07.12.2015 Views

PLATFORM-SAĞLIK Dergisi 2. Sayı

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkçe Sağlık <strong>Dergisi</strong> | Türkisches Gesundheitsmagazin <strong>Sayı</strong> 2 | 2015.02<br />

Aşırı kİlo sadece<br />

estetİk sorunu<br />

değİldİr<br />

Bİlİnçsİz Dİyet<br />

Kİlo Aldırır!<br />

Güzel ve sağlıklı<br />

bİr cİlde sahİp<br />

olmanın sırları


Katarakt<br />

WELTWEITER EINSATZ FÜR ARME<br />

Uluslararası İnsani Yardım Organizasyonu<br />

GEMEINSAM FÜR<br />

EINE BESSERE WELT<br />

Mit einer monatlichen Spende von<br />

10€ helfen Sie Bedürftigen weltweit<br />

Mit monatlich 10€ (33cent am Tag)<br />

unterstützen Sie unsere Arbeit weltweit für Notleidende<br />

langfristig und nachhaltig. Ein kleiner<br />

Beitrag mit großer Wirkung.<br />

Wasserbrunnen<br />

Einkommenssicherung<br />

Gesundheit<br />

Nothilfe<br />

Waisen<br />

Bildung<br />

Die beste Tat um Allahs<br />

willen zu gewinnen ist die<br />

dauerhafte Tat.<br />

(Hadith)<br />

Online-Spende<br />

www.wefa.org<br />

Tele-Spende<br />

+ 49 (0) 221 880 64 80<br />

Spendenkonto:<br />

Kölner Bank eG<br />

BIC: GENO DED1 CGN<br />

IBAN: DE30 3716 0087 0252 5250 25<br />

/WEFAev


Editörden<br />

Değerim okuyucular,<br />

Geçtiğimiz aylarda ilk sayımızla sizlere merhaba dedik.<br />

İlk sayı olmasına rağmen dergimize gösterdiğiniz olumlu<br />

tepkiler, bizi sağlık alanındaki yayıncılık konusunda daha<br />

da heyecanlandırdı.<br />

Sağlık alanında Türkçe yayın yapan bir dergi olarak<br />

sorumluluk yüklendiğimizi biliyoruz. Konusunun uzmanı<br />

doktorların hazırladığı yazıların yanı sıra, sağlık alanındaki<br />

en yeni bilgileri ve gelişmeleri de size aktaracağız.<br />

Künye / Impressium<br />

Platform- Sağlık <strong>Dergisi</strong><br />

Werrastr. 36<br />

12059 Berlin<br />

+49 30 589 106 98<br />

www.platform-saglik.com<br />

info@platform-saglik.com<br />

Redaktion:<br />

Dergimiz yeni sayımızla birlikte Berlin‘de çok daha<br />

profesyonel bir dağıtım ağına da kavuşuyor. Bundan sonra<br />

dergimiz bir adım ötenizde, çok daha yakınınızda olacak.<br />

Hakan Yazanel<br />

Erdem Nedim<br />

Enes Çıtak<br />

Bu sayımızda obeziteyi kapağımıza taşıdık. Aşırı kilolar,<br />

genelde yaz aylarında gündeme gelir.<br />

Ayşe Altuğ<br />

Betül Çıtak<br />

Sanki obezite sadece yazın tehlikeli de, kış aylarında<br />

tehlikesini yitiriyormuş gibi bir algı var. Aslında fazla kilolar<br />

toplumda çoğunlukla estetik sorunuyla birlikte ele alınıyor.<br />

Reklam:<br />

Hakan Yazanel<br />

reklam@platform-saglik.com<br />

Elbette ki estetik kaygılar da önemlidir. Ancak aşırı kiloların<br />

sebep olduğu hastalıklar çok daha dikkatle üzerinde<br />

durulması gereken konuların başında geliyor.<br />

Danışman:<br />

Dr. Mehmet Altuğ<br />

Lokman Hekim Hastaneleri<br />

Değerli okuyucular, artık kışa girdik. Aşırı soğuklar ve artan<br />

gribal virüs tehlikesine karşı bağışıklık sistemini çok güçlü<br />

tutmalısınız.<br />

Bunun için de sağlıklı beslenme her zaman olduğu gibi yine<br />

en önemli tedbirlerin başında geliyor. Vitamin haplarının<br />

yerine vitamin deposu kış meyveleridir öncelik vermeyi<br />

ihmal etmeyin.<br />

Memorial Sağlık Grubu<br />

Tasarım ve düzenleme:<br />

Ajans B<br />

Baskı:<br />

Concept Medienhaus GmbH<br />

Bülowstraße 56 - 57<br />

Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle....<br />

10783 Berlin<br />

www.conceptmedienhaus.de<br />

foto Impressium<br />

Kapak Fotolia, ruslan_100 | sayfa 12, 38 Fotolia, Clemens Schüßler | sayfa<br />

37 en alt Fotolia, Sebastian Kaulitzki | sayfa 37 alttan <strong>2.</strong> Fotolia, designua<br />

| sayfa 34,35 Fotolia, Maksim Šmeljov | sayfa 33 Fotolia, Ezume Images<br />

| sayfa 31 Fotolia, photocrew | sayfa 30 Fotolia, dmitrydesigner | sayfa 4<br />

sol en alt Fotolia, eyetronic | sayfa 29 Fotolia, Dmitry Naumov | sayfa 26<br />

Fotolia, Brian Jackson | sayfa 25 aöt Fotolia, psdesign1 | sayfa 24 Fotolia,<br />

Minerva Studio | sayfa 23 Fotolia, Ermolaev Alexandr | sayfa 4 elmalar<br />

Fotolia, kbuntu | sayfa 20 Fotolia, Africa Studio | sayfa 21 Fotolia,<br />

Sergey Nivens | sayfa 19 Fotolia, sudok1 | sayfa 18 Fotolia, Ocskay Mark |<br />

sayfa 17 Fotolia, pressmaster | sayfa 16 Fotolia, milkovasa | sayfa 14 Fotolia,<br />

David Pereiras | sayfa 11 alt resim Fotolia, Voyagerix | sayfa 8 Fotolia,<br />

kichigin19 | sayfa 6 Fotolia, st-fotograf | Hakan Yazanel | pixabay.com<br />

Gelecek <strong>Sayı</strong>da<br />

Platform- Sağlık <strong>Dergisi</strong> Berlinde<br />

10.000 Adet basılmıştır. Platform-<br />

<strong>Dergisi</strong> bir Ajans B yayın<br />

organıdır<br />

Dergide çıkan yazıların ve<br />

içerikleri, sorumluluğu ve<br />

doğruluğu yazara aittir.<br />

www.reehber.de<br />

Obezite, et<br />

benlerini<br />

tetikliyor<br />

Balık tüketmek kilo<br />

vermeye de yardımcı<br />

Böbrek Hastalarına<br />

Uzman Tavsiyesi<br />

Gençleşmek isterken<br />

gözünüzden<br />

olmayın<br />

Meme Kanseri<br />

Çocuklarda<br />

Öksürüğe Dikkat


6<br />

İçİndekİler<br />

Kış Aylarında<br />

Sağlıklı Beslenme<br />

Önerileri<br />

Yüz - Sağlığın<br />

Aynası<br />

Hastalıkların<br />

Yüzden Teşhisi<br />

8<br />

10<br />

OBEZİTE SADECE<br />

ESTETİK DEĞİL<br />

<strong>SAĞLIK</strong> AÇISINDANDA<br />

ÖNEMSENMELİ<br />

15<br />

Bilinçsiz<br />

Diyet<br />

Kilo Aldırır!<br />

Fazla<br />

Kilolar ve<br />

Hareketsizlik<br />

Bel Fıtığını<br />

Tetikliyor<br />

12<br />

18<br />

Parkinson<br />

16<br />

İNATÇI VE GEÇMEYEN<br />

YORGUNLUĞU<br />

ÖNEMSEYİN<br />

KOLESTEROLÜN İYİSİ VE<br />

KÖTÜSÜ VAR<br />

20<br />

ASTIM<br />

24<br />

VE KRONIK<br />

BRONŞİT<br />

23<br />

İKİ CANLISINIZ DİYE<br />

İKİ KİŞİLİK YEMEYİN<br />

UÇAK YOLCULUĞUNDA<br />

26<br />

KULAK SAĞLIĞINIZI<br />

KORUYUN<br />

Bebeklerde Aşılar<br />

Önemli<br />

28<br />

Güzel ve<br />

sağlıklı<br />

bir cilde<br />

sahip<br />

olmanın<br />

sırları... 34


Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 5


Kış Aylarında Sağlıklı<br />

Beslenme Önerileri<br />

Yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması için esastır.<br />

Bu nedenle, dört besin grubunda bulunan çeşitli besinler en az 3 ana ve 3 ara öğünde<br />

yeterli miktarlarda alınmalıdır.<br />

Her gün mevsiminde bol<br />

meyve ve sebze tüketilmesi<br />

önerilmektedir. Kış aylarında<br />

vücut direncini artırmak ve<br />

vücuda yeterli miktarda vitamin<br />

ve mineral alınmasını sağlamak<br />

için sebze ve meyve çeşitlerinden<br />

yararlanılması gerekmektedir.<br />

Savunma sistemini güçlendirici<br />

özelliği olan A ve C vitamini<br />

gibi antioksidan vitaminlerden<br />

zengin, havuç, brokoli, kabak,<br />

lahana, karnabahar, maydanoz<br />

gibi sebzelerin yanı sıra kış<br />

aylarında bolca bulunan portakal,<br />

mandalina, elma, greyfurt gibi<br />

meyvelerin tüketimi önemlidir.<br />

Gerek C vitamini ihtiyacının<br />

karşılanmasında gerekse de sıvı<br />

alımına katkı sağlaması açısından<br />

taze sıkılmış meyve sularının<br />

tüketilmesi de önemlidir.<br />

Meyve sularının tüketiminde<br />

önemli olan sıkıldıktan hemen<br />

sonra tüketilmesidir. Çünkü<br />

meyve suyunun bekletilmesi C<br />

vitamininin azalmasına neden<br />

olmaktadır.<br />

E vitamini de bağışıklık<br />

sisteminin güçlendirilmesinde<br />

etkilidir. Soğuk algınlığı ve


diğer enfeksiyonlara karşı<br />

vücut direncini arttırmakta, A<br />

vitamininin okside olmasını da<br />

engellemektedir. E vitaminin iyi<br />

kaynakları olan; yeşil yapraklı<br />

sebzeler, fındık ceviz gibi yağlı<br />

tohumlar ve kuru baklagillerin<br />

yeterli miktarlarda tüketilmesi<br />

önemlidir.<br />

Kış aylarında mahrum kalınan<br />

güneş ışınları, vücudun D<br />

vitamini gereksiniminin<br />

karşılanamamasını neden<br />

olmaktadır. Kemik ve diş sağlığı<br />

açısından önemli olan D vitamini,<br />

güneş ışınlarıyla deri tarafından<br />

üretilen bir vitamindir ve<br />

besinlerde çok fazla bulunmaz.<br />

D vitamininin yanı sıra balık,<br />

beyin fonksiyonlarının gelişimi<br />

için gerekli çoklu doymamış<br />

yağ asitleri (omega 3), kalsiyum,<br />

fosfor, selenyum ve iyot<br />

mineralleri ile E vitamini için<br />

de iyi bir kaynaktır. Bu nedenle<br />

kış aylarında imkanlar dahilinde<br />

haftada 2-3 kez yenilmesi<br />

önerilmektedir.<br />

Kış aylarında genellikle meydana<br />

gelen beslenme alışkanlıklarının<br />

başında, daha yağlı yiyecekleri<br />

tüketmeye olan eğilimdir. Yağ<br />

tüketimine özellikle dikkat<br />

edilmeli, katı margarin ve<br />

tereyağından kaçınılmalı, yoğun<br />

yağlı etlerden uzaklaşılmalıdır.<br />

Kış aylarında vücut ağırlığı<br />

kontrolünün sağlamasında; basit<br />

karbonhidrat olan saf şeker ve<br />

şekerli besinler yerine kepekli<br />

ekmek, makarna, bulgur gibi tam<br />

tahıl ürünlerinin tüketilmesine<br />

özen gösterilmesi, enerjisi yüksek<br />

hamur tatlıları yerine sütlü<br />

tatlılar, meyve tatlılarının tercih<br />

edilmesi, hareketsizlik nedeniyle<br />

artan sindirim problemlerinin<br />

önlenmesinde posa içeriği yüksek<br />

kuru baklagillerin tüketilmesi<br />

(haftada 2-3 kez) ve düzenli<br />

fiziksel aktivite yapılması<br />

önemlidir.<br />

gibi kış sebzelerini zorlayıcı<br />

tavırlar ile yemek yemelerini<br />

sağlamak birçok anne için<br />

problemdir. Bu nedenle ısrar<br />

etmek yerine bu sebzeleri değişik<br />

şekillerde sunmak belki de daha<br />

faydalı olacaktır. Örneğin; kereviz<br />

yemeğini sevmeyen çocuğunuza,<br />

bu sebzeyi rendeleyerek, yoğurda<br />

karıştırmak, içine bir miktarda<br />

ceviz ekleyerek çocuğa sunmak,<br />

aynı şekilde ıspanak yemeğini<br />

sevmeyen çocuklara, ıspanağı<br />

bir iç olarak kullanarak; börek,<br />

poğaça ya da krep yapılması<br />

ve çocukların bu besinleri<br />

tüketmeleri sağlanmalıdır.<br />

Vücut ısısını dengede tutabilmek<br />

için bol sıvı alımı gerekmektedir.<br />

Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan<br />

toksinlerin (zararlı öğeler)<br />

atılması, vücut fonksiyonlarının<br />

düzenli çalışmasında,<br />

metabolizma dengesinin<br />

sağlanmasında ve vücutta pek<br />

çok biyokimyasal reaksiyonun<br />

gerçekleşmesinde son derece<br />

önemli rol oynamaktadır. Bu<br />

nedenle, her gün en az 2-<strong>2.</strong>5 litre<br />

(12-14 su bardağı) su içilmeli, sıvı<br />

alımının karşılanmasında ıhlamur,<br />

adaçayı, kuşburnu çayı, açık çay<br />

gibi içecekler tercih edilmelidir.<br />

Genellikle kış aylarında özellikle<br />

çocukların sevdiği sebzeler azdır.<br />

Çocuklara pırasa, kereviz, ıspanak


Yüz - Sağlığın Aynası<br />

Hastalıkların Yüzden Teşhisi<br />

Prof.Dr. İsmail Özkanlı<br />

Dentalist Diş ve İmplantoloji Merkezi<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 8<br />

Son zamanlarda yüz teşhisi ile<br />

hastalıkların yüze bakarak teşhis<br />

edilmesi sıklıkla alternatif tıpta<br />

ya da tıbbı muayenehanelerde<br />

teşhis koyabilmek için ipucu<br />

olarak kullanılmaktadır.<br />

Bu eskilerden gelen bilgi<br />

beslenme danışmanlarına<br />

da yardımcı olacaktır. Hatta<br />

yüz teşhisi ile bir hastalık<br />

başlamadan önce ortaya<br />

çıkabilecek bir ağırlık görülebilir<br />

ve böylece etkili önlem alınabilir.<br />

Bu yöntemi uygulayan Terapist,<br />

alternatif tıp mantığından destek<br />

alıyor ve hasta olan bir organla<br />

bağlantılı olan sağlıklı organı<br />

temel alıyor.<br />

Beslenme burada önemli bir<br />

rol oynamaktadır. Tedavinin<br />

ya da beslenme değişikliğinin<br />

başarılı olup olmadığı yüzün<br />

ilgili bölgesindeki renk ve doku<br />

özelliği ile belli oluyor.<br />

Bağırsaktaki bir rahatsızlık<br />

üst ya da alt dudaktan teşhis<br />

edilebilir. Hatta bağırsağın hangi<br />

bölümünün hasta olduğunu<br />

yüzün ilgili bölümünden okumak<br />

mümkün.<br />

Sağlıklı bir sindirim sistemi için<br />

genel kriterler:<br />

• Üst ve alt dudağın aynı<br />

renkte olması<br />

• Yüzey dokusunun muntazam


olması ( ne çok gergin ya<br />

da parlak ne de çok kuru<br />

ve elastikiyetini kaybetmiş<br />

bölgeler olmamalı)<br />

• Düzgün sınırlı dudak çevresi<br />

• Hafif , orantılı dikey üst ve<br />

alt dudak buruşukluğu, yatay<br />

buruşukluk değil.<br />

Bu yazımızda mideyi ele<br />

alıyoruz.<br />

Alınan gıdayı midenin<br />

kullanabilmesi için bedenin<br />

onu hazırlaması ve ayrıştırması<br />

gerekir.<br />

Ancak o zaman tek tek her bir<br />

besin bileşini - karbonhidrat,<br />

protein, yağlar, vitaminler,<br />

mineraller, kimyasal<br />

elementler ve su alınabilir,<br />

değerlendirilebilir. Bu süreç<br />

sindirim olarak tanımlanmaktadır.<br />

Sindirim ağızda başlar ve<br />

boşaltım ile biter. Sindirimde<br />

belirleyici olarak yer alan<br />

organlar yüzün tam besinlerin<br />

alındığı ağız ve hemen<br />

çevresindedir.<br />

Çiğnemek besinlerin mekanik<br />

olan parçalanmasına yarar.<br />

Tükürük ile çözülmesi ve şişmesi<br />

ile yüzey genişler. Böylece<br />

enzimlerin etkisi kolaylaştırılır ve<br />

iyileştirilir.<br />

Bu mekanik parçalanma ancak<br />

ağızda çiğneyerek yapılabilir.<br />

Sindirime hazırlık için<br />

yapılmayan hiçbir şey daha sonra<br />

tekrar yapılamaz.<br />

Sağlıklı dişler ve dişlerin tam<br />

olması sağlıklı bir sindirim ve<br />

sağlıklı bir yaşam için mutlaka<br />

gereklidir.<br />

Lütfen bir lokmayı 40 defa<br />

çiğnemeden yutmayın.<br />

Bir sonraki yazimizda bağırsak<br />

hastalıklarını tanıyacağız.<br />

Kaynak Kitap: Praxis<br />

Pathophysiognomik-Natale<br />

Ferronato<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 9


OBEZİTE<br />

SADECE ESTETİK DEĞİL <strong>SAĞLIK</strong><br />

AÇISINDANDA ÖNEMSENMELİ<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 10<br />

Vücutta yağ oranının sağlığı tehdit edecek şekilde artması, diğer adıyla obezite,<br />

günümüzde tüm dünyada mücadele edilmesi gereken bir hastalık olarak<br />

kabul ediliyor. Fazla kilolar kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, eklem<br />

rahatsızlıkları, karaciğer ve safra yolları problemleri, uyku apne sendromu,<br />

hipertansiyon, inme (felç), rahim, meme, prostat ve kalın bağırsak kanserleri<br />

gibi birçok hastalık için risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor. Memorial Ankara<br />

Hastanesi Endokrinoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sibel Ertek, obezite ve neden<br />

olduğu sağlık sorunları hakkında bilgi verdi.


Doç. Dr. Sibel Ertek<br />

Memorial Ankara Hastanesi<br />

Endokrinoloji Bölümü<br />

Fazla kilolu kişilerin kalp<br />

hastalarına yakalanma riski daha<br />

fazla<br />

Obezitenin görülme sıklığı tüm<br />

dünyada artmakta, özellikle<br />

kadınlarda %30 gibi yüksek<br />

rakamlara ulaşmaktadır. Özellikle<br />

zayıf olmanın idealize edildiği ve<br />

fazla kilolu kişilerin kendilerine<br />

uygun kıyafet bulmaktan<br />

otobüste oturacakları yeri<br />

seçerken bile sorun yaşadıkları,<br />

hatta aile içinde bile ciddi<br />

problemlerle karşılaştıkları<br />

günümüz toplumunda fazla<br />

kilolarla barışık olmak giderek<br />

zorlaşmaktadır.<br />

Kilolarla mutlu olunsa bile<br />

bir kat merdiven çıkınca nefes<br />

nefese kalmak veya ayakkabı<br />

bağlamak için eğilince<br />

yaşanan sıkıntı, kilo nedeniyle<br />

iliklenemeyen her düğme<br />

aslında her seferinde kilo vermek<br />

gerektiğini hatırlatır. Fazla<br />

kilosu olduğu halde henüz şeker<br />

hastalığı, kolesterol yüksekliği<br />

veya eşlik eden yüksek tansiyon<br />

veya damar hastalığı<br />

olmayan kişilerde bile<br />

kalp hastalıklarının<br />

görülme ihtimali normal<br />

kilolu kişilere göre daha<br />

yüksektir.<br />

Ayrıca fazla kiloların metabolik<br />

problemler dışında dizlerde<br />

eklem kıkırdaklarında aşınma ile<br />

seyreden osteoartrit, safra kesesi<br />

taşları ve solunum problemleri<br />

ile doğrudan bağlantısı vardır.<br />

İdeal kiloyu korumak da kilo<br />

vermek kadar önemli<br />

Şişmanlık için tedavi<br />

uygulanan ve diyet yapan<br />

kişilerin büyük bir çoğunluğu<br />

yeniden kilo almaktadır. Bu<br />

nedenle ideal kiloya ulaşmak<br />

kadar o kiloyu korumaya<br />

çalışmak da çok önemlidir.<br />

Bunun için diyet<br />

alışkanlıklarındaki<br />

düzenlemelerin bir dönem<br />

uygulanıp bırakılan mevsimsel<br />

diyetler değil, ömür boyu<br />

uygulanabilecek alışkanlıklar<br />

olması, hareket ve egzersizin<br />

mümkün olduğu kadar hayatın<br />

bir parçası olması gerekir.<br />

Sağlıklı kiloya ulaşmak ve onu<br />

korumak bir ekip işi<br />

Sağlıklı şekilde kilo verebilmek<br />

için detaylı değerlendirme<br />

ve takip gereklidir. Bu<br />

değerlendirmede Endokrinoloji<br />

ve Metabolizma Hastalıkları<br />

uzmanı tarafından hastada<br />

fazla kiloya yol açan nedenlerin<br />

araştırılması oldukça önemlidir.<br />

Diyet programına başlamadan<br />

önce aşırı kiloya eşlik eden<br />

yüksek tansiyon, şeker<br />

hastalığı, kolesterol veya<br />

ürik asit yükseklikleri gibi<br />

başka hastalıkların tespit<br />

edilmesi ve tedavi edilmesi<br />

gerekmektedir. Riskli hastalarda<br />

egzersize başlanmadan önce<br />

kalp muayenesi ile kalp<br />

performansının belirlenmeli,<br />

hastaya uygun egzersiz ve<br />

kaçınılması gereken egzersiz<br />

türleri saptanmalıdır. Bu süreçte<br />

diyetisyen tarafından da<br />

yeme alışkanlıklarının gözden<br />

geçirilmesi öğünlerin ve kalori<br />

içeriklerinin düzenlenmesi,<br />

takiplerinde de ideal<br />

kilonun korunması ve<br />

verilen kilonun tekrar<br />

alınmasının önlenmesi<br />

gerekir.<br />

Dolayısıyla sağlıklı<br />

kiloya ulaşmak ve onu<br />

korumak; doktorlar ve<br />

diyetisyenle birlikte hastanın<br />

da gün boyu yediklerinden<br />

yürüyüşüne her adımına dikkat<br />

etmesi gereken bir ekip işidir.


Fazla Kilolar ve<br />

Hareketsizlik<br />

Bel Fıtığını Tetikliyor<br />

Günlük yaşamı olumsuz etkileyen hastalıkların başında gelen bel fıtığı, bacağa vuran ağrı,<br />

uyuşma, yürüme ve oturmada güçlük gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Bel fıtığı, üzerinde en çok<br />

konuşulan ve hatta hakkında doğru bilinen yanlışların en fazla olduğu hastalıkların başında<br />

geliyor.<br />

Prof . Dr. İlhan Elmacı<br />

Memorial Şişli/Ataşehir Hastanesi Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 12


Bel ağrısının kaynağı araştırılmalı<br />

Bel fıtığını tetikleyen birçok<br />

neden vardır. Obezite,<br />

hareketsizlik, sigara kullanımı,<br />

günlük yaşamda omurga<br />

fizyolojisine uygun hareket<br />

etmemek, meslekle ilgili faktörler<br />

bunların başında gelenlerdir.<br />

İnsanların % 90’ ı hayatının<br />

bir döneminde bel ağrısı ile<br />

karşı karşıya kalmaktadır. Her<br />

bel ağrısının bel fıtığından<br />

kaynaklanmadığı bilinmelidir.<br />

Tüm bel ağrılarının % 5’i bel<br />

fıtığına bağlı olarak meydana<br />

gelmektedir. Yapılması gereken,<br />

kişinin yakınmasına sebep olan<br />

bel ağrısının bel fıtığına bağlı<br />

olup olmadığının belirlenmesidir.<br />

Uyuşma ve güç kaybı fıtık belirtisi<br />

olabilir<br />

Bel fıtığında ağrı belde varken<br />

kalça ve bacağa yayılma eğilimi<br />

gösterir. Bu yayılma tek taraflı<br />

olabileceği gibi iki taraflı da<br />

gerçekleşebilir. Ağrıya eşlik eden<br />

bacakta uyuşma ve kuvvet kaybı<br />

gibi bulgular fıtığın habercisi<br />

olabilir.<br />

Ağrı, zaman zaman olup geçen bir<br />

özellik gösterebildiği gibi giderek<br />

artan bir karakter de gösterebilir.<br />

Muayenede hasta sırt üstü<br />

yatarken bacak kaldırıldığın da<br />

kalçadan bacağa doğru yayılan<br />

ağrı olur ve bacak kaldırıldıkça<br />

bu ağrı hissi artar. Bunun yanında<br />

ayakta ileri geri hareketlerin<br />

bir kısmında güçsüzlük<br />

tespit edilebilir. Modern tanı<br />

yöntemlerinden Lomber (bel) MR<br />

incelemesi ile bel fıtığı teşhisi<br />

kolaylıkla konulmakta, tipi ve<br />

derecesi belirlenebilmektedir.<br />

Ancak bel fıtığının teşhisinde<br />

altın standart, klinik muayene ve<br />

hekimin gözlemleme tecrübesidir.<br />

Bel ağrılarının ancak %3’ü<br />

ameliyat edilmesi gerekli bel<br />

fıtıklarından kaynaklanmaktadır.<br />

Bu nedenle doktor muayenesi<br />

sonuçlarına göre ilaç, yatak<br />

istirahati, fizik tedavi ve belde<br />

enjeksiyona dayalı ağrı tedavileri<br />

planlanmaktadır. Alınan bu<br />

önlemlere karşın geçmeyen<br />

ağrı, geçip tekrar başlayan ve<br />

kişinin hayatını etkileyerek iş<br />

ve yaşam kalitesini düşüren<br />

ağrı, ayakta güç kaybı ve idrar<br />

veya büyük abdesti kontrol<br />

edememe gibi durumlar varsa<br />

cerrahi yöntemlere başvurulması<br />

gerekmektedir.<br />

Ameliyat sonrası kısa sürede iş ve<br />

sosyal yaşama dönüş sağlanıyor<br />

Bel fıtığının cerrahi tedavisinde<br />

ağırlıklı olarak “Mikrodiskektomi”<br />

ve “Endoskopik diskektomi”<br />

yöntemleri kullanılmaktadır. Her<br />

iki ameliyatta 2 cm’den küçük<br />

kesi yapılmaktadır ve hasta<br />

için son derece konforludur.<br />

Ameliyat bölgesinde dikiş<br />

bulunmamaktadır. Hastalar 6<br />

saat sonra yürütülüp, bir geceyi<br />

hastanede geçirdikten sonra<br />

taburcu edilmektedir. Hangi<br />

yöntemin seçileceği hastaya göre<br />

belirlenmektedir.<br />

Yaşam tarzı düzenlenmelidir<br />

Kişi tedavilerle iyileştiğinde<br />

bir daha bu durumun ortaya<br />

çıkmaması ve oluşmuş olan<br />

fıtığın küçülmesi için gerekli<br />

önlemler ve egzersiz programı<br />

öğretilmektedir. Kişi uzun süre<br />

aynı pozisyonda kalmamalı,<br />

oturma ve ayakta kalma süresi<br />

45 dakikayı geçmemelidir.<br />

Oturulan koltuklarda bel<br />

kavsini destekleyen bir yastığın<br />

kullanılması alışkanlık haline<br />

getirilmelidir. Yere eğilmek yerine<br />

çömelerek işlerin yapılmasına<br />

özen gösterilmelidir. Yatmak için<br />

yaylı ortopedik yatak seçimine<br />

dikkat edilmelidir. Yataktan<br />

kalkarken, yan yatılarak kollardan<br />

destek alınarak oturulmalı, sonra<br />

ayağa kalkılmalıdır.<br />

Ayrıca gerekli ise kilo kontrolü<br />

bakımından bir diyet programını<br />

tavsiye edilmektedir.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 13


Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 14


Bilinçsiz Diyet<br />

Kilo Aldırır!<br />

Diyet yapmak, aç kalmak değildir. Vücut için gerekli olan tüm besinlerden her gün mutlaka tüketmek<br />

ve sık ama az yemek sağlıklı bir diyet için çok önemlidir.<br />

Dyt. Merve DEMİR<br />

Lokman Hekim Hastaneleri<br />

Aç kalarak zayıflamaya çalışmak<br />

çok tehlikelidir. Ciddi sağlık<br />

sorunlarına sebep olur. Vücudun<br />

ihtiyacı olan su, yağ, protein,<br />

karbonhidrat, şeker ve diğer<br />

bütün vitamin ve mineraller<br />

düzenli ve yeterli alınmalıdır. Aç<br />

kalarak zayıflamaya çalışıldığında,<br />

vücutta su kaybı yaşanır. Aynı<br />

zamanda vücudun vitamin ve<br />

minerallerden yoksun kalmasına<br />

sebep olarak metabolizmanın<br />

bozulmasına yol açarsınız. Bu<br />

durum da ciddi sağlık sorunlarını<br />

beraberinde getirir.<br />

BU HATALARI YAPMAYIN<br />

Aç kalarak zayıflamaya<br />

çalıştığınızda; baş ağrısı ve baş<br />

dönmesi ile başlayan, sonunda<br />

yatağa düşüren sonuç ortaya<br />

çıkmaktadır. Bu sebeple düzenli<br />

ve dengeli beslenerek diyet<br />

yapmaya çalışılmalıdır.<br />

Aç kalarak zayıflanmaz, aksine<br />

kilo vermek uğruna aç kalmak,<br />

öğün atlamak, genelde kilo<br />

almamıza neden olur. Çünkü<br />

yeterince beslenemeyen<br />

metabolizma, farklı bir durumla<br />

karşılaştığı için metabolik<br />

strese girip, durumu “yoksunluk<br />

sendromu” olarak algılar ve<br />

enerjiden tasarruf etmeye karar<br />

verir. Böylece tüketilen her besini<br />

vücutta yağ şeklinde depolamaya<br />

başlar. Yani özetle boşuna aç<br />

kalmış ve kendinizi yıpratmış<br />

olursunuz.<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI ZAYIFLAMANIN YOLU<br />

Çoğu zaman yapılan ikinci<br />

bir hata da, ilk hafta diyetini<br />

tam uygulayan kişinin, verdiği<br />

kiloyu görünce, ikinci hafta "Ben<br />

bundan daha az yersem daha<br />

fazla kilo veririm" diye düşünüp<br />

eksik tüketim yapıyor olmasıdır.<br />

Vücuttaki yağlardan kurtulmaya<br />

çalışırken, diyetin yağ içeriği<br />

artırılarak, kaş yapayım derken<br />

göz çıkartılır. Kişinin kendi vücut<br />

kitle endeksi ve metabolizma<br />

hızına göre yeterli ve dengeli<br />

beslenmesi, zayıflamanın sağlıklı<br />

yoludur.<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI KİLO VERMENİN<br />

ADIMLARI<br />

Öncelikle, yapacağınız diyet<br />

size özel olmalıdır. Gazete ve<br />

dergilerde yayınlanan popüler<br />

diyetler, arkadaşınızın diyeti,<br />

elden ele dolaşan diyetler size<br />

uygun değildir. Metabolizmanıza<br />

uygun, günlük aktivitenizi de<br />

dikkate alarak hazırlanan bir<br />

diyet sizin için idealdir.<br />

DİYET YAPANLARA ÖNERİLER<br />

Bilinçli bir şekilde diyet yapmak<br />

isteyenler, şu uyarılara dikkat<br />

etmelidir:<br />

•Sizin için uygun olan besini,<br />

gerekli miktarlarda, doğru<br />

zamanda tüketin.<br />

•Yeme alışkanlıklarınızdaki<br />

değişiklikleri yavaş yapın.<br />

•Hedefleriniz kısa süreli ve<br />

gerçekçi olsun.<br />

•Kendinizi ödüllendirin.<br />

•Yavaş yiyin ve iyi çiğneyin.<br />

•Yemek pişirme tekniklerine<br />

dikkat edin.<br />

•İçeriği bilinmeyen hazır gıdaları<br />

tüketmeyin.<br />

•Etiket okuma alışkanlığı kazanın.<br />

•Seyahat, tatil ve özel günlerinizi<br />

dengeleyin.<br />

•Bol su tüketin.<br />

•Az ve sık beslenin, öğün<br />

atlamayın.<br />

•Kahvaltı alışkanlığı edinin.<br />

•Tuzu az tüketin.<br />

•Posalı yiyecekleri tercih edin.<br />

•Kuru baklagillerden haftada en<br />

az 2-3 kez tüketin.<br />

•Alkolü ılımlı kullanın. Alkol<br />

alırken yemek miktarını azaltın.<br />

•Düzenli, pratik, zevkli, çok yönlü,<br />

size uygun egzersiz yapın. (3 gün<br />

yürüyüş, 2 gün bisiklet, 2 gün<br />

yüzme gibi).<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 15


İNATÇI<br />

VE GEÇMEYEN YORGUNLUĞU<br />

ÖNEMSEYİN<br />

6 aydan uzun süren yorgunluk, akşam erken yatılsa da sabah yorgun uyanma, dikkat dağınıklığı,<br />

duygu durumdaki ani değişiklikler ve sosyal hayatın giderek azalmas. Tüm bu belirtiler kronik<br />

yorgunluk sendromunu işaret ediyor.<br />

Uz. Dr. Kemal Kundakçı<br />

Memorial Antalya Hastanesi Dahiliye Bölümü<br />

Yorgunluğunuz<br />

dinlenmeyle<br />

geçmiyorsa…<br />

İstirahatle hafiflemeyen ya da<br />

geçmeyen kronik yorgunluk<br />

sendromu, dikkat dağınıklığından<br />

kas ağrısına kadar tüm<br />

metabolizmayı olumsuz<br />

yönde etkiliyor. Memorial<br />

Antalya Hastanesi Dahiliye<br />

Bölümü’nden Uz. Dr. Kemal<br />

Kundakçı, kronik yorgunluk<br />

sendromu ve tedavisi<br />

hakkında bilgi verdi.<br />

Sosyal hayatı kısıtlıyor, iş<br />

hayatında sorunlara yol<br />

açıyor<br />

İstirahatle hafiflemeyen ya<br />

da geçmeyen yorgunluk,<br />

kronik yorgunluk<br />

sendromu olarak<br />

adlandırılmaktadır. Bu<br />

sendrom, gerekli enerjiyi<br />

bulamadığı için sosyal<br />

hayatından uzak kalan<br />

kişilerin iş hayatında da<br />

ciddi sıkıntılar yaşamasına<br />

yol açmaktadır. Genellikle<br />

yoğun iş temposu ya da<br />

günlük hayatın koşturması<br />

nedeniyle oluşan<br />

yorgunlukla karıştırılan<br />

sendromun tanısı da önem<br />

taşımaktadır.<br />

Kronik<br />

yorgunluk<br />

sendromu;<br />

yeni veya<br />

bilinen bir<br />

zamanda başlar ve devam<br />

eder. Bir fiziksel aktivite<br />

sonucu oluşmaz ve istirahatle<br />

hafiflememektedir. İş,<br />

eğitim, sosyal ve özel yaşam<br />

aktivitelerinde belirgin azalmaya<br />

yol açan kronik yorgunluk<br />

sendromunun belirtileri ise şu<br />

şekilde sıralanabilir:<br />

• Kısa süreli hafıza ve<br />

konsantrasyon kaybı<br />

• Boğaz ağrısı<br />

• Lenf bezlerinde hassasiyet<br />

• Kas ve eklem ağrısı<br />

• Yeni oluşan, şekil değiştiren<br />

veya ciddileşen baş ağrısı<br />

• Uyku bozukluğu<br />

• Halsizlik<br />

Kadınlarda ve mükemmeliyetçi<br />

kişilerde daha fazla görülüyor<br />

Kronik yorgunluk sendromu,<br />

genellikle 20-40 yaş aralığındaki<br />

kadınlarda, yoğun çalışma<br />

temposuna sahip üst düzey<br />

yöneticilerde ve mükemmeliyetçi<br />

kişilerde görülmektedir.


Başlangıçta hafif yorgunluk<br />

ve isteksizlik gibi belirtilerle<br />

ortaya çıkabileceği gibi ilerleyen<br />

dönemde iş hayatındaki<br />

verimlilikte ciddi düşüşlere ve<br />

sosyal hayattan kopma gibi<br />

sorunlara yol açacak kadar<br />

şiddetlenebilir. Hatta kişiyi günlük<br />

aktivitelerini bile yapamayacak<br />

düzeyde bakıma muhtaç hale<br />

getirdiği olmaktadır.<br />

Tedavide semptomların<br />

azaltılması amaçlanıyor<br />

Kişi bu belirtileri ile hastaneye<br />

geldiğinde doğru tanıyı koymak<br />

için bazı testler yapılmaktadır.<br />

Yapılan muayene ve testlerle olası<br />

sebepler dışlandıktan sonra tanısı<br />

konulan hastalığın semptomatik<br />

ve kombine tedavisi önemlidir.<br />

Tedavinin amacı semptomları<br />

azaltmaktır. Birçok kronik<br />

yorgunluk sendromu hastasının<br />

tedavi ile düzelen depresyonu ve<br />

psikolojik bozuklukları vardır.<br />

Kronik yorgunluk sendromunun<br />

adım adım tedavisi<br />

• Davranışsal terapi ve bazı<br />

hastalar için derecelenmiş<br />

egzersiz<br />

• Sağlıklı beslenme<br />

• Uyku yönetim teknikleri<br />

• Ağrıyı, rahatsızlığı ve ateşi<br />

düşürecek ilaç tedavisi<br />

• Anksiyete için ilaç tedavisi<br />

• Depresyon için ilaç tedavisi<br />

kombinasyonunu içerir<br />

İnatçı ve geçmeyen yorgunluk<br />

önemsenmeli<br />

Kronik yorgunluk sendromu<br />

yaşayan hastaların aktif bir<br />

sosyal yaşam için teşvik edilmesi<br />

gereklidir. Rahatlama ve stres<br />

azaltma teknikleri, kronik ağrı ve<br />

yorgunluğu azaltmaya yardımcı<br />

olabilir, fakat bunlar kronik<br />

yorgunluk sendromu için esas<br />

tedavi yöntemi değildir. Orta<br />

dereceli fiziksel egzersiz de<br />

yararlı olabilir. Aktivite planlaması<br />

doktor aracılığıyla yapılmalıdır.<br />

Eğer inatçı ve sık yorgunluktan<br />

şikayet ediliyorsa hastalığın<br />

semptomları olsun ya da olmasın<br />

hastaneye başvurulmalıdır. Aynı<br />

belirtiler başka ciddi hastalıkların<br />

da habercisi olabilir.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 17


Parkinson<br />

Parkinson hastalığı genellikle ileri yaşlarda ortaya<br />

çıkan ve başlangıç belirtisi elde veya vücudun bir<br />

yarısında titreme olan bir hastalıktır.<br />

Doç. Dr. Hakan SEÇKİN<br />

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi<br />

Hastalığa eşlik eden bir duruş<br />

bozukluğu olarak öne eğik<br />

durma ya da yürürken kolunu<br />

sallamama görülebilir. Bir diğer<br />

belirti hareketlerde yavaşlama<br />

olmasıdır. Hasta günlük işlerini<br />

yaparken zorlanır. Yemek yerken,<br />

bir tarafa dönerken yavaşlama<br />

söz konusudur ve bunlar güçlükle<br />

yapılır. Hastada kas sertliği<br />

mevcuttur. Hastalar küçük<br />

harflerle ve okunaksız yazarlar.<br />

Sesleri kısıktır ve yutma zorluğu<br />

gelişebilir.<br />

Belirtileri kısaca özetlemek<br />

gerekirse;<br />

• Kişinin yazdıklarının<br />

okunaksız olması, küçük<br />

yazmaya başlamak,<br />

• Yavaş yürümek, yürürken<br />

ayakları yere sürmek,<br />

• Vücudun öne doğru eğik bir<br />

şekilde durması,<br />

• Sıkıntılı ruh hali, depresyon<br />

• Kas ağrıları,<br />

• Konuşma bozukluğu, kısık<br />

sesle ve donuk konuşmak,<br />

• Yürürken kolların<br />

sallanmaması,<br />

• Terleme, hipotansiyon<br />

(tansiyon düşüklüğü),<br />

• Yutma zorluğu.<br />

Parkinson hastalığı tanı ve<br />

tedavisi nasıl yapılır?<br />

Yukarıda sayılan belirtileri<br />

olan ve yaşam kalitesi olumsuz<br />

yönde etkilenen hastaların bir<br />

Nöroloji uzmanına başvurarak<br />

muayene edilmeleri gerekir.<br />

Nöroloji uzmanları hastalığın<br />

başlangıçtaki tıbbi tedavisini yani<br />

ilaç tedavisini uygular. Tedavide<br />

bir diğer önemli nokta psikolojik<br />

olarak hastanın kaybettiklerini<br />

tekrar hastaya kazandırmaktır.<br />

Parkinson tedavisinde aile<br />

ve hekimin bir arada çaba<br />

göstermesi hastanın kendisini<br />

daha iyi hissetmesini sağlar<br />

ve hastanın yaşam standardını<br />

arttırır. Aileden gelen desteğin<br />

katkısı önemli olacaktır. Hastalık<br />

ilerlediğinde ve ilaçlara yanıt<br />

alınamaz ise veya ilaçların<br />

hastanın gündelik yaşamını<br />

olumsuz etkileyen yan etkileri<br />

ortaya çıktığında cerrahi tedavi<br />

devreye girer.<br />

Bu hastalar cerrahi öncesi<br />

nasıl değerlendirilir?<br />

Cerrahi tedavi için uygun olduğu<br />

düşünülerek sevk edilen hastalar


Nöroloji ve Psikiyatri uzmanları<br />

ile beraber değerlendirilir.<br />

Hastanın ameliyat öncesi<br />

hastalık durumu çeşitli ölçeklerle<br />

puanlanır ve video çekimleri ile<br />

kayıt altına alınır.<br />

Hangi hastalar uygun aday<br />

olarak seçiliyor?<br />

Parkinson hastalığında cerrahi<br />

için genelde tanısı kesinleşmiş<br />

65 yaştan genç, hastalık yaşı<br />

5 - 7 yıl arası olan ve belirgin<br />

engelleyici psikiyatrik sorunu<br />

olmayan hastalar seçilir. Hastalık<br />

yaşı ile ilgili olarak vurgulanması<br />

gereken bir nokta yakın zamanda<br />

yayımlanan bir çalışmadır.<br />

Alman ve Fransız gruplarının<br />

ortak çalışmasıö geçen yıl saygın<br />

bir tıp dergisinde yayımlandı<br />

ve hastalığın erken döneminde<br />

uygulanan medikal tedaviye<br />

ek cerrahi tedavinin hastaların<br />

yaşam kalitesinde sadece<br />

medikal tedavi uygulanan gruba<br />

göre belirgin oranda iyileşme<br />

sağladığı bildirildi. Ayrıca cerrahi<br />

için düşünülen yaş sınırı hastanın<br />

genel durumuna ve eşlik eden<br />

hastalıklarının olup olmamasına<br />

bağlı olarak birkaç yaş yukarı<br />

çekilebilir.<br />

Parkinson cerrahisi nasıl<br />

yapılıyor?<br />

elektrotlar yerleştirilir.<br />

Ameliyatın son kısmında hasta<br />

genel anestezi altında uyutulur<br />

ve göğüs bölgesinde cilt altına<br />

ileri teknoloji ürünü olan bir<br />

pil yerleştirilerek beyin içine<br />

yerleştirilmiş olan elektrotlara<br />

bağlanır. Toplam işlem süresi 5-6<br />

saattir.<br />

Cerrahi sonuçları nasıldır?<br />

Cerrahi ile oldukça başarılı<br />

sonuçlar alınmaktadır. Özellikle<br />

hastaları ileri derecede<br />

muzdarip eden titreme, kasılma,<br />

hareketlerde yavaşlama,<br />

istemsiz hareketler gibi bulgular<br />

önemli ölçüde kontrol altına<br />

alınmaktadır. İlerleyen dönemde<br />

hastanın muayene bulguları<br />

ile uyumlu olarak uygulanan<br />

elektrik akımının şiddeti ve<br />

düzeni uzaktan kumanda<br />

ile değiştirilebildiği için<br />

ikincil ameliyatlara da gerek<br />

duyulmuyor.<br />

Parkinson cerrahisi Türkiye de<br />

kaç merkezde yapılmakta?<br />

Türkiye de şu anda 10 civarında<br />

merkezde yapılabiliyor. Bu<br />

uygulamalar için uzun bir eğitim<br />

süreci gerekiyor. Uygulamanın<br />

görüntüleme, nöroloji, psikiyatri,<br />

elektrofizyolojik incelemeleri<br />

de içeren karmaşık ve pahalı<br />

bir teknik altyapı gereksinimi<br />

var. Hastanemiz bu açıdan tam<br />

donanımlı bir merkez olarak<br />

hizmet vermektedir.<br />

Cerrahi işlemden önce ayrıntılı<br />

beyin manyetik rezonans<br />

görüntülemesi yapılır. Cerrahi<br />

sabahı hastanın başına özel<br />

bir çerçeve yerleştirilir ve bu<br />

çerçeve ile beyin tomografi<br />

görüntüleri alınır. Ardından<br />

bu görüntüler daha önce<br />

alınmış olan beyin görüntüleri<br />

ile bilgisayarda birleştirilir.<br />

Birleştirilen görüntüler üstünde<br />

beyin içinde hedef nokta olarak<br />

saptanan noktaların üç boyutlu<br />

uzaysal koordinatları elde edilir.<br />

Ameliyathanede hasta uyanık<br />

iken lokal anestezi eşliğinde<br />

beyin içindeki hedef noktalar<br />

özel elektrotlar yardımı ile<br />

saptanır ve ardından kalıcı<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 19


KOLESTEROLÜN<br />

İYİSİ VE KÖTÜSÜ VAR<br />

Kolesterol vücut için gerekli olan bir yağdır ve üçte ikisine yakın miktarı<br />

karaciğerimiz tarafından üretilir. Ancak yüksek kolesterol düzeyleri kan<br />

damarlarının çeperinde birikerek damar tıkanıklığına neden olur. Bunun<br />

sonucunda kalp krizi ve felç riski artar.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 20<br />

Dr. Hayrodin ALİBASİÇ<br />

Lokman Hekim Hastaneleri Kardiyoloji<br />

Kan kolesterolü kanda değişik<br />

paketler içinde taşınır. Bu değişik<br />

paketler, isimlerini, yapılarında<br />

bulunan proteinlerin türlerine<br />

göre alırlar ve her birinin işlevi<br />

farklıdır. Kolesterol birçok farklı<br />

alt birimlerden oluşur. Kan<br />

tahlilinde, total kan kolesterolü<br />

bu alt birimlerin tümünün<br />

miktarını verir, ancak tahlilin<br />

devamında diğer alt gruplar<br />

ayrı ayrı miktarlarda ölçülmüş<br />

olarak bulunur. Bunlardan en sık<br />

kullanılan HDL-kolesterolü iyi<br />

huylu kolesterol olarak bilinir<br />

ve kalp sağlığını korumada<br />

damarları temizlemede görev<br />

alır. LDL kolesterolü ise kötü<br />

huylu olarak bilinir ve damarda<br />

birikerek damar sertliğini<br />

oluşturur. Diğer kolesterol alt<br />

birimleri günlük tahlillerde<br />

belirtilmezler. Trigliserit de bir<br />

yağdır ancak kolesterol sınıfında<br />

değildir.<br />

İYİ HUYLU, KÖTÜ HUYLU<br />

KOLESTEROL<br />

Kalp sağlığımız üzerinde<br />

konuşurken daha çok kötü huylu<br />

kolesterolün düşük, iyinin yüksek<br />

olmasını isteriz. Genel olarak<br />

toplam kolesterolün 200 mg/<br />

dl’nin altında olması gerekir. Kötü<br />

huylu kolesterolün ise 160 mg/<br />

dl’nin altında olması, iyi huylu<br />

kolesterolün de 40 mg/dl’nin<br />

üzerinde olması arzu edilir. Ancak<br />

kötü huylu kolesterol kişinin kalp<br />

hastası olup olmaması ve risk<br />

düzeyine göre çok daha düşük<br />

sınırlarda seyretmesi istenebilir.<br />

Aslında genetik olarak kolesterol<br />

yüksekliğine sebep olacak bir<br />

bozukluk yoksa, düzenli egzersiz<br />

ve sağlıklı beslenme ile<br />

sigara içmeyen biri kötü huylu<br />

kolesterolünü 100 mg/dl’nin<br />

altında ve iyi huylu kolesterolünü<br />

45 mg/dl’nin üzerinde<br />

rahatlıkla tutabilir.<br />

KOLESTEROLÜ ARTIRAN<br />

GIDALAR<br />

Kolesterolümüzü artıran<br />

gıdalar hayvansal<br />

kaynaklı, doymuş<br />

yağlardan ve trans<br />

yağlardan zengin<br />

olan çoğunlukla hazır<br />

Akdeniz mutfağında<br />

balık başta olmak<br />

üzere özellikle beyaz<br />

et bulunur. Bol miktarda<br />

sebze, meyve ve<br />

tahıl ürünlerini içerir.<br />

Haftada 2 gün balık,<br />

diğer günlerde dengeli<br />

biçimde baklagiller,<br />

et yemeği ve sebze<br />

yemeği biçiminde<br />

menü çeşitlendirilmelidir.<br />

Hamur işlerinden<br />

kaçınılmalı,


gıdalardır. Hayvansal gıdalar<br />

denince; kırmızı et, yumurta,<br />

sakatat, kabuklu deniz hayvanları,<br />

süt ve süt ürünleri akla gelir.<br />

Ülkemizde kahvaltı geleneğinin<br />

vazgeçilmezi olarak tam yağlı<br />

peynir tüketiminin ve şarküteri<br />

ürünlerinin çeşitliliği belki<br />

etten daha fazla kolesterol<br />

yüksekliğine sebep olur. Çok<br />

fazla yumurta tüketilmesi de<br />

yumurta sarısının kolesterolden<br />

zengin olması açısından buna<br />

katkıda bulunur. Aslında vücut<br />

için en zararlı olan yağ doymuş<br />

yağlar ve trans yağlardır.<br />

Bunlar vücuda fazla miktarda<br />

alındığında büyük çoğunluğu<br />

LDL kolesterolünün artışına<br />

sebep olur. Bu yağlar çoğunlukla<br />

hazır gıdalarda, hamur işlerinde,<br />

katı yağlarla hazırlanan<br />

yiyeceklerde, marketlerde<br />

atıştırmalık tatlı ve tuzlu<br />

gıdalarda bol miktarda bulunur.<br />

Eğer bunları çok tüketiyorsanız<br />

kolesterol düzeylerinizi kontrol<br />

ettirmenizde faydalı olacaktır<br />

GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN<br />

KALORİ<br />

Kan kolesterolümüzü sağlıklı<br />

düzeylerde tutabilmek için<br />

sağlıklı beslenme ve düzenli<br />

egzersiz yapmamız gerekir. Bunun<br />

için beslenme şeklimiz daha çok<br />

Akdeniz mutfağı olmalı. Akdeniz<br />

mutfağında balık başta olmak<br />

üzere özellikle beyaz et bulunur.<br />

Bol miktarda sebze, meyve ve<br />

tahıl ürünlerini içerir. Haftada 2<br />

gün balık, diğer günlerde dengeli<br />

biçimde baklagiller, et yemeği<br />

ve sebze yemeği biçiminde<br />

menü çeşitlendirilmelidir. Hamur<br />

işlerinden kaçınılmalı, beyaz<br />

un ile yapılan ekmek yerine<br />

çok tahıllı ve esmer ekmek az<br />

oranda tüketilmelidir. Lif içeriği<br />

fazla posa bırakan yiyecekler<br />

hem barsak sağlığı için hem de<br />

posanın kolesterol emilimini<br />

azaltıcı etkisiyle sağlıklı bir<br />

diyette olması gerekir. Günlük<br />

25-30 gr kadar lif tüketimi<br />

önerilir. Yediğimiz yağ ve<br />

karbonhidratların türleri çok<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 21


önemlidir. Bu besinlerin sağlıklı<br />

ve sağlıksız formları mevcuttur.<br />

Sağlıklı bir diyette günlük<br />

alınması gereken kalorinin %50-<br />

55’i karbonhidrattan, %30’u<br />

yağdan sağlanmalıdır.<br />

Ancak karbonhidratlar basit<br />

şekerler, nişastalı yiyecekler gibi<br />

sağlıksız formda olabildikleri gibi<br />

kompleks karbonhidrat denilen<br />

tahıllarda, kuruyemişlerde<br />

olduğu gibi sağlıklı formlarda<br />

da olabilirler. Aynı şekilde<br />

yağlar doymuş yağlar ve trans<br />

yağlar gibi sağlıksız formda<br />

kan kolesterol ve LDL’sini<br />

arttıran formda olabildikleri<br />

gibi tekli veya çoklu doymamış<br />

yağlar zeytin yağı, fındık yağı,<br />

çiçek yağları, omega-3 gibi<br />

sağlıklı formlarda da olabilirler.<br />

Kızartmalar, hazır gıdalar, kuyruk<br />

yağı, tereyağı gibi hayvansal<br />

kaynaklı katı<br />

yağlar sağlıksız yağları içerirler.<br />

Bunları en az oranda (toplam<br />

kalorinin %7’ sinden azı<br />

bunlardan sağlanmak üzere)<br />

tüketmek gerekir.<br />

DÜZENLİ EGZERSİZ<br />

Düzenli egzersiz sağlıklı bir<br />

yaşam için gereklidir. Haftada en<br />

az 3 gün yapılan en az 30 dakika<br />

süren ideali 1 saatlik tempolu<br />

yürüyüşler kilo dengesini<br />

korumada çok faydalıdır.<br />

Egzersiz iyi huylu damarlarımızı<br />

temizleyen HDL kolesterolünün<br />

artmasını, trigliseritin düşmesini<br />

sağlar. Aynı zamanda vücudun<br />

şeker dengesini ayarlamasına<br />

yardımcı olur. İnsülin direnci ve<br />

beraberinde diyabetten korur.<br />

İyi huylu kolesterolü düşüren en<br />

önemli etkenlerden biri sigara<br />

kullanımıdır. Bunun için sigaranın<br />

da bırakılması kan<br />

yağları üzerinde olumlu etki<br />

oluşturur.<br />

HER ŞEYİN DENGELİSİ<br />

Sonuç olarak sağlıklı<br />

besinlerle beslenme, düzenli<br />

egzersiz sadece kan yağlarını<br />

düzenlemede değil, kanser, şeker,<br />

hipertansiyon gibi diğer kronik<br />

hastalıklardan korunmak için de<br />

önemlidir. Dikkat edilmesi<br />

gereken diğer çok önemli bir<br />

konu da sağlıklı beslenilse bile<br />

yeme saatlerinin düzenli olması,<br />

akşam yemeklerinin çok geçe<br />

kaymaması ve porsiyonların<br />

alınacak kaloriye göre uygun<br />

büyüklükte olmasıdır.<br />

Alınan fazla kaloriler vücutta<br />

trigliserit olarak depolanarak kan<br />

düzeyinin artmasına bu da HDL<br />

ve LDL kolesterollerinin miktarını<br />

ve yapısını etkileyerek yine kan<br />

yağlarının bozulmasına neden<br />

olur.<br />

Sonuç olarak sağlıklı<br />

besinlerle beslenme,<br />

düzenli egzersiz<br />

sadece kan yağlarını<br />

düzenlemede değil,<br />

kanser, şeker,<br />

hipertansiyon<br />

gibi diğer kronik<br />

hastalıklardan<br />

korunmak için de<br />

önemlidir.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 22


İKİ CANLISINIZ DİYE İKİ<br />

KİŞİLİK YEMEYİN<br />

Hamilelik sırasında çok kilo almak kadar, yetersiz kilo alımı da bebeğin sağlığını tehlikeye<br />

atıyor. Bebek sahibi olmak isteyen kadınlar için bedenini gebeliğe hazırlamak, önemli bir<br />

süreç.<br />

Dr. Emine BULUT EKİCİ<br />

Lokmanhekim Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum<br />

Anne adayının gebeliğe<br />

hazırlanırken belki de hiç<br />

yapmadığı kadar sağlıklı<br />

beslenmesi, hamileliğe hazırlık<br />

olarak da fazla kilolarından<br />

kurtulması gerekiyor. Fazla kilo<br />

almamak için hamilelik sırasında<br />

diyet yapılması bebeğin kalp ve<br />

beyin sağlığını olumsuz etkiler.<br />

Çocuğunuzun gelecekteki sağlığı<br />

sizin hamilelik sırasındaki<br />

yediklerinize ve yemediklerinize<br />

bağlıdır. Hamilelikte çok kilo<br />

almak ne kadar tehlikeliyse, bu<br />

dönemde diyet yapmak da o<br />

kadar risklidir.<br />

İKİ KİŞİLİK YEMEYİN AMA…<br />

Halk arasındaki “iki canlısın iki<br />

kişilik ye” anlayışı kadar, az kilo<br />

almak da tehlikelidir. İki kişilik<br />

yemeyin ama yemeniz gereken<br />

miktarı da kısmayın. Hamilelikte<br />

alınan 5 ve altındaki kilolar çocuk<br />

için hayati tehlike oluşturur. Son<br />

yıllarda şişmanlama korkusu olan<br />

kadınlar, gebeliklerinde az kilo<br />

alma eğilimine giriyor. Bunun<br />

sonucunda erken doğumlar,<br />

düşük doğum ağırlıklı ve yoğun<br />

bakıma muhtaç bebekler dünyaya<br />

geliyor. Gebelik sırasında<br />

diyet yapmak, metabolizmada<br />

kalıcı değişikliklere sebep<br />

olarak ileriki yıllarda çocukta<br />

kardiyovasküler, metabolik ve<br />

endokrin hastalıklara yatkınlık<br />

oluşturabilir.<br />

Çalışmalar düşük doğum ağırlığı<br />

ile dünyaya gelen kişilerde<br />

hipertansiyon ve kalp hastalığı<br />

sıklığının daha yüksek olduğunu<br />

gösteriyor.<br />

10-12 KİLO ARTIŞI NORMALDİR<br />

Kilo probleminin gebelik<br />

öncesinde çözülmesi ve gebeliğe<br />

ideal bir kilo ile başlanması<br />

gerekir. Hamilelik sırasında<br />

ortalama 10-15 kilo alınır. Ancak<br />

hamileyken az kilo almak da<br />

marifet değildir; hatta çocuğa<br />

zararlıdır. 6 kilogram alıp<br />

doğuranlar ve bunu marifet<br />

gibi anlatanlar var. İdeali 10-<br />

12 kilogramdır. Almadığınız her<br />

kilo aslında çocuktan çalınan<br />

enerjidir.<br />

BEBEK PROTEİN SEVER<br />

Protein eksikliği bebeğin<br />

gelişimini yavaşlatır. Anne<br />

karnındaki bebeğin gelişip<br />

büyüyebilmesi için proteine<br />

ihtiyaç vardır. Bu nedenle<br />

anne adayı normalde tükettiği<br />

protein miktarını mutlaka<br />

artırıp daha fazla yemelidir.<br />

Gebelikte kesinlikle diyet<br />

uygulanmamalıdır, çünkü diyet<br />

strestir. Bedeninin bozulması<br />

endişesiyle 2 veya 3 hafta<br />

önceden erken sezaryen olan<br />

anneler de var. Bu durum da<br />

bebek için çok sakıncalıdır.<br />

Akciğerler tam açılmadığı için<br />

bebek akciğer sorunlarıyla<br />

doğabiliyor ve oksijen tedavisi<br />

vermek zorunda kalınıyor. Bu<br />

tedavi sırasında körlüğe kadar<br />

giden riskler ortaya çıkabiliyor.<br />

DEMİR EKSİKLİĞİNE DİKKAT!<br />

Ülkemizde demir eksikliğine<br />

bağlı kansızlık çok yaygındır.<br />

Gebelik planlaması sırasında<br />

doldurulabilecek tek depo,<br />

demir depolarıdır. Bu nedenle<br />

gebeliğe karar veren her anne<br />

adayının bir test yaptırıp kan<br />

değerlerine baktırması gerekiyor.<br />

Eğer eksiklik varsa, demir<br />

depolarının durumunu gösteren<br />

ferritin değerlerinin ilaçlarla<br />

normal seviyeye çekilmesi<br />

gereklidir. Demir, hem gebeliğin<br />

oluşmasında hem de gebelik<br />

oluştuktan sonra çocukla anne<br />

arasındaki oksijen alışverişi için<br />

önemlidir. Oksijen, plasentadan<br />

bebeğinize demir yoluyla geçer.<br />

Eğer anne adayında demir<br />

azsa, bebeğin hücrelerine<br />

daha az oksijen gider. Bu da<br />

bebeğin zeka düzeyini etkiler<br />

ve erken doğumlara sebep<br />

olabilir. Sonuçta bebek, annenin<br />

oksijenini kullanır. Annenin<br />

kanındaki demir, bebeğin nefes<br />

almasını sağlar.


ASTIM VE KRONIK<br />

BRONŞİT<br />

Berlinde çalışan doktorlar arasında yapılan bir tıbbi araştırmada uzmanlık dalında, meslektaşları<br />

tarafından, en iyi beş doktordan biri olarak seçilen Dr. med. Cemal Türkkan ile Astim ve Kronik Bronşit<br />

ğzerine söyleyişi yaptık.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 24<br />

<strong>Sayı</strong>n Doktor, Astım ve kronik<br />

bronşit’den ne anlamamız gerek?<br />

Türkçede KOAH yani kronık<br />

obstruktıv akciğer hastalığı<br />

tesisinden bahsedilince hasta son<br />

iki sene içinde 2-3 ay öksürük<br />

ve balgamdan şikayetçi oluyor<br />

demektir. Belki daha nefes darlığı<br />

bile başlamamıştır. Nefes darlığı<br />

daha sonra gelir ama hastada<br />

KOAH ön tesisi konulabilir.<br />

Peki, astım hastalığı ne demek<br />

oluyor?<br />

Birden veya hiç beklemeden<br />

nefes yollarının kronik bir<br />

iltihap dolayısı ile şişme ve<br />

daralmasından meydana<br />

gelen nefes darlığı olarak tarif<br />

edilebilir. Hem KOAH ve hem<br />

de Astımda nefes yollarında<br />

bulaşıcı olmayan kronik yani 6<br />

aydan fazla kendini belirleyen bir<br />

iltihap her iki hastalığın temelini<br />

teşkil eder.<br />

Astım ve KOAH aynı hastalık<br />

mıdır?<br />

Hayır. KOAH daha çok ve<br />

bilhassa aktif veya pasif sigara<br />

dumanının nefes yollarına,<br />

geri dönüşü olmayan yani tam<br />

tamir edilemeyen, zararından<br />

oluşur. Astım ise daha çok ve<br />

bilhassa alerjik bir kronik nefes<br />

yolu hastalığıdır ve tedavisi<br />

daha kolaydır. KOAH daha çok<br />

yetişkinlerde ve yaşlılarda, astım<br />

ise çocuk ve<br />

gençlerde<br />

görülür.<br />

Astımda<br />

balgam<br />

genellikle<br />

kuru,<br />

yapışkan ve<br />

az, KOAH’da<br />

ise balgam<br />

tam tersine<br />

çok, belirgin,<br />

sık sık sarı<br />

veya yeşil<br />

ve bilhassa<br />

sabahleyin<br />

kendini<br />

gösterir.<br />

Peki hastalar doktora hangi<br />

belirtilerden dolayı başvurur?<br />

Genellikle her iki hastalığın da<br />

ortak belirtisi olan nefes darlığı<br />

olunca hastalar bize gelir ki bu<br />

durum her iki hastalıkta da ileri<br />

bir safha tayin eder. Yani ne astım<br />

ve nede KOAH da hastalığın<br />

başında hasta bize gelmez.<br />

Çünkü öksürük veya balgam o<br />

kadar korkutucu endişe edici<br />

anımsanmaz. Ama nefes darlığı<br />

herkes için endişe edicidir. Bakın<br />

siz 2-3 gün yemeden ve hatta<br />

içmeden yasayabilirsiniz ve<br />

sağlığınıza bir zarar gelmeyebilir.<br />

Ama nefes almadan genelde 2-3<br />

dakika sonra nenenizin yanına<br />

gidersiniz! Nefes darlığı ölüm<br />

korkusu anımsattığından bilhassa<br />

astım hastaları böyle durumlarda<br />

panik halinde bize gelirler.<br />

Ama birçok insan günde 20<br />

sıgara içer, böyle devam ederse<br />

de en geç iki sene içinde KOAH’a<br />

yakalanacağını bilir veya<br />

duymuştur ve hatta muhtemelen<br />

akciğer kanserine yakalanacağını<br />

bilir veya duymuştur, ama bu<br />

safhada bize gelme ihtiyacını<br />

duymaz ve gelmez. Çünkü daha<br />

nefes darlığı başlamamıştır ve<br />

hasta sabah balgamına alışmıştır<br />

bile! Nefes darlığı ile bize gelince<br />

de hastalığının ileri bir safhada<br />

olduğunu öğrenir hastalar<br />

bizden.<br />

Anlattıklarınızdan şunu<br />

çıkarabilir miyiz; Öksürük ve<br />

balgam 1-2 hafta devam ederse<br />

ve işin arkasında sigara varsa<br />

hemen doktoruna başvur?<br />

Kesinlikle evet! Sigara olmasa<br />

dahi uzun zaman öksürük, uzun


zaman balgam olunca veya<br />

yanında terleme veya ateşli<br />

durumlar mevcutsa hemen<br />

doktora görünmek lazım!<br />

Doktor olarak böyle durumlarda<br />

hastanın, hastalık belirtilerini<br />

dinler, akciğerlerini muayene<br />

eder, gerekirse röntgen ve nefes<br />

testleri, kan muayeneleri yapılıp<br />

Astım mı KOAH mı veya başka bir<br />

hastalık mı var tesisi koyar tedavi<br />

etmeye başlarız.<br />

Bazen nefes darlığının sebebi<br />

kalp yetersizliği, bazen kan<br />

yetersizliği, bazen kanser veya<br />

başka bir şey olabilir. Bunları<br />

ayırır ve tedavi ederiz.<br />

Astım veya KOAH yaşam sürecini<br />

etkiler mi?<br />

Astım doktor kontrolü altında<br />

normalde hayat süreci kısaltımı<br />

yapmaz. KOAH tam tersine<br />

doktor kontrolü altında<br />

dahi hayat sürecini kısaltır.<br />

KOAH’ın ileri safhalarında<br />

amfizem dediğimiz funktionsuz<br />

akciğer şişmesi, kas kaybı<br />

dediğimiz atrofi ve immobilite<br />

kendine öz komplikasyonlar<br />

yaratabildiğinden yaşam süreci<br />

normal insanlardan çok daha<br />

kısadır. Bir de KOAH hastası<br />

sigaraya devam ederse çok<br />

yüksek oranla akciğer kanserine<br />

yakalanabileceği ve akciğer<br />

kanserinin de tam bir tedavisi<br />

olmadığı için yaşam süreci çok<br />

daha kısadır.<br />

Demek sigara içmek KOAH’da bu<br />

kadar zararlıymış?<br />

Sigara içen KOAH’lı bir hastayı<br />

iyi tedavi etmek imkansız<br />

olduğundan hemen sigaranın<br />

KOAH hastası tarafından<br />

kesinlikle bırakılması lazım.<br />

Astımlı bir hasta da kesinlikle<br />

sigara içmemesi lazım ki bir<br />

de KOAH’lı olmasın. Eğer astım<br />

hastası birde sigaradan dolayı<br />

kronik bronşit hastalığına<br />

yakalanmışsa her iki hastalığı<br />

da tedavi etmek çok zorlaşır ve<br />

hasta hayatını fuzuli yere bayağı<br />

tehlikeye düşürmüş olur.<br />

Son olarak astım ve KOAH’lı<br />

hastalara neler iletmek<br />

istersiniz?<br />

Az önce söylediklerim tam<br />

gerçek ve ilmi araştırma sonucu<br />

olduğundan kesinlikle ciddiye<br />

alınmalı. Astım ve KOAH ilaçları<br />

çok pahalıdır ve tedavide çok<br />

önemlidir, doktorun dediği gibi<br />

aynen kullanılmalı ve raflarda<br />

kalmamalıdır. Astım ve KOAH<br />

hastaları senelik grip ve beş<br />

senelik zatürreden korunma<br />

aşılarını kesinlikle yaptırmalı ve<br />

yenileme zamanlarını kontrol<br />

etmelidirler. KOAH ve Astım<br />

hastaları devamlı eksersiz yapıp<br />

bilhassa yardımcı nefes kaslarını<br />

antrenmanlı tutup, lazım<br />

olduğunda kullanabilmelidirler.<br />

Yoksa panik oluşur! Evde astımlı<br />

bir çocuğun yanında veya KOAH’lı<br />

bir hastanın yanında sigara<br />

içmek çok büyük ve affedilemez<br />

bir suçtur! Arabada sigara içip<br />

kendini ve yanındakini hasta<br />

yapmak bir suç unsuru olduğu<br />

kadar ayıptır! Bunların kesinlikle<br />

olmaması gerek.<br />

Bir de az sayıda da olsa<br />

meslekten dolayı Astım veya<br />

KOAH hastaları vardır ki<br />

bunların Almanya’da meslek<br />

hastalıklarından emekli olma<br />

şansları çok yüksektir. Mesleki<br />

şüphesi olanın direkt biz<br />

uzmanlara ulaşması ve durumu<br />

bildirmesi gerekir.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 25


UÇAK YOLCULUĞUNDA<br />

KULAK SAĞLIĞINIZI KORUYUN<br />

Havayolu ile ulaşım, kulak sağlığı için bazı riskleri de beraberinde<br />

getirebiliyor. Özellikle uçağın iniş ve kalkışı sırasında kulaklarda<br />

hissedilen ağrı, bazen yolculuğun kötü geçmesine neden olabiliyor.<br />

Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Op.<br />

Dr. Kemal Demir, uçak seyahatleri sırasında uygulanacak birkaç<br />

küçük yöntemle daha konforlu bir şekilde seyahat edilebileceğini<br />

belirterek bu konuda dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi<br />

verdi.<br />

Op. Dr. Kemal Demir<br />

Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü<br />

Günlük hayatta hissedilen açık<br />

hava basıncı ile yüksek rakımlara<br />

çıkıldığında hissedilen basınç<br />

arasında fark bulunmaktadır.<br />

Uçak yolculuklarında, yüksek<br />

noktalara çok hızlı bir yükseliş<br />

gerçekleştiği için, vücut bu basınç<br />

farkına uyum sağlamakta zorluk<br />

çekebilmektedir. Yaşanılan basınç<br />

farkı, vücudun farklı bölgelerinde<br />

de hissedilmekle birlikte, en<br />

belirgin etki kulaklarda ortaya<br />

çıkmaktadır. Orta kulak, geniz<br />

boşluğuna bir tünel ile açılmakta<br />

ve kulak zarının dış tarafındaki<br />

basınçla, iç tarafındaki basıncı<br />

dengede tutmaya çalışmaktadır.<br />

Uçak seyahatlerinde, genelde<br />

kulak içi basınç düşük kalır ve<br />

kulak zarı içeriye doğru paraşüt<br />

gibi çökme yapabilmektedir.<br />

Kulak zarındaki itilme çekilme<br />

fazla olduğu zamanlarda,<br />

tıkanıklık hissinin yanı sıra ağrı<br />

ve acı da hissedilmektedir.<br />

Ağrısız uçuş için burun sağlığı<br />

önemli<br />

Uçak seyahatlerinde bulunulan<br />

yükseklik, iniş ve kalkış hızı ile<br />

kabin basıncını dengeleyen<br />

cihazların düzgün çalışması,<br />

hissedilen basınç açısından<br />

önemlidir. Bununla birlikte<br />

yolculuk yapan kişinin sağlık<br />

durumu da hissedilen basınçta<br />

etken olmaktadır. Grip, nezle,<br />

sinüzit, solunum yollarındaki<br />

enfeksiyon gibi nedenlerle burun<br />

tıkalıysa kulaklarda, basınç ve ağrı<br />

daha fazla hissedilebilmektedir.<br />

Kulakta hissedilen ağrı ve<br />

basınç bilinenin aksine, burnun<br />

gerektiği gibi çalışamamasından<br />

kaynaklanmaktadır. Burnun<br />

düzgün nefes alamadığı<br />

durumlarda, geniz ve orta<br />

kulak boşluğuna yeterli hava<br />

aktarılamamakta, hava azlığı<br />

nedeniyle de basınç değişimine<br />

uyum daha geç olmaktadır.<br />

Yolculuk çekilmez hale gelebilir<br />

Kulak burun boğaz hastalıklarına<br />

yatkınlığı olan kişilerin uçak<br />

seyahatlerinde daha dikkatli<br />

olması gerekmektedir. Seyahate<br />

çıkılacak günler içinde burun<br />

tıkanıklığı, üst solunum yolu<br />

enfeksiyonu, ses kısıklığı,<br />

boğaz ağrısı gibi şikayetleri<br />

bulunanların, kulak burun boğaz<br />

uzmanı ile görüşmesi, gerekirse<br />

seyahatini ertelemesi faydalı<br />

olmaktadır. Seyahat öncesi<br />

belirtiler çok şiddetli olmasa<br />

bile, hissedilen ağrı ve acılardan<br />

dolayı yolculuk bazen işkenceye<br />

dönüşebilmektedir.


En etkili yöntem su içmek<br />

Ortakulak sistemine hava akışını<br />

sağlayan yapılar yutkunma<br />

hareketiyle beslenmektedir.<br />

Özellikle kalkış ve iniş sırasında<br />

küçük yudumlarla su ya da<br />

ılık sıvı tüketmek yutkunma<br />

hareketini sağlamaktadır.<br />

Sakız yararlı fakat ağızda balon<br />

gibi şişirmek zararlı<br />

Kulaklardaki tıkanıklık hissiyle<br />

oluşan ağrıyı azaltmak için,<br />

yutkunmayla birlikte çene<br />

hareketlerini de etkinleştiren,<br />

sakız çiğnemek yararlı olmaktadır.<br />

Sakız çiğnemek ağrının ve<br />

tıkanıklık hissinin giderilmesinde<br />

ne kadar faydalıysa, sakızı<br />

balon şeklinde şişirmek de aynı<br />

derecede sakıncalı olabilmektedir.<br />

Sakız çiğnemekle edinilen<br />

avantaj, balon şişirmekle<br />

dezavantaja dönüşmektedir.<br />

Valsalva manevrasına dikkat<br />

Ağzın ve burnun kapatılıp<br />

kulaklara hava basıncı<br />

gönderilmesi olarak bilinen<br />

“Valsalva Manevrası” son çare<br />

olarak kullanılmalıdır. Bu<br />

hareketi doğru yapabilmenin<br />

yanında, yeteri kadar yapabilmek<br />

de önemlidir. Yanlış yapıldığı<br />

durumlarda istenmeyen sonuçlar<br />

da gözükebilmektedir.<br />

Uçuş sırasında bebeğinizi emzirin<br />

Bebeklerin uçak yolculukları<br />

boyunca sürekli ağlamalarının<br />

altında benzer nedenler<br />

bulunmaktadır. Bebek, anne<br />

sütü içiyorsa emzirmek faydalı<br />

olmaktadır. Biraz daha büyük<br />

çocuklarda ise yetişkinlerin<br />

kullandığı su içmek ve sakız<br />

çiğnemek gibi yöntemler<br />

kullanılabilmektedir. Kullanılacak<br />

damlalarla, burnu açık ve rahat<br />

nefes alabilecek hale getirmenin<br />

de faydalı olduğu bilinmektedir.<br />

Dinmeyen kulak ağrıları için<br />

uzmana başvurun<br />

Uçak yolculuğu bittikten sonra<br />

hissedilen ağrılar genellikle<br />

birkaç saat içinde sonlanmaktadır.<br />

10-12 saat dinmeyen ağrıları<br />

ciddiye almak gerekmektedir. Bu<br />

gibi durumlarda bir kulak burun<br />

boğaz uzmanına gözükmek,<br />

ilerde doğacak daha büyük<br />

sıkıntıların önüne geçmek<br />

açısından önemlidir. Uçak<br />

seyahatlerinde meydana gelen<br />

tıkanıklıklar ve ağrılar çok sık<br />

olmamakla birlikte kalıcı hasarlar<br />

da bırakabilmektedir. Kalıcı<br />

hasarların olduğu durumlarda,<br />

neredeyse istisnasız kulak burun<br />

boğaz yapısında geçmişe dayalı<br />

bir sorun bulunmaktadır.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 27


Bebeklerde Aşılar Önemli<br />

Hülya Altug<br />

Tv Program Yapımcısı ve Sunucusu<br />

Ben bir anneyim....<br />

heyecanla yapılan duygusal davranışlar ise sizi<br />

doğruya götürmüyor maalesef.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 28<br />

Yeni nesil anneler her şeyi çok bildiğimiz<br />

zannederken çok bilen çok yanılır hesabına<br />

dönüyoruz.<br />

İki çocuk annesi olarak tecrübe sahibi olduğumu<br />

düşünüyorum ancak her çocuğun farklı olduğunu<br />

ve onları büyütürken aslında ancak tecrübe ile<br />

öğrendiğimiz çok şey olduğunu söyleyebilirim.<br />

Büyük oğlum da birçok şeyi kitabına uygun<br />

yapmaya çalıştım ama dönüp dolaşıp annemin<br />

tecrübelerinin her şeyin üstünde altın çizgiler<br />

çizilmiş gereken bilgiler olduğunu da öğrenmiş<br />

oldum.<br />

Çocuk büyütmek sanattır hele de çalışma hayatını<br />

da beraberinde götürmek zorunda iseniz sizi daha<br />

büyük fedakarlıklar ve sorumluluklar bekliyor ancak<br />

daha düzenli olduğumuzu da söylemek de mümkün<br />

tabi. Sonuçta uyulması gereken bir program var ve<br />

ona göre daha planlı hareket ediliyor.<br />

Çocuklarımı büyütürken öğrendiğim en önemli<br />

bilgi ise bir annenin öncelikle rahat ve mantıklı<br />

davranması gerektiği, gereksiz panik durumlarında<br />

mümkün olduğu kadar uzak hareket ederek doğru<br />

davranışa daha yakın oluyorsunuz ama panik ve<br />

Çocuklarımla bu süreçte bizim en büyük<br />

destekçimiz ise çocuk doktorumuz hep yanımızda<br />

idi hemen her konuda bilgisine danıştığımız ve bizi<br />

her zaman rahatlatan cevaplarla bu yolculukta iyi<br />

bir destekçimiz oldu.<br />

Sizlerle birlikte burada çocuklarımla ilgili<br />

yaşadıklarımı konu konu paylaşarak çocuk<br />

doktorumuz lâ da yaptığım röportajlarla bilginiz<br />

ve tecrübelerimizi paylaşarak Çocuklarımız için<br />

faydalı olmaya çalışacağım.<br />

Ben bu yazımızda çocuklarımı neredeyse birlikte<br />

büyüttüğüm çocuklarımın doktoru çocuk<br />

hastalıkları ve sağlığı uzmanı Dr. Necmeddin<br />

Din ile aşılar ile ilgili yaptığım röportajı sizlerle<br />

paylaşıyorum.<br />

Aşıların çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz<br />

ve her şeyden önce aşı takvimini iyice öğrenip<br />

planı programı ona göre yapmak gerekiyor, itiraf<br />

ediyorum ben <strong>2.</strong> oğlumda aşı takviminde bir<br />

karışıklık yapmıştım ama doktorumuz sayesinde<br />

düzene koyarak devam ettik şükür.<br />

Ben, bir gazeteci, bir tv program yapımcısıyım ama<br />

her şeyden önce ben bir anneyim gerisi boş...


Bebeğin aşıları ne zaman baslar<br />

Bebeğin aşıları doğumdan<br />

itibaren hepatit (sarılık ) aşısı ile<br />

başlar<br />

Bu aşılar nelerdir?<br />

Doğumdan hemen sonra hepatit<br />

(sarılık) aşısı ile başlar bu aşını<br />

normal takvimi 0-1-6 aylar<br />

olarak bilinir ancak ulusal aşı<br />

programına uymak adına bir<br />

sonraki aşı <strong>2.</strong> ayda hepatit 5`li<br />

karma ve verem aşısı ile devam<br />

eder<br />

Aşıların yan etkisi varmıdır?<br />

Her ilaç gibi aşılarında yan<br />

etkileri vardır ancak aşı<br />

yaptırmayı engelleyecek veya<br />

vazgeçirecek ciddiyette değildir.<br />

bunlar: ateş, döküntü, alerjik<br />

reaksiyonlar, bazen kusma ve<br />

ishal bunlardan bazılarıdır<br />

Aşının bir dozu unutulur veya<br />

gecikir ise ne yapmak gerekir?<br />

Aşıya kaldığı yerden devam edilir.<br />

Aynı anda birkaç aşı yapılabilir<br />

mi?<br />

Aynı anda birkaç aşı yapılabilir.<br />

Artık teknoloji olağan üstü<br />

ilerledi ve aşıları tek aşı<br />

kutusunda birleştirebiliyoruz.<br />

Beşli- altılı aşılarımız var şimdi<br />

yedilisi ile ilgili çalışmalar devam<br />

ediyor.<br />

Hasta çocuğa aşı yapılır mı?<br />

Hasta çocuğa ateşli olduğu ve<br />

ya hastalık bulguları aktif devam<br />

ettiği dönemler dışında aşı<br />

yapılabilir.<br />

Sarılık aşısı yapılan çocuk sarılık<br />

geçirir mi?<br />

Hayır geçirmez.<br />

Hepatit B aşısı sonrası kan tahlili<br />

yaptırmak gerekir mi?<br />

Hayır, yapmak gerekmez.<br />

Aşı sonrası bebeğim ateşlendi<br />

mi şurup veya herhangi bir ilaç<br />

vermem gerekir mi?<br />

Ateş olduğu ateş ölçer ile<br />

tespit edilirse ateş düşürücüler<br />

verilebilir yetmezse fizik soğutma<br />

yapılabilir.<br />

Aşı sonrası banyo yaptırabilir<br />

miyim?<br />

Aşı yapıldığı gün yaptırılmaması<br />

tavsiye olunur ancak çok gerekli<br />

durumlarda yapılmasında sakınca<br />

yoktur<br />

İçinde Virüs ya da Bakteri<br />

Bulunan Aşılar Bebeğime Zarar<br />

Verir mi?<br />

Bu virüs veya bakteriler hastalık<br />

yapıcı etkileri azaltılmıştır bu<br />

nedenle zarar vermez<br />

Karma Aşı Hangi Hastalıklardan<br />

Koruyor?<br />

Difteri, boğmaca, tetanos, çocuk<br />

felci ve menenjit<br />

Zatürre aşısı gerekli mi?<br />

Gereklidir ve artık ülkemizde de<br />

ulusal aşı programı çerçevesinde<br />

yapılmaktadır.<br />

Suçiçeği aşısını yaptırmasak olur<br />

mu?<br />

Yaptırmak gereklidir. Bu aşıda<br />

ulusal aşı pragmandadır.<br />

İshal aşısı yaptırmak yararlı mı,<br />

ne zaman yapılmalı?<br />

İshal aşısını yaptırmayı özellikle<br />

tavsiye ederiz. bu aşı henüz<br />

ulusal aşı programı içerisinde<br />

yok. ideal olanı ilk dozun 2 ve<br />

3. aylarda ilk doz bu dozdan 2<br />

ay sonra ikinci dozuda yapmak<br />

gerekir. (3 doz olanı için ise 2<br />

ay sonrasında da 3. doz yapmak<br />

lazımdır)<br />

Aşılar bebeğimde kısırlığa neden<br />

olur mu?<br />

Kesinlikle hayır.


Sizde<br />

Tuzsuz<br />

yapamayanlardan mısınız?<br />

Sofradan tuzu eksik etmemek, yemeğin tadına bakmadan tuz atmak ve kuruyemişlerin bol tuzlu<br />

olanını tercih etmek..<br />

Doç. Dr. İzzet YAVUZ<br />

Lokman Hekim Hastaneleri İç Hastalıkları<br />

Eğer siz de yiyeceklerin<br />

lezzetinin tuz oranı ile paralel<br />

olduğunu düşünüp, bu yanlışları<br />

sık tekrar ediyorsanız; potansiyel<br />

bir böbrek hastası olduğunuzu<br />

unutmayın!<br />

Hipertansiyonu Olanlar<br />

Dikkat!<br />

Erişkin yaş grubunun yaklaşık<br />

%33’ünde hipertansiyon hastalığı<br />

görülmektedir. Hipertansiyon<br />

ve şeker hastalığı, böbrek<br />

yetmezliğinin en önemli iki<br />

sebebidir. Hipertansiyonu<br />

olan kişilerin tespit edilmesi,<br />

tedavilerinin sağlanması ve<br />

tuz kısıtlaması yapılması çok<br />

önemlidir.<br />

Günde 18 gr tuz tüketiyor,<br />

hastalıkları davet ediyoruz.<br />

Türk Hipertansiyon ve Böbrek<br />

Hastaliklari Derneği Uyariyor!<br />

Ülkemizde günlük ortalama tuz<br />

tüketimi 18 gr(1 çorba kaşığı)<br />

civarındadır. Normalin 3 katı<br />

olan bu miktarı tüketen herkes<br />

böbrek, kalp ve damar sağlığı<br />

açısından risk taşımakta ve vakit<br />

kaybetmeden nefroloji uzmanına<br />

başvurmalıdır.<br />

Böbrek Rahatsızlığı<br />

İlerleyicidir<br />

Böbreklerimiz vücudumuzda<br />

su ve tuz atılımı, tansiyon<br />

düzenlenmesi, D vitamini<br />

yapımı, kan yapıcı hormon<br />

üretimi, zararlı maddelerin idrar<br />

yoluyla atılımı gibi çok önemli<br />

fonksiyonlara sahiptir. Böbrek<br />

fonksiyonlarında herhangi bir<br />

nedenle azalma olduğunda<br />

böbrek yetersizliğinden söz edilir.<br />

Böbrek yetersizliği 3 aydan fazla<br />

sürdüğünde kronik olarak kabul<br />

edilir ve bu durumun ilerleyici<br />

olduğu bilinmelidir.<br />

Hipertansiyon, şeker ve kalp<br />

hastalığı, obezite, taş hastalığı,<br />

ailede böbrek hastalığı varlığı,<br />

bilinçsiz ağrı kesici ilaç kullanımı<br />

ve sık idrar yolu enfeksiyonu<br />

böbrek rahatsızlıkları için risk<br />

faktörlerini oluşturmaktadır.<br />

Erken Teşhis İle Böbreklerinizi<br />

Kurtarın<br />

Böbrek hastalığı, kan ve idrar<br />

testi ile saptanabilir. Gerekli<br />

tedbirler alındığı takdirde<br />

ilerlemenin yavaşlatılması<br />

hatta önlenmesi mümkün<br />

olabilmektedir. Böbrek<br />

fonksiyonları %15’in altına


indiğinde son dönem böbrek<br />

yetmezliğinden bahsedilir.<br />

Böbrek hastalığının bu<br />

döneminde hastalar diyaliz<br />

tedavisi ve böbrek nakli<br />

konusunda bilgilendirilmelidir.<br />

Kronik böbrek yetersizliğinin<br />

önlenmesi, zamanında tedavi<br />

ile mümkündür. Türkiye’de<br />

erişkinlerin yaklaşık %16’sında<br />

çeşitli evrelerde kronik böbrek<br />

yetersizliği mevcuttur.<br />

Zamanında<br />

Tedavi Hayat<br />

Kurtarır<br />

Bacaklarda şişme, idrarda<br />

köpüklenme varsa<br />

Ülkemizde şeker hastalığı böbrek<br />

sağlığını tehdit eden en önemli<br />

etkenlerden biridir. Şeker hastası<br />

olup; bacaklarda şişme, şeker<br />

düzeylerinde düşme, idrarında<br />

köpüklenme olan kişiler doktora<br />

başvurmalı ve böbreklerde bir<br />

bozukluk tespit edildiğinde<br />

nefroloji uzmanının kontrolünde<br />

takip edilmelidirler.<br />

Böbrek sağlığını korumak<br />

için…<br />

Böbrek yetersizliği kanda üre ve<br />

kreatinin yüksekliği ile saptanır.<br />

Hastanın kreatinin değeri<br />

normalin üst sınırında bile olsa<br />

bu hastada böbrek yetersizliği<br />

olduğunu gösterebilir. Böbrek<br />

sağlığının korunması için; günlük<br />

1,5-2 litre sıvı alımına dikkat<br />

edilmesi, gelişigüzel ağrı kesici<br />

ilaç kullanılmaması, normal<br />

vücut ağırlığının korunması çok<br />

önemlidir.<br />

Doktordan değil, geç<br />

kalmaktan korkun<br />

Sabahları iştahsızlık, bulantı,<br />

kusma, halsizlik, gece idrara<br />

kalkma, idrarda köpüklenme,<br />

ayaklarda ve göz çevresinde<br />

şişme, cilt renginde kirli sarı<br />

renk görülmesi, hipertansiyonun<br />

kontrol altına alınamaması<br />

durumlarında mutlaka doktora<br />

başvurulmalıdır.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 31


Yeni medyaların<br />

kullanımından dolayı ortaya<br />

çıkan duruş bozuklukları<br />

Nereye bakarsanız bakın, metroda, otobüste ya da kavşaklarda her bir yetişkinin ya da çocuğun<br />

elinde akıllı telefon ya da tablet görmeniz mümkün. Yeni medyalar sayesinde gerek SMS, gerek<br />

görüntülü konuşma ya da internet sayesinde her an ve her yerde sürekli bilgi edinebiliyorsunuz.<br />

Dilhan Görgün<br />

Orpedo Orthopedics Company KG<br />

Dünyanın her yerindeki<br />

arkadaşlarınızla her an<br />

ve her yerde akıllı telefon<br />

uygulamaları ile ya da e-posta<br />

ile iletişime geçebilmeniz<br />

mümkün.<br />

Metro ile eve giderken<br />

yarın sabahki toplantınızın<br />

hazırlıklarını tablet ve<br />

mobil internet bağlantınızla<br />

yapabilirsiniz.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 32<br />

Herkes biliyor ve hemen<br />

hemen herkes kullanıyor fakat<br />

hiç kimse yeni medyaların<br />

kullanımından dolayı ortaya<br />

çıkabilecek hasarların farkında<br />

değil, özellikle de çocuk ve<br />

gençlerde.<br />

İş yerlerinde daktiloların yerini<br />

bilgisayarlar aldığında, bilgisayar<br />

ekranlarının arkasında bile<br />

kullanıcıların doğru bir sırt ve<br />

boyun omurgası bir duruşu vardı..<br />

Şimdi ise akıllı telefon ve diğer<br />

cihaz kullanıcılarında vucüt<br />

ve kafa duruşu aşırı derecede<br />

bozulmuştur.<br />

Yapılan bir araştırmaya göre<br />

bizler günlük ortalama 2 ila 4<br />

saat arası, yıllık ise 700 ila 1400<br />

saat arası yüzümüz ve kafamız<br />

sert bir şekilde öne eğilmiş<br />

durumda akıllı telefon ya da<br />

tabletlerle vakit geçiriyoruz.<br />

Yukarıdaki grafikte açıkça<br />

görüldüğü gibi kafamızı ne kadar<br />

çok öne eğersek, o kadar çok<br />

omurgamıza yük biniyor.<br />

Bunun sonucu da erken<br />

aşınma, yıpranma ve olası<br />

operasyonlardır.<br />

Kafamızı eğmek yerine<br />

gözlerimizle akıllı telefon ya<br />

da tabelete bakmamız tavsiye<br />

edilmektedir.<br />

Bunun bir avatajı da<br />

etrafımızdaki insanları ve<br />

çevremizi daha çok algılamamız<br />

olacaktır.<br />

Belki böylelikle karşımızdakilerle<br />

yüzyüze bakarak konuşuruz ve<br />

bütün zamanımızı e-posta ya da<br />

haber okuyarak harcamayız.<br />

Gençlerimiz akıllı telefon ya<br />

da benzer medyalarla en yeni<br />

haberleri takip etmelerinden<br />

dolayı miyopluk ve omuz - boyun<br />

bölgesi ağrılarından çok daha<br />

erken muzdarip olmaktadırlar..<br />

Tablet ya da akıllı telefonu<br />

yüzüne daha da yaklaştırmaktan<br />

dolayı göz kasları gelişememekte<br />

ve genç yaşlarda görme desteği<br />

gerekmektedir.


Akne<br />

Kabusunuz Olmasın<br />

Uzm. Dr. Hacer SAVAŞ<br />

Lokman Hekim Hastaneleri<br />

Sivilce tedavisi konusunda halk<br />

arasında yaygın olarak doğru<br />

zannedilen bilgilerin çoğu yanlıştır<br />

ve bu tedaviyi güçleştiren en<br />

önemli sıkıntılardandır. Lokman<br />

Hekim Hastanesi Dermatoloji<br />

Bölümü‘nden Uzman Doktor Hacer<br />

SAVAŞ, ergenlik sivilcesi olarak da<br />

bilinen aknenin, bir kıl keseciği<br />

ve yağ bezleri hastalığı olduğunu<br />

belirterek, çeşitli nedenlerle, yağ<br />

bezlerinin deriye açılan ağzının<br />

tıkanması sonucu akne gelişiminin<br />

başladığını anlattı. Yeterli ve etkili<br />

tedavi uygulanmaması durumunda,<br />

hem deride fiziksel olarak iz<br />

kalabileceğini, hem de kişisel<br />

görünümle ilgili endişeler artacağından<br />

hastanın ruhsal olarak<br />

etkileneceğini anlatan Savaş, „Kozmetik<br />

ürünler, cildi temizleyerek<br />

akne tedavisine destek olur ancak<br />

tek başına tedavi etmek mümkün<br />

değildir. Tedavi için dermatoloji<br />

uzmanından yardım alınmalı. Ayrıca<br />

aknenin yenilen yiyeceklerle<br />

bir ilişkisi görülmemiştir. Ancak<br />

kişisel gözlem olarak herhangi<br />

bir gıda ile aknede şiddetlenme<br />

gözlenmişse o gıdanın tüketimi<br />

azaltılabilir“ diye konuştu.<br />

Akne tedavisi uzun süreli olmalı<br />

Akne ilaçları dıştan sürerek veya<br />

ağızdan alarak uygulanabilir.<br />

Herhangi bir tedavinin başarısını<br />

değerlendirmek için 6-8 hafta<br />

gerekir. Cilt gereğinden sık ve sert<br />

temizleyicilerle ve sert sürtme hareketleriyle<br />

temizlenirse akne şiddetlenebilir.<br />

Günde 2 kez yumuşak<br />

temizleyici ile temizlemek yeterlidir.<br />

Akne tedavisi esnasında anti<br />

bakteriyel veya akne ilacı içeren<br />

temizleyiciler tercih edilmemelidir.


Güzel ve sağlıklı<br />

bir cilde sahip olmanın sırları...<br />

Sağlıklı ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak istiyorsanız, birazdan okuyacaklarınızı uygulamak en önde gelen<br />

faktörlerden biridir. Vücudumuzdaki en büyük organ cildimizdir, en büyük organımıza da bakim bizim için çok<br />

önemli olmalıdır ve önemlidir de. Özellikle’de kadınlar cilt bakımıyla son derece ilgilidirler.<br />

Ancak bu konuda nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiğine dair o kadar çok söylenti,<br />

o kadar cok uzman var ki, durumu açıklığa kavuşturalım istedik. Çoğu kadın, nasıl bir<br />

cilt bakımı uygulayacağı konusunda oldukça mantıklı fikirler öne sürse de, iş uygulamaya<br />

gelince, yapılanlar söylenenlerden farklı olabiliyor. Cilt bakımı konusunda sizleri bu yazımızla<br />

aydınlatmak, bilgilendirmek istedik. Günlük yasamda sikca duymuş olduğumuz<br />

sorularla sizleri bilgilendirmek ……<br />

Füsun Karayüz<br />

Yüzümü suyla yıkıyorum. Bu<br />

nedenle de toniğe ihtiyacım yok.<br />

Yüzünüzü suyla yıkamanızda<br />

hiçbir problem yok. Hatta cildinizi<br />

bir sütle temizledikten sonra,<br />

yüzünüze bir su çarpmanızda<br />

da sakınca yok. Sorun, cildinizin<br />

yaklaşık 5.5 seviyesinde olan pH<br />

değerine sahip olması. Oysa bu<br />

oran suda, oturduğunuz bölgeye<br />

ve kullandığınız suyun sertliğine<br />

göre, 9.5 pH’ye kadar çıkabiliyor.<br />

Tonik ise, cildinizin asit<br />

seviyesini normale dönüştürüp,<br />

dengeyi sağladığından, su<br />

kullanarak bu dengeyi tekrar<br />

bozmuş oluyorsunuz. Piyasada<br />

satılan tonikleri daha dikkatli<br />

inceleyip kendinize uygun bir<br />

tanesini seçebilirsiniz.<br />

Gece kremim,<br />

gündüz<br />

kremimden daha<br />

yoğun olmalı mı?<br />

Bu kişisel<br />

seçeneğe<br />

bağlıdır. Bazı kadınlar gece<br />

kullandıkları ürünün, günlük<br />

olarak kullandıklarından daha<br />

ağır olmasını isterler ama<br />

aslında daha yoğun bir kreme<br />

ihtiyaç yoktur. Belki gündüz<br />

kullandığınız kremden daha farklı<br />

özelliğe sahip bir ürünü tercih<br />

edebilirsiniz, mesela sıkılaştırıcı,<br />

ya da yaşlanmayı geciktirici<br />

ürünler gibi. Ama bunları da hafif<br />

ürünlerden seçebilirsiniz. Hem<br />

böylece sanki yastığınız yüzünüze<br />

yapışacakmış gibi bir kalıt da<br />

bırakmaz.<br />

Gündüz ve gece ürünlerim farklı<br />

olmalı mıdır?<br />

Bu yanlış bir bilgidir. Eğer cilt<br />

probleminiz yoksa tek yapmanız<br />

gereken bunu korumak için cilt<br />

bakımı yapmanız. Kullandığınız<br />

ürünleri de günde iki kez<br />

kullanabilirsiniz. Bazıları SPF<br />

içeren ürünleri gece kullanmak<br />

istemez ama aslında bunda<br />

problem yoktur. Diğer seçenek de<br />

SPF içermeyen bir nemlendirici


kullanmak ve gündüzleri de<br />

güneşten koruyan bir ürünü de<br />

bunun üzerine sürmektir. Ama<br />

amaç az üründe çok iş başarmak,<br />

işinizi kolaylaştırmaksa, ikinci<br />

seçenek size fazla yardımcı<br />

olmayacaktır.<br />

Gece cildime bir şey sürmezsem,<br />

cildim nefes alabilir mi?<br />

Bu düşünce ağır gece kremi<br />

kullanmakla ilgi rivayete<br />

dayanır. Bazı cilt bakım<br />

uzmanlarına göre, gece cildinizi<br />

temizledikten sonra, başka bir<br />

ürün sürmezseniz, cildiniz kendi<br />

dengesini bulur. Bu noktada<br />

kendinizin nasıl hissettiği<br />

önemlidir. Cildinizi temizledikten<br />

sonra, yüzünüze bir şey sürmeniz<br />

gerektiğini hissediyorsanız, sürün.<br />

Aksi takdirde sürmeseniz de<br />

olur. Ancak şunu da unutmamak<br />

gerek ki, geceleri cildin<br />

kendini yenilemesi için uygun<br />

bir zamandır. Bu zamandan<br />

faydalanmak iyi olabilir.<br />

Temizleyicim, göz makyajı<br />

temizlemekte de kullanılıyor.<br />

Bu nedenle ayrı bir ürün<br />

kullanmıyorum.<br />

Eğer çok az makyaj yapıyor, ya<br />

da kullandığınız temizleyicinin<br />

makyajınızı nazikçe ve tamamen<br />

temizlediğini düşünüyorsanız, o<br />

zaman sorun yok. Bazı ürünlerin<br />

formülü, ayrıca bir göz makyajı<br />

temizleyicisi kullanımına<br />

gerek bırakmayacak şekilde<br />

hazırlanmıştır. Ama gözlerinizi<br />

tam anlamıyla temizlemek<br />

için onları iyice ovalamanız<br />

gerekiyorsa, o zaman ikinci<br />

bir ürüne ihtiyacınız var. Cilt<br />

esnek olduğunda, onu çekiştirip<br />

durduğunuzda, erken kırışıklıklara<br />

sebebiyet vermiş olursunuz.<br />

Göz kremi göz bölgesinin<br />

tamamına sürülmelidir.<br />

Hiç de iyi bir fikir sayılmaz.<br />

Göz kremi, yüz kreminden çok<br />

farklıdır. Cildin içine nüfuz etmez,<br />

yüzeye yayılır. Sürdüğünüz<br />

miktar, bir pirinç tanesinden<br />

fazla olmamalıdır. Üstelik de<br />

bu miktar, iki göz için birden<br />

kullanılan miktardır. Gündüz,<br />

sadece gözaltına sürüp, gece<br />

de tüm göz çevresine sürün.<br />

Bunun nedeni, gün içerisinde<br />

göz kremini tüm göz çevresine<br />

uygulamak, farınızın yayılmasına<br />

ve ince bir çizgi halinde iz<br />

bırakmasına sebep olur. Eğer<br />

göz makyajı yapmadıysanız, o<br />

zaman tüm göz çevresine günde<br />

iki kez uygulayabilirsiniz. Ancak<br />

kullandığınız ürüne dikkat<br />

edin. Eğer tüm göz bölgesi için<br />

üretilmemiş ve test edilmemişse,<br />

şiş gözlerle uyanabilirsiniz.<br />

Vazelin ve bebek yağı harika<br />

makyaj temizleyicilerdir.<br />

Gerçek şu ki, oldukça etkilidirler<br />

ama onları kullanmak hiç de<br />

iyi bir fikir değildir. Petrol<br />

bazlı olduklarından suyla<br />

parçalanmazlar. Bu nedenle de<br />

göz üzerinde tabaka bırakırlar.<br />

Bu da göz makyajsızın akmasına<br />

sebep olur. Bunun yerine yağlı bir<br />

göz makyaj temizleyicisi kullanın.<br />

Bunlar suyla çözüldüklerinden<br />

bu tür problemlere sebebiyet<br />

vermezler.<br />

Vazelin ve bebek yağı harika<br />

nemlendiricilerdir.<br />

Cevap gene hayır. Bu ürünler<br />

tuzak gibidir. Eğer cildiniz<br />

kurumaya meyilliyse, denize/<br />

havuza girmeden önce vazelin<br />

sürebilirsiniz, bu anlamda<br />

iyi bir bariyer görevi görür.<br />

Vazelin sizi sert rüzgarlardan<br />

ve soğuktan da korur ama<br />

kesinlikle nemlendiricinin<br />

üzerine sürülmelidir. Bebek<br />

yağı, bebeklerin nemli cildine<br />

sürülüp, bu nemi sabitlemek<br />

için üretilmiştir. Vazelin ya da<br />

bebek yağını nemlendirici yerine<br />

kullanırsanız, cildi bloke eder.<br />

Bunun sonucunda da cilt kendi<br />

lipitlerini ve nemini üretemez<br />

hale gelir.<br />

Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 35


Bebeğime anne sütünün yanında su da vermeli<br />

miyim?<br />

Bebek için dünyanın en iyi gıdası anne sütüdür. Anne sütünün<br />

yüzde 87’si sudur ve anne sütüyle beslenen bebeğe su bile<br />

verilmemesi gerekir. Normal doğum yapan anneler, henüz<br />

doğum masasından kalkmadan bebeklerini emzirmeye<br />

başlamalıdır. Sezaryenle doğan bebeklerde anne henüz tam<br />

ayılmadan bir başkasının yardımıyla emzirilmesi de yararlıdır.<br />

SORU | CEVAP<br />

Bebeğimin saçları dökülüyor. Endişelenmem gerekir<br />

mi?<br />

Bebeklerin saç miktarı çok farklı olabilir. Bazı bebekler neredeyse<br />

kel doğarken, bazıları simsiyah gür saçlarıyla dünyaya<br />

gelirler. İki durumda da endişelenecek hiç bir şey yok. Neredeyse<br />

tüm yenidoğanlar, saçlarının bir kısmını veya tamamını<br />

kaybederler. Doğum sonrasında zayıf saçlar dökülerek yerini<br />

yeni, olgun saçlara bırakır.<br />

Reflü tanısı konuldu. Hayat tarzımda ne tür<br />

değişiklikler yapmalıyım?<br />

Alkol ve sigara kullanmamak, eğer şikâyetlerle yakından ilgili<br />

ise kahve ve yağlı yiyeceklerden uzak durmak, akşam yemeği<br />

saatini geciktirmemek, yatmaya yakın sıvı gıdaları fazla tüketmemek,<br />

karını sıkacak giysiler giymemek, kilo fazlası varsa<br />

kilo vermek, baş ve gövde yüksekte olacak şekilde yatak<br />

başını yükseltmek şeklinde hayat tarzı düzenlenebilir.<br />

Evde hayvan beslemek bazı hastalıkları tetikler mi?<br />

Evcil hayvan beslemek, hamile ve çocuklarda bazı sağılık<br />

sorunlarına neden olabilir. Evcil hayvanların tüy ve deri<br />

döküntüleri sıklıkla alerji nedeni olabilmektedir. Bazen bu<br />

hayvanların salyası ve dışkıları da alerjenik nitelik taşımaktadır.<br />

Bu yüzden evde beslenen hayvanların temizliğinin düzenli<br />

yapılması gerekir.


Çocuklarda ayakkabı tercih ederken neye dikkat<br />

etmek gerekir?<br />

Çocuk ayakkabılarının bot tarzında olması şart değildir. Kış<br />

aylarında koruyucu amaçlı olarak bot tarzı olanlar tercih edilebilir.<br />

Ayakkabı büyük, geniş, yumuşak ve hafif olmalıdır. Çocuk<br />

ayağının özellikle ilk 3 yaşta çok hızlı büyüdüğü unutulmamalıdır.<br />

Ayakkabının ucu ile başparmak arasında yaklaşık<br />

1-1,5 cm boşluk olmalıdır.<br />

SORU | CEVAP<br />

Beyin pili ne tür faydalar sağlıyor?<br />

Beyin pili uygulaması, yürümede yavaşlama vekasılmaları<br />

olan kişilerin sorunlarını azaltılıyor. Kişilerin ilaca olan<br />

bağımlılığı bazen yüzde 50’ye kadar indirilebiliyor. Bu durum,<br />

yürüme güçlüğü, yavaş yürüme ve kasılmalarda azalma anlamına<br />

geliyor. Uygulama, titremede de olumlu sonuç veriyor.<br />

By-pass ameliyatı sonrası yaşam nasıl olmalı?<br />

By-pass ameliyatı sonrası hastalar 6-8 haftalık bir iyileşme<br />

döneminden sonra normal hayatlarına dönebiliyorlar.<br />

Hastaların, ameliyat öncesi kalp sağlığını olumsuz etkileyen<br />

alışkanlıkları terk etmeleri tedavinin başarısı için oldukça<br />

önemli. Kan basıncı, kan şekeri ve kolesterol seviyeleri kontrol<br />

altında tutulmalı, egzersiz yapılmalı, sigara bırakılmalıdır.<br />

Tiroid az veya çok çalışırsa ne tür belirtiler görülür?<br />

Tiroid bezi, vücudumuz için hayati öneme sahiptir. Çok çalışan<br />

tiroid bezi hastalıklarında; çarpıntı, aşırı terleme, sıcağa<br />

tahammülsüzlük, ellerde titreme, kilo kaybı, saçlarda incelme,<br />

gözlerin öne doğru çıkması gibi belirtiler ortaya çıkabilir.<br />

Tiroid bezi az çalışıyorsa; halsizlik, bitkinlik, üşüme, kilo alma,<br />

saçlarda dökülme gibi şikâyetler görülür.


Bel ve Sırt Ağrısına<br />

Ne İyi Gelir?<br />

Modern hayatın en büyük<br />

sorunlarından bir tanesi de bel<br />

ve sırt ağrıları. Bu hiç şaşırtıcı<br />

değil aslında, çünkü sırt ağrısı Batı<br />

dünyasında en sık rastlanan sağlık<br />

sorunlarından bir tanesi. Sırt<br />

ağrısı iş gücü kaybına en çok yol<br />

açan nedenlerden bir tanesi aynı<br />

zamanda.<br />

Halk arasında, sırt<br />

ağrılarının tedavisi<br />

genel olarak uzun<br />

süren ilaç tedavileri<br />

ve ameliyat olarak<br />

bilinse de uzmanlar<br />

kısa süreli ilaç tedavisi,<br />

egzersiz ve giderek daha<br />

çok masaj tedavi, yoga ya<br />

da diğer alternatif tedavi<br />

yöntemlerini öneriyorlar.<br />

Biz farklı olarak size<br />

bel ve sırt ağrılarına iyi<br />

gelen bitkilerin listesini<br />

hazırladık.<br />

KIRMIZI BİBER:<br />

Kırmızı biber şüphesiz<br />

ki iyi bir ağrı kesicidir.<br />

(kimyasal- kapsaikin içerir)<br />

Kapsaikin öyle güçlüdür ki<br />

çok küçük bir parçası bile<br />

günümüzde kullanılan en<br />

güçlü analjeziklerin aktif<br />

maddesini oluşturur.<br />

SÖĞÜT:<br />

Bu bitki için doğal<br />

aspirin diyebiliriz.<br />

Aspirin<br />

kullanmakla<br />

ilgili bir<br />

sorunum<br />

yok<br />

diyebilirsiniz; çünkü aspirin<br />

aslında bitkisel bir kaynaktan<br />

çıkarılır.<br />

NANE:<br />

Reçetesiz satılan bir çok ilacın<br />

içeriğinde mentol ve kafur vardır.<br />

Bu kimyasallar ciddi bel-sırt<br />

ağrılarına neden olan adale<br />

gerginliğini yumuşatır.<br />

MUHTELİF BİTKİSEL YAĞLAR:<br />

Bitkilerden elde edilen yağlarla<br />

yapılan tedavi, bel-sırt<br />

ağrılarına<br />

neden olan<br />

adale spazmlarını<br />

bastırmada çok<br />

etkili sonuçlar verir. Bu<br />

yağların; ada çayı, biberiye,<br />

kekik ve yabani geyik otu<br />

gibi bazıları adale gevşetici<br />

etkisi olan timol ve karvakrol<br />

açısından oldukça zengindir.


SORU | CEVAP

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!