17.07.2015 Views

www.notindir.com

www.notindir.com

www.notindir.com

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>www</strong>.<strong>notindir</strong>.<strong>com</strong>Eski kitaplardaki ateş sözünün yanan ateş olması gerekmez; çünkü elektrik ve manyetiktürler de dâhil olmak üzere, kırk değişik anlamda ateş sayılmıştır. Eski insanların ağırmetallerden enerji elde edebileceğini bildiklerine inanmak güçtür. Bununla birlikte eskiSanskrit kitapları basit birer mit olarak reddetmek de imkânsızdır. Eski kitaplardan alınanbölümler, eski insanların uçan tanrılar gördüklerini kuşkuya yer vermeyecek ölçüdeispatlamaktadırlar. Arkeologların hâlâ kullandıkları, «Böyle bir şeyin var olduğu kabuledilemez... bunlar çeviri yanlışlarıdır... yazarlar ya da kopya edenlerin abartmasıdır...»cümleleriyle hiç bir sonuca ulaşamayız. Teknoloji çağının verilerinden yararlanan yenibir varsayım, geçmişimizin karanlığına ışık tutmak için uygulama alanına konmalıdır.Nasıl geçmişteki uçan gemiler açıklanabiliyorsa, kullanılan korkunç silâhlar daaçıklanabilmelidir. İşte Mahabharata'dan bir bölüm daha:«Elemanlar çözülmüş gibiydi. Güneş durmadan dönüyordu. Silâhın ateş gibi ısısıylakavrulan dünya, hummaya tutulmuş gibi çemberler çiziyordu. Filler, korkunç sıcaklıktankorunmak için oradan oraya koşuşuyorlardı. Sular kaynıyor, hayvanlar ölüyor, düşmanlarbiçilmiş gibi yere yığılıyordu. Ağaçlar korkunç ışığa hedef olarak, orman yangınlarındakigibi yanarak devriliyorlardı. Filler kulakları sağır eden gürültülerle koşuyor ve geniş biralanda birer birer düşerek ölüyorlardı. Atlar, savaş arabaları yanmışlardı ve savaş alanıyangın yerine dönmüştü. Bir süre sonra denizin üzerine sessizlik çöktü. Rüzgârlaresmeye, dünya parlamaya başladı. Ortaya çıkan görüntü tüyler ürperticiydi. Düşenleringövdeleri korkunç ısıyla yanmış, insanlıktan çıkmıştı. Bundan önce böyle bir silâhı negörmüş, ne de duymuştuk.» (C. Roy, Drona Parva 1889.)Öykü bundan sonra, kaçıp kurtulabilenlerin, vücutlarını, araçlarını ve silâhlarınıyıkadıklarını, çünkü her şeyin, tanrıların öldürücü soluğuyla kirlendiğini anlatıyor.Gılgamış Destanında ne diyordu? «Enkidu, yoksa seni tanrısal canavarın zehirli soluğumu öldürdü?»Vatikan Müzesi Mısır Bölümünün eski yöneticisi Alberto Tulli, M.Ö. 1500'lerdeyaşamış olan III. Tutmosis'ten kalan bir yazı parçası bulmuştu. Yazıda, gökten bir ateştopunun düştüğü ve çok kötü bir koku yayıldığı anlatılıyor.Tutmosis ve askerleri olayı izliyorlar ve ateş topu güneye doğru kayarak kayboluyor.Sözünü ettiğimiz bütün kitaplar ve yazılar, çağımızdan binlerce yıl önce yazılmışlardı.Yazarları değişik ülkelerde yaşayan, değişik kültür ve dinleri olan kişilerdi. O günlerdeönemli olayları dünyaya bildirecek özel ulaklar yoktu ve kıtalararası yolculuklar günlükolaylardan değildi. Bütün bunlara rağmen, şaşırtıcı ölçüde birbirine benzeyen garipolaylar, sayısız kaynaklardan ve dünyanın dört bucağında birbirinden habersiz yasayaninsanlar tarafından bize ulaştırılmıştır.Bütün bu yazarların akıllarından zorları mı vardı? Hepsi de aynı hayali mi görmüştü?Mahabharata'nın, Tevrat'ın, Gılgamış Destanı'nın, Eskimo destanlarının, Kızılderililerin,İskandinavyalıların, Tibetlilerin ve birçok başka kaynağın uçan tanrılar, garip tanrısal

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!