13.01.2016 Views

HAZAR WORLD - SAYI 38 - Ocak 2016

Hazar World’ün 3 yılı nasıl geçti? Birbirinden farklı konularla birlikte Hazar World Ocak sayısında.

Hazar World’ün 3 yılı nasıl geçti? Birbirinden farklı konularla birlikte Hazar World Ocak sayısında.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BÜYÜYEN <strong>HAZAR</strong>’IN SESİ 3 YAŞINDA!<br />

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong><br />

FİYAT- 5 TL<br />

<strong>HAZAR</strong>’IN GELECEĞİNİ<br />

BİZİMLE TAKİP EDİN


www.hazarworld.com<br />

ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />

YÖNETİM<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />

Yayıncılık A.Ş. Adına<br />

Haldun YAVAŞ<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

Gökhan ÇAY<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />

Figen AYPEK AYVACI<br />

Yeni bir yıla girerken biz de Hazar World<br />

olarak yayın hayatımızda 4. yılımıza<br />

merhaba diyoruz. 3 yıldır büyük bir<br />

heyecanla çıkardığımız Hazar World’ü<br />

<strong>2016</strong> yılında daha da geliştirerek sizlere<br />

sunmayı planlıyoruz. Siyasal, stratejik,<br />

sosyal ve iktisadi dinamikleri giderek<br />

değişen Hazar Bölgesi’nde yaşananları<br />

analiz ederek uluslararası kamuoyu ile<br />

buluşturan tek dergi olan Hazar World’ün<br />

taşıdığı misyonun kıymetini, aldığımız geri<br />

dönüşlerle çok daha iyi anlıyoruz. Geniş<br />

Hazar Bölgesi, önemi gittikçe artan ve<br />

mutlaka derinlemesine incelenmesi gereken<br />

bir bölge. Bu nedenle Hazar’ın dili olmak<br />

için farklı konuları gündeme taşıyoruz.<br />

Öncelikli olarak bütün dünyanın da en önemli<br />

meselesi olan enerji alanındaki gelişmeleri,<br />

ulaştırma koridorlarını, kritik altyapıları ve<br />

güvenliğini, ülkelerin sadece tek kaynağa<br />

bağımlı kalmamasını öneren rekabet gücünü<br />

ve uluslararası siyaseti masaya yatırıyor, bilgi<br />

ve birikimimizi sizlerle paylaşıyoruz. Elbette<br />

bu meselelerin yanı sıra toplumları birleştiren<br />

çok kuvvetli bir unsur olan kültüre de<br />

genişçe yer vererek naçizane elçilik yapmaya<br />

çalışıyoruz.<br />

Bildiğiniz üzere, yaşadığımız coğrafyadan yıl<br />

boyunca her zaman güzel haberler veremedik.<br />

Ancak elimizden geldiğince Türkiye ve Geniş<br />

Hazar Bölgesi’ni ilgilendiren ortak sorunların<br />

nasıl aşılacağına dair uzman önerilerine yer<br />

vermeye çalıştık ve bölgedeki gelişmeleri<br />

son sürat sizlere taşıdık. <strong>2016</strong>’dan en büyük<br />

beklentimiz 2015’teki menfi gelişmelerin<br />

çözüme kavuşması için gereken güçlü<br />

diyalogların kurulabilmesi ve ortak iradenin<br />

gösterilebilmesidir. Gözlemimiz o ki Hazar<br />

Bölgesi ülkelerinin ve Türkiye’nin de attığı<br />

pozitif adımlar bu temennimizi gerçeğe<br />

dönüştürüyor.<br />

HALDUN YAVAŞ<br />

Hazar Strateji Enstitüsü<br />

Genel Sekreter<br />

<strong>2016</strong> yılının bu ilk sayısında öncelikle 3 yıl<br />

boyunca neler yaptığımızı görebileceğiniz<br />

kısa bir almanak hazırladık. Kapak<br />

konusunda ise Aralık ayının son günlerini<br />

epeyce meşgul eden siber saldırılar<br />

özelinde siber silahlanmayı HASEN<br />

uzmanlarından Özkan Erdoğan sizler<br />

için yazdı. Bilindiği üzere her ne kadar<br />

konvansiyonel savaşlar ve gerilla savaşları<br />

insanlığa acı vermeye devam etse de<br />

siber saldırılar da teknolojinin gelişmesi<br />

ile savaş konusunda yeni bir cephe açtı.<br />

Özellikle kritik altyapıları hedef alan siber<br />

saldırılar ülkelerin hayat damarlarını<br />

kesmek için çalışıyorlar. Bizim de ülke<br />

olarak siber saldırılardan korunma<br />

yolunda çalışmalarımızı artırmamız, olası<br />

eksikliklerimizi bir an evvel gidermemiz<br />

gerekiyor. Öte yandan Dr. Emin<br />

Akhundzada’nın yazdığı makalede Rusya<br />

ile yaşanan kriz sonrası doğal gaz sıkıntısı<br />

gibi bir tablo yaşanmaması için kalıcı<br />

önerileri okuyor olacaksınız.<br />

Burada bir de Gürcistan başlığı açmak<br />

yerinde olacaktır. Geniş Hazar Bölgesi ile<br />

ilgili ulaştırma koridorlarının birçoğunda<br />

Gürcistan kilit ülke konumunda. Aralık<br />

ayında HASEN’de Gürcistan Savunma<br />

Bakan Yardımcısı Anna Dolidze ile bir<br />

röportaj gerçekleştirdik. Bu röportaja<br />

ilave olarak da Gürcistan’ın NATO üyeliği<br />

süreci ve ulaştırma koridorlarındaki önemi<br />

farklı uzmanlar tarafından analiz edildi.<br />

Yılın ilk ayında gündem oldukça yoğun ve<br />

burada anmadığım daha birçok konuyu da<br />

dergimizin sayfalarında bulabilirsiniz.<br />

Okurlarımıza, yaşadığımız coğrafyaya ve<br />

bütün dünyaya mutlu, sağlıklı ve huzurlu<br />

yıllar dilerim.<br />

Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />

EDİTÖR<br />

Hande YAŞAR ÜNSAL<br />

HABER EDİTÖRLERİ<br />

Merve DAMCI<br />

Osman KURT<br />

Rufat AGHAYEV<br />

GRAFİK TASARIM<br />

Zeynep ÖZEL<br />

FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />

Celil KIRNAPCI<br />

YAYIN KURULU<br />

Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />

Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />

Doç. Dr. Fatih ÖZBAY<br />

Doç. Dr. Fatih MACİT<br />

Dr. Efgan NİFTİ<br />

Dr. Emin AKHUNDZADA<br />

Zeynep KAPTAN<br />

BASKI<br />

Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />

Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />

1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />

34476 İSTANBUL<br />

Tel: 444 44 03<br />

BASKI TARİHİ<br />

<strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Yayın Türü<br />

Yaygın Yerel Süreli<br />

Yayın Süresi - Dili<br />

Aylık - Türkçe<br />

ISSN: 2148-4759<br />

İLETİŞİM<br />

Maslak Meydan Sokak<br />

Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />

Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />

Tel: +90 212 999 66 00<br />

Faks: +90 212 290 40 30<br />

www.hazarworld.com<br />

info@hazarworld.com<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

1


IÇINDEKILER<br />

BÜYÜYEN <strong>HAZAR</strong>’IN SESİ 3 YAŞINDA!<br />

04<br />

<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong><br />

04<br />

TÜRKMENİSTAN<br />

TARAFSIZLIĞININ 20. YILINI<br />

KUTLADI<br />

08<br />

FİYAT- 5 TL<br />

<strong>HAZAR</strong>’IN GELECEĞİNİ<br />

BİZİMLE TAKİP EDİN<br />

04<br />

RÖPORTAJ<br />

25<br />

3 YILDIR <strong>HAZAR</strong>’IN<br />

RUHUNU OKUYORUZ<br />

08<br />

AZERBAYCAN’A İLK GELEN<br />

ÜLKE İNGİLTERE<br />

Hazar<br />

25<br />

Bölgesi’nin gündemini<br />

analiz ederek Türkiye ile<br />

buluşturan Hazar World bugüne<br />

kadar bölgede olan bir çok<br />

konuyu gündeme taşıdı, bölgenin<br />

dili oldu. Tam 37 sayıdır neler<br />

yaptığımızın kısa özetini ilerleyen<br />

sayfalarda yeniden sizlerle<br />

paylaştık. İşte Hazar World’ün<br />

Hazar’ın ruhunu nasıl<br />

okuduğunun yolculuğu…<br />

08<br />

12<br />

ANALİZ<br />

12<br />

YENİ EKONOMİ<br />

PROGRAMI BÜYÜMEYE<br />

ÇARE OLACAK MI?<br />

16<br />

RÖPORTAJ<br />

16<br />

16<br />

TÜRKİYE-GÜRCİSTAN-<br />

AZERBAYCAN ARASINDAKİ<br />

VİZYON İTTİFAKI<br />

TANAP İLE DAHA DA BÜYÜYECEK<br />

2<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

20<br />

DOSYA<br />

20<br />

SAVAŞIN RENGİ DEĞİŞTİ:<br />

SİBER SİLAHLANMA<br />

46<br />

ANALİZ<br />

46<br />

TÜRKIYE RUSYA ILE YAŞANAN<br />

KRIZI UZUN DÖNEMDE<br />

AVANTAJA DÖNÜŞTÜREBILIR<br />

46<br />

52<br />

MERCEK<br />

64<br />

KÜLTÜR & SANAT<br />

Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />

tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />

derledik.<br />

20<br />

52<br />

52<br />

İLHAM ALİYEV’İN<br />

ÇİN ZİYARETİNİN<br />

DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ<br />

54<br />

DETAY<br />

40<br />

BÖLGESEL ULAŞTIRMA<br />

İŞBİRLİĞİNDE<br />

GÜRCİSTAN VE TÜRKİYE<br />

GÜRCISTAN’IN NATO<br />

ÜYELIĞI<br />

YOLUNDA KIRILMA<br />

NOKTASI<br />

60<br />

AKTÜEL<br />

64<br />

60<br />

60<br />

PARLAK VE ÇAĞDAŞ<br />

SİNEMANIN TEMELİ:<br />

“SALTANAT” FİLMİ<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

3


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

ALİYEV VE SARKİSYAN İSVİÇRE’DE GÖRÜŞTÜ<br />

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj<br />

Sarkisyan, Yukarı Karabağ sorununun çözüm süreci kapsamında İsviçre’nin<br />

Bern kentinde bir araya geldi. İsviçre Dışişleri Bakanı Didier Burkhalter’in ev<br />

sahipliğinde, Aliyev ve Sarkisyan, iki ülke arasındaki çatışmaların sona erdirilmesi<br />

ve Yukarı Karabağ sorununun çözümü için masaya oturdu. Liderler görüşmenin<br />

ardından açıklama yapmazken Burkhalter, yazılı açıklamasında, Yukarı<br />

Karabağ sorununun ancak kapsamlı bir müzakere süreci ile çözülebileceğini ifade<br />

etti. İki lider, en son geçen yılın Ekim ayında Paris’te, Fransa Cumhurbaşkanı<br />

François Hollande’ın girişimiyle bir araya gelmişti. Uluslararası kuruluşların<br />

çabalarına rağmen, 1991-1993 yılları arasında Ermenilerin Yukarı Karabağ ve<br />

çevresindeki illeri işgaliyle başlayan sorun çözülemedi. 1994’te imzalanan ateşkes<br />

anlaşmasından sonra da bölgede silah sesleri susmazken, Yukarı Karabağ<br />

sorunu çözümsüzlüğünü koruyor. Azerbaycan, Ermenistan ordusunun Yukarı<br />

Karabağ ve çevresindeki illerden çekilmesi halinde, buraların altyapısını<br />

yeniden kurmayı, orada yaşayan Ermenilere eşit vatandaşlık hakları vermeyi ve<br />

Ermenilerin can güvenliğini sağlamayı taahhüt ediyor.<br />

TÜRKMENİSTAN TARAFSIZLIĞININ 20. YILINI KUTLADI<br />

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’ın tarafsızlığının 20. yıl dönümü<br />

kutlamaları çerçevesinde Aşkabat’ta düzenlenen Tarafsızlık Konferansı’na katıldı.<br />

Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak<br />

ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan oluşan bir heyet ile giden Cumhurbaşkanı<br />

Erdoğan, Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov ve diğer devlet<br />

başkanları ile bir araya gelerek ikili görüşmelerde bulundu. 10 Ekim’de gerçekleşmesi<br />

öngörülen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü zirvesinin terör eylemleri<br />

nedeniyle ertelendiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmenin en kısa<br />

sürede gerçeklemesi için mutabakata vardıklarını söyledi. Öte yandan Türkiye’nin,<br />

27 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan’ı ilk tanıyan ve Aşkabat’ta ilk<br />

büyükelçiliği açan ülke olduğunu anımsatan Erdoğan, “Bağımsızlığından bu yana ata<br />

vatanımız Türkmenistan’la olan ilişkilerimize hep özel önem verdik, itina gösterdik”<br />

dedi. Türkmenistan’ın 12 Aralık 1995’te Birleşmiş Milletler’de Türkiye’nin de desteği<br />

ve 185 ülkenin oyuyla daimi tarafsızlık statüsü kazandığını dile getiren Erdoğan,<br />

Türkmenistan’ın, dış politikasının esası haline getirdiği bu statü çerçevesinde bölgesinde<br />

ve dünyada dostane ilişkiler geliştirdiğini söyledi.<br />

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI TÜFENKCİ,<br />

GÜRCİSTAN HEYETİ İLE GÖRÜŞTÜ<br />

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Gürcistan Maliye Bakanı Nodar<br />

Khaduri ile Sarp Sınır Kapısı’nda iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi<br />

ve yaşanan aksaklıkların giderilmesi için bir araya geldi. Ortak basın toplantısında<br />

Sarp Sınır Kapısı’nın önemine dikkat çeken Gümrük ve Ticaret Bakanı<br />

Bülent Tüfenkci, “Bugünkü durumda Sarp Sınır Kapısı, yıllık 6 milyondan<br />

fazla yolcuya ve yaklaşık 1 milyon 200 bin taşıta hizmet vermektedir. Bu haliyle,<br />

yolcu sayısı itibarıyla Türkiye’nin en büyük kara hudut kapısıdır” dedi. Yakın<br />

işbirliği içerisinde adımlar atacaklarını ifade eden Tüfenkci, Bakü-Tiflis-Kars<br />

Demiryolu’nun bölgeden geçtiği dikkate alındığında, sınırın iki tarafının da<br />

bölgenin en önemli lojistik üsleri haline geleceğini vurguladı. Tüfenkci, çalışmaların<br />

bölgenin refahına, barışına, ülkelerin ekonomisine katkıda bulunacağına<br />

işaret etti. Gürcistan Maliye Bakanı Khaduri ise iki ülke arasındaki vize<br />

uygulamasına değinerek kapıda nüfus cüzdanıyla geçişlerin devam edeceğini,<br />

kuralları katılaştırma gibi bir planlarının bulunmadığını kaydetti.<br />

4 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

ÖZBEKİSTAN’DAN AFGANİSTAN’A<br />

ELEKTRİK İHRACINA DEVAM<br />

Özbekistan, Afganistan’a ihraç ettiği elektrik enerjisi hacmini %10 oranında<br />

arttıracağını açıkladı. Ülkede elektrik üretimi ve dağıtımı yapan<br />

Uzbekenergo Devlet İşletmesi’nden yapılan açıklamada, Afganistan heyetinin<br />

elektrik enerjisi alımına ilişkin görüşmelerde bulunmak üzere Taşkent’te<br />

temaslarda bulunduğu ve anlaşmaya varıldığı kaydedildi. Afganistan’ın <strong>2016</strong><br />

yılında bir önceki seneye göre %10 oranında daha fazla elektrik alacağı açıklanırken<br />

Afganistan’ın kuzeyindeki eyaletlerde elektrik tüketimi hacminin<br />

artmasından dolayı Özbekistan’ın sevk ettiği elektrik enerjisi hacminin de<br />

artacağı söylendi. 2015 yılının başında Afganistan’ın kuzeyine elektrik sevk<br />

eden tek ülke olan Özbekistan’ın bu ülkeye 1,5 milyar kilovat saat elektrik<br />

sevk etmesine ilişkin mutabakat sağlanmıştı. Özbekistan, 2007 yılından bu<br />

yana Afganistan’a elektrik ihraç ederken, elektrik sevkiyatının sağlanması<br />

için 2009 yılında Özbekistan’ın Surhanderya vilayetinden Afganistan’ın<br />

kuzeyindeki Hayratan bölgesine kadar 43 kilometre uzunluğunda yüksek<br />

gerilimli elektrik hattı inşa edilmişti.<br />

RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDAKİ SERBEST<br />

TİCARET BÖLGESİ ANLAŞMASI ASKIYA ALINDI<br />

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ile imzalanan Serbest<br />

Ticaret Bölgesi Anlaşması’nı 1 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihinden itibaren askıya<br />

alan kararı imzaladı. Kararda, “Rusya’nın çıkarlarını ve ekonomik<br />

güvenliği etkileyen istisnai durumlar ve alınması gereken tedbirler<br />

nedeniyle 18 Ekim 2011 tarihinde St. Petersburg’ta Ukrayna ile<br />

imzalanan Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması’nın askıya alındığı”<br />

kaydedildi. Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında Serbest<br />

Ticaret Bölgesi’nin oluşturulmasını öngören anlaşma, 18 Ekim<br />

2011’de St. Petersburg’ta düzenlenen BDT Hükümet Başkanları<br />

toplantısında sekiz üye ülkenin temsilcileri tarafından imzalanmıştı.<br />

Anlaşma, Rusya, Belarus ve Ukrayna ülkelerindeki onay sürecinin<br />

tamamlamasının ardından 20 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girmişti.<br />

Onay sürecinin daha sonra tamamlandığı Kazakistan, Kırgızistan,<br />

Ermenistan, Özbekistan ve Moldova, Serbest Ticaret Bölgesi’ne dahil<br />

olurken, Tacikistan’da ise onay süreci henüz tamamlanmadı.<br />

UNESCAP TOPLANTISI İRAN’DA YAPILDI<br />

İran’ın başkenti Tahran’da, Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve<br />

Sosyal Komisyonu (UNESCAP) toplantısı düzenlendi. Türkiye’nin de aralarında<br />

bulunduğu UNESCAP üyesi ülkeler arasındaki ulaştırma yollarının<br />

güçlendirilmesi gündemiyle toplanılan ve iki gün süren görüşmelerin ilk<br />

gününde, ticari faaliyetlerin geliştirilmesi, altyapı hazırlanması, transit taşımacılıkta<br />

bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi, yeni ve alternatif yolların oluşturulması<br />

gibi konular ele alındı. Toplantıda ayrıca, Avrupa ve Asya kıtalarının<br />

bağlantı yolları üzerinde durularak, İstanbul-Tahran, Tahran-İslamabad kara<br />

ve demiryolu bağlantısı, İslamabad-Yeni Delhi arasındaki ulaşım yollarının<br />

bağlantısının sağlanması gerektiği vurgusu yapıldı. Türkiye’nin Tahran<br />

Büyükelçisi Rıza Hakan Tekin de toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin<br />

Avrupa ile Asya kıtaları için önemli bir konumda bulunduğunu belirtti.<br />

İstanbul’daki Marmaray projesine değinen Büyükelçi Tekin, “Türkiye birçok<br />

mega projeyi uygulamaya geçirerek, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlamaya<br />

çalışıyor” dedi. Şanghay’da 1947 yılında kurulan UNESCAP’ın Türkiye’nin de<br />

aralarında olduğu 53’ü asil, 9’u ortak olmak üzere 62 üyesi bulunuyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

2. TÜRK DÜNYASI BİLİM OLİMPİYATLARI<br />

ESKİŞEHİR’DE YAPILDI<br />

Bu sene ikincisi düzenlenen Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları renkli karelere sahne<br />

oldu. Olimpiyatlara katılan Türk dünyası ve Balkanlardan gelen genç mucitler milli<br />

ve yöresel giysileri ile stantlarda icatlarını tanıttılar.<br />

Eskişehir, Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda<br />

24-25 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleşen 2.<br />

Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları’nın açılış<br />

konuşmasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı<br />

yaptı. Organizasyona ayrıca Eskişehir Valisi Güngör<br />

Azim Tuna’nın yanı sıra rektörler, Milli Eğitim<br />

Bakanlığı yöneticileri ve bürokratlar katıldı. Açılış<br />

konuşmasında, Türk dünyası ve Balkanlardan 12<br />

ülkenin katılımıyla gerçekleşen etkinliği hayata<br />

geçiren Eskişehir Valiliği’ne ve katkıda bulunanlara<br />

teşekkür eden Bakan Avcı, olimpiyata Türk dünyasının<br />

bütün bölgelerinden temsilcilerin katıldığını<br />

vurgulayarak, “Bu ev sahipliğinin bizim için özel<br />

anlamı var. Bilimin bugünkü seviyeye gelmesinde<br />

büyük katkı veren bilim insanlarının, alimlerin doğal<br />

ve daimi mirasçılarıyız. Farabi’nin, İbni Sina’nın,<br />

Ali Kuşçu’nun, Harizmi’nin buluş ve icatlarının<br />

ilhamı bizim medeniyetimizin kodlarında kayıtlıdır.<br />

Eserleriyle tüm insanlığa hizmet eden bu alimlerin<br />

mirasçısı olmak bizim sorumluluğumuzu artırmaktadır”<br />

diye konuştu.<br />

Açılış konuşmalarından sonra Bakan Avcı ve<br />

heyet tek tek stantları gezerek Türk dünyası ve<br />

Türkiye’den kendi buluşlarıyla olimpiyatlara katılan<br />

öğrencilerin icatlarını inceledi ve genç mucitlerle<br />

sohbet etti.<br />

KATKILARINDAN DOLAYI HASEN’E PLAKET VERİLDİ<br />

2. Türk Dünyası Bilim Olimpiyatları’na verdiği katkıdan dolayı<br />

Bakan Avcı tarafından Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN) Genel<br />

Sekreteri Haldun Yavaş’a plaket verildi. Plaketi Bakan Avcı’dan<br />

Haldun Yavaş adına editörlerimizden Rufat Aghayev teslim<br />

aldı. Plaketlerin verilmesinin ardından 2. Türk Dünyası Bilim<br />

Olimpiyatları’nda “Tasarım” ve “Buluş” dallarında dereceye<br />

giren öğrenciler açıklandı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve<br />

Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, dereceye giren öğrencilere<br />

ödüllerini verdi. “Tasarım” dalında “Birlik Dua Evi” projesiyle<br />

Moldovalı öğrenci Valeri Kapsaman birinci, “İp Cambazı Bisiklet”<br />

projesiyle Ömer Dursun ikinci ve “Fosforlu Seccade” projesiyle<br />

Ümral Şah üçüncü oldu.”Buluş” dalında ise Halil Efe Öztürk<br />

“Kapıda Bırakmayan Kemer” projesiyle birincilik, Çağan Ünver<br />

“Güvenli Pencere” projesiyle ikincilik ve Alper Akkan ise “4n ile<br />

Şifreleme Programı” projesiyle üçüncülük ödülü aldı.<br />

Mansiyon ödülü ise Azerbaycan’dan katılan genç mucit Ayan<br />

Memmedzade’ye verildi. Genç mucit binada yangın zamanı görme<br />

ve işitme engelli vatandaşların binadan tahliyesi üzerine bir<br />

proje geliştirmiş. Böyle bir fikir onun aklına televizyonda engelli<br />

vatandaşların yangın sırasında hayatını kaybettiği haberini izledikten<br />

sonra gelmiş. Projede, binada dumana duyarlı sensörler<br />

yerleştirilmesi öngörülüyor. Bu sensörler vasıtasıyla da binadaki<br />

zehirli gaz ve duman dışarı üfleniyor. Aynı zamanda binada<br />

görme engelliler için sesli yönlendirmeler ve işitme engelliler için<br />

de görsel yönlendirmeler öngörülüyor.<br />

6 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

OCAK <strong>2016</strong><br />

14-16<br />

DÜNYA GELECEĞIN<br />

7. ENERJİ VERİMLİLİĞİ<br />

ENERJISI ZIRVESI <strong>2016</strong><br />

FORUMU VE FUARI<br />

14-16 OCAK <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL-TÜRKİYE<br />

35. Enerji Verimliliği Haftası’nın en<br />

önemli etkinliği olan 7. Enerji<br />

verimliği Forumu Ve Fuarı (EVF)<br />

14 – 16 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihleri arasında<br />

WOW Convention Center’da<br />

düzenlenecek. EVF 2015, Türkiye’de<br />

Enerji Verimliliği Kanunu yürürlüğe<br />

girdikten sonra 2009 yılında ilk kez<br />

düzenlendi. Enerji verimliliği üzerine<br />

Türkiye’de düzenlenen ilk ve tek<br />

fuardır. Türkiye’de düzenlenen Enerji<br />

Verimliliği Forumu ve Fuarı’nın<br />

amacı, enerji verimliliği bilincini<br />

geliştirmek ve bu alandaki uzmanların<br />

profesyonel deneyimleriyle de birlikte<br />

enerji verimliliği alanında<br />

gelişmeler sağlamak.<br />

18-21<br />

18-21 OCAK <strong>2016</strong><br />

ABU DABİ-BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ<br />

Dünyada enerji alanında karşılaşılan<br />

zorluklara etkili çözümler bulma ve<br />

enerjinin geleceğini tartışmayı<br />

amaçlayan Dünya Geleceğin Enerjisi<br />

Zirvesi (WFES), bu alanda Orta<br />

Doğu’da gerçekleştirilen en büyük<br />

zirve olma özelliğini taşıyor. Bu yıl<br />

sekizincisi düzenlenen WFES, 170<br />

ülkenin sanayi, teknoloji, finans ve<br />

kamu sektörlerinden 30 binin<br />

üzerinde temsilciyi ağırlayacak.<br />

20-21<br />

1. İRAN SONDAJ HİZMETLERİ<br />

KONFERANSI<br />

20-21 OCAK <strong>2016</strong><br />

TAHRAN- İRAN<br />

1. İran Sondaj Hizmetleri Konferansı,<br />

sondaj hizmetleri sunan şirketler ve<br />

paydaşları İran’da bir araya getiren en<br />

büyük platform olmayı amaçlıyor.<br />

20-21 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong> tarihlerinde Tahran’da<br />

bulunan IRIB Uluslararası Konferans<br />

Merkezi’nde düzenlenecek etkinlik,<br />

yaptırımların kaldırılmasının ardından<br />

ülkenin petrol ve gaz kuyularında<br />

sondaj çalışmalarının verimliliğini arttırmak<br />

için çözümler arayacak.<br />

Konferans süresince katılımcılar çok<br />

sayıda sunum izleme fırsatı yakalayacak,<br />

alternatif sergileri ziyaret edebilecek,<br />

yerel ve uluslararası şirketlerin<br />

temsilcileri ile bilgi ve deneyim paylaşımında<br />

bulunabilecek.<br />

<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />

OCAK <strong>2016</strong><br />

ULUSLARARASI SU ZIRVESI <strong>2016</strong><br />

18-21 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Abu Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri<br />

AAPG/EAGE ORTA DOĞU’DAKI<br />

HIDROKARBON ÖRTÜ KAYAÇLARI<br />

18-20 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Maskat, Umman<br />

AKIŞ KIMYASI HINDISTAN <strong>2016</strong><br />

21-22 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Bombay, Hindistan<br />

KÜRESEL PETROL VE GAZ: ORTA<br />

DOĞU VE KUZEY AFRIKA<br />

27-29 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Kahire, Mısır<br />

KARADENIZ PETROL VE GAZ<br />

ZIRVESI<br />

28-29 <strong>Ocak</strong> <strong>2016</strong><br />

Viyana, Avusturya<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

7


RÖPORTAJ<br />

GREAT PETROL VE DOĞAL GAZ ZIRVESI<br />

AZERBAYCAN’A İLK<br />

GELEN ÜLKE İNGİLTERE<br />

Mart ayında İstanbul çok önemli bir petrol ve doğal gaz zirvesine ev sahipliği yapacak.<br />

İngiltere Konsolosluğu’nun önderliğinde düzenlenecek bu zirve öncesinde Birleşik<br />

Krallık Başbakanlığı Türkiye Ticaret Elçisi Lord Robin Janvrin ile bir<br />

araya geldik. Kendisi ile hem bu zirveyi hem de enerji alanındaki çeşitli<br />

fırsatları konuştuk. İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu ve Birleşik<br />

Krallık Yatırım ve Ticaret Ajansı Türkiye, Orta Asya ve Güney<br />

Kafkaslar Genel Direktörü Leigh Turner de bu sohbette ara ara bize<br />

eşlik edip değerli katkılarda bulundu.<br />

OSMAN KURT<br />

Mart ayında İstanbul’da<br />

gerçekleştirilecek olan petrol ve<br />

doğal gaz zirvesi ile ilgili hedefleriniz<br />

nelerdir?<br />

“GREAT Petrol ve Doğal Gaz<br />

Zirvesi” olarak adlandırdığımız<br />

bu etkinlik ile ilgili size bilgi<br />

vermek isterim. ‘GREAT’, 2012<br />

yılından bu yana yürütülmekte<br />

olan bir pazarlama kampanyası.<br />

Türkiye’nin de içinde<br />

olduğu öncelikli ülkelerde<br />

yürüttüğümüz bu kampanya<br />

ile iş, yaratıcılık ve teknoloji<br />

alanlarında sahip olduğumuz<br />

modern Britanya (İngiltere)<br />

vizyonunu yine modern bir<br />

yaklaşımla sunmayı planlıyoruz.<br />

Bu yaklaşım çerçevesinde,<br />

İngiltere’nin ticaret alanındaki<br />

faaliyetlerini Türkiye’de tanıtmak<br />

amacıyla Mart ayında<br />

bölgesel petrol ve doğal gaz<br />

konulu bir zirve gerçekleştirmek<br />

istiyoruz. Bu zirve sayesinde,<br />

İngiltere’nin, hem Türkiye hem<br />

de Azerbaycan ve Kazakistan’ın<br />

petrol ve doğal gaz sektöründeki<br />

fırsatlara verdiği önemi ortaya koymayı amaçlıyoruz.<br />

GREAT Petrol ve Doğal Gaz Zirvesi’nde<br />

uluslararası ve ulusal petrol şirketlerinin yanı<br />

sıra Azerbaycan, Kazakistan ve Türkiye’deki<br />

diğer paydaşlar ile İngiliz şirketlerini bir araya<br />

getirerek mevcut kalkınma planlarını, fırsatları<br />

ve geleceğe yönelik öngörüleri ele almayı hedefliyoruz.<br />

Enerji alanında İngiltere ve Türkiye arasında<br />

güçlü işbirlikleri zaten mevcut ve bunun en<br />

güzel örneği Azerbaycan’daki AMEC-Tekfen<br />

ortaklığıdır. 2014 yılında, AMEC-Tekfen-Azfen<br />

(ATA) konsorsiyumu, Hazar Denizi’nde<br />

BP tarafından işletilen Şah Deniz doğal gaz<br />

sahasının 2. aşaması için toplam 974 milyon<br />

dolarlık bir sözleşme imzaladı. Verilecek diğer<br />

bir örnek de, Irak’ın Kürt bölgesinde önemli<br />

faaliyetler yürüten Türk şirketi Genel Enerji ile<br />

2011 yılında birleşme kararı alan İngiliz Vallares<br />

şirketidir. Bu tür ortaklıklar hem maliyet<br />

hem de kalite açısından her iki tarafı da güçlendiriyor.<br />

İngiliz ve Türk şirketlerinin, daha fazla<br />

üçüncü pazar işbirlikleri oluşturduklarını<br />

görmek istiyoruz ve bu nedenle, bölgesel<br />

enerji kampanyamız, İngiliz şirketlerinin,<br />

bölgesel enerji pazarlarında aktif rol alan<br />

Türk şirketleri ile iyi ilişkiler ve ortaklıklar<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

Osman Kurt (solda), Leigh Turner (ortada), Lord Robin Janvrin (sağda)<br />

kurmaları ve birlikte iş yapmaları için yardımcı olmayı<br />

amaçlamaktadır.<br />

Bu etkinliği neden İstanbul’da düzenliyorsunuz?<br />

GREAT kampanyası Türkiye dahil 11 ülkeye öncelik veriyor.<br />

Ancak özellikle İstanbul’un seçilmesinin nedeni, Hazar Bölgesi<br />

ve Asya’daki kaynaklar ile Avrupa’daki talep arasında stratejik<br />

bir enerji köprüsü konumunda olan Türkiye’nin giderek artan<br />

bir öneme sahip olmasıdır.<br />

Ayrıca, büyüyen bir ekonomiye sahip olan Türkiye, enerji<br />

ithalatı için yılda 50-60 milyar dolar harcanıyor. Rusya Federasyonu,<br />

Azerbaycan ve İran, Türkiye’ye en çok enerji ihraç eden<br />

ülkelerdir. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, doğunun zengin<br />

kaynakları ile batının artan talebi arasında bir köprü görevi<br />

görmek isteyen Türkiye, Kuzey Irak ve Türkmenistan gibi diğer<br />

bölgesel pazarlardaki gelişmeleri de yakından takip ediyor.<br />

Türkiye, son 10 yılda uluslararası petrol şirketleri ile kıyıda<br />

ve açık denizde arama faaliyetlerine ciddi yatırımlar yapmış<br />

bulunmakta ve Karadeniz ile Akdeniz’deki derin açık deniz<br />

faaliyetlerine daha fazla yatırım yapmayı planlamaktadır. Bu<br />

da, petrol ve doğal gaz sektöründe faaliyet gösteren İngiliz tedarik<br />

zinciri şirketleri için yeni fırsatlar yaratacaktır.<br />

Diğer yandan, 45 milyar dolarlık Güney Gaz Koridoru (GGK)<br />

projesinin Türkiye ayağı olan TANAP, Şah Deniz doğal gazının<br />

16 milyar metreküpünü taşıyacak ve bu doğal gazın 6 milyar<br />

metreküpü Türkiye’ye satılacak, geriye kalan 10 milyar metreküp<br />

ise Avrupa pazarlarına ulaştırılacaktır. Türk ve İngiliz<br />

şirketler, projenin 11 milyar dolarlık TANAP ayağında gerekli<br />

“İngiltere bölgeye çok erken girdi.<br />

1990’lı yıllardan bu yana bölgede<br />

nüfuzunu arttırıyor. Hem<br />

Azerbaycan’da hem de<br />

Kazakistan’da büyük gelişmeler<br />

yaşandı ve bu iki ülke çok ciddi<br />

fırsatlar sunuyor.”<br />

mühendislik hizmetleri, ekipman ve diğer hizmetlerin sağlanması<br />

konusunda birlikte çalışmaktadır.<br />

Kısacası, böyle bir etkinliği düzenlemek için tüm bu<br />

faaliyetlerin merkezinde olan İstanbul’dan daha iyi bir yer<br />

olamazdı.<br />

Diğer ülkelere kıyasla İngiltere’nin enerji sektörü ne tür<br />

rekabet avantajları sunuyor?<br />

İngiltere’nin uzmanlığının özellikle Kuzey Denizi’ne dayandığını<br />

düşünüyorum. 50 yıldır Kuzey Denizi’nde faaliyet gösteriyoruz.<br />

Uzun yıllardır yürüttüğümüz bu çalışmalar, özellikle<br />

derin deniz faaliyetleri konusunda geniş bilgi birikimine sahip<br />

olmamızı ve deneyim kazanmamızı sağladı. 50 yıl boyunca<br />

farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin edindiği bu bilgi<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

9


RÖPORTAJ<br />

GREAT PETROL VE DOĞAL GAZ ZIRVESI<br />

“Petrol ve gaz alanında yaptığı<br />

yatırımlarla büyük deneyim ve bilgi<br />

birikimi elde eden Türkiye’nin<br />

önünde pek çok küresel fırsat var.”<br />

birikimi sayesinde, bölgede ihtiyaç duyulacak türden bir bilgi ve<br />

deneyime sahip olduğumuza inanıyoruz.<br />

Hazar coğrafyasında, özellikle enerji alanında ne tür<br />

fırsatlar görüyorsunuz?<br />

Hâlihazırda Azerbaycan’da faaliyetlerimiz var. BP<br />

Azerbaycan’da, Shell Kazakistan’da aktif. İngiltere bölgeye çok<br />

erken girdi ve 90’lı yıllardan bu yana bölgede varlığını devam<br />

ettiriyor. Hem Azerbaycan hem de Kazakistan’da enerji alanında<br />

kaydedilen önemli gelişmeler büyük fırsatlar sunuyor.<br />

Leigh Turner: Azerbaycan’a ilk gelen ülke İngiltere. Petrol ve<br />

doğal gaz endüstrisinin temeli İngiltere’nin yaptığı teknoloji<br />

yatırımları ile oluşturuldu. Azerbaycan, arama, üretim, rafinaj,<br />

depolama ve dağıtım gibi alanlarda çok önemli fırsatlar sunuyor.<br />

Petrol arama faaliyetlerinden eski sahaların yenilenmesine<br />

kadar önümüzdeki 10 yılda 100 milyar doların üzerinde yatırım<br />

fırsatı olduğu tahmin ediliyor. Bu tutarın 11 milyar pound kadar<br />

olan kısmının, İngiliz şirketleri tarafından karşılanabileceği<br />

düşünülüyor.<br />

Hâlihazırda Kazakistan’da, İngiltere’nin yaptığı güçlü yatırımlarla<br />

yeni petrol ve doğal gaz rezervleri geliştiriliyor. Önümüzdeki<br />

10 yılda, özellikle Tengiz, Karaçaganak, Kaşagan ve Pearls<br />

gibi dört büyük sahada yeni petrol ve doğal gaz geliştirme faaliyetleri<br />

için yapılacak harcamaların 65 milyar poundun üzerinde<br />

olması bekleniyor. 2017-2018’e kadar gerçekleştirilecek projelerin<br />

sözleşme bedelinde İngiliz şirketlerin üstleneceği miktar,<br />

teorik olarak 1,7 milyar pound civarındadır.<br />

Türkiye enerji sektöründe de faaliyet gösteren büyük şirketlerimiz<br />

var. TANAP projesinde büyük sorumluluk üstlenen BP;<br />

Karadeniz’de ve karada yeni hidrokarbon kaynakları tespit<br />

etmek için arama faaliyetleri yürütmekte olan Shell, bu şirketlerin<br />

başında geliyor. Türkiye gelecek iki yıl içinde arama çalışmaları<br />

için 1,5 milyar dolar daha yatırım yapmayı planlıyor, bu<br />

da İngiliz tedarik zinciri şirketleri için ciddi fırsatlar sunuyor.<br />

Kısacası, bu üç ülkede de önemli faaliyetlerimiz bulunuyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> BÖLGESI’NDEKI FIRSATLAR<br />

Kazakistan<br />

Önümüzdeki 10 yıl içerisinde,<br />

aşağıda belirtilen dört sahada<br />

yeni petrol ve doğal gaz<br />

geliştirme faaliyetleri için<br />

65 milyar poundun üzerinde<br />

harcama yapılması bekleniyor:<br />

• Tengiz (FGP), (kara)<br />

• Karaçaganak (Faz III), (kara)<br />

• Kaşagan tüm saha<br />

• Pearls bloğu (ikisi de Hazar<br />

Denizi’nin kuzeyinde yer alıyor)<br />

Azerbaycan<br />

Azerbaycan, arama, üretim, rafinaj,<br />

depolama ve dağıtım gibi alanlarda<br />

çok önemli fırsatlar sunuyor. Petrol<br />

arama yatırımlarından eski sahaların<br />

rehabilite edilmesine kadar önümüzdeki<br />

10 yılda 100 milyar doların üzerinde<br />

yatırım fırsatı olduğu tahmin ediliyor.<br />

Yürütülmekte olan başlıca çalışmalar<br />

şunlardır:<br />

• Azeri-Çırak-Güneşli sahası<br />

• Abşeron Doğal Gaz Kondensat sahası<br />

• Petrol ve Doğal Gaz İşleme ve<br />

Petrokimya Kompleksi (OGPC) projesi<br />

• Umid doğal gaz sahası (toplam rezerv<br />

miktarı 300 milyar metreküpe ulaşabilir)<br />

Türkiye<br />

Türkiye’nin sunduğu fırsatlar arasında<br />

arama ve boru hattı projeleri yer alıyor.<br />

Şah Deniz 2 gazını 2019 itibariyle<br />

Avrupa’ya taşıyacak olan Şah Deniz 2<br />

doğal gaz projesinin Türkiye’den geçen<br />

kısmı olan TANAP’ın maliyeti 11 milyar<br />

dolardır. Türkiye Petrolleri, geçtiğimiz<br />

10 yılda uluslararası partnerlerle<br />

birlikte Karadeniz’de derin deniz petrol<br />

arama faaliyetleri dahil olmak üzere<br />

toplam 11,2 milyar dolarlık ulusal ve<br />

uluslararası yatırımlar yaptı. Türkiye<br />

gelecek iki yıl içinde arama çalışmaları<br />

için 1,5 milyar dolar daha yatırım<br />

yapmayı planladığını bildirdi.<br />

10 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

Hazar ülkelerinde petrol ve doğal gaz sektöründe faaliyet<br />

gösteren çok sayıda büyük aktör var. Peki, Hazar ülkeleri<br />

İngiltere’de iş yapma konusuyla ne kadar ilgileniyor?<br />

Geniş ekonomik çerçeveden bakıldığında İngiltere yatırımcı<br />

firmalara birçok fırsatlar sunuyor. Türk firmalarının bu fırsatlardan<br />

büyük ölçüde faydalanmakta olduğuna inanıyorum. Bunun<br />

en güzel örneği, Beko markasıdır. Elektronik ev gereçleri<br />

ve beyaz eşya sektöründe neredeyse her İngiliz, Beko markasını<br />

bilir. Yakın bir tarihte Türkiye, United Biscuits’e 2 milyon poundluk<br />

büyük bir yatırım yaptı. Konu petrol ve doğal gaz sektörü<br />

olduğunda bu fırsatların İngiltere özelinde biraz daha sınırlı<br />

olduğu düşünülür. Ancak, Kuzey Denizi’ndeki bilgi birikimi ve<br />

yürütülen ar-ge çalışmaları, İngiltere’ye yatırım yapan Türkiye<br />

ve Hazar ülkelerinin sadece İngiltere’de değil küresel piyasalarda<br />

da büyük çaplı üstünlük elde etmelerine imkân sağlıyor. Bu<br />

üstünlüğün elde edilmesi ve sürdürülmesi konusunda da Birleşik<br />

Krallık Yatırım ve Ticaret Ajansı yerel ve İngiliz firmalar ile<br />

aktif çalışmalar sürdürüyor.<br />

Düşük petrol fiyatlarının İngiltere petrol ve doğal gaz<br />

sektörü üzerindeki etkileri nelerdir? Bu durum ülke içi<br />

yatırım ortamını olumsuz etkiler mi?<br />

Enerji ithal eden ülkelerde bazı ekonomik etkiler görülebileceğini<br />

düşünüyorum. İhracatçılar da düşük petrol fiyatları<br />

sebebiyle sorunlar yaşıyor. Ancak bundan önce de pek çok kez<br />

petrol fiyatlarında değişkenlik ve dalgalanma yaşadık. Elbette<br />

bugün ne yaşandığını ve bunun nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz.<br />

Ancak, bu durumun hâlihazırda İngiltere’de büyük endişe<br />

yarattığı söylenemez.<br />

İngiltere petrol ve doğal gaz tedarik zinciri, gerileme döneminde<br />

düşen petrol fiyatlarına rağmen 2008 ve 2010 yılları arasında<br />

yaklaşık 1,8 milyar pound büyüme kaydetti.<br />

Tüketici harcamalarının artması ve fiyatların gerilemesini sağlayan<br />

düşük enerji fiyatları, enerji ithalatçısı ülkelerde olumlu<br />

etki yaratacaktır. Ancak ülke gelirlerinin büyük ölçüde petrol<br />

veya doğal gaza bağımlı olduğu ihracatçı ülkelerde düşük fiyatlar<br />

olumsuz sonuçlar doğuracaktır.<br />

Leigh Turner: Bu kesinlikle doğru. Kuzey Denizi endüstrimiz<br />

oldukça gelişmiş durumda ve düşük petrol fiyatları bazı üreticilerimiz<br />

için sorun teşkil ediyor. Bazı yatırım harcamalarında<br />

kısıntıya gidiliyor. Fakat Lord Janvrin’in de söylediği gibi, net<br />

enerji ithalatçısı olan İngiltere, tıpkı Türkiye gibi, bu durumdan<br />

kârlı çıkan ülkeler arasında yer alıyor. Bu durum, belli sektörlere<br />

prim sağlarken belli sektörler için de zorluklara yol açıyor.<br />

Benim sorularım bu kadar. Eklemek istediğiniz bir şey<br />

var mı?<br />

GREAT Petrol ve Doğal Gaz Zirvesi hakkında tekrar altını<br />

çizmek istediğim birkaç nokta var. Biz bu zirve ile çok sayıda<br />

şirketi bir araya getirerek bu bölgede, Hazar Bölgesi’nde neler<br />

olduğuna değinmek, bölgenin sunduğu fırsatları ve olanakları<br />

dile getirmek istiyoruz. Ayrıca İngiltere’nin bu fırsatlarla yakından<br />

ilgilendiğini göstermeyi ve Türkiye’nin stratejik bir köprü<br />

konumunda olduğunu vurgulamayı amaçlıyoruz. Tüm taraflar<br />

için faydalı olacak ve doğru kişileri bir araya getirecek bir platform<br />

oluşturabilmeyi umuyoruz.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

11


ANALİZ<br />

TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />

YENİ EKONOMİ PROGRAMI<br />

BÜYÜMEYE ÇARE OLACAK MI?<br />

Hükümetin ekonomi programı ve eylem planı genel olarak neleri<br />

içeriyor ve Türkiye ekonomisinin başta büyüme olmak üzere temel<br />

sorunlarına çare olabilecek nitelikte mi?<br />

DOÇ. DR. FATIH MACIT<br />

HASEN ENERJI VE EKONOMI<br />

ARAŞTIRMALARI MERKEZI UZMANI<br />

Son iki yılda dört seçim birden yaşayan<br />

ve bu nedenle belirli oranda<br />

siyasi belirsizlikle karşı karşıya<br />

kalan Türkiye ekonomisi, 64.<br />

Hükümet’in kurulması ile birlikte bu belirsizlikten<br />

kurtulmuş oldu. Demokratikleşme<br />

ve yeni anayasa, hükümet programının en<br />

önemli gündem maddelerinden biri olsa da<br />

yeni hükümetin ekonomi programına ait<br />

temel ipuçları da piyasaların gündeminde<br />

önemli bir başlık olarak yer alıyordu.<br />

Hükümet programının belli olmasının hemen<br />

ardından Aralık ayı ortasında ilk 3 ay,<br />

6 ay ve 1 yılda yapılacak reform ve icraatlar<br />

ile ilgili eylem planı da Başbakan Ahmet<br />

Davutoğlu tarafından açıklandı.<br />

BÜYÜMEK İÇİN 5 TEMEL UNSUR ÖNGÖRÜLÜYOR<br />

Hükümetin ekonomi programının detaylarına<br />

bakıldığında büyümenin tekrar<br />

canlandırılması ve cari açığın azaltılması en<br />

önemli başlık olarak ön plana çıkıyor. Yeni<br />

dönemde büyüme stratejisinin makroekonomik<br />

istikrarın güçlendirilmesi, beşeri<br />

sermayenin geliştirilmesi, işgücü piyasasının<br />

etkinleştirilmesi, teknolojik ve yenilik<br />

12<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

geliştirme kapasitesinin artırılması ve fiziki altyapının<br />

güçlendirilmesi, kurumsal kalitenin iyileştirilmesi şeklinde<br />

5 temel unsur üzerine bina edildiği görülüyor. Yurt içi üretimi<br />

artırma, ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve imalat<br />

sanayinin GSYH içindeki payının artırılması gibi başlıklar<br />

da büyümenin ana dinamikleri olarak programda dikkat<br />

çekiyor. Ekonomik büyüme anlamında programın bazı alt<br />

başlıklarına bakıldığında geçtiğimiz dönemlerde de olduğu<br />

gibi kamunun altyapı yatırımlarının da hem özel sektör<br />

yatırımlarını teşvik edici hem de büyümeyi destekleyici<br />

şekilde planlandığı görülüyor.<br />

TÜRKİYE’YE YENİ BİR BÜYÜME HİKAYESİ GEREKİYOR<br />

2012 yılından bu yana ekonomik büyümede görülen yavaşlama<br />

şu an Türkiye ekonomisinin en önemli problemi<br />

olarak karşımızda duruyor. 2009 yılında küresel finansal<br />

krizde Türkiye ekonomisi %4,8 küçülmüş olmasına rağmen<br />

2003-2011 arası dönemde ortalama ekonomik büyüme %5,3<br />

olarak gerçekleşti. Fakat 2012 yılından itibaren özellikle hızla<br />

artan kredi hacmi ve bunun beraberinde yükselttiği cari<br />

açığı frenlemek adına sıkı bir politika duruşuna geçilmiş<br />

olması 2012-2014 arası dönemde büyümeyi ortalama yıllık<br />

%3 düzeyine kadar indirdi. Ortalama her yıl 1 milyona yakın<br />

insanın işgücüne katıldığı bir ekonomide %3’lük büyüme<br />

oranı doğal olarak mevcut işsizlere dahi iş ortamı oluşturmaya<br />

yetmediği için işsizlik oranının da artmasına neden<br />

oluyor. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin şu an en önemli<br />

önceliği yeni bir büyüme hikayesi oluşturarak büyüme<br />

oranını %5 ve üzeri bir seviyeye çekmek olmalıdır. 2003-2011<br />

arası dönemde yakalanan yüksek büyüme ortamında iç<br />

talebin katkısı çok büyük oldu. Güçlü bankacılık sektörü,<br />

küresel likidite bolluğu, hanehalkı ve firmaların düşük<br />

borçluluk düzeyi bu dönemde iç talebin büyümeye önemli<br />

ölçüde destek vermesine olanak sağladı. Fakat önümüzdeki<br />

dönemde hem bankacılık sektörünün kredi oluşturabilme<br />

kapasitesinin daha sınırlı hale gelmesi hem de hanehalkı ve<br />

firmalarının borçluluk düzeylerinin belli bir noktaya ulaşması<br />

nedeniyle tamamen iç talep odaklı bir büyüme modeli<br />

oluşturulması pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla yeni<br />

dönemde net ihracatın büyümeye katkısının daha güçlü<br />

olduğu ve üretim odaklı bir büyüme modeline geçilmesi çok<br />

büyük önem arz ediyor. Net ihracatın katkısı hem ihracatın<br />

artırılması hem de ithalata olan bağımlılığın azaltılması<br />

şeklinde iki taraflı olarak düşünülmeli.<br />

İTHALATA OLAN BAĞIMLILIK AZALTILMALI<br />

Hükümet programının detaylarına bakıldığında “İthalata<br />

Olan Bağımlılığın Azaltılması Öncelikli Dönüşüm<br />

Programı” ile bu alanda adım atılırken hem yeni ihracat<br />

pazarlarının geliştirilmesi hem de ihraç ürünlerinin katma<br />

değerinin artırılması ile ihracatı geliştirmeye yönelik somut<br />

hedeflerin koyulduğu görülüyor. Dünya ekonomisinde<br />

korumacı politikaların biraz daha yaygınlaştığı ve dünyada<br />

toplam ticaret hacmindeki büyümenin küresel ekonomik<br />

büyümenin de altında kaldığı bir durumda ihracatı<br />

artırmak ve yeni pazarlar keşfetmek kolay olmayacaktır.<br />

Dolayısıyla bu noktada net ihracatın büyümeye katkısını<br />

artırmak ve üretim odaklı yeni bir model oluşturmak için<br />

EKONOMİK BÜYÜME 2002-2014<br />

6,2<br />

5,3<br />

9,4<br />

8,4<br />

6,9<br />

4,7<br />

0,8<br />

-4,8<br />

4,0<br />

2,9<br />

2,0<br />

-2,0<br />

-4,0<br />

-6,0<br />

2012 yılından itibaren özellikle hızla<br />

artan kredi hacmi ve bunun<br />

beraberinde yükselttiği cari açığı<br />

frenlemek adına sıkı bir politika<br />

duruşuna geçilmiş olması 2012-2014<br />

arası dönemde büyümeyi ortalama<br />

yıllık %3 düzeyine kadar indirdi.<br />

ithalata olan bağımlılığın azaltılması daha büyük önem taşıyor.<br />

Özellikle kimyasal madde ve ürünler ve rafine edilmiş<br />

petrol ürünleri gibi Türkiye’nin toplam dış ticaret açığında<br />

çok büyük paya sahip olan kalemlerde yatırımların teşvik<br />

edilmesi ve yerli üretimin cesaretlendirilmesi yeni dönemde<br />

büyüme hikayesinin en önemli unsurlarından biri olmalı.<br />

MALİ DİSİPLİN ÖNCELİKLİ KONULARDAN BİRİ<br />

Hükümet programının detayları açıklandığında ekonomik<br />

büyümeye ilişkin hedeflerden sonra merak edilen diğer<br />

önemli bir konu da Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda<br />

bir değişiklik olup olmayacağı idi. Özellikle geçtiğimiz<br />

dönemde yaşanan faiz tartışmaları nedeniyle bu noktada<br />

bir değişiklik olabileceği noktasında piyasaların kaygısının<br />

olduğu herkes tarafından biliniyordu. Programın<br />

enflasyon ve para politikası başlıklı kısmına bakıldığında<br />

Merkez Bankası için bağımsızlık ifadesi doğrudan kullanılmasa<br />

bile yapılan tanımlarda Banka’nın para politikasının<br />

işleyişi konusunda bir değişiklik olmayacağı net bir şekilde<br />

görülüyor. Merkez Bankası’nın ana amacının fiyat istikrarı<br />

9,2<br />

2002 2003 2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

8,8<br />

2012<br />

2,1<br />

2013<br />

4,0<br />

2014<br />

0<br />

10,0<br />

8,0<br />

6,0<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

13


TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />

olarak devam edeceği belirtilirken bu amaca ulaşmak için<br />

uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin<br />

belirleyeceği programda belirtiliyor. Dolayısıyla yeni<br />

dönemde de Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığında<br />

herhangi bir değişiklik düşünülmediği programda net bir<br />

şekilde görülmüş oluyor. 2006 yılından bu yana sürdürülen<br />

enflasyon hedeflemesi rejiminin devam edeceği, programın<br />

para politikası noktasında ana çatısını oluşturuyor.<br />

Program içeriğinde yer alan önemli başlıklardan biri de mali<br />

disiplin olarak karşımıza çıkıyor. 2003 yılından bu yana<br />

görevde alan AK Parti hükümetlerinin ekonomi anlamında<br />

en başarılı oldukları alanlardan birisi hiç şüphesiz kamu<br />

maliyesi oldu. 2002-2007 arasındaki ilk dönemde 2001 yılında<br />

yaşanan krizden sonra IMF ile yapılan anlaşmanın<br />

mali disiplin tarafı çok başarılı şekilde uygulanarak bütçe ve<br />

borç dinamikleri çok iyi bir noktaya getirildi. Bugün Avrupa<br />

Birliği’nde birçok ülke yüksek kamu borcu problemi ile mücadele<br />

etmek durumunda kalırken Türkiye kamu borcunun<br />

GSYH’ye oranı açısından Avrupa Birliği’nin önde gelen birçok<br />

ekonomisinden daha iyi bir konumda bulunuyor.<br />

Türkiye ekonomisinin küresel şoklardan daha az etkilenmesi<br />

noktasında çok önemli bir sigorta görevi gören mali<br />

disiplinin devam ettirilmesi çok büyük önem arz ediyor. Bu<br />

noktada hükümet programında da hem kamu harcamaları<br />

hem de vergi gelirleri anlamında mali disiplini koruyacak<br />

hedeflerin belirlendiği görülüyor. Kamu harcamalarında<br />

verimliliğin ve kalitenin artırılması ön plana çıkarken vergi<br />

gelirleri tarafında ise verginin tabana yayılması ve kayıt<br />

dışılığın azaltılması önemli başlıklar olarak programda yer<br />

Türkiye ekonomisinin küresel<br />

şoklardan daha az etkilenmesi<br />

noktasında çok önemli bir sigorta<br />

görevi gören mali disiplinin<br />

devam ettirilmesi çok büyük<br />

önem arz ediyor.<br />

alıyor. Her ne kadar hükümet programında mali disiplin<br />

konusunda bir taviz verilmeyeceği net bir şekilde belirtilmiş<br />

olsa da Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan<br />

eylem planının içerdiği harcama kalemleri bu noktada piyasalar<br />

nezdinde bir soru işaretini de beraberinde getirdi.<br />

Büyük bir çoğunluğu <strong>2016</strong> yılında hayata geçecek olan vaatlerin<br />

bütçe dinamikleri üzerinde nasıl bir etki oluşturacağı<br />

ve hükümetin buna nasıl bir tepki vereceğini görmek için<br />

biraz beklemek gerekecek gibi görünüyor.<br />

64. Hükümet’in ekonomi programına genel olarak bakıldığında<br />

büyüme, cari açık ve enflasyon gibi ekonominin temel<br />

sorunlarına yönelik somut ve olumlu adımların atıldığı<br />

görülüyor. Yine bunun yanında mali disiplin ve Merkez<br />

Bankası bağımsızlığı gibi geçmişte elde edilmiş kazanımların<br />

da korunacağı programda net bir şekilde yer alıyor.<br />

Konulan hedeflerin ne ölçüde hayata geçirileceğini görmek<br />

için biraz zamana ihtiyacımız olacak.<br />

14 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


4 Aralık 2015 tarihinde Azerbaycan<br />

Güneşli Platformu’nda kasırga sonucu<br />

çıkan yangın nedeniyle hayatını<br />

kaybedenleri saygı ile anıyoruz.


RÖPORTAJ<br />

TÜRKIYE-GÜRCISTAN-AZERBAYCAN ITTIFAKI<br />

16


www.hazarworld.com<br />

TÜRKİYE-GÜRCİSTAN-AZERBAYCAN ARASINDAKİ VİZYON İTTİFAKI<br />

TANAP İLE DAHA DA BÜYÜYECEK<br />

Türkiye’nin, Rus jetini Suriye sınırında düşürmesiyle başlayan gerilimin yankıları<br />

sürerken, dünya kamuoyunun dikkati bölgedeki güvenlik ve jeostratejik alandaki<br />

gelişmelere çevrildi. Bu vesileyle Türkiye’nin enerji güvenliği ve komşularıyla<br />

olan ilişkileri daha da önem kazandı. Hazar Strateji Enstitüsü’nün davetlisi olarak<br />

geçtiğimiz ay İstanbul’a gelen Gürcistan Savunma Bakanı Yardımcısı Anna Dolidze ile<br />

bölgedeki son gelişmeleri, Gürcistan’ın NATO üyeliği sürecini ve Türkiye-Gürcistan-<br />

Azerbaycan ittifakını konuştuk. Türkiye-Gürcistan arasındaki işbirliklerinin ve<br />

ortak projelerin arttırılması üzerinde duran Dolidze, Türkiye’nin de destek verdiği<br />

Gürcistan’ın NATO üyeliğine odaklandıklarını dile getirdi.<br />

MERVE DAMCI<br />

Gürcistan, Kafkasya’daki en önemli ülkelerden<br />

biri. Gürcistan’ın siyasi açıdan<br />

stratejik öneme sahip olmasının sizce artı<br />

ve eksileri neler?<br />

Gürcistan, Asya ve Avrupa’nın kesişme noktasında<br />

yer alıyor. Bu konum pek çok fırsatı ve<br />

sorunu da beraberinde getiriyor. Siyasi liderlik<br />

hususunda, hiçbir fırsatı sonuna dek kullanıp<br />

tüketmemek büyük önem taşıyor. İki kıtanın<br />

kesişme noktasında yer alan bir ülke olarak<br />

biz, aynı zamanda tarihi İpek Yolu güzergahı<br />

üzerinde bulunuyoruz. Bu da Asya ve Avrupa<br />

ülkeleri ile ilişkilerimizi daha da geliştirmek<br />

için büyük bir fırsat sunuyor. Elbette Türkiye<br />

bizim için Avrupa’ya açılan kapı niteliğinde.<br />

Bu yüzden Türkiye’nin stratejik bir müttefiki<br />

olmak Gürcistan için çok önemli.<br />

Gürcistan ve NATO ilişkilerine değinmek<br />

istiyorum. 1990’ların sonundan bu yana<br />

NATO’ya girmek için bekliyorsunuz.<br />

Yakın zamanda bir NATO üyeliği söz konusu<br />

mu? Görüşmeler hangi aşamada?<br />

Elbette, NATO üyeliği konusunda son derece<br />

kararlıyız. 2014 yılında Galler’de düzenlenen<br />

zirvede Kapsamlı NATO-Gürcistan Paketi<br />

(SNGP) adı verilen temel paketi teslim aldık.<br />

Bu paket pek çok bileşenden oluşuyor. Bizim<br />

bu bileşenleri Temmuz ayında Varşova’da<br />

gerçekleştirilecek olan zirveye kadar tek<br />

tek yerine getirmemiz gerekiyor. Bu zirvede<br />

Gürcistan’ın NATO üyeliği yolunda atılacak bir<br />

sonraki adımın ne olacağı belirlenecek.<br />

Gürcistan ve Güney Osetya çatışması hakkında<br />

ne düşünüyorsunuz? Bu sorun nasıl<br />

çözülebilir?<br />

Bu çerçevede, tanımama politikasının diğer<br />

ülkeler tarafından da benimsenmesinin ne<br />

kadar önemli olduğunu her fırsatta dile getirmeye<br />

çalışıyoruz. Abhazya ve Güney Osetya ile<br />

anlaşmazlığın barışçıl bir şekilde çözüme ulaştırılması<br />

için elimizden geleni yapıyoruz çünkü<br />

Gürcistan liberal demokrasi ilkelerine bağlı<br />

bir ülke. Ekonomik açıdan eskiye nazaran çok<br />

daha iyi durumdayız ve her geçen gün daha da<br />

iyiye gideceğimize inanıyoruz. Güney Osetya<br />

ve Abhazya’da yaşayan halk, Gürcistan’ın bir<br />

parçası olmanın kendileri için ne kadar iyi<br />

olacağını, ülkenin sunduğu fırsatları görmesi<br />

gerekiyor. Bunun için de diplomatik ilişkiler ve<br />

yüz yüze görüşmeler kilit önem taşıyor.<br />

Gürcistan, TANAP projesinde en önemli<br />

aktörlerden biri. Geçtiğimiz Mart ayında<br />

Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan<br />

cumhurbaşkanlarının katılımıyla<br />

Kars’ta TANAP’ın temeli atılmıştı. Peki,<br />

TANAP’ın Gürcistan için önemi ne?<br />

Bu tıpkı Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı projesi<br />

gibi. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi de tarihi<br />

öneme sahip bir proje. Bu boru hattı sayesinde<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

17


TÜRKIYE-GÜRCISTAN-AZERBAYCAN ITTIFAKI<br />

güzergah üzerindeki diğer ülkeler gibi Gürcistan da dış yatırımlar<br />

için çekici bir ülke haline geldi ve Asya-Avrupa arasında<br />

bir ulaştırma koridoru görevi üstlenmeye başladı. Şu anda<br />

demiryolu hattı projeleri, TANAP ve Anaklia Limanı gibi birçok<br />

projeye destek veriyoruz ve bu tür projelerin bir parçası<br />

olmaya büyük önem atfediyoruz. Bu sayede Gürcistan’ın<br />

Avrupa ve Asya arasında sınır ötesi taşımacılık konusunda<br />

bir ulaştırma merkezi haline gelmesini hedefliyoruz.<br />

Türkiye’nin, Rus jetini Suriye sınırında düşürmesi nedeniyle<br />

iki ülke arasında gerilimli bir süreç ilerliyor. Şu<br />

anda Rusya komşularına karşı agresif bir politika izliyor.<br />

Bu durum enerji güvenliğini de etkiler mi?<br />

Elbette. Bu konuya bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmamız<br />

gerekiyor. Enerji güvenliği terimi, enerji arzının tek başına<br />

dev bir yapının bir parçası olduğunu gösteriyor ve güvenliğe<br />

ilişkin ihtiyaçların bir parçası olarak değerlendirilmesi gerekiyor.<br />

Diğer yandan, enerji arz kaynaklarımızı da sürekli çeşitlendirmemiz<br />

gerekiyor. Bölgedeki diğer ülkeler için de bizim<br />

için de tek bir kaynağa bağlı olmamak büyük önem taşıyor.<br />

Ancak Gürcistan bu konuda şanslı çünkü Azerbaycan ve<br />

Türkiye gibi çok değerli partnerlere sahip. Yine de enerji arz<br />

kaynaklarımızı çeşitlendirme hususunu büyük bir titizlikle<br />

ele almamız gerektiğini düşünüyorum.<br />

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kabinesi<br />

Kasım ayında gerçekleşen parlamento seçimleri sonrasında<br />

Gürcistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyareti<br />

her iki ülke için nasıl okumalıyız?<br />

“Türkiye bizim için Avrupa’ya<br />

açılan kapı niteliğinde.”<br />

Sembolik olarak bu ziyaret büyük önem taşıyor. Azerbaycan ve<br />

Gürcistan arasındaki stratejik ortaklık bu ziyaretlerle pekişiyor<br />

ve güçleniyor. İki ülke halihazırda ulaştırma ve ticaret alanında<br />

işbirliği içinde hareket ediyor. Azerbaycan ve Gürcistan<br />

arasındaki ticaret hacmi bir hayli yüksek. Bunun yanı sıra<br />

Azerbaycan şirketleri Gürcistan’da aktif bir şekilde faaliyet<br />

gösteriyor, Azerbaycan’da da çalışan çok sayıda Gürcü işadamı<br />

ve şirket var. Aynı zamanda askeri ilişkiler de iki ülke arasında<br />

önemli bir yer tutuyor. Yani bu üst düzey ziyaret, iki ülkenin<br />

stratejik ortaklığının bir nişanesi diyebiliriz.<br />

Savunma Bakanlığı olarak Gürcistan ve Türkiye arasındaki<br />

işbirliğini artırmak adına belli projeleriniz var mı?<br />

Evet, aslında işbirliğimiz farklı boyutlar kazanıyor demek daha<br />

doğru olur. Örneğin, İstanbul’da askeri akademiyi ziyaret ettik.<br />

Gürcistan’da bir yüksek lisans programı geliştiriyoruz ve sizin<br />

sahip olduğunuz deneyim ile yakından ilgileniyoruz. Bu, iki ülke<br />

arasındaki işbirliği açısından yeni bir alan. Çok sayıda subayımız<br />

Türkiye’de eğitim alacak, Türk subaylar da hem bu alanda hem<br />

de dil eğitimi almak için Gürcistan’a gelecek. Gördüğünüz gibi,<br />

yalnızca siyasi düzeyde değil, aynı zamanda askeri düzeyde de<br />

işbirliği içindeyiz. NATO üyesi olan Türkiye’nin çok değerli<br />

deneyimlerinden faydalanıyoruz ve bu alanda işbirliğimizin her<br />

iki ülke için de son derece faydalı olduğuna inanıyoruz.<br />

18<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


DOSYA<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

SAVAŞIN RENGİ DEĞİŞTİ:<br />

SİBER SİLAHLANMA<br />

Elektrik, su ve ısıtma olmasa dünya nasıl bir yer olurdu? Savaş alanından<br />

farksız olurdu değil mi? İşte siber silahlar, kritik altyapılar olarak<br />

adlandırılan bu yapıları hedef alarak ülkeleri büyük zarara uğratıyor.<br />

ÖZKAN ERDOĞAN<br />

ARAŞTIRMACI, HASEN KRİTİK<br />

ALTYAPILARI KORUMA PROGRAMI<br />

20<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

01<br />

İran’ın Natanz şehrindeki nükleer tesislerde<br />

ortaya çıkan bir aksilik uzun zamandır<br />

mühendisleri zorluyordu. Mühendisler<br />

nükleer zenginleştirmeyi sağlayan santrifüjlerin<br />

fazla ısınmadan dolayı bozulduklarını<br />

bir şekilde fark etti. Fakat bunun nedeni uzun<br />

süre çözülemedi. Tesiste çalışan bir mühendisin<br />

bir gün kendi makinasında keşfettiği olağandışı<br />

durumu bir arkadaşına anlatması ve<br />

şüpheli bir dosya göndermesi üzerine İran, bir<br />

siber silahın varlığından ancak tüm dünyayla<br />

aynı anda haberdar olabildi.<br />

Aslında İran’ın bu durumu fark etmemesi<br />

daha önce bu tip olayların açığa çıkmamasından<br />

kaynaklanıyor. Eğer doğru önlemler alınmış<br />

olsaydı siber silahın başarılı olması çok<br />

da mümkün değildi. İşin ilginç tarafı, Stuxnet<br />

diye adlandırılan bu siber silah daha sonra<br />

gerek İran gerekse farklı devletler tarafından<br />

ciddiye alınacak ve adeta bir bumerang gibi<br />

düşmanlarına karşı kullanılabilecekti. Virüsün<br />

yaratıcıları bunları önceden tahmin etselerdi<br />

belki de virüsü hiç yazmazlardı.<br />

Evet, bu siber silah uzun bir süre görevini<br />

başarıyla ve sessizce yerine getirdi fakat virüsü<br />

yazan kişiler virüsün etkilerini artırmak adına<br />

yaptıkları güncellemedeki ufak bir hata ile bu<br />

virüsün ya da başka bir deyişle siber silahın<br />

bulunmasına sebep oldular.<br />

Stuxnet, 2010 yılının başından itibaren İran’ın<br />

başına bela olan ve kritik altyapılar kategorisindeki<br />

bir nükleer tesisi ilk kez direkt olarak<br />

hedef alan başarılı bir virüs, yani siber silahtır.<br />

2005 yılı sonrasında geliştirildiği düşünülen<br />

ve arkasında ülke kaynaklarının veya büyük<br />

sponsorların olduğu tahmin edilen bu virüs,<br />

belli bir kritik altyapıyı hedefledi ve adeta sabırla<br />

hedefini kolladı, uygun anda ise devreye girdi.<br />

Bu sabırlı bekleyişin sonunda ise amacına başarı<br />

ile ulaştı. Evet, Stuxnet siber silahların etkilerini<br />

tam olarak göstermesi konusunda tam bir başarı<br />

hikayesi sayılabilir. Fakat ufak bir ayrıntı virüsün<br />

keşfedilmesine neden olarak dünyada bu tip<br />

saldırıların her zaman gerçekleşebileceği konusunda<br />

gerek sektördeki karar vericiler arasında<br />

gerekse uluslararası ilişkiler ekseninde etkili bir<br />

farkındalık oluşturdu.<br />

VİRÜS KENDİNİ SAKLAMAYI ÇOK İYİ BAŞARIYOR<br />

Stuxnet virüsünün fark edilmesi yaklaşık 5 sene<br />

sürdü ama virüs bir hata sonucu yakalanınca<br />

A’dan Z’ye etkileri araştırmacılar tarafından<br />

detaylı olarak tespit edildi. Buna göre virüsün 3<br />

temel modülü var; bunlar bulaşma, dağılma ve<br />

saklanma özellikleri.<br />

Bu siber silahı özel yapan basit bir zararlı yazılımın<br />

ötesinde, gayet kompleks bir yapıya sahip<br />

olması. Virüsler, sadece belli bir endüstriyel<br />

kontrol sistemini ustaca hedef alıp kendisini çok<br />

iyi saklayarak ortaya çıkabilecek alarmlara karşı<br />

özel savunma mekanizmaları üreten yazılımlardır.<br />

Siber silah dediğimiz şey aslında herhangi<br />

bir hedefe karşı iletişim altyapısı ve bilişim<br />

sistemleri aracılığı ile saldırmaya yarayan bir<br />

bilgisayar kod parçası ya da uygulamasıdır. Siber<br />

silah ile saldırmanın sonucu fiziksel tahrip ya<br />

da siber casusluk şeklinde kendini gösterebilir.<br />

Unutmamalıyız ki siber silahlar, konvansiyonel<br />

silahlara göre kesinlikle daha düşük maliyetli,<br />

tanımlaması zor ve daha sessiz, dolayısıyla öngörülmesi,<br />

etkileri ile sonuçlarının analiz edilmesi<br />

hiç de kolay olmayan silahlardır.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

21


SİBER GÜVENLİK<br />

KRİTİK ALTYAPILAR SİBER SİLAH ÜRETİCİLERİNİN<br />

HEDEFİNDE<br />

Siber silahlar bugüne dek daha çok finans ve oyun sektörüyle<br />

birlikte politik motivasyonlar ile karşımıza çıkarken, artık<br />

kritik altyapıların da siber silah üreticilerinin ya da kullanıcılarının<br />

hedefine girdiğini rahatça söyleyebiliriz. Öyle ki<br />

Amerikan hükümeti <strong>2016</strong> yılı için siber güvenliğe 14 milyar<br />

dolar ayırdı. Global olarak siber güvenlik sektörüne 2015<br />

yılında 77 milyar dolar harcandı ve bu rakamın 2020 yılında<br />

170 milyar doları bulması bekleniyor. Her sene siber saldırılar<br />

işyerlerinde toplamda 500 milyar dolarlık zarara yol açıyor.<br />

Direkt olarak bankalardan siber yollarla çalınan para ise 1<br />

milyar dolar. Siber güvenlik sigortaları son 2 yılda yüzde 150<br />

oranında arttı.<br />

Kritik altyapı siber güvenliğinin pazar büyüklüğü ise 2014<br />

yılında 7.82 milyar dolar oldu ve bu rakamın 2019 senesinde<br />

11.29 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ancak güvenlik bu<br />

denli maliyetliyken siber silahlanma faaliyetleri son derece<br />

düşük bütçeler ve iyi insan kaynaklarının bir araya getirilmesi<br />

ile gerçekleşebilir. Konvansiyonel silahlar büyük yatırımlar<br />

ve paralar gerektirirken, siber silahları geliştirmek için sadece<br />

birkaç bilgisayar ve “know how” yeterli. İşte işin korkunç<br />

tarafı da burada başlıyor. Ayrıca siber silahlar ile konvansiyonel<br />

silahların yaratacağı etkilere benzer etkiler yaratmak da<br />

mümkün olabilir. Dolayısıyla siber silahlanma sadece gelişmiş<br />

ülkelerde değil, tüm ülkelerde birincil öncelikte önem verilen<br />

ve desteklenen alanlar arasına girmeyi başarabilir.<br />

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de farklı düşünmüyor.<br />

Kerry’ye göre 21. yüzyılda nükleer silahların yerini siber silahlar<br />

alacak. Bu konuda ABD Başkanı Barack Obama, siber<br />

silahların nükleer silahlardan çok daha kompleks olduğunu<br />

“Nükleer silahlarda 0 ya da 1 vardır, ya silahı kullanır ya da<br />

kullanmazsınız, siber silahlarda ise silahın kullanılıp kullanılmadığını<br />

anlamanız bile aylar sürebilir” sözleriyle açıklamıştı.<br />

Nitekim siber silahların kritik altyapı üzerinde fiziksel ve<br />

hemen fark edilebilir etkileri de olabilir yahut fiziksel etkileri<br />

olan/olmayan ve hiç fark edilemeyen saldırılar da gerçekleştirilebilir.<br />

Stuxnet virüsünden sonra yine etkili ve benzer özelliklere<br />

sahip zararlı yazılımlar da bulundu. Örneğin Flame,<br />

Gauss, Duqu, BlackEnergy bunlardan bazıları. Bunların da<br />

kritik altyapı üzerinde etkileri keşfedildi. Günümüzde bu<br />

silahlar daha çok siber casusluk faaliyetlerinde kullanılıyor.<br />

Fakat bu silahların gerçek fiziksel etkileri, gerekli tedbirler<br />

alınmadığı takdirde yakın zamanda ortaya çıkabilir.<br />

02<br />

03<br />

İŞİN BAŞINDA SAVUNMA STRATEJİSİ VAR<br />

Fiziksel ve siber saldırıların birlikte kullanılma ihtimali çok<br />

yüksek, dolayısıyla her ikisi için de etkili savunma stratejileri<br />

geliştirilmelidir. Etkili siber ve fiziksel operasyonel savunma<br />

politikaları, plan ve uygulama bazında geliştirilerek bu tip<br />

saldırıların tehlikeleri ortadan kaldırılabilir. Bazen basit gibi<br />

görünen bir konfigürasyon bazen de bir çalışanın dikkati kritik<br />

altyapı tesislerini çok büyük tehlikelerden koruyabilir. Bu<br />

tesislerin maruz kalacağı bir tehlike sadece kendi çalışanları<br />

ve çevresini değil bir şehri hatta bazen ülkeyi etkileyebilecek<br />

kadar büyük olabilir.<br />

En başa dönecek olursak kritik altyapılar; enerji ve su kay-<br />

03<br />

nakları, hastaneler, havalimanları, daha geniş<br />

bir ifade ile insan yaşamının devam edebilmesi<br />

açısından kritik öneme sahip tesisler ve<br />

altyapılar anlamına gelir ve bir ülkenin can<br />

damarlarını temsil eder. Ancak hayati öneme<br />

sahip kritik altyapılar genellikle, 1970’lere<br />

dayanan haberleşme protokol teknolojileri ve<br />

bunların kullanımına dayanan sistemler ile<br />

yönetilmekte. Teknolojinin hızla ilerlemesi ile<br />

bu sistemlerin altyapıları olan IT altyapıları<br />

modernleştirildi fakat bahsi geçen haberleşme<br />

teknolojileri protokolleri halen değiştirilmedi.<br />

Mevcut durum üreticilerin ve talebin bu yönde<br />

devam etmesine bağlanabilir, ancak bu durumun<br />

siber güvenlik anlamında ciddi problemlere<br />

yol açacağı muhakkak. Zira geliştirilmiş<br />

olan haberleşme altyapısı, siber güvenlik hiç<br />

dikkate alınmadan tasarlandı, dolayısıyla güvenliğin<br />

abecesi olan gizlilik, bütünlük ve sürdürülebilirlik<br />

prensiplerinin hiçbirine etkin<br />

olarak sahip değil. Bu yüzden saldırılara ciddi<br />

şekilde maruz kalınıyor. Genel olarak SCADA<br />

sistemleri ve kullanıcıları arasında yetkilendirme,<br />

şifre mekanizması, iletişim filtreleme ve<br />

01-02<br />

Kritik altyapı<br />

kontrol sistemleri<br />

(EKS).<br />

03<br />

Hacker grubu<br />

Anonymous’un<br />

simgesi olan Guy<br />

Fawkes maskesi.<br />

04<br />

İran<br />

Cumhurbaşkanı<br />

Hasan Ruhani<br />

Buşehr nükleer<br />

santrali kontrol<br />

odasında.<br />

22 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

04<br />

03<br />

şifreleme gibi konularda ciddi sıkıntılar olduğu biliniyor.<br />

Kritik altyapı kontrol sistemleri kısaca Endüstriyel Kontrol<br />

Sistemleri (EKS) olarak adlandırılıyor. EKS’yi oluşturan sistemin<br />

en çok kullanılan alt sistemleri ise SCADA (Sistemin<br />

kalbi de diyebileceğimiz yönetim ve raporlama yazılımı),<br />

PLC (Programmable Logic Controller- Kontrolör) ve HMI’dır<br />

(Human Machine Interface-Yönetim Arayüzü). Bu sistemler<br />

kendi aralarında (sistemden sisteme) ve kullanıcı - sistem<br />

arasında otomasyonu sağlıyor ve üretim sırasında oluşabilecek<br />

potansiyel hataları indirgemeye yarayan uyarı, kontrol ve<br />

raporlama mantığını oluşturuyor.<br />

SCADA sistemleri geleneksel anlamda internete kapalı ve izole<br />

sistemler olarak planlanmış fakat giderek artan teknolojik<br />

ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılabilirlik ve operasyon maliyetlerini<br />

düşürecek şekilde bazı değişikliklere uğradı. Artık<br />

çoğu EKS’ye uzaktan yönetim, farklı sistemlere entegrasyon<br />

gibi yeni özellikler eklenmesi kaçınılmaz. İşte bu noktada<br />

izole olduğu düşünülen SCADA sistemlerinin operasyon gibi<br />

güvenlik ikilemi de diyebileceğimiz bir sonucu ortaya çıkıyor.<br />

Kendi içinde güvenlik sıkıntıları olan bu sistemleri uzaktan<br />

yönetim, entegrasyon vb. kaçınılmaz hamlelerle dış dünyaya<br />

açtığımızda; sistemlerin yapısında olan güvenlik zafiyetleri;<br />

bu zafiyetleri çok kolay bir şekilde kötüye kullanabilecek<br />

kişilere adeta altın tepside sunulmuş olur.<br />

Kendi içinde güvenlik sıkıntıları<br />

olan SCADA 02 sistemleri uzaktan<br />

yönetim, entegrasyon vb.<br />

kaçınılmaz hamlelerle dış dünyaya<br />

açtığımızda; sistemlerin yapısında<br />

olan güvenlik zafiyetleri; bu<br />

zafiyetleri çok kolay bir şekilde<br />

kötüye kullanabilecek kişilere<br />

adeta altın tepside sunulmuş olur.<br />

BİR SİBER SİLAH SANİYELER İÇİNDE HEDEFE ULAŞABİLİR<br />

Stuxnet virüsü dış dünyaya kapalı olan bir sisteme USB bellek<br />

yoluyla bulaşmıştı ki USB ile bulaşıyor olması virüsün yazarlarını<br />

oldukça zorlamış ve amaca ulaşmaları hususunda yıllarına<br />

mal olmuştu. Fakat modern EKS’nin bu engeli de kaldırdığını<br />

söyleyebiliriz. Böylece bir siber silahın üretilmesi ve hedefe<br />

ulaştırılması belki artık 1 sene değil, sadece saniyeler sürüyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

23


01<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

RAKAMLARLA SİBER GÜVENLİK<br />

%150 %150 $ 14<br />

$ 500<br />

milyar<br />

Siber<br />

güvenlik<br />

sigortaları<br />

son 2 yılda<br />

%150<br />

oranında arttı<br />

Yıllık siber saldırılar<br />

tarafında işyerlerinde<br />

ortaya çıkan zarar<br />

milyar<br />

ABD’nin <strong>2016</strong><br />

siber güvenlik<br />

bütçesi<br />

$ 170<br />

$ 77<br />

milyar<br />

2020’de küresel<br />

olarak siber güvenliğe<br />

harcanması beklenen<br />

miktar<br />

milyar<br />

2015’te küresel<br />

olarak siber güvenliğe<br />

harcanan miktar<br />

$ 1<br />

milyar<br />

Yıllık direkt olarak<br />

bankalardan siber<br />

yollarla çalınan miktar<br />

$ 7.82<br />

milyar<br />

2014’te kritik<br />

altyapı siber<br />

güvenliğinin pazar<br />

büyüklüğü<br />

$ 11.29<br />

milyar<br />

2019’da kritik altyapı siber<br />

güvenliğinin beklenen<br />

pazar büyüklüğü<br />

EKS’ye sahip olan kişi ve<br />

kuruluşlar bazı temel önlemler<br />

uygulayarak siber saldırılardan<br />

korunabilirler. Sistemin A’dan Z’ye<br />

risk değerlendirmesinin yapılması<br />

için dışarıdan profesyonel<br />

danışmanlık alınması ve bu konuda<br />

yönetimin tam destek sağlaması iyi<br />

bir başlangıç olabilir.<br />

Modern EKS’nin varlığını ve tehlikelerini internet üzerinden<br />

yapılabilen kısa bir test ile herkes görebilir. Herkesin bildiği<br />

Google arama motoruna benzer bir şekilde tasarlanan Shodan<br />

arama motoru, dünya çapında internete açık olan EKS’yi tipleri,<br />

iletişim altyapısı, bulunduğu konum vb. niteliklerle endeksler ve<br />

bu anlamda büyük bir kolaylık sağlar.<br />

Hatta Shodan kullanılarak detaylı analizleri gerçekleştirilmiş<br />

ve internete açık olan bu sistemlerin hangi fonksiyonlara sahip<br />

olduğu gibi bilgiler de ayrı olarak listelenebilir. Bu konuda<br />

birçok makale, araştırma ve script kodları yazıldı ve araştırma<br />

sonuçlarında bu sistemlerden bazılarının gerçekten internet<br />

üzerinde dolaşan herhangi bir kişiye herhangi bir yetki gerektirmeyecek<br />

şekilde açık olduğu ve yine internet üzerinden<br />

kontrol edilebildiği anlaşıldı.<br />

Öte yandan EKS’ye yönelik saldırılar sadece keşfetme şeklinde<br />

değil farklı vektörlerde de gerçekleşmekte. Bu saldırıları aktif<br />

ve pasif saldırılar olarak düşünecek olursak, pasif saldırılar<br />

hedef ve fonksiyon tespit etme, trafik dinleme, zafiyet analizi<br />

olarak gerçekleşiyor. Aktif saldırılar ise daha çok uzaktan kod<br />

çalıştırma gibi istismar atakları ve ddos (devre dışı bırakma )<br />

saldırıları olarak karşımıza çıkıyor. SCADA sistem zafiyetlerini<br />

ortaya çıkaran ve aktif saldırılara zemin hazırlayacak olan şu<br />

an için 1000’in üzerinde açık var ve araştırmacılar bu listeye her<br />

gün yeni açıklar ekliyor.<br />

Bu açıklar Nessus ve Metasploit gibi hazır saldırı araçlarına hazır<br />

olarak entegre ediliyor dolayısıyla saldırganın işini ciddi ölçüde<br />

kolaylaştırıyor. Ayrıca, EKS’de bu açıkları giderecek yamaların<br />

uygulanması ciddi tehlikelere ve komplikasyonlara sebep olabileceğinden<br />

gerek üreticiler gerekse müşteriler tarafından çoğu zaman<br />

uygulanmıyor. Dolayısıyla, yama yönetiminin yapıl(a)maması<br />

saldırı potansiyelini ve saldırı başarı ihtimalini oldukça arttıran bir<br />

faktör olarak karşımıza çıkarıyor.<br />

EKS’ye sahip olan kişi ve kuruluşlar bazı temel önlemler uygulayarak<br />

siber saldırılardan korunabilirler. Sistemin A’dan Z’ye risk<br />

değerlendirmesinin yapılması için dışarıdan profesyonel danışmanlık<br />

alınması ve bu konuda yönetimin tam destek sağlaması iyi<br />

bir başlangıç olabilir. Sistemlere sızma testleri yapılması da mevcut<br />

güvenlik seviyesini ve riskleri görmek açısından çok önemlidir.<br />

Sonuç olarak, siber silahları baştan yaratmak biraz maliyetlidir<br />

ama bu maliyet tamamen insan gücü maliyeti olarak karşımıza<br />

çıkar. Siber silahları yeraltı piyasasından elde etmek veya satın<br />

almak ise gayet ucuz ve sıradan bir iş gibi görünür. Güçlü devletler<br />

kendi silahlarını kendileri yapabilirken aslında güçlü olmayıp<br />

biraz akıllı ve sinsi olan devletler siber silahlanma anlamında ciddi<br />

yol kat edebilir. Elde edilmesi ve kullanımı çok kolay ve çok ucuz<br />

olan siber silah tehdidinin önümüzdeki yıllarda nükleer tehdidin<br />

yerini alması bekleniyor.<br />

Bugünlerde Amerika’da uzmanlar 2. Dünya Savaşı’nı başlatan<br />

Pearl Harbor saldırısına benzer bir şekilde Siber Pearl Harbor<br />

tehlikesinden bahsediyorlar. Siber silah tehdidini savuşturmak<br />

için gerekli önlemleri önceden almak şarttır. Savunma noktasında<br />

devletler genellikle politika yapıcı ve koordinatör olarak rol alır.<br />

Devlet, koordinatör rolüyle özel/kamu EKS’si üzerinde belirleyici<br />

olmalıdır. Aksi takdirde bu tehditlerin ileride tahribata dönüşmesi<br />

işten bile değildir.<br />

24 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


3 YILDIR <strong>HAZAR</strong>’IN<br />

RUHUNU OKUYORUZ<br />

Hazar Bölgesi’nin gündemini analiz ederek Türkiye ile<br />

buluşturan Hazar World bugüne kadar bölgede olan bir çok<br />

konuyu gündeme taşıdı, bölgenin dili oldu. Tam 37 sayıdır<br />

neler yaptığımızın kısa özetini ilerleyen sayfalarda yeniden<br />

sizlerle paylaştık. İşte Hazar World’ün Hazar’ın ruhunu<br />

nasıl okuduğunun yolculuğu…


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 1 / ARALIK 2012<br />

<strong>SAYI</strong> 2 / OCAK 2013<br />

<strong>HAZAR</strong> FORUMU GÜNDEME<br />

DAMGASINI VURDU<br />

Birçok ülkeden devlet adamlarını, iş dünyası liderlerini ve sivil<br />

toplum temsilcilerini bir araya getiren ve Hazar Strateji Enstitüsü<br />

(HASEN) tarafından düzenlenen Hazar Forumu 6 Aralık’ta<br />

İstanbul’da gerçekleştirildi. Forum farklı konu başlıklarında üç<br />

panele ev sahipliği yaptı. İlk panelin konusu, bölgenin ismi telaffuz<br />

edildiğinde ilk akla gelen “enerji” ile ilgiliydi. Hazar Bölgesi’nin hızla<br />

gelişen ekonomisi ve ekonomik kalkınma konusu, ikinci panelde ele<br />

alındı. Forumun üçüncü paneli ise her bölgede olduğu gibi Hazar<br />

Bölgesi’nin de gelişmesi önünde büyük bir risk teşkil edebilecek<br />

güvenlik ve istikrar sorunları ve çözüm yolları konusundaydı.<br />

26 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 3 / ŞUBAT 2013<br />

YATIRIMIN ÇEKİM MERKEZİ<br />

Hazar Bölgesi katma değeri yüksek sektörleri ile pek çok<br />

yatırımcının dikkatini çekiyor. Dünyaya kapılarını yeni yeni<br />

açan bölge her geçen gün daha fazla yabancı yatırımcıyı<br />

ağırlıyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerindeki gelişmeler<br />

ile Avrupa’yı derinden etkileyen küresel ekonomik kriz,<br />

bölgeyi ve bölge ülkelerini her geçen gün daha popüler<br />

hale getiriyor. Başta dünya devleri olmak üzere birçok ülke<br />

bölgeye şimdiden önem veriyor. Bölgedeki ülkeler bilinen<br />

enerji kaynaklarının yanı sıra, birbirinden farklı yatırım<br />

olanaklarına da ev sahipliği yapıyor. Hazar Bölgesi ülkeleri<br />

ile karşılıklı anlaşmalar imzalayan Türkiye için bölge cazip<br />

yatırım fırsatları sunuyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 4 / MART 2013<br />

YAKIN MARKAJ ŞANGHAY<br />

Başbakan Erdoğan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne işaret<br />

etmesinin ardından birlik, hem Türkiye’de hem de dünyada<br />

mercek altına alındı. HASEN Ekonomi ve Kalkınma<br />

Araştırmaları Merkezi Uzmanı Dr. Cemil Ertem, Başbakan<br />

Erdoğan’ın son açıklamalarının, Türkiye’nin tıkanan AB<br />

sürecine kırgınlığının ve serzenişinin bir ifadesi olduğunu<br />

belirtiyor. Ertem, “Hırvatistan bu yıl AB’ye üye olacak.<br />

Hırvatistan çok küçük bir ülke olmasına rağmen AB’ye<br />

üyelik süreci çok hızlı işledi. Türkiye için ise hala yeni<br />

müzakere başlıklarının ne zaman açılacağını konuşuyoruz”<br />

diyor ve Başbakan’ın bu çıkışının sürecin bir sonucu<br />

olduğunu ifade ediyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

27


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 5 / NISAN 2013<br />

TÜRKİYE KÖMÜRÜNÜ NE ZAMAN<br />

KEŞFEDECEK?<br />

Kömür, petrol ve doğal gazın tahtını sallıyor. Dünyada<br />

50’den fazla ülkede üretilen kömür her geçen gün artan<br />

enerji talebiyle birlikte daha da önem kazanıyor. Dünyada 1,1<br />

trilyon ton kömür olduğu biliniyor. Kömür rezervleri petrol<br />

ve doğal gaz gibi dünyanın belli bir bölümünde değil yaygın<br />

bir şekilde bulunuyor. Dünyada bulunan kömür rezervinin<br />

377 milyon tonu linyit, 723 milyon tonu taş kömürü. Devam<br />

eden arama faaliyetleri ile birlikte rezervler sürekli artıyor.<br />

Fosil yakıtlar içerisinde kömür rezervleri bugünkü tüketim<br />

koşullarında 230 yıl kullanılabilecek bir potansiyel sunuyor.<br />

Bu durum, enerji arz güvenliği açısından kömürü daha<br />

değerli hale getiriyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 6 / MAYIS 2013<br />

YENİ PETROL YASASI NE GETİRECEK?<br />

Türk Petrol Kanunu Tasarısı, 26 Mart’ta TBMM Sanayi, Ticaret,<br />

Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul<br />

edildi. Komisyondan geçen tasarı Genel Kurul’a gönderildi. Aynı<br />

kanun 5 yıl önce de TBMM’de kabul edilmiş, ancak bazı maddeler<br />

2007 yılında Cumhurbaşkanı Sezer tarafından milli menfaatlere<br />

aykırı olduğu gerekçesiyle veto edilmişti. 6 yıl aradan sonra Türk<br />

Petrol Kanunu Tasarısı yeniden gündeme geldi. Peki yeni kanun iddia<br />

edildiği gibi milli menfaatlere aykırı mı yoksa petrol kaynaklarının<br />

hızlı, sürekli ve etkili şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve<br />

üretilmesini sağlamayı mı amaçlıyor? Yeni Türk Petrol Kanunu<br />

Tasarısı kara ve denizlerimizde yapılacak petrol ve doğal gaz<br />

aramalarını kolaylaştırmayı, bürokratik gecikmenin önüne geçmeyi,<br />

yerli ve yabancı sermaye şirketlerini teşvik etmeyi amaçlıyor.<br />

28 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 7 / HAZIRAN 2013<br />

YARIM ASIR SONRA<br />

NÜKLEER ENERJİ<br />

Dünyada 31 ülkede 437 nükleer santral faaliyette ve yenilerinin<br />

inşa edilmesi planlanıyor. Ancak Türkiye şimdiye dek nükleer<br />

enerji santrali kuramadı. Çevreci politikalara büyük önem<br />

veren Avrupa ülkeleri dahi nükleer enerjiden vazgeçemezken<br />

Türkiye’nin nükleer enerjide geç kalması soru işaretleri<br />

uyandırıyor. Türkiye 2023 yılına kadar elektrik üretiminin en az<br />

yüzde 15’ini nükleerden karşılamayı hedefliyor. Her geçen gün<br />

artan enerji talebine karşı çözüm yollarını araştıran uzmanlar,<br />

nükleer enerjiye yatırım yapılmadığı takdirde Türkiye’nin enerji<br />

sıkıntısı çekeceğini belirtiyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 8 / TEMMUZ 2013<br />

“RUHANİ” İŞARET ETTİ, HALK SEÇTİ<br />

İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reform kanadının<br />

desteğini alan, ılımlı lider Hasan Ruhani oyların % 50’den<br />

fazlasını alarak seçimlerden galip ayrıldı. Eski Millî Yüksek<br />

Güvenlik Konseyi Sekreteri Ruhani, en yakın rakibinden<br />

üç kat daha fazla oy aldı. Rejimin tıkandığını gören rejimin<br />

sahipleri Ruhani sayesinde geri adım atmayarak iç ve dış<br />

dünyayla yeni bir iletişim kanalı yakalamış oldu. Fakat bu<br />

durumdan olumlu sonuç almak hiç de kolay olmayacaktır.<br />

Çünkü, İran siyasal sistemi içerisinde sınırlı yetkilere ve<br />

dar bir alana sahip yeni Cumhurbaşkanı’nın ciddi iç ve dış<br />

sorunlara çözüm bulması kolay olmayacaktır. Hem rejimin<br />

hem de reformcuların desteğiyle seçilen Ruhani’nin her iki<br />

kesimi mutlu etmesi çok zor olacaktır.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

29


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 9 / AĞUSTOS 2013<br />

ENERJİ KORİDORU HEDEFİNDE<br />

KRİTİK HALKA: ENERJİ BORSASI<br />

Türkiye enerji piyasasında şeffaflığı, liberalleşmeyi ve etkin<br />

piyasa koşullarını sağlamak adına Enerji Borsası kurulmasını<br />

kararlaştırdı. Enerji Borsası (EPİAŞ) küresel enerji piyasasında<br />

Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak. EPİAŞ’ın bu noktada<br />

Avrupa’nın üçüncü büyük borsası olacağı belirtiliyor. EPİAŞ’ın<br />

kurulması ile birlikte Türkiye’de enerji piyasalarında daha<br />

sağlıklı, tüm tarafların beklentilerini karşılayan optimum fiyat<br />

dengesinin piyasadaki arz ve talebe göre oluşması sağlanacak.<br />

Gelişmiş bir enerji piyasası sektöre yönelik doğrudan ve portföy<br />

yatırımlarının da önünü açarak yabancı sermaye girişinin<br />

artmasına katkıda bulunacaktır.<br />

<strong>SAYI</strong> 10 / EYLÜL 2013<br />

AZERBAYCAN’DA CUMHURBAŞKANLIĞI<br />

SEÇİMLERİNE DOĞRU<br />

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 10 yıllık iktidarı döneminde hem<br />

ekonomik hem de politik anlamda önemli değişimler yaşandı. Aliyev’in<br />

yönetimindeki son on yıl içinde Azerbaycan ekonomisini üç katına<br />

çıkardı. Böylece gayrı safi milli hasıla 3 kat artmış oldu. Yoksulluk<br />

sınırında yaşayanların oranı %44’den %4’e indi. Tarım üretimi 3,3;<br />

vatandaşların para gelirleri 6,5 kat arttı. Manat dünyanın en iyi değerli<br />

5 para biriminden birine çevrildi. Bütün bunların dünyanın gelişmekte<br />

olan ekonomileri arasında nadir yaşanan, emsalsiz bir deneyim<br />

olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Bu resme bakıldığında yapılan<br />

reformların sosyal yönlü olduğu dikkat çekiyor.<br />

30 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 11 / EKIM 2013<br />

BÖLGENİN DAVOS’U <strong>HAZAR</strong> FORUMU<br />

DÜNYA LİDERLERİNİ BULUŞTURDU<br />

Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlayacak Güney Gaz Koridoru<br />

için ABD, Avrupa Birliği, Balkanlar ve Kafkas ülkelerini üst<br />

düzeyde bir araya getiren ve Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN)<br />

tarafından ikincisi düzenlenen Hazar Forumu, ABD’nin New<br />

York kentinde gerçekleştirildi. Forumda Türkiye Dışişleri Bakanı<br />

Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar<br />

Mammadyarov, Yunanistan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alasdair<br />

Cook, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ditmir Bushati, Bosna-Hersek<br />

Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumdzija, Hırvatistan Başbakan Yardımcısı<br />

ve Dışişleri Bakanı Vesna Pusic ve Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola<br />

Poposki’nin açılış konuşmaları ile başladı.<br />

<strong>SAYI</strong> 12 / KASIM 2013<br />

AZERBAYCAN<br />

“İSTİKRARA DEVAM” DEDİ<br />

Azerbaycan’da halk Cumhurbaşkanı seçimi için sandık<br />

başına gitti. Oyların yüzde 85’e yakınını alan İlham Aliyev 3.<br />

kez Cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu. Aliyev taraftarları ilk<br />

sonuçların açıklanmasının ardından kutlama için sokaklara<br />

döküldü. S eçim sonuçlarında özellikle ülkenin son 10 yılda aldığı<br />

mesafenin etkili olduğu belirtiliyor. Uzmanlara göre, ekonomik<br />

boyutta ilerleme gösteren ve bunun sonucunda uluslararası<br />

arenada güçlenen Azerbaycan, devletin temellerini de oturtma<br />

noktasında oldukça iyi bir performans gösterdi.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

31


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 13 / ARALIK 2013<br />

<strong>SAYI</strong> 14 / OCAK 2014<br />

ENERJİ VE ULAŞTIRMADA<br />

“<strong>HAZAR</strong> DÖNEMİ” BAŞLIYOR<br />

Asya ile Avrupa arasındaki enerji ve ulaştırma projelerinin<br />

yeni ekseni olan Hazar Bölgesi, ‘Hazar Forumu’ İstanbul’da<br />

masaya yatırıldı. Forum; siyasi liderleri, AB, ABD ve<br />

Türkiye’den karar alıcıları, iş dünyasını, akademisyenleri,<br />

araştırmacıları, yatırımcıları ve sivil toplum kuruluşlarından<br />

temsilcileri bir araya getirdi. Forumda başta geniş Hazar<br />

Bölgesi olmak üzere, Hazar Bölgesi’ndeki son gelişmeler<br />

ışığında dünya enerji haritasındaki son durum, bu<br />

kapsamda ortaya çıkan yeni oluşum ve dış politika<br />

dinamikleri hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.<br />

32 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 15 / ŞUBAT 2014<br />

<strong>HAZAR</strong>’IN 2013 PERFORMANSI<br />

Petrol ve doğal gaz gelirleri, 2013 yılında da Hazar<br />

Bölgesi ülkeleri ekonomilerinin en önemli gelir kalemi<br />

olmaya devam etti. Küresel piyasalarda 100 doların<br />

üzerinde seyreden petrol fiyatları, dünya ekonomisindeki<br />

olumsuz koşullara rağmen Hazar Bölgesi ülkelerinin<br />

performanslarını büyüme trendinde devam ettirmelerinde<br />

önemli rol oynamayı sürdürdü.<br />

<strong>SAYI</strong> 16 / MART 2014<br />

REFAH VE İSTİKRAR PROJESİ<br />

ŞAH DENİZ 2<br />

Dünya enerji tarihi yazılmak istenirse, hiç şüphesiz ki bu tarih<br />

Azerbaycan’la başlar. Pek çok insan bilmese de, Azerbaycan petrol<br />

endüstrisinin doğduğu yerdir. İnsan hayatının en vazgeçilmez<br />

ve temel unsurlarından biri olan enerjinin üretildiği başlıca iki<br />

kaynak olan petrol ve doğal gaz, doğduğu topraklarda yaklaşık<br />

iki yüzyıl sonra Azerbaycan’ın ve Hazar’ın adını dünya enerji<br />

tarihine tekrar altın harflerle yazdırıyor. “Asrın projesi” olarak<br />

nitelendirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) projesi Türkiye ve<br />

Azerbaycan’ın büyük işbirliği ve fedakarlıkları sonrası hayata<br />

geçirildiğinde, Hazar’ın enerji kaynaklarının dünya piyasalarına<br />

açılması süreci yine enerjide ilklerin ülkesi Azerbaycan’ın imzasını<br />

taşıyordu. Bugün ise Azerbaycan dünya enerji sahnesine, Azeri-<br />

Çırak-Güneşli petrollerinin BTC aracılığıyla ulaştırılmasından<br />

sonra çok daha büyük bir projeyle gündemde: Şah Deniz 2.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

33


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 17 / NISAN 2014<br />

BAŞARIYLA DOLU İKİ YIL<br />

Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN), 2 yıl önce, Nisan 2012’de<br />

faaliyetlerine başladı. Bu ay, kuruluşunun 2. yılını kutlayan<br />

enstitü, “Hazar Bölgesi’ne ilişkin yenilikçi araştırmalar<br />

yürütmek ve stratejik öneriler geliştirmek” vizyonuyla çıktığı<br />

yolda, iki sene gibi kısa bir süre içinde büyük mesafe kat etti.<br />

Enerji, ekonomi, uluslararası ilişkiler, güvenlik ve hukukun<br />

yanı sıra çevre, eğitim ve kültür konularına da yoğunlaşan<br />

enstitü, Geniş Hazar Bölgesi’nin kamuoyundaki algısını<br />

artırmayı, yenilikçi çalışmalar yürütüp stratejik öneriler<br />

geliştirerek bölgesel işbirliklerine katkı sağlamayı amaçlıyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 18 / MAYIS 2014<br />

KÜRESEL GÜÇLERİN <strong>HAZAR</strong><br />

POLİTİKALARI<br />

Dünya ekonomisinin dinamiklerinin hızla değişim<br />

gösterdiği bir konjonktürde de Hazar Havzası hem<br />

sahip olduğu zengin enerji kaynakları, hem de Doğu<br />

ve Batı arasında iletişim ve ulaşım imkanlarıyla dünya<br />

ülkelerinin dikkatini çekmeyi başardı. Yüzümüzü Doğu’ya<br />

çevirdiğimizde Hazar’ın jeostratejik konumunun, bölgeyi<br />

Doğu ve Batı arasında “İpek Yolu” olarak anılan ticaret,<br />

ulaştırma ve transit güzergahı üzerinde hayati öneme sahip<br />

bir kesişim noktası haline getirmiş olduğunu rahatlıkla<br />

görebiliriz. İşte bu nedenle yeraltı kaynakları açısından son<br />

derece zengin olan, dünya petrol ve doğal gaz rezervlerinin<br />

önemli bir kısmını barındıran Hazar Havzası’nın konumu<br />

gelecekte çok daha değerlenecek.<br />

34 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 19 / HAZIRAN 2014<br />

ENERJİDE GELECEĞE ATILAN İMZA<br />

Türkiye, BOTAŞ ve TPAO aracılığıyla Şah Deniz 2 ve TANAP<br />

projelerindeki hisselerini arttırarak küresel enerji denkleminde<br />

kendisine önemli yer açan bir anlaşmaya imza attı. “Şah Deniz<br />

Doğal Gaz Üretim Sahası ve TANAP Projesine Türkiye’nin<br />

Ortaklığına İlişkin İmza Töreni” 30 Mayıs tarihinde İstanbul’daki<br />

Shangri La Bosphorus Otel’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,<br />

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azerbaycan<br />

Sanayi ve Enerji Bakanı Natig Aliyev ve SOCAR Başkanı Rövnag<br />

Abdullayev’in katılımıyla gerçekleşti. SOCAR Başkanı Rövnag<br />

Abdullayev imza törenindeki konuşmasında iki ülke arasında<br />

yıllardır başarı ile devam eden enerji sektö- ründeki yakın işbirliği<br />

ve karşılıklı yatırımların öneminin altını çizerek imzalanan<br />

anlaşmalar ile Azerbaycan ve Türkiye arasındaki işbirliğinin ve<br />

dostluk bağlarının güçlendiğini, Türkiye’nin enerji sektöründe<br />

önemli bir adım atmasının yanı sıra enerji arz güvenliğini de<br />

böylelikle sağladığını belirtti.<br />

<strong>SAYI</strong> 20 / TEMMUZ 2014<br />

TARİHİN EN BÜYÜK KREDİSİ<br />

TÜRKİYE’NİN ‘STAR’INA<br />

Türkiye’nin en büyük reel sektör yatırımının inşaat sürecinde<br />

önemli bir eşik daha aşıldı. 17 ticari ve kalkınma bankası ve bir<br />

yerel banka olmak üzere 23 bankanın oluşturduğu konsorsiyum,<br />

İzmir’de yapımı süren STAR Rafinerisi’ne 3,29 milyar dolarlık<br />

kredi verdi. Kredinin 2,69 milyar dolarlık kısmı 18 yıl, 600 milyon<br />

dolarlık kısmı da 15 yılda geri ödenecek. Finansman anlaşması<br />

böylece tarihin en büyük ve uzun vadeli kredi rekorunu kırmış<br />

oldu. SOCAR Başkanı Rövnag Abdullayev, “STAR Rafineri<br />

projesi Türkiye’nin en kapsamlı ‘yerlileştirme projesi’ olacak. Bu<br />

rafineri faaliyete geçtiği zaman yeni işyerleri açılacak. Bölge ve<br />

ölçek ekonomisine ciddi fayda getirecektir. Rafinerinin faaliyete<br />

geçmesiyle, Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerde çok büyük tasarruf<br />

sağlayacaktır” diye konuştu.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

35


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 21 / AĞUSTOS 2014<br />

13 YIL SONRA TARİHİ ZİYARET<br />

13 yıl aradan sonra Türkiye’den Özbekistan’a ilk kez resmi bir<br />

ziyaret gerçekleşti. Dışişleri Bakanları düzeyindeki bu ziyaret,<br />

Türkiye ve Özbekistan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı<br />

oldu. Özbekistan zengin kültürel mirası, stratejik konumu, altın,<br />

uranyum, pamuk, doğal gaz ve petrol gibi yeraltı zenginlikleriyle<br />

Orta Asya’nın potansiyel güçlerinden biri sayılıyor. Türkiye<br />

açısından vazgeçilmez olan bu kardeş ülke, yeni ekonomik ve<br />

bölgesel işbirliklerinin de kapısını açabilir.<br />

<strong>SAYI</strong> 22 / EYLÜL 2014<br />

ENERJİNİN NABZI EPİAŞ’TA ATACAK<br />

Türkiye’deki enerji piyasalarının liberalleşmesi ve Türkiye’nin<br />

enerji merkezi olma hedeflerini gerçekleştirebilmesi için<br />

kritik bir eşik olan EPİAŞ’ın kuruluş kararı her ne kadar 2013<br />

yılı Mart ayında alınmış olsa da sürecin tarihçesi ve gerekli<br />

altyapının hazırlanması bundan çok daha önceye dayanıyor.<br />

2001 yılında EPDK’nın kurulmasının ardından Türkiye’de<br />

enerji piyasalarının serbestleşmesi yönünde atılan başarılı<br />

adımlar bugün kuruluş çalışmalarında sona yaklaşılan EPİAŞ’ın<br />

önünü açan önemli kilometre taşları oldu. Ancak EPİAŞ’ın<br />

kuruluş süreci ile tüm teknik ve altyapı işlemlerinin ne zaman<br />

tamamlanacağına ilişkin olarak net bir takvim verilemiyor.<br />

36 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 23 / EKIM 2014<br />

21. YÜZYILIN PROJESİNDE<br />

DEV İTTİFAK<br />

Azerbaycan doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak<br />

enerjinin İpek Yolu, Güney Gaz Koridoru projesinin temeli, üst<br />

düzey katılımla 20 Eylül 2014’te Bakü’de atıldı. İki kardeş ülke<br />

Türkiye ve Azerbaycan işbirliğinin meyvesi olan proje sadece<br />

Avrupa’nın enerji haritasını değiştirmekle kalmayacak, Kafkasya’yı<br />

Avrupa’ya bağlayarak bir barış koridoru oluşmasına da imkan<br />

sağlayacak. Bakü’nün 60 kilometre güneyindeki Şah Deniz 2<br />

sahasından çıkarılacak olan doğal gaz, Güney Kafkasya Boru Hattı<br />

üzerinden Türkiye sınırına gelecek. Varış noktasından itibaren<br />

Hazar gazını Türkiye üzerinden Trans Anadolu Doğal Gaz Boru<br />

Hattı (TANAP) taşıyacak. Gürcistan sınırından Türkiye’ye giren<br />

ve toplam uzunluğu 1841 kilometre olan boru hattı, Yunanistan<br />

ve Bulgaristan sınırına kadar ulaşacak. Boru hattının Avrupa<br />

ayağı Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) adını alacak. Yaklaşık 500<br />

kilometre uzunluğundaki bu hat, İtalya kıyılarına kadar uzanacak<br />

ve gaz buradan Avrupa’ya dağıtılacak.<br />

<strong>SAYI</strong> 24 / KASIM 2014<br />

TÜRKİYE SINIRINDAKİ NÜKLEER<br />

TEHLİKE: METZAMOR<br />

Uluslararası otoriteler tarafından dünyanın en tehlikeli nükleer santrali<br />

ilan edilen Metzamor Nükleer Enerji Santrali’nin ömrünün dolmasına<br />

birkaç yıl kala, Ermenistan santralin ömrünü uzatma kararı aldı. Tehlike,<br />

Türkiye’nin hemen 16 kilometre uzağında bulunuyor ve alınan yeni kararla<br />

nükleer santral 12 yıl daha korkulu rüya olmaya devam edecek. Ağrı Dağı’nın<br />

gölgesindeki bir bölgeye yerleşmiş olan Metzamor Nükleer Santrali, Türkiye<br />

sınırına Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan daha yakın. Santrali saatli bir<br />

bombaya dönüş- türen nedenlerin başında Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde<br />

bulunması geliyor. Öte yandan 1977 yılında Sovyetlerin en eski teknolojisi ile<br />

yapılan bu santral, en ilkel basınçlı su tipi nükleer santral tasarımlarının bir<br />

örneği. Birincil muhafaza yapıları olmayan bu nükleer santrallerden dünyada<br />

pek kalmadı. İşte yapısı ve bulunduğu yer itibariyle Metzamor, dünyanın en<br />

tehlikeli nükleer enerji santrali olarak kabul ediliyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

37


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 25 / ARALIK 2014<br />

SINIRIN ÇÖZÜMSÜZ YÜZÜ:<br />

ERMENİSTAN<br />

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde sözde soykırım iddiası<br />

ile Karabağ sorununun sıklıkla aynı cümlede ele alınması<br />

konunun karmaşıklığını ortaya koyuyor. İki ülke ilişkileri<br />

bu temel sorunlarla bağlantılı olarak sürüyor. Önceki<br />

diplomatik ilişki kurma çabaları, sözde soykırım iddialarına<br />

ilişkin anlaşmazlıklar ve korkular sebebiyle büyük ölçüde<br />

başarısız oldu. Türkiye her ne kadar en üst düzeyde ilişkilerin<br />

normalleşmesi için iyi niyetli adımlar atmaya çalışsa da ne<br />

yazık ki, Ermenistan tarafı çözüm yönünde gereken iradeyi<br />

göstermedi. Sürekli Türkiye’nin tek taraflı iyi niyet göstermesi<br />

ve tavizkar görünmesi ülkenin uluslararası imajına ve reel<br />

politik denkleme uygun bir tablo çizmiyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 26 / OCAK 2015<br />

ENERJİDE SİBER TEHDİT<br />

İnternet olmadan yaşamanın hayal dahi edilemediği günümüzde,<br />

güvenlik ve tehdit anlayışı hem sivil hem de askeri anlamda<br />

boyut değiştiriyor. Tankla ve tüfekle yapılan savaşlar yerini ‘siber<br />

saldırılar’a bırakıyor. Konvansiyonel silahlara göre çok daha<br />

düşük maliyetle elde edilen siber silahların etkileri de bir o kadar<br />

maliyetli ve yıkıcı. Ülkeler arasında çarpıcı boyutlara ulaşan<br />

siber silahlanma yarışının yanı sıra siber saldırıların özel sektör<br />

için yarattığı maliyet de katlanarak artıyor. ABD’de Ponemon<br />

Enstitüsü’nün 60 örnek firma üzerinde yaptığı araştırmaya<br />

göre, 2013’te siber saldırılar %26’lık bir artışla, ABD’de şirket<br />

başına ortalama 11,6 milyon dolarlık bir zarara yol açtı. Ayrıca,<br />

ABD’deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’ne göre<br />

siber saldırıların dünya ekonomisi için doğurduğu zarar en iyi<br />

ihtimalle 400 milyar doları aştı.<br />

<strong>38</strong> OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 27 / ŞUBAT 2015<br />

TTIP MÜZAKERELERİ VE TÜRKİYE<br />

Asya’nın dünya pazarındaki yükselişi sanayinin<br />

üretim devlerini bir hayli rahatsız etti. Çin’in küresel<br />

ölçekte elde ettiği ekonomik büyüme ABD ve AB<br />

arasında yeni bir ittifak doğurdu. İki blok arasında<br />

imzalanması tasarlanan Transatlantik Ticaret ve<br />

Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşması ile ortak bir<br />

pazar oluşturularak ekonominin canlandırılması<br />

hedefleniyor. Bu konuya ilişkin Hazar Strateji<br />

Enstitüsü uzmanları tarafından hazırlanan rapor,<br />

Türkiye’nin TTIP yolculuğuyla ilgili bir eylem planı<br />

ortaya koyuyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 28 / MART 2015<br />

HOCALI İÇİN EMPATİ<br />

Bugün dünya bazı acılara yüzünü dönerken bazılarına ise sırtını<br />

dönüyor. Kimi acılara sempati duyarken kimilerine karşı empati<br />

bile geliştiremiyor. 1915 tehciri, sözde Ermeni soykırımı olarak<br />

kabul görürken Karabağ’da Azerbaycanlıların yaşadıkları<br />

uluslararası kamuoyunun gündemine son sıralardan giriyor.<br />

2015’te bu çifte standardı kırmak için Azerbaycan “empati” diyor.<br />

Azerbaycan’ın yaşadığı acı o kadar taze ki hala alev alev yanıyor.<br />

1991 yılında Ermenistan tarafından haksız bir şekilde toprakları<br />

işgal edilmeye başlanan Azerbaycan, bütün dünyanın gözü önünde<br />

büyük bir katliama maruz kaldı. Katliam sırasında hayatını<br />

kaybedenlerin cansız bedenlerine verilen vahşice zararlar sonucu<br />

ortaya çıkan korkunç manzara Azerbaycanlıların belleğinde hala<br />

berraklığını koruyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

39


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 29 / NİSAN 2015<br />

ENERJİNİN İPEK YOLUNDA<br />

TARİHİ ADIM<br />

Tüm dünya, Türkiye’nin kuzeydoğu sınırını oluşturan Kars’ta<br />

tarihi bir güne tanıklık etti. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan<br />

cumhurbaşkanlarını misafir eden Kars, bundan böyle TANAP’ın<br />

temellerinin atıldığı şehir olarak da anılacağa benziyor. Dünya<br />

enerji piyasalarında ses getirecek dev bir proje olan TANAP’ın<br />

hazırlıkları yıllar önce başladı. Projenin ete kemiğe büründüğü<br />

tarih, inşaat çalışmalarının başladığı 17 Mart 2015 olarak<br />

kaydedildi. TANAP, Avrupa ile Hazar bölgesi arasında güçlü bir<br />

bağ oluşturarak Türkiye’yi kilit ülke konumuna yerleştirecek.<br />

Refah, istihdam ve enerji arz çeşitliliği ise TANAP’ın faydaları<br />

arasında önemli bir yer tutacak.<br />

<strong>SAYI</strong> 30 / MAYIS 2015<br />

TÜRKİYE’NİN YÜZ AKI 50’SİNE BASTI<br />

Türkiye’de petrokimya için ilk adım 1965 yılında Petkim’le atıldı.<br />

Gelişmiş ülkelerde kurulan petrokimya tesisleriyle hemen hemen<br />

aynı tarihlerde hayata geçirilen Petkim, Türkiye’de petrokimya<br />

tarihini başlatan kuruluş oldu. Petkim’in kurulduğu yıldan<br />

bu yana da petrokimya sektörü Türkiye’de sanayileşme ve<br />

kalkınmanın itici gücü haline geldi. Petkim’in katkısı ile çeşitli<br />

ölçeklerde kurulan plastik firmaları da ham maddelerini ucuz<br />

ve kolay yoldan temin etme imkanı buluyor. Çünkü Petkim’in<br />

ticaret merkezlerine ve yurtiçi pazara ulaşımı sağlayacak<br />

karayolu, demiryolu gibi büyük altyapı olanaklarına sahip<br />

olması ve özellikle ticarette önemli bir maliyet kalemi olan lojistik<br />

konusunda sunduğu kolaylaştırıcı imkanlar, Petkim ve ürün<br />

sağladığı firmalar için bir avantaj olarak ortaya çıkıyor. Yani<br />

Petkim’in konumu Türkiye petrokimya sanayisinin rekabet<br />

gücünü artıran önemli bir faktör.<br />

40 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 31 / HAZİRAN 2015<br />

ŞİMDİ TAM ZAMANI: ULAŞTIRMA<br />

KORİDORLARINDA REKABET<br />

Bugün tarihi İpek Yolu’ndan geçmesi planlanan TRACECA, BTK<br />

ve İpek Rüzgarı (Silk Wind) Projesi gibi pek çok yeni ulaştırma<br />

koridorları ve projeleri geliştirildi. Bu yolların ve koridorların kargo<br />

taşımacılığı ile güzergah üzerindeki ülkeler için önemli bir gelir<br />

kaynağı yaratması bekleniyor. Bu projelerin en önemli noktası,<br />

hepsinin Güney Kafkasya’dan geçiyor olması. Bu sebeple bugün<br />

uluslararası kargoları kendi ulaştırma hatlarına çekmek isteyen bölge<br />

ülkeleri arasında yeni bir rekabet başladı. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu<br />

projesi ise ihracat ve ithalat için rekabetçi ulaştırma alternatifleri<br />

arayan Orta Asya cumhuriyetleri ve Türkiye’ye büyük avantaj<br />

getirecek. Bu proje aynı zamanda Bakü’den İstanbul’a kadar kesintisiz<br />

demiryolu ulaşımı sağlayacak.<br />

<strong>SAYI</strong> 32 / TEMMUZ 2015<br />

BAKÜ’DEN SEVGİLERLE<br />

“Azerbaycan’ın geleceği parlak” diyor Avrupa<br />

Olimpiyat Komitesi Başkanı Patrick Hickey. Belli ki<br />

bu yargıya Azerbaycan’ı tanıdıkça varmış. Belli ki çok<br />

kısa sürede uluslararası bir organizasyonu başarıyla<br />

tamamlayan Azerbaycan, bu sözü Hickey’e söyletmeyi<br />

başarmış. Bizim dışarıdan sadece 17 günlük bir<br />

organizasyon olarak gördüğümüz 1. Avrupa Oyunları<br />

serüveni Hickey ve Azerbaycan için uzun bir hazırlık<br />

dönemiydi. Oyunlar bitti. Geriye ise geleceği parlak<br />

bir Azerbaycan ve müthiş bir spor altyapısı kaldı.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

41


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 33 / AĞUSTOS 2015<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMENİN<br />

ANAHTARI: PETROL DIŞI<br />

SEKTÖRLERİN GELİŞTİRİLMESİ<br />

Hazar ülkeleri, zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip. Azerbaycan,<br />

İran, Kazakistan, Özbekistan, Rusya ve Türkmenistan’ın dâhil olduğu<br />

geniş Hazar Havzası, dünyadaki kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık<br />

%18’ine, doğal gazın ise %47’sine sahip. Petrol fiyatlarının 2000’li yıllarda<br />

hızla artması ile birlikte tüm petrol zengini ülkelerde olduğu gibi Hazar<br />

Havzası ülkelerinde de petrol ihracatından elde edilen gelir arttı; bu<br />

da söz konusu ülkelerin hızlı bir ekonomik gelişme sürecine girmesini<br />

sağladı. Ancak, petrol fiyatları 2008 yılı Temmuz ayında 143,95 dolar ile<br />

tarihsel zirvesine çıktıktan sonra küresel finansal krizin etkisiyle aynı yılın<br />

sonunda 34,16 dolara kadar geriledi. Petrol fiyatlarındaki düşüş, başlıca<br />

ihraç ürünleri hidrokarbon ve türevleri olan ülkelerin ekonomilerini de<br />

ciddi oranda etkiledi. Petrol fiyatlarındaki ciddi düşüş ise petrole dayalı bir<br />

ekonomiden ziyade petrol gelirlerinin sanayiye dönüştüğü bir ekonomiye<br />

ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu. Peki, petrole dayalı ekonomilerini<br />

büyüten Hazar Bölgesi için sırada ne var?<br />

<strong>SAYI</strong> 34 / EYLÜL 2015<br />

BATI-İRAN UZLAŞMASI:<br />

ENGELLER VE FIRSATLAR<br />

Türkiye, İran ile girilen nükleer pazarlıkta yoktu<br />

ama çıkan sonucun hem siyasi hem de ekonomik<br />

anlamda etkisi altında olduğu çok açık. Bölgedeki<br />

Türkiye ve İran arasındaki kadim rekabeti ise inkar<br />

etmeye hiç gerek yok. Bu iki güçlü ülke, bölgenin<br />

oyun kurucuları konumunda. Ancak nükleer<br />

uzlaşı ile birlikte İran’ın sahalara geri dönmesinin<br />

ardından Türk yetkililer bir açıklamada bulunarak<br />

İran’ın mezhepçi politikaları bırakıp bölgeyi domine<br />

etme çabalarından vazgeçmesini istedi. Acaba bu<br />

istek, ekonomik ilişkiler için uygun bir zemin arama<br />

yolu niteliğinde miydi?<br />

42 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>SAYI</strong> 35 / EKİM 2015<br />

KADINLAR İNSANLIK KRİZİNİN<br />

TAM ORTASINDA<br />

Sınır çatışmaları, iç savaşlar, ülkeler arası savaşlar hızla<br />

tırmanıyor ve halklar dünya haritası üzerinde bloklar<br />

halinde yer değiştirmek zorunda kalıyorlar. Yaşanan bu<br />

insanlık krizinde ise en çok kadınlar zarar görüyor. Birleşmiş<br />

Milletler’in verilerine göre bugün dünyada 19,5 milyon mülteci<br />

ve <strong>38</strong> milyon yerinden edilmiş kişi var. 5,1 milyon mülteci<br />

ile ilk sırada Filistinliler yer alırken hemen arkasından<br />

3,88 milyonla Suriyeliler, 2,59 milyonla Afganlar geliyor;<br />

bu rakamlarla oluşan insanlık krizi ise dünyadaki çatışma<br />

ortamının hızla yayılması ile giderek büyümeye devam ediyor.<br />

Yerinden edilmiş kişilerde durum daha da trajik bir hal alıyor<br />

ve rakamlar her geçen gün artıyor. Bugün 7,6 milyon Suriyeli<br />

kendi evlerinde yaşayamıyor. 6 milyon Kolombiyalı, 3,4 milyon<br />

Iraklı, 3,1 milyon Sudanlı ve nüfusu sadece 9 buçuk milyon<br />

olan Azerbaycan’da ise 1 milyon kadar yerinden edilmiş kişi<br />

topraklarına geri dönecekleri günü bekliyor.<br />

<strong>SAYI</strong> 36 / KASIM 2015<br />

G20’NİN GÜNDEMİ TÜRKİYE<br />

BAŞKANLIĞINDA BELİRLENECEK<br />

Türkiye G20 toplantısına ev sahipliği yaparak tarihi<br />

bir dönemden geçiyor. Dönem başkanlığını yürüttüğü<br />

G20 toplantısını bu kadar önemli kılan ise Türkiye’nin<br />

bulunduğu coğrafyada cereyan eden olayların tüm dünyayı<br />

etkileyecek olması. Türkiye, zirveyi üç ana başlık altında<br />

ele alıyor: kapsayıcılık, yatırım ve uygulama. Burada<br />

kapsayıcılık başlığı özellikle kapsayıcı büyüme için<br />

kullanılıyor. G20 ülkelerinin ana hedefi olan sürdürülebilir,<br />

güçlü ve dengeli büyümeye ilaveten bu büyümenin her<br />

kesimi kapsaması fikri de ilk olarak Türkiye’nin dönem<br />

başkanlığında ortaya atıldı. Çünkü artan gelir eşitsizliğinin<br />

büyüme üzerindeki negatif etkisi dünyanın önemli bir<br />

problemle karşı karşıya kalacağının sinyalini veriyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

43


<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 3. YIL<br />

<strong>SAYI</strong> 37 / ARALIK 2015<br />

G20’YE AZERBAYCAN İMZASI<br />

Türkiye bir yıldır hazırlandığı G20 zirvesini Kasım ayında Antalya’da gerçekleştirdi. Devletlerarası<br />

ekonomik işbirliğinin en önemli formu olan G20’nin iştirakçi ülkeleri dünya küresel gayrisafi milli<br />

hasılasının yüzde 85’ini oluşturuyor. Bu nedenle zirveye katılan liderlerin alacakları kararlar sadece<br />

dünyanın ekonomisini değil siyasi durumunu da etkileyebilecek mahiyete sahip. Türkiye ve Azerbaycan,<br />

“İki devlet, bir millet” kadim ülküsü ile G20 zirvesinde birlikte yer aldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı<br />

İlham Aliyev zirvede geniş kapsamlı bir konuşma yaptı. Liderlerin satır arası mesajlarının dahi ehemmiyet<br />

arz ettiği G20 zirvesinde Aliyev’in konuşması elbette büyük önem taşıyor. Aliyev Azerbaycan’ın kısa<br />

sürede yakaladığı ekonomik büyüme başarısını ve siyasal istikrarını anlattı ve G20’nin ana hedefi olan<br />

sürdürülebilir büyüme için küresel istikrar çağrısında bulundu.<br />

44 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


GELECEK İÇİN<br />

İNŞAA EDİYORUZ<br />

Kurulduğu günden bu yana dünya standartlarında<br />

boru hatları, yollar, tüneller, endüstriyel tesisler<br />

ve binalar inşa eden FERNAS, deneyimli ve<br />

dinamik kadrosu, sektördeki birikimi ve<br />

yerli-yabancı ortaklarından edindiği güçle hep<br />

daha ilerisini hedefliyor.


ANALİZ<br />

TÜRKİYE - RUSYA<br />

TÜRKIYE RUSYA ILE<br />

YAŞANAN KRIZI<br />

UZUN DÖNEMDE AVANTAJA<br />

DÖNÜŞTÜREBILIR<br />

Türkiye ve Rusya arasında uçak krizi nedeniyle 24 Kasım’da başlayan<br />

gerginlik her geçen gün tırmanarak devam ediyor. Bu gerginlik kuşkusuz<br />

her iki tarafa ekonomik ilişkilerinden dolayı olumsuz etki yapıyor.<br />

46<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

DR. EMİN AKHUNDZADA<br />

HASEN AKADEMİK İŞLER<br />

KOORDİNATÖRÜ<br />

Türkiye ve Rusya arasındaki dış ticaret<br />

hacmine bakıldığında, 2014<br />

senesinde 31,3 milyar dolarlık bir<br />

ticaret gerçekleştiği görülüyor.<br />

Bu rakamın 6 milyar doları Türkiye’nin<br />

Rusya’ya ve 25,3 milyar doları da Rusya’nın<br />

Türkiye’ye yaptığı ihracatın payına düşüyor.<br />

Görünen o ki, iki devlet arasındaki ticari<br />

ilişkilerde Türkiye’nin 19,3 milyar dolarlık<br />

açığı bulunuyor ve bu açığın büyük çoğunluğu<br />

enerji kalemlerinden oluşuyor. Nitekim<br />

şu anda Türkiye ithal ettiği doğal gazın<br />

yaklaşık %55’ini, kömürün %35’ini ve petrolün<br />

ise %15’ini Rusya’dan temin ediyor. Öte<br />

yandan inşa edilmesi planlanan iki nükleer<br />

santralden biri olan Akkuyu Nükleer<br />

Santrali’nin yapımı Rusya’ya ihale edilmiş<br />

durumda. Dolayısıyla enerjide Rusya’ya bu<br />

kadar bağımlı olmamız doğal olarak endişeye<br />

sebep oluyor. Peki, bu kadar endişelenmemize<br />

gerek var mı?<br />

Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var.<br />

Her ne kadar Rusya’ya doğal gazın yanı<br />

sıra petrol ve kömürde de bağımlılığımız<br />

olsa da, petrol ve kömürü rahatlıkla farklı<br />

tedarikçilerden temin edebiliriz. Fakat<br />

kısa vadede doğal gazda aynı durum söz<br />

konusu değil. Petrol ve doğal gaz kimyasal<br />

olarak birbirine benzeseler de, doğal gazın<br />

depolanması ve taşınması petrolden çok<br />

daha zor ve maliyetli. Bu yüzden doğal gaz<br />

petrolden farklı olarak bölgesel bir emtiadır.<br />

Petrol, varillere doldurularak çeşitli<br />

alanlarda depolanabilir ve boru hatlarının<br />

yanı sıra, kara yolu ve deniz yolu ile taşınabilir.<br />

Doğal gaz ise yer üstünde sadece<br />

sıvılaştırılmış biçimde veya yeraltında 3<br />

çeşit alanda depolanabilir: Yeraltı su tabakasında,<br />

tükenmiş petrol ve doğal gaz<br />

sahalarında, tuzlu yerlerde. Diğer taraftan<br />

doğal gaz taşımacılığı sadece boru hatları ve<br />

tankerlerle yapılıyor. Dolayısıyla söz konusu<br />

altyapı yatırımları yapılmadan doğal<br />

gazı kısa vadede farklı yerlerden temin<br />

etmek mümkün değil. “Mavi Akım” Boru<br />

Hattı’ndan yıllık 16 milyar metreküp ve<br />

“Batı Hattı”ndan yıllık 10 milyar metreküp<br />

olmak üzere şu anda Rusya’dan toplam<br />

iki hat üzerinden doğal gaz alıyoruz. Yani,<br />

Rusya’dan temin ettiğimiz doğal gaza kısa<br />

sürede farklı kaynaklardan ulaşmamız söz<br />

konusu değil.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

47


TÜRKİYE - RUSYA<br />

RUSYA’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI (2014)<br />

Hidro Enerji<br />

%6<br />

Nükleer Enerji<br />

%6<br />

Rusya dünyada en çok doğal gaz<br />

rezervine sahip olan ülke olsa da<br />

bugün doğal gaz<br />

üretiminde ABD’den sonra ikinci<br />

konumda yer alıyor ve doğal gaz<br />

kaynaklarını yeteri kadar verimli<br />

kullanamıyor.<br />

Kömür<br />

%12<br />

Petrol<br />

%22<br />

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, 2015<br />

%54<br />

RUSYA, TÜRKİYE’YE KARŞI DOĞAL GAZ KARTINI MASAYA<br />

KOYAR MI?<br />

Türkiye ve Rusya arasında yapılan hükümetler arası anlaşmalar<br />

uyarınca Rusya Türkiye’ye taahhüt ettiği doğal<br />

gazı sağlamakla mükellef. Aksini yaptığı takdirde Rusya<br />

için uluslararası hukuk açısından yükümlülükler doğar.<br />

Fakat Rusya özellikle talebin yoğun olduğu kış aylarında<br />

Türkiye’ye sattığı ilave doğal gazın satışını durdurabilir.<br />

Öte yandan, Rusya’nın da mevcut durumu pek iç açıcı<br />

değil. Ülkenin toplam bütçesinin %53’ü ve toplam ihracatının<br />

%68’i petrol ve doğal gaz gelirlerinden oluşuyor. Bu<br />

bağlamda petrol fiyatlarının Haziran 2014 itibarı ile hızlı<br />

düşüşü ve yaklaşık 1 buçuk senedir bu trendin devam<br />

etmesi Rusya ekonomisine kuşkusuz olumsuz etki yapıyor.<br />

Uzmanlara göre bu trendin 2-3 sene daha sürmesi Rusya’yı<br />

çok daha zor durumlarla karşı karşıya getirebilir. Ayrıca<br />

Rusya toplam enerji tüketiminde %54 oranında doğal gaza<br />

bağımlı durumda ve bu oranın daha da artacağı öngörülüyor.<br />

BP istatistiklerine göre Rusya 2014 senesinde 578 milyar<br />

metreküp doğal gaz üretimi yaptı, bu miktarın da 409 milyar<br />

metreküplük kısmı iç piyasada tüketildi. Son 10 sene içerisindeki<br />

doğal gaz üretim ve tüketim rakamlarına bakıldığında<br />

Rusya’nın üretiminin yaklaşık olarak %0,9 ve tüketiminin<br />

%5 oranında büyüdüğü görülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı<br />

ise Rusya’nın üretiminin 2030 senesine kadar 104 milyar<br />

metreküp, tüketiminin ise 215 milyar metreküp artacağını öngörüyor.<br />

Mevcut durum bize Rusya’nın doğal gaz ihracatının<br />

önümüzdeki yıllarda ciddi oranda düşeceğini ve Rusya ekonomisinin<br />

önemli gelir kaybına uğrayacağını gösteriyor. Bunu<br />

önlemek için ülkenin önünde iki seçenek bulunuyor: Üretimi<br />

artırmak ya da tüketimi düşürmek. Her ne kadar Rusya<br />

dünyada en çok doğal gaz rezervine sahip olan ülke olsa da<br />

bugün doğal gaz üretiminde ABD’den sonra ikinci konumda<br />

yer alıyor ve doğal gaz kaynaklarını yeteri kadar verimli<br />

kullanamıyor. Keza Rusya’da birçok kullanılmayan doğal gaz<br />

sahası bulunuyor. Bu sahaların araştırılması ve geliştirilmesi<br />

için Rusya’nın on milyarlarca dolar yatırım yapması gerekiyor.<br />

Fakat ülke, ekonomik sıkıntılarından dolayı bu yatırımları tek<br />

başına yapmakta güçlük çekiyor. Ayrıca 2014 Ukrayna krizinden<br />

sonra batılı devletler tarafından önemli yaptırımlara<br />

maruz bırakılan Rusya, enerji sektörüne doğrudan yabancı<br />

yatırımcı çekmekte sıkıntı yaşıyor. Nitekim ülke son 5 senede<br />

03<br />

hedeflediği yatırımların sadece %60’ını gerçekleştirebildi.<br />

Öte yandan, Rusya toplam enerji tüketiminde kaynak çeşitliliği<br />

oluşturarak iç piyasada doğal gaz talebini düşürebilir. Fakat<br />

bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarına ciddi yatırım<br />

yapması gerekiyor. Fakat şu da bir gerçek ki, yenilenebilir<br />

enerji teknolojisine sahip olmadan Rusya’nın toplam enerji<br />

tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını artırması pek<br />

kolay görünmüyor. Dahası, Rusya enerjiyi verimli kullanma<br />

anlamında sıkıntı yaşıyor. Bugün Rusya dünyada doğal gaz<br />

üretiminde en çok “kayba” maruz kalan ülke konumunda.<br />

Bunun birkaç nedeni bulunuyor. Öncelikle Rusya hala eski<br />

teknolojiye dayalı üretim yapıyor. Bu nedenle ülke, ürettiği doğal<br />

gazın yaklaşık %10’unu yakmak zorunda kalıyor. Örneğin<br />

Rusya geçen sene ürettiği doğal gazın yaklaşık 60 milyar metreküplük<br />

kısmını yaktı. Diğer taraftan, ülkenin sahip olduğu<br />

boru hatlarının %70’ten fazlası 1985 senesinde yapılmış ve<br />

%14’ünün kullanım ömrü bitmiştir. Bu yüzden Rusya’da iletim<br />

esnasında önemli oranda doğal gaz sızmaları yaşanıyor. Buna<br />

karşı önlem alınması açısından Rusya’nın altyapı yatırımlarını<br />

hızlandırması ve eski teknolojilerini yenilemesi gerekiyor.<br />

RUSYA, PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİ SIKINTISI YAŞIYOR<br />

Rusya açısından bir diğer problem de pazar sorunudur.<br />

Bugün Rusya ihraç ettiği doğal gazın neredeyse tamamını<br />

48 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

RUSYA’NIN YILLARA GÖRE ÜRETIM VE TÜKETIMI (MILYAR METREKÜP)<br />

Üretim<br />

Tüketim<br />

600<br />

500<br />

400<br />

300<br />

200<br />

100<br />

2004<br />

2005<br />

2006<br />

2007<br />

2008<br />

2009<br />

2010<br />

2011<br />

2012<br />

2013<br />

2014<br />

0<br />

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, 2015<br />

Avrupa ülkelerine satıyor. Bu bağlamda Türkiye, Rusya’nın<br />

Almanya’dan sonra en büyük ikinci pazarı. Rusya 2014<br />

senesinde ihraç ettiği doğal gazın yaklaşık %16’sını<br />

Türkiye’ye ihraç etti. Dolayısıyla ekonomik olarak sıkıntılı<br />

olduğu bir dönemde Rusya için Türkiye pazarından<br />

vazgeçmek hiç de kolay olmayacaktır. Diğer taraftan AB,<br />

Rusya’nın pazar payını aşamalı olarak azaltmayı hedefliyor.<br />

Nitekim AB sadece geçen sene Rusya’dan aldığı doğal<br />

gazı yaklaşık 13 milyar metreküp düşürdü. Dolayısıyla<br />

Rusya stratejik ortaklarını ve doğal gazda önemli pazarlarını<br />

kaybetme riski ile karşı karşıya. Her ne kadar Türkiye,<br />

Rusya’dan temin ettiği doğal gazı başka pazarlardan kısa<br />

zamanda temin edemese de, Rusya da altyapı yatırımlarını<br />

yapmadan doğal gazını kısa vadede farklı pazarlara satamaz.<br />

Bugün Rusya’nın Çin ile yaptığı toplam 68 milyar metreküplük<br />

iki farklı doğal gaz anlaşması bulunuyor. Birinci<br />

anlaşmaya göre Rusya Çin’e 30 sene boyunca Doğu<br />

Sibirya’dan “Sibirya’nın Gücü” Boru Hattı ile yıllık <strong>38</strong> milyar<br />

metreküp doğal gaz satmayı planlıyor. Söz konusu boru<br />

hattının toplam maliyetinin 53 milyar doları bulması bekleniyor.<br />

Rusya-Çin arasındaki ikinci anlaşmanın ise bağlayıcı<br />

tarafı bulunmuyor. Bu anlaşma kapsamında Rusya, Yamal<br />

yarımadasından Kuzey Çin’e Altay Boru Hattı vasıtası ile<br />

yıllık 30 milyar metreküp doğal gaz ihraç etmeyi hedefliyor.<br />

Bunun için de 2600 kilometre uzunluğunda bir boru<br />

hattının yapılması gerekiyor. Fakat bu projelerin toplam<br />

bedeli yaklaşık olarak 70 milyar dolar olarak hesaplanıyor.<br />

Petrol fiyatları mevcut seviyede devam ederse Rusya’nın<br />

söz konusu yatırımları kısa zamanda yapması çok da kolay<br />

görünmüyor.<br />

Her şeye rağmen, Rusya ile yaşanan kriz Türkiye’yi kaçınılmaz<br />

olarak olumsuz etkileyecektir. Ancak Türkiye bu<br />

krizden kısa vadede olumsuz etkilense de, uzun vadede bu<br />

durumu kendi lehine çevirebilir. Bunun için Türkiye’nin<br />

alması gereken birtakım önlemler bulunuyor:<br />

1. Türkiye öncelikle enerji tedarikinde kaynak ve<br />

güzergâh çeşitliliği yaratmalı. Bu anlamda Güney Gaz<br />

Koridoru projesi Türkiye için hayati önem taşıyor.<br />

Nitekim bu proje vasıtasıyla 2019 senesinden itibaren<br />

Türkiye, Azerbaycan’dan yıllık 6 milyar metreküp ilave<br />

gaz alabilecektir. Azerbaycan’ın Abşeron, Ümid,<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

49


TÜRKİYE - RUSYA<br />

TÜRKIYE’NIN TOPLAM ENERJI TÜKETIMI (2014)<br />

Kaynak: EPDK<br />

Türkiye Şah Deniz sahasında<br />

olduğu gibi, Azerbaycan’ın diğer<br />

doğal gaz sahalarının<br />

geliştirilmesinde de aktif rol<br />

üstlenebilir. Ayrıca Azerbaycan<br />

doğal gazının yanı sıra,<br />

Türkmenistan ve Kazakistan doğal<br />

gazının da Güney Gaz Koridoru’na<br />

dahil edilmesi Türkiye için önemli.<br />

Babek, Asiman, Zafar-Maşal, Nahçivan gibi diğer doğal<br />

gaz sahalarının da üretime başlamasıyla birlikte,<br />

bu miktar daha da artabilir. Bu bağlamda Türkiye Şah<br />

Deniz sahasında olduğu gibi, Azerbaycan’ın diğer<br />

doğal gaz sahalarının geliştirilmesinde de aktif rol üstlenebilir.<br />

Ayrıca Azerbaycan doğal gazının yanı sıra,<br />

Türkmenistan ve Kazakistan doğal gazının da Güney Gaz<br />

Koridoru’na dahil edilmesi Türkiye için önemli. Türkiye,<br />

Trans Hazar Boru Hattı projesinin gerçekleştirilmesi için<br />

taraflar arasında müzakereleri hızlandırmalı ve gerekirse<br />

projenin yapımı için finansal katkı sağlamalıdır.<br />

2. Türkiye’nin toplam enerji tüketiminde kaynak çeşitliliği<br />

oluşturması gerekiyor. Şu anda toplam enerji tüketiminin<br />

%35’i doğal gazdan ve %27’si petrolden oluşuyor. Doğal gazda<br />

%99 ve petrolde %92 oranında ithalata bağımlı olduğumuz<br />

göz önünde bulundurulduğunda, özellikle kömür, nükleer<br />

ve yenilenebilir enerji gibi yerli enerji kaynaklarını etkin<br />

olarak kullanmamız gerekiyor. Her ne kadar yenilenebilir<br />

enerji üretimi maliyetli olsa da, özellikle yenilenebilir enerji<br />

teknolojisini geliştirerek üretimde başarıyı yakalayabiliriz.<br />

Bu kapsamda AR-GE çalışmaları hızlandırılabilir ve yenilenebilir<br />

teknolojilerinin geliştirilmesi için teşvikler artırılabilir.<br />

Ayrıca konut ve sanayide çift yakıtlı sisteme geçilebilir<br />

ve bu bağlamda diğer yakıtların önü açılabilir. Toplam enerji<br />

tüketiminde kaynak çeşitliliği yarattığımız takdirde ileride<br />

bu tip sıkıntıların üstesinden rahatlıkla gelebiliriz. Örneğin<br />

İsveç ithal ettiği doğal gazın %100’ünü Rusya’dan ithal ediyor.<br />

Fakat doğal gaz İsveç’in toplam enerji tüketiminin sadece<br />

%1,5’ini oluşturuyor. Dolayısıyla İsveç muhtemel doğal gaz<br />

kesintisini hiç zarar görmeden atlatabilir.<br />

3. Türkiye’nin doğal gaz altyapı depolama kapasitesini artırması<br />

gerekiyor. Mevcut durumda toplam 2,6 milyar metreküp<br />

kullanılabilir ve 1 milyar metreküp yapımı devam eden<br />

depolama kapasitemiz bulunuyor. Bu rakamı orta vadede en<br />

az 10 milyar metreküpe kadar çıkarmamız enerji güvenliğimiz<br />

açısından zaruridir. Ayrıca, bedeli son kullanıcıdan alınmak<br />

üzere “Stratejik Depolama Zorunluluğu” getirilebilir.<br />

4. Yeni LNG terminalleri yapmamız ve mevcut kapasitemizi<br />

artırmamız gerekiyor. Şu anda Türkiye’nin Marmara<br />

Ereğli’sinde 6,2 milyar metreküp ve Aliağa’da 6 milyar<br />

metreküp olmak üzere toplam 12,2 milyar metreküplük<br />

bir LNG ithalat kapasitesi bulunuyor. Bu kapasitenin daha<br />

da artırılması gerekiyor. Bunun yanı sıra ülke içinde ara<br />

bağlantılar yaparak LNG ithalatı çok daha verimli olarak<br />

kullanılabilir ve ihtiyaç duyulduğunda farklı bölgelere gaz<br />

akışı sağlanabilir.<br />

5. Enerjiyi hem sanayide hem de konutlarda daha verimli<br />

kullanmamız gerekiyor. Bu anlamda özellikle yeni yapılan<br />

konutların yalıtımlı olması ve sanayide enerji verimli teknolojilerin<br />

kullanılması önem arz ediyor.<br />

Sonuç olarak, Türkiye ve Rusya arasındaki gerginlik karşılıklı<br />

bağımlılık nedeniyle her iki tarafı olumsuz etkilemeye<br />

devam ediyor. İkili ilişkilerin uzun dönemde tahribatlar<br />

almaması adına tarafların gerginliği yatıştırması ve duygusal<br />

adımlar atmaktan kaçınması gerekiyor. Türkiye<br />

kısa vadede krizden olumsuz etkilense de uzun vadede bu<br />

durumu avantaja dönüştürebilir. Bu bağlamda Türkiye,<br />

Rusya ile olan ekonomik ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli<br />

ve özellikle enerji alanında Rusya’ya olan aşırı bağımlılığı<br />

aşamalı olarak azaltmayı hedeflemeli. Özellikle doğal<br />

gazda kaynak çeşitliliğinin oluşturulması ve yerli enerji<br />

kaynaklarının etkin biçimde kullanılması Türkiye için<br />

hayati önem arz ediyor.<br />

50 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


MERCEK<br />

ALİYEV’İN ÇİN ZİYARETİ<br />

İLHAM ALİYEV’İN ÇİN ZİYARETİNİN<br />

ARDINDAN...<br />

Güney Kafkasya’nın yükselen yıldızı Azerbaycan, doğal gazda elde ettiği enerji ve<br />

İlham Aliyev’in enerjisiyle birlikte uluslararası arenada da kendinden söz ettiriyor.<br />

DOÇ. DR. BEKIR GÜNAY<br />

İSTANBUL ÜNIVERSITESI SIYASAL<br />

BILGILER FAKÜLTESI / HASEN BİLİM<br />

KURULU BAŞKANI<br />

Haziran 2015’te Bakü’nün Avrupa<br />

Oyunları’na ev sahipliği yapmasının<br />

yanı sıra, Türkiye’nin davetiyle<br />

katıldığı Antalya G20 Zirvesi’nde de<br />

Azerbaycan adından söz ettirdi. 24 Kasım<br />

2015’te Rus uçağının düşürülmesiyle bozulan<br />

Türkiye-Rusya ilişkileri sonrasında Rusların<br />

akıl tutulması yaşayarak Türk tırlarına<br />

kapılarını kapatması üzerine Azerbaycan’ın<br />

bu zor günde Türk tırlarına yollarını açması<br />

ayrı bir kare olarak hafızalarda yerlerini aldı.<br />

Enerjiden başlayıp ulaşım ve kalkınma<br />

hamlelerine kadar bölgesinde etkin olan<br />

Azerbaycan’ın dış politikasındaki hareketleri<br />

de dikkat çekmeye başlıyor. Türkiye<br />

dışında ABD, AB, İsrail ve Rusya’nın<br />

yanında son yıllarda Güney Kafkasya’da<br />

varlığını göstermeye çalışan Çin ile<br />

Azerbaycan arasındaki ilişkilerde de ciddi<br />

gelişmeler yaşanıyor.<br />

ÇİN ENERJİ VE ULAŞIM HATLARINA<br />

YENİ ROTA ARIYOR<br />

Çin, 20. yüzyılın son çeyreğinde komünizmden<br />

vazgeçmeden kapitalizmin bütün<br />

şartlarını zorlayarak dünya ekonomisinde<br />

birinciliğe doğru dev adımlarla ilerlemeye<br />

başlamasıyla tüm dünyadaki etkin alanlarını<br />

artırıyor. Ancak Çin’in küresel güç olmasının<br />

önünde iki engel bulunuyor. Bunlardan biri<br />

ürettiği ürünlerini satmada kullandığı deniz<br />

yolunun en büyük rakibi ABD’nin kontrolünde<br />

olması, diğeri de üretimi için gerekli<br />

olan enerji ihtiyacı. Ülke, enerjisinin büyük<br />

bir kısmını kendi kömür rezervlerinden karşılasa<br />

da özellikle çevre kirliliğini iliklerine<br />

kadar yaşayan Pekin’in temiz enerji ihtiyacı<br />

için doğal gaza olan talebi giderek artıyor.<br />

Çin doğal gaz ve petrol talebini uzun süredir<br />

Ortadoğu’dan karşılıyor. Ortadoğu, Çin’in<br />

yine zayıf noktası olarak karşımızda duruyor.<br />

Zira hem kuyular hem de deniz yolunun<br />

askeri hakimiyetinin ABD’nin elinde olması<br />

Çin için önemli bir problem oluşturuyor.<br />

ORTA KUŞAK VE İPEK YOLU<br />

Çin bu zayıf noktalarını uzun vadede azaltmak<br />

için köklü değişikliklere başvurmaya<br />

başladı. Öncelikle ülke, enerji için temiz<br />

ve güvenlik sorunu olmayan yeni yol arayışlarına<br />

girişiyor. Bu arayış Çin’in Hazar<br />

Bölgesi ülkeleriyle temasa geçmesini sağlıyor.<br />

52<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

Türkmenistan’la anlaşmalar yaparak ülkenin mevcut gazının<br />

%20’sini alıyor. Benzer durum Kazakistan için de söz konusu.<br />

Çin, Kazakistan’la bir adım daha ileri giderek doğal gazın yanında<br />

petrol alımına da başlıyor. Direkt kuyudan peşin alım<br />

yaparak enerji taleplerini çeşitlendiren Çin’in son hamlesi<br />

Ruslarla yapılan dünyanın en büyük doğal gaz antlaşmasıydı.<br />

Çin böylelikle Ortadoğu’daki enerji bağımlılığını azaltacak<br />

Hazar’ın doğal gazını devreye sokarak ve Pekin’in havasını da<br />

birkaç sene sonra temizleyecek sağlam adımlar atıyor.<br />

Çin’in bir diğer zayıf noktası olan ürünlerini denizden taşıma<br />

yolu yerine yeni alternatif arayışları onu Rusya, Kazakistan<br />

ve Almanya’yı içine alan meşhur “İpek Yolu Demiryolu<br />

Hattı Projesi’ni” devreye sokmasına sebep oluyor. Bu hat için<br />

Rusya ile anlaşan Çin saatte 500 kilometre hızı olan demiryolu<br />

taşımacılığı ile ürünlerini bir ayda değil hesaplamalara<br />

göre bir haftada Almanya ve oradan Avrupa pazarlarına<br />

ulaştırmaya planlıyor.<br />

Bununla beraber Çinlilerin Avrasya’yı eski SSCB’nin hinterlandı<br />

olarak gördüğünü, onlara göre Avrasya diye bir yer olmadığını<br />

unutmamalıyız. Bu amaçla Çinliler ABD ve sonraki<br />

rakibi olan Ruslara enerji ve ulaşımda bağımlı olmak istemiyor.<br />

Çin’in Avrasya’daki yeni arayışlarının üzerindeki Sovyet<br />

coğrafyasının parçası olarak düşündüğü Hazar Kafkasya<br />

hattını da değerlendirmeye aldığı görülüyor. Bölgenin hem<br />

enerji hem de alternatif olarak “orta kuşak demir ve karayolu<br />

güzergahı” önemini fark eden Çin, burada gelen her adımı<br />

değerlendiriyor. Diğer taraftan enerjisinin yanı sıra ülkenin<br />

stratejik güzergahtaki pozisyonunu da değerlendirmek isteyen<br />

bir Azerbaycan resmi var ve Aliyev’in Çin ziyaretinin<br />

Azerbaycan tarafından Çin’in bölgeye bakışının doğru okunduğunu<br />

gösteriyor.<br />

ALİYEV’İN YERİNDE HAMLESİ: ÇİN ZİYARETİ<br />

İlham Aliyev’in Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına hem<br />

enerji hem taşımacılıkta ulaşmak istediği ve bu konuda büyük<br />

yatırımlara girdiği ortada. Bununla beraber Türkiye’nin<br />

bu yatırımlara yeteri kadar önem vermediği tartışmalarının<br />

Direkt kuyudan peşin alım yaparak<br />

enerji taleplerini çeşitlendiren<br />

Çin’in son hamlesi Ruslarla yapılan<br />

dünyanın en büyük doğal gaz<br />

antlaşmasıydı.<br />

arttığı bir ortamda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kasım<br />

2015 Bakü ziyaretinde gerek TANAP’ın hızlandırılması gerekse<br />

Bakü-Tiflis-Kars hızlı demir yolu projesinin bitirilmesi<br />

için Türkiye’nin daha fazla gayret içine gireceğini gösteren<br />

teyit antlaşmaları sonucunda Azerbaycan’ın merkezde olduğu<br />

“orta kuşak ulaşım hattının” önemi Çin tarafından daha<br />

iyi anlaşılır olmuştur.<br />

Azerbaycan’ın dış politikasında “Rusya baskı ve bağımlılığına”<br />

karşılık olarak Türkiye, ABD ve AB alternatifleri yanında<br />

Çin’i de uzun vadede bir müttefik olarak değerlendirmesi ve<br />

bunun için Çin’e yanaşması doğru bir politika olarak görülüyor.<br />

Çin’in kendi ihtiyaçlarının giderilmesine karşılık olarak<br />

Azerbaycan ekonomisine, dış politikasına ve askeri bünyesine<br />

yapacağı uzun vadeli katkılar düşünüldüğünde Aliyev’in Çin<br />

ziyaretinin yerinde bir hamle olduğu ortaya çıkıyor.<br />

Nitekim Aliyev’in Çin ziyaretinde Çinli yetkililerin “Yeni<br />

İpek Yolu” projesini Azerbaycan’a sunması, bu stratejinin<br />

haklılığını bir kez daha ortaya koyuyor. Çin’in Kazakistan,<br />

Azerbaycan veya Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan<br />

oradan Gürcistan hattı ile Türkiye üzerinden AB’ye ulaşma<br />

düşüncesinin hayata geçirilmesine yönelik bölge ülkeleriyle<br />

son yıllarda etkin politikalar izlediği biliniyor. Aliyev’in Çin<br />

ziyaretinde tarihi İpek Yolu güzergahlarının değerlendirilmesi<br />

fikri Azerbaycan’a hem siyasi hem de ekonomik nefes<br />

koridorları açacağı gibi Çin’i de yeni pazarlara ulaştıracak bir<br />

hamle olarak görmek gerekir.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

53


DETAY<br />

GÜRCİSTAN<br />

ODAK NOKTASI: GÜRCİSTAN<br />

54<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

BÖLGESEL ULAŞTIRMA İŞBİRLİĞİNDE<br />

GÜRCİSTAN VE TÜRKİYE<br />

Transit ülke konumunda olan Gürcistan’ın önemi gün geçtikçe artmaya<br />

başladı. Türkiye’nin de ulaştırma koridorlarında bulunan ülkelerle<br />

koordinasyonu ve işbirliğini arttırması gerekiyor.<br />

SERAY ÖZKAN<br />

ARAŞTIRMACI, HASEN <strong>HAZAR</strong><br />

TRANSİT KORİDORU<br />

Ekonomik büyümenin temellerinden<br />

birini ticaret hacminin artışı<br />

oluştururken, ulaştırma sektörü<br />

ticareti geliştiren en önemli faktörlerden<br />

biri olarak öne çıkıyor. Ülkelerin<br />

birbirleriyle rekabete girerek gerek kendi<br />

altyapılarını geliştirmeye gerekse bölgesel<br />

anlamda bütüncül bir ulaştırma sistemini<br />

oluşturmaya çalıştıkları günümüzde, uluslararası<br />

platformlarda da ulaştırma sektörünün<br />

önemine yapılan vurgu arttı.<br />

Özellikle 2013 yılı sonunda İpek Yolu<br />

Ekonomik Kuşağı programını ilan eden<br />

Çin, bölgesel ve uluslararası anlamda ulaştırma<br />

sektörüne ivme kazandıran bir aktör<br />

oldu. Yeni pazarlar yaratmak ve mevcut<br />

pazarları büyütmek için Asya-Avrupa<br />

arasında uzanan ulaştırma koridorlarını<br />

canlandırmak ve geliştirmek adına birçok<br />

proje ortaya konulmaya başladı.<br />

Her ne kadar Çin ulaştırma alanındaki<br />

projelerin lokomotifi konumunda olsa da,<br />

Asya’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada<br />

birçok ülke bu yarışa dahil oldu.<br />

Özellikle bulunduğu konum itibariyle<br />

Hazar Bölgesi’nin Avrasya ulaştırma ağında<br />

kritik hale gelmesi, bölgedeki birçok<br />

ülkeyi bu alanda yatırım yapmaya itti.<br />

Kafkasya’da bulunan, Hazar Bölgesi ve<br />

Türkiye arasındaki kilit transit ülke konumunda<br />

olan ve Karadeniz’e kıyısı ile<br />

Avrupa’ya direkt ulaşım imkanına sahip<br />

Gürcistan, son dönemlerde Avrasya ulaştırma<br />

koridorlarına verdiği önemle dikkat<br />

çekiyor. Yatırımlarına hız kazandırmaya<br />

Çok Modlu Taşımacılık (Multimodal Transportation): İki veya daha fazla<br />

taşımacılık modu kullanılarak yapılan, mod değişimlerinde araç veya<br />

kap içindeki yüklerin elleçlendiği taşımacılık sistemidir.<br />

Modlar Arası Taşımacılık (Intermodal Transportation): Aynı taşıma<br />

aracı veya kabı ile iki veya daha fazla taşımacılık modu kullanılarak<br />

yapılan, mod değişimlerinde araç veya kap içindeki yüklerin herhangi<br />

bir elleçlemeye tâbi tutulmadığı taşımacılık sistemidir.<br />

başlayan Gürcistan bir yandan da uluslararası<br />

platformlarda varlığını hissettirmeye<br />

başladı.<br />

ÇİN’İN YENİ GÖZDESİ GÜRCİSTAN<br />

15-16 Ekim tarihlerinde Gürcistan’ın başkenti<br />

Tiflis’te ilk kez İpek Yolu Forumu<br />

gerçekleştirildi. Gürcistan Ekonomi ve<br />

Sürdürülebilir Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde<br />

düzenlenen forumun bir diğer<br />

önemli ortağı ise Çin Halk Cumhuriyeti<br />

hükümeti oldu. Foruma bölgedeki birçok<br />

ülkeden üst düzey katılım sağlanırken uluslararası<br />

ulaştırma projelerine Gürcistan’ın<br />

entegrasyonuna ve Gürcistan’a yatırım<br />

yapılabilmesi için elverişli bir ortam yaratılmasına<br />

yönelik adımlar atıldı. Özellikle Çin<br />

hükümetinin ve iş dünyasının yüksek katılımda<br />

bulunduğu forum, Çin’in ulaştırma<br />

politikalarında Gürcistan’a verilen önemi de<br />

gözler önüne seriyor.<br />

Coğrafi ve ekonomik büyüklük açısından<br />

kıyaslandığında Gürcistan, Türkiye’nin<br />

yanında çok küçük bir ülke olmasına rağmen<br />

son dönemlerde yapılan atılımlar ile<br />

ulaştırmada Kafkaslar ve Hazar Bölgesi’nde<br />

önemli bir oyuncu olmaya doğru gidiyor.<br />

Azerbaycan’ın da finansal yardımıyla demiryollarının<br />

yenilenmesini tamamladı,<br />

eksik demiryolu hatlarının inşasını bitirdi<br />

ve ray hatlarının başlıca limanlarla bağlantılarını<br />

sağladı. Böylelikle çok modlu<br />

ve modlar arası taşımacılığın geliştirilmesi<br />

konusunda da önemli yol kat etti. Özellikle<br />

limanlara yapılan yatırımlar, Gürcistan’ın<br />

coğrafi olarak batı pazarlarına açılmak için<br />

kilit kapısı olan Karadeniz denizyolu ticaretini<br />

geliştirmek için artarak sürüyor.<br />

Gürcistan’ın yaptığı bu atılımlar ve uluslararası<br />

arenada varlığını vurgular hale gelmesi<br />

ulaştırma sektöründe başlıca yatırımcıları<br />

da kendine çekmesine yardımcı oldu.<br />

Tiflis’te gerçekleşen İpek Yolu Forumu’na<br />

Asya Kalkınma Bankası’nın da ciddi bir<br />

katılım göstermesi dikkate değer. Artan<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

55


GÜRCİSTAN<br />

GÜRCİSTAN’IN MEVCUT ULAŞIM AĞI VE PLANLANAN ULAŞTIRMA PROJELERİ<br />

Ana Karayolu Ağı<br />

Demiryolu<br />

İnşaatı Süren Demiryolu<br />

Demiryolu (geçici olarak kapalı)<br />

Karayolu (geçici olarak kapalı)<br />

Boru Hattı<br />

TİFLİS<br />

Uluslararası Havaalanı<br />

Liman ve Deniz Terminalleri<br />

Liman ve Deniz Terminalleri (Proje)<br />

Demiryolu (proje)<br />

ekonomik faaliyetler sonucu ortaya çıkan ticaret hacmi<br />

beraberinde ulaştırma altyapısının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi<br />

ihtiyacını da doğurdu. Asya kıtası genelinde artan<br />

yatırım ihtiyacının bir bölümünün karşılanmasında aktif<br />

rol oynayan Asya Kalkınma Bankası, Gürcistan’ın ulaştırma<br />

yatırımlarını da destekleyeceğini gösterdi.<br />

TÜRKİYE GEREKLİ İLGİYİ GÖSTERMİYOR<br />

Türkiye’nin doğuda Hazar Bölgesi ve Orta Asya’ya açılan<br />

kapısı olan Gürcistan’a ulaştırma alanında işbirliği yaratmak<br />

için verilen önemin ise yetersiz olduğu görülüyor.<br />

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Afganistan gibi<br />

Asya ülkelerinin yanı sıra Amerika, Doğu Avrupa ve Baltık<br />

ülkelerinin de üst düzey katılımla temsil edildiği İpek Yolu<br />

Forumu’nda Türkiye’nin varlığı maalesef yeterli olmadı.<br />

Bu durumda, Türkiye’nin ulaştırma politikalarında hedeflediği<br />

noktaya ulaşmasında bölgesel entegrasyonun değerine<br />

tekrar vurgu yapılması gerekir. Türkiye’nin doğuda<br />

sınır komşusu olduğu bir ülke olmasına rağmen henüz<br />

Türkiye-Gürcistan demiryolu bağlantısının bitirilememiş<br />

olması, bölgede alternatif güzergah arayışını hızlandırıyor,<br />

dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel birçok projeden orta ve<br />

uzun vadede yararlanamaması gibi bir tehdidi yavaş yavaş<br />

oluşturuyor.<br />

Türkiye’nin hedefleri arasında dış ticaret hacminin arttırılması<br />

ve ulaştırmada bölgesel üs olmak yer alıyor. Bu hedeflere<br />

ulaşabilmek için öncelikli strateji, üreten bir ekonomiye<br />

sahip olmak olsa da üretileni dış pazarlara ihraç edebilmek<br />

açısından ulaştırma altyapısının ve politikalarının sağlam<br />

bir zemine oturması gerekir. Bunun için ülke içerisinde<br />

ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, ulaştırma modları<br />

arasında entegrasyonun sağlanması gibi adımlar ne kadar<br />

öncelikliyse bölgedeki ülkeler ve ulaştırma koridorlarıyla da<br />

entegrasyonun oluşturulması o kadar elzem.<br />

Coğrafi olarak uzak olsalar da gelişen teknoloji ve ulaştırma<br />

altyapısıyla birbirine yakınlaşan pazarlar mesafeleri önemsiz<br />

kılarken, ticareti küresel düzeyde daha hızlı bir şekilde<br />

Türkiye’nin ulaştırma<br />

politikalarında hedeflediği noktaya<br />

ulaşmasında bölgesel<br />

entegrasyonun değerine tekrar<br />

vurgu yapılması gerekir.<br />

gerçekleştirmeye de olanak sağlıyor. Giderek büyüyen ve<br />

önemli bir potansiyele sahip olan Asya pazarları ve özellikle<br />

dünyanın ticaret merkezi olmaya doğru ilerleyen Çin,<br />

batı dünyası ile ulaştırma alanında işbirliğine hız kazandırmaya<br />

devam ediyor. Küresel ve bölgesel ölçekte ulaştırma<br />

yatırımları ve projeleri agresif ve pro-aktif girişimlerle bu<br />

şekilde sürerken Türkiye’nin bu duruma seyirci kalması<br />

düşünülemez.<br />

Bu durumda Türkiye’nin öncelikli olarak komşu ülkelerle<br />

ulaştırma politikalarında işbirliğini arttırması doğru bir<br />

adım olacaktır. Uluslararası platformlarda üst düzeyde<br />

temsil edilme, Türkiye’nin bu ülkelerdeki varlığının ve<br />

desteğinin görülmesi açısından önemli. Çin’in ulaştırma<br />

alanındaki tüm projelerde varlığını göstermesi ülkeyi birincil<br />

aktör olarak öne çıkarırken, Türkiye bu konuda henüz<br />

etkinliğini gösteremedi.<br />

Gürcistan transit ülke konumunda olması sebebiyle<br />

Türkiye’nin dikkatini vermesi gereken ülkelerin başında<br />

yer alıyor. Bununla birlikte, Türkiye’nin bölgesel işbirliğine<br />

dahil olmaması Gürcistan’ı transit ülke konumundan çıkararak<br />

ulaştırmada merkez konuma getirebilir. Karadeniz<br />

vasıtası ile direkt olarak Avrupa pazarına ulaşım imkanına<br />

sahip olması Gürcistan’ın elini güçlendirirken Türkiye’nin<br />

dışarıda kalması anlamına gelir. Türkiye’nin önündeki<br />

fırsatları değerlendirmesi ve ulaştırma sektöründe güçlü<br />

bir oyuncu olarak yer alması için bir an önce ulaştırma koridorlarında<br />

bulunan ülkelerle koordinasyonu ve işbirliğini<br />

arttırması gerekir.<br />

56 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

GÜRCISTAN’IN NATO ÜYELIĞI<br />

YOLUNDA KIRILMA NOKTASI<br />

Gürcistan bölgede kilit ülke olma konumunu her geçen gün güçlendirirken<br />

Türkiye’nin de bu ülke ile ilişkilerini daha derine taşıması gerekiyor.<br />

DR. RÜÇHAN KAYA<br />

ENERJI VE ULUSLARARASI İLIŞKILER<br />

UZMANI<br />

Gürcistan’ın Batı dünyasının bir<br />

parçası olma arzusu yeni bir gelişme<br />

değil. 2003 yılında başlayan<br />

Mihail Saakaşvili döneminden<br />

bu yana ülke kendini işlevsiz bir eski<br />

Sovyet cumhuriyetinden kurumsallaşmış<br />

ve sağlam bir demokrasiye dönüştürmek<br />

için çaba harcıyor. 9 yıl süren Saakaşvili<br />

döneminin ardından Bidzina İvanişvili<br />

liderliğindeki Gürcistan Rüyası Partisi<br />

2012 yılında parlamento seçimlerinden<br />

galibiyetle çıktı. 2013 yılında gerçekleştirilen<br />

cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise<br />

İvanişvili’nin desteklediği aday Giorgi<br />

Margvelaşvili, Saakaşvili karşısında ezici<br />

bir üstünlük sağladı. Taraflar arasında yetki<br />

devrinin herhangi bir şiddet olayı yaşanmaksızın<br />

gerçekleştirildiği Gürcistan, bunu<br />

başarabilen az sayıda ülkeden biri oldu.<br />

Tüm bu gelişmelere rağmen Gürcistan, yayılmacı<br />

politika izleyen Rusya’nın hakimiyetinde<br />

olan ve özellikle 2008 Rusya-Gürcistan<br />

Savaşı’ndan sonra bir türlü durulmayan bir<br />

bölgede hayatta kalma mücadelesi veriyor.<br />

Şu anda Abhazya ve Güney Osetya Rus<br />

birlikleri tarafından işgal altında tutuluyor<br />

ve işgal edilen bu alan Gürcistan topraklarının<br />

%20’sini oluşturuyor. Bağımsızlığını ilan<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

57


GÜRCİSTAN<br />

eden bu iki bölge, yalnızca dört BM üyesi tarafından tanındı.<br />

Bunlar Rusya, Venezuela, Nauru ve Nikaragua. İşgali kınayan<br />

ve Gürcistan topraklarını terk etme konusunda Rusya’ya<br />

baskı yapan NATO ve Gürcistan’a rağmen, Rusya Gürcü topraklarının<br />

beşte birini kontrol altında tutmaya devam ediyor<br />

ve işgal ettiği alanı giderek genişletiyor. Rus işgal güçleri son<br />

olarak Gürcistan’ın bazı önemli karayollarını ve (BP tarafından<br />

işletilen) Bakü-Supsa Petrol Boru Hattı’nın bir kısmını<br />

ele geçirdi.<br />

Bölgede böylesine kritik olaylar yaşanırken Gürcistan<br />

Savunma ve Güvenlik Konferansı hem Gürcistan için hem de<br />

bölgedeki diğer ülkeler için daha önemli bir hale geldi. 2015<br />

Ekim ayının sonlarına doğru gerçekleştirilen konferansta<br />

Gürcü yetkililer, ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu<br />

Batı dünyasına anlatabilmek ve NATO üyeliği konusunda<br />

Gürcistan’ın ne kadar istekli olduğunu gösterebilmek için<br />

büyük çaba harcadı. NATO ile hâlihazırda işbirliği içinde<br />

olan Gürcistan, NATO operasyonlarına dahil oluyor, özellikle<br />

Afganistan ve Irak’ta büyük rol üstleniyor ve tüm bunları<br />

yaparken de NATO’ya tam üye olmayı hedefliyor. 2003 Gül<br />

Devrimi’nden sonra Saakaşvili başa geçtiğinde ilişkiler<br />

gelişmeye başlamış, 2008 Bükreş Zirvesi’nde ise NATO,<br />

Gürcistan’ı potansiyel üye devlet olarak gördüğünü söyleyerek<br />

ülkeye tam üyelik sözü vermişti. Ancak Gürcistan’ın tam<br />

üyelik için yaptığı tüm ısrar ve baskılara rağmen, örgütün<br />

üyesi olan bazı Avrupa ülkeleri Gürcistan’ın katılım sürecini<br />

sekteye uğrattı.<br />

Gürcistan’ın güvenliği, Güney Kafkasya’daki çatışmalar,<br />

Abhazya, Güney Osetya ve Azerbaycan’daki Dağlık Karabağ<br />

İşgali kınayan ve Gürcistan<br />

topraklarını terk etme konusunda<br />

Rusya’ya baskı yapan NATO ve<br />

Gürcistan’a rağmen, Rusya Gürcü<br />

topraklarının beşte birini kontrol<br />

altında tutmaya devam ediyor ve<br />

işgal ettiği alanı giderek<br />

genişletiyor.<br />

gibi işgal altındaki topraklar yalnızca Gürcistan’a komşu<br />

olan ülkeleri değil aynı zamanda mal ve hizmet alım-satımı<br />

için Hazar Transit Koridoru’nu kullanan Orta Asya cumhuriyetlerini<br />

de ilgilendiriyor. Gürcistan-Ermenistan sınırı ile<br />

Gürcistan’ın kuzeyinde Rus işgali altındaki topraklar arasındaki<br />

mesafe şu an 100 kilometreden daha az. Azerbaycan;<br />

Türkiye ve dünya piyasalarının yanı sıra bazı Orta Asya<br />

pazarlarıyla petrol ve gaz ticaretinin büyük bir kısmını bu<br />

güzergah üzerinden gerçekleştiriyor. Bölgede devam eden<br />

çatışmalar ve anlaşmazlıklar, bu ülkelerdeki endişeleri de<br />

arttırıyor. Bu sebeple, Azerbaycan ve Türkiye’deki seçimlerin<br />

ardından her iki ülkenin de Gürcistan konusuna eğilmesi ve<br />

bölge ile ilgili ortak bir perspektif geliştirmesi gerekiyor.<br />

58<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


SON GÖNDERİM TARİHİ<br />

01 ŞUBAT <strong>2016</strong><br />

MAKALE<br />

ÇAGRISI<br />

H A Z A R<br />

BAKÜ<br />

EKIM <strong>2016</strong><br />

“TARIHTEN GELECEGE <strong>HAZAR</strong>”<br />

Hazar Bölgesi Tarihi<br />

• Hazar Denizi’nin Coğrafi Tarihi<br />

• Tarihte Hazar Bölgesi’nin Avrasya<br />

Ticaretindeki Önemi<br />

• Hazar Denizi’nin Tarihsel Jeopolitik<br />

Önemi<br />

• Hazar Denizi’nde Sualtı Arkeolojisi<br />

ve Batıklar<br />

• Hazar Denizi Tarihi Haritaları<br />

• Hazar Bölgesi’nin Enerji Tarihi<br />

• Hazar Bölgesi’nin Tarihi Süreç<br />

İçindeki Ekonomisi ve Ticaret<br />

Diplomasisi<br />

Günümüzde ve Gelecekte Hazar<br />

• Stratejik Konumu<br />

• Kombine Taşımacılık<br />

• Doğal Kaynaklar<br />

• Ekonomik İşbirliği<br />

• Hazar Bölgesi’ndeki Ortak Çıkarlar ve<br />

İşbirliği<br />

• Hazar Bölgesi’nin Enerji Kaynakları<br />

ve Modern Dünyada Enerji Güvenliği<br />

Problemleri<br />

• Uluslararası İlişkilerde Hazar Bölgesi<br />

• Hazar Bölgesi’nin Ekolojik Durumu<br />

Detaylı bilgi için:<br />

w w w . h a z a r . o r g cfbaku@hazar.org www.caspianforum.org


AKTÜEL<br />

KIRGIZİSTAN SİNEMASI<br />

PARLAK VE ÇAĞDAŞ SİNEMANIN TEMELİ:<br />

“SALTANAT” FİLMİ<br />

Kırgızistan sinema tarihinde önemli bir<br />

yapıtaşı ve dönüm noktası olan “Saltanat”<br />

filmi Kırgız filmciliğinin çağdaşlaşmasında<br />

büyük etkiye sahip.<br />

01<br />

RUFAT AGHAYEV<br />

Yazı dizimizin bu sayısında Kırgızistan<br />

sinemasının, “Saltanat” isimli ilk<br />

uzun metrajlı kurmaca filmin üretiminden<br />

(1955) Sovyetler Birliği’nin<br />

dağılmasına kadar (1991) olan ikinci dönemini<br />

inceleyeceğiz.<br />

1955 yılının sonuna doğru “Saltanat” isimli<br />

uzun metrajlı film beyaz perde ile buluştu.<br />

Bu filmin yapımı ile uzun metrajlı Kırgız<br />

filmciliği başladı. Filmde Kırgız halkının<br />

geniş panoraması ile beraber çağdaş<br />

toplumun modernleşme meseleleri dile getiriliyor.<br />

Devlet sorununu kişisel sorunlardan<br />

üstün tutmak, filmin temel fikrini oluşturuyor.<br />

Kırgız sinema tarihinde ilk defa<br />

“Saltanat” filminde, Sovyetler zamanında<br />

özgürlüğünü elde eden, erkeklerle aynı<br />

hak ve hukuka sahip olan doğulu kadının<br />

serbestliği gözler önüne serilir. “Saltanat”<br />

filminin başarılı olmasıyla stüdyoda yapılan<br />

işler hız kazandı. Bunun sonucunda da<br />

teknik malzeme bakımından iyileşme ve<br />

ilerlemeye gidildi.<br />

1956 yılında “Kırgız Belgesel Filmler<br />

Stüdyosu” isim ve nitelik değiştirerek<br />

“Kırgızfilm” ismini aldı. Stüdyonun ilk<br />

uzun metrajlı ve renkli filmi 1956’da çekildi.<br />

“Benim Hayatım” isimli, lirik bir komedi<br />

türünde olan bu film, Kırgız halk şairi A.<br />

Tokombayev’in “İtiraf” hikayesinden beyaz<br />

perdeye uyarlandı. Fakat film beklenen başarıyı<br />

elde edemedi. 1957 yılında “Buz Gibi<br />

Soğuk Kalbin Hikayesi” isimli film beyaz<br />

perdede seyircileri ile buluştu. Bu filmin<br />

özelliği masal konusunun çağdaş bir zaman<br />

zarfında gerçekleşmesidir. Filmde fantastik<br />

sahneler gerçekçi sahnelerle harmanlanıyor.<br />

1959 yılında beyaz perde ile buluşan<br />

02 03<br />

60<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

04 05<br />

06<br />

01<br />

“Saltanat” (1955)<br />

02<br />

Kırgız halk şairi<br />

A. Tokombayev<br />

04<br />

“Benim Hatam” (1957)<br />

03<br />

06<br />

“Bekar Erkekler” (1981) “Cadde” (1972)<br />

05<br />

“Buz Gibi Soğuk Kalbin Hikayesi”<br />

(1957)<br />

“Toktogul” isimli film de Kırgız sinemacılara istedikleri başarıyı<br />

getirmedi. Her iki filmin ortak sorunu malzemeyi basmakalıp<br />

bir şekilde dramatize etmekti. Aynı yıl “Kırgızfilm”<br />

ve “Lenfilm” stüdyosunun filmcileri ortak bir çalışma sonucu<br />

“Şafak Yıldızı - Çolpan” isimli filmi yaptılar. Film, inançla her<br />

şeyi yenen bir aşk hikayesini konu alıyor. Kırgız Devlet Opera<br />

ve Bale Akademisi’nin gösterisinden uyarlanan bu film balenin<br />

zengin sinema dili ile birlikte beyaz perdeye aktarılmasını<br />

sağladı.<br />

1960’lar Kırgız sinemasında sadece<br />

sosyal konuların geliştirildiği ve<br />

ilginç filmlerin üretildiği yıllar<br />

değil, aynı zamanda yetenekli<br />

yönetmenlerin, kameramanların ve<br />

senaristlerin de yetiştiği yıllar oldu.<br />

KIRGIZ SİNEMA TARİHİNİN PARLAK DÖNEMİ<br />

1960’lar Kırgız sinemasında sadece sosyal konuların geliştirildiği<br />

ve ilginç filmlerin üretildiği yıllar değil, aynı zamanda<br />

yetenekli yönetmenlerin, kameramanların ve senaristlerin<br />

de yetiştiği yıllar. Bu dönem Kırgız sinemasının parlak<br />

devrinin başlangıcı olarak da nitelendirilir.<br />

Tölömüş Okayev 1967 yılında “Kırgızfilm” stüdyosunda<br />

kendisinin ilk yönetmenlik deneyimi olan ve büyük başarı<br />

elde eden “Çocukluğumuzun Gökyüzü” isimli filmi yaptı.<br />

Okayev uzun yıllar boyunca stüdyoda ses yönetmeni olarak<br />

çalışmıştı. “Çocukluğumuzun Gökyüzü” filmi 1967 yılında<br />

Duşanbe’de düzenlenen Orta Asya ve Kazakistan Sovyet<br />

Cumhuriyetleri Sinema Festivali’nde birincilik ödülünü<br />

kazandı. Film aynı zamanda 1968’de Leningrad’da düzenlenen<br />

3. Sovyet Cumhuriyetleri Sinema Şenliği’nde “Başarılı<br />

İlk Yönetmenlik Çalışması” özel ödülünü de aldı.<br />

Bu yıllarda stüdyoda yetişen yetenekli sanatçılar filmlerinde<br />

Kırgız hayatının gerçeklerini göstererek, kendi<br />

kahramanlarının acılarını anlayıp paylaşarak, duygu ve<br />

heyecan dolu bir dünyayı keşfederek Kırgız yaşamını tüm<br />

dünyaya tanıttılar.<br />

KIRGIZ SİNEMASI ÇAĞDAŞLIK YOLUNDA<br />

1970’li yıllarda yapılan filmlerin genelinde güncel sorunlar<br />

dile getirildi ve bu filmler Kırgız ulusal sinemasının geli-<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

61


KIRGIZİSTAN SİNEMASI<br />

07 08<br />

13<br />

11 12<br />

şimini etkiledi. “Kırgızfilm” stüdyosunda on yıl içerisinde<br />

yapılan filmlerde, yaşamın ne kadar zengin, parlak ve anlamlı<br />

olduğu yansıtılır.<br />

1972 yılında yapılmış olan “Cadde” isimli filmin yapımcılarının<br />

temel görüşü, insanların iyi kalpli olması ve yüzlerinden<br />

tebessümün kaybolmaması yönündedir. Cadde; bir insanın<br />

yaşamı, bir gencin gelecek hayatını nasıl kuracağı demektir.<br />

“Cadde” filminde ahlaki konulara temas eden yönetmen<br />

Genadiy Bazarov, 1976 yılında yaptığı “Gözlerimin Işığı”<br />

isimli filminde de bu ahlaki değerlerin arayışını devam ettirdi.<br />

Yönetmen “Sovyet Ekranı” dergisine verdiği demeçte<br />

şöyle der: “Benim için “Gözlerimin Işığı” filmi anne ve oğul<br />

hakkında bir öyküdür. Anne oğlunu çok sever, oğlunun<br />

kendisine yabancı olan iç dünyasını tanımaya çalışınca<br />

onun ne kadar ciddi meseleler üzerinde çalıştığını anlar ve<br />

ona engel olmamak için ortadan kaybolmaya karar verir.”<br />

Kırgızfilm’in bu dönemde yaptığı çalışmalarda sosyal ve<br />

ahlaki olayların felsefi incelemelerine yönelik bir eğilim<br />

görülüyor. Kırgızistan Cumhuriyeti’nin Halk Sanatçısı<br />

unvanına sahip olan Tölömüş Okayev’in “Ulan” filmi bu<br />

eğilimin önemli bir örneğini teşkil ediyor. Ulan; Issık Göl<br />

Bağımsızlığa kadar olan son yıllarda<br />

stüdyoda üretilen yeni filmler şekil<br />

ve yapı itibarı ile eski filmlerden<br />

farklı olmakla birlikte, öncekilerin<br />

devamı niteliğinde oldu.<br />

bölgesine ait, halka bela ve denize çıkanlara ölüm getiren<br />

fırtınalı rüzgâr demektir. Fakat filmin ana temasını toplumdaki<br />

alkolizm sorununun oluşturması yönüyle filmin ismi<br />

sembolik bir anlam taşıyor. Yönetmen Okayev’in bir diğer<br />

filmi “Altın Sonbahar”dır. Film, bir insanın çağdaş toplumdaki<br />

yeri ile ilgili fikirleri konu ediniyor. Bu filmde insani ve<br />

ahlaki değerleri anlamak üzere seyircilere verilen imkan,<br />

filmin gücünü ve duygusallığını artırıyor.<br />

1981 yılında çağdaş meseleleri inceleyen “Bekar Erkekler”<br />

62 OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>


www.hazarworld.com<br />

09 10<br />

14<br />

07<br />

“Çocukluğumuzun Gökyüzü”<br />

(1967)<br />

08<br />

Yazar Cengiz Aytmatov<br />

09<br />

Yönetmen Genadiy Bazarov<br />

10<br />

“Gözlerimin Işığı” (1976)<br />

11<br />

Lenfilm logosu<br />

12<br />

Dergi: “Sovyet<br />

Ekranı”<br />

13<br />

“Çocukluğumuzun<br />

Gökyüzü” (1967)<br />

posteri<br />

14<br />

Yönetmen Tölömüş<br />

Okayev<br />

isimli film beyaz perde ile buluştu. Filmde, yüksek dağlarda<br />

elektrik santralleri inşa eden cesur inşaat çalışanlarının<br />

özverili çalışmaları ve sert tabiat koşulları karşısında verdikleri<br />

mücadele anlatılıyor. Aynı yıl Şam şehrinde düzenlenen<br />

Uluslararası Sinema Festivali’nde “Bekar Erkekler”<br />

filmi festivalin “Gümüş Kılıç” ödülüne layık görüldü. Bu<br />

ödül dışında film Şam şehrinde Sanatçı Aydınlar Derneği<br />

ve Öğrenci Kulübü Derneği’nin ödüllerini de aldı.<br />

SİNEMANIN ADIM ADIM BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOLU<br />

80’li yılların sonlarından itibaren Sovyetlerde başlayan<br />

“Açıklık ve Yeniden Yapılanma” politikası Kırgızistan’a da<br />

yansıdı. Bu politikalar ile her şey yeniden belirlenmeye<br />

ve yeni anlamlar kazanmaya başladı. Bağımsızlığa kadar<br />

olan son yıllarda stüdyoda üretilen yeni filmler şekil ve<br />

yapı itibarı ile eski filmlerden farklı olmakla birlikte,<br />

öncekilerin devamı niteliğinde oldu.<br />

1986’da stüdyo “Sevgi Serabı” filmini yaptı. Şiirsel bir<br />

karaktere sahip olan bu filmde yetenekli bir ressamın<br />

dünya ile olan ilişkisinden söz ediliyor. Aynı yılda stüdyoda<br />

“Olaya İzin Vermek” isimli film üretildi. 1987’de<br />

öyküsü bir öğrenci yurdunda geçen “Titiz” isimli film<br />

yapıldı. Yine 1987 yılında alkolizm ve uyuşturucuya karşı<br />

mücadeleyi konu alan “Yeni Yetmeler İçin Yurt” isimli<br />

film üretildi.<br />

1988 yılında Kırgız yazar Cengiz Aytmatov ve kazak yazar<br />

K. Muhammedcanov’un birlikte yazdıkları “Fujiyama’ya<br />

Çıkış” isimli piyesi yönetmen Bolotbey Şemşiyev aynı isim<br />

ile sinema filmi yaptı.<br />

1989 yılında ünlü Kırgız halk şairi Toktogul Satılganov’un<br />

doğumunun 125. yıldönümü münasebetiyle yazar T.<br />

Sıddıkbeyov’un “Gel Gel” isimli romanına dayanarak,<br />

yönetmen G. Nikoleyanko “Toktogul” isimli beyaz perde<br />

eserini çekti.<br />

Kırgızistan sineması ile ilgili söyleyeceklerimizi noktalarken<br />

şunu da belirtmeden geçmemek gerekir: Kırgız<br />

sinemacıları 1974-1991 yılları arasında bir yılda 3, bazen de<br />

4 uzun metrajlı film, on altı belgesel, mizahi türde olan bir<br />

film dergisi ve 1977’den itibaren de yılda iki çizgi film üretiyorlardı.<br />

Bunların yanı sıra “Kırgızfilm” stüdyosunda<br />

da yılda otuz tane Sovyet yapımı filmin Kırgızcaya dublajı<br />

yapılıyordu. Bir sonraki yazı dizimizde görüşmek üzere…<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

63


KÜLTÜR & SANAT<br />

FİLM<br />

YÖNETMEN: MITSUTOSHI TANAKA<br />

ERTUĞRUL 1890<br />

Oyuncular: Masaaki Uchino, Kenan Ece, Shiori Kutsuna,<br />

Alican Yücesoy, Uğur Polat<br />

1887 yılında Japon heyetinin<br />

İstanbul’u ziyaret etmesinin<br />

ardından Osmanlı firkateyni<br />

olan Ertuğrul,<br />

Japonya’ya gider. Ertuğrul,<br />

Japonya’dan geri dönmek<br />

için yola çıktığında ise<br />

bulunduğu gemi kayalıklara<br />

çarpar ve 681 kişiyle<br />

sulara gömülür.<br />

Firkateynden yalnızca 69<br />

kişi sağ kalır, yaralılar<br />

sahile ulaştığında Japon<br />

köylüler tarafından misafir<br />

edilirler. Film işte bu tarihi<br />

konuyla başlar.<br />

SERGİ<br />

TARİH: 22 MAYIS <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: İSTANBUL MODERN<br />

HABİTAT<br />

İstanbul Modern’in güncel fotoğraf sergisi “Habitat”, yaşam<br />

alanları üzerine farklı bakış açılarını bir araya getiriyor. Her<br />

geçen gün yeniden tanımlanan mekân kavramının izini süren<br />

sergi, İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu tarafından<br />

seçilmiş 13 sanatçının üretimlerine ev sahipliği yapıyor.<br />

KİTAP<br />

YAZAR: NİZAMİ CAFEROV YAYINEVİ: GRİ YAYINEVİ<br />

KLASİKLERDEN ÇAĞDAŞLARA<br />

Avrupa Rönesansı’ndan farklı olarak Azerbaycan Rönesansı daha çok sözlü halk edebiyatına<br />

dayanır. Bunun nedeni, halkın yazıyla olan ilişkisiyle bağıntılıdır. Avrupa Rönesansı antik<br />

mitolojiyi Latin alfabesiyle birlikte kabul eder. Azerbaycan Rönesansı ise Türk mitolojisini<br />

belleklerden toplar. Bu eser, Azerbaycan’ın yeni kuşak bir bilim adamının kendi tarihine,<br />

edebiyatına, hümaniter mirasına, şahıslar ve eserler araştırılarak, gerekli olan bakış açısını<br />

ortaya koymaktadır.<br />

TİYATRO<br />

TARİH: 25 OCAK <strong>2016</strong>’YA KADAR YER: ZORLU PSM<br />

MÜZİK<br />

TARİH: 22 OCAK <strong>2016</strong> YER: OOZE VENUE, İZMİR<br />

YOLDAN ÇIKAN OYUN<br />

İngiltere’nin meşhur<br />

West End sahnesinin<br />

son dönemlerdeki en<br />

başarılı oyunlarından<br />

biri olan Yoldan Çıkan<br />

Oyun, galasını 2014<br />

yılında West End<br />

Duchess Theater’da<br />

yaptı. Şimdi İstanbullu<br />

tiyatro severlerle<br />

buluşuyor.<br />

BİRSEN TEZER<br />

Büyülü sesiyle Birsen Tezer, “İkinci Cihan” albümünün<br />

sevilen şarkıları ile Ooze Venue sahnesinde dinleyicileri<br />

ile buluşacak.<br />

64<br />

OCAK <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>38</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!