HAZAR WORLD - SAYI 38 - Ocak 2016
Hazar World’ün 3 yılı nasıl geçti? Birbirinden farklı konularla birlikte Hazar World Ocak sayısında.
Hazar World’ün 3 yılı nasıl geçti? Birbirinden farklı konularla birlikte Hazar World Ocak sayısında.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
BÜYÜYEN <strong>HAZAR</strong>’IN SESİ 3 YAŞINDA!<br />
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong><br />
FİYAT- 5 TL<br />
<strong>HAZAR</strong>’IN GELECEĞİNİ<br />
BİZİMLE TAKİP EDİN
www.hazarworld.com<br />
ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />
YÖNETİM<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />
Yayıncılık A.Ş. Adına<br />
Haldun YAVAŞ<br />
GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />
Gökhan ÇAY<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />
Figen AYPEK AYVACI<br />
Yeni bir yıla girerken biz de Hazar World<br />
olarak yayın hayatımızda 4. yılımıza<br />
merhaba diyoruz. 3 yıldır büyük bir<br />
heyecanla çıkardığımız Hazar World’ü<br />
<strong>2016</strong> yılında daha da geliştirerek sizlere<br />
sunmayı planlıyoruz. Siyasal, stratejik,<br />
sosyal ve iktisadi dinamikleri giderek<br />
değişen Hazar Bölgesi’nde yaşananları<br />
analiz ederek uluslararası kamuoyu ile<br />
buluşturan tek dergi olan Hazar World’ün<br />
taşıdığı misyonun kıymetini, aldığımız geri<br />
dönüşlerle çok daha iyi anlıyoruz. Geniş<br />
Hazar Bölgesi, önemi gittikçe artan ve<br />
mutlaka derinlemesine incelenmesi gereken<br />
bir bölge. Bu nedenle Hazar’ın dili olmak<br />
için farklı konuları gündeme taşıyoruz.<br />
Öncelikli olarak bütün dünyanın da en önemli<br />
meselesi olan enerji alanındaki gelişmeleri,<br />
ulaştırma koridorlarını, kritik altyapıları ve<br />
güvenliğini, ülkelerin sadece tek kaynağa<br />
bağımlı kalmamasını öneren rekabet gücünü<br />
ve uluslararası siyaseti masaya yatırıyor, bilgi<br />
ve birikimimizi sizlerle paylaşıyoruz. Elbette<br />
bu meselelerin yanı sıra toplumları birleştiren<br />
çok kuvvetli bir unsur olan kültüre de<br />
genişçe yer vererek naçizane elçilik yapmaya<br />
çalışıyoruz.<br />
Bildiğiniz üzere, yaşadığımız coğrafyadan yıl<br />
boyunca her zaman güzel haberler veremedik.<br />
Ancak elimizden geldiğince Türkiye ve Geniş<br />
Hazar Bölgesi’ni ilgilendiren ortak sorunların<br />
nasıl aşılacağına dair uzman önerilerine yer<br />
vermeye çalıştık ve bölgedeki gelişmeleri<br />
son sürat sizlere taşıdık. <strong>2016</strong>’dan en büyük<br />
beklentimiz 2015’teki menfi gelişmelerin<br />
çözüme kavuşması için gereken güçlü<br />
diyalogların kurulabilmesi ve ortak iradenin<br />
gösterilebilmesidir. Gözlemimiz o ki Hazar<br />
Bölgesi ülkelerinin ve Türkiye’nin de attığı<br />
pozitif adımlar bu temennimizi gerçeğe<br />
dönüştürüyor.<br />
HALDUN YAVAŞ<br />
Hazar Strateji Enstitüsü<br />
Genel Sekreter<br />
<strong>2016</strong> yılının bu ilk sayısında öncelikle 3 yıl<br />
boyunca neler yaptığımızı görebileceğiniz<br />
kısa bir almanak hazırladık. Kapak<br />
konusunda ise Aralık ayının son günlerini<br />
epeyce meşgul eden siber saldırılar<br />
özelinde siber silahlanmayı HASEN<br />
uzmanlarından Özkan Erdoğan sizler<br />
için yazdı. Bilindiği üzere her ne kadar<br />
konvansiyonel savaşlar ve gerilla savaşları<br />
insanlığa acı vermeye devam etse de<br />
siber saldırılar da teknolojinin gelişmesi<br />
ile savaş konusunda yeni bir cephe açtı.<br />
Özellikle kritik altyapıları hedef alan siber<br />
saldırılar ülkelerin hayat damarlarını<br />
kesmek için çalışıyorlar. Bizim de ülke<br />
olarak siber saldırılardan korunma<br />
yolunda çalışmalarımızı artırmamız, olası<br />
eksikliklerimizi bir an evvel gidermemiz<br />
gerekiyor. Öte yandan Dr. Emin<br />
Akhundzada’nın yazdığı makalede Rusya<br />
ile yaşanan kriz sonrası doğal gaz sıkıntısı<br />
gibi bir tablo yaşanmaması için kalıcı<br />
önerileri okuyor olacaksınız.<br />
Burada bir de Gürcistan başlığı açmak<br />
yerinde olacaktır. Geniş Hazar Bölgesi ile<br />
ilgili ulaştırma koridorlarının birçoğunda<br />
Gürcistan kilit ülke konumunda. Aralık<br />
ayında HASEN’de Gürcistan Savunma<br />
Bakan Yardımcısı Anna Dolidze ile bir<br />
röportaj gerçekleştirdik. Bu röportaja<br />
ilave olarak da Gürcistan’ın NATO üyeliği<br />
süreci ve ulaştırma koridorlarındaki önemi<br />
farklı uzmanlar tarafından analiz edildi.<br />
Yılın ilk ayında gündem oldukça yoğun ve<br />
burada anmadığım daha birçok konuyu da<br />
dergimizin sayfalarında bulabilirsiniz.<br />
Okurlarımıza, yaşadığımız coğrafyaya ve<br />
bütün dünyaya mutlu, sağlıklı ve huzurlu<br />
yıllar dilerim.<br />
Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />
EDİTÖR<br />
Hande YAŞAR ÜNSAL<br />
HABER EDİTÖRLERİ<br />
Merve DAMCI<br />
Osman KURT<br />
Rufat AGHAYEV<br />
GRAFİK TASARIM<br />
Zeynep ÖZEL<br />
FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />
Celil KIRNAPCI<br />
YAYIN KURULU<br />
Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />
Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />
Doç. Dr. Fatih ÖZBAY<br />
Doç. Dr. Fatih MACİT<br />
Dr. Efgan NİFTİ<br />
Dr. Emin AKHUNDZADA<br />
Zeynep KAPTAN<br />
BASKI<br />
Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />
Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />
1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />
34476 İSTANBUL<br />
Tel: 444 44 03<br />
BASKI TARİHİ<br />
<strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Yayın Türü<br />
Yaygın Yerel Süreli<br />
Yayın Süresi - Dili<br />
Aylık - Türkçe<br />
ISSN: 2148-4759<br />
İLETİŞİM<br />
Maslak Meydan Sokak<br />
Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />
Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />
Tel: +90 212 999 66 00<br />
Faks: +90 212 290 40 30<br />
www.hazarworld.com<br />
info@hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
1
IÇINDEKILER<br />
BÜYÜYEN <strong>HAZAR</strong>’IN SESİ 3 YAŞINDA!<br />
04<br />
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong><br />
04<br />
TÜRKMENİSTAN<br />
TARAFSIZLIĞININ 20. YILINI<br />
KUTLADI<br />
08<br />
FİYAT- 5 TL<br />
<strong>HAZAR</strong>’IN GELECEĞİNİ<br />
BİZİMLE TAKİP EDİN<br />
04<br />
RÖPORTAJ<br />
25<br />
3 YILDIR <strong>HAZAR</strong>’IN<br />
RUHUNU OKUYORUZ<br />
08<br />
AZERBAYCAN’A İLK GELEN<br />
ÜLKE İNGİLTERE<br />
Hazar<br />
25<br />
Bölgesi’nin gündemini<br />
analiz ederek Türkiye ile<br />
buluşturan Hazar World bugüne<br />
kadar bölgede olan bir çok<br />
konuyu gündeme taşıdı, bölgenin<br />
dili oldu. Tam 37 sayıdır neler<br />
yaptığımızın kısa özetini ilerleyen<br />
sayfalarda yeniden sizlerle<br />
paylaştık. İşte Hazar World’ün<br />
Hazar’ın ruhunu nasıl<br />
okuduğunun yolculuğu…<br />
08<br />
12<br />
ANALİZ<br />
12<br />
YENİ EKONOMİ<br />
PROGRAMI BÜYÜMEYE<br />
ÇARE OLACAK MI?<br />
16<br />
RÖPORTAJ<br />
16<br />
16<br />
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN-<br />
AZERBAYCAN ARASINDAKİ<br />
VİZYON İTTİFAKI<br />
TANAP İLE DAHA DA BÜYÜYECEK<br />
2<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
20<br />
DOSYA<br />
20<br />
SAVAŞIN RENGİ DEĞİŞTİ:<br />
SİBER SİLAHLANMA<br />
46<br />
ANALİZ<br />
46<br />
TÜRKIYE RUSYA ILE YAŞANAN<br />
KRIZI UZUN DÖNEMDE<br />
AVANTAJA DÖNÜŞTÜREBILIR<br />
46<br />
52<br />
MERCEK<br />
64<br />
KÜLTÜR & SANAT<br />
Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />
tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />
derledik.<br />
20<br />
52<br />
52<br />
İLHAM ALİYEV’İN<br />
ÇİN ZİYARETİNİN<br />
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ<br />
54<br />
DETAY<br />
40<br />
BÖLGESEL ULAŞTIRMA<br />
İŞBİRLİĞİNDE<br />
GÜRCİSTAN VE TÜRKİYE<br />
GÜRCISTAN’IN NATO<br />
ÜYELIĞI<br />
YOLUNDA KIRILMA<br />
NOKTASI<br />
60<br />
AKTÜEL<br />
64<br />
60<br />
60<br />
PARLAK VE ÇAĞDAŞ<br />
SİNEMANIN TEMELİ:<br />
“SALTANAT” FİLMİ<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
3
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
ALİYEV VE SARKİSYAN İSVİÇRE’DE GÖRÜŞTÜ<br />
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj<br />
Sarkisyan, Yukarı Karabağ sorununun çözüm süreci kapsamında İsviçre’nin<br />
Bern kentinde bir araya geldi. İsviçre Dışişleri Bakanı Didier Burkhalter’in ev<br />
sahipliğinde, Aliyev ve Sarkisyan, iki ülke arasındaki çatışmaların sona erdirilmesi<br />
ve Yukarı Karabağ sorununun çözümü için masaya oturdu. Liderler görüşmenin<br />
ardından açıklama yapmazken Burkhalter, yazılı açıklamasında, Yukarı<br />
Karabağ sorununun ancak kapsamlı bir müzakere süreci ile çözülebileceğini ifade<br />
etti. İki lider, en son geçen yılın Ekim ayında Paris’te, Fransa Cumhurbaşkanı<br />
François Hollande’ın girişimiyle bir araya gelmişti. Uluslararası kuruluşların<br />
çabalarına rağmen, 1991-1993 yılları arasında Ermenilerin Yukarı Karabağ ve<br />
çevresindeki illeri işgaliyle başlayan sorun çözülemedi. 1994’te imzalanan ateşkes<br />
anlaşmasından sonra da bölgede silah sesleri susmazken, Yukarı Karabağ<br />
sorunu çözümsüzlüğünü koruyor. Azerbaycan, Ermenistan ordusunun Yukarı<br />
Karabağ ve çevresindeki illerden çekilmesi halinde, buraların altyapısını<br />
yeniden kurmayı, orada yaşayan Ermenilere eşit vatandaşlık hakları vermeyi ve<br />
Ermenilerin can güvenliğini sağlamayı taahhüt ediyor.<br />
TÜRKMENİSTAN TARAFSIZLIĞININ 20. YILINI KUTLADI<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’ın tarafsızlığının 20. yıl dönümü<br />
kutlamaları çerçevesinde Aşkabat’ta düzenlenen Tarafsızlık Konferansı’na katıldı.<br />
Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak<br />
ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan oluşan bir heyet ile giden Cumhurbaşkanı<br />
Erdoğan, Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov ve diğer devlet<br />
başkanları ile bir araya gelerek ikili görüşmelerde bulundu. 10 Ekim’de gerçekleşmesi<br />
öngörülen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü zirvesinin terör eylemleri<br />
nedeniyle ertelendiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmenin en kısa<br />
sürede gerçeklemesi için mutabakata vardıklarını söyledi. Öte yandan Türkiye’nin,<br />
27 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan’ı ilk tanıyan ve Aşkabat’ta ilk<br />
büyükelçiliği açan ülke olduğunu anımsatan Erdoğan, “Bağımsızlığından bu yana ata<br />
vatanımız Türkmenistan’la olan ilişkilerimize hep özel önem verdik, itina gösterdik”<br />
dedi. Türkmenistan’ın 12 Aralık 1995’te Birleşmiş Milletler’de Türkiye’nin de desteği<br />
ve 185 ülkenin oyuyla daimi tarafsızlık statüsü kazandığını dile getiren Erdoğan,<br />
Türkmenistan’ın, dış politikasının esası haline getirdiği bu statü çerçevesinde bölgesinde<br />
ve dünyada dostane ilişkiler geliştirdiğini söyledi.<br />
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI TÜFENKCİ,<br />
GÜRCİSTAN HEYETİ İLE GÖRÜŞTÜ<br />
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Gürcistan Maliye Bakanı Nodar<br />
Khaduri ile Sarp Sınır Kapısı’nda iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi<br />
ve yaşanan aksaklıkların giderilmesi için bir araya geldi. Ortak basın toplantısında<br />
Sarp Sınır Kapısı’nın önemine dikkat çeken Gümrük ve Ticaret Bakanı<br />
Bülent Tüfenkci, “Bugünkü durumda Sarp Sınır Kapısı, yıllık 6 milyondan<br />
fazla yolcuya ve yaklaşık 1 milyon 200 bin taşıta hizmet vermektedir. Bu haliyle,<br />
yolcu sayısı itibarıyla Türkiye’nin en büyük kara hudut kapısıdır” dedi. Yakın<br />
işbirliği içerisinde adımlar atacaklarını ifade eden Tüfenkci, Bakü-Tiflis-Kars<br />
Demiryolu’nun bölgeden geçtiği dikkate alındığında, sınırın iki tarafının da<br />
bölgenin en önemli lojistik üsleri haline geleceğini vurguladı. Tüfenkci, çalışmaların<br />
bölgenin refahına, barışına, ülkelerin ekonomisine katkıda bulunacağına<br />
işaret etti. Gürcistan Maliye Bakanı Khaduri ise iki ülke arasındaki vize<br />
uygulamasına değinerek kapıda nüfus cüzdanıyla geçişlerin devam edeceğini,<br />
kuralları katılaştırma gibi bir planlarının bulunmadığını kaydetti.<br />
4 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
ÖZBEKİSTAN’DAN AFGANİSTAN’A<br />
ELEKTRİK İHRACINA DEVAM<br />
Özbekistan, Afganistan’a ihraç ettiği elektrik enerjisi hacmini %10 oranında<br />
arttıracağını açıkladı. Ülkede elektrik üretimi ve dağıtımı yapan<br />
Uzbekenergo Devlet İşletmesi’nden yapılan açıklamada, Afganistan heyetinin<br />
elektrik enerjisi alımına ilişkin görüşmelerde bulunmak üzere Taşkent’te<br />
temaslarda bulunduğu ve anlaşmaya varıldığı kaydedildi. Afganistan’ın <strong>2016</strong><br />
yılında bir önceki seneye göre %10 oranında daha fazla elektrik alacağı açıklanırken<br />
Afganistan’ın kuzeyindeki eyaletlerde elektrik tüketimi hacminin<br />
artmasından dolayı Özbekistan’ın sevk ettiği elektrik enerjisi hacminin de<br />
artacağı söylendi. 2015 yılının başında Afganistan’ın kuzeyine elektrik sevk<br />
eden tek ülke olan Özbekistan’ın bu ülkeye 1,5 milyar kilovat saat elektrik<br />
sevk etmesine ilişkin mutabakat sağlanmıştı. Özbekistan, 2007 yılından bu<br />
yana Afganistan’a elektrik ihraç ederken, elektrik sevkiyatının sağlanması<br />
için 2009 yılında Özbekistan’ın Surhanderya vilayetinden Afganistan’ın<br />
kuzeyindeki Hayratan bölgesine kadar 43 kilometre uzunluğunda yüksek<br />
gerilimli elektrik hattı inşa edilmişti.<br />
RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDAKİ SERBEST<br />
TİCARET BÖLGESİ ANLAŞMASI ASKIYA ALINDI<br />
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ile imzalanan Serbest<br />
Ticaret Bölgesi Anlaşması’nı 1 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihinden itibaren askıya<br />
alan kararı imzaladı. Kararda, “Rusya’nın çıkarlarını ve ekonomik<br />
güvenliği etkileyen istisnai durumlar ve alınması gereken tedbirler<br />
nedeniyle 18 Ekim 2011 tarihinde St. Petersburg’ta Ukrayna ile<br />
imzalanan Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması’nın askıya alındığı”<br />
kaydedildi. Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında Serbest<br />
Ticaret Bölgesi’nin oluşturulmasını öngören anlaşma, 18 Ekim<br />
2011’de St. Petersburg’ta düzenlenen BDT Hükümet Başkanları<br />
toplantısında sekiz üye ülkenin temsilcileri tarafından imzalanmıştı.<br />
Anlaşma, Rusya, Belarus ve Ukrayna ülkelerindeki onay sürecinin<br />
tamamlamasının ardından 20 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girmişti.<br />
Onay sürecinin daha sonra tamamlandığı Kazakistan, Kırgızistan,<br />
Ermenistan, Özbekistan ve Moldova, Serbest Ticaret Bölgesi’ne dahil<br />
olurken, Tacikistan’da ise onay süreci henüz tamamlanmadı.<br />
UNESCAP TOPLANTISI İRAN’DA YAPILDI<br />
İran’ın başkenti Tahran’da, Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve<br />
Sosyal Komisyonu (UNESCAP) toplantısı düzenlendi. Türkiye’nin de aralarında<br />
bulunduğu UNESCAP üyesi ülkeler arasındaki ulaştırma yollarının<br />
güçlendirilmesi gündemiyle toplanılan ve iki gün süren görüşmelerin ilk<br />
gününde, ticari faaliyetlerin geliştirilmesi, altyapı hazırlanması, transit taşımacılıkta<br />
bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi, yeni ve alternatif yolların oluşturulması<br />
gibi konular ele alındı. Toplantıda ayrıca, Avrupa ve Asya kıtalarının<br />
bağlantı yolları üzerinde durularak, İstanbul-Tahran, Tahran-İslamabad kara<br />
ve demiryolu bağlantısı, İslamabad-Yeni Delhi arasındaki ulaşım yollarının<br />
bağlantısının sağlanması gerektiği vurgusu yapıldı. Türkiye’nin Tahran<br />
Büyükelçisi Rıza Hakan Tekin de toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin<br />
Avrupa ile Asya kıtaları için önemli bir konumda bulunduğunu belirtti.<br />
İstanbul’daki Marmaray projesine değinen Büyükelçi Tekin, “Türkiye birçok<br />
mega projeyi uygulamaya geçirerek, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlamaya<br />
çalışıyor” dedi. Şanghay’da 1947 yılında kurulan UNESCAP’ın Türkiye’nin de<br />
aralarında olduğu 53’ü asil, 9’u ortak olmak üzere 62 üyesi bulunuyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
2. TÜRK DÜNYASI BİLİM OLİMPİYATLARI<br />
ESKİŞEHİR’DE YAPILDI<br />
Bu sene ikincisi düzenlenen Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları renkli karelere sahne<br />
oldu. Olimpiyatlara katılan Türk dünyası ve Balkanlardan gelen genç mucitler milli<br />
ve yöresel giysileri ile stantlarda icatlarını tanıttılar.<br />
Eskişehir, Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda<br />
24-25 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleşen 2.<br />
Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları’nın açılış<br />
konuşmasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı<br />
yaptı. Organizasyona ayrıca Eskişehir Valisi Güngör<br />
Azim Tuna’nın yanı sıra rektörler, Milli Eğitim<br />
Bakanlığı yöneticileri ve bürokratlar katıldı. Açılış<br />
konuşmasında, Türk dünyası ve Balkanlardan 12<br />
ülkenin katılımıyla gerçekleşen etkinliği hayata<br />
geçiren Eskişehir Valiliği’ne ve katkıda bulunanlara<br />
teşekkür eden Bakan Avcı, olimpiyata Türk dünyasının<br />
bütün bölgelerinden temsilcilerin katıldığını<br />
vurgulayarak, “Bu ev sahipliğinin bizim için özel<br />
anlamı var. Bilimin bugünkü seviyeye gelmesinde<br />
büyük katkı veren bilim insanlarının, alimlerin doğal<br />
ve daimi mirasçılarıyız. Farabi’nin, İbni Sina’nın,<br />
Ali Kuşçu’nun, Harizmi’nin buluş ve icatlarının<br />
ilhamı bizim medeniyetimizin kodlarında kayıtlıdır.<br />
Eserleriyle tüm insanlığa hizmet eden bu alimlerin<br />
mirasçısı olmak bizim sorumluluğumuzu artırmaktadır”<br />
diye konuştu.<br />
Açılış konuşmalarından sonra Bakan Avcı ve<br />
heyet tek tek stantları gezerek Türk dünyası ve<br />
Türkiye’den kendi buluşlarıyla olimpiyatlara katılan<br />
öğrencilerin icatlarını inceledi ve genç mucitlerle<br />
sohbet etti.<br />
KATKILARINDAN DOLAYI HASEN’E PLAKET VERİLDİ<br />
2. Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları’na verdiği katkıdan dolayı<br />
Bakan Avcı tarafından Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN) Genel<br />
Sekreteri Haldun Yavaş’a plaket verildi. Plaketi Bakan Avcı’dan<br />
Haldun Yavaş adına editörlerimizden Rufat Aghayev teslim<br />
aldı. Plaketlerin verilmesinin ardından 2. Türk Dünyası Bilim<br />
Olimpiyatları’nda “Tasarım” ve “Buluş” dallarında dereceye<br />
giren öğrenciler açıklandı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve<br />
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, dereceye giren öğrencilere<br />
ödüllerini verdi. “Tasarım” dalında “Birlik Dua Evi” projesiyle<br />
Moldovalı öğrenci Valeri Kapsaman birinci, “İp Cambazı Bisiklet”<br />
projesiyle Ömer Dursun ikinci ve “Fosforlu Seccade” projesiyle<br />
Ümral Şah üçüncü oldu.”Buluş” dalında ise Halil Efe Öztürk<br />
“Kapıda Bırakmayan Kemer” projesiyle birincilik, Çağan Ünver<br />
“Güvenli Pencere” projesiyle ikincilik ve Alper Akkan ise “4n ile<br />
Şifreleme Programı” projesiyle üçüncülük ödülü aldı.<br />
Mansiyon ödülü ise Azerbaycan’dan katılan genç mucit Ayan<br />
Memmedzade’ye verildi. Genç mucit binada yangın zamanı görme<br />
ve işitme engelli vatandaşların binadan tahliyesi üzerine bir<br />
proje geliştirmiş. Böyle bir fikir onun aklına televizyonda engelli<br />
vatandaşların yangın sırasında hayatını kaybettiği haberini izledikten<br />
sonra gelmiş. Projede, binada dumana duyarlı sensörler<br />
yerleştirilmesi öngörülüyor. Bu sensörler vasıtasıyla da binadaki<br />
zehirli gaz ve duman dışarı üfleniyor. Aynı zamanda binada<br />
görme engelliler için sesli yönlendirmeler ve işitme engelliler için<br />
de görsel yönlendirmeler öngörülüyor.<br />
6 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
OCAK <strong>2016</strong><br />
14-16<br />
DÜNYA GELECEĞIN<br />
7. ENERJİ VERİMLİLİĞİ<br />
ENERJISI ZIRVESI <strong>2016</strong><br />
FORUMU VE FUARI<br />
14-16 OCAK <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL-TÜRKİYE<br />
35. Enerji Verimliliği Haftası’nın en<br />
önemli etkinliği olan 7. Enerji<br />
verimliği Forumu Ve Fuarı (EVF)<br />
14 – 16 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihleri arasında<br />
WOW Convention Center’da<br />
düzenlenecek. EVF 2015, Türkiye’de<br />
Enerji Verimliliği Kanunu yürürlüğe<br />
girdikten sonra 2009 yılında ilk kez<br />
düzenlendi. Enerji verimliliği üzerine<br />
Türkiye’de düzenlenen ilk ve tek<br />
fuardır. Türkiye’de düzenlenen Enerji<br />
Verimliliği Forumu ve Fuarı’nın<br />
amacı, enerji verimliliği bilincini<br />
geliştirmek ve bu alandaki uzmanların<br />
profesyonel deneyimleriyle de birlikte<br />
enerji verimliliği alanında<br />
gelişmeler sağlamak.<br />
18-21<br />
18-21 OCAK <strong>2016</strong><br />
ABU DABİ-BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ<br />
Dünyada enerji alanında karşılaşılan<br />
zorluklara etkili çözümler bulma ve<br />
enerjinin geleceğini tartışmayı<br />
amaçlayan Dünya Geleceğin Enerjisi<br />
Zirvesi (WFES), bu alanda Orta<br />
Doğu’da gerçekleştirilen en büyük<br />
zirve olma özelliğini taşıyor. Bu yıl<br />
sekizincisi düzenlenen WFES, 170<br />
ülkenin sanayi, teknoloji, finans ve<br />
kamu sektörlerinden 30 binin<br />
üzerinde temsilciyi ağırlayacak.<br />
20-21<br />
1. İRAN SONDAJ HİZMETLERİ<br />
KONFERANSI<br />
20-21 OCAK <strong>2016</strong><br />
TAHRAN- İRAN<br />
1. İran Sondaj Hizmetleri Konferansı,<br />
sondaj hizmetleri sunan şirketler ve<br />
paydaşları İran’da bir araya getiren en<br />
büyük platform olmayı amaçlıyor.<br />
20-21 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihlerinde Tahran’da<br />
bulunan IRIB Uluslararası Konferans<br />
Merkezi’nde düzenlenecek etkinlik,<br />
yaptırımların kaldırılmasının ardından<br />
ülkenin petrol ve gaz kuyularında<br />
sondaj çalışmalarının verimliliğini arttırmak<br />
için çözümler arayacak.<br />
Konferans süresince katılımcılar çok<br />
sayıda sunum izleme fırsatı yakalayacak,<br />
alternatif sergileri ziyaret edebilecek,<br />
yerel ve uluslararası şirketlerin<br />
temsilcileri ile bilgi ve deneyim paylaşımında<br />
bulunabilecek.<br />
<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />
OCAK <strong>2016</strong><br />
ULUSLARARASI SU ZIRVESI <strong>2016</strong><br />
18-21 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Abu Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri<br />
AAPG/EAGE ORTA DOĞU’DAKI<br />
HIDROKARBON ÖRTÜ KAYAÇLARI<br />
18-20 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Maskat, Umman<br />
AKIŞ KIMYASI HINDISTAN <strong>2016</strong><br />
21-22 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Bombay, Hindistan<br />
KÜRESEL PETROL VE GAZ: ORTA<br />
DOĞU VE KUZEY AFRIKA<br />
27-29 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Kahire, Mısır<br />
KARADENIZ PETROL VE GAZ<br />
ZIRVESI<br />
28-29 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />
Viyana, Avusturya<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
7
RÖPORTAJ<br />
GREAT PETROL VE DOĞAL GAZ ZIRVESI<br />
AZERBAYCAN’A İLK<br />
GELEN ÜLKE İNGİLTERE<br />
Mart ayında İstanbul çok önemli bir petrol ve doğal gaz zirvesine ev sahipliği yapacak.<br />
İngiltere Konsolosluğu’nun önderliğinde düzenlenecek bu zirve öncesinde Birleşik<br />
Krallık Başbakanlığı Türkiye Ticaret Elçisi Lord Robin Janvrin ile bir<br />
araya geldik. Kendisi ile hem bu zirveyi hem de enerji alanındaki çeşitli<br />
fırsatları konuştuk. İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu ve Birleşik<br />
Krallık Yatırım ve Ticaret Ajansı Türkiye, Orta Asya ve Güney<br />
Kafkaslar Genel Direktörü Leigh Turner de bu sohbette ara ara bize<br />
eşlik edip değerli katkılarda bulundu.<br />
OSMAN KURT<br />
Mart ayında İstanbul’da<br />
gerçekleştirilecek olan petrol ve<br />
doğal gaz zirvesi ile ilgili hedefleriniz<br />
nelerdir?<br />
“GREAT Petrol ve Doğal Gaz<br />
Zirvesi” olarak adlandırdığımız<br />
bu etkinlik ile ilgili size bilgi<br />
vermek isterim. ‘GREAT’, 2012<br />
yılından bu yana yürütülmekte<br />
olan bir pazarlama kampanyası.<br />
Türkiye’nin de içinde<br />
olduğu öncelikli ülkelerde<br />
yürüttüğümüz bu kampanya<br />
ile iş, yaratıcılık ve teknoloji<br />
alanlarında sahip olduğumuz<br />
modern Britanya (İngiltere)<br />
vizyonunu yine modern bir<br />
yaklaşımla sunmayı planlıyoruz.<br />
Bu yaklaşım çerçevesinde,<br />
İngiltere’nin ticaret alanındaki<br />
faaliyetlerini Türkiye’de tanıtmak<br />
amacıyla Mart ayında<br />
bölgesel petrol ve doğal gaz<br />
konulu bir zirve gerçekleştirmek<br />
istiyoruz. Bu zirve sayesinde,<br />
İngiltere’nin, hem Türkiye hem<br />
de Azerbaycan ve Kazakistan’ın<br />
petrol ve doğal gaz sektöründeki<br />
fırsatlara verdiği önemi ortaya koymayı amaçlıyoruz.<br />
GREAT Petrol ve Doğal Gaz Zirvesi’nde<br />
uluslararası ve ulusal petrol şirketlerinin yanı<br />
sıra Azerbaycan, Kazakistan ve Türkiye’deki<br />
diğer paydaşlar ile İngiliz şirketlerini bir araya<br />
getirerek mevcut kalkınma planlarını, fırsatları<br />
ve geleceğe yönelik öngörüleri ele almayı hedefliyoruz.<br />
Enerji alanında İngiltere ve Türkiye arasında<br />
güçlü işbirlikleri zaten mevcut ve bunun en<br />
güzel örneği Azerbaycan’daki AMEC-Tekfen<br />
ortaklığıdır. 2014 yılında, AMEC-Tekfen-Azfen<br />
(ATA) konsorsiyumu, Hazar Denizi’nde<br />
BP tarafından işletilen Şah Deniz doğal gaz<br />
sahasının 2. aşaması için toplam 974 milyon<br />
dolarlık bir sözleşme imzaladı. Verilecek diğer<br />
bir örnek de, Irak’ın Kürt bölgesinde önemli<br />
faaliyetler yürüten Türk şirketi Genel Enerji ile<br />
2011 yılında birleşme kararı alan İngiliz Vallares<br />
şirketidir. Bu tür ortaklıklar hem maliyet<br />
hem de kalite açısından her iki tarafı da güçlendiriyor.<br />
İngiliz ve Türk şirketlerinin, daha fazla<br />
üçüncü pazar işbirlikleri oluşturduklarını<br />
görmek istiyoruz ve bu nedenle, bölgesel<br />
enerji kampanyamız, İngiliz şirketlerinin,<br />
bölgesel enerji pazarlarında aktif rol alan<br />
Türk şirketleri ile iyi ilişkiler ve ortaklıklar<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
Osman Kurt (solda), Leigh Turner (ortada), Lord Robin Janvrin (sağda)<br />
kurmaları ve birlikte iş yapmaları için yardımcı olmayı<br />
amaçlamaktadır.<br />
Bu etkinliği neden İstanbul’da düzenliyorsunuz?<br />
GREAT kampanyası Türkiye dahil 11 ülkeye öncelik veriyor.<br />
Ancak özellikle İstanbul’un seçilmesinin nedeni, Hazar Bölgesi<br />
ve Asya’daki kaynaklar ile Avrupa’daki talep arasında stratejik<br />
bir enerji köprüsü konumunda olan Türkiye’nin giderek artan<br />
bir öneme sahip olmasıdır.<br />
Ayrıca, büyüyen bir ekonomiye sahip olan Türkiye, enerji<br />
ithalatı için yılda 50-60 milyar dolar harcanıyor. Rusya Federasyonu,<br />
Azerbaycan ve İran, Türkiye’ye en çok enerji ihraç eden<br />
ülkelerdir. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, doğunun zengin<br />
kaynakları ile batının artan talebi arasında bir köprü görevi<br />
görmek isteyen Türkiye, Kuzey Irak ve Türkmenistan gibi diğer<br />
bölgesel pazarlardaki gelişmeleri de yakından takip ediyor.<br />
Türkiye, son 10 yılda uluslararası petrol şirketleri ile kıyıda<br />
ve açık denizde arama faaliyetlerine ciddi yatırımlar yapmış<br />
bulunmakta ve Karadeniz ile Akdeniz’deki derin açık deniz<br />
faaliyetlerine daha fazla yatırım yapmayı planlamaktadır. Bu<br />
da, petrol ve doğal gaz sektöründe faaliyet gösteren İngiliz tedarik<br />
zinciri şirketleri için yeni fırsatlar yaratacaktır.<br />
Diğer yandan, 45 milyar dolarlık Güney Gaz Koridoru (GGK)<br />
projesinin Türkiye ayağı olan TANAP, Şah Deniz doğal gazının<br />
16 milyar metreküpünü taşıyacak ve bu doğal gazın 6 milyar<br />
metreküpü Türkiye’ye satılacak, geriye kalan 10 milyar metreküp<br />
ise Avrupa pazarlarına ulaştırılacaktır. Türk ve İngiliz<br />
şirketler, projenin 11 milyar dolarlık TANAP ayağında gerekli<br />
“İngiltere bölgeye çok erken girdi.<br />
1990’lı yıllardan bu yana bölgede<br />
nüfuzunu arttırıyor. Hem<br />
Azerbaycan’da hem de<br />
Kazakistan’da büyük gelişmeler<br />
yaşandı ve bu iki ülke çok ciddi<br />
fırsatlar sunuyor.”<br />
mühendislik hizmetleri, ekipman ve diğer hizmetlerin sağlanması<br />
konusunda birlikte çalışmaktadır.<br />
Kısacası, böyle bir etkinliği düzenlemek için tüm bu<br />
faaliyetlerin merkezinde olan İstanbul’dan daha iyi bir yer<br />
olamazdı.<br />
Diğer ülkelere kıyasla İngiltere’nin enerji sektörü ne tür<br />
rekabet avantajları sunuyor?<br />
İngiltere’nin uzmanlığının özellikle Kuzey Denizi’ne dayandığını<br />
düşünüyorum. 50 yıldır Kuzey Denizi’nde faaliyet gösteriyoruz.<br />
Uzun yıllardır yürüttüğümüz bu çalışmalar, özellikle<br />
derin deniz faaliyetleri konusunda geniş bilgi birikimine sahip<br />
olmamızı ve deneyim kazanmamızı sağladı. 50 yıl boyunca<br />
farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin edindiği bu bilgi<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
9
RÖPORTAJ<br />
GREAT PETROL VE DOĞAL GAZ ZIRVESI<br />
“Petrol ve gaz alanında yaptığı<br />
yatırımlarla büyük deneyim ve bilgi<br />
birikimi elde eden Türkiye’nin<br />
önünde pek çok küresel fırsat var.”<br />
birikimi sayesinde, bölgede ihtiyaç duyulacak türden bir bilgi ve<br />
deneyime sahip olduğumuza inanıyoruz.<br />
Hazar coğrafyasında, özellikle enerji alanında ne tür<br />
fırsatlar görüyorsunuz?<br />
Hâlihazırda Azerbaycan’da faaliyetlerimiz var. BP<br />
Azerbaycan’da, Shell Kazakistan’da aktif. İngiltere bölgeye çok<br />
erken girdi ve 90’lı yıllardan bu yana bölgede varlığını devam<br />
ettiriyor. Hem Azerbaycan hem de Kazakistan’da enerji alanında<br />
kaydedilen önemli gelişmeler büyük fırsatlar sunuyor.<br />
Leigh Turner: Azerbaycan’a ilk gelen ülke İngiltere. Petrol ve<br />
doğal gaz endüstrisinin temeli İngiltere’nin yaptığı teknoloji<br />
yatırımları ile oluşturuldu. Azerbaycan, arama, üretim, rafinaj,<br />
depolama ve dağıtım gibi alanlarda çok önemli fırsatlar sunuyor.<br />
Petrol arama faaliyetlerinden eski sahaların yenilenmesine<br />
kadar önümüzdeki 10 yılda 100 milyar doların üzerinde yatırım<br />
fırsatı olduğu tahmin ediliyor. Bu tutarın 11 milyar pound kadar<br />
olan kısmının, İngiliz şirketleri tarafından karşılanabileceği<br />
düşünülüyor.<br />
Hâlihazırda Kazakistan’da, İngiltere’nin yaptığı güçlü yatırımlarla<br />
yeni petrol ve doğal gaz rezervleri geliştiriliyor. Önümüzdeki<br />
10 yılda, özellikle Tengiz, Karaçaganak, Kaşagan ve Pearls<br />
gibi dört büyük sahada yeni petrol ve doğal gaz geliştirme faaliyetleri<br />
için yapılacak harcamaların 65 milyar poundun üzerinde<br />
olması bekleniyor. 2017-2018’e kadar gerçekleştirilecek projelerin<br />
sözleşme bedelinde İngiliz şirketlerin üstleneceği miktar,<br />
teorik olarak 1,7 milyar pound civarındadır.<br />
Türkiye enerji sektöründe de faaliyet gösteren büyük şirketlerimiz<br />
var. TANAP projesinde büyük sorumluluk üstlenen BP;<br />
Karadeniz’de ve karada yeni hidrokarbon kaynakları tespit<br />
etmek için arama faaliyetleri yürütmekte olan Shell, bu şirketlerin<br />
başında geliyor. Türkiye gelecek iki yıl içinde arama çalışmaları<br />
için 1,5 milyar dolar daha yatırım yapmayı planlıyor, bu<br />
da İngiliz tedarik zinciri şirketleri için ciddi fırsatlar sunuyor.<br />
Kısacası, bu üç ülkede de önemli faaliyetlerimiz bulunuyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> BÖLGESI’NDEKI FIRSATLAR<br />
Kazakistan<br />
Önümüzdeki 10 yıl içerisinde,<br />
aşağıda belirtilen dört sahada<br />
yeni petrol ve doğal gaz<br />
geliştirme faaliyetleri için<br />
65 milyar poundun üzerinde<br />
harcama yapılması bekleniyor:<br />
• Tengiz (FGP), (kara)<br />
• Karaçaganak (Faz III), (kara)<br />
• Kaşagan tüm saha<br />
• Pearls bloğu (ikisi de Hazar<br />
Denizi’nin kuzeyinde yer alıyor)<br />
Azerbaycan<br />
Azerbaycan, arama, üretim, rafinaj,<br />
depolama ve dağıtım gibi alanlarda<br />
çok önemli fırsatlar sunuyor. Petrol<br />
arama yatırımlarından eski sahaların<br />
rehabilite edilmesine kadar önümüzdeki<br />
10 yılda 100 milyar doların üzerinde<br />
yatırım fırsatı olduğu tahmin ediliyor.<br />
Yürütülmekte olan başlıca çalışmalar<br />
şunlardır:<br />
• Azeri-Çırak-Güneşli sahası<br />
• Abşeron Doğal Gaz Kondensat sahası<br />
• Petrol ve Doğal Gaz İşleme ve<br />
Petrokimya Kompleksi (OGPC) projesi<br />
• Umid doğal gaz sahası (toplam rezerv<br />
miktarı 300 milyar metreküpe ulaşabilir)<br />
Türkiye<br />
Türkiye’nin sunduğu fırsatlar arasında<br />
arama ve boru hattı projeleri yer alıyor.<br />
Şah Deniz 2 gazını 2019 itibariyle<br />
Avrupa’ya taşıyacak olan Şah Deniz 2<br />
doğal gaz projesinin Türkiye’den geçen<br />
kısmı olan TANAP’ın maliyeti 11 milyar<br />
dolardır. Türkiye Petrolleri, geçtiğimiz<br />
10 yılda uluslararası partnerlerle<br />
birlikte Karadeniz’de derin deniz petrol<br />
arama faaliyetleri dahil olmak üzere<br />
toplam 11,2 milyar dolarlık ulusal ve<br />
uluslararası yatırımlar yaptı. Türkiye<br />
gelecek iki yıl içinde arama çalışmaları<br />
için 1,5 milyar dolar daha yatırım<br />
yapmayı planladığını bildirdi.<br />
10 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
Hazar ülkelerinde petrol ve doğal gaz sektöründe faaliyet<br />
gösteren çok sayıda büyük aktör var. Peki, Hazar ülkeleri<br />
İngiltere’de iş yapma konusuyla ne kadar ilgileniyor?<br />
Geniş ekonomik çerçeveden bakıldığında İngiltere yatırımcı<br />
firmalara birçok fırsatlar sunuyor. Türk firmalarının bu fırsatlardan<br />
büyük ölçüde faydalanmakta olduğuna inanıyorum. Bunun<br />
en güzel örneği, Beko markasıdır. Elektronik ev gereçleri<br />
ve beyaz eşya sektöründe neredeyse her İngiliz, Beko markasını<br />
bilir. Yakın bir tarihte Türkiye, United Biscuits’e 2 milyon poundluk<br />
büyük bir yatırım yaptı. Konu petrol ve doğal gaz sektörü<br />
olduğunda bu fırsatların İngiltere özelinde biraz daha sınırlı<br />
olduğu düşünülür. Ancak, Kuzey Denizi’ndeki bilgi birikimi ve<br />
yürütülen ar-ge çalışmaları, İngiltere’ye yatırım yapan Türkiye<br />
ve Hazar ülkelerinin sadece İngiltere’de değil küresel piyasalarda<br />
da büyük çaplı üstünlük elde etmelerine imkân sağlıyor. Bu<br />
üstünlüğün elde edilmesi ve sürdürülmesi konusunda da Birleşik<br />
Krallık Yatırım ve Ticaret Ajansı yerel ve İngiliz firmalar ile<br />
aktif çalışmalar sürdürüyor.<br />
Düşük petrol fiyatlarının İngiltere petrol ve doğal gaz<br />
sektörü üzerindeki etkileri nelerdir? Bu durum ülke içi<br />
yatırım ortamını olumsuz etkiler mi?<br />
Enerji ithal eden ülkelerde bazı ekonomik etkiler görülebileceğini<br />
düşünüyorum. İhracatçılar da düşük petrol fiyatları<br />
sebebiyle sorunlar yaşıyor. Ancak bundan önce de pek çok kez<br />
petrol fiyatlarında değişkenlik ve dalgalanma yaşadık. Elbette<br />
bugün ne yaşandığını ve bunun nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz.<br />
Ancak, bu durumun hâlihazırda İngiltere’de büyük endişe<br />
yarattığı söylenemez.<br />
İngiltere petrol ve doğal gaz tedarik zinciri, gerileme döneminde<br />
düşen petrol fiyatlarına rağmen 2008 ve 2010 yılları arasında<br />
yaklaşık 1,8 milyar pound büyüme kaydetti.<br />
Tüketici harcamalarının artması ve fiyatların gerilemesini sağlayan<br />
düşük enerji fiyatları, enerji ithalatçısı ülkelerde olumlu<br />
etki yaratacaktır. Ancak ülke gelirlerinin büyük ölçüde petrol<br />
veya doğal gaza bağımlı olduğu ihracatçı ülkelerde düşük fiyatlar<br />
olumsuz sonuçlar doğuracaktır.<br />
Leigh Turner: Bu kesinlikle doğru. Kuzey Denizi endüstrimiz<br />
oldukça gelişmiş durumda ve düşük petrol fiyatları bazı üreticilerimiz<br />
için sorun teşkil ediyor. Bazı yatırım harcamalarında<br />
kısıntıya gidiliyor. Fakat Lord Janvrin’in de söylediği gibi, net<br />
enerji ithalatçısı olan İngiltere, tıpkı Türkiye gibi, bu durumdan<br />
kârlı çıkan ülkeler arasında yer alıyor. Bu durum, belli sektörlere<br />
prim sağlarken belli sektörler için de zorluklara yol açıyor.<br />
Benim sorularım bu kadar. Eklemek istediğiniz bir şey<br />
var mı?<br />
GREAT Petrol ve Doğal Gaz Zirvesi hakkında tekrar altını<br />
çizmek istediğim birkaç nokta var. Biz bu zirve ile çok sayıda<br />
şirketi bir araya getirerek bu bölgede, Hazar Bölgesi’nde neler<br />
olduğuna değinmek, bölgenin sunduğu fırsatları ve olanakları<br />
dile getirmek istiyoruz. Ayrıca İngiltere’nin bu fırsatlarla yakından<br />
ilgilendiğini göstermeyi ve Türkiye’nin stratejik bir köprü<br />
konumunda olduğunu vurgulamayı amaçlıyoruz. Tüm taraflar<br />
için faydalı olacak ve doğru kişileri bir araya getirecek bir platform<br />
oluşturabilmeyi umuyoruz.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
11
ANALİZ<br />
TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />
YENİ EKONOMİ PROGRAMI<br />
BÜYÜMEYE ÇARE OLACAK MI?<br />
Hükümetin ekonomi programı ve eylem planı genel olarak neleri<br />
içeriyor ve Türkiye ekonomisinin başta büyüme olmak üzere temel<br />
sorunlarına çare olabilecek nitelikte mi?<br />
DOÇ. DR. FATIH MACIT<br />
HASEN ENERJI VE EKONOMI<br />
ARAŞTIRMALARI MERKEZI UZMANI<br />
Son iki yılda dört seçim birden yaşayan<br />
ve bu nedenle belirli oranda<br />
siyasi belirsizlikle karşı karşıya<br />
kalan Türkiye ekonomisi, 64.<br />
Hükümet’in kurulması ile birlikte bu belirsizlikten<br />
kurtulmuş oldu. Demokratikleşme<br />
ve yeni anayasa, hükümet programının en<br />
önemli gündem maddelerinden biri olsa da<br />
yeni hükümetin ekonomi programına ait<br />
temel ipuçları da piyasaların gündeminde<br />
önemli bir başlık olarak yer alıyordu.<br />
Hükümet programının belli olmasının hemen<br />
ardından Aralık ayı ortasında ilk 3 ay,<br />
6 ay ve 1 yılda yapılacak reform ve icraatlar<br />
ile ilgili eylem planı da Başbakan Ahmet<br />
Davutoğlu tarafından açıklandı.<br />
BÜYÜMEK İÇİN 5 TEMEL UNSUR ÖNGÖRÜLÜYOR<br />
Hükümetin ekonomi programının detaylarına<br />
bakıldığında büyümenin tekrar<br />
canlandırılması ve cari açığın azaltılması en<br />
önemli başlık olarak ön plana çıkıyor. Yeni<br />
dönemde büyüme stratejisinin makroekonomik<br />
istikrarın güçlendirilmesi, beşeri<br />
sermayenin geliştirilmesi, işgücü piyasasının<br />
etkinleştirilmesi, teknolojik ve yenilik<br />
12<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
geliştirme kapasitesinin artırılması ve fiziki altyapının<br />
güçlendirilmesi, kurumsal kalitenin iyileştirilmesi şeklinde<br />
5 temel unsur üzerine bina edildiği görülüyor. Yurt içi üretimi<br />
artırma, ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve imalat<br />
sanayinin GSYH içindeki payının artırılması gibi başlıklar<br />
da büyümenin ana dinamikleri olarak programda dikkat<br />
çekiyor. Ekonomik büyüme anlamında programın bazı alt<br />
başlıklarına bakıldığında geçtiğimiz dönemlerde de olduğu<br />
gibi kamunun altyapı yatırımlarının da hem özel sektör<br />
yatırımlarını teşvik edici hem de büyümeyi destekleyici<br />
şekilde planlandığı görülüyor.<br />
TÜRKİYE’YE YENİ BİR BÜYÜME HİKAYESİ GEREKİYOR<br />
2012 yılından bu yana ekonomik büyümede görülen yavaşlama<br />
şu an Türkiye ekonomisinin en önemli problemi<br />
olarak karşımızda duruyor. 2009 yılında küresel finansal<br />
krizde Türkiye ekonomisi %4,8 küçülmüş olmasına rağmen<br />
2003-2011 arası dönemde ortalama ekonomik büyüme %5,3<br />
olarak gerçekleşti. Fakat 2012 yılından itibaren özellikle hızla<br />
artan kredi hacmi ve bunun beraberinde yükselttiği cari<br />
açığı frenlemek adına sıkı bir politika duruşuna geçilmiş<br />
olması 2012-2014 arası dönemde büyümeyi ortalama yıllık<br />
%3 düzeyine kadar indirdi. Ortalama her yıl 1 milyona yakın<br />
insanın işgücüne katıldığı bir ekonomide %3’lük büyüme<br />
oranı doğal olarak mevcut işsizlere dahi iş ortamı oluşturmaya<br />
yetmediği için işsizlik oranının da artmasına neden<br />
oluyor. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin şu an en önemli<br />
önceliği yeni bir büyüme hikayesi oluşturarak büyüme<br />
oranını %5 ve üzeri bir seviyeye çekmek olmalıdır. 2003-2011<br />
arası dönemde yakalanan yüksek büyüme ortamında iç<br />
talebin katkısı çok büyük oldu. Güçlü bankacılık sektörü,<br />
küresel likidite bolluğu, hanehalkı ve firmaların düşük<br />
borçluluk düzeyi bu dönemde iç talebin büyümeye önemli<br />
ölçüde destek vermesine olanak sağladı. Fakat önümüzdeki<br />
dönemde hem bankacılık sektörünün kredi oluşturabilme<br />
kapasitesinin daha sınırlı hale gelmesi hem de hanehalkı ve<br />
firmalarının borçluluk düzeylerinin belli bir noktaya ulaşması<br />
nedeniyle tamamen iç talep odaklı bir büyüme modeli<br />
oluşturulması pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla yeni<br />
dönemde net ihracatın büyümeye katkısının daha güçlü<br />
olduğu ve üretim odaklı bir büyüme modeline geçilmesi çok<br />
büyük önem arz ediyor. Net ihracatın katkısı hem ihracatın<br />
artırılması hem de ithalata olan bağımlılığın azaltılması<br />
şeklinde iki taraflı olarak düşünülmeli.<br />
İTHALATA OLAN BAĞIMLILIK AZALTILMALI<br />
Hükümet programının detaylarına bakıldığında “İthalata<br />
Olan Bağımlılığın Azaltılması Öncelikli Dönüşüm<br />
Programı” ile bu alanda adım atılırken hem yeni ihracat<br />
pazarlarının geliştirilmesi hem de ihraç ürünlerinin katma<br />
değerinin artırılması ile ihracatı geliştirmeye yönelik somut<br />
hedeflerin koyulduğu görülüyor. Dünya ekonomisinde<br />
korumacı politikaların biraz daha yaygınlaştığı ve dünyada<br />
toplam ticaret hacmindeki büyümenin küresel ekonomik<br />
büyümenin de altında kaldığı bir durumda ihracatı<br />
artırmak ve yeni pazarlar keşfetmek kolay olmayacaktır.<br />
Dolayısıyla bu noktada net ihracatın büyümeye katkısını<br />
artırmak ve üretim odaklı yeni bir model oluşturmak için<br />
EKONOMİK BÜYÜME 2002-2014<br />
6,2<br />
5,3<br />
9,4<br />
8,4<br />
6,9<br />
4,7<br />
0,8<br />
-4,8<br />
4,0<br />
2,9<br />
2,0<br />
-2,0<br />
-4,0<br />
-6,0<br />
2012 yılından itibaren özellikle hızla<br />
artan kredi hacmi ve bunun<br />
beraberinde yükselttiği cari açığı<br />
frenlemek adına sıkı bir politika<br />
duruşuna geçilmiş olması 2012-2014<br />
arası dönemde büyümeyi ortalama<br />
yıllık %3 düzeyine kadar indirdi.<br />
ithalata olan bağımlılığın azaltılması daha büyük önem taşıyor.<br />
Özellikle kimyasal madde ve ürünler ve rafine edilmiş<br />
petrol ürünleri gibi Türkiye’nin toplam dış ticaret açığında<br />
çok büyük paya sahip olan kalemlerde yatırımların teşvik<br />
edilmesi ve yerli üretimin cesaretlendirilmesi yeni dönemde<br />
büyüme hikayesinin en önemli unsurlarından biri olmalı.<br />
MALİ DİSİPLİN ÖNCELİKLİ KONULARDAN BİRİ<br />
Hükümet programının detayları açıklandığında ekonomik<br />
büyümeye ilişkin hedeflerden sonra merak edilen diğer<br />
önemli bir konu da Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda<br />
bir değişiklik olup olmayacağı idi. Özellikle geçtiğimiz<br />
dönemde yaşanan faiz tartışmaları nedeniyle bu noktada<br />
bir değişiklik olabileceği noktasında piyasaların kaygısının<br />
olduğu herkes tarafından biliniyordu. Programın<br />
enflasyon ve para politikası başlıklı kısmına bakıldığında<br />
Merkez Bankası için bağımsızlık ifadesi doğrudan kullanılmasa<br />
bile yapılan tanımlarda Banka’nın para politikasının<br />
işleyişi konusunda bir değişiklik olmayacağı net bir şekilde<br />
görülüyor. Merkez Bankası’nın ana amacının fiyat istikrarı<br />
9,2<br />
2002 2003 2004<br />
2005<br />
2006<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
8,8<br />
2012<br />
2,1<br />
2013<br />
4,0<br />
2014<br />
0<br />
10,0<br />
8,0<br />
6,0<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
13
TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />
olarak devam edeceği belirtilirken bu amaca ulaşmak için<br />
uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin<br />
belirleyeceği programda belirtiliyor. Dolayısıyla yeni<br />
dönemde de Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığında<br />
herhangi bir değişiklik düşünülmediği programda net bir<br />
şekilde görülmüş oluyor. 2006 yılından bu yana sürdürülen<br />
enflasyon hedeflemesi rejiminin devam edeceği, programın<br />
para politikası noktasında ana çatısını oluşturuyor.<br />
Program içeriğinde yer alan önemli başlıklardan biri de mali<br />
disiplin olarak karşımıza çıkıyor. 2003 yılından bu yana<br />
görevde alan AK Parti hükümetlerinin ekonomi anlamında<br />
en başarılı oldukları alanlardan birisi hiç şüphesiz kamu<br />
maliyesi oldu. 2002-2007 arasındaki ilk dönemde 2001 yılında<br />
yaşanan krizden sonra IMF ile yapılan anlaşmanın<br />
mali disiplin tarafı çok başarılı şekilde uygulanarak bütçe ve<br />
borç dinamikleri çok iyi bir noktaya getirildi. Bugün Avrupa<br />
Birliği’nde birçok ülke yüksek kamu borcu problemi ile mücadele<br />
etmek durumunda kalırken Türkiye kamu borcunun<br />
GSYH’ye oranı açısından Avrupa Birliği’nin önde gelen birçok<br />
ekonomisinden daha iyi bir konumda bulunuyor.<br />
Türkiye ekonomisinin küresel şoklardan daha az etkilenmesi<br />
noktasında çok önemli bir sigorta görevi gören mali<br />
disiplinin devam ettirilmesi çok büyük önem arz ediyor. Bu<br />
noktada hükümet programında da hem kamu harcamaları<br />
hem de vergi gelirleri anlamında mali disiplini koruyacak<br />
hedeflerin belirlendiği görülüyor. Kamu harcamalarında<br />
verimliliğin ve kalitenin artırılması ön plana çıkarken vergi<br />
gelirleri tarafında ise verginin tabana yayılması ve kayıt<br />
dışılığın azaltılması önemli başlıklar olarak programda yer<br />
Türkiye ekonomisinin küresel<br />
şoklardan daha az etkilenmesi<br />
noktasında çok önemli bir sigorta<br />
görevi gören mali disiplinin<br />
devam ettirilmesi çok büyük<br />
önem arz ediyor.<br />
alıyor. Her ne kadar hükümet programında mali disiplin<br />
konusunda bir taviz verilmeyeceği net bir şekilde belirtilmiş<br />
olsa da Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan<br />
eylem planının içerdiği harcama kalemleri bu noktada piyasalar<br />
nezdinde bir soru işaretini de beraberinde getirdi.<br />
Büyük bir çoğunluğu <strong>2016</strong> yılında hayata geçecek olan vaatlerin<br />
bütçe dinamikleri üzerinde nasıl bir etki oluşturacağı<br />
ve hükümetin buna nasıl bir tepki vereceğini görmek için<br />
biraz beklemek gerekecek gibi görünüyor.<br />
64. Hükümet’in ekonomi programına genel olarak bakıldığında<br />
büyüme, cari açık ve enflasyon gibi ekonominin temel<br />
sorunlarına yönelik somut ve olumlu adımların atıldığı<br />
görülüyor. Yine bunun yanında mali disiplin ve Merkez<br />
Bankası bağımsızlığı gibi geçmişte elde edilmiş kazanımların<br />
da korunacağı programda net bir şekilde yer alıyor.<br />
Konulan hedeflerin ne ölçüde hayata geçirileceğini görmek<br />
için biraz zamana ihtiyacımız olacak.<br />
14 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
4 Aralık 2015 tarihinde Azerbaycan<br />
Güneşli Platformu’nda kasırga sonucu<br />
çıkan yangın nedeniyle hayatını<br />
kaybedenleri saygı ile anıyoruz.
RÖPORTAJ<br />
TÜRKIYE-GÜRCISTAN-AZERBAYCAN ITTIFAKI<br />
16
www.hazarworld.com<br />
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN-AZERBAYCAN ARASINDAKİ VİZYON İTTİFAKI<br />
TANAP İLE DAHA DA BÜYÜYECEK<br />
Türkiye’nin, Rus jetini Suriye sınırında düşürmesiyle başlayan gerilimin yankıları<br />
sürerken, dünya kamuoyunun dikkati bölgedeki güvenlik ve jeostratejik alandaki<br />
gelişmelere çevrildi. Bu vesileyle Türkiye’nin enerji güvenliği ve komşularıyla<br />
olan ilişkileri daha da önem kazandı. Hazar Strateji Enstitüsü’nün davetlisi olarak<br />
geçtiğimiz ay İstanbul’a gelen Gürcistan Savunma Bakanı Yardımcısı Anna Dolidze ile<br />
bölgedeki son gelişmeleri, Gürcistan’ın NATO üyeliği sürecini ve Türkiye-Gürcistan-<br />
Azerbaycan ittifakını konuştuk. Türkiye-Gürcistan arasındaki işbirliklerinin ve<br />
ortak projelerin arttırılması üzerinde duran Dolidze, Türkiye’nin de destek verdiği<br />
Gürcistan’ın NATO üyeliğine odaklandıklarını dile getirdi.<br />
MERVE DAMCI<br />
Gürcistan, Kafkasya’daki en önemli ülkelerden<br />
biri. Gürcistan’ın siyasi açıdan<br />
stratejik öneme sahip olmasının sizce artı<br />
ve eksileri neler?<br />
Gürcistan, Asya ve Avrupa’nın kesişme noktasında<br />
yer alıyor. Bu konum pek çok fırsatı ve<br />
sorunu da beraberinde getiriyor. Siyasi liderlik<br />
hususunda, hiçbir fırsatı sonuna dek kullanıp<br />
tüketmemek büyük önem taşıyor. İki kıtanın<br />
kesişme noktasında yer alan bir ülke olarak<br />
biz, aynı zamanda tarihi İpek Yolu güzergahı<br />
üzerinde bulunuyoruz. Bu da Asya ve Avrupa<br />
ülkeleri ile ilişkilerimizi daha da geliştirmek<br />
için büyük bir fırsat sunuyor. Elbette Türkiye<br />
bizim için Avrupa’ya açılan kapı niteliğinde.<br />
Bu yüzden Türkiye’nin stratejik bir müttefiki<br />
olmak Gürcistan için çok önemli.<br />
Gürcistan ve NATO ilişkilerine değinmek<br />
istiyorum. 1990’ların sonundan bu yana<br />
NATO’ya girmek için bekliyorsunuz.<br />
Yakın zamanda bir NATO üyeliği söz konusu<br />
mu? Görüşmeler hangi aşamada?<br />
Elbette, NATO üyeliği konusunda son derece<br />
kararlıyız. 2014 yılında Galler’de düzenlenen<br />
zirvede Kapsamlı NATO-Gürcistan Paketi<br />
(SNGP) adı verilen temel paketi teslim aldık.<br />
Bu paket pek çok bileşenden oluşuyor. Bizim<br />
bu bileşenleri Temmuz ayında Varşova’da<br />
gerçekleştirilecek olan zirveye kadar tek<br />
tek yerine getirmemiz gerekiyor. Bu zirvede<br />
Gürcistan’ın NATO üyeliği yolunda atılacak bir<br />
sonraki adımın ne olacağı belirlenecek.<br />
Gürcistan ve Güney Osetya çatışması hakkında<br />
ne düşünüyorsunuz? Bu sorun nasıl<br />
çözülebilir?<br />
Bu çerçevede, tanımama politikasının diğer<br />
ülkeler tarafından da benimsenmesinin ne<br />
kadar önemli olduğunu her fırsatta dile getirmeye<br />
çalışıyoruz. Abhazya ve Güney Osetya ile<br />
anlaşmazlığın barışçıl bir şekilde çözüme ulaştırılması<br />
için elimizden geleni yapıyoruz çünkü<br />
Gürcistan liberal demokrasi ilkelerine bağlı<br />
bir ülke. Ekonomik açıdan eskiye nazaran çok<br />
daha iyi durumdayız ve her geçen gün daha da<br />
iyiye gideceğimize inanıyoruz. Güney Osetya<br />
ve Abhazya’da yaşayan halk, Gürcistan’ın bir<br />
parçası olmanın kendileri için ne kadar iyi<br />
olacağını, ülkenin sunduğu fırsatları görmesi<br />
gerekiyor. Bunun için de diplomatik ilişkiler ve<br />
yüz yüze görüşmeler kilit önem taşıyor.<br />
Gürcistan, TANAP projesinde en önemli<br />
aktörlerden biri. Geçtiğimiz Mart ayında<br />
Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan<br />
cumhurbaşkanlarının katılımıyla<br />
Kars’ta TANAP’ın temeli atılmıştı. Peki,<br />
TANAP’ın Gürcistan için önemi ne?<br />
Bu tıpkı Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı projesi<br />
gibi. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi de tarihi<br />
öneme sahip bir proje. Bu boru hattı sayesinde<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
17
TÜRKIYE-GÜRCISTAN-AZERBAYCAN ITTIFAKI<br />
güzergah üzerindeki diğer ülkeler gibi Gürcistan da dış yatırımlar<br />
için çekici bir ülke haline geldi ve Asya-Avrupa arasında<br />
bir ulaştırma koridoru görevi üstlenmeye başladı. Şu anda<br />
demiryolu hattı projeleri, TANAP ve Anaklia Limanı gibi birçok<br />
projeye destek veriyoruz ve bu tür projelerin bir parçası<br />
olmaya büyük önem atfediyoruz. Bu sayede Gürcistan’ın<br />
Avrupa ve Asya arasında sınır ötesi taşımacılık konusunda<br />
bir ulaştırma merkezi haline gelmesini hedefliyoruz.<br />
Türkiye’nin, Rus jetini Suriye sınırında düşürmesi nedeniyle<br />
iki ülke arasında gerilimli bir süreç ilerliyor. Şu<br />
anda Rusya komşularına karşı agresif bir politika izliyor.<br />
Bu durum enerji güvenliğini de etkiler mi?<br />
Elbette. Bu konuya bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmamız<br />
gerekiyor. Enerji güvenliği terimi, enerji arzının tek başına<br />
dev bir yapının bir parçası olduğunu gösteriyor ve güvenliğe<br />
ilişkin ihtiyaçların bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekiyor.<br />
Diğer yandan, enerji arz kaynaklarımızı da sürekli çeşitlendirmemiz<br />
gerekiyor. Bölgedeki diğer ülkeler için de bizim<br />
için de tek bir kaynağa bağlı olmamak büyük önem taşıyor.<br />
Ancak Gürcistan bu konuda şanslı çünkü Azerbaycan ve<br />
Türkiye gibi çok değerli partnerlere sahip. Yine de enerji arz<br />
kaynaklarımızı çeşitlendirme hususunu büyük bir titizlikle<br />
ele almamız gerektiğini düşünüyorum.<br />
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kabinesi<br />
Kasım ayında gerçekleşen parlamento seçimleri sonrasında<br />
Gürcistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyareti<br />
her iki ülke için nasıl okumalıyız?<br />
“Türkiye bizim için Avrupa’ya<br />
açılan kapı niteliğinde.”<br />
Sembolik olarak bu ziyaret büyük önem taşıyor. Azerbaycan ve<br />
Gürcistan arasındaki stratejik ortaklık bu ziyaretlerle pekişiyor<br />
ve güçleniyor. İki ülke halihazırda ulaştırma ve ticaret alanında<br />
işbirliği içinde hareket ediyor. Azerbaycan ve Gürcistan<br />
arasındaki ticaret hacmi bir hayli yüksek. Bunun yanı sıra<br />
Azerbaycan şirketleri Gürcistan’da aktif bir şekilde faaliyet<br />
gösteriyor, Azerbaycan’da da çalışan çok sayıda Gürcü işadamı<br />
ve şirket var. Aynı zamanda askeri ilişkiler de iki ülke arasında<br />
önemli bir yer tutuyor. Yani bu üst düzey ziyaret, iki ülkenin<br />
stratejik ortaklığının bir nişanesi diyebiliriz.<br />
Savunma Bakanlığı olarak Gürcistan ve Türkiye arasındaki<br />
işbirliğini artırmak adına belli projeleriniz var mı?<br />
Evet, aslında işbirliğimiz farklı boyutlar kazanıyor demek daha<br />
doğru olur. Örneğin, İstanbul’da askeri akademiyi ziyaret ettik.<br />
Gürcistan’da bir yüksek lisans programı geliştiriyoruz ve sizin<br />
sahip olduğunuz deneyim ile yakından ilgileniyoruz. Bu, iki ülke<br />
arasındaki işbirliği açısından yeni bir alan. Çok sayıda subayımız<br />
Türkiye’de eğitim alacak, Türk subaylar da hem bu alanda hem<br />
de dil eğitimi almak için Gürcistan’a gelecek. Gördüğünüz gibi,<br />
yalnızca siyasi düzeyde değil, aynı zamanda askeri düzeyde de<br />
işbirliği içindeyiz. NATO üyesi olan Türkiye’nin çok değerli<br />
deneyimlerinden faydalanıyoruz ve bu alanda işbirliğimizin her<br />
iki ülke için de son derece faydalı olduğuna inanıyoruz.<br />
18<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
DOSYA<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
SAVAŞIN RENGİ DEĞİŞTİ:<br />
SİBER SİLAHLANMA<br />
Elektrik, su ve ısıtma olmasa dünya nasıl bir yer olurdu? Savaş alanından<br />
farksız olurdu değil mi? İşte siber silahlar, kritik altyapılar olarak<br />
adlandırılan bu yapıları hedef alarak ülkeleri büyük zarara uğratıyor.<br />
ÖZKAN ERDOĞAN<br />
ARAŞTIRMACI, HASEN KRİTİK<br />
ALTYAPILARI KORUMA PROGRAMI<br />
20<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
01<br />
İran’ın Natanz şehrindeki nükleer tesislerde<br />
ortaya çıkan bir aksilik uzun zamandır<br />
mühendisleri zorluyordu. Mühendisler<br />
nükleer zenginleştirmeyi sağlayan santrifüjlerin<br />
fazla ısınmadan dolayı bozulduklarını<br />
bir şekilde fark etti. Fakat bunun nedeni uzun<br />
süre çözülemedi. Tesiste çalışan bir mühendisin<br />
bir gün kendi makinasında keşfettiği olağandışı<br />
durumu bir arkadaşına anlatması ve<br />
şüpheli bir dosya göndermesi üzerine İran, bir<br />
siber silahın varlığından ancak tüm dünyayla<br />
aynı anda haberdar olabildi.<br />
Aslında İran’ın bu durumu fark etmemesi<br />
daha önce bu tip olayların açığa çıkmamasından<br />
kaynaklanıyor. Eğer doğru önlemler alınmış<br />
olsaydı siber silahın başarılı olması çok<br />
da mümkün değildi. İşin ilginç tarafı, Stuxnet<br />
diye adlandırılan bu siber silah daha sonra<br />
gerek İran gerekse farklı devletler tarafından<br />
ciddiye alınacak ve adeta bir bumerang gibi<br />
düşmanlarına karşı kullanılabilecekti. Virüsün<br />
yaratıcıları bunları önceden tahmin etselerdi<br />
belki de virüsü hiç yazmazlardı.<br />
Evet, bu siber silah uzun bir süre görevini<br />
başarıyla ve sessizce yerine getirdi fakat virüsü<br />
yazan kişiler virüsün etkilerini artırmak adına<br />
yaptıkları güncellemedeki ufak bir hata ile bu<br />
virüsün ya da başka bir deyişle siber silahın<br />
bulunmasına sebep oldular.<br />
Stuxnet, 2010 yılının başından itibaren İran’ın<br />
başına bela olan ve kritik altyapılar kategorisindeki<br />
bir nükleer tesisi ilk kez direkt olarak<br />
hedef alan başarılı bir virüs, yani siber silahtır.<br />
2005 yılı sonrasında geliştirildiği düşünülen<br />
ve arkasında ülke kaynaklarının veya büyük<br />
sponsorların olduğu tahmin edilen bu virüs,<br />
belli bir kritik altyapıyı hedefledi ve adeta sabırla<br />
hedefini kolladı, uygun anda ise devreye girdi.<br />
Bu sabırlı bekleyişin sonunda ise amacına başarı<br />
ile ulaştı. Evet, Stuxnet siber silahların etkilerini<br />
tam olarak göstermesi konusunda tam bir başarı<br />
hikayesi sayılabilir. Fakat ufak bir ayrıntı virüsün<br />
keşfedilmesine neden olarak dünyada bu tip<br />
saldırıların her zaman gerçekleşebileceği konusunda<br />
gerek sektördeki karar vericiler arasında<br />
gerekse uluslararası ilişkiler ekseninde etkili bir<br />
farkındalık oluşturdu.<br />
VİRÜS KENDİNİ SAKLAMAYI ÇOK İYİ BAŞARIYOR<br />
Stuxnet virüsünün fark edilmesi yaklaşık 5 sene<br />
sürdü ama virüs bir hata sonucu yakalanınca<br />
A’dan Z’ye etkileri araştırmacılar tarafından<br />
detaylı olarak tespit edildi. Buna göre virüsün 3<br />
temel modülü var; bunlar bulaşma, dağılma ve<br />
saklanma özellikleri.<br />
Bu siber silahı özel yapan basit bir zararlı yazılımın<br />
ötesinde, gayet kompleks bir yapıya sahip<br />
olması. Virüsler, sadece belli bir endüstriyel<br />
kontrol sistemini ustaca hedef alıp kendisini çok<br />
iyi saklayarak ortaya çıkabilecek alarmlara karşı<br />
özel savunma mekanizmaları üreten yazılımlardır.<br />
Siber silah dediğimiz şey aslında herhangi<br />
bir hedefe karşı iletişim altyapısı ve bilişim<br />
sistemleri aracılığı ile saldırmaya yarayan bir<br />
bilgisayar kod parçası ya da uygulamasıdır. Siber<br />
silah ile saldırmanın sonucu fiziksel tahrip ya<br />
da siber casusluk şeklinde kendini gösterebilir.<br />
Unutmamalıyız ki siber silahlar, konvansiyonel<br />
silahlara göre kesinlikle daha düşük maliyetli,<br />
tanımlaması zor ve daha sessiz, dolayısıyla öngörülmesi,<br />
etkileri ile sonuçlarının analiz edilmesi<br />
hiç de kolay olmayan silahlardır.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
21
SİBER GÜVENLİK<br />
KRİTİK ALTYAPILAR SİBER SİLAH ÜRETİCİLERİNİN<br />
HEDEFİNDE<br />
Siber silahlar bugüne dek daha çok finans ve oyun sektörüyle<br />
birlikte politik motivasyonlar ile karşımıza çıkarken, artık<br />
kritik altyapıların da siber silah üreticilerinin ya da kullanıcılarının<br />
hedefine girdiğini rahatça söyleyebiliriz. Öyle ki<br />
Amerikan hükümeti <strong>2016</strong> yılı için siber güvenliğe 14 milyar<br />
dolar ayırdı. Global olarak siber güvenlik sektörüne 2015<br />
yılında 77 milyar dolar harcandı ve bu rakamın 2020 yılında<br />
170 milyar doları bulması bekleniyor. Her sene siber saldırılar<br />
işyerlerinde toplamda 500 milyar dolarlık zarara yol açıyor.<br />
Direkt olarak bankalardan siber yollarla çalınan para ise 1<br />
milyar dolar. Siber güvenlik sigortaları son 2 yılda yüzde 150<br />
oranında arttı.<br />
Kritik altyapı siber güvenliğinin pazar büyüklüğü ise 2014<br />
yılında 7.82 milyar dolar oldu ve bu rakamın 2019 senesinde<br />
11.29 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ancak güvenlik bu<br />
denli maliyetliyken siber silahlanma faaliyetleri son derece<br />
düşük bütçeler ve iyi insan kaynaklarının bir araya getirilmesi<br />
ile gerçekleşebilir. Konvansiyonel silahlar büyük yatırımlar<br />
ve paralar gerektirirken, siber silahları geliştirmek için sadece<br />
birkaç bilgisayar ve “know how” yeterli. İşte işin korkunç<br />
tarafı da burada başlıyor. Ayrıca siber silahlar ile konvansiyonel<br />
silahların yaratacağı etkilere benzer etkiler yaratmak da<br />
mümkün olabilir. Dolayısıyla siber silahlanma sadece gelişmiş<br />
ülkelerde değil, tüm ülkelerde birincil öncelikte önem verilen<br />
ve desteklenen alanlar arasına girmeyi başarabilir.<br />
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de farklı düşünmüyor.<br />
Kerry’ye göre 21. yüzyılda nükleer silahların yerini siber silahlar<br />
alacak. Bu konuda ABD Başkanı Barack Obama, siber<br />
silahların nükleer silahlardan çok daha kompleks olduğunu<br />
“Nükleer silahlarda 0 ya da 1 vardır, ya silahı kullanır ya da<br />
kullanmazsınız, siber silahlarda ise silahın kullanılıp kullanılmadığını<br />
anlamanız bile aylar sürebilir” sözleriyle açıklamıştı.<br />
Nitekim siber silahların kritik altyapı üzerinde fiziksel ve<br />
hemen fark edilebilir etkileri de olabilir yahut fiziksel etkileri<br />
olan/olmayan ve hiç fark edilemeyen saldırılar da gerçekleştirilebilir.<br />
Stuxnet virüsünden sonra yine etkili ve benzer özelliklere<br />
sahip zararlı yazılımlar da bulundu. Örneğin Flame,<br />
Gauss, Duqu, BlackEnergy bunlardan bazıları. Bunların da<br />
kritik altyapı üzerinde etkileri keşfedildi. Günümüzde bu<br />
silahlar daha çok siber casusluk faaliyetlerinde kullanılıyor.<br />
Fakat bu silahların gerçek fiziksel etkileri, gerekli tedbirler<br />
alınmadığı takdirde yakın zamanda ortaya çıkabilir.<br />
02<br />
03<br />
İŞİN BAŞINDA SAVUNMA STRATEJİSİ VAR<br />
Fiziksel ve siber saldırıların birlikte kullanılma ihtimali çok<br />
yüksek, dolayısıyla her ikisi için de etkili savunma stratejileri<br />
geliştirilmelidir. Etkili siber ve fiziksel operasyonel savunma<br />
politikaları, plan ve uygulama bazında geliştirilerek bu tip<br />
saldırıların tehlikeleri ortadan kaldırılabilir. Bazen basit gibi<br />
görünen bir konfigürasyon bazen de bir çalışanın dikkati kritik<br />
altyapı tesislerini çok büyük tehlikelerden koruyabilir. Bu<br />
tesislerin maruz kalacağı bir tehlike sadece kendi çalışanları<br />
ve çevresini değil bir şehri hatta bazen ülkeyi etkileyebilecek<br />
kadar büyük olabilir.<br />
En başa dönecek olursak kritik altyapılar; enerji ve su kay-<br />
03<br />
nakları, hastaneler, havalimanları, daha geniş<br />
bir ifade ile insan yaşamının devam edebilmesi<br />
açısından kritik öneme sahip tesisler ve<br />
altyapılar anlamına gelir ve bir ülkenin can<br />
damarlarını temsil eder. Ancak hayati öneme<br />
sahip kritik altyapılar genellikle, 1970’lere<br />
dayanan haberleşme protokol teknolojileri ve<br />
bunların kullanımına dayanan sistemler ile<br />
yönetilmekte. Teknolojinin hızla ilerlemesi ile<br />
bu sistemlerin altyapıları olan IT altyapıları<br />
modernleştirildi fakat bahsi geçen haberleşme<br />
teknolojileri protokolleri halen değiştirilmedi.<br />
Mevcut durum üreticilerin ve talebin bu yönde<br />
devam etmesine bağlanabilir, ancak bu durumun<br />
siber güvenlik anlamında ciddi problemlere<br />
yol açacağı muhakkak. Zira geliştirilmiş<br />
olan haberleşme altyapısı, siber güvenlik hiç<br />
dikkate alınmadan tasarlandı, dolayısıyla güvenliğin<br />
abecesi olan gizlilik, bütünlük ve sürdürülebilirlik<br />
prensiplerinin hiçbirine etkin<br />
olarak sahip değil. Bu yüzden saldırılara ciddi<br />
şekilde maruz kalınıyor. Genel olarak SCADA<br />
sistemleri ve kullanıcıları arasında yetkilendirme,<br />
şifre mekanizması, iletişim filtreleme ve<br />
01-02<br />
Kritik altyapı<br />
kontrol sistemleri<br />
(EKS).<br />
03<br />
Hacker grubu<br />
Anonymous’un<br />
simgesi olan Guy<br />
Fawkes maskesi.<br />
04<br />
İran<br />
Cumhurbaşkanı<br />
Hasan Ruhani<br />
Buşehr nükleer<br />
santrali kontrol<br />
odasında.<br />
22 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
04<br />
03<br />
şifreleme gibi konularda ciddi sıkıntılar olduğu biliniyor.<br />
Kritik altyapı kontrol sistemleri kısaca Endüstriyel Kontrol<br />
Sistemleri (EKS) olarak adlandırılıyor. EKS’yi oluşturan sistemin<br />
en çok kullanılan alt sistemleri ise SCADA (Sistemin<br />
kalbi de diyebileceğimiz yönetim ve raporlama yazılımı),<br />
PLC (Programmable Logic Controller- Kontrolör) ve HMI’dır<br />
(Human Machine Interface-Yönetim Arayüzü). Bu sistemler<br />
kendi aralarında (sistemden sisteme) ve kullanıcı - sistem<br />
arasında otomasyonu sağlıyor ve üretim sırasında oluşabilecek<br />
potansiyel hataları indirgemeye yarayan uyarı, kontrol ve<br />
raporlama mantığını oluşturuyor.<br />
SCADA sistemleri geleneksel anlamda internete kapalı ve izole<br />
sistemler olarak planlanmış fakat giderek artan teknolojik<br />
ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılabilirlik ve operasyon maliyetlerini<br />
düşürecek şekilde bazı değişikliklere uğradı. Artık<br />
çoğu EKS’ye uzaktan yönetim, farklı sistemlere entegrasyon<br />
gibi yeni özellikler eklenmesi kaçınılmaz. İşte bu noktada<br />
izole olduğu düşünülen SCADA sistemlerinin operasyon gibi<br />
güvenlik ikilemi de diyebileceğimiz bir sonucu ortaya çıkıyor.<br />
Kendi içinde güvenlik sıkıntıları olan bu sistemleri uzaktan<br />
yönetim, entegrasyon vb. kaçınılmaz hamlelerle dış dünyaya<br />
açtığımızda; sistemlerin yapısında olan güvenlik zafiyetleri;<br />
bu zafiyetleri çok kolay bir şekilde kötüye kullanabilecek<br />
kişilere adeta altın tepside sunulmuş olur.<br />
Kendi içinde güvenlik sıkıntıları<br />
olan SCADA 02 sistemleri uzaktan<br />
yönetim, entegrasyon vb.<br />
kaçınılmaz hamlelerle dış dünyaya<br />
açtığımızda; sistemlerin yapısında<br />
olan güvenlik zafiyetleri; bu<br />
zafiyetleri çok kolay bir şekilde<br />
kötüye kullanabilecek kişilere<br />
adeta altın tepside sunulmuş olur.<br />
BİR SİBER SİLAH SANİYELER İÇİNDE HEDEFE ULAŞABİLİR<br />
Stuxnet virüsü dış dünyaya kapalı olan bir sisteme USB bellek<br />
yoluyla bulaşmıştı ki USB ile bulaşıyor olması virüsün yazarlarını<br />
oldukça zorlamış ve amaca ulaşmaları hususunda yıllarına<br />
mal olmuştu. Fakat modern EKS’nin bu engeli de kaldırdığını<br />
söyleyebiliriz. Böylece bir siber silahın üretilmesi ve hedefe<br />
ulaştırılması belki artık 1 sene değil, sadece saniyeler sürüyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
23
01<br />
SİBER GÜVENLİK<br />
RAKAMLARLA SİBER GÜVENLİK<br />
%150 %150 $ 14<br />
$ 500<br />
milyar<br />
Siber<br />
güvenlik<br />
sigortaları<br />
son 2 yılda<br />
%150<br />
oranında arttı<br />
Yıllık siber saldırılar<br />
tarafında işyerlerinde<br />
ortaya çıkan zarar<br />
milyar<br />
ABD’nin <strong>2016</strong><br />
siber güvenlik<br />
bütçesi<br />
$ 170<br />
$ 77<br />
milyar<br />
2020’de küresel<br />
olarak siber güvenliğe<br />
harcanması beklenen<br />
miktar<br />
milyar<br />
2015’te küresel<br />
olarak siber güvenliğe<br />
harcanan miktar<br />
$ 1<br />
milyar<br />
Yıllık direkt olarak<br />
bankalardan siber<br />
yollarla çalınan miktar<br />
$ 7.82<br />
milyar<br />
2014’te kritik<br />
altyapı siber<br />
güvenliğinin pazar<br />
büyüklüğü<br />
$ 11.29<br />
milyar<br />
2019’da kritik altyapı siber<br />
güvenliğinin beklenen<br />
pazar büyüklüğü<br />
EKS’ye sahip olan kişi ve<br />
kuruluşlar bazı temel önlemler<br />
uygulayarak siber saldırılardan<br />
korunabilirler. Sistemin A’dan Z’ye<br />
risk değerlendirmesinin yapılması<br />
için dışarıdan profesyonel<br />
danışmanlık alınması ve bu konuda<br />
yönetimin tam destek sağlaması iyi<br />
bir başlangıç olabilir.<br />
Modern EKS’nin varlığını ve tehlikelerini internet üzerinden<br />
yapılabilen kısa bir test ile herkes görebilir. Herkesin bildiği<br />
Google arama motoruna benzer bir şekilde tasarlanan Shodan<br />
arama motoru, dünya çapında internete açık olan EKS’yi tipleri,<br />
iletişim altyapısı, bulunduğu konum vb. niteliklerle endeksler ve<br />
bu anlamda büyük bir kolaylık sağlar.<br />
Hatta Shodan kullanılarak detaylı analizleri gerçekleştirilmiş<br />
ve internete açık olan bu sistemlerin hangi fonksiyonlara sahip<br />
olduğu gibi bilgiler de ayrı olarak listelenebilir. Bu konuda<br />
birçok makale, araştırma ve script kodları yazıldı ve araştırma<br />
sonuçlarında bu sistemlerden bazılarının gerçekten internet<br />
üzerinde dolaşan herhangi bir kişiye herhangi bir yetki gerektirmeyecek<br />
şekilde açık olduğu ve yine internet üzerinden<br />
kontrol edilebildiği anlaşıldı.<br />
Öte yandan EKS’ye yönelik saldırılar sadece keşfetme şeklinde<br />
değil farklı vektörlerde de gerçekleşmekte. Bu saldırıları aktif<br />
ve pasif saldırılar olarak düşünecek olursak, pasif saldırılar<br />
hedef ve fonksiyon tespit etme, trafik dinleme, zafiyet analizi<br />
olarak gerçekleşiyor. Aktif saldırılar ise daha çok uzaktan kod<br />
çalıştırma gibi istismar atakları ve ddos (devre dışı bırakma )<br />
saldırıları olarak karşımıza çıkıyor. SCADA sistem zafiyetlerini<br />
ortaya çıkaran ve aktif saldırılara zemin hazırlayacak olan şu<br />
an için 1000’in üzerinde açık var ve araştırmacılar bu listeye her<br />
gün yeni açıklar ekliyor.<br />
Bu açıklar Nessus ve Metasploit gibi hazır saldırı araçlarına hazır<br />
olarak entegre ediliyor dolayısıyla saldırganın işini ciddi ölçüde<br />
kolaylaştırıyor. Ayrıca, EKS’de bu açıkları giderecek yamaların<br />
uygulanması ciddi tehlikelere ve komplikasyonlara sebep olabileceğinden<br />
gerek üreticiler gerekse müşteriler tarafından çoğu zaman<br />
uygulanmıyor. Dolayısıyla, yama yönetiminin yapıl(a)maması<br />
saldırı potansiyelini ve saldırı başarı ihtimalini oldukça arttıran bir<br />
faktör olarak karşımıza çıkarıyor.<br />
EKS’ye sahip olan kişi ve kuruluşlar bazı temel önlemler uygulayarak<br />
siber saldırılardan korunabilirler. Sistemin A’dan Z’ye risk<br />
değerlendirmesinin yapılması için dışarıdan profesyonel danışmanlık<br />
alınması ve bu konuda yönetimin tam destek sağlaması iyi<br />
bir başlangıç olabilir. Sistemlere sızma testleri yapılması da mevcut<br />
güvenlik seviyesini ve riskleri görmek açısından çok önemlidir.<br />
Sonuç olarak, siber silahları baştan yaratmak biraz maliyetlidir<br />
ama bu maliyet tamamen insan gücü maliyeti olarak karşımıza<br />
çıkar. Siber silahları yeraltı piyasasından elde etmek veya satın<br />
almak ise gayet ucuz ve sıradan bir iş gibi görünür. Güçlü devletler<br />
kendi silahlarını kendileri yapabilirken aslında güçlü olmayıp<br />
biraz akıllı ve sinsi olan devletler siber silahlanma anlamında ciddi<br />
yol kat edebilir. Elde edilmesi ve kullanımı çok kolay ve çok ucuz<br />
olan siber silah tehdidinin önümüzdeki yıllarda nükleer tehdidin<br />
yerini alması bekleniyor.<br />
Bugünlerde Amerika’da uzmanlar 2. Dünya Savaşı’nı başlatan<br />
Pearl Harbor saldırısına benzer bir şekilde Siber Pearl Harbor<br />
tehlikesinden bahsediyorlar. Siber silah tehdidini savuşturmak<br />
için gerekli önlemleri önceden almak şarttır. Savunma noktasında<br />
devletler genellikle politika yapıcı ve koordinatör olarak rol alır.<br />
Devlet, koordinatör rolüyle özel/kamu EKS’si üzerinde belirleyici<br />
olmalıdır. Aksi takdirde bu tehditlerin ileride tahribata dönüşmesi<br />
işten bile değildir.<br />
24 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
3 YILDIR <strong>HAZAR</strong>’IN<br />
RUHUNU OKUYORUZ<br />
Hazar Bölgesi’nin gündemini analiz ederek Türkiye ile<br />
buluşturan Hazar World bugüne kadar bölgede olan bir çok<br />
konuyu gündeme taşıdı, bölgenin dili oldu. Tam 37 sayıdır<br />
neler yaptığımızın kısa özetini ilerleyen sayfalarda yeniden<br />
sizlerle paylaştık. İşte Hazar World’ün Hazar’ın ruhunu<br />
nasıl okuduğunun yolculuğu…
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 1 / ARALIK 2012<br />
<strong>SAYI</strong> 2 / OCAK 2013<br />
<strong>HAZAR</strong> FORUMU GÜNDEME<br />
DAMGASINI VURDU<br />
Birçok ülkeden devlet adamlarını, iş dünyası liderlerini ve sivil<br />
toplum temsilcilerini bir araya getiren ve Hazar Strateji Enstitüsü<br />
(HASEN) tarafından düzenlenen Hazar Forumu 6 Aralık’ta<br />
İstanbul’da gerçekleştirildi. Forum farklı konu başlıklarında üç<br />
panele ev sahipliği yaptı. İlk panelin konusu, bölgenin ismi telaffuz<br />
edildiğinde ilk akla gelen “enerji” ile ilgiliydi. Hazar Bölgesi’nin hızla<br />
gelişen ekonomisi ve ekonomik kalkınma konusu, ikinci panelde ele<br />
alındı. Forumun üçüncü paneli ise her bölgede olduğu gibi Hazar<br />
Bölgesi’nin de gelişmesi önünde büyük bir risk teşkil edebilecek<br />
güvenlik ve istikrar sorunları ve çözüm yolları konusundaydı.<br />
26 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 3 / ŞUBAT 2013<br />
YATIRIMIN ÇEKİM MERKEZİ<br />
Hazar Bölgesi katma değeri yüksek sektörleri ile pek çok<br />
yatırımcının dikkatini çekiyor. Dünyaya kapılarını yeni yeni<br />
açan bölge her geçen gün daha fazla yabancı yatırımcıyı<br />
ağırlıyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerindeki gelişmeler<br />
ile Avrupa’yı derinden etkileyen küresel ekonomik kriz,<br />
bölgeyi ve bölge ülkelerini her geçen gün daha popüler<br />
hale getiriyor. Başta dünya devleri olmak üzere birçok ülke<br />
bölgeye şimdiden önem veriyor. Bölgedeki ülkeler bilinen<br />
enerji kaynaklarının yanı sıra, birbirinden farklı yatırım<br />
olanaklarına da ev sahipliği yapıyor. Hazar Bölgesi ülkeleri<br />
ile karşılıklı anlaşmalar imzalayan Türkiye için bölge cazip<br />
yatırım fırsatları sunuyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 4 / MART 2013<br />
YAKIN MARKAJ ŞANGHAY<br />
Başbakan Erdoğan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne işaret<br />
etmesinin ardından birlik, hem Türkiye’de hem de dünyada<br />
mercek altına alındı. HASEN Ekonomi ve Kalkınma<br />
Araştırmaları Merkezi Uzmanı Dr. Cemil Ertem, Başbakan<br />
Erdoğan’ın son açıklamalarının, Türkiye’nin tıkanan AB<br />
sürecine kırgınlığının ve serzenişinin bir ifadesi olduğunu<br />
belirtiyor. Ertem, “Hırvatistan bu yıl AB’ye üye olacak.<br />
Hırvatistan çok küçük bir ülke olmasına rağmen AB’ye<br />
üyelik süreci çok hızlı işledi. Türkiye için ise hala yeni<br />
müzakere başlıklarının ne zaman açılacağını konuşuyoruz”<br />
diyor ve Başbakan’ın bu çıkışının sürecin bir sonucu<br />
olduğunu ifade ediyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
27
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 5 / NISAN 2013<br />
TÜRKİYE KÖMÜRÜNÜ NE ZAMAN<br />
KEŞFEDECEK?<br />
Kömür, petrol ve doğal gazın tahtını sallıyor. Dünyada<br />
50’den fazla ülkede üretilen kömür her geçen gün artan<br />
enerji talebiyle birlikte daha da önem kazanıyor. Dünyada 1,1<br />
trilyon ton kömür olduğu biliniyor. Kömür rezervleri petrol<br />
ve doğal gaz gibi dünyanın belli bir bölümünde değil yaygın<br />
bir şekilde bulunuyor. Dünyada bulunan kömür rezervinin<br />
377 milyon tonu linyit, 723 milyon tonu taş kömürü. Devam<br />
eden arama faaliyetleri ile birlikte rezervler sürekli artıyor.<br />
Fosil yakıtlar içerisinde kömür rezervleri bugünkü tüketim<br />
koşullarında 230 yıl kullanılabilecek bir potansiyel sunuyor.<br />
Bu durum, enerji arz güvenliği açısından kömürü daha<br />
değerli hale getiriyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 6 / MAYIS 2013<br />
YENİ PETROL YASASI NE GETİRECEK?<br />
Türk Petrol Kanunu Tasarısı, 26 Mart’ta TBMM Sanayi, Ticaret,<br />
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul<br />
edildi. Komisyondan geçen tasarı Genel Kurul’a gönderildi. Aynı<br />
kanun 5 yıl önce de TBMM’de kabul edilmiş, ancak bazı maddeler<br />
2007 yılında Cumhurbaşkanı Sezer tarafından milli menfaatlere<br />
aykırı olduğu gerekçesiyle veto edilmişti. 6 yıl aradan sonra Türk<br />
Petrol Kanunu Tasarısı yeniden gündeme geldi. Peki yeni kanun iddia<br />
edildiği gibi milli menfaatlere aykırı mı yoksa petrol kaynaklarının<br />
hızlı, sürekli ve etkili şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve<br />
üretilmesini sağlamayı mı amaçlıyor? Yeni Türk Petrol Kanunu<br />
Tasarısı kara ve denizlerimizde yapılacak petrol ve doğal gaz<br />
aramalarını kolaylaştırmayı, bürokratik gecikmenin önüne geçmeyi,<br />
yerli ve yabancı sermaye şirketlerini teşvik etmeyi amaçlıyor.<br />
28 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 7 / HAZIRAN 2013<br />
YARIM ASIR SONRA<br />
NÜKLEER ENERJİ<br />
Dünyada 31 ülkede 437 nükleer santral faaliyette ve yenilerinin<br />
inşa edilmesi planlanıyor. Ancak Türkiye şimdiye dek nükleer<br />
enerji santrali kuramadı. Çevreci politikalara büyük önem<br />
veren Avrupa ülkeleri dahi nükleer enerjiden vazgeçemezken<br />
Türkiye’nin nükleer enerjide geç kalması soru işaretleri<br />
uyandırıyor. Türkiye 2023 yılına kadar elektrik üretiminin en az<br />
yüzde 15’ini nükleerden karşılamayı hedefliyor. Her geçen gün<br />
artan enerji talebine karşı çözüm yollarını araştıran uzmanlar,<br />
nükleer enerjiye yatırım yapılmadığı takdirde Türkiye’nin enerji<br />
sıkıntısı çekeceğini belirtiyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 8 / TEMMUZ 2013<br />
“RUHANİ” İŞARET ETTİ, HALK SEÇTİ<br />
İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reform kanadının<br />
desteğini alan, ılımlı lider Hasan Ruhani oyların % 50’den<br />
fazlasını alarak seçimlerden galip ayrıldı. Eski Millî Yüksek<br />
Güvenlik Konseyi Sekreteri Ruhani, en yakın rakibinden<br />
üç kat daha fazla oy aldı. Rejimin tıkandığını gören rejimin<br />
sahipleri Ruhani sayesinde geri adım atmayarak iç ve dış<br />
dünyayla yeni bir iletişim kanalı yakalamış oldu. Fakat bu<br />
durumdan olumlu sonuç almak hiç de kolay olmayacaktır.<br />
Çünkü, İran siyasal sistemi içerisinde sınırlı yetkilere ve<br />
dar bir alana sahip yeni Cumhurbaşkanı’nın ciddi iç ve dış<br />
sorunlara çözüm bulması kolay olmayacaktır. Hem rejimin<br />
hem de reformcuların desteğiyle seçilen Ruhani’nin her iki<br />
kesimi mutlu etmesi çok zor olacaktır.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
29
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 9 / AĞUSTOS 2013<br />
ENERJİ KORİDORU HEDEFİNDE<br />
KRİTİK HALKA: ENERJİ BORSASI<br />
Türkiye enerji piyasasında şeffaflığı, liberalleşmeyi ve etkin<br />
piyasa koşullarını sağlamak adına Enerji Borsası kurulmasını<br />
kararlaştırdı. Enerji Borsası (EPİAŞ) küresel enerji piyasasında<br />
Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak. EPİAŞ’ın bu noktada<br />
Avrupa’nın üçüncü büyük borsası olacağı belirtiliyor. EPİAŞ’ın<br />
kurulması ile birlikte Türkiye’de enerji piyasalarında daha<br />
sağlıklı, tüm tarafların beklentilerini karşılayan optimum fiyat<br />
dengesinin piyasadaki arz ve talebe göre oluşması sağlanacak.<br />
Gelişmiş bir enerji piyasası sektöre yönelik doğrudan ve portföy<br />
yatırımlarının da önünü açarak yabancı sermaye girişinin<br />
artmasına katkıda bulunacaktır.<br />
<strong>SAYI</strong> 10 / EYLÜL 2013<br />
AZERBAYCAN’DA CUMHURBAŞKANLIĞI<br />
SEÇİMLERİNE DOĞRU<br />
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 10 yıllık iktidarı döneminde hem<br />
ekonomik hem de politik anlamda önemli değişimler yaşandı. Aliyev’in<br />
yönetimindeki son on yıl içinde Azerbaycan ekonomisini üç katına<br />
çıkardı. Böylece gayrı safi milli hasıla 3 kat artmış oldu. Yoksulluk<br />
sınırında yaşayanların oranı %44’den %4’e indi. Tarım üretimi 3,3;<br />
vatandaşların para gelirleri 6,5 kat arttı. Manat dünyanın en iyi değerli<br />
5 para biriminden birine çevrildi. Bütün bunların dünyanın gelişmekte<br />
olan ekonomileri arasında nadir yaşanan, emsalsiz bir deneyim<br />
olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Bu resme bakıldığında yapılan<br />
reformların sosyal yönlü olduğu dikkat çekiyor.<br />
30 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 11 / EKIM 2013<br />
BÖLGENİN DAVOS’U <strong>HAZAR</strong> FORUMU<br />
DÜNYA LİDERLERİNİ BULUŞTURDU<br />
Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlayacak Güney Gaz Koridoru<br />
için ABD, Avrupa Birliği, Balkanlar ve Kafkas ülkelerini üst<br />
düzeyde bir araya getiren ve Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN)<br />
tarafından ikincisi düzenlenen Hazar Forumu, ABD’nin New<br />
York kentinde gerçekleştirildi. Forumda Türkiye Dışişleri Bakanı<br />
Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar<br />
Mammadyarov, Yunanistan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alasdair<br />
Cook, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ditmir Bushati, Bosna-Hersek<br />
Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumdzija, Hırvatistan Başbakan Yardımcısı<br />
ve Dışişleri Bakanı Vesna Pusic ve Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola<br />
Poposki’nin açılış konuşmaları ile başladı.<br />
<strong>SAYI</strong> 12 / KASIM 2013<br />
AZERBAYCAN<br />
“İSTİKRARA DEVAM” DEDİ<br />
Azerbaycan’da halk Cumhurbaşkanı seçimi için sandık<br />
başına gitti. Oyların yüzde 85’e yakınını alan İlham Aliyev 3.<br />
kez Cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu. Aliyev taraftarları ilk<br />
sonuçların açıklanmasının ardından kutlama için sokaklara<br />
döküldü. S eçim sonuçlarında özellikle ülkenin son 10 yılda aldığı<br />
mesafenin etkili olduğu belirtiliyor. Uzmanlara göre, ekonomik<br />
boyutta ilerleme gösteren ve bunun sonucunda uluslararası<br />
arenada güçlenen Azerbaycan, devletin temellerini de oturtma<br />
noktasında oldukça iyi bir performans gösterdi.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
31
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 13 / ARALIK 2013<br />
<strong>SAYI</strong> 14 / OCAK 2014<br />
ENERJİ VE ULAŞTIRMADA<br />
“<strong>HAZAR</strong> DÖNEMİ” BAŞLIYOR<br />
Asya ile Avrupa arasındaki enerji ve ulaştırma projelerinin<br />
yeni ekseni olan Hazar Bölgesi, ‘Hazar Forumu’ İstanbul’da<br />
masaya yatırıldı. Forum; siyasi liderleri, AB, ABD ve<br />
Türkiye’den karar alıcıları, iş dünyasını, akademisyenleri,<br />
araştırmacıları, yatırımcıları ve sivil toplum kuruluşlarından<br />
temsilcileri bir araya getirdi. Forumda başta geniş Hazar<br />
Bölgesi olmak üzere, Hazar Bölgesi’ndeki son gelişmeler<br />
ışığında dünya enerji haritasındaki son durum, bu<br />
kapsamda ortaya çıkan yeni oluşum ve dış politika<br />
dinamikleri hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.<br />
32 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 15 / ŞUBAT 2014<br />
<strong>HAZAR</strong>’IN 2013 PERFORMANSI<br />
Petrol ve doğal gaz gelirleri, 2013 yılında da Hazar<br />
Bölgesi ülkeleri ekonomilerinin en önemli gelir kalemi<br />
olmaya devam etti. Küresel piyasalarda 100 doların<br />
üzerinde seyreden petrol fiyatları, dünya ekonomisindeki<br />
olumsuz koşullara rağmen Hazar Bölgesi ülkelerinin<br />
performanslarını büyüme trendinde devam ettirmelerinde<br />
önemli rol oynamayı sürdürdü.<br />
<strong>SAYI</strong> 16 / MART 2014<br />
REFAH VE İSTİKRAR PROJESİ<br />
ŞAH DENİZ 2<br />
Dünya enerji tarihi yazılmak istenirse, hiç şüphesiz ki bu tarih<br />
Azerbaycan’la başlar. Pek çok insan bilmese de, Azerbaycan petrol<br />
endüstrisinin doğduğu yerdir. İnsan hayatının en vazgeçilmez<br />
ve temel unsurlarından biri olan enerjinin üretildiği başlıca iki<br />
kaynak olan petrol ve doğal gaz, doğduğu topraklarda yaklaşık<br />
iki yüzyıl sonra Azerbaycan’ın ve Hazar’ın adını dünya enerji<br />
tarihine tekrar altın harflerle yazdırıyor. “Asrın projesi” olarak<br />
nitelendirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) projesi Türkiye ve<br />
Azerbaycan’ın büyük işbirliği ve fedakarlıkları sonrası hayata<br />
geçirildiğinde, Hazar’ın enerji kaynaklarının dünya piyasalarına<br />
açılması süreci yine enerjide ilklerin ülkesi Azerbaycan’ın imzasını<br />
taşıyordu. Bugün ise Azerbaycan dünya enerji sahnesine, Azeri-<br />
Çırak-Güneşli petrollerinin BTC aracılığıyla ulaştırılmasından<br />
sonra çok daha büyük bir projeyle gündemde: Şah Deniz 2.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
33
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 17 / NISAN 2014<br />
BAŞARIYLA DOLU İKİ YIL<br />
Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN), 2 yıl önce, Nisan 2012’de<br />
faaliyetlerine başladı. Bu ay, kuruluşunun 2. yılını kutlayan<br />
enstitü, “Hazar Bölgesi’ne ilişkin yenilikçi araştırmalar<br />
yürütmek ve stratejik öneriler geliştirmek” vizyonuyla çıktığı<br />
yolda, iki sene gibi kısa bir süre içinde büyük mesafe kat etti.<br />
Enerji, ekonomi, uluslararası ilişkiler, güvenlik ve hukukun<br />
yanı sıra çevre, eğitim ve kültür konularına da yoğunlaşan<br />
enstitü, Geniş Hazar Bölgesi’nin kamuoyundaki algısını<br />
artırmayı, yenilikçi çalışmalar yürütüp stratejik öneriler<br />
geliştirerek bölgesel işbirliklerine katkı sağlamayı amaçlıyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 18 / MAYIS 2014<br />
KÜRESEL GÜÇLERİN <strong>HAZAR</strong><br />
POLİTİKALARI<br />
Dünya ekonomisinin dinamiklerinin hızla değişim<br />
gösterdiği bir konjonktürde de Hazar Havzası hem<br />
sahip olduğu zengin enerji kaynakları, hem de Doğu<br />
ve Batı arasında iletişim ve ulaşım imkanlarıyla dünya<br />
ülkelerinin dikkatini çekmeyi başardı. Yüzümüzü Doğu’ya<br />
çevirdiğimizde Hazar’ın jeostratejik konumunun, bölgeyi<br />
Doğu ve Batı arasında “İpek Yolu” olarak anılan ticaret,<br />
ulaştırma ve transit güzergahı üzerinde hayati öneme sahip<br />
bir kesişim noktası haline getirmiş olduğunu rahatlıkla<br />
görebiliriz. İşte bu nedenle yeraltı kaynakları açısından son<br />
derece zengin olan, dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin<br />
önemli bir kısmını barındıran Hazar Havzası’nın konumu<br />
gelecekte çok daha değerlenecek.<br />
34 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 19 / HAZIRAN 2014<br />
ENERJİDE GELECEĞE ATILAN İMZA<br />
Türkiye, BOTAŞ ve TPAO aracılığıyla Şah Deniz 2 ve TANAP<br />
projelerindeki hisselerini arttırarak küresel enerji denkleminde<br />
kendisine önemli yer açan bir anlaşmaya imza attı. “Şah Deniz<br />
Doğal Gaz Üretim Sahası ve TANAP Projesine Türkiye’nin<br />
Ortaklığına İlişkin İmza Töreni” 30 Mayıs tarihinde İstanbul’daki<br />
Shangri La Bosphorus Otel’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,<br />
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azerbaycan<br />
Sanayi ve Enerji Bakanı Natig Aliyev ve SOCAR Başkanı Rövnag<br />
Abdullayev’in katılımıyla gerçekleşti. SOCAR Başkanı Rövnag<br />
Abdullayev imza törenindeki konuşmasında iki ülke arasında<br />
yıllardır başarı ile devam eden enerji sektö- ründeki yakın işbirliği<br />
ve karşılıklı yatırımların öneminin altını çizerek imzalanan<br />
anlaşmalar ile Azerbaycan ve Türkiye arasındaki işbirliğinin ve<br />
dostluk bağlarının güçlendiğini, Türkiye’nin enerji sektöründe<br />
önemli bir adım atmasının yanı sıra enerji arz güvenliğini de<br />
böylelikle sağladığını belirtti.<br />
<strong>SAYI</strong> 20 / TEMMUZ 2014<br />
TARİHİN EN BÜYÜK KREDİSİ<br />
TÜRKİYE’NİN ‘STAR’INA<br />
Türkiye’nin en büyük reel sektör yatırımının inşaat sürecinde<br />
önemli bir eşik daha aşıldı. 17 ticari ve kalkınma bankası ve bir<br />
yerel banka olmak üzere 23 bankanın oluşturduğu konsorsiyum,<br />
İzmir’de yapımı süren STAR Rafinerisi’ne 3,29 milyar dolarlık<br />
kredi verdi. Kredinin 2,69 milyar dolarlık kısmı 18 yıl, 600 milyon<br />
dolarlık kısmı da 15 yılda geri ödenecek. Finansman anlaşması<br />
böylece tarihin en büyük ve uzun vadeli kredi rekorunu kırmış<br />
oldu. SOCAR Başkanı Rövnag Abdullayev, “STAR Rafineri<br />
projesi Türkiye’nin en kapsamlı ‘yerlileştirme projesi’ olacak. Bu<br />
rafineri faaliyete geçtiği zaman yeni işyerleri açılacak. Bölge ve<br />
ölçek ekonomisine ciddi fayda getirecektir. Rafinerinin faaliyete<br />
geçmesiyle, Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerde çok büyük tasarruf<br />
sağlayacaktır” diye konuştu.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
35
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 21 / AĞUSTOS 2014<br />
13 YIL SONRA TARİHİ ZİYARET<br />
13 yıl aradan sonra Türkiye’den Özbekistan’a ilk kez resmi bir<br />
ziyaret gerçekleşti. Dışişleri Bakanları düzeyindeki bu ziyaret,<br />
Türkiye ve Özbekistan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı<br />
oldu. Özbekistan zengin kültürel mirası, stratejik konumu, altın,<br />
uranyum, pamuk, doğal gaz ve petrol gibi yeraltı zenginlikleriyle<br />
Orta Asya’nın potansiyel güçlerinden biri sayılıyor. Türkiye<br />
açısından vazgeçilmez olan bu kardeş ülke, yeni ekonomik ve<br />
bölgesel işbirliklerinin de kapısını açabilir.<br />
<strong>SAYI</strong> 22 / EYLÜL 2014<br />
ENERJİNİN NABZI EPİAŞ’TA ATACAK<br />
Türkiye’deki enerji piyasalarının liberalleşmesi ve Türkiye’nin<br />
enerji merkezi olma hedeflerini gerçekleştirebilmesi için<br />
kritik bir eşik olan EPİAŞ’ın kuruluş kararı her ne kadar 2013<br />
yılı Mart ayında alınmış olsa da sürecin tarihçesi ve gerekli<br />
altyapının hazırlanması bundan çok daha önceye dayanıyor.<br />
2001 yılında EPDK’nın kurulmasının ardından Türkiye’de<br />
enerji piyasalarının serbestleşmesi yönünde atılan başarılı<br />
adımlar bugün kuruluş çalışmalarında sona yaklaşılan EPİAŞ’ın<br />
önünü açan önemli kilometre taşları oldu. Ancak EPİAŞ’ın<br />
kuruluş süreci ile tüm teknik ve altyapı işlemlerinin ne zaman<br />
tamamlanacağına ilişkin olarak net bir takvim verilemiyor.<br />
36 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 23 / EKIM 2014<br />
21. YÜZYILIN PROJESİNDE<br />
DEV İTTİFAK<br />
Azerbaycan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak<br />
enerjinin İpek Yolu, Güney Gaz Koridoru projesinin temeli, üst<br />
düzey katılımla 20 Eylül 2014’te Bakü’de atıldı. İki kardeş ülke<br />
Türkiye ve Azerbaycan işbirliğinin meyvesi olan proje sadece<br />
Avrupa’nın enerji haritasını değiştirmekle kalmayacak, Kafkasya’yı<br />
Avrupa’ya bağlayarak bir barış koridoru oluşmasına da imkan<br />
sağlayacak. Bakü’nün 60 kilometre güneyindeki Şah Deniz 2<br />
sahasından çıkarılacak olan doğal gaz, Güney Kafkasya Boru Hattı<br />
üzerinden Türkiye sınırına gelecek. Varış noktasından itibaren<br />
Hazar gazını Türkiye üzerinden Trans Anadolu Doğal Gaz Boru<br />
Hattı (TANAP) taşıyacak. Gürcistan sınırından Türkiye’ye giren<br />
ve toplam uzunluğu 1841 kilometre olan boru hattı, Yunanistan<br />
ve Bulgaristan sınırına kadar ulaşacak. Boru hattının Avrupa<br />
ayağı Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) adını alacak. Yaklaşık 500<br />
kilometre uzunluğundaki bu hat, İtalya kıyılarına kadar uzanacak<br />
ve gaz buradan Avrupa’ya dağıtılacak.<br />
<strong>SAYI</strong> 24 / KASIM 2014<br />
TÜRKİYE SINIRINDAKİ NÜKLEER<br />
TEHLİKE: METZAMOR<br />
Uluslararası otoriteler tarafından dünyanın en tehlikeli nükleer santrali<br />
ilan edilen Metzamor Nükleer Enerji Santrali’nin ömrünün dolmasına<br />
birkaç yıl kala, Ermenistan santralin ömrünü uzatma kararı aldı. Tehlike,<br />
Türkiye’nin hemen 16 kilometre uzağında bulunuyor ve alınan yeni kararla<br />
nükleer santral 12 yıl daha korkulu rüya olmaya devam edecek. Ağrı Dağı’nın<br />
gölgesindeki bir bölgeye yerleşmiş olan Metzamor Nükleer Santrali, Türkiye<br />
sınırına Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan daha yakın. Santrali saatli bir<br />
bombaya dönüş- türen nedenlerin başında Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde<br />
bulunması geliyor. Öte yandan 1977 yılında Sovyetlerin en eski teknolojisi ile<br />
yapılan bu santral, en ilkel basınçlı su tipi nükleer santral tasarımlarının bir<br />
örneği. Birincil muhafaza yapıları olmayan bu nükleer santrallerden dünyada<br />
pek kalmadı. İşte yapısı ve bulunduğu yer itibariyle Metzamor, dünyanın en<br />
tehlikeli nükleer enerji santrali olarak kabul ediliyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
37
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 25 / ARALIK 2014<br />
SINIRIN ÇÖZÜMSÜZ YÜZÜ:<br />
ERMENİSTAN<br />
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde sözde soykırım iddiası<br />
ile Karabağ sorununun sıklıkla aynı cümlede ele alınması<br />
konunun karmaşıklığını ortaya koyuyor. İki ülke ilişkileri<br />
bu temel sorunlarla bağlantılı olarak sürüyor. Önceki<br />
diplomatik ilişki kurma çabaları, sözde soykırım iddialarına<br />
ilişkin anlaşmazlıklar ve korkular sebebiyle büyük ölçüde<br />
başarısız oldu. Türkiye her ne kadar en üst düzeyde ilişkilerin<br />
normalleşmesi için iyi niyetli adımlar atmaya çalışsa da ne<br />
yazık ki, Ermenistan tarafı çözüm yönünde gereken iradeyi<br />
göstermedi. Sürekli Türkiye’nin tek taraflı iyi niyet göstermesi<br />
ve tavizkar görünmesi ülkenin uluslararası imajına ve reel<br />
politik denkleme uygun bir tablo çizmiyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 26 / OCAK 2015<br />
ENERJİDE SİBER TEHDİT<br />
İnternet olmadan yaşamanın hayal dahi edilemediği günümüzde,<br />
güvenlik ve tehdit anlayışı hem sivil hem de askeri anlamda<br />
boyut değiştiriyor. Tankla ve tüfekle yapılan savaşlar yerini ‘siber<br />
saldırılar’a bırakıyor. Konvansiyonel silahlara göre çok daha<br />
düşük maliyetle elde edilen siber silahların etkileri de bir o kadar<br />
maliyetli ve yıkıcı. Ülkeler arasında çarpıcı boyutlara ulaşan<br />
siber silahlanma yarışının yanı sıra siber saldırıların özel sektör<br />
için yarattığı maliyet de katlanarak artıyor. ABD’de Ponemon<br />
Enstitüsü’nün 60 örnek firma üzerinde yaptığı araştırmaya<br />
göre, 2013’te siber saldırılar %26’lık bir artışla, ABD’de şirket<br />
başına ortalama 11,6 milyon dolarlık bir zarara yol açtı. Ayrıca,<br />
ABD’deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’ne göre<br />
siber saldırıların dünya ekonomisi için doğurduğu zarar en iyi<br />
ihtimalle 400 milyar doları aştı.<br />
<strong>38</strong> OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 27 / ŞUBAT 2015<br />
TTIP MÜZAKERELERİ VE TÜRKİYE<br />
Asya’nın dünya pazarındaki yükselişi sanayinin<br />
üretim devlerini bir hayli rahatsız etti. Çin’in küresel<br />
ölçekte elde ettiği ekonomik büyüme ABD ve AB<br />
arasında yeni bir ittifak doğurdu. İki blok arasında<br />
imzalanması tasarlanan Transatlantik Ticaret ve<br />
Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşması ile ortak bir<br />
pazar oluşturularak ekonominin canlandırılması<br />
hedefleniyor. Bu konuya ilişkin Hazar Strateji<br />
Enstitüsü uzmanları tarafından hazırlanan rapor,<br />
Türkiye’nin TTIP yolculuğuyla ilgili bir eylem planı<br />
ortaya koyuyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 28 / MART 2015<br />
HOCALI İÇİN EMPATİ<br />
Bugün dünya bazı acılara yüzünü dönerken bazılarına ise sırtını<br />
dönüyor. Kimi acılara sempati duyarken kimilerine karşı empati<br />
bile geliştiremiyor. 1915 tehciri, sözde Ermeni soykırımı olarak<br />
kabul görürken Karabağ’da Azerbaycanlıların yaşadıkları<br />
uluslararası kamuoyunun gündemine son sıralardan giriyor.<br />
2015’te bu çifte standardı kırmak için Azerbaycan “empati” diyor.<br />
Azerbaycan’ın yaşadığı acı o kadar taze ki hala alev alev yanıyor.<br />
1991 yılında Ermenistan tarafından haksız bir şekilde toprakları<br />
işgal edilmeye başlanan Azerbaycan, bütün dünyanın gözü önünde<br />
büyük bir katliama maruz kaldı. Katliam sırasında hayatını<br />
kaybedenlerin cansız bedenlerine verilen vahşice zararlar sonucu<br />
ortaya çıkan korkunç manzara Azerbaycanlıların belleğinde hala<br />
berraklığını koruyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
39
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 29 / NİSAN 2015<br />
ENERJİNİN İPEK YOLUNDA<br />
TARİHİ ADIM<br />
Tüm dünya, Türkiye’nin kuzeydoğu sınırını oluşturan Kars’ta<br />
tarihi bir güne tanıklık etti. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan<br />
cumhurbaşkanlarını misafir eden Kars, bundan böyle TANAP’ın<br />
temellerinin atıldığı şehir olarak da anılacağa benziyor. Dünya<br />
enerji piyasalarında ses getirecek dev bir proje olan TANAP’ın<br />
hazırlıkları yıllar önce başladı. Projenin ete kemiğe büründüğü<br />
tarih, inşaat çalışmalarının başladığı 17 Mart 2015 olarak<br />
kaydedildi. TANAP, Avrupa ile Hazar bölgesi arasında güçlü bir<br />
bağ oluşturarak Türkiye’yi kilit ülke konumuna yerleştirecek.<br />
Refah, istihdam ve enerji arz çeşitliliği ise TANAP’ın faydaları<br />
arasında önemli bir yer tutacak.<br />
<strong>SAYI</strong> 30 / MAYIS 2015<br />
TÜRKİYE’NİN YÜZ AKI 50’SİNE BASTI<br />
Türkiye’de petrokimya için ilk adım 1965 yılında Petkim’le atıldı.<br />
Gelişmiş ülkelerde kurulan petrokimya tesisleriyle hemen hemen<br />
aynı tarihlerde hayata geçirilen Petkim, Türkiye’de petrokimya<br />
tarihini başlatan kuruluş oldu. Petkim’in kurulduğu yıldan<br />
bu yana da petrokimya sektörü Türkiye’de sanayileşme ve<br />
kalkınmanın itici gücü haline geldi. Petkim’in katkısı ile çeşitli<br />
ölçeklerde kurulan plastik firmaları da ham maddelerini ucuz<br />
ve kolay yoldan temin etme imkanı buluyor. Çünkü Petkim’in<br />
ticaret merkezlerine ve yurtiçi pazara ulaşımı sağlayacak<br />
karayolu, demiryolu gibi büyük altyapı olanaklarına sahip<br />
olması ve özellikle ticarette önemli bir maliyet kalemi olan lojistik<br />
konusunda sunduğu kolaylaştırıcı imkanlar, Petkim ve ürün<br />
sağladığı firmalar için bir avantaj olarak ortaya çıkıyor. Yani<br />
Petkim’in konumu Türkiye petrokimya sanayisinin rekabet<br />
gücünü artıran önemli bir faktör.<br />
40 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 31 / HAZİRAN 2015<br />
ŞİMDİ TAM ZAMANI: ULAŞTIRMA<br />
KORİDORLARINDA REKABET<br />
Bugün tarihi İpek Yolu’ndan geçmesi planlanan TRACECA, BTK<br />
ve İpek Rüzgarı (Silk Wind) Projesi gibi pek çok yeni ulaştırma<br />
koridorları ve projeleri geliştirildi. Bu yolların ve koridorların kargo<br />
taşımacılığı ile güzergah üzerindeki ülkeler için önemli bir gelir<br />
kaynağı yaratması bekleniyor. Bu projelerin en önemli noktası,<br />
hepsinin Güney Kafkasya’dan geçiyor olması. Bu sebeple bugün<br />
uluslararası kargoları kendi ulaştırma hatlarına çekmek isteyen bölge<br />
ülkeleri arasında yeni bir rekabet başladı. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu<br />
projesi ise ihracat ve ithalat için rekabetçi ulaştırma alternatifleri<br />
arayan Orta Asya cumhuriyetleri ve Türkiye’ye büyük avantaj<br />
getirecek. Bu proje aynı zamanda Bakü’den İstanbul’a kadar kesintisiz<br />
demiryolu ulaşımı sağlayacak.<br />
<strong>SAYI</strong> 32 / TEMMUZ 2015<br />
BAKÜ’DEN SEVGİLERLE<br />
“Azerbaycan’ın geleceği parlak” diyor Avrupa<br />
Olimpiyat Komitesi Başkanı Patrick Hickey. Belli ki<br />
bu yargıya Azerbaycan’ı tanıdıkça varmış. Belli ki çok<br />
kısa sürede uluslararası bir organizasyonu başarıyla<br />
tamamlayan Azerbaycan, bu sözü Hickey’e söyletmeyi<br />
başarmış. Bizim dışarıdan sadece 17 günlük bir<br />
organizasyon olarak gördüğümüz 1. Avrupa Oyunları<br />
serüveni Hickey ve Azerbaycan için uzun bir hazırlık<br />
dönemiydi. Oyunlar bitti. Geriye ise geleceği parlak<br />
bir Azerbaycan ve müthiş bir spor altyapısı kaldı.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
41
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 33 / AĞUSTOS 2015<br />
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMENİN<br />
ANAHTARI: PETROL DIŞI<br />
SEKTÖRLERİN GELİŞTİRİLMESİ<br />
Hazar ülkeleri, zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip. Azerbaycan,<br />
İran, Kazakistan, Özbekistan, Rusya ve Türkmenistan’ın dâhil olduğu<br />
geniş Hazar Havzası, dünyadaki kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık<br />
%18’ine, doğal gazın ise %47’sine sahip. Petrol fiyatlarının 2000’li yıllarda<br />
hızla artması ile birlikte tüm petrol zengini ülkelerde olduğu gibi Hazar<br />
Havzası ülkelerinde de petrol ihracatından elde edilen gelir arttı; bu<br />
da söz konusu ülkelerin hızlı bir ekonomik gelişme sürecine girmesini<br />
sağladı. Ancak, petrol fiyatları 2008 yılı Temmuz ayında 143,95 dolar ile<br />
tarihsel zirvesine çıktıktan sonra küresel finansal krizin etkisiyle aynı yılın<br />
sonunda 34,16 dolara kadar geriledi. Petrol fiyatlarındaki düşüş, başlıca<br />
ihraç ürünleri hidrokarbon ve türevleri olan ülkelerin ekonomilerini de<br />
ciddi oranda etkiledi. Petrol fiyatlarındaki ciddi düşüş ise petrole dayalı bir<br />
ekonomiden ziyade petrol gelirlerinin sanayiye dönüştüğü bir ekonomiye<br />
ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu. Peki, petrole dayalı ekonomilerini<br />
büyüten Hazar Bölgesi için sırada ne var?<br />
<strong>SAYI</strong> 34 / EYLÜL 2015<br />
BATI-İRAN UZLAŞMASI:<br />
ENGELLER VE FIRSATLAR<br />
Türkiye, İran ile girilen nükleer pazarlıkta yoktu<br />
ama çıkan sonucun hem siyasi hem de ekonomik<br />
anlamda etkisi altında olduğu çok açık. Bölgedeki<br />
Türkiye ve İran arasındaki kadim rekabeti ise inkar<br />
etmeye hiç gerek yok. Bu iki güçlü ülke, bölgenin<br />
oyun kurucuları konumunda. Ancak nükleer<br />
uzlaşı ile birlikte İran’ın sahalara geri dönmesinin<br />
ardından Türk yetkililer bir açıklamada bulunarak<br />
İran’ın mezhepçi politikaları bırakıp bölgeyi domine<br />
etme çabalarından vazgeçmesini istedi. Acaba bu<br />
istek, ekonomik ilişkiler için uygun bir zemin arama<br />
yolu niteliğinde miydi?<br />
42 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>SAYI</strong> 35 / EKİM 2015<br />
KADINLAR İNSANLIK KRİZİNİN<br />
TAM ORTASINDA<br />
Sınır çatışmaları, iç savaşlar, ülkeler arası savaşlar hızla<br />
tırmanıyor ve halklar dünya haritası üzerinde bloklar<br />
halinde yer değiştirmek zorunda kalıyorlar. Yaşanan bu<br />
insanlık krizinde ise en çok kadınlar zarar görüyor. Birleşmiş<br />
Milletler’in verilerine göre bugün dünyada 19,5 milyon mülteci<br />
ve <strong>38</strong> milyon yerinden edilmiş kişi var. 5,1 milyon mülteci<br />
ile ilk sırada Filistinliler yer alırken hemen arkasından<br />
3,88 milyonla Suriyeliler, 2,59 milyonla Afganlar geliyor;<br />
bu rakamlarla oluşan insanlık krizi ise dünyadaki çatışma<br />
ortamının hızla yayılması ile giderek büyümeye devam ediyor.<br />
Yerinden edilmiş kişilerde durum daha da trajik bir hal alıyor<br />
ve rakamlar her geçen gün artıyor. Bugün 7,6 milyon Suriyeli<br />
kendi evlerinde yaşayamıyor. 6 milyon Kolombiyalı, 3,4 milyon<br />
Iraklı, 3,1 milyon Sudanlı ve nüfusu sadece 9 buçuk milyon<br />
olan Azerbaycan’da ise 1 milyon kadar yerinden edilmiş kişi<br />
topraklarına geri dönecekleri günü bekliyor.<br />
<strong>SAYI</strong> 36 / KASIM 2015<br />
G20’NİN GÜNDEMİ TÜRKİYE<br />
BAŞKANLIĞINDA BELİRLENECEK<br />
Türkiye G20 toplantısına ev sahipliği yaparak tarihi<br />
bir dönemden geçiyor. Dönem başkanlığını yürüttüğü<br />
G20 toplantısını bu kadar önemli kılan ise Türkiye’nin<br />
bulunduğu coğrafyada cereyan eden olayların tüm dünyayı<br />
etkileyecek olması. Türkiye, zirveyi üç ana başlık altında<br />
ele alıyor: kapsayıcılık, yatırım ve uygulama. Burada<br />
kapsayıcılık başlığı özellikle kapsayıcı büyüme için<br />
kullanılıyor. G20 ülkelerinin ana hedefi olan sürdürülebilir,<br />
güçlü ve dengeli büyümeye ilaveten bu büyümenin her<br />
kesimi kapsaması fikri de ilk olarak Türkiye’nin dönem<br />
başkanlığında ortaya atıldı. Çünkü artan gelir eşitsizliğinin<br />
büyüme üzerindeki negatif etkisi dünyanın önemli bir<br />
problemle karşı karşıya kalacağının sinyalini veriyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
43
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />
<strong>SAYI</strong> 37 / ARALIK 2015<br />
G20’YE AZERBAYCAN İMZASI<br />
Türkiye bir yıldır hazırlandığı G20 zirvesini Kasım ayında Antalya’da gerçekleştirdi. Devletlerarası<br />
ekonomik işbirliğinin en önemli formu olan G20’nin iştirakçi ülkeleri dünya küresel gayrisafi milli<br />
hasılasının yüzde 85’ini oluşturuyor. Bu nedenle zirveye katılan liderlerin alacakları kararlar sadece<br />
dünyanın ekonomisini değil siyasi durumunu da etkileyebilecek mahiyete sahip. Türkiye ve Azerbaycan,<br />
“İki devlet, bir millet” kadim ülküsü ile G20 zirvesinde birlikte yer aldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı<br />
İlham Aliyev zirvede geniş kapsamlı bir konuşma yaptı. Liderlerin satır arası mesajlarının dahi ehemmiyet<br />
arz ettiği G20 zirvesinde Aliyev’in konuşması elbette büyük önem taşıyor. Aliyev Azerbaycan’ın kısa<br />
sürede yakaladığı ekonomik büyüme başarısını ve siyasal istikrarını anlattı ve G20’nin ana hedefi olan<br />
sürdürülebilir büyüme için küresel istikrar çağrısında bulundu.<br />
44 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
GELECEK İÇİN<br />
İNŞAA EDİYORUZ<br />
Kurulduğu günden bu yana dünya standartlarında<br />
boru hatları, yollar, tüneller, endüstriyel tesisler<br />
ve binalar inşa eden FERNAS, deneyimli ve<br />
dinamik kadrosu, sektördeki birikimi ve<br />
yerli-yabancı ortaklarından edindiği güçle hep<br />
daha ilerisini hedefliyor.
ANALİZ<br />
TÜRKİYE - RUSYA<br />
TÜRKIYE RUSYA ILE<br />
YAŞANAN KRIZI<br />
UZUN DÖNEMDE AVANTAJA<br />
DÖNÜŞTÜREBILIR<br />
Türkiye ve Rusya arasında uçak krizi nedeniyle 24 Kasım’da başlayan<br />
gerginlik her geçen gün tırmanarak devam ediyor. Bu gerginlik kuşkusuz<br />
her iki tarafa ekonomik ilişkilerinden dolayı olumsuz etki yapıyor.<br />
46<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
DR. EMİN AKHUNDZADA<br />
HASEN AKADEMİK İŞLER<br />
KOORDİNATÖRÜ<br />
Türkiye ve Rusya arasındaki dış ticaret<br />
hacmine bakıldığında, 2014<br />
senesinde 31,3 milyar dolarlık bir<br />
ticaret gerçekleştiği görülüyor.<br />
Bu rakamın 6 milyar doları Türkiye’nin<br />
Rusya’ya ve 25,3 milyar doları da Rusya’nın<br />
Türkiye’ye yaptığı ihracatın payına düşüyor.<br />
Görünen o ki, iki devlet arasındaki ticari<br />
ilişkilerde Türkiye’nin 19,3 milyar dolarlık<br />
açığı bulunuyor ve bu açığın büyük çoğunluğu<br />
enerji kalemlerinden oluşuyor. Nitekim<br />
şu anda Türkiye ithal ettiği doğal gazın<br />
yaklaşık %55’ini, kömürün %35’ini ve petrolün<br />
ise %15’ini Rusya’dan temin ediyor. Öte<br />
yandan inşa edilmesi planlanan iki nükleer<br />
santralden biri olan Akkuyu Nükleer<br />
Santrali’nin yapımı Rusya’ya ihale edilmiş<br />
durumda. Dolayısıyla enerjide Rusya’ya bu<br />
kadar bağımlı olmamız doğal olarak endişeye<br />
sebep oluyor. Peki, bu kadar endişelenmemize<br />
gerek var mı?<br />
Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var.<br />
Her ne kadar Rusya’ya doğal gazın yanı<br />
sıra petrol ve kömürde de bağımlılığımız<br />
olsa da, petrol ve kömürü rahatlıkla farklı<br />
tedarikçilerden temin edebiliriz. Fakat<br />
kısa vadede doğal gazda aynı durum söz<br />
konusu değil. Petrol ve doğal gaz kimyasal<br />
olarak birbirine benzeseler de, doğal gazın<br />
depolanması ve taşınması petrolden çok<br />
daha zor ve maliyetli. Bu yüzden doğal gaz<br />
petrolden farklı olarak bölgesel bir emtiadır.<br />
Petrol, varillere doldurularak çeşitli<br />
alanlarda depolanabilir ve boru hatlarının<br />
yanı sıra, kara yolu ve deniz yolu ile taşınabilir.<br />
Doğal gaz ise yer üstünde sadece<br />
sıvılaştırılmış biçimde veya yeraltında 3<br />
çeşit alanda depolanabilir: Yeraltı su tabakasında,<br />
tükenmiş petrol ve doğal gaz<br />
sahalarında, tuzlu yerlerde. Diğer taraftan<br />
doğal gaz taşımacılığı sadece boru hatları ve<br />
tankerlerle yapılıyor. Dolayısıyla söz konusu<br />
altyapı yatırımları yapılmadan doğal<br />
gazı kısa vadede farklı yerlerden temin<br />
etmek mümkün değil. “Mavi Akım” Boru<br />
Hattı’ndan yıllık 16 milyar metreküp ve<br />
“Batı Hattı”ndan yıllık 10 milyar metreküp<br />
olmak üzere şu anda Rusya’dan toplam<br />
iki hat üzerinden doğal gaz alıyoruz. Yani,<br />
Rusya’dan temin ettiğimiz doğal gaza kısa<br />
sürede farklı kaynaklardan ulaşmamız söz<br />
konusu değil.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
47
TÜRKİYE - RUSYA<br />
RUSYA’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI (2014)<br />
Hidro Enerji<br />
%6<br />
Nükleer Enerji<br />
%6<br />
Rusya dünyada en çok doğal gaz<br />
rezervine sahip olan ülke olsa da<br />
bugün doğal gaz<br />
üretiminde ABD’den sonra ikinci<br />
konumda yer alıyor ve doğal gaz<br />
kaynaklarını yeteri kadar verimli<br />
kullanamıyor.<br />
Kömür<br />
%12<br />
Petrol<br />
%22<br />
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, 2015<br />
%54<br />
RUSYA, TÜRKİYE’YE KARŞI DOĞAL GAZ KARTINI MASAYA<br />
KOYAR MI?<br />
Türkiye ve Rusya arasında yapılan hükümetler arası anlaşmalar<br />
uyarınca Rusya Türkiye’ye taahhüt ettiği doğal<br />
gazı sağlamakla mükellef. Aksini yaptığı takdirde Rusya<br />
için uluslararası hukuk açısından yükümlülükler doğar.<br />
Fakat Rusya özellikle talebin yoğun olduğu kış aylarında<br />
Türkiye’ye sattığı ilave doğal gazın satışını durdurabilir.<br />
Öte yandan, Rusya’nın da mevcut durumu pek iç açıcı<br />
değil. Ülkenin toplam bütçesinin %53’ü ve toplam ihracatının<br />
%68’i petrol ve doğal gaz gelirlerinden oluşuyor. Bu<br />
bağlamda petrol fiyatlarının Haziran 2014 itibarı ile hızlı<br />
düşüşü ve yaklaşık 1 buçuk senedir bu trendin devam<br />
etmesi Rusya ekonomisine kuşkusuz olumsuz etki yapıyor.<br />
Uzmanlara göre bu trendin 2-3 sene daha sürmesi Rusya’yı<br />
çok daha zor durumlarla karşı karşıya getirebilir. Ayrıca<br />
Rusya toplam enerji tüketiminde %54 oranında doğal gaza<br />
bağımlı durumda ve bu oranın daha da artacağı öngörülüyor.<br />
BP istatistiklerine göre Rusya 2014 senesinde 578 milyar<br />
metreküp doğal gaz üretimi yaptı, bu miktarın da 409 milyar<br />
metreküplük kısmı iç piyasada tüketildi. Son 10 sene içerisindeki<br />
doğal gaz üretim ve tüketim rakamlarına bakıldığında<br />
Rusya’nın üretiminin yaklaşık olarak %0,9 ve tüketiminin<br />
%5 oranında büyüdüğü görülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı<br />
ise Rusya’nın üretiminin 2030 senesine kadar 104 milyar<br />
metreküp, tüketiminin ise 215 milyar metreküp artacağını öngörüyor.<br />
Mevcut durum bize Rusya’nın doğal gaz ihracatının<br />
önümüzdeki yıllarda ciddi oranda düşeceğini ve Rusya ekonomisinin<br />
önemli gelir kaybına uğrayacağını gösteriyor. Bunu<br />
önlemek için ülkenin önünde iki seçenek bulunuyor: Üretimi<br />
artırmak ya da tüketimi düşürmek. Her ne kadar Rusya<br />
dünyada en çok doğal gaz rezervine sahip olan ülke olsa da<br />
bugün doğal gaz üretiminde ABD’den sonra ikinci konumda<br />
yer alıyor ve doğal gaz kaynaklarını yeteri kadar verimli<br />
kullanamıyor. Keza Rusya’da birçok kullanılmayan doğal gaz<br />
sahası bulunuyor. Bu sahaların araştırılması ve geliştirilmesi<br />
için Rusya’nın on milyarlarca dolar yatırım yapması gerekiyor.<br />
Fakat ülke, ekonomik sıkıntılarından dolayı bu yatırımları tek<br />
başına yapmakta güçlük çekiyor. Ayrıca 2014 Ukrayna krizinden<br />
sonra batılı devletler tarafından önemli yaptırımlara<br />
maruz bırakılan Rusya, enerji sektörüne doğrudan yabancı<br />
yatırımcı çekmekte sıkıntı yaşıyor. Nitekim ülke son 5 senede<br />
03<br />
hedeflediği yatırımların sadece %60’ını gerçekleştirebildi.<br />
Öte yandan, Rusya toplam enerji tüketiminde kaynak çeşitliliği<br />
oluşturarak iç piyasada doğal gaz talebini düşürebilir. Fakat<br />
bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarına ciddi yatırım<br />
yapması gerekiyor. Fakat şu da bir gerçek ki, yenilenebilir<br />
enerji teknolojisine sahip olmadan Rusya’nın toplam enerji<br />
tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını artırması pek<br />
kolay görünmüyor. Dahası, Rusya enerjiyi verimli kullanma<br />
anlamında sıkıntı yaşıyor. Bugün Rusya dünyada doğal gaz<br />
üretiminde en çok “kayba” maruz kalan ülke konumunda.<br />
Bunun birkaç nedeni bulunuyor. Öncelikle Rusya hala eski<br />
teknolojiye dayalı üretim yapıyor. Bu nedenle ülke, ürettiği doğal<br />
gazın yaklaşık %10’unu yakmak zorunda kalıyor. Örneğin<br />
Rusya geçen sene ürettiği doğal gazın yaklaşık 60 milyar metreküplük<br />
kısmını yaktı. Diğer taraftan, ülkenin sahip olduğu<br />
boru hatlarının %70’ten fazlası 1985 senesinde yapılmış ve<br />
%14’ünün kullanım ömrü bitmiştir. Bu yüzden Rusya’da iletim<br />
esnasında önemli oranda doğal gaz sızmaları yaşanıyor. Buna<br />
karşı önlem alınması açısından Rusya’nın altyapı yatırımlarını<br />
hızlandırması ve eski teknolojilerini yenilemesi gerekiyor.<br />
RUSYA, PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİ SIKINTISI YAŞIYOR<br />
Rusya açısından bir diğer problem de pazar sorunudur.<br />
Bugün Rusya ihraç ettiği doğal gazın neredeyse tamamını<br />
48 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
RUSYA’NIN YILLARA GÖRE ÜRETIM VE TÜKETIMI (MILYAR METREKÜP)<br />
Üretim<br />
Tüketim<br />
600<br />
500<br />
400<br />
300<br />
200<br />
100<br />
2004<br />
2005<br />
2006<br />
2007<br />
2008<br />
2009<br />
2010<br />
2011<br />
2012<br />
2013<br />
2014<br />
0<br />
Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, 2015<br />
Avrupa ülkelerine satıyor. Bu bağlamda Türkiye, Rusya’nın<br />
Almanya’dan sonra en büyük ikinci pazarı. Rusya 2014<br />
senesinde ihraç ettiği doğal gazın yaklaşık %16’sını<br />
Türkiye’ye ihraç etti. Dolayısıyla ekonomik olarak sıkıntılı<br />
olduğu bir dönemde Rusya için Türkiye pazarından<br />
vazgeçmek hiç de kolay olmayacaktır. Diğer taraftan AB,<br />
Rusya’nın pazar payını aşamalı olarak azaltmayı hedefliyor.<br />
Nitekim AB sadece geçen sene Rusya’dan aldığı doğal<br />
gazı yaklaşık 13 milyar metreküp düşürdü. Dolayısıyla<br />
Rusya stratejik ortaklarını ve doğal gazda önemli pazarlarını<br />
kaybetme riski ile karşı karşıya. Her ne kadar Türkiye,<br />
Rusya’dan temin ettiği doğal gazı başka pazarlardan kısa<br />
zamanda temin edemese de, Rusya da altyapı yatırımlarını<br />
yapmadan doğal gazını kısa vadede farklı pazarlara satamaz.<br />
Bugün Rusya’nın Çin ile yaptığı toplam 68 milyar metreküplük<br />
iki farklı doğal gaz anlaşması bulunuyor. Birinci<br />
anlaşmaya göre Rusya Çin’e 30 sene boyunca Doğu<br />
Sibirya’dan “Sibirya’nın Gücü” Boru Hattı ile yıllık <strong>38</strong> milyar<br />
metreküp doğal gaz satmayı planlıyor. Söz konusu boru<br />
hattının toplam maliyetinin 53 milyar doları bulması bekleniyor.<br />
Rusya-Çin arasındaki ikinci anlaşmanın ise bağlayıcı<br />
tarafı bulunmuyor. Bu anlaşma kapsamında Rusya, Yamal<br />
yarımadasından Kuzey Çin’e Altay Boru Hattı vasıtası ile<br />
yıllık 30 milyar metreküp doğal gaz ihraç etmeyi hedefliyor.<br />
Bunun için de 2600 kilometre uzunluğunda bir boru<br />
hattının yapılması gerekiyor. Fakat bu projelerin toplam<br />
bedeli yaklaşık olarak 70 milyar dolar olarak hesaplanıyor.<br />
Petrol fiyatları mevcut seviyede devam ederse Rusya’nın<br />
söz konusu yatırımları kısa zamanda yapması çok da kolay<br />
görünmüyor.<br />
Her şeye rağmen, Rusya ile yaşanan kriz Türkiye’yi kaçınılmaz<br />
olarak olumsuz etkileyecektir. Ancak Türkiye bu<br />
krizden kısa vadede olumsuz etkilense de, uzun vadede bu<br />
durumu kendi lehine çevirebilir. Bunun için Türkiye’nin<br />
alması gereken birtakım önlemler bulunuyor:<br />
1. Türkiye öncelikle enerji tedarikinde kaynak ve<br />
güzergâh çeşitliliği yaratmalı. Bu anlamda Güney Gaz<br />
Koridoru projesi Türkiye için hayati önem taşıyor.<br />
Nitekim bu proje vasıtasıyla 2019 senesinden itibaren<br />
Türkiye, Azerbaycan’dan yıllık 6 milyar metreküp ilave<br />
gaz alabilecektir. Azerbaycan’ın Abşeron, Ümid,<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
49
TÜRKİYE - RUSYA<br />
TÜRKIYE’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI (2014)<br />
Kaynak: EPDK<br />
Türkiye Şah Deniz sahasında<br />
olduğu gibi, Azerbaycan’ın diğer<br />
doğal gaz sahalarının<br />
geliştirilmesinde de aktif rol<br />
üstlenebilir. Ayrıca Azerbaycan<br />
doğal gazının yanı sıra,<br />
Türkmenistan ve Kazakistan doğal<br />
gazının da Güney Gaz Koridoru’na<br />
dahil edilmesi Türkiye için önemli.<br />
Babek, Asiman, Zafar-Maşal, Nahçivan gibi diğer doğal<br />
gaz sahalarının da üretime başlamasıyla birlikte,<br />
bu miktar daha da artabilir. Bu bağlamda Türkiye Şah<br />
Deniz sahasında olduğu gibi, Azerbaycan’ın diğer<br />
doğal gaz sahalarının geliştirilmesinde de aktif rol üstlenebilir.<br />
Ayrıca Azerbaycan doğal gazının yanı sıra,<br />
Türkmenistan ve Kazakistan doğal gazının da Güney Gaz<br />
Koridoru’na dahil edilmesi Türkiye için önemli. Türkiye,<br />
Trans Hazar Boru Hattı projesinin gerçekleştirilmesi için<br />
taraflar arasında müzakereleri hızlandırmalı ve gerekirse<br />
projenin yapımı için finansal katkı sağlamalıdır.<br />
2. Türkiye’nin toplam enerji tüketiminde kaynak çeşitliliği<br />
oluşturması gerekiyor. Şu anda toplam enerji tüketiminin<br />
%35’i doğal gazdan ve %27’si petrolden oluşuyor. Doğal gazda<br />
%99 ve petrolde %92 oranında ithalata bağımlı olduğumuz<br />
göz önünde bulundurulduğunda, özellikle kömür, nükleer<br />
ve yenilenebilir enerji gibi yerli enerji kaynaklarını etkin<br />
olarak kullanmamız gerekiyor. Her ne kadar yenilenebilir<br />
enerji üretimi maliyetli olsa da, özellikle yenilenebilir enerji<br />
teknolojisini geliştirerek üretimde başarıyı yakalayabiliriz.<br />
Bu kapsamda AR-GE çalışmaları hızlandırılabilir ve yenilenebilir<br />
teknolojilerinin geliştirilmesi için teşvikler artırılabilir.<br />
Ayrıca konut ve sanayide çift yakıtlı sisteme geçilebilir<br />
ve bu bağlamda diğer yakıtların önü açılabilir. Toplam enerji<br />
tüketiminde kaynak çeşitliliği yarattığımız takdirde ileride<br />
bu tip sıkıntıların üstesinden rahatlıkla gelebiliriz. Örneğin<br />
İsveç ithal ettiği doğal gazın %100’ünü Rusya’dan ithal ediyor.<br />
Fakat doğal gaz İsveç’in toplam enerji tüketiminin sadece<br />
%1,5’ini oluşturuyor. Dolayısıyla İsveç muhtemel doğal gaz<br />
kesintisini hiç zarar görmeden atlatabilir.<br />
3. Türkiye’nin doğal gaz altyapı depolama kapasitesini artırması<br />
gerekiyor. Mevcut durumda toplam 2,6 milyar metreküp<br />
kullanılabilir ve 1 milyar metreküp yapımı devam eden<br />
depolama kapasitemiz bulunuyor. Bu rakamı orta vadede en<br />
az 10 milyar metreküpe kadar çıkarmamız enerji güvenliğimiz<br />
açısından zaruridir. Ayrıca, bedeli son kullanıcıdan alınmak<br />
üzere “Stratejik Depolama Zorunluluğu” getirilebilir.<br />
4. Yeni LNG terminalleri yapmamız ve mevcut kapasitemizi<br />
artırmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye’nin Marmara<br />
Ereğli’sinde 6,2 milyar metreküp ve Aliağa’da 6 milyar<br />
metreküp olmak üzere toplam 12,2 milyar metreküplük<br />
bir LNG ithalat kapasitesi bulunuyor. Bu kapasitenin daha<br />
da artırılması gerekiyor. Bunun yanı sıra ülke içinde ara<br />
bağlantılar yaparak LNG ithalatı çok daha verimli olarak<br />
kullanılabilir ve ihtiyaç duyulduğunda farklı bölgelere gaz<br />
akışı sağlanabilir.<br />
5. Enerjiyi hem sanayide hem de konutlarda daha verimli<br />
kullanmamız gerekiyor. Bu anlamda özellikle yeni yapılan<br />
konutların yalıtımlı olması ve sanayide enerji verimli teknolojilerin<br />
kullanılması önem arz ediyor.<br />
Sonuç olarak, Türkiye ve Rusya arasındaki gerginlik karşılıklı<br />
bağımlılık nedeniyle her iki tarafı olumsuz etkilemeye<br />
devam ediyor. İkili ilişkilerin uzun dönemde tahribatlar<br />
almaması adına tarafların gerginliği yatıştırması ve duygusal<br />
adımlar atmaktan kaçınması gerekiyor. Türkiye<br />
kısa vadede krizden olumsuz etkilense de uzun vadede bu<br />
durumu avantaja dönüştürebilir. Bu bağlamda Türkiye,<br />
Rusya ile olan ekonomik ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli<br />
ve özellikle enerji alanında Rusya’ya olan aşırı bağımlılığı<br />
aşamalı olarak azaltmayı hedeflemeli. Özellikle doğal<br />
gazda kaynak çeşitliliğinin oluşturulması ve yerli enerji<br />
kaynaklarının etkin biçimde kullanılması Türkiye için<br />
hayati önem arz ediyor.<br />
50 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
MERCEK<br />
ALİYEV’İN ÇİN ZİYARETİ<br />
İLHAM ALİYEV’İN ÇİN ZİYARETİNİN<br />
ARDINDAN...<br />
Güney Kafkasya’nın yükselen yıldızı Azerbaycan, doğal gazda elde ettiği enerji ve<br />
İlham Aliyev’in enerjisiyle birlikte uluslararası arenada da kendinden söz ettiriyor.<br />
DOÇ. DR. BEKIR GÜNAY<br />
İSTANBUL ÜNIVERSITESI SIYASAL<br />
BILGILER FAKÜLTESI / HASEN BİLİM<br />
KURULU BAŞKANI<br />
Haziran 2015’te Bakü’nün Avrupa<br />
Oyunları’na ev sahipliği yapmasının<br />
yanı sıra, Türkiye’nin davetiyle<br />
katıldığı Antalya G20 Zirvesi’nde de<br />
Azerbaycan adından söz ettirdi. 24 Kasım<br />
2015’te Rus uçağının düşürülmesiyle bozulan<br />
Türkiye-Rusya ilişkileri sonrasında Rusların<br />
akıl tutulması yaşayarak Türk tırlarına<br />
kapılarını kapatması üzerine Azerbaycan’ın<br />
bu zor günde Türk tırlarına yollarını açması<br />
ayrı bir kare olarak hafızalarda yerlerini aldı.<br />
Enerjiden başlayıp ulaşım ve kalkınma<br />
hamlelerine kadar bölgesinde etkin olan<br />
Azerbaycan’ın dış politikasındaki hareketleri<br />
de dikkat çekmeye başlıyor. Türkiye<br />
dışında ABD, AB, İsrail ve Rusya’nın<br />
yanında son yıllarda Güney Kafkasya’da<br />
varlığını göstermeye çalışan Çin ile<br />
Azerbaycan arasındaki ilişkilerde de ciddi<br />
gelişmeler yaşanıyor.<br />
ÇİN ENERJİ VE ULAŞIM HATLARINA<br />
YENİ ROTA ARIYOR<br />
Çin, 20. yüzyılın son çeyreğinde komünizmden<br />
vazgeçmeden kapitalizmin bütün<br />
şartlarını zorlayarak dünya ekonomisinde<br />
birinciliğe doğru dev adımlarla ilerlemeye<br />
başlamasıyla tüm dünyadaki etkin alanlarını<br />
artırıyor. Ancak Çin’in küresel güç olmasının<br />
önünde iki engel bulunuyor. Bunlardan biri<br />
ürettiği ürünlerini satmada kullandığı deniz<br />
yolunun en büyük rakibi ABD’nin kontrolünde<br />
olması, diğeri de üretimi için gerekli<br />
olan enerji ihtiyacı. Ülke, enerjisinin büyük<br />
bir kısmını kendi kömür rezervlerinden karşılasa<br />
da özellikle çevre kirliliğini iliklerine<br />
kadar yaşayan Pekin’in temiz enerji ihtiyacı<br />
için doğal gaza olan talebi giderek artıyor.<br />
Çin doğal gaz ve petrol talebini uzun süredir<br />
Ortadoğu’dan karşılıyor. Ortadoğu, Çin’in<br />
yine zayıf noktası olarak karşımızda duruyor.<br />
Zira hem kuyular hem de deniz yolunun<br />
askeri hakimiyetinin ABD’nin elinde olması<br />
Çin için önemli bir problem oluşturuyor.<br />
ORTA KUŞAK VE İPEK YOLU<br />
Çin bu zayıf noktalarını uzun vadede azaltmak<br />
için köklü değişikliklere başvurmaya<br />
başladı. Öncelikle ülke, enerji için temiz<br />
ve güvenlik sorunu olmayan yeni yol arayışlarına<br />
girişiyor. Bu arayış Çin’in Hazar<br />
Bölgesi ülkeleriyle temasa geçmesini sağlıyor.<br />
52<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
Türkmenistan’la anlaşmalar yaparak ülkenin mevcut gazının<br />
%20’sini alıyor. Benzer durum Kazakistan için de söz konusu.<br />
Çin, Kazakistan’la bir adım daha ileri giderek doğal gazın yanında<br />
petrol alımına da başlıyor. Direkt kuyudan peşin alım<br />
yaparak enerji taleplerini çeşitlendiren Çin’in son hamlesi<br />
Ruslarla yapılan dünyanın en büyük doğal gaz antlaşmasıydı.<br />
Çin böylelikle Ortadoğu’daki enerji bağımlılığını azaltacak<br />
Hazar’ın doğal gazını devreye sokarak ve Pekin’in havasını da<br />
birkaç sene sonra temizleyecek sağlam adımlar atıyor.<br />
Çin’in bir diğer zayıf noktası olan ürünlerini denizden taşıma<br />
yolu yerine yeni alternatif arayışları onu Rusya, Kazakistan<br />
ve Almanya’yı içine alan meşhur “İpek Yolu Demiryolu<br />
Hattı Projesi’ni” devreye sokmasına sebep oluyor. Bu hat için<br />
Rusya ile anlaşan Çin saatte 500 kilometre hızı olan demiryolu<br />
taşımacılığı ile ürünlerini bir ayda değil hesaplamalara<br />
göre bir haftada Almanya ve oradan Avrupa pazarlarına<br />
ulaştırmaya planlıyor.<br />
Bununla beraber Çinlilerin Avrasya’yı eski SSCB’nin hinterlandı<br />
olarak gördüğünü, onlara göre Avrasya diye bir yer olmadığını<br />
unutmamalıyız. Bu amaçla Çinliler ABD ve sonraki<br />
rakibi olan Ruslara enerji ve ulaşımda bağımlı olmak istemiyor.<br />
Çin’in Avrasya’daki yeni arayışlarının üzerindeki Sovyet<br />
coğrafyasının parçası olarak düşündüğü Hazar Kafkasya<br />
hattını da değerlendirmeye aldığı görülüyor. Bölgenin hem<br />
enerji hem de alternatif olarak “orta kuşak demir ve karayolu<br />
güzergahı” önemini fark eden Çin, burada gelen her adımı<br />
değerlendiriyor. Diğer taraftan enerjisinin yanı sıra ülkenin<br />
stratejik güzergahtaki pozisyonunu da değerlendirmek isteyen<br />
bir Azerbaycan resmi var ve Aliyev’in Çin ziyaretinin<br />
Azerbaycan tarafından Çin’in bölgeye bakışının doğru okunduğunu<br />
gösteriyor.<br />
ALİYEV’İN YERİNDE HAMLESİ: ÇİN ZİYARETİ<br />
İlham Aliyev’in Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına hem<br />
enerji hem taşımacılıkta ulaşmak istediği ve bu konuda büyük<br />
yatırımlara girdiği ortada. Bununla beraber Türkiye’nin<br />
bu yatırımlara yeteri kadar önem vermediği tartışmalarının<br />
Direkt kuyudan peşin alım yaparak<br />
enerji taleplerini çeşitlendiren<br />
Çin’in son hamlesi Ruslarla yapılan<br />
dünyanın en büyük doğal gaz<br />
antlaşmasıydı.<br />
arttığı bir ortamda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kasım<br />
2015 Bakü ziyaretinde gerek TANAP’ın hızlandırılması gerekse<br />
Bakü-Tiflis-Kars hızlı demir yolu projesinin bitirilmesi<br />
için Türkiye’nin daha fazla gayret içine gireceğini gösteren<br />
teyit antlaşmaları sonucunda Azerbaycan’ın merkezde olduğu<br />
“orta kuşak ulaşım hattının” önemi Çin tarafından daha<br />
iyi anlaşılır olmuştur.<br />
Azerbaycan’ın dış politikasında “Rusya baskı ve bağımlılığına”<br />
karşılık olarak Türkiye, ABD ve AB alternatifleri yanında<br />
Çin’i de uzun vadede bir müttefik olarak değerlendirmesi ve<br />
bunun için Çin’e yanaşması doğru bir politika olarak görülüyor.<br />
Çin’in kendi ihtiyaçlarının giderilmesine karşılık olarak<br />
Azerbaycan ekonomisine, dış politikasına ve askeri bünyesine<br />
yapacağı uzun vadeli katkılar düşünüldüğünde Aliyev’in Çin<br />
ziyaretinin yerinde bir hamle olduğu ortaya çıkıyor.<br />
Nitekim Aliyev’in Çin ziyaretinde Çinli yetkililerin “Yeni<br />
İpek Yolu” projesini Azerbaycan’a sunması, bu stratejinin<br />
haklılığını bir kez daha ortaya koyuyor. Çin’in Kazakistan,<br />
Azerbaycan veya Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan<br />
oradan Gürcistan hattı ile Türkiye üzerinden AB’ye ulaşma<br />
düşüncesinin hayata geçirilmesine yönelik bölge ülkeleriyle<br />
son yıllarda etkin politikalar izlediği biliniyor. Aliyev’in Çin<br />
ziyaretinde tarihi İpek Yolu güzergahlarının değerlendirilmesi<br />
fikri Azerbaycan’a hem siyasi hem de ekonomik nefes<br />
koridorları açacağı gibi Çin’i de yeni pazarlara ulaştıracak bir<br />
hamle olarak görmek gerekir.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
53
DETAY<br />
GÜRCİSTAN<br />
ODAK NOKTASI: GÜRCİSTAN<br />
54<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
BÖLGESEL ULAŞTIRMA İŞBİRLİĞİNDE<br />
GÜRCİSTAN VE TÜRKİYE<br />
Transit ülke konumunda olan Gürcistan’ın önemi gün geçtikçe artmaya<br />
başladı. Türkiye’nin de ulaştırma koridorlarında bulunan ülkelerle<br />
koordinasyonu ve işbirliğini arttırması gerekiyor.<br />
SERAY ÖZKAN<br />
ARAŞTIRMACI, HASEN <strong>HAZAR</strong><br />
TRANSİT KORİDORU<br />
Ekonomik büyümenin temellerinden<br />
birini ticaret hacminin artışı<br />
oluştururken, ulaştırma sektörü<br />
ticareti geliştiren en önemli faktörlerden<br />
biri olarak öne çıkıyor. Ülkelerin<br />
birbirleriyle rekabete girerek gerek kendi<br />
altyapılarını geliştirmeye gerekse bölgesel<br />
anlamda bütüncül bir ulaştırma sistemini<br />
oluşturmaya çalıştıkları günümüzde, uluslararası<br />
platformlarda da ulaştırma sektörünün<br />
önemine yapılan vurgu arttı.<br />
Özellikle 2013 yılı sonunda İpek Yolu<br />
Ekonomik Kuşağı programını ilan eden<br />
Çin, bölgesel ve uluslararası anlamda ulaştırma<br />
sektörüne ivme kazandıran bir aktör<br />
oldu. Yeni pazarlar yaratmak ve mevcut<br />
pazarları büyütmek için Asya-Avrupa<br />
arasında uzanan ulaştırma koridorlarını<br />
canlandırmak ve geliştirmek adına birçok<br />
proje ortaya konulmaya başladı.<br />
Her ne kadar Çin ulaştırma alanındaki<br />
projelerin lokomotifi konumunda olsa da,<br />
Asya’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada<br />
birçok ülke bu yarışa dahil oldu.<br />
Özellikle bulunduğu konum itibariyle<br />
Hazar Bölgesi’nin Avrasya ulaştırma ağında<br />
kritik hale gelmesi, bölgedeki birçok<br />
ülkeyi bu alanda yatırım yapmaya itti.<br />
Kafkasya’da bulunan, Hazar Bölgesi ve<br />
Türkiye arasındaki kilit transit ülke konumunda<br />
olan ve Karadeniz’e kıyısı ile<br />
Avrupa’ya direkt ulaşım imkanına sahip<br />
Gürcistan, son dönemlerde Avrasya ulaştırma<br />
koridorlarına verdiği önemle dikkat<br />
çekiyor. Yatırımlarına hız kazandırmaya<br />
Çok Modlu Taşımacılık (Multimodal Transportation): İki veya daha fazla<br />
taşımacılık modu kullanılarak yapılan, mod değişimlerinde araç veya<br />
kap içindeki yüklerin elleçlendiği taşımacılık sistemidir.<br />
Modlar Arası Taşımacılık (Intermodal Transportation): Aynı taşıma<br />
aracı veya kabı ile iki veya daha fazla taşımacılık modu kullanılarak<br />
yapılan, mod değişimlerinde araç veya kap içindeki yüklerin herhangi<br />
bir elleçlemeye tâbi tutulmadığı taşımacılık sistemidir.<br />
başlayan Gürcistan bir yandan da uluslararası<br />
platformlarda varlığını hissettirmeye<br />
başladı.<br />
ÇİN’İN YENİ GÖZDESİ GÜRCİSTAN<br />
15-16 Ekim tarihlerinde Gürcistan’ın başkenti<br />
Tiflis’te ilk kez İpek Yolu Forumu<br />
gerçekleştirildi. Gürcistan Ekonomi ve<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde<br />
düzenlenen forumun bir diğer<br />
önemli ortağı ise Çin Halk Cumhuriyeti<br />
hükümeti oldu. Foruma bölgedeki birçok<br />
ülkeden üst düzey katılım sağlanırken uluslararası<br />
ulaştırma projelerine Gürcistan’ın<br />
entegrasyonuna ve Gürcistan’a yatırım<br />
yapılabilmesi için elverişli bir ortam yaratılmasına<br />
yönelik adımlar atıldı. Özellikle Çin<br />
hükümetinin ve iş dünyasının yüksek katılımda<br />
bulunduğu forum, Çin’in ulaştırma<br />
politikalarında Gürcistan’a verilen önemi de<br />
gözler önüne seriyor.<br />
Coğrafi ve ekonomik büyüklük açısından<br />
kıyaslandığında Gürcistan, Türkiye’nin<br />
yanında çok küçük bir ülke olmasına rağmen<br />
son dönemlerde yapılan atılımlar ile<br />
ulaştırmada Kafkaslar ve Hazar Bölgesi’nde<br />
önemli bir oyuncu olmaya doğru gidiyor.<br />
Azerbaycan’ın da finansal yardımıyla demiryollarının<br />
yenilenmesini tamamladı,<br />
eksik demiryolu hatlarının inşasını bitirdi<br />
ve ray hatlarının başlıca limanlarla bağlantılarını<br />
sağladı. Böylelikle çok modlu<br />
ve modlar arası taşımacılığın geliştirilmesi<br />
konusunda da önemli yol kat etti. Özellikle<br />
limanlara yapılan yatırımlar, Gürcistan’ın<br />
coğrafi olarak batı pazarlarına açılmak için<br />
kilit kapısı olan Karadeniz denizyolu ticaretini<br />
geliştirmek için artarak sürüyor.<br />
Gürcistan’ın yaptığı bu atılımlar ve uluslararası<br />
arenada varlığını vurgular hale gelmesi<br />
ulaştırma sektöründe başlıca yatırımcıları<br />
da kendine çekmesine yardımcı oldu.<br />
Tiflis’te gerçekleşen İpek Yolu Forumu’na<br />
Asya Kalkınma Bankası’nın da ciddi bir<br />
katılım göstermesi dikkate değer. Artan<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
55
GÜRCİSTAN<br />
GÜRCİSTAN’IN MEVCUT ULAŞIM AĞI VE PLANLANAN ULAŞTIRMA PROJELERİ<br />
Ana Karayolu Ağı<br />
Demiryolu<br />
İnşaatı Süren Demiryolu<br />
Demiryolu (geçici olarak kapalı)<br />
Karayolu (geçici olarak kapalı)<br />
Boru Hattı<br />
TİFLİS<br />
Uluslararası Havaalanı<br />
Liman ve Deniz Terminalleri<br />
Liman ve Deniz Terminalleri (Proje)<br />
Demiryolu (proje)<br />
ekonomik faaliyetler sonucu ortaya çıkan ticaret hacmi<br />
beraberinde ulaştırma altyapısının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi<br />
ihtiyacını da doğurdu. Asya kıtası genelinde artan<br />
yatırım ihtiyacının bir bölümünün karşılanmasında aktif<br />
rol oynayan Asya Kalkınma Bankası, Gürcistan’ın ulaştırma<br />
yatırımlarını da destekleyeceğini gösterdi.<br />
TÜRKİYE GEREKLİ İLGİYİ GÖSTERMİYOR<br />
Türkiye’nin doğuda Hazar Bölgesi ve Orta Asya’ya açılan<br />
kapısı olan Gürcistan’a ulaştırma alanında işbirliği yaratmak<br />
için verilen önemin ise yetersiz olduğu görülüyor.<br />
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Afganistan gibi<br />
Asya ülkelerinin yanı sıra Amerika, Doğu Avrupa ve Baltık<br />
ülkelerinin de üst düzey katılımla temsil edildiği İpek Yolu<br />
Forumu’nda Türkiye’nin varlığı maalesef yeterli olmadı.<br />
Bu durumda, Türkiye’nin ulaştırma politikalarında hedeflediği<br />
noktaya ulaşmasında bölgesel entegrasyonun değerine<br />
tekrar vurgu yapılması gerekir. Türkiye’nin doğuda<br />
sınır komşusu olduğu bir ülke olmasına rağmen henüz<br />
Türkiye-Gürcistan demiryolu bağlantısının bitirilememiş<br />
olması, bölgede alternatif güzergah arayışını hızlandırıyor,<br />
dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel birçok projeden orta ve<br />
uzun vadede yararlanamaması gibi bir tehdidi yavaş yavaş<br />
oluşturuyor.<br />
Türkiye’nin hedefleri arasında dış ticaret hacminin arttırılması<br />
ve ulaştırmada bölgesel üs olmak yer alıyor. Bu hedeflere<br />
ulaşabilmek için öncelikli strateji, üreten bir ekonomiye<br />
sahip olmak olsa da üretileni dış pazarlara ihraç edebilmek<br />
açısından ulaştırma altyapısının ve politikalarının sağlam<br />
bir zemine oturması gerekir. Bunun için ülke içerisinde<br />
ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, ulaştırma modları<br />
arasında entegrasyonun sağlanması gibi adımlar ne kadar<br />
öncelikliyse bölgedeki ülkeler ve ulaştırma koridorlarıyla da<br />
entegrasyonun oluşturulması o kadar elzem.<br />
Coğrafi olarak uzak olsalar da gelişen teknoloji ve ulaştırma<br />
altyapısıyla birbirine yakınlaşan pazarlar mesafeleri önemsiz<br />
kılarken, ticareti küresel düzeyde daha hızlı bir şekilde<br />
Türkiye’nin ulaştırma<br />
politikalarında hedeflediği noktaya<br />
ulaşmasında bölgesel<br />
entegrasyonun değerine tekrar<br />
vurgu yapılması gerekir.<br />
gerçekleştirmeye de olanak sağlıyor. Giderek büyüyen ve<br />
önemli bir potansiyele sahip olan Asya pazarları ve özellikle<br />
dünyanın ticaret merkezi olmaya doğru ilerleyen Çin,<br />
batı dünyası ile ulaştırma alanında işbirliğine hız kazandırmaya<br />
devam ediyor. Küresel ve bölgesel ölçekte ulaştırma<br />
yatırımları ve projeleri agresif ve pro-aktif girişimlerle bu<br />
şekilde sürerken Türkiye’nin bu duruma seyirci kalması<br />
düşünülemez.<br />
Bu durumda Türkiye’nin öncelikli olarak komşu ülkelerle<br />
ulaştırma politikalarında işbirliğini arttırması doğru bir<br />
adım olacaktır. Uluslararası platformlarda üst düzeyde<br />
temsil edilme, Türkiye’nin bu ülkelerdeki varlığının ve<br />
desteğinin görülmesi açısından önemli. Çin’in ulaştırma<br />
alanındaki tüm projelerde varlığını göstermesi ülkeyi birincil<br />
aktör olarak öne çıkarırken, Türkiye bu konuda henüz<br />
etkinliğini gösteremedi.<br />
Gürcistan transit ülke konumunda olması sebebiyle<br />
Türkiye’nin dikkatini vermesi gereken ülkelerin başında<br />
yer alıyor. Bununla birlikte, Türkiye’nin bölgesel işbirliğine<br />
dahil olmaması Gürcistan’ı transit ülke konumundan çıkararak<br />
ulaştırmada merkez konuma getirebilir. Karadeniz<br />
vasıtası ile direkt olarak Avrupa pazarına ulaşım imkanına<br />
sahip olması Gürcistan’ın elini güçlendirirken Türkiye’nin<br />
dışarıda kalması anlamına gelir. Türkiye’nin önündeki<br />
fırsatları değerlendirmesi ve ulaştırma sektöründe güçlü<br />
bir oyuncu olarak yer alması için bir an önce ulaştırma koridorlarında<br />
bulunan ülkelerle koordinasyonu ve işbirliğini<br />
arttırması gerekir.<br />
56 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
GÜRCISTAN’IN NATO ÜYELIĞI<br />
YOLUNDA KIRILMA NOKTASI<br />
Gürcistan bölgede kilit ülke olma konumunu her geçen gün güçlendirirken<br />
Türkiye’nin de bu ülke ile ilişkilerini daha derine taşıması gerekiyor.<br />
DR. RÜÇHAN KAYA<br />
ENERJI VE ULUSLARARASI İLIŞKILER<br />
UZMANI<br />
Gürcistan’ın Batı dünyasının bir<br />
parçası olma arzusu yeni bir gelişme<br />
değil. 2003 yılında başlayan<br />
Mihail Saakaşvili döneminden<br />
bu yana ülke kendini işlevsiz bir eski<br />
Sovyet cumhuriyetinden kurumsallaşmış<br />
ve sağlam bir demokrasiye dönüştürmek<br />
için çaba harcıyor. 9 yıl süren Saakaşvili<br />
döneminin ardından Bidzina İvanişvili<br />
liderliğindeki Gürcistan Rüyası Partisi<br />
2012 yılında parlamento seçimlerinden<br />
galibiyetle çıktı. 2013 yılında gerçekleştirilen<br />
cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise<br />
İvanişvili’nin desteklediği aday Giorgi<br />
Margvelaşvili, Saakaşvili karşısında ezici<br />
bir üstünlük sağladı. Taraflar arasında yetki<br />
devrinin herhangi bir şiddet olayı yaşanmaksızın<br />
gerçekleştirildiği Gürcistan, bunu<br />
başarabilen az sayıda ülkeden biri oldu.<br />
Tüm bu gelişmelere rağmen Gürcistan, yayılmacı<br />
politika izleyen Rusya’nın hakimiyetinde<br />
olan ve özellikle 2008 Rusya-Gürcistan<br />
Savaşı’ndan sonra bir türlü durulmayan bir<br />
bölgede hayatta kalma mücadelesi veriyor.<br />
Şu anda Abhazya ve Güney Osetya Rus<br />
birlikleri tarafından işgal altında tutuluyor<br />
ve işgal edilen bu alan Gürcistan topraklarının<br />
%20’sini oluşturuyor. Bağımsızlığını ilan<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
57
GÜRCİSTAN<br />
eden bu iki bölge, yalnızca dört BM üyesi tarafından tanındı.<br />
Bunlar Rusya, Venezuela, Nauru ve Nikaragua. İşgali kınayan<br />
ve Gürcistan topraklarını terk etme konusunda Rusya’ya<br />
baskı yapan NATO ve Gürcistan’a rağmen, Rusya Gürcü topraklarının<br />
beşte birini kontrol altında tutmaya devam ediyor<br />
ve işgal ettiği alanı giderek genişletiyor. Rus işgal güçleri son<br />
olarak Gürcistan’ın bazı önemli karayollarını ve (BP tarafından<br />
işletilen) Bakü-Supsa Petrol Boru Hattı’nın bir kısmını<br />
ele geçirdi.<br />
Bölgede böylesine kritik olaylar yaşanırken Gürcistan<br />
Savunma ve Güvenlik Konferansı hem Gürcistan için hem de<br />
bölgedeki diğer ülkeler için daha önemli bir hale geldi. 2015<br />
Ekim ayının sonlarına doğru gerçekleştirilen konferansta<br />
Gürcü yetkililer, ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu<br />
Batı dünyasına anlatabilmek ve NATO üyeliği konusunda<br />
Gürcistan’ın ne kadar istekli olduğunu gösterebilmek için<br />
büyük çaba harcadı. NATO ile hâlihazırda işbirliği içinde<br />
olan Gürcistan, NATO operasyonlarına dahil oluyor, özellikle<br />
Afganistan ve Irak’ta büyük rol üstleniyor ve tüm bunları<br />
yaparken de NATO’ya tam üye olmayı hedefliyor. 2003 Gül<br />
Devrimi’nden sonra Saakaşvili başa geçtiğinde ilişkiler<br />
gelişmeye başlamış, 2008 Bükreş Zirvesi’nde ise NATO,<br />
Gürcistan’ı potansiyel üye devlet olarak gördüğünü söyleyerek<br />
ülkeye tam üyelik sözü vermişti. Ancak Gürcistan’ın tam<br />
üyelik için yaptığı tüm ısrar ve baskılara rağmen, örgütün<br />
üyesi olan bazı Avrupa ülkeleri Gürcistan’ın katılım sürecini<br />
sekteye uğrattı.<br />
Gürcistan’ın güvenliği, Güney Kafkasya’daki çatışmalar,<br />
Abhazya, Güney Osetya ve Azerbaycan’daki Dağlık Karabağ<br />
İşgali kınayan ve Gürcistan<br />
topraklarını terk etme konusunda<br />
Rusya’ya baskı yapan NATO ve<br />
Gürcistan’a rağmen, Rusya Gürcü<br />
topraklarının beşte birini kontrol<br />
altında tutmaya devam ediyor ve<br />
işgal ettiği alanı giderek<br />
genişletiyor.<br />
gibi işgal altındaki topraklar yalnızca Gürcistan’a komşu<br />
olan ülkeleri değil aynı zamanda mal ve hizmet alım-satımı<br />
için Hazar Transit Koridoru’nu kullanan Orta Asya cumhuriyetlerini<br />
de ilgilendiriyor. Gürcistan-Ermenistan sınırı ile<br />
Gürcistan’ın kuzeyinde Rus işgali altındaki topraklar arasındaki<br />
mesafe şu an 100 kilometreden daha az. Azerbaycan;<br />
Türkiye ve dünya piyasalarının yanı sıra bazı Orta Asya<br />
pazarlarıyla petrol ve gaz ticaretinin büyük bir kısmını bu<br />
güzergah üzerinden gerçekleştiriyor. Bölgede devam eden<br />
çatışmalar ve anlaşmazlıklar, bu ülkelerdeki endişeleri de<br />
arttırıyor. Bu sebeple, Azerbaycan ve Türkiye’deki seçimlerin<br />
ardından her iki ülkenin de Gürcistan konusuna eğilmesi ve<br />
bölge ile ilgili ortak bir perspektif geliştirmesi gerekiyor.<br />
58<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
SON GÖNDERİM TARİHİ<br />
01 ŞUBAT <strong>2016</strong><br />
MAKALE<br />
ÇAGRISI<br />
H A Z A R<br />
BAKÜ<br />
EKIM <strong>2016</strong><br />
“TARIHTEN GELECEGE <strong>HAZAR</strong>”<br />
Hazar Bölgesi Tarihi<br />
• Hazar Denizi’nin Coğrafi Tarihi<br />
• Tarihte Hazar Bölgesi’nin Avrasya<br />
Ticaretindeki Önemi<br />
• Hazar Denizi’nin Tarihsel Jeopolitik<br />
Önemi<br />
• Hazar Denizi’nde Sualtı Arkeolojisi<br />
ve Batıklar<br />
• Hazar Denizi Tarihi Haritaları<br />
• Hazar Bölgesi’nin Enerji Tarihi<br />
• Hazar Bölgesi’nin Tarihi Süreç<br />
İçindeki Ekonomisi ve Ticaret<br />
Diplomasisi<br />
Günümüzde ve Gelecekte Hazar<br />
• Stratejik Konumu<br />
• Kombine Taşımacılık<br />
• Doğal Kaynaklar<br />
• Ekonomik İşbirliği<br />
• Hazar Bölgesi’ndeki Ortak Çıkarlar ve<br />
İşbirliği<br />
• Hazar Bölgesi’nin Enerji Kaynakları<br />
ve Modern Dünyada Enerji Güvenliği<br />
Problemleri<br />
• Uluslararası İlişkilerde Hazar Bölgesi<br />
• Hazar Bölgesi’nin Ekolojik Durumu<br />
Detaylı bilgi için:<br />
w w w . h a z a r . o r g cfbaku@hazar.org www.caspianforum.org
AKTÜEL<br />
KIRGIZİSTAN SİNEMASI<br />
PARLAK VE ÇAĞDAŞ SİNEMANIN TEMELİ:<br />
“SALTANAT” FİLMİ<br />
Kırgızistan sinema tarihinde önemli bir<br />
yapıtaşı ve dönüm noktası olan “Saltanat”<br />
filmi Kırgız filmciliğinin çağdaşlaşmasında<br />
büyük etkiye sahip.<br />
01<br />
RUFAT AGHAYEV<br />
Yazı dizimizin bu sayısında Kırgızistan<br />
sinemasının, “Saltanat” isimli ilk<br />
uzun metrajlı kurmaca filmin üretiminden<br />
(1955) Sovyetler Birliği’nin<br />
dağılmasına kadar (1991) olan ikinci dönemini<br />
inceleyeceğiz.<br />
1955 yılının sonuna doğru “Saltanat” isimli<br />
uzun metrajlı film beyaz perde ile buluştu.<br />
Bu filmin yapımı ile uzun metrajlı Kırgız<br />
filmciliği başladı. Filmde Kırgız halkının<br />
geniş panoraması ile beraber çağdaş<br />
toplumun modernleşme meseleleri dile getiriliyor.<br />
Devlet sorununu kişisel sorunlardan<br />
üstün tutmak, filmin temel fikrini oluşturuyor.<br />
Kırgız sinema tarihinde ilk defa<br />
“Saltanat” filminde, Sovyetler zamanında<br />
özgürlüğünü elde eden, erkeklerle aynı<br />
hak ve hukuka sahip olan doğulu kadının<br />
serbestliği gözler önüne serilir. “Saltanat”<br />
filminin başarılı olmasıyla stüdyoda yapılan<br />
işler hız kazandı. Bunun sonucunda da<br />
teknik malzeme bakımından iyileşme ve<br />
ilerlemeye gidildi.<br />
1956 yılında “Kırgız Belgesel Filmler<br />
Stüdyosu” isim ve nitelik değiştirerek<br />
“Kırgızfilm” ismini aldı. Stüdyonun ilk<br />
uzun metrajlı ve renkli filmi 1956’da çekildi.<br />
“Benim Hayatım” isimli, lirik bir komedi<br />
türünde olan bu film, Kırgız halk şairi A.<br />
Tokombayev’in “İtiraf” hikayesinden beyaz<br />
perdeye uyarlandı. Fakat film beklenen başarıyı<br />
elde edemedi. 1957 yılında “Buz Gibi<br />
Soğuk Kalbin Hikayesi” isimli film beyaz<br />
perdede seyircileri ile buluştu. Bu filmin<br />
özelliği masal konusunun çağdaş bir zaman<br />
zarfında gerçekleşmesidir. Filmde fantastik<br />
sahneler gerçekçi sahnelerle harmanlanıyor.<br />
1959 yılında beyaz perde ile buluşan<br />
02 03<br />
60<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
04 05<br />
06<br />
01<br />
“Saltanat” (1955)<br />
02<br />
Kırgız halk şairi<br />
A. Tokombayev<br />
04<br />
“Benim Hatam” (1957)<br />
03<br />
06<br />
“Bekar Erkekler” (1981) “Cadde” (1972)<br />
05<br />
“Buz Gibi Soğuk Kalbin Hikayesi”<br />
(1957)<br />
“Toktogul” isimli film de Kırgız sinemacılara istedikleri başarıyı<br />
getirmedi. Her iki filmin ortak sorunu malzemeyi basmakalıp<br />
bir şekilde dramatize etmekti. Aynı yıl “Kırgızfilm”<br />
ve “Lenfilm” stüdyosunun filmcileri ortak bir çalışma sonucu<br />
“Şafak Yıldızı - Çolpan” isimli filmi yaptılar. Film, inançla her<br />
şeyi yenen bir aşk hikayesini konu alıyor. Kırgız Devlet Opera<br />
ve Bale Akademisi’nin gösterisinden uyarlanan bu film balenin<br />
zengin sinema dili ile birlikte beyaz perdeye aktarılmasını<br />
sağladı.<br />
1960’lar Kırgız sinemasında sadece<br />
sosyal konuların geliştirildiği ve<br />
ilginç filmlerin üretildiği yıllar<br />
değil, aynı zamanda yetenekli<br />
yönetmenlerin, kameramanların ve<br />
senaristlerin de yetiştiği yıllar oldu.<br />
KIRGIZ SİNEMA TARİHİNİN PARLAK DÖNEMİ<br />
1960’lar Kırgız sinemasında sadece sosyal konuların geliştirildiği<br />
ve ilginç filmlerin üretildiği yıllar değil, aynı zamanda<br />
yetenekli yönetmenlerin, kameramanların ve senaristlerin<br />
de yetiştiği yıllar. Bu dönem Kırgız sinemasının parlak<br />
devrinin başlangıcı olarak da nitelendirilir.<br />
Tölömüş Okayev 1967 yılında “Kırgızfilm” stüdyosunda<br />
kendisinin ilk yönetmenlik deneyimi olan ve büyük başarı<br />
elde eden “Çocukluğumuzun Gökyüzü” isimli filmi yaptı.<br />
Okayev uzun yıllar boyunca stüdyoda ses yönetmeni olarak<br />
çalışmıştı. “Çocukluğumuzun Gökyüzü” filmi 1967 yılında<br />
Duşanbe’de düzenlenen Orta Asya ve Kazakistan Sovyet<br />
Cumhuriyetleri Sinema Festivali’nde birincilik ödülünü<br />
kazandı. Film aynı zamanda 1968’de Leningrad’da düzenlenen<br />
3. Sovyet Cumhuriyetleri Sinema Şenliği’nde “Başarılı<br />
İlk Yönetmenlik Çalışması” özel ödülünü de aldı.<br />
Bu yıllarda stüdyoda yetişen yetenekli sanatçılar filmlerinde<br />
Kırgız hayatının gerçeklerini göstererek, kendi<br />
kahramanlarının acılarını anlayıp paylaşarak, duygu ve<br />
heyecan dolu bir dünyayı keşfederek Kırgız yaşamını tüm<br />
dünyaya tanıttılar.<br />
KIRGIZ SİNEMASI ÇAĞDAŞLIK YOLUNDA<br />
1970’li yıllarda yapılan filmlerin genelinde güncel sorunlar<br />
dile getirildi ve bu filmler Kırgız ulusal sinemasının geli-<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
61
KIRGIZİSTAN SİNEMASI<br />
07 08<br />
13<br />
11 12<br />
şimini etkiledi. “Kırgızfilm” stüdyosunda on yıl içerisinde<br />
yapılan filmlerde, yaşamın ne kadar zengin, parlak ve anlamlı<br />
olduğu yansıtılır.<br />
1972 yılında yapılmış olan “Cadde” isimli filmin yapımcılarının<br />
temel görüşü, insanların iyi kalpli olması ve yüzlerinden<br />
tebessümün kaybolmaması yönündedir. Cadde; bir insanın<br />
yaşamı, bir gencin gelecek hayatını nasıl kuracağı demektir.<br />
“Cadde” filminde ahlaki konulara temas eden yönetmen<br />
Genadiy Bazarov, 1976 yılında yaptığı “Gözlerimin Işığı”<br />
isimli filminde de bu ahlaki değerlerin arayışını devam ettirdi.<br />
Yönetmen “Sovyet Ekranı” dergisine verdiği demeçte<br />
şöyle der: “Benim için “Gözlerimin Işığı” filmi anne ve oğul<br />
hakkında bir öyküdür. Anne oğlunu çok sever, oğlunun<br />
kendisine yabancı olan iç dünyasını tanımaya çalışınca<br />
onun ne kadar ciddi meseleler üzerinde çalıştığını anlar ve<br />
ona engel olmamak için ortadan kaybolmaya karar verir.”<br />
Kırgızfilm’in bu dönemde yaptığı çalışmalarda sosyal ve<br />
ahlaki olayların felsefi incelemelerine yönelik bir eğilim<br />
görülüyor. Kırgızistan Cumhuriyeti’nin Halk Sanatçısı<br />
unvanına sahip olan Tölömüş Okayev’in “Ulan” filmi bu<br />
eğilimin önemli bir örneğini teşkil ediyor. Ulan; Issık Göl<br />
Bağımsızlığa kadar olan son yıllarda<br />
stüdyoda üretilen yeni filmler şekil<br />
ve yapı itibarı ile eski filmlerden<br />
farklı olmakla birlikte, öncekilerin<br />
devamı niteliğinde oldu.<br />
bölgesine ait, halka bela ve denize çıkanlara ölüm getiren<br />
fırtınalı rüzgâr demektir. Fakat filmin ana temasını toplumdaki<br />
alkolizm sorununun oluşturması yönüyle filmin ismi<br />
sembolik bir anlam taşıyor. Yönetmen Okayev’in bir diğer<br />
filmi “Altın Sonbahar”dır. Film, bir insanın çağdaş toplumdaki<br />
yeri ile ilgili fikirleri konu ediniyor. Bu filmde insani ve<br />
ahlaki değerleri anlamak üzere seyircilere verilen imkan,<br />
filmin gücünü ve duygusallığını artırıyor.<br />
1981 yılında çağdaş meseleleri inceleyen “Bekar Erkekler”<br />
62 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>
www.hazarworld.com<br />
09 10<br />
14<br />
07<br />
“Çocukluğumuzun Gökyüzü”<br />
(1967)<br />
08<br />
Yazar Cengiz Aytmatov<br />
09<br />
Yönetmen Genadiy Bazarov<br />
10<br />
“Gözlerimin Işığı” (1976)<br />
11<br />
Lenfilm logosu<br />
12<br />
Dergi: “Sovyet<br />
Ekranı”<br />
13<br />
“Çocukluğumuzun<br />
Gökyüzü” (1967)<br />
posteri<br />
14<br />
Yönetmen Tölömüş<br />
Okayev<br />
isimli film beyaz perde ile buluştu. Filmde, yüksek dağlarda<br />
elektrik santralleri inşa eden cesur inşaat çalışanlarının<br />
özverili çalışmaları ve sert tabiat koşulları karşısında verdikleri<br />
mücadele anlatılıyor. Aynı yıl Şam şehrinde düzenlenen<br />
Uluslararası Sinema Festivali’nde “Bekar Erkekler”<br />
filmi festivalin “Gümüş Kılıç” ödülüne layık görüldü. Bu<br />
ödül dışında film Şam şehrinde Sanatçı Aydınlar Derneği<br />
ve Öğrenci Kulübü Derneği’nin ödüllerini de aldı.<br />
SİNEMANIN ADIM ADIM BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOLU<br />
80’li yılların sonlarından itibaren Sovyetlerde başlayan<br />
“Açıklık ve Yeniden Yapılanma” politikası Kırgızistan’a da<br />
yansıdı. Bu politikalar ile her şey yeniden belirlenmeye<br />
ve yeni anlamlar kazanmaya başladı. Bağımsızlığa kadar<br />
olan son yıllarda stüdyoda üretilen yeni filmler şekil ve<br />
yapı itibarı ile eski filmlerden farklı olmakla birlikte,<br />
öncekilerin devamı niteliğinde oldu.<br />
1986’da stüdyo “Sevgi Serabı” filmini yaptı. Şiirsel bir<br />
karaktere sahip olan bu filmde yetenekli bir ressamın<br />
dünya ile olan ilişkisinden söz ediliyor. Aynı yılda stüdyoda<br />
“Olaya İzin Vermek” isimli film üretildi. 1987’de<br />
öyküsü bir öğrenci yurdunda geçen “Titiz” isimli film<br />
yapıldı. Yine 1987 yılında alkolizm ve uyuşturucuya karşı<br />
mücadeleyi konu alan “Yeni Yetmeler İçin Yurt” isimli<br />
film üretildi.<br />
1988 yılında Kırgız yazar Cengiz Aytmatov ve kazak yazar<br />
K. Muhammedcanov’un birlikte yazdıkları “Fujiyama’ya<br />
Çıkış” isimli piyesi yönetmen Bolotbey Şemşiyev aynı isim<br />
ile sinema filmi yaptı.<br />
1989 yılında ünlü Kırgız halk şairi Toktogul Satılganov’un<br />
doğumunun 125. yıldönümü münasebetiyle yazar T.<br />
Sıddıkbeyov’un “Gel Gel” isimli romanına dayanarak,<br />
yönetmen G. Nikoleyanko “Toktogul” isimli beyaz perde<br />
eserini çekti.<br />
Kırgızistan sineması ile ilgili söyleyeceklerimizi noktalarken<br />
şunu da belirtmeden geçmemek gerekir: Kırgız<br />
sinemacıları 1974-1991 yılları arasında bir yılda 3, bazen de<br />
4 uzun metrajlı film, on altı belgesel, mizahi türde olan bir<br />
film dergisi ve 1977’den itibaren de yılda iki çizgi film üretiyorlardı.<br />
Bunların yanı sıra “Kırgızfilm” stüdyosunda<br />
da yılda otuz tane Sovyet yapımı filmin Kırgızcaya dublajı<br />
yapılıyordu. Bir sonraki yazı dizimizde görüşmek üzere…<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
63
KÜLTÜR & SANAT<br />
FİLM<br />
YÖNETMEN: MITSUTOSHI TANAKA<br />
ERTUĞRUL 1890<br />
Oyuncular: Masaaki Uchino, Kenan Ece, Shiori Kutsuna,<br />
Alican Yücesoy, Uğur Polat<br />
1887 yılında Japon heyetinin<br />
İstanbul’u ziyaret etmesinin<br />
ardından Osmanlı firkateyni<br />
olan Ertuğrul,<br />
Japonya’ya gider. Ertuğrul,<br />
Japonya’dan geri dönmek<br />
için yola çıktığında ise<br />
bulunduğu gemi kayalıklara<br />
çarpar ve 681 kişiyle<br />
sulara gömülür.<br />
Firkateynden yalnızca 69<br />
kişi sağ kalır, yaralılar<br />
sahile ulaştığında Japon<br />
köylüler tarafından misafir<br />
edilirler. Film işte bu tarihi<br />
konuyla başlar.<br />
SERGİ<br />
TARİH: 22 MAYIS <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: İSTANBUL MODERN<br />
HABİTAT<br />
İstanbul Modern’in güncel fotoğraf sergisi “Habitat”, yaşam<br />
alanları üzerine farklı bakış açılarını bir araya getiriyor. Her<br />
geçen gün yeniden tanımlanan mekân kavramının izini süren<br />
sergi, İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu tarafından<br />
seçilmiş 13 sanatçının üretimlerine ev sahipliği yapıyor.<br />
KİTAP<br />
YAZAR: NİZAMİ CAFEROV YAYINEVİ: GRİ YAYINEVİ<br />
KLASİKLERDEN ÇAĞDAŞLARA<br />
Avrupa Rönesansı’ndan farklı olarak Azerbaycan Rönesansı daha çok sözlü halk edebiyatına<br />
dayanır. Bunun nedeni, halkın yazıyla olan ilişkisiyle bağıntılıdır. Avrupa Rönesansı antik<br />
mitolojiyi Latin alfabesiyle birlikte kabul eder. Azerbaycan Rönesansı ise Türk mitolojisini<br />
belleklerden toplar. Bu eser, Azerbaycan’ın yeni kuşak bir bilim adamının kendi tarihine,<br />
edebiyatına, hümaniter mirasına, şahıslar ve eserler araştırılarak, gerekli olan bakış açısını<br />
ortaya koymaktadır.<br />
TİYATRO<br />
TARİH: 25 OCAK <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: ZORLU PSM<br />
MÜZİK<br />
TARİH: 22 OCAK <strong>2016</strong> YER: OOZE VENUE, İZMİR<br />
YOLDAN ÇIKAN OYUN<br />
İngiltere’nin meşhur<br />
West End sahnesinin<br />
son dönemlerdeki en<br />
başarılı oyunlarından<br />
biri olan Yoldan Çıkan<br />
Oyun, galasını 2014<br />
yılında West End<br />
Duchess Theater’da<br />
yaptı. Şimdi İstanbullu<br />
tiyatro severlerle<br />
buluşuyor.<br />
BİRSEN TEZER<br />
Büyülü sesiyle Birsen Tezer, “İkinci Cihan” albümünün<br />
sevilen şarkıları ile Ooze Venue sahnesinde dinleyicileri<br />
ile buluşacak.<br />
64<br />
OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>