlâ taşıyor.<br />
100 yılı aşkın bir süredir Ermeniler direniş, bölünme,<br />
Büyük Ermenistan Projesi ve intikam gibi bahanelerle<br />
Türkiye ve Azerbaycan’a karşı terör saldırıları,<br />
savaşlar, işgaller, katliamlar, sabotaj ve suikastlar<br />
gerçekleştiriyor.<br />
Ermenistan’ın sözde soykırım iddiaları, toprak talepleri<br />
ve Karabağ meselesi ortada. Sözde soykırım savı,<br />
verilerden yoksun bir şekilde ideolojik bir yaklaşımla<br />
gündemde tutulmaya çalışılıyor. Sorunların diplomatik<br />
yollarla çözülmesi için çaba sarf eden Türkiye, ne yazık<br />
ki Ermenistan ile olan ilişkilerinde yeterli siyasi diyaloğu<br />
sağlayamamakla suçlanıyor. Yaşananların aksine<br />
Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını 16 Aralık 1991’de<br />
tanıdı; Karadeniz’de sınırı olmamasına rağmen, 1992’de<br />
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne Ermenistan’ı<br />
32 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
DÜNYADA ERMENİ TERÖRÜ<br />
VATİKAN<br />
9 Haziran 1977<br />
Türk Büyükelçisi<br />
Taha Carım'a<br />
elçilik rezidansı önünde<br />
saldırı düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Büyükelçi hayatını<br />
kaybetti.<br />
FRANKFURT<br />
27 Ağustos 1979<br />
THY bürolarına<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Bürolar tamamen<br />
yok oldu.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
Kaynak: Günaydın, 10 Haziran 1977<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
SANTA BARBARA<br />
CALİFORNİA<br />
27 Ocak 1973<br />
Türk Başkonsolos<br />
Mehmet Baydar ve<br />
Bahadır Demir'e<br />
saldırı düzenlendi.<br />
MADRİD<br />
2 Haziran 1978<br />
Türk Büyükelçi<br />
Zeki Kuneralp'ın<br />
makam aracına<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Mehmet Baydar ve<br />
Bahadır Demir<br />
hayatını kaybetti.<br />
SONUÇ<br />
Necla Kuneralp<br />
(Büyükelçi'nin eşi),<br />
emekli büyükelçi<br />
Beşir Balcıoğlu ve aracın<br />
şoförü hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
ABD vatandaşı<br />
Ermeni kökenli<br />
Gourgen Migirdiç Yanıkyan<br />
Kaynak: Milliyet, 29 Ocak 1973<br />
NEW YORK<br />
26 Ekim 1973<br />
Türk Enformasyon<br />
Ofisi saldırıya<br />
uğradı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Bombanın zamanında<br />
farkedilmesiyle<br />
felaket önlendi.<br />
SORUMLU<br />
Yanıkyan<br />
Komandoları<br />
PARİS<br />
4 Nisan 1973<br />
Türk Başkonsolosluğu<br />
ve THY ofisi<br />
bombalandı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Her iki hedefte de<br />
ağır hasar<br />
tespit edildi.<br />
PARİS<br />
24 Ekim 1975<br />
Türk Büyükelçi<br />
İsmail Erez ve şoförü<br />
Talip Yener<br />
öldürüdü.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Pusuya Düşürme<br />
SONUÇ<br />
Büyükelçi Erez ve<br />
şoförü hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
PARİS<br />
14 Mayıs 1977<br />
Türk turizm<br />
bürosuna<br />
saldırı düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Ağır Hasar<br />
SORUMLU<br />
Yeni Ermeni<br />
Direniş Grubu<br />
70’Lİ YILLAR<br />
PARİS<br />
18 Kasım 1979<br />
THY, KLM ve<br />
Luftansa bürolarına<br />
saldırı düzenlendi.<br />
SONUÇ<br />
Bürolar tamamen<br />
tahrip oldu ve<br />
2 Fransız polis<br />
yaralandı.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
PARİS<br />
8 Aralık 1979<br />
THY ofisleri,<br />
Türk Çalışma<br />
Ateşeliği, turizm<br />
bürolarına ve Türkiye<br />
OECD daimi<br />
temsilciliğine saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Patlama<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
PARİS<br />
22 Aralık 1979<br />
Turizm ateşesi<br />
Yılmaz Çolpan'a<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Suikast<br />
SONUÇ<br />
Yılmaz Çolpan<br />
hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
ASALA ve JCAG<br />
ZÜRİH<br />
28 Mayıs 1976<br />
Türk Konsolosluğu ve<br />
bir Türk bankasına<br />
(Garanti Bankası)<br />
saldırı düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Her iki binada da<br />
ağır hasar<br />
oldu.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
İSVİÇRE<br />
6 Aralık 1978<br />
Türk<br />
Başkonsolosluğu'na<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Binada ağır hasar<br />
meydana geldi.<br />
SORUMLU<br />
Yeni Ermeni<br />
Direniş Grubu<br />
SORUMLU<br />
Saldırıyı Ermeni<br />
Yargı ve İntikam<br />
örgütü üstlendi.<br />
Kaynak: Hürriyet, 3 Haziran 1978<br />
VİYANA<br />
22 Ekim 1975<br />
Türk Büyükelçi<br />
Danış Tunalıgil'e<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Büyükelçi hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
JCAG ve ASALA<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
25 Ekim 1975<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: Tercüman, 23 Aralık 1979<br />
Kaynak: Cumhuriyet, 30 Mayıs 1976<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
23 Ekim 1975<br />
CALİFORNİA<br />
4 Ekim 1977<br />
Osmanlı araştırmaları<br />
yapan<br />
Prof. Standford Shaw'ın<br />
evine saldırı<br />
düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Kundaklama,<br />
tehdit ve saldırı<br />
SORUMLU<br />
'28 Ermeni Grubu'<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
BEYRUT<br />
7 Şubat 1975<br />
Türk Enformasyon<br />
ve Turizm Ofisi'ne<br />
saldırı<br />
düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Bomba zamanında<br />
tespit edilip etkisiz<br />
hale getirildi.<br />
SORUMLU<br />
Yanıkyan Grubu<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
LÜBNAN<br />
20 Şubat 1975<br />
THY bürolarına<br />
saldırı<br />
düzenlendi.<br />
SORUMLU<br />
Yanıkyan Grubu<br />
ve ASALA<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
BEYRUT<br />
21 Şubat 1975<br />
THY Bürosuna<br />
saldırı<br />
düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
Ofisle birlikte<br />
çevredeki bir lokanta<br />
zarar gördü.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
Kaynak: Cumhuriyet, 22 Şubat 1975<br />
BEYRUT<br />
20 Temmuz 1975<br />
Türkiye'nin Beyrut<br />
basın danışmanının<br />
aracına saldırı.<br />
SONUÇ<br />
Araç havaya<br />
uçuruldu.<br />
Kaynak: Cumhuriyet, 20 Temmuz 1975<br />
BEYRUT<br />
28 Ekim 1975<br />
Türk<br />
Büyükelçiliği'ne<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
BEYRUT<br />
16 Şubat 1976<br />
Elçilik katibi<br />
Oktar Cerit'e<br />
saldırı<br />
düzenlendi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Oktar Cerit<br />
hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
Kaynak: Cumhuriyet, 17 Şubat 1976<br />
BEYRUT<br />
2 Mayıs 1977<br />
Askeri Ateşe<br />
Nahit Karakay<br />
ve İdari Ateşe<br />
İlhan Özbabacan'ın<br />
aracına saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Her iki Ateşe de<br />
yara almadan kurtuldu<br />
ve araçlar<br />
tahrip oldu.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
İSVİÇRE<br />
17 Aralık 1978<br />
THY bürolarına<br />
saldırı.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
CENEVRE<br />
22 Ağustos 1979<br />
Başkonsolos<br />
Niyazi Adalı'ya<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalama<br />
SONUÇ<br />
2 İsviçreli yaralandı<br />
ve araç kullanılamaz<br />
hale geldi.<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
80’Lİ YILLAR<br />
NEW YORK<br />
11 Ağustos 1980<br />
BM Türk<br />
Evi'ne saldırı.<br />
NEW YORK<br />
12 Ekim 1980<br />
BM Türk<br />
Evi'ne saldırı.<br />
LOS ANGELES<br />
3 Şubat 1981<br />
İsviçre<br />
Konsolosluğu'na<br />
saldırı girişimi.<br />
SAN FRANCISCO<br />
3 Haziran 1981<br />
Türk Folklor<br />
ekibine tehdit.<br />
BEVERLY HILLS, LA<br />
20 Kasım 1981<br />
Türk<br />
Konsolosluğu'na<br />
saldırı.<br />
LOS ANGELES<br />
28 Ocak 1982<br />
Konsolos<br />
Kemal Arıkan'a<br />
saldırı.<br />
SOMERVILLE, BOSTON<br />
5 Mayıs 1982<br />
Fahri Konsolos<br />
Orhan Gündüz'e<br />
saldırı.<br />
İSVİÇRE<br />
6 Şubat 1980<br />
Büyükelçi<br />
Doğan Türkmen’e<br />
Bern’de saldırı.<br />
PARİS<br />
4 Mart 1981<br />
Çalışma Ataşesi<br />
Reşat Moralı<br />
ve Din İşleri Ataşesi<br />
Tecelli Arı'ya saldırı.<br />
CENEVRE<br />
9 Haziran 1981<br />
Başkonsolosluk<br />
Sözleşmeli Sekreteri<br />
M. Savaş Yergüz'e<br />
saldırı.<br />
PARİS<br />
15 Temmuz 1983<br />
Orly Havalimanı<br />
THY Bürosuna<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Hasar<br />
SORUMLU<br />
Bir grup<br />
Ermeni<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Yoldan geçen<br />
4 kişi yaralandı.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
Girişimi<br />
SONUÇ<br />
Bomba etkisiz<br />
hale getirildi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Tehdit<br />
SONUÇ<br />
Ekip programını<br />
iptal etti.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Binada ağır hasar<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Suikast<br />
SONUÇ<br />
Arıkan<br />
hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
Hamping<br />
Sasunyan<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
Suikast<br />
SONUÇ<br />
Gündüz hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
Suikast<br />
SONUÇ<br />
Yaralanma<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Reşat Moralı ve<br />
Tecelli Arı<br />
hayatlarını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Yergüz hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
4 Fransız, 2 Türk, 1 ABD,<br />
1 İsveçvatandaşı hayatını<br />
kaybetti ve 60 kişi yaralandı.<br />
SORUMLU<br />
Suriye Ermenisi<br />
Varadjian Garbidjian<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data Kaynak: www.mfa.gov.tr/data Kaynak: Tercuman, 29 Ocak 1982<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
5 Mayıs 1982<br />
Kaynak: Milliyet, 7 Şubat 1980<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
17 Temmuz 1983<br />
ANAHEIM, CALIFORNIA<br />
21 Ocak 1983<br />
Suudi Arabistan<br />
havayolları ofisine<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
LOS ANGELES<br />
29 Mart 1984<br />
LA Olimpiyatlarına<br />
katılacak<br />
Türk atletler<br />
tehdit edildi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Tehdit<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
TORONTO<br />
13 Ocak 1982<br />
Türk<br />
Başkonsolosluk<br />
binasına saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Bombalı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Binada<br />
ağır hasar<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
OTTAWA<br />
8 Nisan 1982<br />
Büyükelçilik<br />
Ticari Ataşesi<br />
Kani Güngör'e<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Ağır yaralanan<br />
Güngör felç oldu.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
OTTAWA<br />
27 Ağustos 1982<br />
Askeri Ataşe<br />
Attila Altıkat'a<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
Suikast<br />
SONUÇ<br />
Attila Altıkat<br />
hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
OTTAWA<br />
12 Mart 1985<br />
3 silahlı kişi<br />
Türk Büyükelçiliği'ne<br />
zorla girdi.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Kanadalı güvenlik<br />
görevlisi ölmüş ve<br />
Büyükelçi Coşkun Kırca<br />
yaralandı.<br />
SORUMLU<br />
ARA<br />
ATİNA<br />
31 Temmuz 1980<br />
İdari Ateşe<br />
Galip Özmen<br />
ve ailesine saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Galip Özmen ve kızı<br />
Neslihan Özmen hayatlarını<br />
kaybetti, Özmen'in<br />
eşi ve oğlu ise yaralı<br />
olarak kurtuldu.<br />
SORUMLU<br />
ASALA<br />
BELGRAD<br />
9 Mart 1983<br />
Büyükelçi<br />
Galip Balkar'a<br />
saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Balkar 11 Martta<br />
hayatını<br />
kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
Kirkor Levonian<br />
ve Raffi Aleksandre<br />
Elbekian<br />
VİYANA<br />
19 Kasım 1984<br />
BM Sosyal Geliştirme<br />
ve İnsani Yardım Merkezi<br />
Yardımcı Direktörü<br />
Enver Ergun’a Saldırı<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Enver Ergun<br />
hayatını kaybetti.<br />
LİZBON<br />
7 Haziran 1982<br />
İdari Ataşe<br />
Erkut Akbay<br />
ve eşine saldırı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Erkut Akbay<br />
ve Nadide Akbay<br />
hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
JCAG<br />
LİZBON<br />
27 Temmuz 1983<br />
Lizbon Büyükelçiliği<br />
basıldı ve içeridekiler<br />
rehin alındı.<br />
SALDIRI ŞEKLİ<br />
Silahlı Saldırı<br />
SONUÇ<br />
Müsteşar<br />
Yurtsev Mıhçıoğlu'nun<br />
eşi Cahide Mıhçıoğlu<br />
hayatını kaybetti.<br />
SORUMLU<br />
Ermeni<br />
Devrimci Ordusu<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: Hürriyet, 9 Nisan 1982<br />
Kaynak: Hürriyet, 28 Ağustos 1982<br />
Kaynak: Cumhuriyet, 13 Mart 1985<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
31 Temmuz 1980<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
Kaynak: The New York Times,<br />
2 Aralık 1984<br />
Kaynak: Tercüman, 8 Haziran 1982<br />
Kaynak: www.mfa.gov.tr/data<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
33
ERMENİ MESELESİ<br />
kurucu üye olarak davet etti.<br />
Türkiye’nin barış ve istikrar çabalarına rağmen<br />
Ermenistan’ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan<br />
yönetimindeki hükümet, 23 Ağustos 1991’de kabul edilen<br />
Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. Maddesi’nde, uluslararası<br />
arenada sözde soykırımın tanınması için çaba sarf<br />
edeceklerini, yine aynı bildirgenin 13. Maddesi’nin 2.<br />
paragrafında ise Türkiye topraklarında yer alan Ağrı<br />
Dağı’nın devlet arması olarak kabul edilmesini ve 1921’de<br />
imzalanan Türkiye-Ermenistan sınırını düzenleyen Kars<br />
Anlaşması’nı, yani sınır anlaşmasını tanımadıklarını<br />
açıkça beyan etti.<br />
Türkiye birçok kez Ermenistan’ın yıkıcı tavırlarına<br />
karşın ilişkilerin normalleşmesi için girişimlerde<br />
bulundu. Ama karşı taraftan beklediği olumlu tavrı<br />
göremedi. Örneğin, Türkiye, 1995’te İstanbul-Erivan<br />
arasında uçak seferlerinin başlamasına, yani hava<br />
koridorunun açılmasına izin verdi. Fakat Türkiye’nin bu<br />
olumlu tavrına karşılık Ermenistan’ın adımları daha da<br />
sertleşti ve Türkiye’nin terörle mücadeleye yoğunlaştığı<br />
bir dönemde mevcut terör örgütüne destek verdi.<br />
BÜYÜK ERMENISTAN KURMA HAYALI İSYANLAR BAŞLATTI<br />
19. yüzyılda ortaya çıkmış hak ve hukuk<br />
düzenlemelerini kapsayan Osmanlı Millet Sistemi<br />
içerisinde her dinden ve her milletten insan hoşgörü<br />
ve huzur içinde Osmanlı topraklarında yaşadı. Bu<br />
nedenle Osmanlı içinde yer alan Rum, Ermeni gibi<br />
gayrimüslimler modern anlamda “azınlık” değil, sosyal<br />
yapının bir parçasıydı.<br />
Birinci Dünya Savaşı esnasında Kafkas cephesinde<br />
savaşan ve zor durumda olan Osmanlı’ya ihanet eden<br />
Ermeniler Ruslarla işbirliği yaparak Van, Erzurum ve<br />
Kars vilayetlerinin Rusların eline geçmesine yardımcı<br />
oldular. Böyle bir ortamda Osmanlı’nın tehcir kararı<br />
alması ve uygulaması oldukça doğaldı. Osmanlı<br />
üzerinde parçalama siyaseti yürüten dönemin güçleri<br />
Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın kışkırtması<br />
ve Büyük Ermenistan kurma hayaliyle hareket eden<br />
Ermenistan; Kars, Van, İzmit, Erzurum, Bitlis ve birçok<br />
Osmanlı vilayetinde isyanlar başlattı. Bu isyanlar<br />
sırasında yüz binlerce Osmanlı vatandaşı katledildi.<br />
Osmanlı Devleti bir tedbir olarak cephe hattında ve<br />
yakınlarındaki Ermenilere mecburi iskân uyguladı.<br />
Ancak zorunlu tehcir kararı uygulamasında yetimler,<br />
kimsesizler, hastalar ve devlete bağlılığı bilinen<br />
Ermeniler tehcir dışında tutuldu.<br />
Tehcir düzenlemeleri sırasında kafile güzergâhları,<br />
toplanma yerlerinin önceden tespiti, naklin büyük<br />
ölçüde trenle yapılması, kafilelerin yemek temini ve<br />
güvenliklerinin sağlanması tarihte yapılan en sistemli<br />
yer değiştirmenin göstergeleridir. Ancak her türlü<br />
tedbire rağmen Rumeli’den Anadolu’ya göç eden<br />
Türklerin de yaşadığı gibi bulaşıcı hastalıklar nedeniyle<br />
yolculuk esnasında ölümler yaşandı.<br />
Eğer söylenildiği gibi Ermenilere karşı herhangi bir<br />
soykırım planlanmış olsaydı, savaşın sona ermesiyle<br />
isteyenlere geri dönüş hakkı, dönenlere yönelik hukuki<br />
Ermenilere karşı herhangi bir<br />
soykırım planlanmış olsaydı,<br />
savaşın sona ermesiyle isteyenlere<br />
geri dönüş hakkı, dönenlere<br />
yönelik hukuki düzenlemeler, din<br />
değiştirenlerin eski dinine<br />
dönebilme hakkı, yetim<br />
çocukların Ermeni komisyonuna<br />
teslim edilmesi, bazı vergilerden<br />
muaf tutulmaları ve mallarının<br />
iadesi söz konusu olmazdı.<br />
düzenlemeler, din değiştirenlerin eski dinine dönebilme<br />
hakkı, yetim çocukların Ermeni komisyonuna teslim<br />
edilmesi, bazı vergilerden muaf tutulmaları ve<br />
mallarının iadesi söz konusu olmazdı. Savaş sırasında<br />
devletin kendi güvenliği için tehciri uygulaması ve savaş<br />
sonunda Ermenilerin geri dönmelerine izin verilmesi<br />
soykırım iddialarının yalan ve iftiradan başka bir şey<br />
olmadığının en açık kanıtıdır. Kaldı ki, tehcir esnasında<br />
Amerikan konsolosları, birçok yabancı gazeteci ve<br />
misyon şefi tehciri izledi ve resimledi. İddia edilenlerin<br />
hiçbirine raporlarda ve resimlerde rastlanmadı.<br />
Ayrıca İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgali sırasında<br />
soykırımla suçlanan ve Malta’da yargılanan Osmanlı<br />
ileri gelenleri hakkındaki suçlamalar, mahkeme<br />
sonucunda yeterli delil olmaması nedeniyle geri alındı.<br />
Sonuç olarak Osmanlı’ya karşı soykırım suçlaması<br />
yapanların şu soruları cevaplamasını istemek yerinde<br />
olur:<br />
• Eğer iddia edildiği gibi 1,5 milyon insan<br />
öldürüldüyse bu insanların toplu mezarları<br />
nerededir?<br />
• Türklere ait birçok toplu mezar ortaya çıktı<br />
ve Van şehrinde yaşananlar da ortada. Peki,<br />
Ermenilere ait olan toplu mezarlar nerede<br />
bulunuyor?<br />
Konu aslında ne katliam ne de soykırım. Gerçekte olan<br />
meselenin çarpıtılmasından başka bir şey değildir. Tek<br />
istenen Türkiye’yi zor durumda bırakmak ve Ermeni<br />
diasporasının güçlenmesini sağlamaya çalışmaktır.<br />
Ermeniler tarafından gündemde tutulmaya çalışılan<br />
Adil Hafıza ya da Tarihsel Hafıza yalnızca karşı tarafa<br />
özel bir şey değildir. Unutulan; Mora’dan Kırım’a,<br />
Balkanlar’dan Kafkaslara kadar Müslüman halkın<br />
yaşadığı zulümdür.<br />
34 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
<strong>HAZAR</strong> COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL ETKİLEŞİMİN İZLERİ<br />
Bin Melodi<br />
Bir Senfoni<br />
.<br />
16 BIN<br />
DOLAR<br />
TOPLAM ÖDÜL<br />
1 EYLÜL <strong>2016</strong><br />
SON BAŞVURU TARİHİ<br />
www.hazarkisafilm.com<br />
ONLINE BAŞVURU
ANALİZ<br />
TANAP PROJESİ<br />
TANAP projesi ile Türkiye hem enerji arz<br />
güvenliğini sağlamaya hem de ülke ekonomisine<br />
katkıda bulunmaya hazırlanıyor.<br />
DR. EMIN AKHUNDZADA<br />
HASEN GENEL SEKRETER YARDIMCISI<br />
Türkiye ve Azerbaycan’ın birlikte gerçekleştirdiği<br />
stratejik öneme sahip<br />
projelerden biri olan Trans Anadolu<br />
Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP)<br />
projesi için Hükümetlerarası Anlaşma 26<br />
Haziran 2012 tarihinde İstanbul’da imzalandı.<br />
1 Boru hattının temel hedefi Türkiye<br />
ve Avrupa’nın enerji arz güvenliğine katkı<br />
sağlamak. İlk etapta 16 milyar metreküp<br />
kapasiteyle çalışmaya başlayacak boru<br />
hattı tam kapasiteye ulaştığında bu miktar<br />
31 milyar metreküpe çıkacak.<br />
TANAP projesinin Türkiye için ekonomik<br />
ve politik faydalarını sıralamadan önce<br />
Türkiye ekonomisine bakıldığında, doğal<br />
gaz talebinde son 10 yılda ciddi sıçrama<br />
yaşandığı görülebilir. Türkiye doğal gaz<br />
talebindeki artışa göre dünyada Çin’den<br />
1 BOTAS, Trans Anatolian Natural Gas Pipeline Project,<br />
http://botas-ahk.gov.tr/en/project/tanap-project.aspx<br />
(06.08.2015).<br />
sonra ikinci sırada bulunuyor. 2 Nitekim<br />
Türkiye’nin doğal gaz tüketimi 2004-2014<br />
arasında yüzde 120 artarak 22,1 milyar metreküpten<br />
48,6 milyar metreküpe yükseldi. 3<br />
Fakat doğal gaz üretiminde azalma sergileyen<br />
Türkiye 2011’de 759 milyon metreküp<br />
üretim gerçekleştirmişken, bu rakam<br />
2014’te 479 milyon metreküpe geriledi. 4<br />
Tüketimin artması ve üretimin düşmesiyle<br />
bağlantılı olarak Türkiye’nin doğal gazda<br />
ithalata olan bağımlılığı 2007-2014 arasında<br />
yüzde 97,5’ten yüzde 99,04’e yükseldi. 5<br />
Görüldüğü gibi Türkiye sürekli artan doğal<br />
gaz talebini karşılamak için ilave kaynaklara<br />
ihtiyaç duyuyor. Bu bağlamda, Türkiye<br />
2018’den itibaren TANAP’tan 6 milyar<br />
metreküp doğal gaz alarak artan doğal gaz<br />
2 Ahu Binici, “Türkiye Enerjide Talep Artışı Patlaması<br />
Yaşıyor”, Alternatif Enerji, 12.05.2013, http://www.alternatifenerji.com/turkiye-enerjide-talep-artisi-patlamasiyasiyor/<br />
(07.08.2015).<br />
3 BP Statistical Review of World Energy 2015, s.23.<br />
4 EPDK, “Doğal gaz Piyasası 2014 yılı Sektör Raporu” s.1.<br />
5 BP Statistical Review of World Energy 2015, s.23.<br />
36<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
ihtiyacını önemli ölçüde karşılayabilecek. Azerbaycan’ın<br />
Abşeron, Ümid, Babek, Alov, Dan Ulduzu, Zafar-Maşal,<br />
Nahçivan gibi diğer doğal gaz sahalarının üretime başlamasıyla<br />
bu rakam daha da artabilecek.<br />
Doğal gaz Türkiye’de en çok kullanılan enerji yakıtı.<br />
Türkiye’nin toplam enerji tüketiminin yüzde 35’i doğal gazdan,<br />
yüzde 29’u kömürden ve yüzde 27’si petrolden oluşuyor. 6<br />
Ülke genelinde doğal gaz ağırlıklı olarak elektrik üretiminde<br />
kullanılıyor. 2014’te doğal gaz tüketiminin yüzde 49’u elektrik<br />
üretiminde, yüzde 26’sı sanayide ve yüzde 19’u konutlarda<br />
kullanıldı. Tüketilen doğal gazın neredeyse tamamı ithal edildiğinden<br />
doğal gazın sürdürülebilir ve ekonomik fiyatlardan<br />
temin edilmesi ülkenin stratejik hedeflerinden biri haline geldi.<br />
Bu bağlamda TANAP projesi Türkiye için önem arz ediyor.<br />
UCUZ DOĞAL GAZ İLE PİYASADA REKABET ARTACAK<br />
Türkiye ihtiyacı olan doğal gazı boru hattı ve LNG şeklinde<br />
ithal ediyor. Rusya, İran ve Azerbaycan’dan boru hattı yoluyla;<br />
Cezayir ve Nijerya’dan ise LNG olarak doğal gaz ithalatı<br />
yapılıyor. Doğal gaz ithalatının yüzde 54,76’sı Rusya’dan,<br />
yüzde 18,13’ü İran’dan ve yüzde 12,33’ü Azerbaycan’dan<br />
6 BP Statistical Review of World Energy 2015, 3.<strong>41</strong>.<br />
yapılıyor. Her ne kadar Rusya ve İran’a aşırı bağımlılık söz<br />
konusu olsa da, her iki ülkeden yüksek fiyattan doğal gaz<br />
ithal ediliyor. En ucuz doğal gazın Azerbaycan’dan alındığı<br />
dikkate alınırsa, Azerbaycan’dan ilave doğal gazın gelmesiyle<br />
Türkiye diğer tedarikçilere karşı pazarlık gücünü artıracaktır.<br />
Ayrıca ucuz doğal gazın piyasaya dahil olmasıyla<br />
piyasada rekabet artacak, bu da ithalat fiyatlarına doğrudan<br />
yansıyacaktır. Hesaplamalara göre TANAP sayesinde<br />
Türkiye ilk olarak 1,5 ilâ 3 milyar dolar arasında tasarruf<br />
edecek. 7 Ayrıca, Türkiye Rusya’ya olan aşırı bağımlılığını<br />
azaltarak özellikle talebin yüksek olduğu kış aylarında arz<br />
sorununu en düşük seviyeye indirebilecek.<br />
Diğer taraftan, 1850 kilometre uzunluğunda olması tasarlanan<br />
TANAP 20 ilden ve 67 ilçeden geçerek Türkiye’nin<br />
doğusu ile batısını birbirine bağlayacak. Böylece boru hattı<br />
geçtiği il ve ilçelerin ekonomik gelişimine de katkı sağlayacak<br />
ve boru hattının inşası boyunca doğrudan ve dolaylı<br />
15.000 kişi istihdam edilecek. 8 Boru hattının yapımında<br />
7 Mubariz Hasanov, “Economic Benefits of the Southern Gas Corridor”, Hazar<br />
Strateji Enstitüsü, Ocak 2015, s.9.<br />
8 Milliyet, TANAP Projesi Türkiye’nin Jeopolitik Konumunu Güçlendirecektir,<br />
29.03.2015, http://blog.milliyet.com.tr/tanap-projesi--trans-anadolu-dogalgaz-boru-hatti--turkiye-nin-jeopolitik-konumu-guclendirecektir/<br />
Blog/?BlogNo=494445 (07.08.2015) .<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
37
TANAP PROJESİ<br />
TÜRKIYE’NIN DOĞAL GAZ ALIM KONTRATLARI<br />
Ülke<br />
Gaz Miktarı<br />
(Milyar<br />
Metreküp)<br />
Bitiş<br />
Tarihi<br />
Cezayir 4,4 2024<br />
Nijerya 1,3 2021<br />
İran 9,6 2026<br />
Rusya-Mavi Akım 16 2025<br />
Rusya-Batı Hattı 4 2021<br />
Azerbaycan (I. Faz) 6,6 2021<br />
Azerbaycan (II. Faz) 6 2033<br />
YILLARA GÖRE TÜRKIYE’NIN<br />
DOĞAL GAZ TÜKETIMI (MILYAR METREKÜP)<br />
35<br />
34<br />
33<br />
32<br />
31<br />
30<br />
2004<br />
2005<br />
2006<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
2012<br />
2013<br />
2014<br />
Kaynak: BOTAŞ, http://www.botas.gov.tr/ Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2015<br />
Türkiye, Güney Gaz Koridoru<br />
Projesi 1000vasıtasıyla<br />
Azerbaycan<br />
gazının yanı sıra, Türkmenistan,<br />
800<br />
Kazakistan, İran, Irak ve Doğu<br />
Akdeniz gazını da Türkiye ve<br />
600<br />
Avrupa’ya taşıyabilecek.<br />
400<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
2012<br />
2013<br />
2014<br />
kullanılacak toplam 1,3 milyon ton çelik borunun yüzde<br />
80’i 6 yerli firma tarafından yapılacak. Bu kapsamda boru<br />
hattının Türkiye’de demir-çelik sektörünün gelişimine<br />
de önemli katkı sağlaması bekleniyor. Ayrıca boru hattı<br />
inşaatının önemli hissesi Tekfen, Yüksel ve Fernas gibi<br />
yerli firmalar tarafından yapılıyor. Boru hattının inşası<br />
süresince taşımacılık, hizmet, demir-çelik gibi birçok sektör<br />
doğrudan ve dolaylı fayda sağlayacağı için TANAP’ın<br />
Türkiye ekonomisine kümülatif katkısının 50 milyar doları<br />
bulacağı öngörülüyor. 9 Böylece projenin, 2029’a kadar<br />
Türkiye’nin GSYİH’sine 37 milyar dolar katkı sağlayacağı<br />
bekleniyor. 10 Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda<br />
sadece enerji sektörüne yapmayı planladığı 120 milyar<br />
dolarlık 11 yatırımın yüzde 10’unu TANAP projesi karşılayabilecek.<br />
Diğer taraftan, Türkiye’nin gaz alım kontratlarının<br />
birçoğu 2020-2026 arasında son bulacak. Bu kapsamda<br />
Azerbaycan’dan alınacak ilave ve ucuz doğal gaz<br />
Türkiye’nin yeni yapacağı kontratlarda pazarlık gücünü<br />
artırmış olacak.<br />
Türkiye’nin en büyük hedeflerinden biri de uzun vadede<br />
9 SOCAR Türkiye Başkan Birinci Yardımcısı Samir Kerimli’nin Sunumu,<br />
“Türkiye’nin Enerji Merkezi Olması Yolunda TANAP Projesinin Rolü”, Hazar<br />
Strateji Enstitüsü, Şubat 2014, s.13.<br />
10 Mubariz Hasanov, “Some Remarks on Economic Benefits of TANAP for Turkey”,<br />
Caspian Report, 2014, s.125.<br />
11 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Enerji Piyasaları Zirvesi”, Basın<br />
Bülteni, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Bakanlik-Haberleri/Enerji-Piyasalari-<br />
Zirvesi (07.08.2015).<br />
enerji merkezine dönüşmek. Enerji merkezi olmanın en<br />
önemli gereksinimlerinden biri de ülkeye yeterli gaz arzının<br />
sağlanması. Bu kapsamda, dünyadaki toplam doğal<br />
gaz rezervlerinin yüzde 75’i doğusunda ve bu kaynakları<br />
en çok tüketen Avrupa Birliği ülkeleri ise batısında bulunan<br />
Türkiye, sahip olduğu jeostratejik konumu sebebiyle<br />
avantajlı. Fakat bu kaynakları doğudan batıya taşımak<br />
için Türkiye’nin boru hattı altyapısına ihtiyacı var. Şu an<br />
Türkiye, 2001’de hizmete sunulan Doğu Anadolu Doğal<br />
Gaz Ana İletim Hattı vasıtasıyla yıllık 6 milyar metreküp<br />
Azerbaycan’dan ve 10 milyar metreküp İran’dan olmak<br />
üzere toplam 16 milyar metreküp doğal gaz taşıyor.<br />
Mevcut hattın kapasitesi ilave yatırımlarla beraber 25<br />
milyar metreküpe kadar çıkarılabilir. Dolayısıyla Türkiye<br />
bu hattan ilave olarak sadece 9 milyar metreküp doğal<br />
gaz taşıyabilir ki, ileriki yıllarda bu miktar kendi ihtiyacını<br />
bile karşılamaya yetmeyecektir. Mevcut durumda<br />
Türkiye’nin bu hedefini gerçekleştirebilecek tek somut<br />
proje Güney Gaz Koridoru olarak görülüyor. Bu bağlamda<br />
Türkiye, Azerbaycan gazının yanı sıra, Türkmenistan,<br />
Kazakistan, İran, Irak ve Doğu Akdeniz gazını da Türkiye<br />
ve Avrupa’ya taşıyabilecek. Böylece Türkiye Güney Gaz<br />
Koridoru projesi vasıtasıyla uzun vadede 100 milyar metreküplük<br />
gaz ticareti yapma fırsatı yakalayacaktır. 12<br />
Ayrıca Türkiye’nin enerji merkezi olma hedefi de göz<br />
önünde bulundurulduğunda, ileride TANAP gibi birçok<br />
12 Hazar World, Güney Gaz Koridoru Avrupa’ya Rekabet Getirecek, Mart<br />
2014, s.11.<br />
38 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
32<br />
2004<br />
2005<br />
2006<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
31<br />
30<br />
2012<br />
2013<br />
2014<br />
www.hazarworld.com<br />
YILLARA GÖRE TÜRKIYE’NIN<br />
DOĞAL GAZ ÜRETIMI (MILYON METREKÜP)<br />
TÜRKIYE’DE SEKTÖRLERE GÖRE<br />
DOĞAL GAZ TÜKETIMI, 2014<br />
1000<br />
800<br />
600<br />
400<br />
Sanayi<br />
Kamu<br />
Kurumları<br />
% 6<br />
% 26<br />
%19<br />
% 49<br />
Elektrik<br />
Üretimi<br />
Konut<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
2012<br />
2013<br />
2014<br />
Kaynak: EPDK<br />
Kaynak: EPDK<br />
uluslararası boru hattı projesine ev sahipliği yapacak ülke,<br />
uluslararası standartlara göre tasarlanan TANAP projesi<br />
vasıtasıyla ciddi tecrübe ve “know-how” elde edecek.<br />
Diğer taraftan, enerji projelerinde katma değer oluşturabilmek<br />
için değer zincirinin her halkasında bulunulması<br />
gerekiyor. TANAP projesi öncesinde Türkiye, Kerkük-<br />
Yumurtalık, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Mavi Akım gibi birçok<br />
boru hattı projesine ev sahipliği yaptı. Ancak bu projelerin<br />
hepsinde Türkiye sadece transit ülke konumu ile yetindi.<br />
Bu projelerden farklı olarak, Güney Gaz Koridoru projesinde<br />
Türkiye değer zincirinin hemen hemen her halkasında<br />
bulunuyor. Bilindiği gibi TPAO, Güney Gaz Koridoru’nun<br />
üretim ayağı olan Şah Deniz doğal gaz sahasında yüzde<br />
19’luk hisseyle BP’den sonra en çok hisseye sahip olan ikinci<br />
hissedar konumunda. Ayrıca, Güney Gaz Koridoru’nun<br />
taşıma ayağının ilk halkasını oluşturan Güney Kafkasya<br />
Boru Hattı’nda TPAO yüzde 19’luk hisseye sahip. Güney<br />
Gaz Koridoru’nun en önemli halkasını oluşturan TANAP<br />
projesinde ise BOTAŞ yüzde 30’luk paya sahip. Bu durum,<br />
Türkiye’nin hem bizzat doğal gaz üreteceği hem de ürettiği<br />
doğal gazı kendi boru hatları vasıtasıyla taşıyabileceği<br />
anlamına geliyor. Böylelikle ülke doğal gaz üretimi ve taşımacılığından<br />
ekonomik katkı sağlayabilecek. Bu kapsamda<br />
Türkiye sadece Şah Deniz sahasından 2044’e kadar 28 milyar<br />
dolarlık gelir elde edebilecek. 13 Bütün bunlara ek olarak,<br />
Türkiye’nin 2045’e kadar boru hattı işletmesinden 17 milyar<br />
dolarlık gelir sağlaması bekleniyor. 14<br />
Sonuç olarak, Türkiye Azerbaycan’la beraber stratejik<br />
önemi haiz projelerden biri olan TANAP projesini başarılı<br />
bir şekilde yürütüyor. TANAP projesi Türkiye’ye ekonomik<br />
olduğu kadar politik faydalar da sağlıyor. TANAP<br />
vasıtasıyla Türkiye hem enerji arz güvenliğine hem de ülke<br />
ekonomisine önemli katkı sağlayacak. Ayrıca, Türkiye AB<br />
ülkelerinin arz güvenliğine katkı sağlayarak AB nezdinde<br />
önemli konuma yükselecek.<br />
TÜRKIYE’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI<br />
%<br />
35<br />
Doğal gaz<br />
DOĞAL GAZ TÜKETIMININ DAĞILIMI (2014)<br />
%<br />
49<br />
Elektrik<br />
üretimi<br />
%<br />
29<br />
Kömür<br />
%<br />
26<br />
Sanayi<br />
kullanımı<br />
%<br />
27<br />
Petrol<br />
%<br />
19<br />
Konut<br />
kullanımı<br />
TÜRKIYE’NIN DOĞAL GAZ ITHALATI<br />
13 T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayide Enerji Verimliliği ve<br />
Yönetimi Toplantısı Gerçekleştirildi, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Bakanlik-<br />
Haberleri/Sanayide-Enerji-Verimliligi-ve-Yonetimi-Toplantisi-Gerceklestirildi<br />
(07.08.2015).<br />
14 Hasanov, Some Remarks on Economic Benefits of TANAP for Turkey, Caspian<br />
Report, Spring 2014, s.125.<br />
%<br />
54,76<br />
Rusya’dan<br />
%<br />
18,13<br />
İran’dan<br />
%<br />
12,33<br />
Azerbaycan’dan<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
39
İNFOGRAFİK<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
VE BİLGİ PAYLAŞIMI<br />
Siber bilgi paylaşımı, siber güvenliği artıran önemli bir faktör. Siber bilgi<br />
paylaşımı ülkelerin kritik altyapılarının ya da kurumların korunmasını<br />
güçlendirirken siber tehditlere karşı da farkındalık oluşturuyor. Bu bilgilere<br />
ulaşmanın ise farklı yöntemleri var. Kimi kurumlar dış kaynaklardan elde<br />
ederken kimisi de kurum içi bilgilerden faydalanıyor.<br />
SİBER TEHDİT PAYLAŞIMI KURUMLAR<br />
İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?<br />
Ponemon Enstitüsü tarafından 2014 yılında, 701 bilgi teknolojisi<br />
çalışanıyla yapılan ankette, kurumların siber tehdit bilgilerini<br />
paylaşmasının altında yatan nedenler araştırıldı. Anket<br />
sonuçlarına göre çalışanların verdikleri yanıtlar:<br />
%61<br />
Siber bilgi paylaşımı<br />
karşılaştığımız bir siber<br />
saldırıyı engelleyebilirdi<br />
%71<br />
Siber bilgi paylaşımı<br />
kurumumun güvenlik<br />
politikalarını güçlendiriyor<br />
%64<br />
Siber bilgi paylaşımı ülkenin<br />
kritik altyapı güvenliği<br />
politikalarını güçlendiriyor<br />
%54<br />
Siber bilgi paylaşımı siber<br />
tehditlere ilişkin farkındalık<br />
yaratıyor<br />
40 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
HEDEF ODAKLI SİBER SALDIRILAR (2014)<br />
Symantec’n yayınladığı 2015 İnternet Güvenliği Raporu’na göre madencilik endüstrisi yüzde 43’lük payı ile 2014’te siber saldırılara en<br />
çok hedef olan endüstri oldu. Raporun ele aldığı madencilik endüstrisi, enerji kaynaklarının, metallerin, minerallerin çıkarılması ile<br />
ilgilenen iş kolunu kapsıyor.<br />
%43<br />
%33<br />
%34<br />
%29<br />
Madencilik<br />
Üretim<br />
Toptan<br />
Satış<br />
Ulaştırma,<br />
Telekomünikasyon,<br />
Elektrik ve Doğal Gaz<br />
KURUMLAR SİBER TEHDİTLE İLGİLİ BİLGİLERE NASIL ERİŞİYOR?<br />
Ponemon Enstitüsü’nün 2015’te 693 bilgi güvenliği çalışanı ile yaptığı araştırma,<br />
kurumların siber tehditlere ilişkin bilgilere nasıl eriştiklerini ortaya koydu.<br />
Sonuçlara göre çalışanlar:<br />
%71<br />
Siber tehditlere ilişkin<br />
bilgilere kurum içinden<br />
aldıkları veriler ve analizler<br />
vasıtasıyla ulaşıyor<br />
%56<br />
Siber tehditlere ilişkin<br />
verileri dış kaynaklardan<br />
elde ediyor<br />
%49<br />
Siber tehdit bilgilerine<br />
erişmek için ücret ödüyor<br />
Kaynaklar<br />
1. Ponemon Institute, ‘Exchanging Cyber Threat Intelligence: There Has to Be a Better Way’, Nisan 2014.<br />
2. Ponemon Institute, The Importance of Cyber Threat Intelligence to a Strong Security Posture, Mart 2015.<br />
3. Symantec, ISTR 20, Internet Security Threat Report, Nisan 2015.<br />
%29<br />
Siber tehditlere ilişkin<br />
bilgileri kendileriyle aynı<br />
sektörde çalışan<br />
şirketlerden elde ediyor<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
<strong>41</strong>
ANALİZ<br />
GÜRCİSTAN<br />
BATI VE DOĞU ARASINDA<br />
GÜRCİSTAN<br />
SİYASETİ<br />
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla<br />
birlikte bağımsızlığını kazanan<br />
Gürcistan aynı zamanda batı ve<br />
doğu arasında gelgit yaşamaya<br />
devam ediyor, kendi kimliğini<br />
arıyor ve kendine Kafkaslarda<br />
bir rol biçmeye çalışıyor.<br />
DR. RÜÇHAN KAYA<br />
HASEN STRATEJI VE POLITIKA<br />
KOORDINATÖRÜ<br />
42 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Hem enerji hem de diğer ticaret ürünleri için<br />
transit bir ülke olmak üzere çaba gösteren<br />
Gürcistan, özellikle 2000’li yılların başında Mihail<br />
Saakaşvili’nin göreve gelmesiyle birlikte bu yönde<br />
daha somut kazanımlar elde etmeye başladı. Böyle bir<br />
kimlik inşa edebilmek için bölgesindeki bütün ülkelerle<br />
işbirliği yapmak zorunda olan Gürcistan, son 15 senedir<br />
çok yönlü ve kademeli işbirliği siyaseti gütmeye ve<br />
Sovyet mirasıyla ülkenin egemenliğini karıştırmamaya<br />
çalışsa da zaman zaman bu mirasın negatif etkileriyle<br />
mücadele etmek zorunda kalıyor.<br />
Bu noktada ülke; Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı,<br />
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Güney<br />
Gaz Koridoru gibi devasa projelerde transit ülke olarak<br />
rol alırken Çin’i Avrupa’ya Hazar Transit Koridoru üzerinden<br />
bir kez daha bağlayacak olan Bakü-Tiflis-Kars<br />
Demiryolu Hattı’nın da önemli halkalarından biri. Bu<br />
projelerin getirdiği prestijle birlikte Gürcistan altyapı<br />
yatırımlarını hızlandırırken aynı zamanda yasal mevzuat<br />
üzerinde de çalışmalarını devam ettiriyor.<br />
Gürcistan bir yandan 400 kilometrelik yeni bir otoyol inşaatını<br />
sürdürürken bir yandan tren yollarını modernize<br />
ediyor ve Bakü-Tiflis-Kars hattının Türkiye sınırında çok<br />
modlu bir terminal yapma çalışmalarına da devam ediyor.<br />
Bütün bu altyapı çalışmalarına ek olarak transport<br />
lojistik merkezleri kurmak isteyen Tiflis yönetimi <strong>2016</strong><br />
sonuna kadar ülke içerisindeki fizibilite çalışmalarını<br />
tamamlamak istiyor.<br />
Gürcistan’ın her alanda transit ülke olma çabalarına en<br />
büyük darbeyi 2008 yılındaki Rusya savaşı vurdu. Ülke<br />
sınırları dâhilinde Sovyetlerden miras kalan etnik bölünmüşlük<br />
konuları çözülemezken, Abhazya ve Güney<br />
Osetya meseleleri Gürcistan için artık dondurulmuş birer<br />
çatışmadan ibaret. Günümüzde ülkenin topraklarının<br />
yüzde 25’i işgal altında ve sadece Tiflis’in 25 kilometre<br />
kuzeyinde Rus askerlerini görmek mümkün. Bütün bunlara<br />
rağmen Gürcistan; enerji ve ulaştırma altyapılarına<br />
yaptığı yatırımlar, komşularıyla olan ticari ilişkilerini<br />
geliştirmeye dair çalışmalar ve özellikle Çin’in İpek Yolu<br />
projesi bünyesindeki aktiviteleriyle bölgede bir ticaret<br />
merkezi olma yönünde gayret göstermeye devam ediyor.<br />
GÜRCISTAN’IN ÇOK YÖNLÜ SIYASET VE EKONOMI ANLAYIŞI<br />
NATO’yla ilişkilerini geliştirmek için gayret gösteren<br />
Gürcistan aynı zamanda Rusya’yla ilişkilerinde normalleşmeye<br />
gitmeye çalışıyor. Her ne kadar iki ülke arasında<br />
işgal altındaki Güney Osetya ve Abhazya topraklarıyla<br />
alakalı pazarlıklar yürütülmüyor olsa da enerji, turizm,<br />
ulaştırma ve ikili ticaret alanlarında işbirliği girişimleri<br />
olduğunu söylemek mümkün.<br />
Ülke kış aylarında zirve yapan doğal gaz talebini karşılamakta<br />
sıkıntı çekiyor ve yeraltı gaz depolama tesisleri<br />
mevcut olmadığı için sabit bir şekilde gaz sağlayıcısı<br />
ülkelerden gaz almaya devam edebilmek istiyor. Bu noktada<br />
altyapıdaki eksiklikler ve mevcut gaz anlaşmalarının<br />
kış aylarındaki talebi karşılayamamasından dolayı<br />
Azerbaycan’la Gürcistan arasında yakın zamanda yeni<br />
bir doğal gaz alım anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla<br />
Gürcistan, Bakü-Tiflis-Ceyhan<br />
Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-<br />
Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve<br />
TANAP projesi gibi devasa<br />
projelerde transit ülke olarak rol<br />
alırken Çin’i Avrupa’ya Hazar<br />
Transit Koridoru üzerinden bir kez<br />
daha bağlayacak olan Bakü-Tiflis-<br />
Kars Demiryolu Hattı’nın da önemli<br />
halkalarından biri.<br />
birlikte yıllık 500 milyon metreküp ekstra gaz alacak<br />
olan Gürcistan, aynı zamanda “al ya da öde” koşullarında<br />
kış aylarındaki tavan miktarı daha yukarı çekme<br />
konusunda da Azerbaycan’la anlaşmaya vardı. Böylece<br />
Azerbaycan geçmişte Gürcistan’ın gaz ihtiyacı yükseldiğinde<br />
devreye girip ülkenin ihtiyaçlarına cevap verdiği<br />
gibi <strong>2016</strong> yılı itibariyle de yeniden bu yönde adımlar<br />
atmış oldu.<br />
Ancak tam da bu anlaşma imzalanmadan önce<br />
Gürcistan Enerji Bakanı Kakha Kaladze’nin İran ve<br />
Rusya’yla doğal gaz alımı üzerine görüşmeler yapması<br />
akıllara ülkenin gaz sağlayıcıları arasında ekstra<br />
çeşitliliğe gidip gitmeyeceğine dair soru işaretlerini<br />
getirdi. Nihayetinde iki ülke arasında anlaşma sağlanmış<br />
olsa da Gürcistan ve Rusya arasındaki pazarlıklar<br />
hâlâ devam ediyor. Bu pazarlıkların ilki Gürcistan’ın<br />
Gazprom’dan gaz ithal etmesi üzerine devam ederken<br />
ikincisi ise Gürcistan’ın Rusya’dan aldığı yıllık yaklaşık<br />
250 milyon metreküpe tekabül eden transit gaz üzerine<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
43
GÜRCİSTAN<br />
yapılıyor. Rusya her yıl Ermenistan’a yaklaşık 2,5 milyar<br />
metreküp doğal gaz tedarik ederken bu miktarın yüzde<br />
10’luk bir kısmını Gürcistan’a transit ücret olarak veriyor.<br />
Ancak son yıllarda Gazprom - dünyada da gitgide<br />
daha geçerli olan - geçen gaz miktarına ve mesafeye dayanan<br />
parasal ücretlendirme modeline geçmek istiyor.<br />
Gürcü tarafı bu teklife uzun süre direnmiş olsa da gelen<br />
bilgilere göre iki taraf arasında prensipte parasal transit<br />
ücret sistemine geçişe dair anlaşma yapılmış gibi görünüyor.<br />
Bu şekilde oluşturulacak bir transit geçiş ücretlendirme<br />
sisteminin Gürcistan için en olumsuz noktası ise elde<br />
edilen parayla satın alacağı gazın miktarının yüzde 50 ilâ<br />
yüzde 70 civarında azalacak olması. Yani Gazprom’un<br />
teklif ettiği ücretlendirme düzeni hayata geçtiği takdirde<br />
var olan gaz ticareti üzerinden Gürcistan’ın alabileceği<br />
transit ücret karşılığı gaz miktarı 250 milyon metreküpten<br />
tahminen 70-125 milyon metreküp civarına düşecek.<br />
Rusya’yla pazarlıklar bu minvalde devam ederken İran<br />
gazı satın alınmak istendiği takdirde ise altyapı eksikliği<br />
ve Ermenistan’ın uygulayacağı transit geçiş ücreti<br />
dolayısıyla İran gazı Gürcü piyasasındaki en pahalı gaz<br />
olacaktı. Ülke su aşamada en ucuz gazı Azerbaycan’dan<br />
alıyor; fiyat ortalaması hesaplandığında Azerbaycan’ın<br />
kendi iç piyasasına sattığı gazdan bile daha ucuz bir<br />
gazı Gürcistan tüketiyor. Altyapı eksikliği ve transit<br />
ücretlerin söz konusu olduğu bir noktada İran üzerinden<br />
daha ucuz bir alternatif türetilmesi çok da mümkün<br />
gözükmüyor.<br />
Özellikle kış aylarında ekstra gaza ihtiyaç duyan<br />
Gürcistan’ın İran ve Rusya’yla yaptığı potansiyel gaz alımı<br />
görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Sonunda Azerbaycan ve<br />
Gürcistan arasında yeni bir gaz alım anlaşması yapıldı.<br />
GÜRCISTAN-RUSYA İLIŞKILERINDE<br />
TICARET VE ASKERI MÜCADELE<br />
Gürcistan ve Rusya arasında ticaret, enerji ve turizm<br />
alanlarında normalleşme diplomasisi güdülmeye çalışılırken,<br />
bütün bu girişimlere rağmen Rusya işgal<br />
altındaki Güney Osetya ve Abhazya’da askeri varlığını<br />
sürdürüyor. Rusya mevcut durumda askerlerini uzun<br />
vadeli planlar dâhilinde rotasyona tabi tutuyor ve T-90<br />
tankları gibi en son model askeri teçhizatını bu bölgede<br />
konuşlandırmaktan çekinmiyor. Gürcü kaynaklar bölgedeki<br />
Rus askeri varlığının da profesyonel birliklerden<br />
oluştuğunu ve deneyimsiz - zorunlu askerlikten gelen<br />
- askerlerin işgal bölgelerinde bulunmadığını bildiriyor.<br />
Bunların da ötesinde işgal altındaki toprakların<br />
Gürcistan tarafındaki kısımlarında sınır karakolları ve<br />
çitleme çalışmaları devam ediyor. Yani Rusya Abhazya<br />
ve Güney Osetya’ya dair uzun vadeli planlarda bulunduğunu<br />
bütün bu hareketleriyle gösteriyor.<br />
Her ne kadar iki ülke arasında normalleşme görüşmeleri<br />
devam etse de Rusya’nın işgal altındaki Güney<br />
Osetya ve Abhazya’ya dair desteği azalmıyor; aksine<br />
artmaya devam ediyor. Rusya’nın bölgedeki bu etkinliği<br />
sonucunda Gürcü kaynaklara göre yılda 15-20 Gürcü<br />
vatandaşı, sınırın diğer tarafındaki Abhaz ve Osetler<br />
44 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Abhazya<br />
RUSYA<br />
Abhazya ve<br />
Güney Osetya İşgali<br />
Kara Deniz<br />
GÜRCİSTAN<br />
Güney Osetya<br />
Tiflis<br />
TÜRKİYE<br />
ERMENİSTAN<br />
AZERBAYCAN<br />
Gürcistan ve Rusya arasında<br />
ticaret, enerji ve turizm<br />
alanlarında normalleşme<br />
diplomasisi güdülmeye<br />
çalışılırken, bütün bu<br />
girişimlere rağmen Rusya<br />
işgal altındaki Güney Osetya<br />
ve Abhazya’da askeri<br />
varlığını sürdürüyor.<br />
250<br />
milyon m 3 /yıl<br />
Gürcistan’ın<br />
Rusya’dan aldığı<br />
gaz miktarı<br />
500<br />
milyon m 3<br />
Yeni anlaşmayla<br />
Azerbaycan’dan alacağı<br />
fazla gaz miktarı<br />
1,5<br />
milyar $<br />
Türkiye ile<br />
ticaret hacmi<br />
tarafından fidye karşılığında kaçırılıyor ve bu bölgede<br />
sorunlara yol açıyor. Gürcistan işgal altında olmayan<br />
ama çatışma bölgelerine yakın olan alanları da kontrol<br />
etmekte sıkıntı çekiyor.<br />
Bu sıkıntıya bir başka örnek de Bakü-Supsa Petrol<br />
Boru Hattı’nın bir kısmının daha önce Rusya’nın kontrolüne<br />
geçmiş olması. Sonrasında Rusya bu alandan<br />
çekilmiş ve kontrolü yeniden Gürcülere bırakmış olsa<br />
da, Gürcistan’daki uzmanlar bu alanı Rusya’nın istediği<br />
takdirde yeniden kontrol altına alabileceği yönünde<br />
görüş bildiriyorlar.<br />
İşte aslında tam da bu noktada, Gürcistan’ın bölgedeki<br />
müttefikleriyle olan ilişkilerini sarsmaması, aksine bunları<br />
daha da güçlendirme yönünde çalışmalara devam<br />
etmesi gerekiyor. Zira bölgedeki askeri çatışma ortamı<br />
artık pek ortada olmasa da gerginlik devam ediyor ve<br />
Rusya’nın bölgedeki etkinliğini Gürcistan’ın tek başına<br />
sınırlayabilmesinin mümkün olmadığı net bir şekilde<br />
görülüyor.<br />
PEKI, TÜRKIYE’NIN STRATEJISI NE OLMALI?<br />
Türkiye açısından konuya baktığımızda, Kafkasya politikaları<br />
her ne kadar gündemde çok yer almasa da uzun<br />
vadede Türkiye için dış politikasında öncelik alacak<br />
konulardan biri olacak. Gürcistan’ın Türkiye’nin doğuya<br />
açılan kapısı olması, Azerbaycan’la yapılan önemli enerji<br />
ve ulaştırma anlaşmalarının da ortasında bulunmasından<br />
dolayı Gürcistan Türkiye için önem arz ediyor.<br />
Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı Eduard<br />
Şevardnadze’nin ifadesiyle “Türkiye, Gürcistan’a<br />
Rusya’sız da ayakta kalabileceğini öğretmiştir.”<br />
Geçmişte Türkiye Gürcistan’ın Acara bölgesini turizme<br />
açan yatırımlarına destek oldu, Türk Hava Yolları uçuşlarıyla<br />
ülkeyi dünyaya - Moskova aktarmalı uçuşlara<br />
alternatif olarak - bağladı ve yine 2015 yılı itibariyle<br />
yüzde 15’lik ticaret hacmiyle ülkenin dış ticarette en<br />
büyük ortağı konumunda. 2015 yılı itibariyle iki ülke<br />
arasında 1,5 milyar dolarlık ticaret hacmi ve Türkiye’nin<br />
1,14 milyar dolarlık ticaret fazlası bulunuyor.<br />
Türkiye’nin Çin ve Orta Asya’ya açılan ticaret yolları<br />
da şu aşamada İran ve Gürcistan üzerinden geçiyor.<br />
İşte tam da bu noktada dış politika, bölgesel ticaret ve<br />
ulaştırma konularında Türkiye’nin bütüncül bir siyaset<br />
ve yaklaşım ortaya koyması ve kârını maksimize<br />
etmesi gerekiyor. Bununla birlikte geçmişte Gürcistan<br />
ve NATO arasındaki işbirliğinde Türkiye aktif rol aldı<br />
ve bu konumunu sürdürmeye devam etmeli; zira NATO<br />
entegrasyon sürecinde Türkiye’nin eğitimci rolü sayesinde<br />
Gürcistan bu ilerlemeyi kaydetti. Aksi takdirde,<br />
Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya ve Çin’e açılma<br />
planları yapan Türkiye ekstra zorluklarla karşı karşıya<br />
kalabilir.<br />
Bu noktada takip edilmesi gereken bir başka süreç<br />
ise NATO’nun 8-9 Temmuz tarihlerinde Varşova’da<br />
yapacağı zirve olacak. Bu zirvede Gürcistan’ın NATO<br />
üyeliği de yeniden tartışmaya açılacak ve batı ülkelerinin<br />
Gürcistan’a vereceği mesaj bölgede aktif olan birçok<br />
ülke tarafından yakından takip edilecek.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
45
YAKIN PLAN<br />
GAZPROM<br />
GAZPROM’UN GAZ KISINTISI SONRASINDA<br />
ARZ GÜVENLİĞİNİ<br />
YENİDEN DÜŞÜNMEK<br />
EMİN EMRAH DANIŞ<br />
HASEN ENERJİ MERKEZİ<br />
Rusya ile Türkiye arasında siyasi<br />
nedenlerle ipler gerildiğinde<br />
ilk başlarda Rusya’nın doğal<br />
gazda kesintiye gitmeyeceği<br />
öngörülüyordu. Ancak<br />
Gazprom’un özel sektör<br />
ithalatçısı müşterilerine verdiği<br />
doğal gaz miktarını yüzde 10<br />
düşürmesi fikirleri değiştirdi.<br />
46<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Türkiye doğal gaz depolama ve<br />
LNG terminallerinin sayısının<br />
sınırlı olması nedeniyle pik<br />
tüketimin yüksek olduğu ve<br />
teknik nedenlere bağlı kesinti<br />
durumlarında arz güvenliğinin<br />
sağlanmasını karşılayacak<br />
kapasiteye henüz sahip değil.<br />
ithalatının da yüzde 56’ya<br />
yakınını Rusya’dan yapan<br />
bir ülke için doğal gaz<br />
arzındaki düşüş özellikle<br />
pik tüketimin olduğu kış<br />
aylarında çok ciddi bir<br />
sorun anlamına geliyor.<br />
Türkiye genelinde son 2<br />
haftada hava sıcaklıklarının<br />
mevsim normallerinin<br />
oldukça üzerinde seyretmesine<br />
bağlı olarak elektrik<br />
ve doğal gaz talebinin düşmesi Gazprom’un gönderdiği<br />
miktarı düşürmesine rağmen arz-talep dengesi üzerinde<br />
bir sıkıntı yaratmadı.<br />
Bunun tersini, yani tüketimin yüksek olduğu bir zamanda<br />
ya da Rusya ile Türkiye arasındaki siyasi ve askeri gerilimden<br />
bağımsız (!) olarak Rusya’dan Batı Hattı ya da Mavi<br />
Akım’dan gelen gazın “teknik” bir nedenle kesildiği varsayımından<br />
hareket ettiğimizde ise Türkiye’nin günlük gaz<br />
girişinin yüzde 25’e yakınını kaybedeceği görülüyor.<br />
25<br />
Şubat günü Rus doğal gaz şirketi<br />
Gazprom’un Türkiye’deki özel sektör ithalatçısı<br />
müşterilerine verdiği doğal gaz miktarını<br />
yüzde 10 düşürdüğü haberi Türkiye doğal<br />
gaz ve elektrik piyasasında büyük bir tedirginlik yaşanmasına<br />
ve Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nda (VİOP)<br />
fiyatların yüzde 10’a yakın artmasına neden oldu. Bu durum<br />
Rusya’nın güvenilir tedarikçi pozisyonunu derinden<br />
sarstı. Öte yandan Türkiye’nin Rus gazına bağımlılığını<br />
düşürmesi gerektiğini de bir defa daha gösterdi. Bunun<br />
için Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yenilenebilir<br />
enerji ve başka kaynak ülke alternatiflerini ciddi şekilde<br />
değerlendirmesi gerekiyor.<br />
Normal koşullarda Türkiye gibi doğal gaz ithalatının<br />
yüzde 98’inden fazlasını ithalatla karşılayan ve toplam<br />
ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASINI KARŞILAYACAK<br />
KAPASİTEYE HENÜZ YOK<br />
Türkiye’nin boru hattı, LNG, depo ve yerli üretimle<br />
birlikte sisteme verebileceği maksimum toplam doğal<br />
gaz miktarı 201,3 milyon metreküp/gün. Talep tarafına<br />
baktığımızda ise <strong>2016</strong> yılı itibariyle Türkiye’nin pik doğal<br />
gaz tüketiminin 235 milyon metreküp/gün olduğu görüyoruz.<br />
Tüketimin pik yaptığı geçtiğimiz Ocak ayında arz<br />
miktarının maksimum değerlerde olduğu varsayımından<br />
hareket ettiğimizde bile yüzde 14,5’lik bir gaz arzı açığı<br />
olduğunu görüyoruz.<br />
Türkiye doğal gaz depolama ve LNG terminallerinin sayısının<br />
sınırlı olması nedeniyle pik tüketimin yüksek olduğu<br />
ve teknik nedenlere bağlı kesinti durumlarında arz güvenliğinin<br />
sağlanmasını karşılayacak kapasiteye henüz sahip<br />
değil. Tüketimin arzın üzerine çıktığı kış aylarında BOTAŞ<br />
arz-talep dengesini 2 şekilde sağlamaya çalışıyor. İlk aşamada<br />
sistem güvenliği için doğal gazdan elektrik üreten<br />
santrallerine verdiği gaz miktarını düşürerek arz-talep<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
47
GAZPROM<br />
50<br />
BATI HATTI, MALKOÇLAR GİRİŞ NOKTASINDAN ÇEKİLEN<br />
GÜNLÜK DOĞAL GAZ MİKTARI<br />
45<br />
40<br />
35<br />
30<br />
25<br />
20<br />
Milyon m 3 /gün<br />
15<br />
10<br />
5<br />
0<br />
1 Şub<br />
2 Şub<br />
3 Şub<br />
4 Şub<br />
5 Şub<br />
6 Şub<br />
7 Şub<br />
8 Şub<br />
9 Şub<br />
10 Şub<br />
11 Şub<br />
12 Şub<br />
13 Şub<br />
14 Şub<br />
15 Şub<br />
16 Şub<br />
17 Şub<br />
18 Şub<br />
19 Şub<br />
20 Şub<br />
21 Şub<br />
22 Şub<br />
23 Şub<br />
24 Şub<br />
25 Şub<br />
26 Şub<br />
27 Şub<br />
28 Şub<br />
2014<br />
2015<br />
<strong>2016</strong><br />
dengesini sağlamaya çalışıyor. Sonrasında da hava sıcaklık<br />
tahminlerine göre gaz tüketimi artmaya başlamadan önce<br />
borulara yüksek gaz basarak sistem basıncını yükseltiyor<br />
ve maksimum arz miktarının üzerindeki tüketimi buradan<br />
karşılayarak sistem dengesi sağlamaya çalışıyor.<br />
Kısıntı uygulaması elektrik fiyatlarını yükseltmesi ile<br />
elektrik arz-talep dengesi üzerinde etkileri, borulardaki<br />
gazın kullanılması ise borulardan tüketime verilebilecek<br />
ilave gaz miktarı sınırlı olduğu için soruna kalıcı ve sağlıklı<br />
bir çözüm getiremiyor.<br />
Uzun yıllardır üzerinde sıkça konuşulan, enerji sektörünün<br />
ve ulusal güvenlik için hayati öneme sahip<br />
Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlama konusunda yaşadığı<br />
sıkıntılar, geçtiğimiz Kasım ayında düşürülen Rus uçağı<br />
nedeniyle Rusya ile gerilen ilişkilerin iki ülke ilişkilerinin<br />
en önemli başlıklarından birisi olan enerji ilişkilerine yansımasına<br />
ilişkin endişeleri had safhaya çıkardı.<br />
Rusya’nın geçtiğimiz yıllarda Ukrayna’ya karşı doğal gazı<br />
politik bir araç olarak kullanması ülkenin Avrupa’daki<br />
güvenilir tedarikçi pozisyonunu derinden sarstı ve Rus<br />
gazına bağımlılığın azaltılması için yenilenebilir enerji ve<br />
başka kaynak ülke alternatiflerinin önünü açtı.<br />
DÜŞEN İÇ TÜKETİM BATI HATTI’NDAKİ İTHALATI DÜŞÜRDÜ<br />
Gazprom’dan doğal gaz ithal eden Türk şirketlerine yönelik<br />
olarak 1 Ocak 2015 tarihinde uygulamaya koyduğu yüzde<br />
10,25’lik doğal gaz fiyat indirimini bu yılın Ocak ayında<br />
tek taraflı olarak iptal etmesi sonrası Türk şirketlerinin<br />
Rusya’nın geçtiğimiz yıllarda<br />
Ukrayna’ya karşı doğal gazı politik<br />
bir araç olarak kullanması ülkenin<br />
Avrupa’daki güvenilir tedarikçi<br />
pozisyonunu derinden sarstı.<br />
Gazprom’un yolladığı faturayı ticari olarak haklı gerekçelerle<br />
iade etmesi üzerine Gazprom ticari ilişkilerin ve anlaşmaların<br />
ruhuna aykırı bir şekilde Batı Hattı üzerinden<br />
gönderdiği gaz miktarını yüzde 10 düşürdü.<br />
Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi<br />
toplam doğal gaz tüketimini düşürdü. Talepteki<br />
düşüşe bağlı olarak bu yılın Şubat ayında Batı Hattı’ndan<br />
ithal edilen toplam gaz miktarı geçtiğimiz yılların ortalamasının<br />
altına indi. Batı Hattı’ndan çekilen gaz miktarı<br />
17 Şubat’ta 14,6 milyon metreküp/gün seviyesine kadar<br />
düştü. BOTAŞ ise bu hattan yaptığı ithalatı minimum<br />
seviyelere indirdi.<br />
Özetle Batı Hattı’ndan yapılan ithalat, düşen tüketim<br />
nedeniyle geriledi. Bu yılın Şubat ayının tamamında<br />
Batı Hattı’ndan BOTAŞ ve özel sektörün yaptığı toplam<br />
doğal gaz ithalatı yüzde 22’lik düşüşle 899 milyon<br />
metreküp olurken bu rakam 2015’te 1 milyar 153 milyon<br />
48 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Düşen petrol fiyatları ve yaptırımlar<br />
sonrası ihracat gelirleri hızla azalan<br />
ve ekonomik sorunlarla boğuşan<br />
Rusya, ülke ekonomisini ayakta<br />
tutmak için gaz satmaya mecbur.<br />
%<br />
98<br />
Türkiye’nin<br />
doğal gaz ithalatı<br />
%<br />
56<br />
Türkiye’nin toplam<br />
doğal gaz ithalatında<br />
Rusya’nın payı<br />
%<br />
10<br />
%<br />
22<br />
metreküp, 2014 yılında ise 1 milyar 161 milyon metreküp<br />
olarak gerçekleşti.<br />
Gazprom’un Batı Hattı’ndan özel sektöre gönderdiği doğal<br />
gaz miktarını düşürmesinin, hava sıcaklıklarının önümüzdeki<br />
haftalarda çok düşük değerlere inmesi beklenmediği<br />
için Türkiye’nin arz-talep dengesi ve arz güvenliği<br />
üzerinde bir soruna neden olması öngörülmüyor.<br />
Rusya’nın, doğal gaz tüketimi daralan Avrupa’daki en<br />
büyük ihracat pazarı olan Türkiye’ye ve Türk şirketlerine<br />
karşı yaklaşımı ticaret etiğine uymadığı gibi Rusya’nın<br />
büyük yara alan güvenilir ülke pozisyonunun yok olma<br />
sürecini hızlandırıyor. Düşen petrol fiyatları ve yaptırımlar<br />
sonrası ihracat gelirleri hızla azalan ve ekonomik<br />
sorunlarla boğuşan Rusya, ülke ekonomisini ayakta<br />
tutmak için gaz satmaya mecbur. Türkiye ise kısa ve orta<br />
vadede Rusya’dan ithal ettiği doğal gaz miktarına denk<br />
miktarda ikame arz girişi sağlama şansına sahip değil.<br />
Kurulabilecek olası denizde depolama ve tekrar gazlaştırma<br />
tesisleri (FSRU) seçeneği ve ilk fazı <strong>2016</strong> sonunda devreye<br />
girecek Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi<br />
kış tüketimi ihtiyacını karşılayabilecek olsa da Türkiye’nin<br />
arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğini sağlamada en somut<br />
proje 2019 yılında ilk gaz akışının başlayacağı TANAP<br />
projesi olarak gözüküyor.<br />
Kuzey Irak ile Doğu Akdeniz doğal gazı ise var olan<br />
güvenlik ve diplomatik sorunların çözülmesi ve her şeyin<br />
yolunda gitmesi durumunda en erken 2021 yılında<br />
Türkiye’ye gelebilecek.<br />
Gazprom’un<br />
Batı Hattı üzerinden<br />
gönderdiği gaz miktarında<br />
yaptığı kesinti<br />
BOTAŞ ve özel<br />
sektörün Batı<br />
Hattı’ndaki<br />
ithalatındaki düşüş<br />
(Şubat <strong>2016</strong>)<br />
Rusya ile yaşanan kriz sonrası bu ülkenin zedelenen güvenilir<br />
tedarikçi imajının zedelenmesini istemeyeceği ve<br />
ticari nedenlerle Türkiye’ye yönelik gaz arzını teknik bir<br />
arıza ve benzer gerekçe ile kesemeyeceğine yönelik tahminler<br />
geçtiğimiz hafta yapılan kesinti sonrası bir miktar<br />
geçerliliğini yitirmiş durumda.<br />
Rusya’nın tüketimin pik yaptığı kış aylarında<br />
Türkiye’nin talep ettiği çekişi karşılaması önemli olmakla<br />
birlikte tüketimin zaten düştüğü bir dönemde kısıntı<br />
kartını masaya sürmesi Rusya’nın Türkiye’ye ve Türk<br />
şirketlerine karşı eline imkan geçtiğinde bunu kullanacağını<br />
açıkça gösterdi.<br />
Türkiye, arz güvenliğini şansa bırakamayacağı gibi bundan<br />
sonra gerçekleşebilecek tüm olasılıkları göz ardı<br />
etmeden sahip olduğu güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir<br />
enerji potansiyelini hızla devreye alacak yasal ve teknik<br />
düzenlemeleri hayata geçirmeli. Ayrıca FSRU, yeni LNG<br />
terminalleri ve depolama yatırımlarına hız vermeli ve<br />
kaynak çeşitliliği ile enerji arz güvenliğini sağlayacak<br />
yeni boru hattı projelerini pragmatik bir yaklaşımla hayata<br />
geçirmek için harekete geçmek durumunda.<br />
Rusya ise önümüzdeki yıllarda arz fazlasının oluşacağı<br />
ve fiyatların düşeceği dünya LNG piyasası ile Avrupa’da<br />
düşen doğal gaz tüketimi göz önüne alındığında Türkiye<br />
gibi giderek önemi artan büyük bir müşterisini ve pazar<br />
payını korumak istiyorsa Türkiye ile enerji işbirliğini<br />
tüm siyasi ve diğer etkenlerden bağımsız olarak yürütmek<br />
durumunda.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
49
AKTÜEL<br />
AYGÜN SEMEDZADE<br />
AYGÜN SEMEDZADE:<br />
BESTELERİMİ<br />
KENDİ ÇOCUĞUM<br />
GİBİ GÖRÜYORUM<br />
Azerbaycan devlet sanatçısı Aygün Semedzade<br />
bazı bestelerini kimseyle paylaşmıyor, sadece<br />
kendi söylüyor. Bu işin sesten daha çok yürek<br />
işi olduğunu düşünüyor.<br />
FIGEN AYPEK AYVACI<br />
Aygün Semedzade Azerbaycan devlet<br />
sanatçısı olmasının yanı sıra<br />
bir profesör. Aynı zamanda çok<br />
sevilen bir bestekâr. Ulu Önder<br />
Haydar Aliyev’i ağlatan şarkı Dut Ağacı’nın<br />
bestekârı. İktisat profesörü milletvekili<br />
Ziyad Semedzade’nin kızı. Bizi Bakü yakınlarındaki<br />
yazlık evinde karşıladı. 9<br />
köpeğine yazlığında baktığı için yılın büyük<br />
kısmını çoğunlukla burada geçiriyor.<br />
Piyanosu, köpekleri ve şen şakrak kimliği<br />
ile bizi karşılıyor. Ayaklarında ayakkabı<br />
yok. ‘Fotoğraflarımı çekerken ayaklarımı<br />
çekmeyin’ diyor. ‘Tamam’ diyoruz. Sohbet<br />
50<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Bize kendinizden bahseder misiniz?<br />
Ülkemizde profesyonel ders verilen meşhur Bülbül Müzik<br />
Okulu’nda 11 sene eğitim gördüm. Daha sonra Bakü Müzik<br />
Akademisi’ni bitirdim. Ve orada öğretmen olarak çalışmaya<br />
başladım. Uzun yıllar çalıştıktan sonra bu sene oradaki<br />
işimi sonlandırdım. Profesör doktorum. Bilimsel tezimi<br />
“Türk Bestecisi Ahmet Adnan Saygun’un Üslup Türleri”<br />
üzerine yaptım. Daha sonra “Monografya” türünde kitabım<br />
çıktı. Yunus Emre Oratoryosu’nu araştırdım. Hemen hemen<br />
aynı senelerde yani 95’te müzik yazmaya başladım. Eğitim<br />
gördüğüm bütün okulları birincilikle bitirdim. Hep en iyi<br />
öğrenci, en iyi talebe oldum. Altın madalya, diplomalar aldım.<br />
Birinci olmak isteğimden değildi aslında ama hep öyle<br />
gelişti, yazdıklarım hep sevildi.<br />
Ahmet Adnan Saygun etnik müzikle uğraşıyordu. Bu<br />
müzik türü sizin de ilgi alanınızda mıydı?<br />
Doğru söylüyorsunuz. Adnan Saygun deyince akla etnik<br />
müzik gelir. Ama bana kalırsa etnik müzik Türkler<br />
için değil. Ben kendi müziklerimizin etnik müzik olduğunu<br />
düşünmüyorum. Ama kendi muğamlarımız,<br />
makamlarımız, halk türkülerimiz, aşık şarkılarımız<br />
hakkında bilgim var. Çünkü bütün bestelerimin kökü<br />
makamlara dayanıyor.<br />
Müzik dalındaki kabiliyetinizi ne zaman fark ettiniz?<br />
Ben müzikle çok erken yaşlarda ilgilenmeye başladım. 3 yaşımdayken<br />
piyano çalmaya başladım. Müziksiz bir günüm<br />
bile yok anlayacağınız. Müziği sadece mutluyken dinlemiyorum.<br />
Sinirli olduğum zaman müzik beni sakinleştiriyor.<br />
Şarkı yazmak nasıl bir his? Sözle nasıl ifade edersiniz?<br />
Bana göre beste yapmak doğum yapmak gibidir. Yani o<br />
senin içine herhangi bir histen, sevinç, keder, öfke gibi<br />
hislerden geliyor, içinde büyüyor. Ve sen de onu doğurmak<br />
zorundasın.<br />
Peki, beste yaparken nelerden etkileniyorsunuz?<br />
Esasen sevgi, vatan, toprak hakkında besteler yapıyorum.<br />
Siz aynı zamanda işgal altındaki topraklarınıza dair<br />
şarkı yazdınız ve devlet ödülü aldınız değil mi?<br />
Ulu Önder Haydar Aliyev “Dut Ağacı” şarkımı çok sevmişti.<br />
Bunu herkes bilir. O, şarkımı duyduğu zaman etkilenirdi.<br />
Ben devlet sanatçısıyım. Emektar, ince bir sanat insanıyım.<br />
Devlet ödüllerim var, vatana ait şarkılarım var. Son yazdığım<br />
“Türkistan” senfonik eserimi dinlemenizi isterim.<br />
1 Aralık tarihinde Heydar Aliyev Sarayı’nda konserimin açılışını<br />
bu eserle yapmıştık. Bu eseri Türklere olan hislerimle<br />
yazdım. Biz kimiz ve nelere sahibiz göstermek istedim.<br />
sırasında anlıyoruz ki Aygün Hanım dans etmeye bayılıyor.<br />
O yüzden de ayakkabı ile rahat etmediğinden giymiyor.<br />
Aygün Hanım, Cumhuriyet Dönemi Türk müziğinin en çok<br />
seslendirilen eserlerinden “Yunus Emre Oratoryosu”nun<br />
bestekârı ilk devlet sanatçımız Ahmet Adnan Saygun’dan<br />
çok etkilenmiş. Tez çalışmasını Saygun’un çalışmaları üzerine<br />
yapmış. En sevdiği sanatçımız ise Sezen Aksu.<br />
“Dut Ağacı” şarkısı Haydar Aliyev’i neden etkiledi?<br />
“Dut Ağacı” bütün hassas insanları etkiler. Azerbaycanlılar<br />
için bu bir semboldür. Bakü’de bahçeli evi olan herkes bahçesine<br />
bu ağacı diker. Herkesin bu ağaçla ilgili hatıraları<br />
var. Yazın ilk aylarında insanlar ağacın dibine bir örtü serer<br />
ve ağacın sallanmasıyla örtüye dökülen dutları olanlar olmayanlara<br />
dağıtırdı. Böylece insanlar arasında samimi bir<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
51
AYGÜN SEMEDZADE<br />
iletişim kurulurdu. Şimdi herkes sosyal medya yüzünden<br />
sohbet etmeyi unutmuş. “Okul Yılları” ve “Dut Ağacı” şarkılarımda<br />
nostaljik bir hava var ve bunları dinlerken hassas,<br />
duygusal insanlar hep ağlarlar.<br />
Sizi tanıyalım dediğimizde ailenizden, çocuklarınızdan<br />
hiç bahsetmediniz. Sanki hayatınız sadece şarkı<br />
yazmak üzerine kurulu...<br />
Doğrudur. Ben kendimi tanıtırken hiçbir zaman ailemden<br />
bahsetmiyorum. Çünkü herkes beni besteci olarak tanıyor.<br />
Şarkılarımın sevilmesi, özel hayatıma da ilgi duyulduğu<br />
anlamına gelmemeli. Evde kim olduğum ilginç gelmeyebilir,<br />
ama sorarlarsa da cevaplayabilirim.<br />
O zaman ben soruyorum. Evde kimsiniz?<br />
Evde çok çocuklu bir anneyim. Çocuklarımın ve köpeklerimin<br />
annesi.<br />
Evde her zaman besteci edasıyla gezmiyorsunuz o<br />
halde?<br />
Hayır, bazen bir ay boyunca piyanoya yaklaşmadığım oluyor.<br />
Ama bazen de tersi oluyor tabii. Ruh halime göre değişiyor.<br />
İşle ilgili olduğu zaman stüdyoda oluyorum genelde.<br />
Oğlum Türkiye’de okuyor, onu da sık sık ziyaret ediyorum.<br />
Türkiye’de en çok nereyi seviyorsunuz?<br />
İstanbul’un benim için başka bir enerjisi var. Ama<br />
Bodrum’u İstanbul’dan daha çok seviyorum. Bence orası<br />
dünyanın merkezi.<br />
İstanbul’un benim için başka bir<br />
enerjisi var. Ama Bodrum’u<br />
İstanbul’dan daha çok seviyorum.<br />
Bence orası dünyanın merkezi.<br />
Bodrum’la ilgili besteniz var mı?<br />
Hayır, daha yazmadım. Bunun için güçlü sebeplerim olması<br />
lazım. Ama orada insan kendini tamamen farklı hissediyor.<br />
Azerbaycan’da en çok nereyi seviyorsunuz?<br />
Mesela Bakü’nün yeri ayrıdır benim için ama Azerbaycan’da<br />
Şeki şehrini çok severim. Oradan da enerji alırım. Bir de<br />
Floransa’yı çok severim. Orası sanat şehri.<br />
Bir şarkı bestelemek için güçlü duygular olması lazım<br />
dediniz. Ne gibi duygular bunlar?<br />
Yani güçlü duygular derken, o şehirde olduğum zaman hayatımı<br />
etkileyen bir şeyler olması lazım. Örneğin Azerbaycan’a<br />
ve Bakü’ye ait şarkılar yazdım: “Bakü Hakkında Masal”,<br />
“Baküm.” Ben Bakü’yü, memleketimi o kadar çok seviyorum<br />
ki, başka yerde 1 aydan fazla kalamıyorum.<br />
Azerbaycan ve Türkiye’den en sevdiğiniz müzisyenler<br />
kimler?<br />
Benim en çok sevdiğim şarkıcı Sezen Aksu ve İran sanatçısı<br />
Ququş. Çocukluğumdan beri onların şarkılarını dinlerim.<br />
52 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
Julio Iglesias ve ABBA grubunu da dinlerim. Ben klasik<br />
müzik eğitimi aldım. Johannes Brahms’ın 2. ve 3. senfonilerini<br />
çok dinliyorum. Ayrıca Azerbaycanlı sanatçılardan Kara<br />
Kareyev ve Fikret Amirov bestelerini sıklıkla dinliyorum.<br />
Bütün klasik müzik eserlerine hakimim ve Avrupa klasik<br />
müzik dersleri de verdim. Öte yandan genel olarak söylemek<br />
gerekirse Azerbaycan’da müzik kültürü çok ilerledi. Biz<br />
Türkiye’de pek tanınmasak da Türk sanatçıları iyi tanıyoruz.<br />
Bizim televizyon kanallarımızda sürekli Türk sanatçıları<br />
hakkında bir şeyler söylendiğinden ve gösterildiğinden ötürü<br />
olduğunu düşünüyorum. Aynı hareket Türk kanallarında<br />
da olsa bizim de değerli sanatçılarımız Türkiye’de tanınır.<br />
Azerbaycan şarkıcıları, sanatçıları çok güçlüler. Her çeşit<br />
müzik dalına hakimler.<br />
Besteleriniz nerelerde kullanılıyor?<br />
Kültür Bakanlığı’nın teşebbüsü ile Ajda Pekkan’la bir<br />
görüşmemiz oldu. Türkiye’de Azerbaycanlı yazar Elçin<br />
Efendiyev’in “Shakespeare”i tiyatroda oynandı. Bu oyun,<br />
uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Azerbaycan devlet sanatçısı<br />
Melahat Abbasova’nın yönetmenliğinde sahnelendi ve<br />
müziğini ben yazdım. Orada benim sahneye çıkmam çok<br />
gurur vericiydi. Melahat Abbasova benim şarkılarımı çok<br />
severdi ve biz konser aracılığıyla tanışıp görüşmeye başladık.<br />
Ben Azerbaycan’da film ve tiyatro müzikleri yazıyorum.<br />
“İlave Tesir “ ve “Sonuncu Durak” filmleri; “Emir Teymur”,<br />
“Katil” ve “Yabancı Kadının Mektubu” eserleri için şarkı yazdım.<br />
Aynı zamanda “Sır” dizisine de müzik yazdım. Bale gibi<br />
büyük eserler yazmak üzerine çalışıyorum.<br />
Siz en çok hangi bestenizi seviyorsunuz?<br />
Ben bestelerimi ayırmıyorum. Her bestemi severim. Ama<br />
yakınlarda bestelediğim bir şarkıyı kendim söyledim ve bu<br />
şarkıyı kimseye vermiyorum.<br />
Neden bu şarkınızı kimseye vermiyorsunuz?<br />
Şarkıcılar güzel seslendiriyorlar ama besteci kadar içten<br />
hissetmiyorlar. Şarkıcının sesi benden güçlü olabilir ama<br />
içtenliği benimki kadar olmayabilir. O yüzden bu şarkımı<br />
vermiyorum.<br />
Peki konserde arkanızda koca bir ekip, önünüzde<br />
birçok insan varken şarkı söylemek nasıl bir duygu?<br />
Heyecanlanıyor musunuz?<br />
Hayır, heyecanlanmıyorum. Zaten o an gözüm kimseyi görmüyor.<br />
Sahneye çıktığım zaman insanlara değil de yukarılarda<br />
bana yardım etmesi için seçtiğim ışığa bakarak şarkı<br />
söylüyorum.<br />
İçinde müziğin olduğu, hiç unutamadığınız bir anınızı<br />
paylaşır mısınız?<br />
İkinci konserimi vereceğim sırada annem İstanbul’da hastaydı<br />
ve son günlerini yaşıyordu. Konserin iptal edilmesini<br />
isterdim ama artık biletler satılmıştı. Mecburen konseri yaptık.<br />
Ama sahne arkasında ağladım. Konserin diskini anneme<br />
yolladık, izledikten sonra annem makineleri kapatmalarını<br />
istemiş. Sonra vefat etti annem… Bu olaydan sonra, 2009’dan<br />
sonra konser vermeye karşı fobi oluştu bende, ta ki babam<br />
ısrarla konser yapmamı isteyene kadar.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
53
OBJEKTİF<br />
AZERBAYCAN<br />
Hazar Strateji Enstitüsü yerinden edilmiş kadınlar için Hocavend’de<br />
yürüttüğü halı ve tekstil atölyesi projesini yerinde görmek için 8 Mart Dünya<br />
Kadınlar Günü’nde bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu fotoğraf, kadınlar<br />
misafirlerine ikram hazırlarken Celil Kırnapçı tarafından çekildi.<br />
54 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
55
KÜLTÜR & SANAT<br />
FİLM<br />
YÖNETMEN: ARDAK AMIRKULOV<br />
ELVEDA GÜLSARI<br />
Oyuncular: Dokhdurbek Kydyraliyev, Raikhan Aitkhozhanova<br />
Ünlü yazar<br />
Cengiz<br />
Aytmatov’un<br />
eserinden<br />
uyarlanan filmde<br />
Tanabay ile<br />
atı Gülsarı arasındaki<br />
duygusal<br />
ilişki konu<br />
ediliyor.<br />
Tanabay,<br />
Kazak savaşı<br />
kahramanıdır ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir çiftlikte<br />
çalışmaya başlar. Bir yarış kazanan atı Gülsarı’ya çiftliğin<br />
başında duran kişi göz koyar. Komünist rejime gönülden<br />
bağlı olan Tanabay ise bu durum nedeniyle kendini adadığı<br />
rejimle karşı karşıya gelir.<br />
SERGİ<br />
TARİH: 12 HAZİRAN <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: ZORLU PSM, İSTANBUL<br />
DIGITAL REVOLUTION<br />
Teknolojinin dünü, bugünü ve yarınını tek bir başlık altında<br />
toplayan, İngiltere tarihinin en ihtişamlı sanat ve teknoloji<br />
sergisi Digital Revolution’da, dünyaca ünlü sanatçıların<br />
benzersiz tasarımları, lazerler, oyunlar, sinema filmlerinde<br />
kullanılan görsel efektler ve mobil uygulamaları bizzat<br />
deneyimleme şansını yakalayacaksınız.<br />
KİTAP<br />
YAZAR: SERHAT ÖZTÜRK YAYINEVİ: CAN YAYINLARI<br />
TİFLİS<br />
Köklü tarihsel geçmişiyle Gürcistan’ın ve bir dönem Sovyetler Birliği’nin önde gelen kentlerinden<br />
biri olan Tiflis, çağdaş seyyah Serhat Öztürk’ün yeni durağı. Öztürk, kitaplarını bir tarihçi ya<br />
da araştırmacı gibi yazmıyor; kaldığı otelden yediği yemeklere, çektiği fotoğraflardan o kentte<br />
yaşayanlarla yaptığı konuşmalara kadar tüm çalışmasına öznel bakış açısını ekliyor. Tiflis’in<br />
siyasi tarihi hakkında yorumlar, sosyal yapısı hakkında gözlemler ekliyor çalışmasına.<br />
TİYATRO<br />
TARİH: 16 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> YER: BO SAHNE, İSTANBUL<br />
MÜZİK<br />
TARİH: 21 <strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> YER: İSTANBUL LÜTFİ KIRDAR ICEC<br />
THOM PAIN<br />
Will Eno’nun 2005 yılında Pulitzer<br />
Drama finallerine kalan oyunu<br />
Thom Pain “hiçbir şey” üzerine<br />
tek kişilik bir oyun. Bağlantısız<br />
gibi görünen ve sürekli yön<br />
değiştiren monologlardan oluşan<br />
oyunda Thom Pain’in arı kazası,<br />
köpeğinin ölümü ve bir kadınla<br />
yaşadığı aşka dair anılarını dinlerken,<br />
Thom’un, kendimizin ve<br />
modern insanın çöküşüne ve de<br />
her şeye rağmen var olma çabasına<br />
tanık oluyoruz.<br />
PENDERECKI YAPITLARINI YÖNETİYOR<br />
Gençlik yıllarından<br />
itibaren gerek<br />
avangart müzik<br />
festivallerinde, gerek<br />
opera sahnelerinde,<br />
gerekse savaş sonrası<br />
psikolojisinin müzikle<br />
dışavurumunda<br />
çağdaş müziğin<br />
zirvesinde olan, yaşayan en usta bestecilerden biri olan<br />
Krzysztof Penderecki, parmak izinin notalara yansıttığı<br />
yapıtlarını yönetmek için Borusan İstanbul Filarmoni<br />
Orkestrası’nın şef kürsüsüne çıkacak.<br />
56<br />
<strong>NİSAN</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>41</strong>