16.07.2015 Views

EN - FR - Yükselen Afrika ve Türkiye / Rising Africa and Turkey 3

EN - FR - Yükselen Afrika ve Türkiye / Rising Africa and Turkey 3

EN - FR - Yükselen Afrika ve Türkiye / Rising Africa and Turkey 3

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

2. Oturum21. Yüzy›lda <strong>Afrika</strong>Oturum Baflkan›:L. M. Sobizana MNGQIKANAGüney <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti BüyükelçisiGünümüz <strong>Afrika</strong>’s›na Genel Bak›flH›fz› TopuzUluslar aras› ‹liflkilerde <strong>Afrika</strong>Doç. Dr. Bülent ARAS<strong>Afrika</strong>’da Bütünleflme HareketleriAwad Salih Burwin<strong>Afrika</strong>’n›n Ekonomik PotansiyeliYrd. Doç. Dr. Sedat AYBAR<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›ndaD›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i(Sorunlar <strong>ve</strong> Çözüm Önerileri)Zahra NURUD›fl Yard›mlar <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›Prof. Seithy Loth CHACHAGE<strong>Afrika</strong>’da Gü<strong>ve</strong>nlik Sorunlar›,Avrupa’ya Yans›malar› <strong>ve</strong> Çözüm ÖnerileriYrd. Doç. Dr. Kenan DA⁄CI


110 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>


<strong>Afrika</strong>’ya Genel Bir Bak›flH›fz› TopuzNüfus:Bugün <strong>Afrika</strong> ülkelerinde yaklafl›k 750 milyon kifli yaflamaktad›r. BMaraflt›rmalar›na göre bu say› 2050 y›l›nda 1,8 milyara yükselecektir. Avrupa’n›nnüfusu ise 750 milyondan 650 milyona düflecektir. Genelde Avrupal›lar›nsay›s› azalmakta, <strong>Afrika</strong>l›lar›n say›s› artmaktad›r. Bunun bafll›ca nedenleriflunlard›r: Uyku hastal›¤›, s›tma, çiçek, <strong>ve</strong>rem, frengi, cüzam, zatürree <strong>ve</strong> birçokbaflka hastal›¤›n önemli ölçüde önlenmesi.Etnik Yap›:<strong>Afrika</strong> bir etnik topluluklar mozai¤idir. <strong>Afrika</strong>’da 2000 etnik topluluk yaflar.Yaln›z Kongo’daki topluluk say›s› 300, Nijerya’daki say› 200, Fildifli k›-y›s›ndaki say› da 60’d›r.Savafllar:Nijerya, Sudan, Kongo, Angola, Mozambik, Ru<strong>and</strong>a, Liberya, SierraLeone, Burundi <strong>ve</strong> Somali’deki iç savafllarda bir milyonun üstünde insan ölmüfltür.Moritanya, Gambiya, Gine-Bissau, Nijer, Kamerun, Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti,Brazzaville Kongo’su (Kongo Cumhuriyeti), Cibuti’de büyük iç çat›flmalarolmufltu.1996-1997 y›llar›nda iç savafl nedeniyle Ru<strong>and</strong>a <strong>ve</strong> Burundi’den 400,000Tutsi göç etmek zorunda kald›. 200,000 kifli de çat›flmalardan, hastal›klardan<strong>ve</strong> açl›ktan öldü.Diller:<strong>Afrika</strong> ülkelerinde bugün iki bin dil konuflulur. Dünyada konuflulan dillerinüçte ikisi <strong>Afrika</strong>’dad›r.En çok konuflulan diller flunlard›r: Svahili (60 milyon), Wolof, Dioula,Haoussa (Hevsa), Peul, Lingala, Kikongo, Malgafl, Amharik, Tigre, Berberi...


112 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Sömürgecilerin getirdi¤i ithal diller: ‹ngilizce, Frans›zca, Arapça, ‹spanyolca,Portekizce, Güney <strong>Afrika</strong>’da Holl<strong>and</strong>a kökenli bir dil (<strong>Afrika</strong>an).Genelde <strong>Afrika</strong>l›lar kendi anadillerinin yan› s›ra komflu gruplar›n dillerini<strong>ve</strong> ithal dillerden birini de konuflurlar.Din-‹nançlar:Müslümanl›k: 350 milyon. Kuzey bölgelerde egemendir. Araplar›n etkisiyle13. yüzy›llarda geliflmeye bafllam›flt›r.H›ristiyanl›k: Nüfusun yaklafl›k %40’›.Animizm: 100-200 milyon kifli animist inançlar›n etkisi alt›ndad›r <strong>ve</strong> animizmingeleneklerini uygularlar.Özellikle Botsvana, Gabon, Ug<strong>and</strong>a, Benin , Togo, Mozambik, Malavi,Zimbab<strong>ve</strong> <strong>ve</strong> Fildifli K›y›s›’nda animizmin egemenli¤i görülür.Animizmin ne bir peygamberi vard›r, ne kitab›, ne din adamlar›, ne de tap›na¤›.Animizm sözcü¤ü Animus (ruh) tan kaynaklan›r. Bunu Edward BernettTaylor (1832 - 1917) ad›nda bir ‹ngiliz uydurmufltur.Sa¤l›k:Çocuk ölümleri çok yüksektir. Ufak çocuklar›n 1000’de 175’i 5 yafl›nagelmeden ölür.Yaflam›n› yitiren çocuklar›n onda biri bir yafl›n› tamamlamam›flt›r.Besin yoklu¤u yüzünden son y›llarda 30 milyon kifli ölmüfltür.Doktor say›s› yetersizdir.Yaflam umudu:1965’te 43 yafl›n alt›nda1992’de 52 yafl2003’te 47’nin alt›ndageliflme yolundaki ülkelerde bu yafl 64’e ç›km›flt›r.AIDS:Dünyadaki AIDS’li say›s› 422 milyondur, bunun 30 milyonu <strong>Afrika</strong>’dabulunur. 2003’te 2,4 milyon kifli AIDS’ten ölmüfltür.Göçler:<strong>Afrika</strong> içinde 40 milyon insan kendi ülkesinden ayr›lmak zorunda kalm›flt›r.S›¤›n›lan ülkeler: Fransa, ‹spanya, ‹talya, Holl<strong>and</strong>a, ‹ngiltere


<strong>Afrika</strong>’ya Genel Bir Bak›fl 113‹ç göçler: Çad’dan Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti’neSudan’dan Kongo’yaAngola’dan Kongo’yaDarbeler:53 <strong>Afrika</strong> ülkesinde askeri darbe, iç savafl <strong>ve</strong> ülkelerin iflgali sonucu olarakgörevlerinden ayr›lan devlet baflkanlar›n›n say›s› flöyledir:1960-1969 – 27 Baflkan1970-1979 – 20 Baflkan1980-1989 – 22 Baflkan1990-1999 – 22 Baflkan2000-2005 – 5 BaflkanGörevden ayr›lma nedenleri:Do¤al ölüm <strong>ve</strong> kaza: 12‹stifa: 19Seçim yenilgisi: 19Geçici hükümet kuruluflu: 33Ordunun düzenledi¤i darbeler, Çad 4, Orta <strong>Afrika</strong> 3, Kongo 5, Senegal 1,Togo 1, Ru<strong>and</strong>a 1, Fildifli K›y›s› 2, Eski Frans›z Kongo’su 2, Gabon 2, KomorAdalar› 2, Cibuti 2.Darbe nedenleri: yabanc› ülkelerin ç›karlar›, etnik çekiflmeler, yönetiminbaflar›s›zl›¤›.Demokrasi:Demokratik yollarla baflkanl›ktan ayr›lma: Benin, Orta <strong>Afrika</strong>, Kongo(Brazzaville), Madagaskar, Mali, Moritus, Kenya, Senegal, Zambiya.Baflkanl›k süresi: 53 devlet baflkan›n›n 21’i 15 y›ldan beri görevde bulunuyorÇo¤ulcu rejimler: Moritus, Komor Adalar› , Nijer, Sudan, Botsvana, Namibya,Ru<strong>and</strong>a, ZimbabweTek parti içinde demokratik uygulamalar: Güney <strong>Afrika</strong>, Benin, Kenya,Madagaskar, Malavi, Mali, ZambiyaAskeri rejimler: Gana, Nijer (1993-1999), Nijerya.Krall›k: Fas, Svazil<strong>and</strong>


114 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Petrol:<strong>Afrika</strong>’n›n petrol rezervleri 90 milyon varildir. (Libya 19,5, Cezayir 11,3)Yeni rezervler bulunduNe var ki bütün bu rezervler Irak’tan daha az. Irak’›n rezervleri 112 milyonvaril.Üretim:Dünyada petrol üretiminin %11’iAngola 1,400Nijerya 2,500Ekvator Ginesi 380Çad 220Kongo 220Gabon 200ABD 2003’te <strong>Afrika</strong>’n›n ham üretiminin %14.5’unu sat›n alm›flt›r.2015’te bu oran %25’e yükselmifl olacakt›r.Çin petrolün %20’sini <strong>Afrika</strong>’dan, %14’ünü Asya’dan sa¤l›yor.<strong>Afrika</strong>’da Bölgesel Örgütler:OUA, Organisation de l’Unité <strong>Africa</strong>ine, <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü 1964’tekuruldu. Baflar›l› olamad›.UA, Union <strong>Africa</strong>ine, <strong>Afrika</strong> Birli¤i, 2002’de kuruldu. Güçlü bir örgüt.CEDEAO, Communauté Economique Des Etats de l’Afrique de l’Ouest,Bat› <strong>Afrika</strong> Devletleri Ekonomik Toplulu¤u. 1975.CEEAC, Communauté Economique de l’Afrique Centrale, Orta <strong>Afrika</strong>Ekonomik Toplulu¤u, 1980UM, Union du Maghreb Arabe , Kuzey <strong>Afrika</strong> Arap Ülkeleri Birli¤i, 1989CEA, Communauté Economique <strong>Africa</strong>ine, <strong>Afrika</strong> Ekonomik Toplulu¤uÖteki örgütler: OEMAC, COMESA, SADC, SACU


11 Eylül, Dünya Siyaseti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>Bülent Aras*Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›ndan günümüze kadar dünya siyasetinde,muazzam etki uy<strong>and</strong>›rmas› bak›m›ndan, 11 Eylül sald›r›lar› benzeri bir geliflmeyaflanmam›flt›r. Sald›r›lar dünya siyasetinin gündemi <strong>ve</strong> yap›s›yla ilgili birçoksorunun yüzeye ç›kmas›na sebep oldu. Uluslararas› iliflkiler disiplinindebir anlamda Sovyetler sonras› uluslararas› sistem <strong>ve</strong> politikan›n yap›s›n› inceleyençal›flmalar› <strong>and</strong>›racak flekilde benzer literatürün 11 Eylül sonras› ortayaç›kt›¤›na flahit olduk. Bu disiplinin mensuplar› için bir deja vu yafl<strong>and</strong>›. Yaflananani floktan sonra “Dünya bir daha asla ayn› olmayacak” gibi argümanlar›nyerini daha dikkatli analizler ald›. Bu tart›flmalar›n di¤er bir sonucu da Eylülsald›r›lar›n›n ulus-devlet sistemini güçlendirdi¤i düflüncesidir. Gerek Vestfalyaruhunun reenkarnasyonu fleklinde, gerekse uluslararas› sistemde sekülerizmiçin ciddi bir darbe fleklinde ortaya ç›kan bu fenomen analiz edilmeyi <strong>ve</strong>tart›fl›lmay› hak ediyor.Klasik yaklafl›m uluslararas› sistemi anarflik bir yap› olarak aç›klar. Uluslararas›sistemin bu anarflik do¤as› düflük düzeyde bir nedensellik zincirini gerektirir.Gerçekten de nedensellik düzeyi uluslararas› siyasette son derece s›-n›rlanm›flt›r. Öte y<strong>and</strong>an kaotik yada hesaplanamaz iç dünyaya karfl›l›k, modernuluslararas› sistemi nedensellik belirler. Durumu daha da karmafl›klaflt›-ran olgu olaylar aras›ndaki karmafl›k nedensel ba¤lant›y› aç›klaman›n zorlu¤udur.Krasner’in daha önceden formüle etti¤i gibi uluslararas› sistem iç politikayagöre daha az kurumsallaflt›r›labilir. Ortada otoriter bir hiyerarflik iliflkiyoktur. 1 Bu ba¤lamda uluslararas› iliflkiler analizleri birbirini takip eden geliflmeler<strong>ve</strong> öne sürülen ihtimaller üzerine yap›lan çal›flmalar olarak özetlenebilir.Bütün kavramlar hatta olaylar belirli ba¤lamlar›n sonucudur.Uluslararas› sistemin do¤as› bir kez—ifade edilen yönde—tan›mlan›rsa,bu sistem sadece birkaç önemli olayla analiz edilebilir hale gelir. Bir olay sistemingizlenmifl yap›s›na ›fl›k tutabilir. Tan›mlanmas› gereken uluslar aras› iliflkilerdeçok ciddi bir yer (to poi) problemi oldu¤udur. Uluslararas› iliflkileringerçekleflti¤i yer neresidir? Muhayyel bir epistemolojik to poi’den baflka uluslararas›teriminin co¤rafi bir karfl›l›¤› yoktur. Dünya egemen devletler aras›n-


116 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>da bölüflülmüfltür. S›kl›kla ifade edilen uluslararas› bir bölge fiziksel olarakyoktur. Uluslararas› terimi ile son derece tart›flmal› bir al<strong>and</strong>an bahsedilir.Yukar›da ortaya koyulan teorik girifli göz önünde bulundurmak gerekirse,birkaç olay bütün bir sistemin karmafl›k iliflki a¤›n› harekete geçirebilir. Araflt›rmac›larbir sistemin nas›l tepki <strong>ve</strong>rece¤ini yada zamanla sistem düzeyindegeliflmelerle kendini nas›l yeniden üretebilece¤ini ortaya koyabilirler. Akla gelensoru sistem düzeyinde bir olay›n ne oldu¤udur. Sistem düzeyinde bir olay,uluslararas› bir vakad›r <strong>ve</strong> bütün bir sistemin kurumlar› <strong>ve</strong> kurulu ilkeleri üzerinedo¤rudan sonuçlar üretir. Teorik olarak bak›l›rsa, her olay birbirine ba¤lant›l›bir flekilde dünya sisteminde çeflitli sonuçlar üretir. Fakat burada önemliolan do¤rudan olmas›d›r. Sistem düzeyinde olaylar, bütün bir sistemin kurumlar›<strong>ve</strong> kurulu ilkeleri üzerine do¤rudan <strong>ve</strong> kesin sonuçlar üretir. K›sa <strong>ve</strong>uzun dönemli ba¤lamlarda etkiler ortaya ç›kar. Ayn› düzlemde ayd›nlat›c› olacakdi¤er önemli bir nokta kurucu kurumlar <strong>ve</strong> ilkeler üzerinden ortaya ç›kar.Bunlar aras›nda güç hiyerarflisi, hegemonik gücün rolü <strong>ve</strong> izledi¤i politika genele¤ilimler <strong>ve</strong> di¤erleri yer al›r. Sistem düzeyinde geliflmeler önemlidir <strong>ve</strong>sistemin nas›l çal›flt›¤›n› gösterirler. Baflka bir deyiflle, sistem düzeyinde geliflmeleruluslararas› sistemin karmafl›k do¤as›n› kolayca gözler önüne serer.Uluslararas› iliflkiler uzmanlar› bu disiplindeki de¤iflimin hallerini <strong>ve</strong> anlamlar›n›çok iyi bilinen baz› çal›flmalarda sorunsallaflt›rm›fllard›r. Burada 11Eylül sonras› ortamda uluslararas› iliflkiler <strong>ve</strong> dünya siyasetinin alg›lanmas›ndakide¤iflime dikkat çekmek istiyorum. Geçmiflte küçük köyde yaflayan birinsan›n dünya tahayyülünün sadece yaflad›¤› köyden ibaret oldu¤u söylenirdi.Benzer flekilde uzun bir süredir ayn› ulus-devlet sistemi alt›nda yafl›yoruz <strong>ve</strong>tahayyülümüz bunun ötesine gitmiyor. 11 Eylül, en az›ndan, Vesfalya sistemininyap›l<strong>and</strong>›rd›¤› egemenlik düflüncesini <strong>ve</strong> uluslararas› sistemi alg›lamam›zdabir de¤iflim yaratt›. Üçüncü Dünya’n›n statükocu seçkinlerinin ellerini güçlendirme<strong>ve</strong> otoritelerini pekifltirmenin yan›nda temel seviyede dahi olsa yeniufuklar açt›.Ulus-devlet sisteminin yetersizlikleri <strong>ve</strong> zay›fl›klar› ortadad›r <strong>ve</strong> bu flimdidünya ölçe¤inde, günlük siyasette giderek daha çok kabul edilmektedir.Kozmopolitan demokrasi, Yeni Ortaça¤c›l›k <strong>ve</strong> di¤erleri bu anlamda ufuk aç›-c› tart›flmalar olarak ortaya ç›k›yor. Birçok problemli demokrasi yeni siyasalpartiler ar›yor <strong>ve</strong> bu tahayyül ulus-devlet sisteminin ötesine geçiyor. “‹çerideki”bu de¤iflim “D›flar›s›” için olas› önemli imalar bar›nd›r›yor. Bu geliflmelerinEylül sald›r›lar›ndan kaynakl<strong>and</strong>›¤›n› düflünmenin abart›l› oldu¤u iddiaedilebilir, ancak süreci h›zl<strong>and</strong>›r›c› etki yapt›¤›na ciddi itiraz olmayacakt›r. Örne¤inulus-devlet sisteminin seküler do¤as› flimdi, 11 Eylül sonras›nda, teorik<strong>ve</strong> pratik anlamlarda s›k› bir sorgulama alt›ndad›r.


11 Eylül, Dünya Siyaseti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> 117ABD’nin en üst noktas›n› temsil etti¤i Vestfalya sistemi <strong>ve</strong> bu sisteminiçkin sekülerizm anlay›fl› 11 Eylül ile beraber ciddi bir meydan okumaya maruzkald›. Bu meydan okuman›n yayg›n uluslararas› iliflkiler yaklafl›mlar›n›nöngörüleri d›fl›nda devlet olmayan dini karakterli ulus-ötesi bir oluflumdan gelmesiuzunca bir süredir küllenen uluslararas› sistem <strong>ve</strong> din iliflkisini yenidengündeme getirdi. “Otuz Y›l Savafllar›”n›n bitimiyle imzalanan 1648 tarihliVestfalya anlaflmas› sonras› ortaya ç›kan territoryal merkezi devlet anlay›fl› k›-sa sürede Avrupa’ya yay›ld›. Avrupa Vestfalya sistemi, anarflik bir uluslararas›düzen ortaya ç›kard› <strong>ve</strong> dünya ölçe¤inde bir uluslararas› sisteme hegemoniközelli¤i ile uzun olmayan bir zaman içerisinde evrildi. Din savafllar› <strong>ve</strong> kiliseninotoritesinin y›k›ld›¤› bir döneme tekabül eden yeni sistem seküler esaslarüzerine kuruldu <strong>ve</strong> günümüze kadar bu niteli¤ini pekifltirerek korudu.Avrupa’dan dünyaya yay›lan seküler uluslararas› sistem koloniyalizm sürecindedünyan›n geri kalan›nda yay›ld› <strong>ve</strong> Müslümanlar›n ço¤unlukta yaflad›-¤› ülkelerin de uluslararas› iliflkilerinde ayn› seküler ilkeler ile hareket etmelerinisa¤lad›. Vatikan uzunca bir süre uluslararas› hukuka karfl› mücadele yürüttü<strong>ve</strong> bu seküler sistemin hukukunu meflru kabul etmedi. Uluslararas› sisteminaktörlerinin bir di¤erine müdahale etmemesi <strong>ve</strong> özellikle dinin kamusal al<strong>and</strong>ayeniden hakimiyetini sa¤lama yönünde müdahalesi söz konusu olmad›.Ulus-devletlerin iç politikalar›na yön <strong>ve</strong>ren milliyetçilik, sosyalizm, liberalizmgibi ideolojiler zaman zaman nüfuz alanlar›n› geniflletmek için çabalarharcam›fl olsa dahi sistemin seküler temellerini muhafaza ettiler. 11 Eylül ilebir anlamda uluslararas› sistemin seküler karakterini koruyabilme limiti ortayaç›kt›.Ayn› flekilde hem akademik çal›flmalarda hem de Huntington gibi popüleral<strong>and</strong>a üretilen din-medeniyet unsurunun uluslararas› iliflkilerde artan or<strong>and</strong>abelirleyici olabilece¤i tezlerinin ciddiye al›nmas› gereklili¤ini do¤urdu.Farkl› uluslararas› toplum düflünceleri olabilece¤i <strong>ve</strong> bu düflüncelerin çat›flabilece¤ibir vaka olarak karfl›m›zda duruyor. Vestfelya sistemine esasl› bir meydanokuma olarak “farkl›” uluslararas› sistem düflüncesi Vestfalya kurgusununtemel aktörleri olan devletlerin dine nas›l bir rol <strong>ve</strong>rece¤ini belirlemek üzeremüdahale etmeyi dikte ediyor. Müdahalenin güç dengeleri, süper güç rekabetibenzeri süreçlerin d›fl›nda <strong>ve</strong> öngörülen ayg›tlardan tamamen farkl› bir tarzdagerçeklefltirilmesi uluslararas› iliflkilerin hakim paradigmalar›n›n sorgulanmas›n›gündeme getirdi.Uzunca bir süredir Ortodoks önermeleri ciddi elefltiriler alan uluslararas›iliflkiler disiplini halihaz›rda uluslararas› geliflmeleri öngörmek bir yana mevcutolaylar› izahta zorlan›yor. De¤erler <strong>ve</strong> normlar›n dikkate al›nd›¤›, kimlikkültürfaktörlerinin belirleyicili¤ine önem <strong>ve</strong>ren yeni yaklafl›mlar›n daha fazla


118 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>kabul görmesi bir rastlant› de¤il. Vestfelya sistemi bir anlamda uluslararas›iliflkiler disiplinin de dine karfl› önyarg›l› olmas› <strong>ve</strong> belirleyici faktörler aras›ndade¤erlendirilmemesine yol açm›fl olabilir. Bireyi analiz düzlemi olarak elealan <strong>ve</strong> uzunca süredir kurgulanan seküler(lefltirici) etkiye mesafeli bir yaklafl›myeni dönemin dinamiklerini anlayabilecektir.11 Eylül ile gözlemlenen de¤iflim <strong>ve</strong> Vestfalya kurgusunun seküler niteli¤inisorgulayan etki dikkate al›nmak zorunda. Yeni bir sistem öngörüsü olanköktendincilik say›sal olarak s›n›rl› bir kitle taraf›ndan temsil edilse de, etkisioldukça fazla. Uluslararas› sistemin öngördü¤ü egemenlik <strong>ve</strong> seküler ilkelerköktendincilik d›fl›nda bir dizi meydan okuma ile de karfl› karfl›ya. Uluslararas›iliflkilerin do¤as›, aktörleri <strong>ve</strong> yap›s› de¤ifliyor. Uluslararas› iliflkiler disiplini<strong>ve</strong> ö¤rencilerinin (en genifl anlam› ile kullan›yorum) de mevcut teorilerinOrtodoks önermeleri d›fl›na ç›kararak, söz konusu de¤iflimi yakalamalar› gerekiyor.11 Eylül sald›r›lar› bize, ayn› zam<strong>and</strong>a ne kadar k›r›lgan bir uluslar aras›sisteme sahip oldu¤umuzu gösterdi. ABD’nin teröre karfl› savafl› <strong>ve</strong> yeni Amerikanstratejisi; transatlantik gerilimlere <strong>ve</strong> Asya’da ittifaklar›n yön de¤ifltirmesineyol açt›. Jeopoliti¤in yön <strong>ve</strong>rdi¤i güç eksenli çat›flmalr› konuflmaktanbile vazgeçti¤imiz bir ortama do¤ru gitti¤imizi düflünürken, ABD’nin Afganistan<strong>ve</strong> Irak sald›r›lar›, Avrasya’da geniflleme çabalar› bu beklentilere son<strong>ve</strong>rdi. Ortado¤u <strong>ve</strong> Avrasya’daki ülkeler söz konusu oldu¤u genifl bir al<strong>and</strong>a,gü<strong>ve</strong>nlik sorunlar›, bölgesel hesaplaflmalar, yön de¤ifltiren ittifaklar gibi siyasalsöylemler mevcut literatüre hakim olmufltu So¤uk savafl›n sonu bu tart›flmalar›azaltm›flt› <strong>ve</strong> flimdi biz bu aç›dan yeniden bir déjà vu yafl›yoruzModern uluslararas› sistemin krizi <strong>ve</strong> sistem içinde “ötekiler” üreten fayhatlar› geçmiflte olmad›¤› kadar belirgin halde. 11 Eylül sonras› dönemde sistemaktör tan›mlamas›, güç hiyerarflisi, prensipleri <strong>ve</strong> tarihsel meflruiyeti ba¤lamlar›ndasorgulan›r hale geldi. ‹fade etti¤im gibi bir anlamda tarihin geri dönüflüneflahit olarak, mevcut sistemin ne ilk, ne de son olmad›¤› bilinci bu sistemile uzun süreli birliktelik <strong>ve</strong> aflinal›k duygular›ndan s›yr›lma sonucu ortayaç›kt›. Bu durumun uluslararas› iliflkilerde pratik sonucu diplomasi, gü<strong>ve</strong>nlik<strong>ve</strong> d›fl politika gibi kurgular›n yeniden tan›mlanmas› oldu. Ulus-devletleraras› iliflkiler yerini uluslararas› <strong>ve</strong> ulus-ötesi aktörler ile devletlerin çok yönlüyürüttü¤ü bir yap›sal kurguya b›rakmaya bafllad›. S›n›r alg›lamas› <strong>ve</strong> co¤rafimuhayyile belirlenmifl s›n›rlar›n ötesine geçmekte, ulus-devlet modelininvatan tan›m› yetersiz bir ifadeye dönüflmekte. Kendi s›n›rlar› içerisinde gü<strong>ve</strong>nliulus-devlet modeli art›k tarihe mal oldu. S›n›r aflan gü<strong>ve</strong>nlik sorunlar› güngeçtikçe artmakta.


11 Eylül, Dünya Siyaseti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> 119Vestfalya sistemi tarihi ba¤lam›nda karfl›laflt›¤› meydan okumalara karfl›kendini muhafazada baflar›l› olabildi. Uluslararas› sistemin güç hiyerarflisininzir<strong>ve</strong>sindeki aktörler yap›da sistemik sonuçlar do¤uran geliflmelere karfl› hassasdavran›rlar. 11 Eylül sonras› dönemde ABD’nin uluslararas› sistemi <strong>ve</strong> de-¤erlerini koruma yönünde gösterdi¤i kararl› tav›r bu duruma bir örnek. Ayr›cazihinsel düzeyde sorgulanmas›na karfl›l›k, 11 Eylül ile birlikte bafllayan terörekarfl› küresel mücadele politikalar› ulus-devlet yap›lar›n› en sorunlu bölgelerdegüçlendirir bir etki yaratt›. Tekrarlamak gerekirse 11 Eylül sonras› dünyauluslararas› sistem aç›s›ndan de¤iflim <strong>ve</strong> yerine oturman›n ayn› <strong>and</strong>a yafl<strong>and</strong>›-¤› bir yer oldu.Uluslararas› gü<strong>ve</strong>nlikle ilgili bu yayg›n odaklanman›n ayn› zam<strong>and</strong>a içpolitika için de önemli imalar› vard›r. 11 Eylül sald›r›lar›, uluslararas› sistemde,dâhili anlamda ulusal gü<strong>ve</strong>nli¤i koruma ad›na di¤er ülkelerin ifllerine kar›flmamae¤ilimini güçlendirdi. Demokrasi, insan haklar› <strong>ve</strong> sivil toplum gibikavramlar tarihsel olarak insan varl›¤›n›n ortak üretimi olarak ortaya ç›km›flt›r.Bu normlar Bat›l› pratikler içinde yeniden üretildi. Bazen bu yeniden üretimmekanizmas› önceki ba¤lam›ndan ayr› düflebildi <strong>ve</strong> bütünüyle yeni anlamlarkazanabildi. Bu kavramlar küresel normlar olmalar› aç›s›ndan ÜçüncüDünya denilen ülkelerdeki otoriteryen statükocu seçkinleri endiflelendirmektedir.Bu ba¤lamda 11 Eylül sald›r›lar› otoriter liderlerin ellerini d›fl bask›lardank›smen ba¤›s›kl›k kazanmalar› sebebiyle kendi halklar›n› dünya gerçekliklerindenuzak tutma kararl›l›klar› aç›s›ndan güçlendirdi. Bununla beraber, deste-¤in ne kadar uzun süre hayatta kalaca¤› <strong>ve</strong> bu statükocu seçkinlerin ne kadarbaflar›l› olacaklar› konusunda soru iflaretleri vard›r. Teröre kaynakl›k etti¤i önesürülen co¤rafyalarda ciddi yap›sal de¤iflimler öngören formüllerin tart›fl›ld›¤›bir dönemde söz konusu ba¤›fl›kl›¤›n uzun sürmeyece¤i söylenebilir..ABD’nin BM sistemini <strong>ve</strong> uluslararas› hukuku zorlayarak dün uluslararas›sisteme a¤›rl›¤›n› koymas› <strong>ve</strong> ilgili bir çok geliflme dünyan›n geri kalan›-na karfl› uygulanan yayg›n çifte st<strong>and</strong>art düflüncesiyle birleflti. ‹srail’in Lübnan’asald›r›lar›, Filistin sorunu <strong>ve</strong> Irak savafl› ‹slam dünyas›nda zaten var olanantiemperyalist <strong>ve</strong> anti Bat›c› düflünceleri besledi. <strong>Afrika</strong> k›tas›n›n kronikproblemleri sürekli bir meflrulaflt›r›c› arkaplan› canl› tutmaya hizmet etmekte.Tarihsel tahayyül (<strong>ve</strong> kollektif haf›za), dünyaya bak›fl aç›s› <strong>ve</strong> kimliklerin flekillenmesiaç›s›ndan önemlidir. Arap dünyas›nda birkaç kuflak Filistinliler <strong>ve</strong>Irakl›lara karfl› ne kadar çifte st<strong>and</strong>art uygul<strong>and</strong>›¤›na flahitlik ederek büyüdü.Afika’da yaflayan milyonlar›n modern dünya <strong>ve</strong> yaflad›klar› flartlar hakk›ndanas›l bir haf›za gelifltirdiklerini tamin etmek zor de¤il. Dünyan›n bir çok bölgesindeKantç› bar›fl projeleri tart›fl›l›rken; k›sa sürede ortam› k›yamet <strong>ve</strong> yoketme senaryolar›n›n belirledi¤i bir dünyan›n ortaya ç›kmas› gerçek bir kabustur.


120 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>11 Eylül sürecini tetikleyen <strong>ve</strong> bir anlamda de¤iflik co¤rafyalarda farkl›11 Eylül’ler ortaya ç›karan olgu yeni uluslararas› terördür. El-Kaide, So¤ukSavafl dönemi terör örgütlerinin mekanik yap›s›ndan farkl› organik bir yap›-lanma ile sanal bir devlet gibi organize olmakta. Zay›f bir hiyerarflik yap›,merkezi komutan›n olmamas›, flebeke türü küçük örgütlenmeler, da¤›n›kl›k <strong>ve</strong>co¤rafi irtibat›n olmamas› gibi unsurlardan ötürü El-Kaide’ye yeni terör diyoruz.Ortak bir ideoloji <strong>ve</strong> operasyonel felsefesi terör flebekesini bir arada tutmakta<strong>ve</strong> güçlü bir yap› oluflturmas›na imkan sa¤lamakta. Yap›n›n organik oldu¤unuiddia etmem bu felsefe ile flebekenin farkl› co¤rafyalar›n farkl› yerelba¤lamlar›nda kendini üretme kabiliyeti olmas›. Ayr›ca net bir devlet, istihbaratörgütü gibi bir sponsor ba¤lant›s› olmamas›, flebekenin hareket özgürlü¤ünü<strong>ve</strong> tahmin edilemezli¤ini art›rmakta. Önemli bir baflka özellik eylemlerindedaha önce görülmedi¤i kadar çok insan› öldürme gücüne sahip olmas›.fiekilsiz bir terör flebekesinin bu ölçüde güçlü yap› ile kendini ortaya koyabilmesiyeni dönemin en önemli meydan okumalar›ndan birisi. Tespit edilemeyen,görünmeyen <strong>ve</strong> cayd›r›lamayan bir küresel tehditten bahsediyoruz.Benzer düflünceli radikal militanlar bir zincirin parças› gibi birbirine eklenenfaaliyetleri “operasyonel ideoloji” ile hayata geçiriyorlar. Terör flebekesi asl›ndamelez bir dünya görüflüne sahip. Pragmatik bir eklektizmle dini, siyasal,ekonomik, felsefik ya da fliddet içerikli kurgular ile Bat›l› <strong>ve</strong> onlarla iflbirli¤iyapan Müslüman unsurlarla y›llard›r ‹slam dünyas›na karfl› sürdürdükleri sözdesavafla karfl› bir cephe açt›klar› iddias›n› pazarlamaya çal›flmaktalar. ‹deolojininmelez karakteri farkl› yerel ba¤lamalarda mantar gibi türeyen flebekeninparçalar›n›n ortaya ç›k›fl›nda pratik bir fayda sa¤lamakta. Kimisi siyasaldüzeyde kal›rken, baz›lar› do¤rudan fliddete yönelebiliyor. El-Kaide kendisinibir sistemik öteki olarak tan›mlamakta <strong>ve</strong> sistem ile k›yamet iliflkisine girmekte.Uluslararas› sistem kendini koruma güdüsü ile cayd›r›lamayan düflman›yok etme giriflimi olan teröre karfl› küresel savafl ile karfl›l›k <strong>ve</strong>rmeye çal›fl›yor.Dünya art›k geçmiflte olmad›¤› kadar gü<strong>ve</strong>nsiz bir yer. Bu gü<strong>ve</strong>nsizli¤eterör flebekesinin eylemleri yan›nda, modern dünyan›n de¤erlerine alternatifsöylemlerle hareket etmesi <strong>ve</strong> zaman zaman global adaletsizlik <strong>ve</strong> eflitsizlikba¤lamlarda düflünsel meydan okumalar gündeme getirmesi yol aç›yor. Çeliflkiliolarak hiç bir flekilde kabul edilmesi mümkün olmayan <strong>ve</strong> masum insanlar›nölmesine sebep olan terör eylemleri ABD <strong>ve</strong> müttefiklerinin Irak <strong>ve</strong> Afganistan’dagiriflti¤i savafla zorunlu bir empati yap›lmas›na yol aç›yor. Medyadagörüntülerden ibaret olan ölümler, yaral›lar, korku <strong>ve</strong> çaresizlik bir <strong>and</strong>a insanlar›nyan›na tafl›n›yor. Korku filmlerini <strong>and</strong>›ran bir flekilde televizyonlardakisavafl›n içine düflüyoruz.


11 Eylül, Dünya Siyaseti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> 121Uluslararas› terör, finans-kapitalin global ak›flkanl›¤›n› <strong>ve</strong> teknolojinineriflilebilirli¤ini kullan›yor. Terör flebekesinin global eriflebilme kabiliyeti, örgütlenme,hedef tayini <strong>ve</strong> operasyonel manada fark›l›flan özellikleri, tespit edilememesi<strong>ve</strong> cayd›r›lamamas› gibi sebeplerle varl›¤›n› sürdürebildi¤ini söyleyebiliriz.Görünmez bir düflman›n nas›l ortadan kald›r›laca¤› sorusu cevapbekliyor. Terör flebekesi hem kendi faaliyetleri, hem de kendisine karfl› manevralarlagüçleniyor. Uluslararas› terör bir anlamda kendini uluslararas› sistemiçerisine yap›sal bir ur olarak yerlefltirme çabas›nda. Sistem içerisinde hemenher aksakl›k bu flekilde terör flebekesinin güçlenmesine yol açacak. Uluslararas›sistemin aksakl›klar›n›n üzerinden kendini oluflturan terör sistemin kendisiile bir k›yamet iliflkisine giriyor.Modern ulus-devletin krizi <strong>ve</strong> kendini bir sistemik öteki olarak tan›mlayanterör flebekesinin tehdidi ciddi sonuçlar do¤urabilecek geliflmeler. Cayd›-r›lamayan terörü alt etmenin yolu onu yok etmek olarak görülüyor. Ancak geçti¤imiz11 Eylül sonras› döneme bak›ld›¤›nda bu yönde ciddi mesafe al›namad›¤›<strong>ve</strong> hatta terör flebekesinin çizdi¤i rotada cereyan eden çat›flman›n dahafazla terör üreterek flebekeyi besledi¤i ortaya ç›k›yor. Sorunun merkezinde oldu¤udüflünülen ülke, grup ya da kiflilerin üzerine gidiliyor. Ancak terör örgütünündestekçi bulmas› <strong>ve</strong> y<strong>and</strong>afllar›n› moti<strong>ve</strong> etmesi için biçilmifl kaftan olanbirçok kronik sorunun nas›l çözülece¤i yönünde kafalar kar›fl›k.‹slam’›n 11 Eylül sonras› dönemde uluslararas› politikan›n gündemine giriflioldukça problemlidir. ‹slam ile Bat› aras›nda s›kça oldu¤u vurgulana uyuflmazl›kkarfl›l›kl› olarak birbirini anlama gayretlerinin önüne çekilen bir alg›lamaduvar›na dönmüfltür. Bu kurgulanm›fl engeller flimdi neredeyse ‹slami de-¤erlerle Bat›l› de¤erlerin uzlaflmas›n›n mümkün olmayaca¤› fleklinde sabit birdüflünce haline gelmifltir. Eylül sald›r›lar› bu alg›lamay›, ‹slami de¤erlerle terörüniliflkili oldu¤u düflüncesiyle birlikte pekifltirmifltir. ‹slam ile Bat› aras›ndakiiliflki dünya siyasetinde hayati önemdedir <strong>ve</strong> bu iliflki karfl›l›kl› yanl›fl alg›lamalarüzerine bina edilmemelidir. Bununla birlikte, Bat› dünyas›nda yükselen‹slam ilgisi tarafs›z bir ‹slam anlay›fl›yla sonuçlanabilir. Madalyonunöbür taraf›nda,11 Eylül, Müslüman nüfusun yaflad›¤› bölgelerdeki siyasal <strong>ve</strong>ekonomik geri kalm›fll›k gerçekli¤ini bir kere daha gözler önüne serdi. ‹slammedeniyetinin içe dönük bir elefltirel süreç bafllatmas› <strong>ve</strong> muhasebe yapma ihtiyac›aç›k bir flekilde ortadad›r.Bu süreç 11 Eylül’den daha önceye gitse de, medeniyetler içindeki ayr›mlar›nmedeniyetler aras›ndaki ayr›mlar kadar önemli oldu¤u düflüncesi yayg›nl›kkazan›yor. Birden fazla Bat› <strong>ve</strong> homojen olmayan bir ‹slam dünyas› var.Bat› dünyas›ndaki transatlantik bölünme ABD’nin yol açt›¤› “terörizme karfl›


122 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>savafl”tan bu yana daha fazla görünür hale gelmifltir. Amerikan politikalar› 11Eylül sonras›nda, dünyay› “dostlar” <strong>ve</strong> “düflmanlar” olarak ikiye bölmekte.ABD’nin Afganistan <strong>ve</strong> Irak’a sald›r›lar› sonucunda Atlantik okyanusunun ikiyakas›n›n stratejik alg›lamalar› oldukça farkl›laflm›flt›r.ABD’nin El-Kaide’ye <strong>ve</strong> dünya sath›nda terörizme bir son <strong>ve</strong>rme giriflimlerinitakiben bu amaç için neler yap›labilece¤i gittikçe büyüyen bir tart›flma.Ancak terörün de¤iflen niteli¤i karfl›s›nda yeni önlemlerin al›nabildi¤i <strong>ve</strong>yeni yaklafl›mlar›n benimsenebildi¤ini söylemek zor. ABD’nin güçler dengesianlay›fl› <strong>ve</strong> reelpolitik yaklafl›m› üçüncü dünya ülkelerindeki birçok problem<strong>ve</strong> çat›flmaya çözüm üretmede baflar›s›z olmufltur. Bush yönetimi için daha kötüsü,Clauswitzçi anlay›fl›n savafl›n diplomasinin bitti¤i yerde bafllamas› gerekti¤iönceli¤ini tersine çevirip, önce iflgal sonra diplomasi formülü ile hareketetmesi. ABD yönetimi diplomasiye çok az yer <strong>ve</strong>riyor <strong>ve</strong> sadece ABD politikalar›n›kabul edenleri görüflme masas›na buyur ediyor. Gü<strong>ve</strong>nlik Avrupal›anlam›nda bak›ld›¤›nda güç yönelimli olmayan ba¤lamlarda üretilebilir. Yumuflakgü<strong>ve</strong>nlik önlemleri BM sistemi ile daha uyumludur. Tekelci gü<strong>ve</strong>nlikanlay›fllar›n›n yetersizli¤i <strong>ve</strong> katk› yapacak tüm kaynaklardan beslenme gereklili¤iortadad›r.Amerikan yönetimi, savafl alan› <strong>ve</strong> bar›fl alan› olarak isimlendirilebilecekolan yeni bölünmede, kendi saf›n› oluflturan blo¤u birarada tutmada pek baflar›l›gözükmüyor. Bar›fl alan›n› birarada tutan daha çok savafl alan›ndan gelentehditler. Amerika’n›n gönüllü müttefikleri bu süreci bütün fliddeti ile hissediyorlar<strong>ve</strong> birbirini takip eden terör sald›r›lar› bu sürecin bir parças›. Uluslararas›terör söz konusu siyah-beyaz dünya tan›m›n› yeniden üretmektedir. Ortayaç›kan sonuç uluslararas› terörle mücadelenin, global ölçekte iflbirli¤i, esnekkarar alma mekanizmalar› <strong>ve</strong> demokratik meflruiyet ilkeleri üzerinden kurulacakdinamik bir süreç olmas› gerekti¤idir<strong>Afrika</strong>’n›n konumuAvrupa ulus-devlet sisteminin dunyan›n geri kalan›na ihraç etti¤i modelçeflitli sorunlarla de¤iflik co¤rafyalarda bu sistemin benzerlerinin ortaya ç›kmas›nayol açm›flt›r. Baz› durumlarda bu ihraç süreci Avrupal› beyaz adam›nbir uygarlaflt›rma misyonu ile özdefllefltirildildi¤i için içkin bir Avrupal› üstünlü¤üyada Avrupa-merkezcilik bu projede içkin olarak yer alm›flt›r. Bat› kaynakl›haritalarda Avrupa k›tas› daha büyük, <strong>Afrika</strong> ise oldu¤undan küçüktür.<strong>Afrika</strong> ile ilgilenenler <strong>ve</strong> bu k›tay› tan›ma imkan› bulunlar›n ilk farketti¤i oldu¤ubu karfl›laflt›rmal› ölçek sorunudur. Hemen arkas›ndan farkedilen ise <strong>Afrika</strong>’n›nresmedildi¤inden daha fazla çeflitli¤ili¤e sahip oldu¤udur.


11 Eylül, Dünya Siyaseti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> 123Asl›nda bu s›n›rlama <strong>ve</strong> monolitik kal›plara indirgeme bizzat uluslarars›sistemin <strong>Afrika</strong> ile sorunlu iliflkileri tarihini özetleyen iki olgudur. Basit gözlemlerleanlafl›labilmeleri sorunlu iliflkilerin yap›sal özellik kaz<strong>and</strong>›¤›n› <strong>ve</strong>kendini yeniden üreterek devam etti¤ini göstermektedir. Gerek flimdi, tarihiolan köle yollar›ndan güçlü, kuv<strong>ve</strong>tli <strong>Afrika</strong>l› erkekleri <strong>ve</strong> güzel <strong>Afrika</strong>l› bayanlar›köle olarak “yeni dünyan›n” hizmetine sunma giriflimleri, gerekse günümüzdekaçak göçmenlik, AIDS gibi kronik sorunlardan ötürü kaplar› <strong>Afrika</strong>l›larakapatma politikalar› sorunlu yap›sal iliflkinin do¤as› sonucudur.Vesfalya anlaflmas› sonras› tesis edilen uluslararas› sistem, öncekilere nazar<strong>and</strong>aha kurumsallaflm›fl gözükse bile sistem içerisinde hiyerarflik bir meflrulaflt›rma<strong>ve</strong> bir anlamda bünyesinde bar›nd›rd›¤› problemler üzerinden kendinitan›mlama sorunlar› ile beraber üretilmifltir. Sistem içerisindeki hareketlilikhalihaz›rda var olan sorunlar›n statükonun devam› için zaman zaman müdahaleyemaruz kalmas› ile sa¤lan›yor. Bu durum özellikle alt sistemler oluflturulurkenortaya ç›k›yor. Uluslararas› sistemi tan›mlarken karfl›laflt›¤›m›z busistemin olufltu¤u düflünsel evreni tan›lama zorlu¤u, bu sistemin alt sistemlerdenba¤›ms›zlaflmas› <strong>ve</strong> alt sistemler sorunlu oalrak lanse edilip, kendisinindokunulmaz <strong>ve</strong> sorunsuz olarak alg›lanmas›na yol açmaktad›r.<strong>Afrika</strong> alt sistemi bu sorunlar›n hemen hepsinin derinlemesine yafl<strong>and</strong>›¤›bir alt evren olarak tan›mlanmakta. Modern uluslararas› sistemin baflat güçlerinin<strong>Afrika</strong> ile ilgileri insani müdahale, yard›m <strong>ve</strong> destek olarak lanse edilmekte.Tarihin 18. yüzy›lda bafllad›¤› yan›lg›s› ile hareket edenler için <strong>Afrika</strong>bu sorunlarla do¤du. Ancak tarih modern uluslararas› sistemin öngördü¤ündenönceye gitmekte. Avrupa’dan çok daha önce <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Asya, dünyan›n dört biryan›na uzanan medeniyetin dinamiklerini üreten unsurlara ev sahipli¤i yapm›flt›r.‹nsanl›¤›n ortak birikimi olan insan haklar›, hoflgörü <strong>ve</strong> fark›l›l›¤a tahammül,yard›mse<strong>ve</strong>rlik gibi de¤erler bu co¤rafyalarda anlam kazanm›flt›r.Bat› medeniyetinin di¤erleri ile iliflkisi, <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Asya toplumlar›n›n güçlü oldu¤uzamanlarda di¤erleri ile iliflkileri ba¤lam›nda karfl›laflt›r›ld›¤›nda Bat›n›noldukça sorunlu iliflkiler gelifltirdi¤i söylenebilir.11 Eylül ile yaflanan zihni transformasyon modern uluslarars› sistemi <strong>ve</strong>de¤er yarg›lar›n› sorgulan›r hale getirdi. Yeni bak›fl aç›s› düflünsel anlamda tarihinyani ötekinin geri gelmesi sonucunu dayatmakta. Uluslararas› sisteminbaflat gücü haks›z bir sald›r›yla vurulurken, al›flageldi¤imizin asl›nda al›flt›¤›-m›z oldu¤u <strong>ve</strong> dünyan›n geçmiflten bu yana ayn› flekilde olmad›¤› zihinsel aç›-l›mlar›n› getirdi. Modern uluslararas› sistemin bir anlamda ötekinin ötekisiolarak alg›lad›¤› <strong>Afrika</strong> yeni zihinsel dönüflüm ile en fazla öne ç›kacak olguolarak karfl›m›zda duruyor. Bast›r›lm›fl›n geri dönüflü hakim alg›laman›n tüm


124 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>hatalar›n›, günahlar›n› ortaya koyacak flekilde gerçeklefliyor. Modern uluslararas›sistemin krizi <strong>Afrika</strong> ile girdi¤i sorunlu iliflkinin süreç içinde üretti¤i yap›saldöngüden farkl› bir olgu de¤il. <strong>Afrika</strong>’n›n sorunlar› bu anlamda bir turnusolka¤›d› gibi. Vesfalya sistemi dünya üzerinde sömürgecilik üzerinden genifllerkenöteki ile iliflkisi Derrida’n›n belirledi¤i gibi vahflice olmufltur. Gerikalm›fll›k, her anlamda az geliflmifllik, kendi sorunlar›n› çözme kabiliyeti <strong>ve</strong>imkan›n›ndan mahrum b›rakma bu fliddet içeren iliflkinin sonuçlar› oldu. Bütünsorunlar için d›fl faktörleri suçlama yayg›n bir hata ancak modern uluslararas›sistemin <strong>Afrika</strong> ile sorunlar yuma¤› haline gelen iliflkilerinde tarihinyapraklar›na daha çok “geliflmifl” dünyan›n hatalar› yaz›l›. Gelinen noktada art›khatlar› gizlemenin ya da yokmufl gibi davranman›n imkan› elimizden al›nm›fldurumda. Geçmiflle hesaplaflma yeniyi inflan›n en önemli önflart›. Geçmifltehesaplar›n gözard› edilemeyecek büyüklükte bir bölümü <strong>Afrika</strong> ile ilgili. ‹nsanl›k<strong>Afrika</strong>’ya borçlu <strong>ve</strong> bu borcu ödemenin kaç›n›lmaz oldu¤unu 11 Eylülsonras› geliflmeler olanca netli¤iyle ortaya koyuyor. Krizler ayn› zam<strong>and</strong>a f›rsatlar›nhabercisidir. ‹nsanl›k <strong>Afrika</strong>’ya borcunu geri ödeme f›rsat›n› kaç›rmamal›d›r.Notlar:*Doç.Dr., Ifl›k Üni<strong>ve</strong>rsitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü <strong>ve</strong> TASAM Ortado¤u Çal›flmalar›Proje Yönetcisi.1Stephen D. Krasner, So<strong>ve</strong>reignity Organized Hypocrisy (Princeton Uni<strong>ve</strong>rsityPress,1999), 42


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> SiyasetiAwad Sâlih BûrvînÇev. Ekrem Sert<strong>Afrika</strong> ülkeleri haritas›


126 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Genel Sunufl<strong>Afrika</strong> k›tas› ile ilgili bilgilerAlan›: <strong>Afrika</strong> k›tas› yaklafl›k olarak 30 milyon kilometrekaredir. Alan bak›m›ndanikinci büyük k›tad›r. <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> yak›n adalar yerkürenin %21’ini kaplar.Nüfusu: 800 milyondur.K›ta devletleri say›s›: <strong>Afrika</strong> k›tas›nda 54 devlet vard›r.(Sahra Cumhuriyetiile beraber)Birlikteki üye devlet say›s›: Birli¤e üye 53 devlet vard›r.K›tan›n kaynaklar›: Demir, bak›r, alt›n, uranyum, gümüfl, petrol, do¤algaz, elmas. Bunlara ek olarak; su kaynaklar›, ormanlar, hayvanlar vard›r.K›tan›n toplam geliri: K›ta 300 milyar dolar gelir gerçeklefltirdi. Bu dadünya mahalli üretiminin %1,3 üne tekabül ediyor.Uluslararas› ticaret hacmi: K›tan›n iki bin y›l›na kadarki pay› %7,3’dir.Gelirler hacmi (kapasitesi): 2001 y›l› için % 4,8’dir.Ticaret mallar› ihracat de¤eri: 2000 y›l›na kadar 150 milyar dolar.D›fl borçlar: 1999 y›l›na kadar 337,2 milyar dolard›r. 2000 y›l›nda 334,3milyar dolara inmifltir.Borçlar flemas›:Resmi borçlar: % 70Mali kurulufl <strong>ve</strong> banka borçlar›: %12Özel sektör: % 18<strong>Afrika</strong> k›tas›n›n temel, bölgesel <strong>ve</strong> uluslararas› örgütleriSiyasi örgütler:1. <strong>Afrika</strong> Birli¤i (Fas d›fl›nda 53 ülke)2. Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu¤u(20 ülke)3. Ma¤ribiler Birli¤i (5 ülke)Ekonomik örgütler:1. Bat› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Para Birli¤i (U.M.O.A.)2. Bat› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ekonomi Grubu Toplulu¤u ( ECOWAS)


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 1273. Güney <strong>Afrika</strong> Kalk›nma Toplulu¤u ( SADEC)4. Do¤u <strong>ve</strong> Güney <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ortak Pazar› (COMESA)5. Do¤u <strong>Afrika</strong> Toplulu¤u ( EGADD)6. Orta <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ekonomi Ve Para Toplulu¤u (CEMAC)<strong>Afrika</strong> k›tas›n› kaplayan bölgelerKuzey: 5 ülkeGüney: 10 ülkeDo¤u: 14 ülkeBat›: 16 ülkeOrta : 8 ülke<strong>Afrika</strong> k›tas›n›n di¤er k›talarla iliflkisi<strong>Afrika</strong> k›tas› di¤er k›talarla iliflki içindedir. <strong>Afrika</strong> devletleri baz› uluslararas›örgütlerin üyesidir. Devletlerin üye olduklar› örgütler flunlard›r:28 <strong>Afrika</strong> devleti Frans›zca Konuflan Ülkeler Toplulu¤u (Francophonie)üyesidir.13’ü kurucu devlet olan 27 <strong>Afrika</strong> devleti ‹slam Konferans› Örgütü’neüyedir <strong>ve</strong> bunlardan 13’ü kurucu üyedir.<strong>Afrika</strong> k›tas›-Avrupa Birli¤i iliflkisiAvrupa Birli¤i <strong>Afrika</strong> k›tas›n›n en büyük orta¤› say›l›r. fiöyle ki, iki taraf›n2000 y›l› itibar›yla karfl›l›kl› ticaret hacmi 135 milyar dolara ulaflt›. Bunun% 59,250 sini ihracat, % 76,164’ünü de ithalat oluflturmaktad›r.K›tan›n baz› s›k›nt›lar›K›ta ülkelerin ço¤u uzun süre emperyalizmin hegemonyas›nda kald›. Buda istikrars›zl›¤› beraberinde getirdi, tüm alanlara olumsuz etki yapt›. Buna ekolarak Kurtulufl Savafllar› da - k›ta halk›n›n emperyalist devletlerden kurtulmakiçin yapt›¤› mücadeleler- bunlar aras›nda say›labilir. <strong>Afrika</strong> ba¤›ms›zl›¤›-n› kaz<strong>and</strong>›ktan sonra kendini; a¤›r borç yükü, geri kalm›fll›k, fakirlik, hastal›kiçinde buldu. Sosyal adaletsizlik, <strong>Afrika</strong> toplumlar› içindeki iç dengesizlikler<strong>Afrika</strong> ülkelerini bütün bunlardan kurtulmak için d›fl dünya ile beraber olmayaitti. Tüm bu olumsuz geliflmeler <strong>Afrika</strong> k›tas›n›n küreselleflmede de gerikalmas›na sebep oldu.<strong>Afrika</strong> k›tas›n›n; geliflmifl-sanayileflmifl ülkeler, uluslararas› kurulufllar <strong>ve</strong>mali kurulufllarla olan iliflkisine gelince, bu iliflkiler krediler <strong>ve</strong> yard›mlarla s›-n›rl›yd›. Verilen bu krediler, k›ta ülkelerinin ço¤unda kifli bafl›na düflen milligelirin azalmas›na, kalk›nma gidiflat›n›n sekteye u¤ramas›na neden oldu. Yar-


128 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>d›mlara gelince; ortaya ç›kan problemlerden dolay› y›ldan y›la azald›. Yay›nlananistatistiklerde <strong>Afrika</strong> k›tas›nda 340 milyondan fazla insan›n günlük birABD dolar› alt›nda yaflad›¤› belirtiliyor. Befl yafl at› çocuklarda ölüm oran›binde 140, ortalama yaflam süresi 54 y›ld›r. Halk›n sadece %58’i temiz su bulabilmektedir.15 yafl üstü ümmilik oran› %41’dir. <strong>Afrika</strong>’da her bin kifliye 18telefon hatt› düflerken, dünyada bu oran binde 146’d›r. Kalk›nm›fl ülkelerde isebu aran binde 56’d›r.<strong>Afrika</strong> Birli¤i gölgesinde <strong>Afrika</strong> k›tas›n›n rolü<strong>Afrika</strong> k›tas›, birli¤in kuruluflundan önce siyasi, ekonomik bak›mdan içsorunlarla, savafllarla, ehil kadro azl›¤›n›n <strong>ve</strong>rdi¤i s›k›nt›larla u¤raflan bir k›taidi. Bu sebeple k›ta küreselleflmenin olumsuz etkilerine karfl› birlik olmay›,bütün s›n›rlar› kald›rmay›, ç›kar birli¤i oluflturmay›, k›saca <strong>Afrika</strong>’n›n tekâmülünügerekli k›ld›. Libya lideri Muammer Kaddafi, <strong>Afrika</strong> ülkelerine kendinedayanan, olup biten olaylara karfl› koyabilecek güçte olan bir birlik kurma ça¤r›s›ndabulundu. Bu birlik fikrinin <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü Sözleflmesi’nin öncelikleriniiçeren alternatif bir proje oldu¤u görülüyor.Libya devrim liderinin çabalar›yla 2001 y›l› Mart ay›nda Sirte Zir<strong>ve</strong>si’ndeliderler birlik kuruluflu ile kanuna onay <strong>ve</strong>rdiler. fiu an 53 üyesi bulunanbirlik, bu zir<strong>ve</strong>den bir ay sonra 26 May›s 2001 tarihinde Nijerya’n›n 36.s›radaki imzas›yla bu anlaflmay› yürürlü¤e koydu. Bu da Libya’n›n <strong>Afrika</strong> diplomasisindekien belirgin tarihi baflar›s› olmufltur.Libya’n›n <strong>Afrika</strong> k›tas› ile iliflkisiLibya, baz› <strong>Afrika</strong> halklar›n›n hürriyeti için d›fl müdahaleleri de engellemekmaksad›yla onlara maddi <strong>ve</strong> manevi yard›mlar yapt›. Bu iliflkiler ilerledi<strong>ve</strong> geliflti, uluslararas› mahfillerde <strong>Afrika</strong> ülkeleri bundan övgü ile bahsettiler.Bunun son örne¤i bu devletlerin Libya’ya uygulanan ambargoyu k›rmalar›<strong>ve</strong> Libya’n›n yan›nda durmalar›yd›. Bu baflar› (<strong>Afrika</strong> Birli¤i’nin kurulmas›)k›tan›n birli¤i yönünde at›lan ad›mla da taçl<strong>and</strong>›r›ld›.Libya’n›n k›ta ülkelerindeki diplomatik olarak temsili afla¤›daki flekildedir:<strong>Afrika</strong>’da Kardefllik <strong>ve</strong> Halk Bürolar›: 46 büro<strong>Afrika</strong>’da Libya’n›n Konsolosluklar›: 9 konsoloslukLibya’da <strong>Afrika</strong> Ülkelerinin Temsili Diplomatik Oluflumlar› Afla¤›dakifiekildedir:Libya’da 29 <strong>Afrika</strong> ülkesi büyükelçilik seviyesinde temsil edilmektedir.Yine Libya’da 8 <strong>Afrika</strong> ülkesinin konsoloslu¤u bulunmaktad›r.


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 129Libya’n›n k›tadaki d›fl yat›r›mlar hacmi 25 milyar dinar, bu da Libya’n›nd›fl yat›r›mlar›n›n %20’si demektir. Libya, <strong>Afrika</strong> ülkeleriyle çeflitli alanlardaanlaflmalar imzalad› <strong>ve</strong> Libya ile <strong>Afrika</strong> ülkeleri aras›nda ortak komisyonlarkuruldu.<strong>Afrika</strong> k›tas› ile di¤er ülkeler aras›ndaki iliflkiler<strong>Afrika</strong> k›tas› ile di¤er ülkeler aras›ndaki iliflkiler, karfl›l›kl› ç›karlar çerçe<strong>ve</strong>sindeçeflitli alanlarda geliflme gösterdi. Siyasî, ekonomik <strong>ve</strong> kültürel vb.iliflkileri sayabiliriz. Bu ülkeler; Çin, ABD, Japonya, Kanada, Fransa <strong>ve</strong> di¤erbat› ülkeleri. Bu iliflkilerden örnek olarak afla¤›dakileri s›ralayabiliriz.<strong>Afrika</strong> - Çin iliflkileri2000 y›l› Ekim ay›nda <strong>Afrika</strong>-Çin yard›mlaflma toplant›s› yap›ld›ktansonra <strong>Afrika</strong>-Çin iliflkilerinde olumlu geliflmeler oldu. fiöyle ki; karfl›l›kl› ziyaretleren üst düzeye geldi <strong>ve</strong> Çin, ad› geçen toplant›daki taahhütlerini uygulamayakoyarak ödenmesi gereken borç miktarlar›n› düflürdü. Ticari <strong>ve</strong> ekonomikyard›mlaflmada art›fl bafllad›. 2001 y›l› itibariyle iki taraf aras›nda 10 milyardolarl›k ticaret hacmi kay›tlara geçti. Bu iliflkiler Çin Devlet Baflkan›’n›nLibya, Tunus <strong>ve</strong> Nijerya’ya olan ziyaretleriyle daha da geliflti. Böylece iki taraf›niliflkileri en iyi düzeye ulaflm›fl oldu.<strong>Afrika</strong> - Japonya iliflkileriBaz› <strong>Afrika</strong> ülkeleri Japonya ile olan iliflkilere önem <strong>ve</strong>rdiler. Yak›n zam<strong>and</strong>adört <strong>Afrika</strong>l› lider Japonya’ya bir ziyaret gerçeklefltirdi. Japonya Baflbakan›da bir grup <strong>Afrika</strong> ülkesini kapsayan ziyaretlerde bulundu. Japonya k›-taya olan deste¤ini vurgulamak için otuz <strong>Afrika</strong> ülkesine 2,62 milyar Yen (19milyar dolar) tutar›nda kredi, ba¤›fl <strong>ve</strong> teknolojik yard›mlarda bulundu.Amerika - <strong>Afrika</strong> iliflkileriAmerika’n›n <strong>Afrika</strong> k›tas›na bak›fl› üç farkl› amaca dayan›r. Bunlar flu flekildedir:- Ekonomik amaç: <strong>Afrika</strong>’n›n küreselleflme ça¤›nda dünya ekonomilerineçabuk entegre olmas›n› sa¤lamakt›r. Özellikle de Dünya Ticaret Örgütüeliyle <strong>Afrika</strong> ticaretini gelifltirmeyi hedeflemektedir.- Siyasi amaç: Amerika, <strong>Afrika</strong> ülkelerinin kendisine olan bak›fl aç›lar›-n› de¤ifltirmek istiyor. K›tadaki hayati ç›karlar›n› korumak <strong>ve</strong> bu ç›karlar›nahizmet edecek flekilde iliflkiler gelifltirmek istiyor. Genelde Avrupa’n›n özeldeise Fransa’n›n k›tadaki hegemonyas›n› sona erdirmek için Amerika’n›n yapt›-¤› bu giriflimler bunun göstergesidir.


130 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>- Gü<strong>ve</strong>nlik Amac›: D›fl tehditlere karfl› ABD’nin ç›karlar›n› himayesifleklinde kendini gösterir. Örne¤in: terörizm<strong>Afrika</strong> Birli¤i ÖrgütüBirli¤in kurulmas› için geçmiflte yap›lan çabalar<strong>Afrika</strong> ülkeleri, emperyalizmden kurtulduktan sonra örgüt kurmak içinbir tak›m giriflimlerde bulundular. K›tadaki ba¤›ms›z devletlerden üçü olanM›s›r, Etiyopya <strong>ve</strong> Liberya 24 Ekim 1945 tarihinde Birleflmifl Milletler Sözleflmesi’neimza atarak bu birli¤e üye oldular.1960’l› y›llar›n bafl›nda baz› <strong>Afrika</strong> liderleri birlik kürsüsü kurmay› düflündüler.Bununla; halklar aras›nda yard›mlaflma <strong>ve</strong> dayan›flmay› sa¤lamak,emperyalizmin boyunduru¤u alt›nda yaflayan ülkelerin kurtar›lmas›n› sa¤lamak,kalk›nma için yard›mlaflmay› artt›rmak <strong>ve</strong> koordine etmek, <strong>Afrika</strong> meselelerinisavunmak, Birleflmifl Milletler ile ifl birli¤i yaparak dünya bar›fl›n›korumak <strong>ve</strong> dayan›flmay› güçlendirmek mümkün olabilirdi.I. Konferans: 1958Birinci konferans; M›s›r’dan, Tunus’tan, Fas’tan, Sudan’dan, Etiyopya’dan,Liberya’dan delegelerin kat›l›m›yla 1958 y›l›nda Akra’da yap›ld›. Butoplant›da Birleflmifl Milletler Cemiyeti’nde kendilerini temsil eden sürekli birdelege bulundurma karar› al›nd›.II. Konferans: fiubat 1959 Dakar (Senegal)Senegal’den, Sudan’dan, Yukar› Volta’dan (Burkina Faso), Dahomey’den(Benin) temsilcilerin kat›l›m›yla aralar›nda bir birlik kurmay› kararlaflt›rd›lar.Ancak bu birlik devaml›l›k göstermedi.III. Konferans: “Uzlaflma Meclisi”6 May›s 1959’da Paris’te yap›ld›. Bu toplant›n›n devam› 29 May›s1959’da; Fildifli Sahili’nden, Nijer’den, Yukar› Volta’dan (Burkina Faso) <strong>ve</strong>Dahomey’den temsilcilerin kat›l›m›yla Fildifli Sahili’nde (Abidjan) yap›ld›.Ekonomik kurumlar›n anayasaya dayanarak infla edilmesi için anlaflma sa¤l<strong>and</strong>›.IV. Konferans: Darü’l-Beyza (Kazablanka/Fas), 1961Bu konferans, Fas Kral›’n›n da<strong>ve</strong>tiyle yap›ld›. Konferansa; Fas, Libya,M›s›r, Gine, Mali <strong>ve</strong> geçici Cezayir Hükümeti kat›ld›. Darü’l-Beyza Sözleflmesi’ninkabulü bu konferansta oldu. Konferansta; <strong>Afrika</strong> kurtulufl hareketlerininzaferi, k›ta birli¤i, tarafs›zl›k siyaseti, emperyalizmin tasfiyesi, <strong>Afrika</strong> ül-


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 131keleri aras›nda ekonomik, siyasi, kültürel <strong>ve</strong> sosyal yard›mlaflma iliflkilerinigüçlendirme konular›nda öngörüde bulunuldu.V. Konferans: Monrovia (Liberya) May›s 1961Bu konferans, 20 devletin kat›l›m›yla yap›ld›. Bu konferansta; ortak aç›klamadagelen ilkelerin gerçekleflmesi için dan›flma mahiyetli Genel <strong>Afrika</strong> Örgütükurulmas› kararlaflt›r›ld›. Bu ilkeler; ba¤›ms›zl›kta eflitlik <strong>ve</strong> iç ifllerinekar›flmama fleklindedir.1962 y›l›nda Lagos’ta üye devletlerin kat›l›m›yla yap›lan oturumda <strong>Afrika</strong>Bölgesel Örgütü kurulmas› tasarl<strong>and</strong>› <strong>ve</strong> bu tasar› Monrovia’da karara ba¤l<strong>and</strong>›.Ancak bu giriflimde bir baflar› kaydedemedi.VI. Konferans: Temmuz 1961, <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Birli¤iGana, Gine, <strong>ve</strong> Mali’nin kat›l›m›yla yap›ld›.VII. Konferans: <strong>Afrika</strong> Malgafl Örgütü- Madagaskar11 Eylül 1961’de Madagaskar’da (Tananariv) 12 devletin kat›l›m›yla <strong>Afrika</strong>Birli¤i Örgütü’nün kuruluflu ilan edildi. Daha sonra s›rf ekonomik örgütedönüfltü.VIII. Konferans: 15 May›s 1963 Addis AbabaBirçok <strong>Afrika</strong> ülkesinin ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas›ndan sonra <strong>Afrika</strong> ülkelerini;ya k›ta bölgelerinin birisi etraf›nda, ya kültür <strong>ve</strong> dil temelinde (Frans›zcakonuflan ülkelerde oldu¤u gibi), ya da siyasi yönelifl temelinde ülkeleriiçine alacak bir araya getirecek bir örgütün kurulmas› arzusuyla tüm k›ta ülkeleriaras›nda haberleflmelere <strong>ve</strong> görüflmelere bafll<strong>and</strong>›.Bunun üzerine Addis Ababa’da ba¤›ms›z 30 <strong>Afrika</strong> ülkesi devlet baflkanlar›ylakurucu konferans çal›flma cet<strong>ve</strong>li haz›rl<strong>and</strong>›. 22 May›s 1962’de <strong>Afrika</strong>Zir<strong>ve</strong>si Konferans› yap›ld›. Burada <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü kurulmas› kararlaflt›-r›ld›. Birli¤in merkezi de Addis Ababa yap›ld›. 25 May›s 1963‘te örgüt sözleflmesineimza koyuldu. O zaman için üye devletlerin say›s› 51 idi. Örgütte temelresmi diller Arapça, Frans›zca <strong>ve</strong> ‹ngilizce olarak belirlendi.Sözleflmeye göre Örgüt’ün hedefleri1. <strong>Afrika</strong> ülkelerinde dayan›flma birli¤inin güçlendirilmesi,2. <strong>Afrika</strong> halklar›n›n daha iyi yaflamas› için iflbirli¤i <strong>ve</strong> yard›mlaflma çabalar›n›ngüçlendirilmesi,3. Ba¤›ms›zl›¤› müdafaa, toprak gü<strong>ve</strong>nli¤i <strong>ve</strong> ba¤›ms›zl›k,4. <strong>Afrika</strong>’da emperyalizmin tüm flekillerine son <strong>ve</strong>rmek,


132 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>5. Uluslararas› ‹nsan Haklar› Sözleflmesi <strong>ve</strong> Birleflmifl Milletler Sözleflmesinidikkate alarak uluslararas› yard›mlaflmay› desteklemek,6. Üye ülkelerin sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik alanlar›ndaaralar›nda uyumu koordine etmek.PrensiplerSözleflme birçok prensip içerir. En önemlileri flunlard›r:1. Üye ülkeler aras›nda ba¤›ms›zl›k konusunda eflitlik.2. Üye ülkelerin iç ifllerine kar›fl›lmamas›3. Ülkelerin ba¤›s›zl›¤›na <strong>ve</strong> toprak gü<strong>ve</strong>nli¤ine sayg› gösterilmesi, emperyalistdönemden kalan s›n›rlar›n korunmas›4. Çekiflmelerin bar›fl içi yöntemlerle düzeltilmesi5. Siyasi suikastlar <strong>ve</strong> y›k›c› faaliyetlerin k›nanmas›6. Tarafs›zl›k siyaseti izlenmesiMülahazalar<strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü baz› alanlarda örne¤in; iflgal edilmifl bölgeleri kurtarma,ba¤›ms›zl›¤›n› destekleme, ›rk ayr›m› ile mücadelede baflar›l› oldu.Borçlar meselesinin halli, uluslararas› ekonomik meselelere karfl› ortak tutumsergileme konusunda ise çatlaklar <strong>ve</strong>rdi. Sosyalist <strong>ve</strong> kapitalist blok aras›ndakiSo¤uk Savafl sonras›ndaki bölünmüfllük de bunlara eklenebilir. Bunlar›n sebepleri›rkç›l›k, s›n›r anlaflmazl›klar›, dinsel sebepler olarak s›ralanabilir.<strong>Afrika</strong> Birli¤iGirifl<strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü kuruluflunun öncelikleri aras›nda; iflgal edilmifl bölgelerinkurtar›lmas›, ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas› <strong>ve</strong> ›rk ayr›mc›l›¤›yla mücadelegeliyordu. Örgüt bu alanlarda baflar›lar elde etti. Ancak dünyadaki ekonomik,siyasi, kültürel, gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> çevre konular›ndaki flartlar <strong>ve</strong> durumlar örgütünkurulufl y›llar›ndaki gibi seyir göstermedi.Bilimdeki <strong>ve</strong> haberleflmedeki yeni de¤ifliklikler dünya ekonomi yönetimine,ticarete, So¤uk Savafl’›n bitmesine hülasa hayat›n her alan›n etki yapt›.Bu da uluslararas› büyük bloklar›n ortaya ç›kmas›n› sa¤lad›. Avrupa Birli¤igibi.Dünya düzenindeki bu de¤iflikliklerin etkisi elbette <strong>Afrika</strong> k›tas›na yans›-mal›yd›. Yeni durumlara cevap bulmak, dünyada meydana gelen de¤iflikliklerekay›ts›z kalmamak için içerdeki <strong>ve</strong> ikili iliflkilerdeki gereksiz didiflmelerdenuzak durup bölgesel <strong>ve</strong> uluslararas› güçlerle beraber hareket etmek gere-


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 133kiyordu. Zira ulusal devletler tek bafllar›na kendi ç›karlar›n› koruyacak gücesahip de¤illerdi. Ç›karlar›n himayesi muhakkak güçlü, bölgesel bir bloklamümkün olacakt›. Bu da <strong>Afrika</strong> Birli¤i kurulmas›n› gerekli hale getirdi.<strong>Afrika</strong> Birli¤ini gerçeklefltirmek için at›lan ad›mlar1. <strong>Afrika</strong> Birli¤i fikri 1999 y›l›nda Cezayir’de yap›lan toplant›da ortayaat›ld›.2. 7-9 Eylül 1999 tarihinde Libya’da ola¤anüstü bir zir<strong>ve</strong> yap›ld›. Bu zir<strong>ve</strong>deörgütün bakanlar kuruluna <strong>Afrika</strong> Birli¤i Kurulufl Kanunu haz›rlama görevi<strong>ve</strong>rildi. Bu husustaki aç›klama 9 Eylül 1999’da yap›lan tarihi Sirte Zir<strong>ve</strong>si’ndeyap›ld›.3. 2000 y›l›n›n 7. ay›nda Togo Cumhuriyeti’nde 36. zir<strong>ve</strong>de oy birli¤iyle<strong>Afrika</strong> Birli¤i Kurulufl Kanunu gü<strong>ve</strong>nce alt›na al›nd›. 27 devlet baflkan› bu kanunaimza koydu. Di¤er üyeler ise daha sonra imzalamak üzere konuyu incelemekarar› ald›lar.4. 23.03.2001 tarihinde Libya’da yap›lan ola¤anüstü zir<strong>ve</strong>de <strong>Afrika</strong> Birli¤iÖrgütü üyelerinin tamam› Kurulufl Kanuna imza koydu.5. 26.04.2001 tarihinde Nijerya’da (Abuja) yap›lan ola¤anüstü zir<strong>ve</strong>debirli¤e üye ülkelerin üçte iki ço¤unlu¤uyla evraklar›n onay› tamaml<strong>and</strong>›. Böylece<strong>Afrika</strong> Birli¤i kurulmas› kanunu yeterli say›ya ulaflm›fl oldu.6. 26.05.2001 tarihinde <strong>Afrika</strong> Birli¤inin kuruluflu 28. maddenin tatbikedilmesiyle ilan edilip birlik kanununa göre belgeye imza koyan üyelerin üçteiki ço¤unlu¤uyla bu anlaflma bir ay sonra uygulamaya girdi.7. 9-11 Temmuz 2001 tarihinde Lusaka Zir<strong>ve</strong>si’nde <strong>Afrika</strong> Birli¤i için bakanlarkurulu komisyonu oluflturulmas› karar› al›nd›. Her y›l›n 2 Mart günününde <strong>Afrika</strong> Birli¤i Kurulufl Günü olarak tüm k›tada kutlamalar yap›lmas›kararlaflt›r›ld›.8. 9-10 Temmuz 2002 de 38. Durban Zir<strong>ve</strong>si s›ras›nda (Birli¤in ilk zir<strong>ve</strong>si)örgütün birli¤e dönüfltürülmesi <strong>ve</strong> dokuz ayr› birlik kurumu oluflturulmas›onayl<strong>and</strong>›.Birlik kurumlar›1. Birlik Kongresi2. Yasama Meclisi3. Genel <strong>Afrika</strong> Parlamentosu4. <strong>Afrika</strong> Adalet Divan›


134 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>5. Komite6. Daimi Temsilciler Komitesi7. Uzman Teknik Komisyonlar8. Ekonomik Sosyal Kültürel Kurul9. Finans Kurumlar› (<strong>Afrika</strong> Merkez Bankas›, <strong>Afrika</strong> Para Fonu, <strong>Afrika</strong>Yat›r›mlar Bankas›)Di¤er <strong>Afrika</strong> sistemi flemalar›<strong>Afrika</strong> Birli¤i içindeki di¤er flemalar k›ta düzeyindeki <strong>Afrika</strong> topluluklar›<strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> Ekonomik Toplulu¤u gibi oluflumlardan meydana gelir. <strong>Afrika</strong>’n›nbefl bölgesinde de asli <strong>ve</strong> fer’i topluluklar <strong>ve</strong> örgütler afla¤›daki flekildedir.1. Do¤u <strong>ve</strong> Güney <strong>Afrika</strong> Ortak Pazar› ( COMESA)2. Bat› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ekonomik Toplulu¤u (ECOWAS)3. Güney <strong>Afrika</strong> Kalk›nma Toplulu¤u (SADC)4. Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu¤u (S‹NSAD - 18 <strong>Afrika</strong> Ülkesi)Bunun kuruluflu Libya’n›n giriflimiyle oldu. Bu topluluk çat›flmalar› çözmedeetkili rol oynad›.5. Orta <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ekonomik Toplulu¤u (ECCAS)6. Ma¤ribi Arap Birili¤i7. <strong>Afrika</strong> Kalk›nmas› ‹çin Yeni Ortakl›k (NEPAD)<strong>Afrika</strong> bölgesel örgütleri, kurumlar›, federasyonlar› <strong>ve</strong> merkezleri


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 135


136 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 137


138 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong><strong>Afrika</strong>’da bar›fl için Libya’n›n çabalar›Libya’n›n <strong>Afrika</strong> k›tas›n›n baflar›s› <strong>ve</strong> sorunlar›n›n ciddi flekilde ele al›nmas›için sabit ilkelerinden hareketle bu raporda; baz› <strong>Afrika</strong> ülkelerinin sorunlar›n›nçözümü <strong>ve</strong> genel olarak da k›tan›n meseleleri için yapm›fl oldu¤ukatk›y› sunaca¤›z. Bunlardan baz›lar› flöyle s›ralanabilir:Çad ile Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti aras›ndaki uzlaflmaGenel olarak <strong>Afrika</strong> k›tas›nda özel olarak da (Sahil <strong>ve</strong> Sahra ÜlkeleriToplulu¤u) için , L‹BYA devrim lideri Muammer Kaddafi’nin k›tada istikrar<strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli¤in olmas›, kardefller aras› kavgan›n durdurulmas› için göstermifl oldu¤uistek <strong>ve</strong> arzusunu belirterek bafllayal›m. Devlet baflkan› (Orta <strong>Afrika</strong>Cum.) Ange-Félix Patassé 9/8/1370 tarihinde Muammer Kaddafi’nin özeltemsilcisi Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Genel Sekreteri’ni kabul etti. Genel Sekre-


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 139ter Patassé’ye Muammer Kaddafi’nin Orta <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Çad aras›nda meydanagelen anlaflmazl›klar›n diyalog <strong>ve</strong> silahtan uzak yollarla çözülmesi düflüncesiniiletti. <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel Halk Konseyi Sekreteri <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü içerisindeyer alan anlaflmazl›klar› çözmek için kurulan merkezi kurum üye ülkelerinind›fl iflleri bakanlar›na mektuplar gönderdi. Bu mektuplarda Orta <strong>Afrika</strong>’yabar›fl gücü gönderilmesi için karar alm›fl olan <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü kararlar›n›nuygulanmas›n› istedi.Bu çerçe<strong>ve</strong>de 6 A¤ustos 1970 tarihinde baflkan Patassé ile MuammerKaddafi Çad ile Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti aras›ndaki anlaflmazl›k durumlar›n›incelemek, iki taraf›n ç›karlar›na uygun çözüm yollar› bulmak için bir arayageldi.Etiyopya <strong>ve</strong> EritreEtiyopya ile Eritre aras›nda 6 May›s 1988’de çat›flma patlak <strong>ve</strong>rince, MuammerKaddafi 26 May›s 1988 tarihinde Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu¤ugenel sekreteri <strong>ve</strong> yard›mc›s›n› derhal temsilci olarak bu iki ülkeye gönderdi.Bu iki temsilci her iki ülke baflkan›na Muammer Kaddafi’nin 6/5/1988’de oldu¤ugibi asker kuv<strong>ve</strong>tlerin yerlerine geri dönmesi, anlaflmazl›¤›n bar›flç› yollarlaçözümü, Sahil <strong>ve</strong> Sahra ülkeleri toplulu¤undan askeri kuv<strong>ve</strong>tlerin bölgeyeyerlefltirilmesini hedefleyen düflüncesini baflkanlara ilettiler. Etiyopya hükümetiyap›lan bu ça¤r›y› önemseyerek 1988 y›l›n›n yaz aylar›nda D›fliflleriBakan›’n› Libya’ya gönderdi. D›fliflleri Bakan› Muammer Kaddafi ile görüfltü.Devrim lideri Kaddafi’nin örgüt için yapt›¤› bu önemli görevler 1988 y›-l›n›n ilk yar›s›ndan bafllay›p 2000 y›l›n›n ikinci yar›s›na kadar yapt›¤› onlarcagörev aras›nda yer ald›.Bu çabalar›n sonuçlar›ndan8 Temmuz 1999 tarihinde baflkan Eritre Devlet Baflkan› Isayas Afewerkiile Etiyopya baflbakan› Meles Zenawi aras›nda yap›lan toplant› ile anlaflmayavar›ld›. Yap›lan düzenlemelerle Trablus’ta dönemin <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü Baflkan›,Etiyopya Baflbakan›, <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü Genel Sekreteri Temsilcisi,BM Genel Sekreteri’ni temsilen (Muhammed Sahnun) toplant› için haz›r bulundu.Ancak baflkan Afewerki’nin toplant›ya kat›lmamas› sebebiyle imzalanmas›beklenen anlaflma imzalanamad›. Libya liderinin 6 May›s 1988’den beriher iki taraf aras›nda yürüttü¤ü çabalar sonucu <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü’nün haz›rlad›¤›uzlaflma anlaflmas› ile nihayet imzal<strong>and</strong>›.Çad’da uzlaflmaMuammer Kaddafi, Çad’›n kuzeyinde hükümet güçleri ile Çad’da demokrasi<strong>ve</strong> adalet (MDJT) için savaflan Youssouf Togoimi liderli¤indeki hare-


140 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>ket aras›nda Temmuz 1988’de bafllayan çat›flmalar›n uzlaflma ile bitmesi içinmeseleye özel bir önem <strong>ve</strong>rdi. Her iki taraf› bar›fl masas› etraf›nda toplamakiçin büyük çaba harcad›. Bu yolda birçok temsilci görevlendirdi. Bu temsilcileraras›nda (<strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel Halk Kongresi Sekreteri) (SIN-SAD ülkelerigenel sekreterini) sayabiliriz. Ayr›ca baflkan Idriss Deby taraf›ndan gönderilenelçileri de sayabiliriz. Yap›lan bu çabalar Çad Ulusal Uzlaflma komisyonbaflkan› ile Youssouf Togoimi’nin temsilcileri aras›nda 1999-2000 y›llar› aras›ndayap›lan toplant›larla olumlu sonuçlar al›nd›.Yine Muammer Kaddafi’nin Çad’›n baflkent N’Djamena’da bulundu¤u(2000) s›rada Sahil <strong>ve</strong> Sahra ülkeleri toplant›lar›n›n ikinci oturumunun toplant›aralar›nda Çad’da siyasi faaliyet gösteren bir çok parti liderini kabul ederek,Çad’da uzlaflma için çaba harcamaya, dar çerçe<strong>ve</strong>li flahsi ç›karlar› bir kenarab›rakmaya genel bir uzlaflma yapmaya teflvik etti.Ayr›ca Muammer Kaddafi Baflkan Deby ile eski Baflkan Goukouni Oueddeiaras›nda 2000 y›l›nda direkt bir buluflmay› gerçeklefltirdi.Yine Kaddafi 4-5/2/2000 tarihinde N’Djamena’daki Sahil <strong>ve</strong> Sahra ülkeleritoplulu¤u toplant›s›nda, Baflkanl›k Konseyi zir<strong>ve</strong>sinden ç›kan <strong>Afrika</strong>’dabar›fl› koordine eden gözetmen s›fat›yla Çad hükümeti ile muhalif gruplardanMDJT hareketi aras›nda uzlaflt›rma toplant›lar› yapt›. Bu toplant›lar sonucunda7/1/1370 tarihinde bir bar›fl anlaflmas› imzal<strong>and</strong>›. Anlaflman›n önemli baz›maddeleri:*Ateflkes yap›lmas›,*Genel af ç›kar›lmas›,*Her iki taraftan tutuklu <strong>ve</strong> hapsedilenlerin sal›<strong>ve</strong>rilmesi,*MDJT Hareketinin hükümet <strong>ve</strong> devlet kurumlar›na ortak edilmesi.Bunun için alt komisyonlar oluflturuldu:*MDJT Hareketi kuv<strong>ve</strong>tlerinin toplan›p Çad Milli Ordusuna ba¤lanmas›için üçlü askeri komisyon oluflturulmas›,*Üç teknik alt komisyon (Siyasi-Hukuki,Askeri-Gü<strong>ve</strong>nlik,Sosyal –Ekonomik)oluflturulmas›.Taraflar 21/3/1970-28/4/1970 tarihleri aras›nda yukar›daki anlaflman›nmaddelerini uygulamak için Libya’da seri toplant›lar gerçeklefltirdiler. Ancakhükümet <strong>ve</strong> (MDJT) Hareketi bir bas›n toplant›s› ile uzlaflma yolunda çal›flacaklar›na,yak›n bir zam<strong>and</strong>a anlaflma için tekrar bir araya geleceklerine dairtaahhütte bulunmakla yetindiler. Bu aflamaya her iki taraf›n kendi flartlar›n› di-


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 141¤erine dayatmak için inatlaflmas› sonucunda gelindi. Buna taraflar aras› gü<strong>ve</strong>nsizli¤indeeklenmesi gerekir. M.Kaddafi’nin taraflar› ikna etmek için yapt›¤›görüflmelere ra¤men ortaya bu sonuç ç›kt›.SIERRA LEONEMuammer Kaddafi bu ülkedeki çat›flman›n halli için Devlet Baflkan› AhmadTejan KABBAH ile do¤rudan temas kurarak özel temsilcisini bu ülkeyegönderdi.Sierra Léoneliler’in Muammer Kaddafi’ye yapt›klar› sürekli ça¤r›lar neticesindebu ülkedeki çat›flmalar›n sona ermesi için bizzat kendisi meseleyemüdahil oldu. Sierra Léone hükümeti ile Foday Sankoh’un liderli¤indeki BirleflikDevrim Cephesi (Le Front Révolutionnaire Uni-RUF) aras›nda uzlaflmasa¤lamak için büyük çaba harcad›. Libya’dan bir heyet bu ülkeye giderek 17Kas›m 1996 tarihinde bu ülke baflkan› ile bulufltu. Baflkan Kaddafi’nin bu meseleyeözel önem <strong>ve</strong>rmesini memnuniyetle karfl›lad›. Yine bu buluflmada baflkanisyanc›lar›n liderinin silah› b›rakmas› ülkeye <strong>ve</strong> topluma geri dönmesiümidini ifade etti. Bu heyet 18 Kas›m 1996’da (RUF) Cephe lideri ile temaskurdu. Sierro Léone D›fliflleri Bakan› 1997 y›l› bafl›nda Genel Halk KonseyiSekreterine bir mektup göndererek Muammer Kaddafi’nin 1996 y›l›nda SierraLéone’de bar›fl›n gerçekleflmesi için harcad›¤› uluslararas› <strong>ve</strong> d›fl destektendolay› teflekkürlerini ifade etti¤ini belirtti.Libya buradaki çat›flman›n sona ermesi için etkin rol oynamaya devametti. Defalarca bu <strong>Afrika</strong> ülkesinde çat›flman›n durdurulmas› için yap›lacak çal›flmayahaz›r oldu¤unu ilan etti. Bar›fl için her türlü giriflim <strong>ve</strong> yard›m› destekleyece¤inide bildirdi. Bu çerçe<strong>ve</strong>de (LUMA)’da <strong>Afrika</strong> ‹flleri Sekreter Yard›mc›s›Foday Sankoh ile Birleflik Devrim Cephesi Lideri aras›nda 10 May›s1999’da bir buluflma gerçeklefltirdi. Bu buluflma 18 May›s 1999’da hükümetlecephe aras›ndaki anlaflman›n ateflkese katk›s› büyük oldu.Ayn› flekilde 24 May›s 1999’da Luma‘da hükümet ile cephe aras›ndakigörüflmelerde Libya etkin rol oynad›. Bu etkin rolün karfl›l›¤› 7 Temmuz 1999tarihinde karfl›l›kl› imzalanan bar›fl anlaflmas› ile taçl<strong>and</strong>›r›lm›fl oldu.Di¤er taraftan BM Genel Sekreteri Kofi Annan’n›n rehinelerin sal›<strong>ve</strong>rilmesiiçin yapt›¤› samimi ça¤r› üzerine Muammer Kaddafi Bat› <strong>Afrika</strong> ülke liderleriyleyo¤un telefon görüflmelerinde bulundu. Özellikle de Liberya Baflkan›Charles Taylor ile, bu kifli Bat› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Ekonomi Gurubu taraf›ndanHükümet ile Cephe aras›nda bar›fl görüflmelerinin devam› <strong>ve</strong> tutuklanan BMBar›fl Gücü askerlerinin sal›<strong>ve</strong>rilmesi için görevlendirilmiflti.Bu al<strong>and</strong>a çal›flma yapmak için 6 May›s 2000 tarihinde <strong>Afrika</strong> Birli¤i Ge-


142 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>nel Halk Konseyi Genel Sekreteri Liberya’ya bir ziyaret gerçeklefltirdi. Bu ziyaretteLiberya baflkan› ile Muammer Kaddafi’nin temsilcisi s›fat›yla en songeliflmeleri de¤erlendirdiler. Ayr›ca Libya bu krizin sona ermesi için Liberyadevlet baflkan›na özel bir uçak tahsis etti.26 Haziran 2001’de <strong>Afrika</strong> Bir. G.H.K.Sekreteri, Muammer Kaddafi’ninözel mektubunu Sierra Léone Devlet Baflkan› Ahmad Tejan KABBAH’a teslimetti. Bu görüflmede Kaddafi’nin bölgedeki durumdan dolay› tedirgin oldu-¤unu buradaki olaylardan mülteci <strong>ve</strong> göçmen durumuna düflmüfl olanlara insaniyard›mda bulunmak istedi¤i düflüncesini iletti. Ayr›ca Manu Nehri liderlerineuzlaflma tavsiyesinde bulundu¤unu da bildirdi.Sierra Léone devlet baflkan› taraf›ndan silahlar›n <strong>ve</strong> mühimmatlar›n toplan›l›pyok edilmesi iflleminin sona ermesi ile ülkede iç savafl›n bitiflini kutlamakiçin yapt›¤› da<strong>ve</strong>te Muammer Kaddafi ad›na <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel HalkKomitesi Sekreteri kat›ld›.Birleflmifl Milletler taraf›ndan Sierra Léone için baflkent Freetown’a yard›mgönderme konferans›na Libya’da kat›ld›.Libya <strong>ve</strong> Nijerya Sierra Léone’nin imar <strong>ve</strong> kalk›nmas› için ortak bir giriflimdebulundular. 10-11 fiubat 1370 tarihinde Trablus’ta giriflim üyeleri birtoplant› düzenledi. Bu toplant›da Sierra Léone’deki imar <strong>ve</strong> kalk›nma projelerinindesteklenmesi için ortak bir fon oluflturulmas› kararlaflt›r›ld›. Bu fonda24 milyon dolar topl<strong>and</strong>›.Demokratik Kongo CumhuriyetiBu ülkede 2 A¤ustos 1988’de iç çat›flma ç›k›nca Muammer Kaddafi busorunun çözümü için küçük bir <strong>Afrika</strong> zir<strong>ve</strong>si yap›lmas› için çal›flt›. BüyükGöller bölgesinde bar›fl› koordine görevinin Muammer Kaddafi’ye <strong>ve</strong>rilmesiylezir<strong>ve</strong> sona erdi. (30 Eylül1988).Muammer Kaddafi bu s›fat›yla Bar›fl› Koordine Genel Halk Konseyi Sekreteriniuluslararas› <strong>ve</strong> d›fl yard›m için bir zir<strong>ve</strong> toplamak üzere görevlendirdi.26 Ekim 1988’de Lusaka’da bir zir<strong>ve</strong> yap›ld›. Bu zir<strong>ve</strong>de Muammer Kaddafi,<strong>Afrika</strong> insan›n›n gelece¤i ile meflgul olmas›, bar›fl <strong>ve</strong> istikrar›n yerleflmesi arzusunuzir<strong>ve</strong>de dile getirdi. Ancak bu zir<strong>ve</strong>de gözle görünür bir ilerleme gerçekleflmeyince,M.Kaddafi tüm a¤›rl›¤›n› zir<strong>ve</strong>ye koyarak savaflan ülke liderleriylegörüflme yapmak için elçiler gönderdi <strong>ve</strong> bir çok küçük zir<strong>ve</strong> yap›ld›.Bunlar 1999’da yap›lan iki küçük Sirte Zir<strong>ve</strong>leri’dir. Bu zir<strong>ve</strong>lerin ikincisine<strong>Afrika</strong>’n›n önde gelen liderlerinden (Museweni (Ug<strong>and</strong>a), Kabila (Kongo DemokratikCumhuriyeti), Biya (Kamerun), Burindi Devlet Baflkan›, Ru<strong>and</strong>abaflkan<strong>ve</strong>kili (daha sonra baflkan oldu.) kat›ld›lar <strong>ve</strong> zir<strong>ve</strong> 18 Nisan 1999’da


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 143Sirte Anlaflmas›’n›n imzalanmas›yla sona erdi. Bu anlaflmada 10 Temmuz1999’daki Lusaka Anlaflmas› temel esas olarak ölçü al›nd›. M.Kaddafi bu anlaflman›nyürürlü¤e girmesi için çabalar›n› devam ettirdi. Bu çerçe<strong>ve</strong>de (<strong>Afrika</strong>Birli¤i Genel halk Kongresi Sekreteri ile Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu-¤u Genel Sekreterini ilgili ülkelere anlaflman›n uygulamas›na yap›lan itiraz <strong>ve</strong>engelleri ortadan kald›rmak için görevlendirdi. Bu arada Muammer KaddafiBirleflmifl Milletler Genel Sekreteri ile bir çok telefon görüflmesi gerçeklefltirdi.Ayr›ca Libya’l› bir gurup gözlemciyi bölgeye gönderdi. Birleflmifl Milletlero zaman baz› mali <strong>ve</strong> teknik engellerden dolay› bunu baflaramam›flt›. MuammerKaddafi bölgede bar›fl›n gerçekleflmesi için çabalar›n› sürdürmektedir.2000 y›l›nda baz› <strong>Afrika</strong> ülkelerinin kat›ld›¤› toplant›ya da baflkanl›k ederek,Kongo’da bar›fl›n gerçekleflmesi <strong>ve</strong> ateflkesin denetlenmesi için <strong>Afrika</strong> ÖzelKuv<strong>ve</strong>tleri tahsisi karar›n› ald›lar.Kongo devlet baflkan› Joseph Kabila, Sirte flehrindeki 1-2 Mart 2001tarihindekiistisnaî <strong>Afrika</strong> Birli¤i Hükmet <strong>ve</strong> Devletbaflkanlar› zir<strong>ve</strong> çal›flmalar›s›ras›nda, eski Botsvana lideri Ketumile Masire’ye Kinflasa’y› ziyaret ettirdi(Kinflasa’da Kongo’da bar›fl› yürütme görevini üstlenen kifli). Bu ziyarete uygunolarak 18 Mart 2001tarihinde ortak esaslara ulaflmak <strong>ve</strong> ulusal diyalogubafllatmak için tüm Kongo siyasi güçlerini kapsayacak bir karar al›nd›. Bar›fl›daha da ileriye götürmek için yap›lan anlaflmalara 19 Nisan 1370 tarihinde yap›lanittifaktan da söz edilebilir ki burada ülkedeki geçici hükümetin genel çerçe<strong>ve</strong>si<strong>ve</strong> imzalanan ikili anlaflma tutana¤›n›n sona ermesi durumlar›nda Kongolularla,öte y<strong>and</strong>an çat›flmakta olan devletler <strong>ve</strong> Kinflasa hükümeti, Kongotopraklar›ndan yabanc› güçlerin ç›kar›lmas› için görüflmelerde bulundular.Tüm bu çabalar›n semeresi iki özel anlaflma olan (Lusaka <strong>ve</strong> Prétoria) anlaflmalar›ylabüyük göller bölgesinde bar›fl›n yerleflmesine katk› sa¤l<strong>and</strong>›.Senegal (Casamance Bölgesi Meselesi)Hedefe yönelik fonksiyonu çerçe<strong>ve</strong>sinde Muammer Kaddafi <strong>Afrika</strong>’dauzlaflmalar›n gerçekleflmesi <strong>ve</strong> gerginlik bölgelerindeki ateflin söndürülmesiiçin <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel Halk Kongresi Sekreteri ile SIN-SAD ülkeleri GenelSekreterini Senegal, Gambiya, Gine Bissau liderlerine elçi olarak görevlendirdi.Bu liderler bu bölge sorununa (Casamance) çare bulmak için teflvik edildi.Zira bu bölgede hükümet güçleri ile ad›na Demokratik Güçler Hareketi denilengruplar aras›nda çat›flmalar oluyordu. Demokratik Hareket bölgenin ayr›lmas›n›talep ediyordu. Bu sorun Senegal ile Gambiya aras›ndaki iliflkileri gerdi.Zira buras› bölge ile Senegal topraklar› aras›n› ay›rtan co¤rafik bir engeldurumunda idi. Gine Bissau hükümeti de bölgedeki muhaliflere silah deste¤iyap›l›yor diye ithamlarda bulunuyordu. Muammer Kaddafi’nin iki ülke aras›


144 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>anlaflmazl›¤› çözmek için gönderdi¤i arabulucu <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel HalkKongresi Sekreteri’ni Devlet Baflkan› Abdoulaye Wade sevinçle karfl›lad›.Muammer Kaddafi’nin temsilcisi 27 Nisan 2000 tarihinde Gine Bissau Baflkan›ile görüflürken meslektafl› Abdoulaye Wade’›n bölgedeki durumdan endifleetti¤ini, iki ülke aras›ndaki iliflkileri iyilefltirmek istedi¤i yönündeki mesajlar›-n› da iletti.Ayr›ca Muammer Kaddafi’nin Abdoulaye Wade <strong>ve</strong> Gambiya Devlet Baflkan›Yahya JAMMEH’in iste¤i üzerine Güney S<strong>EN</strong>EGAL’de bar›fl için çabaharcayaca¤›n› ilettiler. Muammer Kaddafi’ye göre burada bar›fl›n ancak GineBissau ile Baflkan Kumba Yala’n›n kiflisel çabalar› ile olabilece¤ini bildirdiler.Elçilere Baflkan Kumba Yala Güney Senegal’de olup bitenlerle Gine Bissau’nunhiçbir alakas› olmad›¤›n›, isyanc›lara yap›lacak herhangi bir yard›md<strong>and</strong>olay› da bunu yapanlar›n yarg›lanaca¤›n› bildirdi. Baflkan elçilerden MuammerKaddafi’ye iletilmesini istedi¤i di¤er bir fleyde bizzat kendisinin GüneySenegal’de ki sorunlarla ilgili olarak s›n›r bölgelerini ziyaret edece¤ini bölgedekivat<strong>and</strong>afllar›ndan isyanc›lara herhangi bir yard›mda bulunulmamas›n› isteyece¤inide ifade etti.Bu çabalar Baflkan Abdoulaye Wade’›n 2 Kas›m 2000 tarihinde Senegalhükümeti ile Demokratik Güçler Hareketi aras›nda 16 Aral›k 2000 tarihi, bafllang›çkabul edilerek Casamance meselesine kal›c› <strong>ve</strong> nihai bir çözüm için görüflmeleryap›laca¤›n› ilan etmesi ile semereleri devflirilmeye bafll<strong>and</strong>›. GörüflmelerGambiya <strong>ve</strong> Gine Bissau temsilcilerinin kat›l›m› ile uzlaflmaya var›lantarihte bafllad›.Ancak son zamanlarda geliflen baz› olaylar, iki taraf temsilcileri aras›ndakiolumlu <strong>ve</strong> uzlaflmac› havay› tersine çevirdi. Casamance’da hükümet güçleriile Demokratik Hareket Güçleri aras›nda yeniden patlak <strong>ve</strong>rdi. Hareketin baz›liderleri tutukl<strong>and</strong>›. Hareket liderleri aras›nda içeride <strong>ve</strong> d›flar›da uzun süredevam eden ayr›l›klar bafl gösterdi. Hareketin da¤lardaki liderlerinin de farkl›görüflte olduklar› ortaya ç›k›nca, durumun kontrol alt›na al›nmas› <strong>ve</strong> tekrar görüflmemasas›na dönülmesi zorunlulu¤u ortaya ç›kt›. Dakar’da ki Halk BürosuSekreteri ile Gine Bissau’da ki Halk Bürosu Sekreteri iki ülke sorumlular›ile temas kurmak üzere görevlendirildi. Bölgeyi saran bu gerginli¤in iyi anlafl›lmas›,ortak bir anlay›fl gelifltirmek için Libya’n›n harcad›¤› çabalar takdireflay<strong>and</strong>›r.Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti’nde UzlaflmaOrta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti son zamanlarda <strong>ve</strong> özellikle de Ange-Félix Patassé’ninyönetimi ele almas› ile beraber bir çeflit istikrars›zl›kla birlikte öncekidönemden devletin üzerine birikmifl olan d›fl borçlar, Bat› <strong>Afrika</strong> Frank›’n›n


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 145de¤erinin düflmesi ile isyana benzeyen fliddet olaylar› ortaya ç›kt›. Bu durumdevlet bütçesinin aç›k <strong>ve</strong>rmesine, memurlar <strong>ve</strong> silahl› kuv<strong>ve</strong>tleri mensuplar›-n›n maafllar›n›n ödenmemesine kadar vard›.Libya’n›n bu dost <strong>Afrika</strong> ülkesine yeniden istikrar kaz<strong>and</strong>›rmak için büyükrolü oldu. Bu çerçe<strong>ve</strong>de maddi <strong>ve</strong> mali yard›mlarda bulunuldu. Yap›lan ikiaskeri darbe giriflimin baflar›s›z olmas›nda da önemli rol oynad›. Krizi sona erdirmekiçin 80 askeri personelini buraya yollad›. Bunlara ek olarak Sahil <strong>ve</strong>Sahra Ülkeleri Toplulu¤u’ndan çat›flmalar› sona erdirmek, bar›fl <strong>ve</strong> istikrar›ntemini için bir arabulucu komisyon bölgeye gönderildi. Komisyon üyeleri 7Kas›m 2001 tarihinde Bangui’ye ulaflt›. Bu komisyonda; <strong>Afrika</strong> Birli¤i GenelHalk Kongresi Sekreteri, Burkina Faso D›fliflleri Bakan›, Çad D›fliflleri Bakan›,Sudan’›n Libya büyükelçisi <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü Genel Sekreter Yard›mc›s›yer ald›lar.Yine bu çerçe<strong>ve</strong>de <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel Halk Kongresi Sekreteri Çad <strong>ve</strong>Bukina Faso’yu içine alan bir ziyaret gerçeklefltirdi. Bu iki ülkede askeri komisyonakat›lacaklar› onay›n› <strong>ve</strong>rdi. Ayn› kat›l›m onay›n› o gün için Sahil <strong>ve</strong>Sahra Ülkeleri Toplulu¤u’na baflkanl›k eden Sudan da <strong>ve</strong>rdi. <strong>Afrika</strong> Birli¤i ÖrgütüGenel Sekreteri ile temas kurularak, Birleflmifl Milletler’in mali <strong>ve</strong> idarisorumlulu¤unda bir <strong>Afrika</strong> gücü gönderilme karar› al›nd›. Orta <strong>Afrika</strong> CumhuriyetiBaflkan› da Birleflmifl Milletler Genel Sekreteri’ne oluflturulacak olan bubar›fl gücüne onay <strong>ve</strong>rece¤ini bildirdi. Ayr›ca Patassé, Sudan ile Sahil <strong>ve</strong> SahraÜlkeleri Toplulu¤u’ndan da bir güç gönderilmesi talebinde bulundu. Benzerbir mektupda <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü Baflkan’›na da gönderildi. Bunlara ila<strong>ve</strong>tenNijer, Mali, Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkelerine de haber <strong>ve</strong>rildi. Gönderilecek bugüce Mali, Nijer, Togo <strong>ve</strong> Ug<strong>and</strong>a asker <strong>ve</strong>rebileceklerine dair onay <strong>ve</strong>rdiler.Libya lideri Kaddafi’nin <strong>Afrika</strong>’da bar›fl <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik için giriflti¤i çabalar›daha da önemli hale getiren 4 Aral›k 2001’de Sudan’›n baflkenti Hartum’daaralar›nda Ebu Bekir Yunus Cabir (General), dönemin <strong>Afrika</strong> Birli¤i Baflkan›,Idriss Dedy, Ange-Felix-Patassé, Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu¤u GenelSekreteri, Birleflmifl Milletler Özel Temsilcisi’nin de bulundu¤u küçük bir zir<strong>ve</strong>ninyap›lmas›yd›. Zir<strong>ve</strong>nin sonuç bildirisinde:1) Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti’nde Muammer Kaddafi <strong>ve</strong> Sudan Devletbaflkan›General Ömer el-Beflir gözetiminde Baflkan Patassé <strong>ve</strong> Birleflmifl MilletlerGenel Sekreteri Temsilcisi’nin koordinesinde bir bar›fl gücü oluflturulmas›.2) Sudan, Çad, Burkina Faso devletlerinin D›fliflleri Bakanlar›, <strong>Afrika</strong>Birli¤i Genel Halk Kongresi Sekreteri, Birleflmifl Milletler Genel SekreteriTemsilcisi, Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Toplulu¤u Genel Sekreteri’nden oluflacaksiyasi bir komisyon kurulmas›.


146 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>3) Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti’ne yard›m için acil bir fon oluflturulmas›.4) <strong>Afrika</strong> Bölgesel <strong>ve</strong> Uluslararas› Kalk›nma Bankas›’na Orta <strong>Afrika</strong>’daekonomik durumun iyilefltirilmesini hedefleyen bir program bafllatma ça¤r›s›yap›lmas›.5) Bu ülkede genel af ç›kar›lmas› için Patassé’nin desteklenmesi.6) Orta <strong>Afrika</strong> Hükümeti’nin d›flar›ya giden muhaliflere tekrar geri dönmeleriiçin bir ça¤r› yapmas›.Bu çabalar <strong>Afrika</strong> Birli¤i Genel Halk Kongresi Sekreteri’nin Gü<strong>ve</strong>nlikKonsey’indeki daimi ülke büyük elçileri ile buluflarak onlar› bu ülkedeki durumhakk›nda bilgilendirmesi <strong>ve</strong> Gü<strong>ve</strong>nlik Konsey’inden Orta <strong>Afrika</strong>’ya Bar›flgücü gönderilmesi karar› ç›kartmay› hedefleyen çabalar olarak devam etti.Yine bu çerçe<strong>ve</strong>de Sahil <strong>ve</strong> Sahra Ülkeleri Büyük elçileri ile bu toplulu-¤un Genel Sekreteri aras›nda 19 Aral›k 2001’de bir görüflme gerçekleflti. Bugörüflmede Orta <strong>Afrika</strong>’daki geliflmelerin takibi (Hartum’daki küçük zir<strong>ve</strong>deal›nan tavsiye kararlar›n›n, özelliklede geçici bir bar›fl gücü oluflturulmas›, buülkeye mali destek için bir fon oluflturulmas› v.b) kararlar›n çabucak uygulamayagirmesi için ülkelerin teflvik edilmesi kararlaflt›r›ld›.Bu çabalar›n tamamlanabilmesi için de <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü’ne ba¤l›çal›flan (Çat›flmalar› Önleme, ‹dare <strong>ve</strong> Düzenleme Merkez Kurumu) bakanlardüzeyindeki yedinci ola¤an toplant›s›n› 26 Ocak 1998 tarihinde Orta <strong>Afrika</strong>’dakidurumu gözden geçirmek için Libya’da bir toplant› yapt›.


<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> Libya’n›n <strong>Afrika</strong> Siyaseti 147<strong>Afrika</strong> Ülkeleri ‹sim Listesi1. Angola2. Bat› Sahra3. Benin4. Botsvana5. Burundi6. Cezayir7. Cibuti8. Demokratik Kongo Cumhuriyeti9. Ekvator Ginesi10. Eritre11. Etiyopya12. Fas13. Fildifli Sahilleri14. Gabon15. Gambiya16. Gana17. Gine18. Gine Bissau19. Güney <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti20. Kamerun21. Kap Verde22. Kenya23. Komor24. Kongo Cumhuriyeti25. Lesoto26. Liberya27. Libya28. Madagaskar29. Malavi30. Mali31. Maritus32. Moritanya33. Mozambik34. M›s›r (Ülke)35. Namibya36. Nijer37. Nijerya38. Orta <strong>Afrika</strong> Cumhuriyeti39. Ru<strong>and</strong>a40. Sao Tome <strong>ve</strong> Principe41. Senegal42. Seyflel Adalar›43. Sierra Leone44. Somali45. Sudan46. Swazil<strong>and</strong>47. Tanzanya48. Togo49. Tunus50. Ug<strong>and</strong>a51. Zambiya52. Zimbabwe53. Çad


148 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri <strong>ve</strong> EskiEngelleyici Söylem: Afro-PesimizmYrd.Doç.Dr. Sedat Aybar *Çev. Hasret Dikici BilginI. GiriflYak›n zam<strong>and</strong>a <strong>Afrika</strong>, daha bir kaç y›l önce akla gelmeyecek bir flekilde,Türkiye’nin uluslararas› gündemindeki yerini alm›flt›r. Televizyondaki belgeseller,gazete makaleleri, foto¤raf sergileri, konserler <strong>ve</strong> herfleyin ötesindehükümetin koflulsuz deste¤i <strong>Afrika</strong>’daki geliflmelere olan ilginin güçlenmesinisa¤lam›flt›r. Birçok Türk için <strong>Afrika</strong> turizm merkezlerinden biri haline gelmifltir.Türkiye’nin k›tadaki varl›¤›, özellikle de Kuzey <strong>Afrika</strong>’daki varl›¤›uzun bir geçmifle dayanmas›na ra¤men, yak›n zam<strong>and</strong>a ilginin artmas›, alt›ndakinedenlerin incelenmeye de¤er oldu¤u yeni bir süreçtir.<strong>Afrika</strong>’ya yönelik ilginin yak›n zam<strong>and</strong>a art›fl›yla ilgili iki önemli geliflmeöne sürülebilir.Bunlardan birincisi d›fl kaynakl›d›r. Geçen y›l ‹ngiliz Baflbakan› TonyBlair taraf›ndan kurulan <strong>ve</strong> 18 üyeden oluflan <strong>Afrika</strong> Komisyonu (CFA) raporununard›ndan dünyada ortaya ç›kan tart›flmalar Türk ayd›nlar›n›n dikkatindenkaçmam›flt›r. CFA raporu, G8 liderlerinin raporun tavsiyelerinden bir k›sm›n›olsun destekleyecekleri umuduyla Gleneagles’da (‹skoçya) Temmuz2005’te yap›lan G8 Zir<strong>ve</strong>si’nden sonra yay›mlanm›flt›r. ‹kincisi ise iç kaynakl›d›r<strong>ve</strong> 2005 y›l› bafl›nda Türkiye Baflbakan› Recep Tayyip Erdo¤an taraf›ndanbu y›l›n “<strong>Afrika</strong> Y›l›” olaca¤›n› aç›klamas›yla ilgilidir. Bu sözlerinden k›-sa süre sonra, Baflbakan Erdo¤an Etiyopya <strong>ve</strong> Güney <strong>Afrika</strong>’ya bir dizi ziyaretgerçeklefltirmifltir.Türkiye’de yak›n zam<strong>and</strong>a <strong>Afrika</strong>’ya yönelik ilginin artmas›n›n bir tak›mtemel nedenleri bulunmaktad›r. Görünürdeki siyasi <strong>ve</strong> jeo-stratejik neden BaflkanGeorge W. Bush liderli¤indeki ABD hükümetinin önerdi¤i “Büyük OrtaDo¤u <strong>ve</strong> Kuzey <strong>Afrika</strong> Projesi” fleklinde ortaya ç›kmaktad›r. Bu proje taraf›ndanöngörülen h›rsl› hedef bölgeye kamuya karfl› daha sorumlu <strong>ve</strong> fleffaf bir


150 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>yönetimi teflvik eden demokrasinin getirilmesidir. Di¤er temel neden ise GüneydenGüneye ticaretin art›fl› <strong>ve</strong> ileriki bölümlerde ayr›nt›l› olarak aç›klanaca¤›gibi, Türkiye <strong>ve</strong> Asya’daki di¤er h›zl› büyüyen ekonomilerin <strong>Afrika</strong>’n›nhammadde üretim sektöründeki mallara olan talebinin artmas›d›r.Bu çal›flma Türkiye’nin Sahraalt› <strong>Afrika</strong> ile yak›n dönem iliflkilerineodaklanmaktad›r. Prof. John Sender’in (1999) seminer çal›flmalar›na dayanarak,<strong>Afrika</strong> deneyimini bir trajedi olarak de¤erlendiren Afro-pesimiziminin s›-n›rlar› konusunda uyar›da bulunmaktad›r. Bat› dünyas›nda, gazeteciler, siyasiler<strong>ve</strong> kalburüstü akademisyenler <strong>Afrika</strong>’n›n geliflimi hakk›ndaki kötümsertahminlerde uzlaflm›fl görünmektedirler. Güney <strong>Afrika</strong>l› akademisyen JohnSender’in (1999) sözleriyle “hepsi hayalk›r›kl›¤›, ahlâkî infial, tiksinti <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n‘barbarl›k’›na karfl› aç›kça de¤ilse de gizli sakl› da olmayan bir tür yukardanbak›fl› hat›rlatan bir dil kullan›yorlar. Yayg›n kullan›lan <strong>ve</strong> mide bul<strong>and</strong>›r›c›metaforlar t›bbi/biyolojiktir: kan, çürüme, yaralar, kötürüm, <strong>ve</strong>ba, fenalaflma,açl›k <strong>ve</strong> patolojik krizlerin oraya özgü oldu¤u söylenmektedir.” <strong>Afrika</strong>deneyiminin kötümser yorumu Bat›’da yayg›nd›r. Bat›l› hükümetlerin ço¤unlu¤u,Bretton-Woods kurumlar› (BWIs) <strong>ve</strong> Uluslararas› Finans Kurumlar›(IFSs) böyle bir anlay›fl› benimsemektedir. Ne yazik ki, Afro-pesimizm <strong>Afrika</strong>’dada yayg›nd›r.fiüphesiz <strong>Afrika</strong>’n›n kendi sorunlar› vard›r <strong>ve</strong> bunlar› görmezden gelmeninkimseye yarar› olmaz. Yolsuzluk, iç savafllar, kötü yönetim, hastal›k <strong>ve</strong> dol<strong>and</strong>›r›c›liderler k›tadaki bir tak›m ülkelerde bulunmaktad›r. K›tan›n tarihi bize<strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>l›lar›n bu sorunlar›n tek nedenleri olmad›klar›n› anlatmaktad›r.Asl›nda sorun, t›pk› borç konusunda oldu¤u gibi, baflka bir yerde yatmaktad›r.Borç sorununun bu kadar ciddi hale gelmesi sadece dol<strong>and</strong>›r›c› liderlerinvarl›¤›n› de¤il, kötü emeller için muazzam miktarda borç <strong>ve</strong>rilmesinide gerektirmektedir.Bu makale Türkiye’de var olan Afro-pesimizmin <strong>Afrika</strong> ile daha yeni geliflmekteolan iliflkilere zarar <strong>ve</strong>rebilece¤ini iddia etmektedir. Burada, Prof.Sender’in yaklafl›m›n› izleyerek, Afro-pesimist bak›fl aç›s›n›n ciddi bir ekonomikiliflki gelifltirmek için yetersiz bir bafllang›ç noktas› oldu¤unu iddia ediyorum.Bu uyar› zaman›nda <strong>ve</strong> gerekli bir uyar›d›r. Her ne kadar Türk yaz›n›n›n,makalede daha sonra vurgulanaca¤› gibi, genel anlamda gerçekçi <strong>ve</strong> nesnel oldu¤ude¤erlendirilebilirse de, <strong>Afrika</strong> söz konusu oldu¤unda bir tak›m kötü niyetlikullan›mlara rastlanmaktad›r.Türkiye için <strong>Afrika</strong>’n›n gelifliminin, performans›n›n <strong>ve</strong> ekonomik potansiyelininAfro-pesimizm prizmas›ndan yans›yarak anlafl›lmas› hatal› olacakt›r.Sender (1999, s.90) “bu yaklafl›m›n basitli¤inin; bulant›, marjinalleflme <strong>ve</strong> kü-


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 151çümsemeye merakl› önde gelen kiflilerin kapitalist geliflimin yaln›zca itici dinamikleriüzerinde yo¤unlaflarak <strong>Afrika</strong>’n›n yak›n dönem ekonomik tarihinindi¤er önemli yönlerini gözden kaç›rmas› nedeniyle sosyal <strong>ve</strong> ekonomik de¤ifliminkarmafl›k süreçlerini de¤erlendirmekten uzak” oldu¤u konusunda biziuyarmaktad›r. Sender’e göre bu tür abart›l› yarg›lara elefltirel bak›fl <strong>Afrika</strong>’n›ngerçek ekonomik potansiyelini anlamam›za yard›mc› olacakt›r.Makale flu flekilde düzenlenmifltir: Bir sonraki bölüm Türkiye’nin Sahraalt›<strong>Afrika</strong> ile olan ticari iliflkilerinin boyutlar›n› de¤erlendirmektedir. 3. BölümAfro-pesimist bak›fl aç›s›n›n temel noktalar›n›n vurgulanmas› <strong>ve</strong> Türkiye’dekiortam üzerindeki tehlikeli yans›malar› ile bafllamaktad›r. Bu bölüm sadecesald›rgan bir tav›r oldu¤u için de¤il ayn› zam<strong>and</strong>a özellikle de siyasi ekonomiçerçe<strong>ve</strong>sinin somut temeli üzerine yap›lanm›fl tarihi bir bak›fl aç›s›n›nprizmas›ndan incelendi¤inde bilimsel olarak da hatal› oldu¤u için, Afro-pesimizmdenkaç›n›lmas›n› önermektedir. 4. Bölüm insani ilerleme, tar›m›n geliflimi<strong>ve</strong> ekonomik geliflmeye iliflkin tarihi bulgular› <strong>ve</strong>rmektedir. Bu bölümdeba¤›ms›zl›¤›ndan bu yana 1950’li <strong>ve</strong> 1960’l› y›llarda <strong>Afrika</strong>’n›n geliflimininçok h›zl› gerçekleflti¤ini göstermektedir. Sömürge döneminin zararl› etkilerine<strong>ve</strong> geç bafllang›ca ra¤men, di¤er bölgelerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda <strong>Afrika</strong>’dakiüretim güçlerinin geliflimi oldukça etkileyicidir. Bu muhakeme çizgisi <strong>Afrika</strong>deneyiminin geneline daha farkl› bir flekilde ›fl›k tutmaktad›r. Bu nedenle, Afro-pesimistbak›fl aç›s› temelinde uluslararas› örgütler taraf›ndan haz›rlanm›flolan politika önerilerinin sorgulanmas›na yard›mc› olmaktad›r. Son bölüm isebir tak›m dersler ç›kar›p sonuçlar de¤erlendirmektedir.II. <strong>Afrika</strong> - Türkiye ticari iliflkileriKamuoyu taraf›ndan da bilinen çok miktarda kan›t yak›n dönemde Türkiyeile <strong>Afrika</strong> aras›ndaki ekonomik iliflkide art›fl oldu¤una iflaret etmektedir(Çak›ro¤lu 2005, K›rbafll› 2005, Kara 2005). Yak›n dönemdeki bu ekonomikiliflki kendini temelde ticaret hacminde göstermektedir. Ticari iliflkilerin incelenmesiülkeler <strong>ve</strong> bölgeler aras›ndaki her türlü ekonomik iflbirli¤inin seviyesi<strong>ve</strong> yo¤unlu¤unu anlamaya yard›mc› olmaktad›r. Bu aç›dan, Türkiye’de <strong>ve</strong><strong>Afrika</strong>’da hem üretim niteli¤i hem de ticaretin gidiflat›nda yak›n zam<strong>and</strong>a gerçekleflen<strong>ve</strong> sürmekte olan de¤iflikliklerin etkisindeki farklar›n incelenmesi gerekmektedir.1Bu bölümde Türkiye ile <strong>Afrika</strong> aras›ndaki ekonomik iliflkinin düzeyinianlamak amac›yla ticari istatistikler ele al›nm›flt›r.Ekonomik iliflkilerin art›fl› büyük or<strong>and</strong>a dünya ticaretinin ekonomikdöngüsünden kaynaklanmaktad›r. Geçti¤imiz y›llarda- Güneyden Güneye ticaretinöneminin art›fl›, baflta Çin <strong>ve</strong> Hindistan olmak üzere, geliflmekte olan


152 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>baz› büyük ekonomilerdeki üretim art›fl›yla gerçekleflmifltir. Güneyden Güneyeticaretteki bu art›fl <strong>Afrika</strong>’n›n ana ürünlerdeki pazar pay›n› tekrar kazanmas›n›sa¤lam›flt›r. UNCTAD (2005) raporu Güneyden Güneye yap›lan ana ürünihracat›ndaki art›fl›n “ticaretin yeni co¤rafyas›” olarak adl<strong>and</strong>›r›lan fleyin esneközelli¤i haline gelebilece¤ini öngörmektedir.Türkiye’nin d›fl ticaret <strong>ve</strong>rilerinin flöyle bir gözden geçirilmesi Sahraalt›<strong>Afrika</strong>’n›n tüm ihracat <strong>ve</strong> ithalattaki pay›n›n artma e¤iliminde oldu¤unu, bununda UNCTAD 2005 Ticaret Raporu’nun da belirtti¤i gibi, Güneyden Güneyeticaretteki yak›n dönem geliflme e¤ilimini yans›tt›¤› ortaya koymaktad›r.2000-2004 döneminde Türkiye’nin toplam ihracat› %44 artarak 27,775milyar dolardan 63.075 milyar dolara (tahmini) ulaflm›flt›r. Türkiye’nin <strong>Afrika</strong>’ya(Kuzey <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Sahraalt› <strong>Afrika</strong>) olan toplam ihracat› %46 artm›flt›r,ki bu art›fl toplam ihracat art›fl›ndan daha h›zl› bir art›fl› yans›tmaktad›r. <strong>Afrika</strong>k›tas›na yap›lan ihracat 1.372 milyar dolardan bu dört y›lda yaklafl›k 3 milyardolara yükselmifltir. ‹hracat niteli¤i bak›m›ndan, Türkiye’nin ihracat› temeldeimalat ürünleri ile ifllenmifl g›dadan oluflmaktad›r.Tablo 1. Ülke gruplar›na göre ihracat (milyon dolar)*TahminiKaynak: Devlet ‹statistik Enstitüsü (D‹E), 2004, s. 284.Yukar›daki tablo Türk ürünleri için Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’n›n öneminin Kuzey<strong>Afrika</strong> pazarlar›na göre daha h›zl› artt›¤›n› göstermektedir. K›taya yap›lan ihracatlartoplam Türk ihracat›n›n yaklafl›k %5’ini tutmas›na karfl›n, ticaret hacmininbüyüme oran›, yak›n dönemde imzalanan ikili ticaret anlaflmalar› <strong>ve</strong> uygunküresel e¤ilimler <strong>Afrika</strong> pazarlar›n›n Türk ihracat› için önemini art›racakt›r.


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 153Türkiye’nin <strong>Afrika</strong> k›tas›ndan yapt›¤› ithalat, ihracat›ndan daha fazlad›r.2000 y›l›nda Türkiye <strong>Afrika</strong> k›tas›ndan 2.714 milyar dolar de¤erinde mal <strong>ve</strong>hizmet ithal etmifltir. Bu miktar Türkiye’nin toplam ithalat›n›n %5’ini oluflturmaktad›r.2004 y›l›nda Türkiye’nin ithalat› 2000 y›l›nda 54.503 milyar dolarseviyesinden %55 oran›nda artarak 2004 y›l›nda 97.362 milyar dolar seviyesineç›karken, <strong>Afrika</strong> k›tas›ndan yap›lan ithalat›n oran› %5’te kalm›flt›r, ancak buoran 4.782 milyar dolara denk gelerek söz konusu miktarda ciddi bir art›fl oldu¤unugöstermektedir.Tablo 2. Ülke gruplar›na göre ithalat (milyon dolar)* TahminiKaynak: Devlet ‹statistik Enstitüsü (D‹E), 2004,s. 285.Tablo 2 Türkiye’nin <strong>Afrika</strong> k›tas›ndan yapt›¤› ithalat›n 2000-2004 döneminde%56 oran›nda artt›¤›n›, bunun da toplam ithalattaki art›fltan daha h›zl›bir art›fl oldu¤unu göstermektedir. ‹thalat›n niteli¤i bak›m›ndan, Türkiye <strong>Afrika</strong>’danbaflta hammade <strong>ve</strong> imalat ürünleri almaktad›r. Bu e¤ilim imalat sanayisinesahip geliflmekte olan ülkelerin <strong>Afrika</strong> ürünlerine olan talebindeki art›fllada uyum içindedir. Bu flekilde <strong>Afrika</strong> ile olan d›fl ticaret hadlerinin karfl›l›kl›refah <strong>ve</strong> gelire olan etkisinin, dünyan›n geliflmifl bölgelerinin ticari etkileriylekarfl›laflt›r›ld›¤›ndan daha yararl› olmas› beklenebilir.<strong>Afrika</strong> genelinde ticaret rakamlar›na gelince, 1960’l› y›llardan bu yanagörülmedik bir flekilde, 1990’l› y›llarda ihracat hacminde art›fl gözlenmektedir.UNCTAD Raporu’na (2005) göre petrol, mineral <strong>ve</strong> maden ürünlerininyüksek fiyatlar›na ba¤l› olarak baz› <strong>Afrika</strong> ülkelerinin d›fl ticaret hacimleri iyileflmifltir.<strong>Afrika</strong>’daki baz› ülkelerde, fiyat hareketlerinin ihracata dayal› al›m


154 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>gücüne olumlu etkisi ihracat hacmindeki art›flla güçlenmifltir. <strong>Afrika</strong>’da ihracatkalemlerindeki çeflitlenme yavafl olmufltur <strong>ve</strong> ihracata dayal› al›m gücü1996’da 1980 seviyesine yükselmifltir. 2000 y›l›ndan bu yana, Asya’n›n h›zlageliflmekte olan ülkelerinin belirli ana ürünlere olan talebinin yükselmesi <strong>Afrika</strong>’n›nd›fl ticaret hadlerini di¤er bölgelere göre daha çok art›rm›flt›r. 1999 ile2004 aras›nda bu mallar›n uluslararas› fiyatlar›ndaki de¤ifliklikler, Latin Amerika’da%58 <strong>ve</strong> Do¤u <strong>ve</strong> Güney Asya’da %11’lik düflüfle nazaran, <strong>Afrika</strong>’n›nd›fl ticaret hadlerinde %30 oran›nda art›fla neden olmufltur. 2<strong>Afrika</strong>’daki olumlu duruma karfl›n, UNCTAD Raporu (2005, s.94) “küreseltalebin h›z kesmesi nedeniyle bölgenin di¤er bölgelere göre halen tehlikeleredaha aç›k oldu¤unu, sürdürülebilir bir iyileflmeden ziyade <strong>Afrika</strong>’n›n d›flticaret hacimlerinde yak›n dönemde ortaya ç›kan olumlu de¤iflimin sadece di-¤er bir geçici patlama” olabilece¤ini belirtmektedir. Herhangi bir ekonomikdüflüflte hangi bölgenin daha fazla yaralanma olas›l›¤› oldu¤u tam olarak tahminedilemeyece¤i için Afro-pesimizm bu aç›dan de¤erlendirilmelidir.Ticaret gelirlerinin da¤›l›m› <strong>ve</strong> kullan›m› d›fl ticaret hacimlerindeki art›-fl›n en önemli yönüdür. 2002’den bu yana d›fl ticaret hacimlerinin iyileflmesi,Sahraalt› <strong>Afrika</strong> istisna olmak üzere, geliflmekte olan ülkelerin büyük ço¤unlu¤undaülkeiçi gelirler üzerinde, Fildifli Sahili’nde %10,3 <strong>ve</strong> Gana’da %5 olmaküzere, çok az etkili olmufltur. Mineral <strong>ve</strong> maden ürünleri ihraç eden <strong>Afrika</strong>ülkeleri olan Güney <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Zambiya’n› her ikisi de ülke içi gelire göredaha fazla olmufltur.Ticaretin iyileflmesi nedeniyle ortaya ç›kan gelir art›fl› <strong>Afrika</strong>’y› Türk ihracat›için önemli bir hedef haline getiren toplam talepteki art›fla yol açm›flt›r.Bu durum Devlet Bakan› Kürflat Tüzmen’in sözlerinden de anlafl›lmaktad›r:“Türkiye 2004 y›l›nda 3 milyar dolar seviyesinde olan <strong>Afrika</strong> ihracat›n› 2008y›l›nda 10 milyar dolara ç›karmay› hedeflemektedir.” (Sabah, 2005).Türkiye aç›s›ndan, <strong>Afrika</strong>’yla olan ticari <strong>ve</strong> ekonomik iflbirli¤indeki canl›l›¤›nartmas› k›tan›n hak etti¤i flekilde dengeli <strong>ve</strong> nesnel olarak de¤erlendirilmesinigerektirmektedir. Sonraki bölümde <strong>Afrika</strong>’y› anlamak için bir yöntemolarak Afro-pesimizmin sorgulanmas›yla bu gerek yerine getirilmektedir.III. Afro - Pesimizm: “Ug<strong>and</strong>a’da bile olmaz!”Genel anlamda <strong>Afrika</strong> konusunda Türk yaz›n› üstünlük gütmeyen müflfikbir tav›r içindedir. Bir UNESCO görevlisi Türk kökenli öncü <strong>Afrika</strong> uzman›Dr. H›fz› Topuz’un 1960’l› <strong>ve</strong> 1970’li y›llardaki gazete yaz›lar› <strong>ve</strong> bu yaz›lar›izleyen k›tayla ilgili kitaplar› <strong>Afrika</strong>’yla ilgili insani duygular›n oluflmas›ndaetkili olmufltur. Bununla birlikte Türkler’in ço¤u için sempatik bak›fl aç›s› Af-


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 155rika’n›n Bat› sömürgecili¤i deneyiminden kaynaklanan rahats›z edici olaylaradayanmaktad›r (K›vanç, 1979). Ça¤dafl Türkiye’nin kurucusu Mustafa KemalAtatürk <strong>ve</strong> arkadafllar› önderli¤inde yap›lan ulusal kurtulufl savafl›yla sömürgecisald›r› alt edilmemifl olsayd›, Türkiye’de neler olabilece¤i <strong>Afrika</strong>’daki sömürgecili¤inçirkin yüzünde ifade bulmaktad›r.Türkiye’de sömürge karfl›t› unsurlar›n gücü belgelere dökülmüfl <strong>ve</strong> pekçok çal›flmaya konu olmufltur. Birçok aç›dan, Türkler kendi sömürge karfl›t›ulusal kurtulufl savafllar›n› <strong>Afrika</strong>’da 1960’l› y›llarda ortaya ç›kan özgürlükçühareketlerle iliflkilendirmektedirler. Bu bak›mdan, Dr. H›f›z Topuz’un sömürgeciBelçika taraf›ndan öldürülen <strong>Afrika</strong>l› kahraman <strong>ve</strong> ça¤dafl Kongo’nun kurucusuLumumba üzerine çal›flmas› Türkiye’de bilincin artmas›na önemli birkatk› olarak durmaktad›r.Daha yak›n dönemde, Birikim isimli oldukça sayg›n entellektüel bir dergibir say›s›n› <strong>Afrika</strong>’daki olaylara ay›rm›flt›r. Bu özel say›n›n ismi <strong>Afrika</strong>: Ayn›m›z,Aynam›z’d›r. Buradaki “bizim” Türk halk›n› kast etmektedir. Ayr›caTürkiye’de politik yelpazenin hem solunda hem de sa¤›nda sömürge karfl›t›genifl bir yaz›n bulunmaktad›r. Bu çal›flmalar sömürge karfl›tl›¤› a¤›rl›kl› birbak›fl aç›s›yla <strong>Afrika</strong> deneyimini daha nesnel bir gözle yorumlaya çal›flmaktad›r.Öte y<strong>and</strong>an, Türkiye’de <strong>Afrika</strong> üzerine bir baflka söylem daha bulunmaktad›r.Bu söylem iflah olmaz bir cehaletle donanm›flt›r, <strong>Afrika</strong>’y› karanl›k, savafllar<strong>ve</strong> yolsuzlukla parçalanm›fl bilinmeyen bir k›ta olarak görmektedir. Ayr›ca,bu söylem <strong>Afrika</strong>’y› “fakir, önemsiz, suçlu, cahil, geri kalm›fl, hastal›kl›,umutsuz, gülünç vs.” olarak tan›mlamaktad›r. Bu söylemin dikkat çekici birözelli¤i tüm <strong>Afrika</strong> k›tas›n› büyük homojen tek bir ülke olarak görme e¤ilimidir.Bu görüfl, Kuzeyden Güneye Do¤udan Bat›ya k›y›dan çal›l›klara ülkeleraras›nda var olan gözle görülür farkl›l›klara karfl›n, k›tada var olan 53 ülkeninekonomik, siyasi <strong>ve</strong> tarihi deneyimini ayn› tek deneyim oldu¤unu varsaymaktad›r.Ne yaz›k ki, <strong>Afrika</strong> gerçeklerinden habersiz bu tür görüfllere birçok gazetecininyaz›lar›nda, kitle iletiflim araçlar›nda, akademik camiada <strong>ve</strong> toplumdarastlanmaktad›r. Baz›lar› <strong>Afrika</strong>’y› kabilelerden oluflan geri kalm›fl bir yer olarakgörmektedir. Kötülük için bir k›stast›r. 3 Bu onur k›r›c› söylem duyars›zl›k<strong>ve</strong> s›n›rs›z cehaletle beslenen münasebetsiz bir söylemdir. Örne¤in, Türkiye’deolan korkunç <strong>ve</strong> i¤renç bir olayla ilgili k›zg›nl›¤›n› anlatmak istedi¤indebaz› sayg›n köfle yazarlar› yaz›lar›nda “Ug<strong>and</strong>a’da bile Olmaz!” diyebilmektedirler.<strong>Afrika</strong> ile ilgili benzer görüfllere bazen popüler bas›nda, bazen popülerkültürde <strong>ve</strong> bazen de e¤itimli insanlar›n görüfllerinde rastlan›lmaktad›r.


156 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Türfkiye’de <strong>Afrika</strong> üzerine bu tür görüfller Bat› dünyas›n›n üretti¤i daha geliflmiflAfro-pesimist yaz›ndan etkilenerek güçlenmifltir.Türkiye e¤er <strong>Afrika</strong>’daki ülkelerle eflit ortaklar olarak karfl›l›kl› yarar sa¤layaniliflkiler gelifltirecekse Afro-pesimist yaklafl›m›n kullan›m›ndan kaynaklanantehlikelerin fark›nda olmak durumundad›r. Bu tür bir yaklafl›m düflmancaolup kolayca iliflkileri k›r›lgan hale getirebilir. Afro-pesimizm farkl›l›klarasayg› göstermemektedir <strong>ve</strong> yönlendirmeye aç›kt›r. Afro-pesimist görüfl Türkiye’nin<strong>Afrika</strong>’yla yeni geliflen iliflkilerinin duyars›z siyasetçiler, ifl adamlar› <strong>ve</strong>sözde ayd›nlar›n elinde zay›flayabilece¤i bir ortam oluflmas›na yard›mc› olabilir.Hatta Afro-pesimizm rekabet içindeki güçlerin elinde etkili bir silaha dönüflebilir.Bat›’da <strong>Afrika</strong> ile ilgili görüfller alayc› <strong>ve</strong> ço¤unlukla yanl›flt›r. Örne¤in,The Economist (13-19 May›s 2000) “Umutsuz K›ta” bafll›¤›yla <strong>Afrika</strong>’yla ilgiliözel bir say› ç›karm›flt›r. Bu say›da, <strong>Afrika</strong>l› liderler <strong>ve</strong> buraya ba¤›fl yapanlar›nahmak olduklar› söylenmifltir. Münferit durumlarda bu söz geçerliolabilir, ancak tüm k›tay› bu flekilde tan›mlamak <strong>ve</strong> “<strong>Afrika</strong> toplumu”nu heptensuçlamak do¤ru olamaz. Bu yaklafl›m duyars›z <strong>ve</strong> münasebetsiz bir tak›mkiflilerin düflünce yap›s›ndan kaynaklan›yor olabilir.Bu tür insanlar için <strong>Afrika</strong> kötü beslenmektedir, fakir <strong>ve</strong> tozludur <strong>ve</strong> dol<strong>and</strong>›r›c›diktatörler taraf›ndan yönetilmektedir. Örne¤in, bir grup Bat›l› paral›askerin baflar›s›z darbe giriflimiyle ilgili olarak, sayg›n ‹ngiliz gazetesi “TheGuardian”, yak›n dönemde “Boeing 727-100 ile yolculuk eden kiflilerin, denizafl›r› petrolle kötü yollardan yeni zengin olmufl bir tiran taraf›ndan yönetilenBat› <strong>Afrika</strong>’daki küçük, s›tmal› bir ülke olan Ekvator Ginesi’nde darbe yapmakiçin yola ç›kt›klar› iddia edilmektedir.” fleklinde yazm›flt›r.Uçaktaki adamlar kaç›n›lmaz olarak (!) 007 James Bond tarz› biri taraf›ndanyönetilmektedir: “Eski Estonyal› <strong>ve</strong> eski bir SAS askeri olan (dolay›s›ylasayg›n bir beyefendi!) Mr. Simon Mann, AK47 silahlar›, havan topu <strong>ve</strong> 75.000civar›nda cephane almak için ülkeye inen bir uçak dolusu paral› askerle birlikte‹ngiltere’nin <strong>Afrika</strong>’daki bafl düflman› olan Zimbabwe’nin Harare Havaalan›’ndatutuklanm›flt›r.” Durumun ciddiyetini fark eden Mr. Mann yüksek gü<strong>ve</strong>nlikliChikuribu hapishanesindeki hücresinden, baflta silah tüccar› olan eskiBaflbakan Demir Leydi Margaret Thatcher’›n o¤lu olan Mark Thatcher’›(Mann’›n notlar›nda Scratcher denen) ima eden mektuplar yazmaya bafllam›flt›r.Mr. Mann daha sonra “ilk bak›flta Bat› <strong>Afrika</strong>’n›n unutulmufl bir köflesindekimahkum bir çocu¤un kendi maceras›ndan fazla bir fleymifl gibi görünmeyenbiriyken, daha sonra ‹ngilizlerin üst düzey çevrelerinde ba¤lant›lar› olansa¤ kanat ifl adamlar› zümresiyle iliflkilendirilmeye bafllam›flt›r.” 4Bu kadar “Beyaz Adam›n yükü” yeter.


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 157Bu tür Afro-pesimist görüfller sadece düflmanca <strong>ve</strong> zararl› de¤ildir, ayn›zam<strong>and</strong>a <strong>Afrika</strong>’n›n gerçek potansiyelini <strong>ve</strong> ekonomik performans›n› anlamay›da engellemektedir. Türkiye’nin <strong>Afrika</strong>’yla kendine özgü iliflkilerinden yolaç›karak bir söylem gelifltirmeye ihtiyac› vard›r. Ayr›ca, Türkiye Bat›’da gelifltirilenkurumsallaflm›fl Afro-pesimizmden kaç›nmal› <strong>ve</strong> Avrupa Birli¤i iletam üyelik müzaekereleri sürecinde kendini gösteren, dünya ile olan kendi deneyimindenyola ç›karak <strong>Afrika</strong> deneyimini de¤erlendirmelidir.Bir sonraki bölüm öncelikle insani geliflmeye odaklanarak <strong>Afrika</strong>’n›nekonomik performans›n› ele almaktad›r. ‹nsani geliflmeyi OECD’nin yüksekgelirli ülkelerinin <strong>ve</strong> Türkiye’nin de¤erleriyle karfl›laflt›rmaktad›r. <strong>Afrika</strong>’dakitar›m <strong>ve</strong> kentleflme de ayr›ca di¤er geliflmekte olan ülkelerin deneyimleriylekarfl›laflt›r›lm›flt›r.IV. Karfl›laflt›rmal› bak›fl aç›s›ndan <strong>Afrika</strong>’n›n geliflimi<strong>Afrika</strong>’n›n ço¤unlu¤u ekonomik kalk›nmaya geç bafllam›flt›r. Birçok yönden,<strong>Afrika</strong>l›lar hala sömürge döneminin y›k›c› etkilerini üstlerinden atmayaçal›flmaktad›r. 1950’lerde, yani <strong>Afrika</strong>l›lar’›n sömürgecileri yenerek kendi kaderleriniellerine ald›klar›ndan bu yana insani geliflme <strong>ve</strong> refah aç›s›ndan güçlügeliflme kaydettikleri yönünde bulgular bulunmaktad›r. 5Afro-pesimizmin önde gelen karfl›tlar›ndan Prof. John Sender vurgulamaktad›rki (Sender 1999, ss. 100 – 101).“<strong>Afrika</strong>’daki geliflim hakk›nda düflünmek bir insan›n kafas›nda ayn› <strong>and</strong>aen az›ndan iki tür düflünce olmas›n› gerektirir. Baflar›s›zl›k, kötü beslenmenin,hastal›¤›n, soyguncu devletlerin <strong>ve</strong> savafl›n ayn› <strong>and</strong>a her yerde oldu¤unu vurgulamak<strong>ve</strong>ya halen birçok <strong>Afrika</strong>l›’n›n içinde yaflad›¤› sefalet karfl›s›nda nefretlealt üst olmak yeterli de¤ildir. Bunun yan›nda geçti¤imiz 50 y›l içinde milyonlarcas›radan insan›n yaflam›n›n baz› yönleri de¤iflti¤ini kabul etmek gerekmektedir.Ancak tüm bu süreçlerin karmafl›kl›¤› <strong>ve</strong> farkl›l›¤›n›n aç›kça anlafl›lmas›temelinde <strong>ve</strong> ayn› zam<strong>and</strong>a geçmiflteki ekonomik politikalar›n sonuçlar›-n›n elefltirel analiziyle siyasi anlamda gerçekçi kalk›nma stratejileri gerçeklefltirilebilir.”John Sender’in elefltirileri politika yapanlar›n entelektüel hatalar›na geçerli<strong>ve</strong> önemli bir anlay›fl getirmektedir. Politikac›lar›n kafalar›nda iki farkl›düflünceyi ayn› <strong>and</strong>a tutabilme yeteneklerini baflta <strong>Afrika</strong> deneyiminin Afropesimistyorumlar› engellemektedir. Asl›nda <strong>Afrika</strong>’n›n hikâyesi yayg›n olarakkullan›lan makroekonomik göstergelerin <strong>ve</strong> Afro-pesimizmin basitlefltirici yorumununöngördü¤ünden çok daha karmafl›kt›r.


158 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Kalk›nmaya politik ekonomi yaklafl›m› insan refah›n›n iyilefltirilmesinibunun alt›nda yatan nedensel ekonomik süreçlerle iliflkilendirmektedir. Bunagöre insan refah›n›n iyilefltirilmesi iflçilerin say›s›ndaki art›fl etraf›nda flekillenens›n›f iliflkilerinin de¤iflmesinden kaynaklanan zenginlikle yakalanabilir.Bu türden bir kalk›nma, toplumun k›rsal-tar›m toplumundan sanayiye dayal›kent toplumuna dönüflmesine iflaret etmektedir. Vas›fl› iflçilerin, teknolojinin<strong>ve</strong> üretimin di¤er araçlar›n›n iyileflmesi buna efllik eden süreçtir. Böyle bir dönüflümdaha dinamik üretim iliflkilerinin varl›¤›n› gerektirmektedir. Günümüzdekikapitalist geliflmenin insan tarihinin ilerici dinami¤i oldu¤u görüflünün<strong>Afrika</strong>’da kat edece¤i daha uzun bir yol vard›r <strong>ve</strong> bu süreç gittikçe daha çok<strong>Afrika</strong>l› yerli kapitalist s›n›flar›n liderli¤inde gerçekleflmektedir. Bu süreç ekonomidetar›m›n rolünün görece azalmas›n› <strong>ve</strong> sanayi <strong>ve</strong> kentleflmenin artmas›-n› öngörmektedir.Sender’›n (1999) üretti¤i <strong>ve</strong>rilerin bu bölümdeki kullan›m› insani geliflmegöstergelerine odaklanmaktad›r. 1950’lerde ortalama yaflam süresi 40 y›ldanazd›. 1995’te ise 1960’l› y›llardaki ortalama yaflam süresine göre bu süre10 y›l artm›flt›r. 1950’lerden önce 5 yafl alt› bebek ölüm oranlar› Kenya <strong>ve</strong>Zimbabwe’de do¤an bebeklerin yar›s›n›n do¤umdan sonra pek uzun yaflamad›¤›n›gösteriyordu. 1948’te Burkina Faso’da 5 yafl alt› bebek ölüm oran› her1000 bebekten 400 tanesinin öldü¤ü yönündeyken, bu oran da yar›ya inmifltir.1935’te Gana’da 5 yafl alt› ölüm oran› bugünkü oran›n üç kat›yd›. 9 Sahraalt›ülkesinde ortalama yaflam süresi HIV-AIDS yüzünden %10 ya da daha fazlaazalm›flt›r. Di¤er bir deyiflle, HIV-AIDS olmasayd› ortalama ömür 5 y›l dahauzayacakt›. 6Afla¤›daki tablo Sahraalt› sosyal <strong>ve</strong>rilerini Türkiye <strong>ve</strong> OECD ülkeleriylekarfl›laflt›rmaktad›r. Türkiye’deki yaflam süresi <strong>ve</strong> bebek ölüm oranlar› <strong>Afrika</strong>’dakindençok daha iyi bir duruma iflaret etmektedir.


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 159Tablo 3: Karfl›laflt›rmal› sosyal <strong>ve</strong>rilerKaynak: Dünya kalk›nma göstergeleri (2005)John Sender (1999) kad›nlar›n ilkokul, ortaokul <strong>ve</strong> yüksek ö¤retim düzeylerindekiokuryazarl›¤›n› insani geliflme göstergesi olarak ele almaktad›r. 7Okuryazarl›k oranlar› bak›m›ndan, Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’n›n nüfusunun %90’› elliy›l önce okuryazar de¤ildi. Kad›nlar okula gidemiyordu. 1995’te, Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’dakiyetiflkin kad›nlar›n neredeyse yar›s›n›n okuryazar oldu¤u tahminedilmektedir. Bu durum Güney Asya, Orta Do¤u <strong>ve</strong> Kuzey <strong>Afrika</strong>’da geliflmekteolan birçok ülkenin yan›na yaklaflamad›¤› bir baflar›y› yans›tmaktad›r. 8Ayn› tarihte fiili’deki yetiflkin kad›nlar›n %80’i, Meksika <strong>ve</strong> Filipinler’dekilerinyar›s›ndan fazlas›, Tayl<strong>and</strong>’dakilerin üçte birinden fazlas› <strong>ve</strong> Singapur’dakilerinbeflte birinden fazlas› okuryazard›r. 19. yüzy›l›n ortalar›nda baz› ‹ngiliz<strong>ve</strong> Gal ülkelerindeki yetiflkin kad›nlar›n ancak üçte biri okuryazard›r.1930’lu y›llar›n sonunda Tayvan’da ilkokula kay›t oran› %80’ler civar›ndayd›,Kore’de ise %40’t›. 1949-1950’de Frans›z hâkimiyetindeki Bat› <strong>Afrika</strong>’da erkek<strong>ve</strong> kad›nlar›n ilkokula kay›t oran› %6, Tanzanya’da %10, Nijerya’da %16idi. 1980-1993 aras›nda ilkokula kay›t oran› Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da on milyon artm›flt›r.Nijerya, Tanzanya <strong>ve</strong> Kenya gibi büyük <strong>Afrika</strong> ülkelerinde 1970’ten buyana k›z çocuklar›n›n y›ll›k ilkokula kay›t oran› 5 kat artm›flt›r.


160 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Tablo 4: Karfl›laflt›rmal› sosyal <strong>ve</strong>rilerKaynak: Dünya Kalk›nma Göstergeleri (2005)Sender’in (1999) kull<strong>and</strong>›¤› <strong>ve</strong>rilere göre, 1950’lilerin bafl›nda <strong>Afrika</strong> ülkelerininço¤unda befl yüzden az k›z çocu¤u ortaokula kay›t olmufltur. Mozambik’te1930’da, bir tane ortaokul vard›, o da baflkentteydi <strong>ve</strong> kay›tlara göresadece bir k›z çocu¤u kay›tl›yd›. 1950’de bu say› 321’e ç›km›flt›r <strong>ve</strong> 1990lar›nbafl›nda 66.000’den fazla k›z çocu¤u ortaokula kay›tl›d›r. K›z çocuklar›nokullaflma oran› Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da 1960’lara kadar binde 1 ile %4 aras›nda


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 161de¤iflen düflük düzeylerde kalm›flt›r ancak bu tarihten sonra ciddi yükselifl görülmektedir.Asl›nda, UNESCO rakamlar›na göre ortaokula giden çocuklar›naras›nda Sahraalt› <strong>Afrika</strong>l› k›z çocuklar›n›n oran› %44 olup, %37 ile GüneyAsya, %43 ile Çin’den daha yüksektir. 1960’lardan sonra ilk <strong>ve</strong> ortaokula kay›toranlar›n›n ivme kazanmas› k›z çocuklar›n›n yüksek ö¤renime kay›t oranlar›n›nh›zla artmas›yla 1980’lerden bu yana da sürmektedir. Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’dak›z çocuklar›n›n okullaflma oranlar› y›lda %12,4 olarak dünyadaki di¤erbölgelerde olmad›¤› kadar h›zl› gerçekleflmektedir.Ayr›ca <strong>Afrika</strong>l›lar iyileflen fiziki altyap›dan da yararlanm›fllard›r. Tablo4’teki karfl›laflt›rmal› <strong>ve</strong>rilerden izlenebilece¤i gibi, k›rsal alanlarda içme suyunaeriflim iyileflmifltir. 1970’lerde oran %10’un alt›nda iken günümüzde <strong>Afrika</strong>nüfusunun yar›s›ndan fazlas›n›n temizlik <strong>ve</strong> temiz suya eriflimi vard›r. fioselerinuzunlu¤u 1000 km 2 ’lik al<strong>and</strong>a 3,8 km’den 1990’da 8,9 km’ye ç›km›flt›r.Elektrik üretimi 1980 ile 1994 aras›nda %56 artm›flt›r. Ulafl›m <strong>ve</strong> güç a¤lar›n›nyayg›nlaflmas› <strong>Afrika</strong>l›lar›n di¤er önemli iletiflim araçlar›na, kültürel de-¤iflim, radyo, televizyon <strong>ve</strong> yak›n dönemde de internet eriflimlerini sa¤lam›flt›r.1914’te Nijerya’daki en önemli gazetenin, Lagos Weekly Record, tiraj›700’dü. 1990’lar›n bafl›nda gazetelerin toplam tiraj› 2 milyona yaklaflm›flt›r.Tablo 5: Karfl›laflt›rmal› büyüme <strong>ve</strong> nüfusKaynak: Dünya Kalk›nma Göstergeleri (2005)


162 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da GSMH’nin yeterince iyi ölçülemeyen unsurlar›ndanbirisi tar›md›r. <strong>Afrika</strong>’da tar›m çok önemlidir <strong>ve</strong> toplam GSMH’n›n %30-%55’ini oluflturdu¤u tahmin edilmektedir. <strong>Afrika</strong>l›lar›n neredeyse %70’i tar›mlageçinmektedir, çal›flanlar›n yar›s›ndan fazlas› kad›nd›r. Tar›m, yak›n dönemde20 Sahraalt› <strong>Afrika</strong> ülkesinin toplam ihracat›n›n yar›s›ndan fazlas›n›sa¤layarak döviz gelirlerinin en önemli kayna¤›n› oluflturmaktad›r. <strong>Afrika</strong> tar›m›n›nperformans›yla ilgili kötümser düflünceler bulunmaktad›r <strong>ve</strong> genellikleiyi puan almamaktad›r.Bununla birlikte, Sender (1999) varolan <strong>ve</strong>rilerin azl›¤› nedeniyle böylebir de¤erlendirmeyi elefltirmektedir <strong>ve</strong> en yayg›n kullan›lan tar›m istatistiklerinindaha iyimser bir analizini sunmaktad›r. Tar›mdaki geliflmelerin di¤er ilerlemegöstergeleriyle tutars›zl›k içinde olmad›¤›n› göstererek var olan göstergeleritarihsel bak›fl aç›s›yla incelemektedir.“Azalan tar›msal üretim” iddialar›na ra¤men <strong>Afrika</strong>’n›n tar›msal büyümesimant›ken beklenebilece¤i kadar h›zl› olmufltur. Sender’a göre (1999),Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’daki tar›msal üretimin bileflik büyüme oran› 1965 ile 1995aras›ndaki 31 y›lda toplam %2,34 olmufltur. Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’daki nüfusun neredeyseyar›s›n› içeren sekiz ülkede bileflik büyüme oran› y›lda %2,6 ile dahada h›zl›d›r. Nijerya’da, y›lda %3, Fildifli Sahili’nde %4’ten fazlad›r. Bölge genelindetar›msal üretimin büyümesi 1984’ten sonra h›z kazanarak 1996’da y›lda%3,1’e yükselmifltir. Japonya dâhil geliflmifl kapitalist ülkelerin büyümeoranlar› sanayileflmelerinin ilk dönemlerinde uzun süre y›lda %1,5’in alt›ndakalm›flt›r.Tablo 6: Sanayi <strong>ve</strong> tar›mKaynak: Dünya Kalk›nma Göstergeleri (2005)


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 163Ayr› ayr› bak›ld›¤›nda her bir ürünün tar›msal üretimi daha da h›zl› büyümüfltür.Örne¤in 31 y›ll›k dönemde, m›s›r üretimi y›lda %3,4, kümes hayvanc›l›¤›%4,6, çay %5,6, mey<strong>ve</strong> sebze ihracat› %5 <strong>ve</strong> k⤛t <strong>ve</strong> mukavva üretimi%9 artm›flt›r. Bu büyüme oranlar›n›n h›zl› kentleflme ba¤lam›nda gerçekleflmesidikkate de¤erdir. Bat› <strong>Afrika</strong>’da kentleflme sanayi devrimi s›ras›nda Bat›Avrupa’daki kentleflmeden daha h›zl› olmufltur. <strong>Afrika</strong>’n›n di¤er bölgelerindekentleflme bu kadar h›zl› olmasa da, tar›mdaki iflgücü önemli üretkenlik getirisibaflarm›flt›r. Tar›mdaki ekonomik olarak aktif nüfusun artma h›z›n›n(%2,2) üretimdeki büyümeden (%2,8) daha yavafl oldu¤u düflünüldü¤ünde budurum daha etkileyici olmaktad›r.<strong>Afrika</strong> tar›m›nda emek üretkenli¤inin art›fl› teknolojideki de¤iflime <strong>ve</strong>kullan›lan baz› tekniklerin de¤iflmesine ba¤l› olarak gerçekleflmifltir. 1965-1993 y›llar› aras›nda sulanan alan 2 milyon hektar artarak toplam alan›n%75’ine ulaflm›flt›r. Gübre <strong>ve</strong> traktör kullan›m› önemli ölçüde artm›flt›r. Artanüretkenlik <strong>ve</strong> teknik de¤iflim sonucunda hektar bafl›na düflen, m›s›r, pirinç,bu¤day, patates, kasava <strong>ve</strong> çay gibi bir dizi üründe art›fl olmufltur. 19. Yüzy›ldahektar bafl›na büyüme oran› çok daha yavaflt›.Baflka etmenler de tar›mdaki üretici güçlerin düzeyindeki de¤iflime katk›-da bulunmufltur. Yeni tekniklerin kullan›m›yla vas›fl› iflçilerin kullan›m› artm›flt›r.Son 30 y›lda Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da ulusal tar›m araflt›rma sistemlerindeüni<strong>ve</strong>rsite mezunu bilim adamlar›n›n say›s› %600 artm›flt›r. Üni<strong>ve</strong>rsitelerdetam zamanl› çal›flan araflt›rmac›lar›n oran› y›lda %10 oran›nda artm›fl <strong>ve</strong> son30 y›lda bu araflt›rmac›lar›n birço¤u doktora sonras› e¤itimlerini tamamlam›fllard›r.Ba¤›ms›zl›¤›n› kaz<strong>and</strong>›¤› s›rada Tanzanya’da 15, Mozambik’te 4 üni<strong>ve</strong>rsitemezunu araflt›rmac› vard›. 1960’ta Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndesadece bir lise bulunuyordu.Hektar bafl›na düflen tah›l üretiminin daha yüksek oldu¤unu <strong>ve</strong> di¤er birçokgeliflmekte olan bölgeye göre daha h›zl› artt›¤›n› belirtmek önemlidir. Ancakonlar›n bafllang›çtaki durumu Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’dan çok daha farkl›d›r. Örne¤in,Tayl<strong>and</strong>’›n ekilebilir arazisinin üçte biri sulan›yordu, bu da yüzy›llard›ryap›lan yat›r›mlar›n arazi altyap›s›n› iyilefltirdi¤ini göstermektedir.Genel olarak, tarihsel perspektiften di¤er bölgelerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda<strong>Afrika</strong>’n›n insani geliflmesi <strong>ve</strong> ekonomik büyümesi etkileyici <strong>ve</strong> dikkate de¤erolmufltur. Kan›tlar burada Afro-pesimizm olarak adl<strong>and</strong>›r›lan görüflü çürütmektedir.


164 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>V. Sonuç<strong>Afrika</strong>’n›n ekonomik potansiyeli ile ilgili iddialar›n ço¤unun suça batm›fl<strong>ve</strong> hanedanl›¤a dayal› devletleriyle, yozlaflm›fl bürokratlar›, baflar›s›z olmuflpazarlar› <strong>ve</strong> toplumlar›yla yard›ma ba¤›ml› bir k›tan›n kötümser de¤erlendirilmesineodakl<strong>and</strong>›¤›n› iddia etmifltim. Bir dizi tarihi <strong>ve</strong> istatistiksel <strong>ve</strong>riye at›ftabulunarak burada <strong>Afrika</strong>’n›n ekonomik potansiyelinin heterojen, karmafl›k,her türden soruya aç›k bir kafayla nesnel <strong>ve</strong> seküler bir çal›flma yürütmeyi gerektirenbir yap›da oldu¤unu göstermifl oldum.Economist’in kibirli “<strong>Afrika</strong>: Bir Umutsuz K›ta” bafll›¤›na <strong>ve</strong> k›tan›nbenzer Afro-pesimist de¤erlendirmelerine cevaben, <strong>Afrika</strong> deneyiminin dünyadaher yerde oldu¤u gibi kendilerine ait umuduyla, tarihi <strong>ve</strong> haf›zas›yla birçokinsana sahip oldu¤unu söylemeye cesaret ediyorum. <strong>Afrika</strong>l›lar binlercey›ld›r varl›klar›n› gü<strong>ve</strong>nce alt›na almak için kendi yollar›n› <strong>ve</strong> yöntemlerinimilim milim çizmifllerdir, ki bu varl›k onlar “<strong>Afrika</strong>’n›n peflindeyken” Bat›l›sanayi devlerini beslemifl <strong>ve</strong> büyütmüfltür. Birçok insan s›tma, HIV-AIDS <strong>ve</strong>di¤erlerinde oldu¤u gibi k›tan›n sorunlar›n›n çözümlerinin de, umut <strong>ve</strong> ilham›nda k›tan›n kendisinde oldu¤u konusunda benimle ayn› fikirde olacakt›r.Yukar›da belirtilen ticaret yöntemleri <strong>ve</strong> d›fl ticaret hacimlerinin etkisiTürkiye’nin <strong>Afrika</strong> ile daha yak›n ortakl›k gelifltirmesinin ülkemiz için faydal›olaca¤›na iflaret etmektedir. Bu nedenle, bu noktada karfl›l›kl› yarar sa¤layacakiliflkileri Afro-pesimizmin tehlikeli <strong>ve</strong> zehirli söyleminin yaralayabilece-¤ine dikkat çekmekte yarar var.<strong>Afrika</strong> k›tas›yla iliflkilerin geliflti¤i yeni bir döneme girerken Türkiye’ninkendi sömürge karfl›t› tarihini hakk›yla aç›klamaya <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> deneyimini hakk›ylaanlamaya ancak bunu Afro-pesimizmin kibirli prizmas›ndan de¤il denesnel <strong>ve</strong> bilimsel çal›flmalarla yapmaya ihtiyac› vard›r. E¤er bu çal›flma buyönde bir ad›m at›lmas›n› sa¤l›yorsa baflar›l› oldu¤u kabul edilebilir.KaynakçaAkyüz Y›lmaz <strong>and</strong> Charles Gore (2001) “<strong>Africa</strong>n Economic de<strong>ve</strong>lopmentin A Comparati<strong>ve</strong> Perspecti<strong>ve</strong>”, Cambridge Journal of Economics, No: 25, ss.265 – 288.Arrighi Giovanni (2002), “The <strong>Africa</strong>n Crisis, World Systemic <strong>and</strong> RegionalAspects”, New Left Review, No: 15, May – June, 2002, ss. 5 – 36.Azam Jean Paul, Augustine Fosu <strong>and</strong> Njuguna S. Ndung’u (2002), ExplainingSlow Growth in <strong>Africa</strong>, <strong>Africa</strong>n De<strong>ve</strong>lopment Bank (ADB), Oxford:Blackwell Publishers.


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 165Birikim: <strong>Afrika</strong>: Ayn›m›z, Aynam›z, (<strong>Africa</strong>: Our Twin, Our Mirror), Kas›m– Aral›k, say› 175-176, Birikim Yay›nlar›, ‹stanbul 200..Collier Paul <strong>and</strong> Jan Willem Gunning (1999), “Why Has <strong>Africa</strong> GrownSlowly”, The Journal of Economic Perspecti<strong>ve</strong>s, Vol. 13, Issue 3, ss. 3 – 22.Commission For <strong>Africa</strong> (2005), Our Common Interest, (<strong>Afrika</strong> KomisyonRaporu)Çak›ro¤lu Perihan (2005), “Güney <strong>Afrika</strong>l› Türk Lokumunu Çok Se<strong>ve</strong>r”(South <strong>Africa</strong>n Lo<strong>ve</strong>s Turkish Delight), Referans, (15.10.2005).Kara Mehmet (2005), “Türkiye Tarihi Misyonunu Üstlenmeli”, (<strong>Turkey</strong>Ought to Shoulder Her Historical Mission), Yeni Asya, (09.05.2005)Karshenas Massoud (1998), Capital Accumulation <strong>and</strong> AgriculturalSurplus in sub-Saharan <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> Asia, UNCTAD, Working Paper, Geneva.K›rbafll› Ömür (2005), “Türkiye <strong>Afrika</strong>’ya ‹hracat Kap›s›n› M›s›r’la Açacak”,(<strong>Turkey</strong> Will Open Export Door to <strong>Africa</strong> From Egypt), Hürriyet,(17.03.2005),K›vanç Ümit (1979), <strong>Afrika</strong> Boynuzu’nda Ne Oldu?, (What Happened inthe Horn of <strong>Africa</strong>?), ‹stanbul: Birikim Yay›nlar›.Mold Andrew (2005), <strong>Africa</strong>’s ‘Last Chance’? Reflections on the Commissionfor <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> the Millenium Project Reports, Madrid: Real InstitutoElcano, Working Paper No: 42/2005.Sabah (2005), “<strong>Afrika</strong>’ya 10 Milyar Dolar ‹hracat Hedefleniyor”, (ExportsTargeted to be $10 bn.), (14.06.2005).Sender John (1999) “<strong>Africa</strong>’s Economic Performance: Limitations of theCurrent Consensus”, The Journal of Economic Perspecti<strong>ve</strong>s, Vol. 13, Issue 3,pp. 89 – 114.Sender John, Cramer Chris, Oya Carlos (2005), Unequal Prospects: Disparitiesin the Quantity <strong>and</strong> Quality of Labour Supply in sub-Saharan <strong>Africa</strong>,The World Bank, Washington D.C.: Social Protection Discussion Paper No.0525.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› (2004), ‹hracat 2004 – 2006Stratejik ‹hracat Plan›, Ankara, p. 49.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› (2005, <strong>Turkey</strong>’s Foreign Trade1990 – 2004, Main De<strong>ve</strong>lopments in <strong>Turkey</strong>’s Foreign Trade, Ankara.


166 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Th<strong>and</strong>ika Mkanwadire (2001), “Thinking About De<strong>ve</strong>lopmental States in<strong>Africa</strong>”, Cambridge Journal of Economics, No. 25, pp. 289 – 313.The Guardian (26.08.2004), “Thatcher <strong>and</strong> The Very <strong>Africa</strong>n Coup”, JamieWilson, David Pallister <strong>and</strong> Paul Lashmar.T‹KA (Undated), Sahra-alt› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Raporu, (Sub-Saharan <strong>Africa</strong>nCountries Report) T.C. Baflbakanl›k, Türk ‹flbirli¤i <strong>ve</strong> Kalk›nma ‹daresiBaflkanl›¤› (Republic of <strong>Turkey</strong>, Prime Ministry, Turkish Co-operation <strong>and</strong>De<strong>ve</strong>lopment Administration), Ankara.Topuz H›fz›, (1970), Kara <strong>Afrika</strong>, (Dark <strong>Africa</strong>), ‹stanbul: Remzi.Topuz H›fz›, (1987), Lumumba, ‹stanbul: Remzi.Topuz H›fz›, (2005), El<strong>ve</strong>da <strong>Afrika</strong>, Hoflçakal Paris, (Audieu <strong>Africa</strong>, GoodBye Paris), ‹stanbul: Remzi.UNCTAD (2003), Economic De<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>, Trade Performance<strong>and</strong> Commodity Dependence, UN: New York, Geneva, p. 84.UNCTAD (2005), Economic De<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>, Re-thinking the Roleof Foreign Direct In<strong>ve</strong>stment, UN: New York, Geneva, p. 115.UNCTAD (2005), Trade <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment Report 2005, New Features ofGlobal Interdependence, UN: New York, Geneva, p. 204.Resmi ‹statistikler(Dünya Kalk›nma Göstergeleri) World De<strong>ve</strong>lopment Indicators, 2005.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› ‹statistikleri (Republic of <strong>Turkey</strong>,Prime Ministry, Undersecretary for Foreign Trade Statistics), 2005.


Yeni Türk-<strong>Afrika</strong> Ekonomik ‹liflkileri 167Notlar*Kadir Has Üni<strong>ve</strong>rsitesi, ‹ktisat Bölümü, Ö¤retim Görevlisi, ‹stanbul.1Etkinin temel farkl›l›¤› farkl› emek piyasas› koflullar›ndan kaynaklanmaktad›r.Sender John, Cramer Chris, Oya Carlos (2005). Türkiye’de, yak›n dönemdeki üretkenlikkazan›mlar› AB ile yap›lan gümrük birli¤i anlaflmas›ndan sonra ortaya ç›kan esnekemek piyasas›na <strong>ve</strong> düflük ücretlere dayanmaktad›r. Türkiye’de düflük becerilere sahipimalatç›lar için ücret belirlenmesi hammadde mallar›ndaki durumla oldukça benzerlikgöstermektedir. <strong>Afrika</strong>’da ise hammade ürünleri için ihracat fiyatlar›ndaki göreceli düflüfltalepteki fiyat esnekli¤inin daha düflük olmas› nedeniyle ortaya ç›kan düflük geliflmehacmiyle iliflkilidir (bu durumun tersi de geçerlidir. ‹hracat yönünden bak›ld›¤›nda,etki imalatla hammade ürünlerinin paylar›na gore farkl›l›k gösterirken, ithalat k›sm›nda,özellikle ülkelerin gelirini belirleyen petrole <strong>ve</strong> sanayi hammaddelerine ba¤›ml›l›kfark yaratmaktad›r. Bir tak›m ülke gruplar›n›n d›fl ticaret hadlerini gelifltiren ayn› unsurlar,özellikle de petrol, mineraller <strong>ve</strong> maden ürünlerinin yüksek fiyatlar› di¤er ülkelerind›fl ticaret hadlerinde kötüleflmeye neden olmufltur.22002 y›l›ndan bu yana, toplam ihracatlar› içinde petrol, mineral <strong>ve</strong> maden ürünlerinindaha yüksek pay› olan baz› <strong>Afrika</strong> ülkelerinin d›fl ticaret hacimleri iyileflmifltir.Mineral <strong>ve</strong> maden ürünlerinin ihracat› bask›n olan ülkeler aras›nda, en güçlü geliflmeuranyum (Nijer) <strong>ve</strong> bak›r (Zambiya) ihracatç›lar›nda olmufltur. Boksit <strong>ve</strong> aliminyum ihracatç›s›Mozambik 2000 ile 2004 y›llar› aras›nda d›fl ticaret hadlerinde bir miktar kötüleflmeyaflam›flt›r. Benin <strong>ve</strong> Burkina Faso gibi pamuk ihracatç›lar›, 2000-2004 dönemindegenelde düflme e¤ilimi gösteren genifl de¤iflimlere maruz kalm›fllard›r. Malavi’ded›fl ticaret hadleri tütün <strong>ve</strong> flekerin fiyatlar›ndaki azalma nedeniyle 200 y›l›ndanbu yana kötüleflmifltir. Kah<strong>ve</strong> ihracatç›s› Burundi 2003 <strong>ve</strong> 2004’te d›fl ticaret hadlerindehafif iyleflme yaflam›fl, Fildifli Sahili’nde, dünyan›n lider kakao ihracatç›s› olarak,2000 ile 2004 aras›nda d›fl ticaret hacimleri %20 artm›flt›r. K›sacas›, 2000 y›l›ndan buyana belirli ana ürünlerine olan artan talep nedeniyle d›fl ticaret hadleri di¤er bölgeleregöre daha çok artm›flt›r.3Hürriyet gazetesinin en sayg›n <strong>ve</strong> duyarl› köfle yazar› olarak bilinen, hayvanlar›nrefah›yla ilgili s›kça gerçeklefltirdi¤i kampanyalarla tan›nan Bekir Coflkun 27 Aral›k2005’te flöyle yazm›flt›r: “<strong>Afrika</strong> kabilelerinde dahi ‘hukuk’ daha iyi ifllerken, böylebir ülkeye nas›l ‘hukuk devleti’ dersiniz?”.4Olay›n anlat›m› 1968 yap›m›, Rod Taylor’un liderli¤inde bir Belçika flirketineait elmaslar› Afirkal› bir ulusal kurtulufl harekat›n›n eline düflmekten kurtarmaya (!) gidenbir grup görevli askerin hikayesinin anlatan “The Dark of the Sun” filminden al›nm›flabenzemektedir. Hikaye “Wild Geese” isimli 1978 yap›m› ünlü filmin senaryosuylaneredeyse ayn›d›r. “Wild Geese”de çok uluslu bir ‹ngiliz flirketi Orta <strong>Afrika</strong>’daki kötübir diktatörü devirmek ister <strong>ve</strong> bir grup paral› asker kiralar. Bu beyler hapisteki çok


168 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>hasta <strong>ve</strong> idam› bekleyen muhalefet liderini kurtarmaya gönderilirler. Paral› askerler baflar›l›bir kurtar›fl gerçeklefltirirler, ancak flirket kötü diktatörle bir anlaflma yapar <strong>ve</strong> paral›askerler güç durumda kal›rlar. Çok say›daki paral› asker filmlerinin Mr. Mann’› <strong>ve</strong>arkadafllar›n› ne kadar etkiled¤ini kestirmek güçtür ancak giriflimlerinin sonucu diplomatikbir utanç <strong>ve</strong> ‹ngiltere’nin Tony Blair’i <strong>ve</strong> ‹spanya’n›n Mr. Mario Aznar’› içinuluslararas› bir sk<strong>and</strong>al olmufltur.5Burada bir uyar›da bulunmak gerekmektedir. ‹statistiki <strong>ve</strong>rilerin büyük k›sm› <strong>ve</strong>bu <strong>ve</strong>rilerin kalitesi oldukça sorunludur. Bununla birlikte baz› aç›k e¤ilimleri tespit etmekmümkündür.6Yüzy›l›n sonunda ‹ngiltere <strong>ve</strong> Galler’le, Rusya Federasyonu’nda ise 1989’danbu yana karfl›laflt›r›ld›¤›nda Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’n›n performans› daha üstün gelmektedir.‹ngiltere <strong>ve</strong> Galler’de kad›nlar›n ortalama ömrü 20. yüzy›l›n bafl›nda bundan befl y›l dahaazd›, 1901’de 49 idi. Rusya Federasyonu’nda ortalama ömür 1989 ile 1995 aras›nda6 y›l düflerken bebek ölüm oranlar› önemli or<strong>and</strong>a artm›flt›r.7Sender kad›nlar›n ortaokula devam›yla bebek ölüm oranlar› <strong>ve</strong> do¤urganl›¤›nazalmas› aras›nda güçlü iliflki oldu¤unu düflünmektedir.81995’te kad›nlar›n Güney Asya’da %36’s› (Pakistan %24, Bangladefl %26, Afganistan%15, Nepal %14) okur yazar de¤ildir. Di¤er geliflmekte olan ülkelerin okuryazarl›k düzeyleri dikkate al›nd›¤›nda Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’n›n okur yazarl›¤› art›rmas› oldukçaetkileyicidir. Örne¤in kad›n okur yazarl›¤›nda 1950’li y›llar›n bafl›nda h›zl› sanayileflenekonomilerin ço¤undan daha yüksek bir düzeye ulafl›lm›flt›r.


The New Turkish - <strong>Africa</strong>n Economic Relations<strong>and</strong> the Old obstructi<strong>ve</strong> Discourse:Afro - PessimismSedat AybarI. Introduction<strong>Africa</strong> has recently been firmly placed on <strong>Turkey</strong>’s international agendain a way that was perhaps unthinkable a couple of years ago. Television documentaries,newspaper articles, photo exhibitions, music concerts <strong>and</strong> abo<strong>ve</strong>all, current go<strong>ve</strong>rnment’s unprecedented support ha<strong>ve</strong> all helped invigoratingthis recent interest on <strong>Africa</strong>n ‘affairs’. <strong>Africa</strong> ha<strong>ve</strong> become one of the maintourist destinations for many Turks. Despite a long history of <strong>Turkey</strong>’s invol<strong>ve</strong>mentin the continent, particularly in North <strong>Africa</strong> this recent upsurge of interestis a new one with a variety of underlying dynamics worthy of in<strong>ve</strong>stigation.Two particular de<strong>ve</strong>lopments can be put forward to claim central prominencefor this recent rise in interest on <strong>Africa</strong>.The first is external. The debates across the globe following the launch ofCommission for <strong>Africa</strong> (CFA) report set up last year by the British Prime MinisterTony Blair, compromising 18 commissioners, did not escape the attentionof the Turkish intelligentsia. The CFA report was published in the monthbefore G8 Summit in Gleneagles, Scotl<strong>and</strong>, in July 2005, with the hope thatG8 leaders might endorse some of the report’s recommendations. The secondis internal <strong>and</strong> relates to the announcement made in the beginning of 2005 bythe Turkish Premier Recep Tayyip Erdo¤an, that ‘this year is going to be the<strong>Africa</strong> Year’. Soon after, following his words Prime Minister Erdo¤an carriedout official visits to Ethiopia <strong>and</strong> South <strong>Africa</strong>.There also exist some fundamental reasons for the recent surge of intereston <strong>Africa</strong>, in <strong>Turkey</strong>. The apparent political <strong>and</strong> geo-strategic reason comes inthe from of ‘Greater Middle East <strong>and</strong> North <strong>Africa</strong> Project’ proposed by theUS administration under President George W. Bush. The ambitious aim putforward by that project, calls for the introduction of democracy that would


170 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>promote a more publicly responsible <strong>and</strong> transparent go<strong>ve</strong>rnment in the region.The other fundamental reason is the rise of South-South trade <strong>and</strong> increaseddem<strong>and</strong> for <strong>Africa</strong>n primary sector goods both by <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> other fastgrowing economies of Asia which will be explained in detail later on in thisstudy.This paper focuses on <strong>Turkey</strong>’s recent interaction with sub-Saharan <strong>Africa</strong>.It draws on the seminal study by Professor John Sender (1999) <strong>and</strong> warnsabout the limits of Afro-pessimism, the perspecti<strong>ve</strong> that presupposes <strong>Africa</strong>nexperience as a tragedy. In the Western milieu, journalists, politicians <strong>and</strong> academicsacross the spectrum appear to agree on a pessimistic prognosis of <strong>Africa</strong>.In the words of a South <strong>Africa</strong>n academic John Sender (1999) “they commonlyuse a language that evokes disappointment, moralistic outrage, repugnance<strong>and</strong> a barely concealed, if not o<strong>ve</strong>rt, contempt for <strong>Africa</strong>n ‘barbarism’.The predominant <strong>and</strong> stomach churning metaphors are medical/biological:blood, rot, scars, mutilation, plagues, deterioration, starvation, <strong>and</strong> pathologicalcrises are said to be endemic.” The pessimist interpretation of <strong>Africa</strong>’s experienceis prevalent in the West. Most Western go<strong>ve</strong>rnments, Bretton-WoodsInstitutions (BWIs) <strong>and</strong> International Financial Institutions (IFSs) adopt suchunderst<strong>and</strong>ing. Unfortunately, Afro-pessimism is also prevalent in <strong>Africa</strong>Undoubtedly <strong>Africa</strong> has its own problems <strong>and</strong> turning a blind eye onthem helps no one. Corruption, civil wars, mismanagement, disease <strong>and</strong> crookedleaders exists in some countries across the continent. History of the continenttells us that, <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>ns are not the sole causes of these problems.In fact the problem lies somewhere else as is the case with debt. For theproblem of debt to become this se<strong>ve</strong>re requires not only crooked leaders butalso lending at enormous magnitude for some vile reasons.This paper argues that influence of Afro-pessimism in <strong>Turkey</strong> can be damagingto the fledgling relations with <strong>Africa</strong>. Here, following Professor Sender’sapproach, I argue that Afro-pessimist view is an inadequate starting pointto de<strong>ve</strong>lop a serious economic relationship. This warning is timely <strong>and</strong> necessary.Although Turkish literature can be viewed mainly as realistic <strong>and</strong> objecti<strong>ve</strong>as highlighted later on in this paper there also exist the use of some malevolentvocalizations with reference to <strong>Africa</strong>.It would be erroneous for <strong>Turkey</strong> to begin underst<strong>and</strong>ing <strong>Africa</strong>n de<strong>ve</strong>lopment,performance <strong>and</strong> economic potential through the prism of Afro-pessimism.Sender (1999, p. 90) warns us that “the simplicity of this approach failsto appreciate the complexity of processes of social <strong>and</strong> economic change byfocusing too exclusi<strong>ve</strong>ly on only unappealing dynamics of capitalist de<strong>ve</strong>lop-


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 171ment while other important features of the recent economic history of <strong>Africa</strong>that ha<strong>ve</strong> been neglected by the protagonists of nausea, marginalization <strong>and</strong>disdain”. For Sender, any critical view of such rushed judgments will ser<strong>ve</strong> usto underst<strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s real economic potential.This paper is organised as follows; the next section establishes the dimensionsof <strong>Turkey</strong>’s trade relations with sub-Saharan <strong>Africa</strong>. Section 3 then beginsto highlight the underpinnings of the Afro-pessimist view <strong>and</strong> its dangerousre<strong>ve</strong>rberations on the Turkish milieu. That section suggested avoidance ofAfro-pessimism not only because it is offensi<strong>ve</strong> but also because it is scientificallyflawed, particularly when analysed through the prism of a historicalperspecti<strong>ve</strong> grounded on the solid foundation of political economy framework.Then the following section 4 reports on the historical findings particularly thoserelating to human progress, agricultural de<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> economic growth.In this section it is shown that <strong>Africa</strong>n de<strong>ve</strong>lopment since independence during1950s <strong>and</strong> 1960s has been <strong>ve</strong>ry rapid. Despite damaging impacts of the colonialperiod <strong>and</strong> despite being a late starter, when compared to the other regions,de<strong>ve</strong>lopment of forces of production in <strong>Africa</strong> ha<strong>ve</strong> been impressi<strong>ve</strong>. Thisline of reasoning sheds a different light to the <strong>Africa</strong>n experience, as a whole.Hence, it helps interrogating the policy prescriptions by international organizationsprepared on the basis of Afro-pessimist view. The last section drawssome lessons <strong>and</strong> concludes.II. <strong>Africa</strong> - <strong>Turkey</strong> trade relationsLarge number of publicly available evidence indicate a recent surge ineconomic interaction between <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> <strong>Africa</strong> (Çak›ro¤lu 2005, K›rbafll›2005, Kara 2005). This recent economic interaction demonstrates itself mainlyin the volumes of trade. In<strong>ve</strong>stigating trade relations help establishing the degree<strong>and</strong> intensity of any economic collaboration between countries <strong>and</strong> regions.In this respect, one needs to analyze the differences in influence of the recent<strong>and</strong> ongoing changes on both product composition <strong>and</strong> direction of tradein <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> in <strong>Africa</strong> 1 .In this section trade statistics are studied to establish the le<strong>ve</strong>l of economicinteraction between <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>.The rise in economic interaction largely comes from current economiccycle in the world trade. During recent years, importance of South - South tradehas increased considerably due to output growth in some large de<strong>ve</strong>lopingeconomies, particularly China <strong>and</strong> India. The rise of South - South trade hasallowed <strong>Africa</strong> to recoup some of its market shares in primary products. UNC-TAD (2005) report insinuates that the rise in South - South exports of primary


172 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>commodities is likely to evol<strong>ve</strong> into the most resilient feature of what has cometo be called the “new geography of trade”.A quick scanning of <strong>Turkey</strong>’s foreign trade data re<strong>ve</strong>als an increasingtrend in the share of o<strong>ve</strong>rall exports <strong>and</strong> imports from sub-Saharan <strong>Africa</strong> reflectingthe recent trend of impro<strong>ve</strong>ment in the South – South trade as reportedby the UNCTAD 2005 Trade Report.During 2000 - 2004 period <strong>Turkey</strong>’s total exports increased by 44% from$27,775 bn to $63,075 bn (estimate). <strong>Turkey</strong>’s o<strong>ve</strong>rall exports to <strong>Africa</strong> (North<strong>Africa</strong> <strong>and</strong> sub-Saharan <strong>Africa</strong>) increased by 46% reflecting a faster growththan o<strong>ve</strong>rall export growth. Exports to the <strong>Africa</strong>n continent increased from$1,372 bn to nearly $3 bn in four years. In terms of export composition Turkishexports mainly consisted of manufactured goods <strong>and</strong> processed food.Table 1. Exports by group of countries ($ Million)*EstimateSource: State Statistics Institute (D‹E), 2004, p. 284.The abo<strong>ve</strong> table 1 indicates that sub-Saharan <strong>Africa</strong>’s importance as destinationfor the Turkish products is rising faster than the North <strong>Africa</strong>n markets.Although exports to the continent makes approximately 5% of total Turkishexports, the growth rate of trade volumes, the recently signed bilateral tradeagreements <strong>and</strong> favorable global trends are set to impro<strong>ve</strong> importance of<strong>Africa</strong>n markets for <strong>Turkey</strong>’s exports.<strong>Turkey</strong>’s imports from the <strong>Africa</strong>n continent is larger than her exports. In2000, <strong>Turkey</strong> imported $2,714 bn. worth of goods <strong>and</strong> services from the <strong>Africa</strong>ncontinent that made 5% of total Turkish imports. In 2004, as Turkish importsgrew by 55% to $97,362 bn from its 2000 le<strong>ve</strong>l of $54,503 bn, importsfrom the <strong>Africa</strong>n continent remained at 5% reflected a figure of $4,782 bn reflectinga dramatic rise in the amounts invol<strong>ve</strong>d.


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 173Table 2. Imports by country groups ($ Million)* EstimateSource: State Statistical Institute (D‹E), 2004, p. 285.Table 2 abo<strong>ve</strong> shows that <strong>Turkey</strong>’s imports from the <strong>Africa</strong>n continentduring 2000 – 2004 period increased by 56% reflecting a faster growth ratethan o<strong>ve</strong>rall imports. In terms of composition of imports, <strong>Turkey</strong> mainly boughtraw materials <strong>and</strong> primary products from <strong>Africa</strong>. This trend is also in linewith the rise of dem<strong>and</strong> for <strong>Africa</strong>n products by de<strong>ve</strong>loping countries withmanufacturing industries. As such mutual welfare <strong>and</strong> income affects of termsof trade with <strong>Africa</strong> can be expected to be more beneficial when compared tothe trade affects of de<strong>ve</strong>loped parts of the world.When we turn to trade figures from <strong>Africa</strong> as a whole, it is possible to detectexpansion in export volumes during 1990s, at a pace not seen since the late1960s. According to UNCTAD (2005) report, terms of trade for some of the<strong>Africa</strong>n countries has impro<strong>ve</strong>d especially due to the higher prices of oil, <strong>and</strong>mineral <strong>and</strong> mining products. In some countries in <strong>Africa</strong>, the positi<strong>ve</strong> effectof price mo<strong>ve</strong>ments on the purchasing power of exports was reinforced by anincrease in export volumes. Export di<strong>ve</strong>rsification in <strong>Africa</strong> was slow <strong>and</strong> thepurchasing power of <strong>Africa</strong>’s exports reco<strong>ve</strong>red to its le<strong>ve</strong>l of 1980, in 1996.Since 2000, <strong>Africa</strong>’s terms of trade ha<strong>ve</strong> risen more than those of the other regionsas a result of higher dem<strong>and</strong> from the fast growing Asian de<strong>ve</strong>loping countriesfor certain primary commodities. Between 1999 <strong>and</strong> 2004, changes inthe international prices of these commodities ha<strong>ve</strong> resulted in an impro<strong>ve</strong>mentof about 30% in <strong>Africa</strong>’s terms of trade, compared to some 8% for Latin America,<strong>and</strong> a decline of 11% for East <strong>and</strong> South Asia 2 .Despite <strong>Africa</strong>’s positi<strong>ve</strong> stance, UNCTAD (2005, p. 94) report states that“the region remains more vulnerable than any other region to a deceleration ofglobal dem<strong>and</strong>,… the recent positi<strong>ve</strong> evolution in <strong>Africa</strong>’s terms of trade


174 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>might well be just another temporary boom rather than the beginning of a sustainedreco<strong>ve</strong>ry”. Since it can not be clearly predicted which region is more likelyto be hit by any economic downturn Afro-pessimism glimmers throughthese sentences.The distribution <strong>and</strong> use of income gains from terms of trade changes isthe most important aspect of the rise in terms of trade. The terms of trade impro<strong>ve</strong>mentssince 2002, had little effect on the domestic incomes of most ofthe de<strong>ve</strong>loping countries with Côte d’Ivoire (10.3%), <strong>and</strong> Ghana (5.0%) butfrom sub-Saharan <strong>Africa</strong> being the exception. The <strong>Africa</strong>n exporters of minerals<strong>and</strong> mining products, South <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> Zambia, both also had large relati<strong>ve</strong>gains in domestic income.The rise of incomes as a result of impro<strong>ve</strong>d terms of trade led to an increasein aggregate dem<strong>and</strong> which made <strong>Africa</strong> an important destination forTurkish exports. This situation can be captured in the words of Mr. KürflatTüzmen, Minister of Trade <strong>and</strong> Industry that “<strong>Turkey</strong> aims to increase exportsto <strong>Africa</strong> to $10 bn, by 2008 from its $3 bn le<strong>ve</strong>l in 2004” (Sabah, 2005).From <strong>Turkey</strong>’s point of view, increased momentum of trade <strong>and</strong> economiccollaboration with <strong>Africa</strong> requires a balanced <strong>and</strong> objecti<strong>ve</strong> evaluation ofthe continent that it deser<strong>ve</strong>s. In the next section this is done by questioningAfro-pessimism as a method of underst<strong>and</strong>ing <strong>Africa</strong>.III. Afro-Pessimism: “Not E<strong>ve</strong>n In Ug<strong>and</strong>a!”The Turkish literature on <strong>Africa</strong> is generally compassionate without beingpatronizing. It was journalistic writings of Dr. H›fz› Topuz during 1960s<strong>and</strong> 1970s, a UNESCO official <strong>and</strong> a vanguard <strong>Africa</strong>n specialist of Turkishorigin, <strong>and</strong> his subsequent books on the continent were influential for the benevolentfeelings for <strong>Africa</strong>. Howe<strong>ve</strong>r, for most Turks, sympathetic views arebased on the disturbing evidence deri<strong>ve</strong>d from <strong>Africa</strong>’s experience with Westerncolonialism (K›vanç, 1979). In the sense that, the ugly face of colonialismin <strong>Africa</strong> is the embodiment of what would ha<strong>ve</strong> been in <strong>Turkey</strong> had they notdefeat the colonialist assault through a national liberation war led by the founderof modern <strong>Turkey</strong> Mustafa Kemal Atatürk <strong>and</strong> his associates.The strength of anti-colonialist sentiments in <strong>Turkey</strong> is well documented<strong>and</strong> studied. In many ways, Turks were able to relate their own experience ofanti-colonial nationalist war of independence with the <strong>Africa</strong>n liberation mo<strong>ve</strong>mentsof the 1960s. In this regard, Dr. H›fz› Topuz’s work on Lumumba, an<strong>Africa</strong>n hero <strong>and</strong> the founder of modern Congo murdered by the colonial Belgium,st<strong>and</strong>s out as an important contribution in raising consciousness, in <strong>Turkey</strong>.


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 175More recently a highly respected intellectual magazine called Birikim dedicatedone of its issues specifically to the <strong>Africa</strong>n affairs. The title of this specialissue reads “<strong>Africa</strong>: Our Twin, Our Mirror” (<strong>Afrika</strong>: Ayn›m›z, Aynam›z).“Our” here refers to the people in <strong>Turkey</strong>. There also exists a large amount ofanti-colonial literature in <strong>Turkey</strong> from both sides of the political spectrum, left<strong>and</strong> right. These studies try to interpret <strong>Africa</strong>n experience with a more objecti<strong>ve</strong>eye employing pre-dominantly a anti-colonial tone.On the other h<strong>and</strong>, in <strong>Turkey</strong> there also exist another type of discourse on<strong>Africa</strong>. This discourse equipped with irredeemable ignorance, sees <strong>Africa</strong> as adark, unknown continent, ripped by wars <strong>and</strong> corruption. Further, this discourseportrays <strong>Africa</strong>, as “poor, unimportant, criminal, ignorant, backward, diseased,hopeless, ridiculous etc.” One remarkable feature of this discourse isthe tendency to see the entire continent of <strong>Africa</strong> as one homogenous big country.This view assumes that economic, political <strong>and</strong> historical experience of53 countries on the continent can be seen as an identical one, despite apparentdifferences between each country from North to South, East to West, from Sahelto Savannah on the continent.Unfortunately, such views, ignorant of the realities of <strong>Africa</strong>, can be foundin the writings of many journalists, in the mass media, amongst academiccircles <strong>and</strong> in the broader community. Some view <strong>Africa</strong> as tribal <strong>and</strong> backward.A yardstick for the measure of malevolence 3 . This degrading discourseis a tactless one fed with insensitivity <strong>and</strong> outright ignorance. For instance, apopular dictum “Ug<strong>and</strong>a’da Bile Olmaz!”, (Not E<strong>ve</strong>n In Ug<strong>and</strong>a!) can appearin the writings of some respectable columnists when they wish to describe theiroutrage with an appalling <strong>and</strong> dreadful e<strong>ve</strong>nt that took place in <strong>Turkey</strong>. Similarviews about <strong>Africa</strong> can be found across the board, sometimes in the popularpress, sometimes in the popular culture <strong>and</strong> sometimes in the opinionsof learned people. In <strong>Turkey</strong>, this type of views on <strong>Africa</strong> has been invigorated<strong>and</strong> influenced by more sophisticated Afro-pessimistic literature producedin the Western world.If <strong>Turkey</strong> is to de<strong>ve</strong>lop mutually beneficial relations as equal partnerswith the countries in <strong>Africa</strong> it should be beware of the dangers stemming fromthe use of Afro-pessimist approach. This type of approach is <strong>ve</strong>nomous <strong>and</strong>could easily render relations fragile. Afro-pessimism dis-respects differences<strong>and</strong> it is open to manipulation. Afro-pessimist view help creating an environmentwhere <strong>Turkey</strong>’s newly de<strong>ve</strong>loping relations with <strong>Africa</strong> can be underminedeasily in the h<strong>and</strong>s of insensiti<strong>ve</strong> politicians, businessmen <strong>and</strong> pseudo - intellectuals.In fact, Afro-pessimism can turn into an effecti<strong>ve</strong> weapon in theh<strong>and</strong>s of competing powers.


176 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Widespread view on <strong>Africa</strong> in the West, is a cynical <strong>and</strong> mostly inaccurateone. For instance The Economist (May 13 - 19, 2000) published a specialissue on <strong>Africa</strong> titled “Hopeless Continent”. In this issue <strong>Africa</strong>’s leaders <strong>and</strong>donors are characterized as morons. This may well be true for isolated casesbut characterizing the entire continent as such <strong>and</strong> to blame it all on “<strong>Africa</strong>nsociety” can not be accurate at all. This approach probably comes from amindset of some insensiti<strong>ve</strong> <strong>and</strong> tactless individual.According to such individuals <strong>Africa</strong> is malnourished, poor, dusty <strong>and</strong>go<strong>ve</strong>rned by crook dictators. For instance, referring to a failed coup attempt bya group of Western mercenaries, ‘The Guardian’, respectable British daily, recentlyreported that “the men on board the Boeing 727-100 had allegedly beenon their way to mount a coup in Equatorial Guinea, a small, malarial countryin west <strong>Africa</strong> ruled by a tyrant but newly <strong>and</strong> filthily rich in offshoreoil”.The men on board are inevitably (!) led by a James Bond 007 figure, “theOld Etonian <strong>and</strong> former SAS officer” (hence a well established gentleman!)Mr. Simon Mann who was arrested at Harare Airport, in Zimbabwe, UK’s archenemy in <strong>Africa</strong>, alongside a plane load of mercenaries who l<strong>and</strong>ed there topick up consignment of AK47 rifles, mortar bombs, <strong>and</strong> 75,000 rounds of ammunition.”Having realized the se<strong>ve</strong>rity of his situation Mr. Mann began writingletters from his cell in maximum security Chikuribu prison firstly implicatingMark Thatcher (Scratcher in Mann’s notes), an arms dealer <strong>and</strong> formerPrime Minister Iron lady Margaret Thatcher’s son. Mr. Mann then linked“what had at first seemed to be little more than a doomed Boy’s Own ad<strong>ve</strong>nturein a forgotten corner of west <strong>Africa</strong> to a coterie of rightwing businessmenwith links to the highest echelons of the British establishment” 4 .So much for “white man’s burden!”.It is not only that such Afro-pessimist views are offensi<strong>ve</strong> <strong>and</strong> damagingbut they also hinder underst<strong>and</strong>ing the true potential <strong>and</strong> economic performanceof <strong>Africa</strong>. <strong>Turkey</strong> needs to de<strong>ve</strong>lop a discourse that emerges through its ownspecific interaction with <strong>Africa</strong>. <strong>Turkey</strong> should also avoid established Afropessimismde<strong>ve</strong>loped in the West <strong>and</strong> evaluate <strong>Africa</strong>n experience by drawingon its own experience with the world which is mainly manifesting itself in theprocess of full membership talks with the European Union.The next section looks at <strong>Africa</strong>n economic performance by concentratingon primarily human progress. It compares human de<strong>ve</strong>lopment with theHICs (High Income Countries) of the OECD <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>. <strong>Africa</strong>n agriculture


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 177<strong>and</strong> urbanization are also compared with the experiences of other de<strong>ve</strong>lopingcountries.IV. <strong>Africa</strong>n Progress In Comparati<strong>ve</strong> Perspecti<strong>ve</strong>Most of <strong>Africa</strong> is late starter in economic de<strong>ve</strong>lopment. In many ways,<strong>Africa</strong>ns are still tackling with the devastating affects of the colonial era. Sincethe 1950s, when <strong>Africa</strong>ns began to take their fate into their own h<strong>and</strong>s afterdefeating colonialists, there appears some strong evidence on human progress<strong>and</strong> impro<strong>ve</strong>ment in their welfare 5 .A staunch critique of Afro-pessimism Professor John Sender emphasizesthat, (Sender 1999, p. 100 – 101);Thinking about de<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong> requires holding at least two setsof ideas in one’s head at the same time. It is not sufficient to stress the ubiquityof failure, malnutrition, disease, predatory states <strong>and</strong> war, or to becomeo<strong>ve</strong>rwhelmed by revulsion in the face of misery still experienced by so many<strong>Africa</strong>ns. In addition, it must also be recognised that some important aspectsof the li<strong>ve</strong>s of millions of ordinary people ha<strong>ve</strong> been transformed o<strong>ve</strong>r the lastfi<strong>ve</strong> decades. It is on the basis of a clear perception of the complexity <strong>and</strong> une<strong>ve</strong>nnessof all these processes, as well as a critical analysis of the consequencesof economic policies in the past, that politically realistic de<strong>ve</strong>lopment strategiescan be formulated.John Sender’s criticisms provides a valid <strong>and</strong> important insight to the intellectualfailures of the policy makers. Their ability to hold “two different ideasspontaneously together in their head” is hindered mainly by the Afro-pessimistinterpretations of the <strong>Africa</strong>n experience. In fact, <strong>Africa</strong>’s story is morecomplex than the one suggested by the commonly used macro-economic indicators<strong>and</strong> the one interpreted simplistically by Afro-pessimism.Political economy of de<strong>ve</strong>lopment approach attempts to link human welfareimpro<strong>ve</strong>ments to the causal economic processes underlying such occurrence.This suggests that impro<strong>ve</strong>ments in human welfare ought to be capturedby a wealth of evidence emerging from changing class relations that arecrystallized around the increases in the numbers of wage earners. This kind ofde<strong>ve</strong>lopment signifies transformation of a society from a rural – agriculturalone to an industrial – urban one. Accompanying process is the impro<strong>ve</strong>mentof the use of skilled workers, technology <strong>and</strong> other forces of production. Thistype of transformation requires more dynamic relations of production. The viewthat present capitalist de<strong>ve</strong>lopment as the progressist dynamic in the historyof humanity is <strong>ve</strong>ry much underway in <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> this process is led increasinglyby indigenous <strong>Africa</strong>n capitalist classes. This process anticipates a


178 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>relati<strong>ve</strong> decline of the role of agriculture in the economy <strong>and</strong> the rise of industry<strong>and</strong> urbanization.Using the set of data produced in Sender (1999) this section focuses onhuman de<strong>ve</strong>lopment indicators. During 1950s life expectancy at birth was lessthan 40 years. In 1995, life expectancy was well o<strong>ve</strong>r 10 years than it had beenin the 1960s. Before the 1950s under – fi<strong>ve</strong> mortality rates suggests thathalf of the babies died not long after birth in Kenya <strong>and</strong> Zimbabwe. In BurkinaFaso in 1948 under – fi<strong>ve</strong> mortality rate was o<strong>ve</strong>r 400 babies per thous<strong>and</strong>but declined by about half on a<strong>ve</strong>rage. In 1935, in Ghana under – fi<strong>ve</strong> mortalityrate was three times greater than the present rate. HIV- AIDS prevalencerate accounts for a 10% or more reduction on a<strong>ve</strong>rage life expectancy in 9 sub-Saharan countries. In other words if it was not for the HIV – AIDS <strong>Africa</strong>n ona<strong>ve</strong>rage would ha<strong>ve</strong> li<strong>ve</strong>d 5 years longer 6 .Table 3 below, compares sub-Saharan social data with <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> OECDcountries. A comparison <strong>Turkey</strong>’s life expectancy at birth <strong>and</strong> infant mortalityfigures indicates a much impro<strong>ve</strong>d situation from the <strong>Africa</strong>n ones.Table 3: Comparati<strong>ve</strong> Social DataSource: World De<strong>ve</strong>lopment Indicators (2005)John Sender (1999) focuses on female literacy at primary, secondary <strong>and</strong>tertiary le<strong>ve</strong>ls, as an indicator to human progress 7 . In terms of literacy rates,90% of population in sub-Saharan <strong>Africa</strong> were illiterate fifty years ago. Womenwere unlikely to attend schools. By 1995, almost half of all adult femalesin sub-Saharan <strong>Africa</strong> were estimated to be literate. This reflects an achie<strong>ve</strong>mentthat many other de<strong>ve</strong>loping countries in South Asia the Middle East <strong>and</strong>North <strong>Africa</strong> could not match 8 . In Chile 80% of adult females were literate atthat date, in Mexico <strong>and</strong> the Philippines more than 50%, in Thail<strong>and</strong> more than


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 179third <strong>and</strong> in Singapore more than 5 th . In the mid-19 th century only about a thirdof adult females were literate in some English <strong>and</strong> Welsh countries. In late1930s in Taiwan the primary enrollment rate was already close to 80% or inKorea, 45%. In 1949 – 50 male <strong>and</strong> female gross primary enrollment rates were6% in French West <strong>Africa</strong>, in Tanzania 10% <strong>and</strong> 16% in Nigeria. In sub-Saharan<strong>Africa</strong> between 1980 – 1993 primary school enrolment rate has increasedby ten million. Larger <strong>Africa</strong>n countries like Nigeria, Kenya, Tanzania ha<strong>ve</strong>seen a fi<strong>ve</strong> fold increase in the annual number of girls enrolled in primaryschools since 1970.Table 4: Comparati<strong>ve</strong> Social Data2000 20012002 2003SCHOOL <strong>EN</strong>ROLLM<strong>EN</strong>T (PRIMARY% NET)OECD 96,27 95,5595,42 -SSA - -63,67 -<strong>Turkey</strong> - 87,9486,37 -ELECTRIC POWER CONSUMPTIONOECD 8.683,05 8.663,698.769,28 -SSA 431,31 449,89457,15 -<strong>Turkey</strong> 1422,03 1390,871458,25 -Source: World De<strong>ve</strong>lopment Indicators (2005)


180 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>According to the data used in Sender (1999), in the early 1950s most <strong>Africa</strong>ncountries had fewer than 500 girls enrolled at the secondary schools. InMozambique there was one secondary school in 1930, in the capital city <strong>and</strong>the records show that only 1 girl was enrolled. By 1950 the number has increasedto 321 girls <strong>and</strong> in the beginning of 1990s more than 66,000 girls were enrolled.Female enrollment rates remained low in the sub-Saharan <strong>Africa</strong> until1960s, varying between 0.1% - 4% but increased substantially in e<strong>ve</strong>ry country.In fact according to UNESCO figures the proportion of all secondarypupils who are female sub-Saharan <strong>Africa</strong> is now larger with a figure of 44%than South Asia or China, 37% <strong>and</strong> 43% respecti<strong>ve</strong>ly. The accelerated provisionof primary <strong>and</strong> secondary schooling after 1960s has been followed in theperiod since 1980 by a <strong>ve</strong>ry rapid o<strong>ve</strong>rall growth rates of female enrollment intertiary education. The female enrollment rates in sub-Saharan <strong>Africa</strong> is thefastest at 12.4% per annum than in any other region in the world.<strong>Africa</strong>ns ha<strong>ve</strong> also benefited from impro<strong>ve</strong>d physical infrastructure. It ispossible to trace these impro<strong>ve</strong>ments from the comparati<strong>ve</strong> social data presentedin the Table 4 abo<strong>ve</strong> that access to drinking water in rural areas has impro<strong>ve</strong>d.Now more than half of <strong>Africa</strong>n population ha<strong>ve</strong> access to sanitation <strong>and</strong>clean water whereas in 1970 the proportion was below 10%. The length of pa<strong>ve</strong>droads increased from 3.8 km per 1000 km 2 to 8.9 km per 1000 km 2 in1990. Electricity production increased by 56% between 1980 <strong>and</strong> 1994. Expansionin transport <strong>and</strong> power networks facilitated <strong>Africa</strong>n’s access to otherimportant means of communications, cultural exchange, radios, television <strong>and</strong>more recently internet. The daily circulation of the most important newspaperin Nigeria in 1914, Lagos Weekly Record had a total circulation of 700. In theearly 1990s total circulation of newspapers was close to 2 million.


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 181Table 5: Comparati<strong>ve</strong> Growth <strong>and</strong> PopulationSource: World De<strong>ve</strong>lopment Indicators (2005)In sub-Saharan <strong>Africa</strong> one of the poorly measured components of theGDP is agriculture. Agriculture is <strong>ve</strong>ry important in <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> currently estimatedto account for 30% to 55 % of the GDP. Almost 70% <strong>Africa</strong>ns li<strong>ve</strong> onagriculture <strong>and</strong> more than 50% of employed are women. Agriculture is themost important source of foreign exchange earnings, contributing o<strong>ve</strong>r 50%total exports in recent years in 20 SSA. Pessimistic ideas on the performanceof <strong>Africa</strong>n agriculture exists <strong>and</strong> it does not generally recei<strong>ve</strong> good remarks.Howe<strong>ve</strong>r, Sender (1999) criticize such evaluation on the basis of the weaknessesof available data <strong>and</strong> presents a less pessimistic analysis of the mostwidely used agricultural statistics. He shows that changes in agriculture is notinconsistent with other evidence of progress <strong>and</strong> examines existing evidencethrough a historical perspecti<strong>ve</strong>.Despite the claims about ‘declining agricultural output’ <strong>Africa</strong>n agriculturalgrowth has been as rapid as could reasonable be expected. According toSender (1999), the compound growth rate of agricultural production in sub-Saharan <strong>Africa</strong> as a whole o<strong>ve</strong>r the 31 year period between 1965 <strong>and</strong> 1995 was2.34%. In eight countries (containing almost half of the total population ofsub-Saharan <strong>Africa</strong>) compound growth rate o<strong>ve</strong>r this period was e<strong>ve</strong>n fasterabo<strong>ve</strong> 2.6% per annum. In Nigeria it was 3% per annum <strong>and</strong> in Cote D’Ivoire


182 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>o<strong>ve</strong>r 4% per annum. In the region as a whole the growth in agricultural outputaccelerated after 1984, increasing to 3.1% per year between 1984 <strong>and</strong> 1996.Growth rates of advanced capitalist countries including Japan during early stagesof their industrialization were generally below 1.5% per annum for longperiods.Table 6: Industry <strong>and</strong> AgricultureSource: World De<strong>ve</strong>lopment Indicators (2005)On a disaggregated le<strong>ve</strong>l the agricultural output of individual crops grewmuch more faster. For instance maize production increased by 3.4% per annumo<strong>ve</strong>r the period of 31 years, poultry-meat production 4.6%, tea 5.6%, fruit<strong>and</strong> <strong>ve</strong>getable exports o<strong>ve</strong>r 5% <strong>and</strong> paper <strong>and</strong> paperboard production 9%.What is remarkable is that these growth rates were achie<strong>ve</strong>d in the context ofrapid urbanization. West <strong>Africa</strong>n urbanization has been much faster that the urbanizationin Western Europe during industrial revolution. Although urbanizationwas not so rapid in other parts of <strong>Africa</strong>, the agricultural workforce hasachie<strong>ve</strong>d significant productivity gains. This is most impressi<strong>ve</strong> particularlywhen economically acti<strong>ve</strong> population in agriculture was growing more slowlythan the growth in output, 2.2% vs. 2.8%.The rise in labor productivity in the <strong>Africa</strong>n agriculture was due to technologicalchange <strong>and</strong> changes in some of the techniques used. The area underirrigation increased by o<strong>ve</strong>r two million hectares about 75% during 1965-1993. Consumption of fertilizers <strong>and</strong> the use of tractors also increased significantly.As a result of rising productivity <strong>and</strong> technical change per hectare yieldsof a range of crops, including maize, rice, wheat, potatoes, cassava <strong>and</strong> te-


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 183a has increased. The rate in growth of per hectare yield during 19 th century Europewas much slower.Some other factors also contributed to the change in the le<strong>ve</strong>l of the producti<strong>ve</strong>forces in agriculture. Relevant to the adoption of new techniques theuse of skilled workers also increased. The number of graduate scientists workingin the national agricultural research systems in sub-Saharan <strong>Africa</strong> increasedby 600% o<strong>ve</strong>r the last 3 decades. The number of full time researchersat uni<strong>ve</strong>rsities has increased at an annual rate of 10% <strong>and</strong> in the last three decadesmany of these achie<strong>ve</strong>d post-graduate qualifications. Tanzania at the timeof her independence had 15 graduates <strong>and</strong> Mozambique had 4. DemocraticRepublic of Congo had only one High School in 1960.It is important to note that grain output per hectare was much higher <strong>and</strong>has increased at a much faster rate in many other de<strong>ve</strong>loping regions. But theirinitial conditions were much different than sub-Saharan <strong>Africa</strong>. For instance,1/3 of Thail<strong>and</strong>’s arable l<strong>and</strong> is irrigated, reflecting centuries of prior in<strong>ve</strong>stmentin impro<strong>ve</strong>d l<strong>and</strong> infrastructure.O<strong>ve</strong>rall, compared with other regions in a historical perspecti<strong>ve</strong> <strong>Africa</strong>nhuman progress <strong>and</strong> economic growth has been impressi<strong>ve</strong> <strong>and</strong> remarkable.Evidence refutes the view named here as Afro-pessimism.V. ConclusionI ha<strong>ve</strong> maintained that most arguments raised on the economic potentialof <strong>Africa</strong> tend to focus on a pessimistic view of aid-dependent continent withcriminalized <strong>and</strong> paternalistic states, corrupt bureaucrats, failed markets <strong>and</strong>societies. I ha<strong>ve</strong> presented here, by referring to a variety of historical <strong>and</strong> statisticaldata, that <strong>Africa</strong>n economic potential is heterogeneous, complex <strong>and</strong>requires objecti<strong>ve</strong> <strong>and</strong> secular study carried out with a mind that is open to alllines of inquiry.So in response to the Economist’s arrogant title “<strong>Africa</strong>: A Hopeless Continent”<strong>and</strong> other similar Afro-pessimist evaluations of the continent, I woulddare to put forward that <strong>Africa</strong>n experience is like any other in the world withmany people with a hope of their own, history <strong>and</strong> memory. <strong>Africa</strong>ns throughoutthous<strong>and</strong>s of years millimeter by millimeter devised ways <strong>and</strong> methodsto secure an existence that also fed <strong>and</strong> helped the growth of Western industrialgiants while they ‘scrambled for <strong>Africa</strong>’. Many would agree with me thatsolutions to the problems of the continent, the hope <strong>and</strong> inspiration lie withinthe continent itself as is the case with fighting against malaria, HIV – AIDS<strong>and</strong> other problems.


184 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>The trade patterns <strong>and</strong> the terms of trade effects reported abo<strong>ve</strong> indicatesthat it is beneficial for <strong>Turkey</strong> to de<strong>ve</strong>lop closer partnership with <strong>Africa</strong>. Therefore,it is imperati<strong>ve</strong> at this point to draw attention to the perilous <strong>and</strong> toxicdiscourse of Afro-pessimism which might damage mutually beneficial affiliations.<strong>Turkey</strong> entering into a new era of impro<strong>ve</strong>d relations with the <strong>Africa</strong>ncontinent needs to properly explain her own history of anti-colonialism <strong>and</strong>underst<strong>and</strong> <strong>Africa</strong>n experience properly but not through the arrogant prism ofAfro-pessimism but through objecti<strong>ve</strong> <strong>and</strong> scientific studies. This paper can beconsider successful if it provides one step towards that direction.BibliographyAkyüz Y›lmaz <strong>and</strong> Charles Gore (2001) “<strong>Africa</strong>n Economic de<strong>ve</strong>lopmentin A Comparati<strong>ve</strong> Perspecti<strong>ve</strong>”, Cambridge Journal of Economics, No: 25, pp.265 – 288.Arrighi Giovanni (2002), “The <strong>Africa</strong>n Crisis, World Systemic <strong>and</strong> RegionalAspects”, New Left Review, No: 15, May – June, 2002, pp. 5 – 36.Azam Jean Paul, Augustine Fosu <strong>and</strong> Njuguna S. Ndung’u (2002), ExplainingSlow Growth in <strong>Africa</strong>, <strong>Africa</strong>n De<strong>ve</strong>lopment Bank (ADB), Oxford:Blackwell Publishers.Birikim (2003), <strong>Afrika</strong>: Ayn›m›z, Aynam›z, (<strong>Africa</strong>: Our Twin, Our Mirror),Kas›m – Aral›k, No: 175-176, ‹stanbul: Birikim Yay›nlar›.Collier Paul <strong>and</strong> Jan Willem Gunning (1999), “Why Has <strong>Africa</strong> GrownSlowly”, The Journal of Economic Perspecti<strong>ve</strong>s, Vol. 13, Issue 3, pp. 3 – 22.Commission For <strong>Africa</strong> (2005), Our Common Interest, (Report of theCommission for <strong>Africa</strong>)Çak›ro¤lu Perihan (2005), “Güney <strong>Afrika</strong>l› Türk Lokumunu Çok Se<strong>ve</strong>r”(South <strong>Africa</strong>n Lo<strong>ve</strong>s Turkish Delight), Referans, (15.10.2005).Kara Mehmet (2005), “Türkiye Tarihi Misyonunu Üstlenmeli”, (<strong>Turkey</strong>Ought to Shoulder Her Historical Mission), Yeni Asya, (09.05.2005)Karshenas Massoud (1998), Capital Accumulation <strong>and</strong> Agricultural Surplusin sub-Saharan <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> Asia, UNCTAD, Working Paper, Geneva.K›rbafll› Ömür (2005), “Türkiye <strong>Afrika</strong>’ya ‹hracat Kap›s›n› M›s›r’la Açacak”,(<strong>Turkey</strong> Will Open Export Door to <strong>Africa</strong> From Egypt), Hürriyet,(17.03.2005),


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 185K›vanç Ümit (1979), <strong>Afrika</strong> Boynuzu’nda Ne Oldu?, (What Happened inthe Horn of <strong>Africa</strong>?), ‹stanbul: Birikim Yay›nlar›.Mold Andrew (2005), <strong>Africa</strong>’s ‘Last Chance’? Reflections on the Commissionfor <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> the Millenium Project Reports, Madrid: Real InstitutoElcano, Working Paper No: 42/2005.Sabah (2005), “<strong>Afrika</strong>’ya 10 Milyar Dolar ‹hracat Hedefleniyor”, (ExportsTargeted to be $10 bn.), (14.06.2005).Sender John (1999) “<strong>Africa</strong>’s Economic Performance: Limitations of theCurrent Consensus”, The Journal of Economic Perspecti<strong>ve</strong>s, Vol. 13, Issue 3,pp. 89 – 114.Sender John, Cramer Chris, Oya Carlos (2005), Unequal Prospects: Disparitiesin the Quantity <strong>and</strong> Quality of Labour Supply in sub-Saharan <strong>Africa</strong>,The World Bank, Washington D.C.: Social Protection Discussion Paper No.0525.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› (2004), ‹hracat 2004 – 2006Stratejik ‹hracat Plan›, Ankara, p. 49.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› (2005, <strong>Turkey</strong>’s Foreign Trade1990 – 2004, Main De<strong>ve</strong>lopments in <strong>Turkey</strong>’s Foreign Trade, Ankara.Th<strong>and</strong>ika Mkanwadire (2001), “Thinking About De<strong>ve</strong>lopmental States in<strong>Africa</strong>”, Cambridge Journal of Economics, No. 25, pp. 289 – 313.The Guardian (26.08.2004), “Thatcher <strong>and</strong> The Very <strong>Africa</strong>n Coup”, JamieWilson, David Pallister <strong>and</strong> Paul Lashmar.T‹KA (Undated), Sahra-alt› <strong>Afrika</strong> Ülkeleri Raporu, (Sub-Saharan <strong>Africa</strong>nCountries Report) T.C. Baflbakanl›k, Türk ‹flbirli¤i <strong>ve</strong> Kalk›nma ‹daresiBaflkanl›¤› (Republic of <strong>Turkey</strong>, Prime Ministry, Turkish Co-operation <strong>and</strong>De<strong>ve</strong>lopment Administration), Ankara.Topuz H›fz›, (1970), Kara <strong>Afrika</strong>, (Dark <strong>Africa</strong>), ‹stanbul: Remzi.Topuz H›fz›, (1987), Lumumba, ‹stanbul: Remzi.Topuz H›fz›, (2005), El<strong>ve</strong>da <strong>Afrika</strong>, Hoflçakal Paris, (Audieu <strong>Africa</strong>, GoodBye Paris), ‹stanbul: Remzi.UNCTAD (2003), Economic De<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>, Trade Performance<strong>and</strong> Commodity Dependence, UN: New York, Geneva, p. 84.UNCTAD (2005), Economic De<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>, Re-thinking the Ro-


186 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>le of Foreign Direct In<strong>ve</strong>stment, UN: New York, Geneva, p. 115.UNCTAD (2005), Trade <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment Report 2005, New Features ofGlobal Interdependence, UN: New York, Geneva, p. 204.Official StatisticsWorld De<strong>ve</strong>lopment Indicators, 2005.T.C. Baflbakanl›k, D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› ‹statistikleri (Republic of <strong>Turkey</strong>,Prime Ministry, Undersecretary for Foreign Trade Statistics), 2005.


The New Turkish-<strong>Africa</strong>n Economic Relations 187Notes1The main difference of influence comes from different labour market conditionsSender John, Cramer Chris, Oya Carlos (2005). In <strong>Turkey</strong> recent productivity gains dueto flexible labour markets <strong>and</strong> lower wages realized after the customs union agreementwith the EU. Price formation for low-skilled manufactures in <strong>Turkey</strong> <strong>ve</strong>ry muchresembles to that of primary commodities. In <strong>Africa</strong> relati<strong>ve</strong> decline in export prices forprimary products has been associated with lower volume growth (<strong>and</strong> vice <strong>ve</strong>rsa), dueto the much lower price elasticity of dem<strong>and</strong>. On the export side, the impact differsaccording to the shares of manufactures <strong>and</strong> primary commodities, <strong>and</strong> on the importside, it is especially the dependence on fuels <strong>and</strong> industrial raw materials that determinesthe outcome for individual countries. The same factors that impro<strong>ve</strong>d the terms oftrade of some groups of countries, especially the higher prices of oil <strong>and</strong> minerals <strong>and</strong>mining products, led to a worsening of the terms of trade in others.2Since 2002, some of the <strong>Africa</strong>n countries with a high share of oil, <strong>and</strong> minerals<strong>and</strong> mining products in their total exports ha<strong>ve</strong> impro<strong>ve</strong>d their terms of trade. Amongthe countries with a dominant share of exports of minerals <strong>and</strong> mining products, exportersof uranium (Niger) <strong>and</strong> copper (Zambia) saw the strongest impro<strong>ve</strong>ments in theirterms of trade. Mozambique an exporter of bauxite <strong>and</strong> aluminium saw a slight deteriorationin its terms of trade between 2000 <strong>and</strong> 2004. Cotton exporters, Benin <strong>and</strong> BurkinaFaso, the terms of trade were subject to wide fluctuations around a declining trendduring the period 2000–2004. In Malawi, terms of trade declined dramatically since2000, due to weakness in the prices of tobacco <strong>and</strong> sugar. Coffee-exporting Burundiwitnessed a slight impro<strong>ve</strong>ment in the terms of trade in 2003 <strong>and</strong> 2004 <strong>and</strong> in Coted’Ivoire, the world’s leading cocoa exporter, the terms of trade rose by more than 20%between 2000 <strong>and</strong> 2004. Briefly, since 2000, <strong>Africa</strong>’s terms of trade ha<strong>ve</strong> risen morethan those of the other regions as a result of higher dem<strong>and</strong> for certain primary commodities.3Mr. Bekir Çoflkun known as the most respectable <strong>and</strong> allegedly sensiti<strong>ve</strong> columnistof Hürriyet, notorious with his frequent campaigns for animal welfare wrote thefollowing words on 27 December 2005, “while the ‘legality’ works much better e<strong>ve</strong>nin the <strong>Africa</strong>n tribes, how could you call a country like this (<strong>Turkey</strong> – S.A.) a ‘state oflaw?’. (<strong>Afrika</strong> kabilelerinde dahi ‘hukuk’ daha iyi ifllerken, böyle bir ülkeye nas›l ‘hukukdevleti’ dersiniz?).4The whole reporting of the plot seems like coming out of a 1968 movie called“The Dark of the Sun” with Rod Taylor in it, leading a group missionary soldiers on amission to help rescuing (!) a Belgian company’s diamonds from falling into the h<strong>and</strong>sof an <strong>Africa</strong>n national liberation mo<strong>ve</strong>ment. Or the plot is almost similar to the story-


188 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>line of a famous 1978 film the “Wild Geese.” In the “Wild Geese” a British multinationalfirms plots to o<strong>ve</strong>rthrow a vicious dictator in central <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> hires a b<strong>and</strong> ofmercenaries. These gentlemen are sent to sa<strong>ve</strong> the imprisoned virtuous opposition leaderwho is also critically ill <strong>and</strong> due for execution. The mercenaries organise an excellentrescue but the firm cuts a deal with the vicious dictator <strong>and</strong> lea<strong>ve</strong> mercenaries indifficulty. It is difficult to predict to what extent these large number of mercenary filmsinfluenced Mr. Mann <strong>and</strong> his colleagues but the outcome of their attempt certainly hasbeen a diplomatic embarrassment <strong>and</strong> an international sc<strong>and</strong>al for Britain’s Mr. TonyBlair <strong>and</strong> Spain’s Mr. Mario Aznar.5A note of caution is necessary. Much of the statistical data <strong>and</strong> its quality is problematic.Ne<strong>ve</strong>rtheless it is possible to establish some clear trends.6When compared to Engl<strong>and</strong> <strong>and</strong> Wales at the turn of the century <strong>and</strong> Russian Federationsince 1989, sub-Saharan <strong>Africa</strong>n performance has been superior. In Engl<strong>and</strong><strong>and</strong> Wales female life expectancy in the early 20 th century was fi<strong>ve</strong> years shorter thanthis, 49 in 1901. In the Russian Federation life expectancy at birth fell between 1989 –1995 by 6 years while infant mortality increased significantly.7Sender follows the intuition that a strong correlation exists between the expansionof female secondary school provision with reduction in infant mortality <strong>and</strong> fertility.8In South Asia 36%, (24% in Pakistan, 26% in Bangladesh, 15% in Afghanistan,14% in Nepal) of women were illiterate by 1995. When initial literacy le<strong>ve</strong>ls of otherde<strong>ve</strong>loping countries are taken into account sub-Saharan <strong>Africa</strong>’s performance in removingilliteracy is also impressi<strong>ve</strong>. For instance, female literacy had already reachedmuch higher le<strong>ve</strong>ls by the early 1950s in the most rapidly industrializing economies.


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü<strong>ve</strong> Etkinli¤i (Sorunlar <strong>ve</strong> Çözüm Önerileri)Zahra NuruÇev. Hasan Öztürk<strong>Afrika</strong>’da, k›tam›z› y›k›p geçen dört sorunla karfl› karfl›yay›z;(1) Yoksulluk <strong>ve</strong> bunun sonucu olarak ortaya ç›kan hastal›klar, cehalet, suç<strong>ve</strong> sosyal ayaklanmalar; (2) AIDS; (3) S›tma; (4) Verem. <strong>Afrika</strong>’n›n bol kaynaklarasahip olmas›na ra¤men hala yoksulluk ile mücadelede baflar›s›z oldu-¤u söylenir. Bu durumu izah edecek birçok hipotezin oldu¤undan eminim. Bununlabirlikte yoksulluk seviyesini azaltmak için bir an önce ekonomik adaletdüflüncesi ile somut ad›mlar at›lmal›d›r.K›tam›z on y›llard›r savafllar <strong>ve</strong> çat›flmalara düçar olmufltur... Bu durumunsonsuza kadar devam etmesine izin <strong>ve</strong>rilemez. Samimi <strong>ve</strong> tarafs›z bir tutum tak›nman›nzaman› gelmifltir.Zambiya Cumhuriyeti eski Devlet Baflkan› Dr. Kenneth Kaunda’n›n (1964- 1991) “fiahsi Ç›karlar› Aflma Gereklili¤i” üzerine yaz›s›ndan al›nm›flt›r.GiriflEvrensel ‹nsan Haklar› Beyannamesi <strong>ve</strong> Milenyum Beyannamesi, yeryüzündekitüm insanlar›n sa¤l›k, e¤itim, bar›nma <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik gibi temel insanihaklara sahip olduklar›n› garanti alt›na almaktad›r. Milenyum Kalk›nma Hedefleri(MKH), zaman hedefi olan <strong>ve</strong> rakamlarla ortaya konmufl, farkl› boyutlar›ylaafl›r› seviyedeki yoksullu¤u (cinsiyet eflitli¤ini, e¤itimi <strong>ve</strong> sürdürülebilirçevre bilincini desteklerken gelir yoksullu¤u, açl›k, hastal›klar, yeterli bar›-nacak yer eksikli¤i <strong>ve</strong> ülke d›fl›na at›lma ile mücadele) yenmeyi amaç edinenhedeflerdir. Birleflmifl Milletler, <strong>Afrika</strong>’da 34, Asya’da 14 <strong>ve</strong> Pasifik <strong>ve</strong> Arap


190 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>ülkelerinde bir, Latin Amerika <strong>ve</strong> Karayipler bölgesinde bir tane olmak üzere50 ülkeyi En Az Geliflmifl Ülke (EAGÜ - Least De<strong>ve</strong>loped Country, LDC) olaraktan›mlad›. Bu ülkeler, uluslararas› toplumun en yoksul <strong>ve</strong> en zay›f kesiminitemsil etmektedir <strong>ve</strong> dünyada her on kifliden biri az geliflmifl bir ülkede yaflamaktad›r.Bu gruptaki ülkeler üç temel ölçüte göre tan›mlanmaktad›r; düflükgelir, zay›f insan gücü <strong>ve</strong> ekonomik yetersizlik.Genel olarak herkes taraf›ndan kabul edilmektedir ki, ulusal politikalar› hedefalan ortak gayretler sergilenmedikçe <strong>ve</strong> buna ek olarak <strong>Afrika</strong>l›larca d›flyard›mlar› çekmeyi amaçlayan tedbirler al›nmad›kça uluslararas› kalk›nmahedeflerine ulafl›lamayacakt›r <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> di¤er EAGÜ’lerin halklar› d›fllanma<strong>ve</strong> insanlar›n onurunu k›racak düzeyde bir yoksulluk içinde yaflamaya devamedeceklerdir. Afl›r› yoksullu¤u azaltmaya odaklanma, sürdürülebilir büyümeyi<strong>ve</strong> kalk›nmay› destekleyecek kurumsal <strong>ve</strong> insani kaynaklar gelifltirilmesi2001’deki Brüksel Deklarasyonu ile tan›mlanan öncelikli tedbirlerdenbirkaç›d›r. Bunlar›n yan› s›ra, arz taraf›ndaki engelleri ortadan kald›r›lmas›,üretim kapasitesinin art›r›lmas›, büyümeyi h›zl<strong>and</strong>›rmak için iç piyasan›n geniflletilmesi,gelir <strong>ve</strong> istihdam oluflturulmas›, dünya ticareti ile küresel maddi<strong>ve</strong> yat›r›m ak›fllar›nda <strong>Afrika</strong>’n›n pay›n›n art›r›lmas›, çevrenin korunmas›, g›-da gü<strong>ve</strong>nli¤i <strong>ve</strong> beslenme bozuklu¤unun önüne geçilmesi di¤er önceliklerdir.<strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nma ç›kmaz›<strong>Afrika</strong> yaklafl›k 850 milyon nüfusa sahiptir. <strong>Afrika</strong>’n›n siyasi <strong>ve</strong> sosyo-ekonomikkalk›nmas›, sömürgeci ülkelerden kalan iktisadi mimari <strong>ve</strong> sosyal altyap›dankaynaklanan ciddi ba¤›ml›l›k <strong>ve</strong> özgürlük ac›lar› ile geçti¤imiz otuzy›l boyunca pek çok defa sekteye u¤rad›. Dünya nüfusunun % 13’üne sahip<strong>Afrika</strong>, dünya üretiminin % 2’sini gerçeklefltirmektedir. Nüfusu yaklafl›k olarak<strong>Afrika</strong>’n›nkinin yar›s› kadar olan Kuzey Amerika, dünya GSY‹H’sinin(Gayri Safi Yurt ‹çi Has›la) neredeyse 1/3’ünü karfl›lamaktad›r. Dünya toplamGSY‹H’sinde <strong>Afrika</strong>’n›n pay› 1970’den beri % 2 seviyesinde sabit kald› <strong>ve</strong>2020 y›l›na kadar da bu düzeyde kalaca¤› tahmin edilmektedir.Demografik trendler <strong>Afrika</strong>’da nüfus art›fl› oran›nda art›fl oldu¤unu ortayakoymaktad›r. <strong>Afrika</strong>’n›n nüfusu 1970 y›l›nda 364 milyon iken 1999’da yaklafl›k800 milyon olmufltur <strong>ve</strong> 2020’ye kadar 1.3 milyar seviyesine ç›kmas› tahminedilmektedir. Görüldü¤ü gibi 1970’den beri <strong>Afrika</strong>’n›n nüfusu iki kat›ndanfazla artt› <strong>ve</strong> y›lda yaklafl›k % 2.7 gibi (dünyada en h›zl› artan nüfus) birnüfus art›fl oran›yla artmaktad›r. Bu art›fl içinde en büyük paya sahip olan grup% 40’a varan 15 yafl alt› genç insan grubudur <strong>ve</strong> genç nüfustaki bu art›fl <strong>Afrika</strong>’y›daha genç bir k›ta haline getirmektedir.


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 1912020’ye kadar <strong>Afrika</strong>’n›n reel GSY‹H’sinin nüfus art›fl h›z›ndan biraz dahayüksek bir de¤erde, yaklafl›k olarak y›lda % 4 gibi bir or<strong>and</strong>a artmas› öngörülmektedir<strong>ve</strong> kifli bafl›na düflen gelirdeki art›fl›n bir sonucu olarak genelde, baz›ülkelere göre farkl›l›k gösterse de, ortalamada hafif bir yükselifl beklenmektedir.Kifli bafl›na düflen gelir 1995’te $573 iken 1998’de % 3.8 artarak $576 seviyesineyükseldi. Cezayir <strong>ve</strong> Nijerya gibi <strong>Afrika</strong>’dan petrol ihraç eden ülkelerinekonomik büyümeleri 1998 boyunca <strong>ve</strong> 1999 bafllar›nda dünya petrol fiyatlar›ndakidüflüflten olumsuz yönde etkilendi. <strong>Afrika</strong> ekonomisi, yo¤unluklatar›m <strong>ve</strong> maden ham madde ihracat›na dayanmaktad›r. Ço¤unlukla petrol ithaleden <strong>Afrika</strong> ekonomileri artan küresel petrol fiyatlar›ndan etkilenmifltir.E¤itim <strong>ve</strong> sa¤l›k hizmetlerinin baflta k›rsal kesimler olmak üzere daha geniflkitlelere yay›lmas›na duyulan ihtiyaç <strong>ve</strong> artan beklentiler yüzünden hizmet talebibelirgin flekilde k›smen artt›. Bunun sonucu olarak birçok ülkenin sa¤l›k,e¤itim, tar›m, içme suyu sa¤lanmas› <strong>ve</strong> sa¤l›k koflullar›n›n gelifltirilmesi gibitemel hizmetlerde özel sektöre ba¤›ml› hale geldi¤i, tehlike çanlar› çalan bütçeaç›klar› ortaya ç›kt›.Borç, birçok <strong>Afrika</strong> ülkesi için önemli bir sorun olmaktad›r <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›nborçlar› 1980-1995 aras›nda neredeyse üç kat artt›. K›tan›n toplam borcu 300milyar dolar› bulmaktad›r. YBFÜ (Yüksek Borçlu Fakir Ülke - HIPC) inisiyatifialt›nda 2001 y›l›nda 1.4 milyar dolar borç silindi. Ticaret sapt›r›c› politikalarbu miktar› da geride b›rakacak kadar gelir elde edilmesini engelledi. YBFÜstatüsündeki 15 ülkeden 13’ü <strong>Afrika</strong>’dad›r. Gelir yoksullu¤u üzerine yap›lanincelemeler, Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da durgunlu¤u, gerilemeyi <strong>ve</strong> 2001 y›l›nda1990’a göre 100 milyon daha fazla insan›n günde bir dolardan daha az bir gelirleyaflam›n› sürdürmekte oldu¤unu göstermektedir. Afla¤›da 1990’dan beriseçilen bölgelerde kalk›nmakta olan ülkelerin durumlar›n› yans›tan <strong>ve</strong> de¤iflimlerigösteren tabloya bak›n›z;


192 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Tablo 1: 1990’dan beri bölgelere göre kalk›nmakta olan ülkelerin ilerleyiflleri(seçilmifl bölgeler)Kaynak: Kalk›nmada Yat›r›mlar: MKH’ne Ulaflmak ‹çin Uygulama Plan›


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 193Tar›m birçok EAGÜ ekonomisinin belkemi¤i niteli¤indedir. <strong>Afrika</strong>’da tar›m,k›ta GSY‹H’n›n % 24’ü, döviz girdilerinin %40’› <strong>ve</strong> istihdam›n % 70’ianlam›na gelmektedir. Tar›m alan›nda ana iflgücünü kad›nlar oluflturmaktad›r.Sadece Ug<strong>and</strong>a’da kad›nlar ülkedeki g›da üretiminin % 75’ini gerçeklefltirir <strong>ve</strong>tar›m alan›ndaki iflgücünün % 80’ini oluflturur.Ba¤›ms›zl›k sonras› dönemde, sürdürülebilir ekonomik büyüme ile kendisiniyeniden aya¤a kald›ran bir <strong>Afrika</strong> yaratmak (<strong>ve</strong> siyasi ba¤›ms›zl›¤› <strong>ve</strong> gelecekvaat eden bir ekonomiyi destekleyecek kurumlar›n yarat›lmas›) için çokçaba sarf edildi. O zamanki ismi ile <strong>Afrika</strong> Birli¤i Örgütü (ABÖ) <strong>ve</strong> BMAEK(Birleflmifl Milletler <strong>Afrika</strong> Ekonomik Komisyonu-UNECA) taraf›ndan AddisAbeba’da <strong>ve</strong> di¤er <strong>Afrika</strong> ülkelerinin baflkentlerinde toplanan, <strong>Afrika</strong>’n›n belirlenenhedeflere nas›l ulaflabilece¤inin, h›zl› kalk›nma yollar›n›n, tam ba¤›ms›zl›¤›n<strong>ve</strong> entegrasyonun sa¤lanmas›n›n <strong>ve</strong> geniflletilen <strong>Afrika</strong> birli¤i potansiyelininhayata geçirilmesinin tart›fl›ld›¤› Devlet <strong>ve</strong> Hükümet Baflkanlar›’n›nbir araya geldi¤i zir<strong>ve</strong>ler <strong>ve</strong> uzman toplant›lar› bu çabalara örnek olarak gösterilebilir.Geçti¤imiz on y›llar Lagos Eylem Plan›, <strong>Afrika</strong> Kalk›nma Ony›l› <strong>ve</strong> günümüz<strong>Afrika</strong> Birli¤i planlar›nda, NEPAD’da (<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› ‹çin YeniOrtakl›k) <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas› için k›smen de olsa zemin haz›rl<strong>and</strong>›. <strong>Afrika</strong>Emsal Tarama Mekanizmas› (AETM, <strong>Africa</strong> Peer Review Mechanism) flimdiyekadar kutsal say›lan devlet yönetimi sorunlar›n› gündeme getiren benzersiz<strong>ve</strong> dinamik bir sistem ortaya koydu. AETM, ülkelere yönetimde <strong>ve</strong> idari kurumlardaülke tabanl› de¤erlendirmeler yap›lmas›na müsaade eden 25 civar›nda<strong>Afrika</strong>l› ülke taraf›ndan (neredeyse <strong>Afrika</strong> Birli¤i üyelerinin yar›s›) onaylananelefltirel bir yönetim mekanizmas›d›r. AETM, kendi <strong>ve</strong>rimlili¤ini etkileyecekdüzeyde özellikle çat›flma, iç savafl <strong>ve</strong> savafl durumda olan ülkeler <strong>ve</strong> savaflsonras› yeniden infla sürecinde olan ülkeler ile u¤rafl›rken ciddi meydanokumalara maruz kalmaktad›r. Bunlar, halklar›n ihtiyaçlar›na cevap <strong>ve</strong>rebilen,daha demokratik, istikrarl›, huzurlu <strong>ve</strong> yeni nesiller için daha iyi bir gelecekhaz›rlamak isteyen bir k›tay› infla ederken gerekli olan flartlard›r.Geçen aylarda yay›nlanan ‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair baflkanl›¤›ndaki<strong>Afrika</strong> Komisyonu 2005 raporu sekiz endüstriyel gücün oluflturdu¤u G8 zir<strong>ve</strong>sinemeydan okudu. Rapor e¤er uluslararas› toplum MKH gibi <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas›n›amaçlayan hedeflerine ulaflmak istiyorsa G8’in <strong>Afrika</strong>’ya yard›m›acilen gündemine almas› gerekti¤ini vurgulad›. (bkz. Tablo 1)Tüm bu niyetler <strong>ve</strong> ileriye dönük stratejiler <strong>Afrika</strong>’n›n karfl›laflt›¤› sorunlar›nçözülmesi için yap›lacak yard›m›n parametrelerini belirlemeyi amaçlamaktad›r.Bu niyet <strong>ve</strong> stratejiler ulusal, bölgesel <strong>ve</strong> yerel düzeyde vizyon sahibi li-


194 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>derli¤i <strong>ve</strong> adanm›fll›¤› gerekli k›lmaktad›r. Bunlar ile fakir ülkelerde insanonurunu ön plana ç›karacak toplumlar›n sosyal <strong>ve</strong> ekonomik dönüflümü içintemel ortaya konmaktad›r. Bunun da <strong>Afrika</strong>’ya yap›lan yard›m›n niteli¤ini <strong>ve</strong>niceli¤ini art›rarak, borçlar›n iptal edilmesi, insani yard›m <strong>ve</strong> acil yard›m sa¤lanmas›n›amaçlayan politikalar› destekleyerek <strong>ve</strong> kalk›nma deste¤ini maksimumseviyede faydal› hale getirerek baflar›lmas› öngörülmektedir. Bunlar baz›ülkelerde ulusal politika çerçe<strong>ve</strong>lerine de¤er eklerlerken di¤er ülkelerde insan<strong>ve</strong> gelir yoksullu¤unu azaltan bir motor görevi görmekte, çevre bozulmas›ylamücadele etmekte, AIDS <strong>ve</strong> di¤er hastal›klarla mücadele edenlere destekolmakta <strong>ve</strong> idari kurumlara destek olmaktad›r. Politikalar›n icra edilmesi <strong>ve</strong> buyüce hedeflerdeki ilerlemenin takibi, <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nma denkleminin tümündeen çok bölücü rol oynayan <strong>ve</strong> geliflmelere meydan okuyan faktör olarakkalmaktad›r.Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da baz› ülkelerin nüfusu, AIDS salg›n›n›n patlak <strong>ve</strong>rmesindenönce ortalama yaflam süresinin 50’yi aflt›¤› olumlu trendler göstermiflti.Bununla birlikte AIDS’in ortaya ç›k›fl›n› takip eden on y›l içinde ortalama yaflamsüresi baz› Sahraalt› ülkelerinde 39’a kadar düflerek endifle <strong>ve</strong>rici düzeylereulaflt›. Bu demografik gerçek günümüzün en önemli tehlikelerinden birisidir.Baflta AIDS yüzünden olmak üzere k›tan›n nüfusu 25 y›l öncesinden dahakötü durumdad›r, ortalama yaflam süresi azalmaktad›r <strong>ve</strong> do¤um esnas›ndaölen anne say›s› artmaktad›r. Befleri sermaye kayb›n›n makro ekonomik etkisiekonomik kalk›nmay› ciddi flekilde etkileyecektir. (Örne¤in Lesotho 2002GSY‹H 714.4 milyon dolar <strong>ve</strong> kifli bafl›na düflen gelir 550 dolar idi. (DünyaBankas›, 2005) Ülkenin on y›l sonraki GSY‹H’s›n›n AIDS sorunu yüzündenolmas› gerekenden 200 milyon dolar daha düflük olmas› <strong>ve</strong> kifli bafl›na düflengelirin ise 94 dolar daha az olmas› beklenmektedir.)AIDS Zambiya’y› yavafl yavafl ele geçirmeye bafllarken, ülke ekonomisiküçülürek GSY‹H 1980 – 1999 aras›nda % 20 düflerek 505 milyon dolardan370 milyon dolara geriledi. Fakat AIDS’i bu gerilemenin tek sebebi olarakgörmek do¤ru olmayacakt›r. Örne¤in, UNDP, Burkina Faso’da yoksulluk içindeyaflayan insan oran›n›n AIDS dolay›s›yla 2010’a kadar % 45’ten % 60’larayükselece¤ini tahmin etmektedir.Bugün Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’da ortalama gelir 1990’dan daha düflüktür. Gerideb›rakt›¤›m›z y›llarda Burkina Faso, Gana, Mozambik <strong>ve</strong> Tanzanya gibi çeflitliülkelerde yeniden aya¤a kalkma <strong>ve</strong> yap›lanma çabalar›na tan›k olduk. Dolay›-s›yla bu yeniden yap›lanmay› de¤erlendirecek olursak, 2000’den bu yana devameden kifli bafl›na düflen gelirdeki % 1.2’lik bir büyüme ile sahra alt› ülkelerinortalama gelirlerini 1980’deki haline getirmeleri 2012’yi bulacakt›r(UNDP HDR, 2005, s.34).


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 195<strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas›nda d›fl yard›mlar<strong>Afrika</strong>’da kalk›nma yard›mlar›n›n etkisini art›rmak için ne yap›lmas› gerekti¤imeselesi yeniden gündemde yer almaktad›r. Temel parametreler olan netür <strong>ve</strong> ne kadar yard›m›n <strong>ve</strong> kalk›nma deste¤inin <strong>Afrika</strong>l›lar›n yaflam flartlar›-n› de¤ifltirece¤i <strong>ve</strong> reformlar› destekleyece¤i, üretimi, ifllemeyi <strong>ve</strong> pazarlamay›art›raca¤› <strong>ve</strong> mikra-makro ba¤lant›lar sa¤layaca¤› kamu politikalar›na <strong>ve</strong>ulusal plan <strong>ve</strong> programlara dayanmaktad›r. Yard›mlar›n etkinli¤i <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimlili-¤i meselesi, yard›m alan ülkenin benimseme kapasitesi, reform için koflullar›nhaz›r olmas› <strong>ve</strong> her fleyden önce ulusal makro-mikro politikalar, kamu sektörüreformlar›, mali <strong>ve</strong> parasal politikalar ile alakal›d›r. Di¤er tarafta donör konumundakiülkelerin sa¤layacaklar› finansmanlar <strong>ve</strong> ödemeler bu ülkelerinönerdikleri düzenleyici <strong>ve</strong> idari direktifler <strong>ve</strong> talimatlar ile do¤rudan alakal›idi. Bu direktiflerin aras›nda belirli sektörlere müdahale edilmesi de bulunmaktad›r.Ayr›ca bu donör ülkeler ileri gidilerek bazen sunduklar› yard›mlar›nnereye <strong>ve</strong> nas›l kullan›lmas› gerekti¤ine dair plan <strong>ve</strong> programlar da ileri sürmektedirler.Ödemelerin yap›lmas› s›ras›nda iki taraftaki bürokratik gerekliliklerdendolay› normalden fazla gecikmelerin olmas› kaç›n›lmazd›r. Baz› durumlardadonör ülkeler ödemeleri yaparken kur fark›ndan kaynaklanan dalgalanmalard<strong>and</strong>olay› bütçe idaresinde s›k›nt›lar yaflad›. Kalk›nma yard›mlar›n›netkinli¤ini art›rmada <strong>ve</strong>rici ülkelerin <strong>ve</strong> ortaklar›n›n etkinli¤ini belirlerken, birtarafta donör ülkelerin politika <strong>ve</strong> uygulamalar›n›n çok boyutlu yap›s› üzerinde<strong>ve</strong> di¤er taraftan ise yard›m alan ülkenin plan <strong>ve</strong> yaklafl›mlar› üzerinde kafayormak önem arz etmektedir. Yard›mlar›n koordine edilmesini, kaynaklar›nzaman›nda <strong>ve</strong> etkin biçimde kullan›lmas›n› kolaylaflt›rmak için yo¤un bir diyalog<strong>ve</strong> ortak ekspertiz çal›flmalar› ile Resmi Kalk›nma Yard›mlar›n› (RKY)daha iyi yönetmeyi teflvik edici do¤ru mekanizmalar›n oluflturulmas› gibi birtak›mtedbirler al›nmal›d›r.Yard›m ak›fl›1970’de Birleflmifl Milletler Genel Kurulunda al›nan bir karar ile geliflmiflülkelerin GSY‹H’lerinin % 0.7’sini kalk›nmakta olan ülkelere yard›m olarakkullan›lmas›n›n onaylanmas›n›n üstünden 35 y›l geçti. Karar flöyle demektedir;“Resmi Kalk›nma Yard›m› ile gerçeklefltirilebilecek rolün özel önemini anlarkenkalk›nmakta olan ülkelere yap›lan finansal kaynak transferlerininönemli bir bölümü RKY olarak sa¤lanmal›d›r. Ekonomik olarak kalk›nm›fl herbir ülke kalk›nmakta olan ülkelere yönelik yard›mlar›n› art›racak <strong>ve</strong>GSY‹H’lar›n›n en az %0.7’sini bu on y›l›n ortas›na kadar bu ülkelere yard›molarak kullanacaklard›r.” (BM 1970 Paragraf 43)


196 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Kabul edilen RKY’lar›n›n üzerinden on y›l geçti <strong>ve</strong> hedeflere ulafl›lamad›.RKY 1980’de % 0.35’e ulaflt› <strong>ve</strong> 1990’a kadar donör ülkelerin GSY‹H’lerinin% 0.34’ü seviyesindeydi. Ayn› y›l % 0.7 hedefi bütün ülkelerce para bak›m›ndanuyumda (OECD 2004) yeniden kabul edildikten sonra yard›m oran›2002’de % 0.23’e düfltü. Avrupa Birli¤i 2006 y›l›na kadar GSY‹H’nin yard›molarak kullan›lan pay›n› % 0.33’ten % 0.39’a yükseltilmesinde karar k›l›nca,uyumun taraflar› gerileyen RKY’lerindeki trendleri tersine çevirmek için kendilerinibu ifle adad›lar. OECD-DAC üyeleri, 2001’den 2002’ye kadar kalk›nmaktaolan ülkelere yönelik RKY’lerini gerçek manada % 4.8 art›rarak 57milyar dolara yükseltti. Bu oran üye ülke GSY‹H toplam›n›n % 0.23’ne eflittir.OECD tahminlerine göre Monterrey vaatlerini yerine getirmek RKY’ni reelolarak % 31 (16 milyar dolar) art›racak <strong>ve</strong> 2006’ya kadar RKY’ninGSY‹H’ye oran›n› % 0.26 seviyesine getirecektir. Ancak, bu oran hala1992’ye kadar düzenli olarak baflar›lan % 0.33 oran›n›n alt›ndad›r. GSY‹H’nin% 0.7’sini yard›m olarak kullan›lmas›n› öngören uzun dönemli hedefin gerçeklefltirilmesiyak›n zaman içinde mümkün görülmemektedir.fiimdiye kadar sadece befl ülke % 0.7 hedefine ulaflt› <strong>ve</strong> bu hedefi aflt›: Danimarka,Lüksemburg, Holl<strong>and</strong>a, Nor<strong>ve</strong>ç <strong>ve</strong> ‹s<strong>ve</strong>ç. Geçti¤imiz iki y›l içindedi¤er alt› ülke 2015 y›l›ndan önce bu hedefe ulaflmak için özel çal›flma takvimihaz›rlad›lar: Belçika, Finl<strong>and</strong>iya, Fransa, ‹rl<strong>and</strong>a, ‹spanya <strong>ve</strong> ‹ngiltere.Böylece OECD-DAC üyelerinin neredeyse yar›s› 2015’e (MKH’nin gerçeklefltirilmesiiçin öngörülen tarih) kadar % 0.7 hedefine ulaflmak için plan <strong>ve</strong>program yapm›fl durumda.Kutu 1. Donör ülkelerin yard›mlar›n›n kalk›nma etkinli¤inin de¤erlendirilmesi:Çok boyutlu bir yaklafl›mKalk›nma etkinli¤ini art›rmada <strong>ve</strong>rici ülkelere gerçekçi bir rol belirlerkenonlar›n çok genifl <strong>ve</strong>rici politikalar›n› <strong>ve</strong> uygulamalar›n› göz önüne almakönemlidir. RKY kapsam›nda yap›lan ödemeler çok önemli araçlard›r.Ticaret, çevre, yat›r›m <strong>ve</strong> borçlar›n silinmesi politikalar› <strong>ve</strong> uygulamalar›<strong>ve</strong>rici ülkelerin fakir ülkelerde kalk›nma etkinli¤ini art›rmak için önemliyollard›r. Verici politikalar›n›n <strong>ve</strong> uygulamalar›n›n kalk›nmay› destekleyipdesteklemedi¤ini bu de¤iflkenleri göz önüne alarak yap›lacak bir de¤erlendirmedolay›s›yla sadece yap›lan ödemeleri hesaba katan de¤erlendirmelerdenfarkl› bir resim ortaya koyacakt›r.Verici politikalar› <strong>ve</strong> uygulamalar›n›n daha kapsaml› bir de¤erlendirmesiiçin gerekli olan bu ihtiyac› vurgulamak ad›na Washington merkezli birdüflünce kuruluflu olan the Center for Global De<strong>ve</strong>lopment 21 <strong>ve</strong>rici ülkeninkalk›nmay› hedefleyen RKY, ticaret, çevre, yat›r›m, göç <strong>ve</strong> bar›fl› koru-


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 197ma politikalar›n› <strong>ve</strong> uygulamalar›n› analiz etti. Bulgular›n temelini oluflturan(indeksi olufltururken kullan›lan de¤erlendirme sistemi yüzünden elefltirilmiflti)nokta ise, yukar›da sözü edilen de¤iflkenler göz önüne al›nd›¤›nda<strong>ve</strong>rici ülkelerin fakir ülkelerin kalk›nmas› için daha gayretli olduklar›n›gösteren <strong>ve</strong> genel kan›dan çok farkl› bir resim ortaya ç›karmaktad›r.Örne¤in, kalk›nmakta olan dünyaya en çok yard›mda bulunan iki ülkeABD <strong>ve</strong> Japonya’d›r. Bu ölçüte göre kalk›nmay› teflvik etmek için as›l iflisadece bu iki ülkenin yapt›¤› söylenebilir. Halbuki RKY bu ülkelerinGSY‹H yüzdeleri olarak de¤erlendirildi¤inde bu ülkelerin daha az cömertolduklar› gözükecektir. Fakat politika de¤iflkenleri de analize kat›ld›¤›ndaülkelerin s›ralamas› oldukça de¤iflmektedir; Holl<strong>and</strong>a, Danimarka <strong>ve</strong> Portekizkalk›nmaya kendilerini en çok adam›fl ilk üç ülke olarak karfl›m›za ç›-kacakt›r.Kaynak: Millenium Project: In<strong>ve</strong>sting in De<strong>ve</strong>lopment adopted fromCenter for Global De<strong>ve</strong>lopment, 2003, “Ranking the Rich”, Foreign Policy,May›s/Haziran.Dünya Bankas› istatistiklerine göre 2001 y›l›ndaki RKY ak›fl› EAGÜ’lerinGSY‹H’lerinin % 8.1’ine <strong>ve</strong> di¤er düflük gelirli ülkeler GSY‹H’lerinin %2.3’üne eflitti. Geliflmifl ülkelerin yard›mlar›n tahsis edilmesindeki siyasi, ekonomik<strong>ve</strong> stratejik ç›karlar› yo¤un bir tart›flma konusu olmaya devam etmektedir.UNKP’nin 2003 Kalk›nma Etkinli¤i Raporu, Dünya Bankas› taraf›ndanyap›lan bir çal›flman›n sömürgecilik ba¤lar›, BM’de donör ülkelerle ayn› do¤rultudaoy kullanma (mesela M›s›r <strong>ve</strong> ABD aras›ndaki iliflki) gibi ekonomikolmayan faktörlerin yard›mlar›n tahsis edilmesinde yoksulluk, ekonomik politikalar<strong>ve</strong>ya siyasi aç›kl›ktan daha fazla irtibatl› oldu¤unu ortaya koydu¤unuyazmaktad›r. Ancak, yard›mlar›n giderek daha fazla or<strong>and</strong>a kalk›nma için kullan›ld›¤›n›gösteren deliller mevcuttur <strong>ve</strong> geçti¤imiz son birkaç y›l içinde özellikleEAGÜ’lere, düflük gelirli ülkelere <strong>ve</strong> Sahraalt› <strong>Afrika</strong>’ya yönelik trendlerdeaz da olsa bir yükselme oldu¤u kabul görmektedir. Afla¤›daki tabloya bak›n›z:


198 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Tablo 2. Bölgelere göre yard›m ak›fl›, 2001Kaynak: Dünya Bankas›, 2002.


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 199RKY kaynak boflluklar›n›n doldurulmas›nda yard›mc› olabilece¤i gibi tekrarlananharcamalardan sonra kalk›nma için daha fazla kayna¤›n kullan›labilirolaca¤›n› da garanti alt›na alabilir.Yard›mlar, Avrupa’da Marshall Plan› ile bir ifle yarad› <strong>ve</strong> 1975 <strong>ve</strong> 2000 y›llar›aras›nda kifli bafl›na düflen milli gelir art›fl› y›ll›k %5-6 olan Botsvana <strong>ve</strong>Kore Cumhuriyeti gibi farkl› ülkelerde de etkili oldu. Bir yard›m sadece sa¤lad›¤›ödemeler bak›m›ndan de¤erlendirilmez, ayn› zam<strong>and</strong>a yard›m› alan ülkeyegetirdi¤i yeni fikirler, bilgi <strong>ve</strong> uzman gibi ek faydalar bak›m›ndan da de-¤erlendirilir. Birçok ülke bir zamanlar yard›mlara ba¤›ml› iken Botsvana <strong>ve</strong>Kore Cumhuriyeti gibi ülkeler flimdi yard›mlar olmaks›z›n ba¤›ms›z olarakvarl›klar›n› sürdürmektedirler. Bunun yan› s›ra birçok ülke ise her zamankindendaha fazla yard›ma muhtaç durumdad›r. Yukar›daki analize göre yard›mlaren çok ihtiyaç sahibi ülkelerin kalk›nmas›na yard›mc› olacak flekilde yönlendirilmelidir<strong>ve</strong> bu ülkelerin yard›mlara olan ba¤›ml›l›¤›n› azaltmal›d›r.2002 y›l›na <strong>Afrika</strong>’ya yap›lan RKY 22.23 milyar dolar› buldu. Ön bilgilerOECD/DAC ülkelerinin 2002 <strong>ve</strong> 2003 aras›nda RKY’ni reel olarak % 3.9 oran›ndaart›rd›¤›n› göstermektedir. Bu büyüme oran›n› kullanarak <strong>Afrika</strong>’yaakan RKY tahmininde bulunursak 2003 y›l› için RKY ak›fl› yaklafl›k 23.09milyar dolar civar›nda olacakt›r. 2002’de Meksika’da Monterrey’de gerçekleflenUluslararas› Kalk›nma için Finansman Konferans› öncesinde <strong>ve</strong> sonras›ndayap›lan birçok çal›flma gösterdi ki, 2015 y›l›na kadar MKH’ne ulaflmak için<strong>Afrika</strong>’n›n ek RKY’n›n neredeyse tahmin edilen 50 milyar dolarl›k k›sm›naihtiyaç duymaktad›r. Bu çal›flmalar, gerek duyulan ekonomik altyap›n›n inflas›n›nmasraflar›n› aç›kça kapsamamaktad›r. Ayr›ca, Düzenlemeler üzerine RomaDeklerasyonu’nca örneklendirildi¤i gibi yard›mlar›n <strong>ve</strong>rimlili¤ini art›rmak,rapor <strong>ve</strong>rme sisteminin düzenlenmesi <strong>ve</strong> basitlefltirilmesi, yard›mda bulunanlartaraf›ndan talep edilen idari <strong>ve</strong> finansal prosedürler gibi meseleler <strong>Afrika</strong>l›ülkelerin omuzlar›nda ek yük oluflturmaktad›r.<strong>Afrika</strong>’ya yap›lan uluslararas› yard›m içinde politika tutarl›¤›na olan ihtiyaç,<strong>Afrika</strong>’ya yönelik borç, yard›m <strong>ve</strong> ticaret politikalar›ndaki tamamlay›c›ö¤elerin eksikli¤inden anlafl›lmaktad›r. Örne¤in, yirmi y›l› aflk›n süredir <strong>Afrika</strong>’yayap›lan RKY ile borç servisi neredeyse ayn› düzeydedir. Afla¤›dakiTablo 3’e bak›n›z.


200 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Tablo 3: <strong>Afrika</strong>’ya Yap›lan Net RKY <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Borç Servisi*BMGenel Kurulu A/59/206 say›l› rapora ek.Kaynak: OECD/De<strong>ve</strong>lopment Assistance Committee Statistics <strong>and</strong> MonitoringDivision* Uzun dönem borçlarda (kamu, özel garanti edilmifl <strong>ve</strong> özel garanti edilmemifl)<strong>Afrika</strong>’n›n borç servisini göstermektedir.** OECD/DAC ‹statistik <strong>ve</strong> Denetleme Bölümü, Libya Arap Cumhuriyeti1 Ocak 2000’deki listede 1.Bölüm’den 2. Bölüm’e ilerledi¤ini göstermektedir.Bu flu anlama gelmektedir, bu tarih itibariyle, Libya Arap Cumhuriyeti, RKYde¤il, resmi yard›m almaya uygundur.*** Dünya Bankas› <strong>ve</strong>rileri üzerinde yap›lan hesaplamalar ile UNCTAD taraf›ndanaç›klanan rakamlard›r.Ticaret <strong>ve</strong> borçlar›n silinmesine ek olarak RKY’de de tutars›zl›k örnekleriapaç›k ortadad›r. 1970’ten bafllayarak yaklafl›k 25 y›ll›k bir süredir <strong>Afrika</strong>’n›npiyasa pay›ndaki dramatik gerileme, y›ll›k 70 milyar dolarl›k gelir kayb›na eflde¤erde oldu¤u tahmin edilmektedir. Ayr›ca ana ihraç mamulleri fiyatlar›ndakibu ani düflüfl, 2010 y›l›nda yakalanmas› hedeflenen borçlar›n ihracata oran›n›nmevcut net de¤erindeki kötüye gidifli aç›klamaktad›r. YBFÜ kapsam›ndaki15 ülkeden 13’ü <strong>Afrika</strong>l›d›r. Politikalar›n daha tutarl› hale getirilmesi,ulusal mülkiyet <strong>ve</strong> stratejik odaklanma, geliflmifl ülkeler taraf›ndan <strong>Afrika</strong>’yayönelik artan <strong>ve</strong> etkin yard›m, düzenlenen ticaret politikalar› <strong>ve</strong> borçlar›n silinmesisilsilesinde yeni bir boyut ortaya koyacakt›r.Küresel do¤rudan yabanc› yat›r›m ak›fl›n›n mutlak de¤eri <strong>ve</strong> pay› küçük


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 201kalsa da <strong>Afrika</strong>’ya yönelik do¤rudan yabanc› yat›r›m ak›fl› artmaya devam etmektedir.2002 y›l›nda <strong>Afrika</strong>’ya do¤rudan yabanc› yat›r›m ak›fl› 11 milyar dolariken, 2003’t 14 milyar dolara yükselerek küresel do¤rudan yabanc› yat›r›mak›fl›n›n % 2’sini oluflturdu. K›taya yönelik do¤rudan yabanc› yat›r›m ak›fl› birkaçülkede <strong>ve</strong> petrol, alt›n <strong>ve</strong> alüminyum gibi birkaç madencilik endüstrisindeyo¤unlaflm›flt›r.Düflünceler <strong>ve</strong> sonuçlar<strong>Afrika</strong>’da ekonomilerin k›r›lganl›¤›, siyasi istikrar, yönetiflim <strong>ve</strong> ortaya ç›-kan çat›flmalar hesaba kat›ld›¤›nda <strong>Afrika</strong> k›tas› insan gelifliminin dönüm noktas›ndad›r<strong>ve</strong> k›taya yap›lacak müdahalelerde belirli faktörler göz önüne al›nmal›d›r.Politika yap›c›lar <strong>ve</strong> onlar›n yanlar›nda olanlar nereye, ne zaman <strong>ve</strong>ne tür yard›m sa¤layacaklar›na dair kritik kararlar ile yüzleflmektedir. Bu ba¤lamda<strong>Afrika</strong>’n›n karfl› karfl›ya kald›¤› meydan okuma sadece RKY <strong>ve</strong> yard›mlar›nidaresi <strong>ve</strong> seferberlik üzerine yo¤unlaflmak de¤ildir. Sürdürülebilir insanikalk›nma için ülke kapasitesinin <strong>ve</strong> kaynaklar›n›n etkili biçimde kullan›lmas›<strong>ve</strong> seferber edilmesi ile önleyici kalk›nma için ortam yaratmak as›l meseleolarak <strong>Afrika</strong>’n›n önünde durmaktad›r.K›ta, özellikle Sahraalt› <strong>Afrika</strong>, en yüksek yetersiz beslenme oranlar›nasahne olmaktad›r. Tüm bölgelerin ilkokula kay›t oran›n›n en düflük oldu¤u <strong>ve</strong>cinsiyet ayr›m›n›n yafl<strong>and</strong>›¤› (0.86 gibi düflük bir oran) bölge durumundad›r.HIV/AIDS krizi k›tan›n büyük ço¤unlu¤unu y›k›p geçerken canlar› <strong>ve</strong> ocaklar›yok etmektedir. Örne¤in, UNAIDS 2004 <strong>ve</strong>rilerine göre AIDS’ten her 10 erke¤ekarfl› 13 kad›n›n etkilenmesi göstermektedir ki AIDS’ten daha çok kad›nlarorant›s›z flekilde muzdarip durumdad›rlar. Bu bölgede s›tma <strong>ve</strong> tüberkülozvakalar› en yüksek düzeydedir <strong>ve</strong> do¤um s›ras›nda ölen anne <strong>ve</strong>ya çocuk say›-s› geliflmifl ülkelerden 46 kat daha fazlad›r. <strong>Afrika</strong>’da birçok ülke Yoksullu¤uAzaltma Stratejisi (YAS) bafllatt› <strong>ve</strong> temiz içme suyuna eriflimde ciddi anlamdamesafe kaydedildi ancak, Sahraalt› <strong>Afrika</strong> MKH yat›r›mlar›na en çok ihtiyaçduyan <strong>ve</strong> dünyada sürekli yoksulluk tuza¤›na girmeye en müsait bölgedir.Milenyum Projesi taraf›ndan öne sürülen befl yap›sal neden vard›r; çok yüksekulafl›m masraflar› <strong>ve</strong> ufak piyasalar (bu durum karayla çevrili ülkelerde dahada vahimdir), düflük <strong>ve</strong>rimlilikte tar›m, çok fazla hastal›k yükü, tarihten gelennegatif jeopolitik tarih <strong>ve</strong> yurtd›fl›ndan teknolojinin çok yavafl getirilmesi. Yard›mlar,bu gerçekleri <strong>ve</strong> bunlar›n alt›nda yatan sebepleri hesaba katmal›d›r.Yard›mlar›n etkin olmas›na mani olabilecek engeller (çeflitli kapasite <strong>ve</strong> sürdürülebilirlikeksikli¤i de dahil) uygulanabilir metotlarla, geçmifl tecrübelerdenders alarak <strong>ve</strong> taraflar›n genifl bir kesiminden fikirler alarak ele al›nmal›-d›r.


202 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Önemli derecede etkili olan <strong>ve</strong> daha önce hedefi belirlenen bir yard›ma örnek<strong>ve</strong>rmek gerekirse, ortak ülkelerin dönüfltürülmüfl ekonomilerine destekyaratan, statülerini orta gelirli ülke seviyesine ç›karan <strong>ve</strong> Do¤u Asya Mucizesiniortaya ç›karan Japonya’n›n Asya’ya yapt›¤› RKY’den bahsedebiliriz.1991’den 2000’e kadar Japonya en büyük yard›m sa¤layan ülkeydi, 1990-2003 aras›nda Japon RKY’i 153.3 milyar dolard›. Bu neredeyse o periyotta yap›lantoplam RKY’nin beflte birine eflittir <strong>ve</strong> DAC üyesi ülkeler aras›nda birincidir.fiu anki mevcut yard›m hacmi bak›m›ndan, Japonya 2003’te 8.9 milyardolar (net ödeme) <strong>ve</strong> 13 milyar dolar (toplam ödeme) sa¤lad› <strong>ve</strong> bu dönemdeDAC ortalamas› 3.1 milyar dolar (net ödeme) idi. Asya kendisinin toplam çifttarafl› RKY’sinin % 53.6’s›n›, 6 milyar dolar›n 3.2 milyar dolar›n› 2003 y›l›ndaalm›flt›r (OECD-IDS online 4 CRS 2005’e göre). Japonya, temel insani ihtiyaçlar,altyap› <strong>ve</strong> tar›m gibi alanlada TICAD vas›tas›yla 12.7 milyar dolar›aflk›n bir miktar› ikili yard›m <strong>ve</strong> kalk›nma yard›m› olarak <strong>Afrika</strong>’ya sundu.Yard›mlardaki art›fl dikkate de¤erdir <strong>ve</strong> RKY 2002’den 2004’e kadar 12milyar dolar artm›flt›r. Dünyan›n en büyük donörü olan ABD kendisinin ulusalyay›n program›nda 1960’dan bu yana en büyük art›fllara gitti. ABD’nin art›fl›8 milyar dolar civar›ndad›r. Her ne kadar bu art›fl ulusal gelir pay› olarak yard›mbak›m›ndan düflük tabanl› olsa da yard›m›n büyük bir bölümü Afganistan(EAGÜ’lerden birisi) <strong>ve</strong> Irak’a gitti.G8 (Endüstrileflmifl 8 ülke) 2005 zir<strong>ve</strong>si borçlar›n silinmesi <strong>ve</strong> yeni yard›msözü fleklinde kalk›nma yard›mlar›na bir ivme kaz<strong>and</strong>›rd›. ‹ngiltere, <strong>Afrika</strong>Komisyonu’na sa¤lad›¤› destek vas›tas›yla tüm borçlar›n silinmesini <strong>ve</strong> yap›-lan yard›mlar›n ikiye katlanmas›n› savunarak AB’li meslektafllar›na <strong>Afrika</strong>’yayeni bir “Marshal Plan›” düzenleyerek yard›m etmelerini istemektedir. Bu giriflimCape Town’da <strong>Afrika</strong> Komisyonu toplant›s›nda <strong>Afrika</strong>l› bakanlarca s›-cak karfl›l<strong>and</strong>› <strong>ve</strong> onayl<strong>and</strong>›. Birçok AB üyesi ülke Komisyon’un fakirli¤iazaltma inisiyatifine destek sözü <strong>ve</strong>rdi. <strong>Afrika</strong>’da kalk›nmaya yönelik yap›lanyard›mlar›n etkisini gerçek anlamda maksimum seviyeye ç›karmak için bu çabalar,ticaret rejimlerinde yap›lan düzenlemelerde siyasi tutarl›l›¤› gerekli k›lmaktad›r.Tarla üretimi birçok ekonomide ihracat primlerinden, gümrük <strong>ve</strong>rgilerininyükseltilip alçalt›lmas›ndan etkilenmektedir.<strong>Afrika</strong>’da yoksulluk tuza¤›n› sona erdirmek kamu yat›r›mlar› <strong>ve</strong> yönetimeyönelik kapsaml› bir stratejiyi gerekli hale getirmektedir. Cinsiyet eflitli¤i <strong>ve</strong>kad›n›n sosyal <strong>ve</strong> ekonomik statüsüne özel önem <strong>ve</strong>rilmelidir. <strong>Afrika</strong>’da kad›n,g›da üretiminde, ifllenmesinde <strong>ve</strong> korunmas›nda geleneksel metotlar› kullanaraküç kat yük tafl›maya devam etmektedir (ço¤unlukla angaryaya olan ihtiyac›en az seviyeye indirecek teknolojiye ufak çapta sahiptirler yada hiç sahip


<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›nda D›fl Yard›mlar›n Rolü <strong>ve</strong> Etkinli¤i 203de¤illerdir). Kad›nlar ayn› zam<strong>and</strong>a aile fertleri <strong>ve</strong> civardaki komflular› aras›ndahastalarla <strong>ve</strong> AIDS ma¤durlar›yla ilgilenmek dahil ailenin refah›ndan da sorumludur.Kad›nlar›n bu ilgi da¤›tan rolü vazgeçilmezdir. <strong>Afrika</strong> kalk›nma,teknoloji <strong>ve</strong> yenilikler yar›fl›nda geride b›rak›lm›flken, odun <strong>ve</strong> yak›t temin etmek,ailesi için kovalarla su tafl›mak <strong>ve</strong> di¤er ayak ifllerini yapmak kad›n› <strong>ve</strong><strong>Afrika</strong> kad›n›n› k›tan›n kalk›nmas›nda merkezi bir konuma koymaktad›r. fiayetkalk›nma <strong>ve</strong> huzur <strong>Afrika</strong>’n›n gelece¤i için bir anlam tafl›yorsa k›taya yap›lanyard›m <strong>ve</strong> kalk›nma yard›mlar›na <strong>ve</strong>rilen destek, cinsiyet eflitli¤ine de-¤er <strong>ve</strong>ren <strong>ve</strong> kad›nlar› da kapsayan politikalara yöneltilmelidir <strong>ve</strong> yöneltilmekzorundad›r.UNDP 2003 Kalk›nma Etkinli¤i Raporu’na göre idari yönetime e¤itim,sa¤l›k, nüfus, su <strong>ve</strong> h›fz›s›hha çal›flmalar›ndan daha çok RKY ayr›lmaktad›r.MKH’ne ulafl›lmas› sadece daha fazla yard›ma de¤il ayn› zam<strong>and</strong>a bu yard›mlar›ndaha fazla etkin kullan›m›na da ba¤l›d›r. Ayn› zam<strong>and</strong>a rapor, Resmi Kalk›nmaYard›mlar›, kalk›nmaya engel olan ö¤eleri iyi tespit etti¤inde, daha iyihedefler belirlendi¤inde <strong>ve</strong> ülkenin kapasitesi, mülkiyeti <strong>ve</strong> politika ortam›ndakiboflluklar› doldurmak için daha iyi kullan›ld›¤›nda kalk›nma etkinli¤iniart›rmaya yönelik RKY’lerini savunmaktad›r.Yard›mlar›n yönetilmesi, yard›mda bulunan ülkelerin yan› s›ra yard›m alanülkeler aç›s›ndan da kritik idari sorunlar ortaya koymaktad›r. Bu di¤er taraftanalg›lamalarda ikilik ç›karmaktad›r. Yard›m mülkiyetinin iyilefltirilmesi sorunundada düzenlemeler yap›lmas› gerekmektedir. Bu yap›l›rken iyilefltirilmiflkoordine yard›mlar, yard›mlar›n gelir <strong>ve</strong> insani yoksullu¤u hedef alan politika<strong>ve</strong> programlara yöneltilmesi efl zamanl› götürülmeli <strong>ve</strong> bunlar›n yan› s›ra yard›malan ülkelerdeki halklar›n gelirleri <strong>ve</strong> yaflam st<strong>and</strong>artlar›n›n gelifltirilmesiiçin çal›flmalar yürütülmelidir. Daha iyi bir yard›m yönetiminin sa¤lanmas›için yard›m paketi, ihtiyaçlara cevap <strong>ve</strong>rebilmelidir <strong>ve</strong> hem yard›m <strong>ve</strong>ren, hemde al›c› ülkelerin de¤iflen talepleri <strong>ve</strong> beliren yeni ihtiyaçlar›n› karfl›lamalar›naizin <strong>ve</strong>recek flekilde esnek olmal›d›r. Yard›mlar›n koordinasyonu için birçokülke taraf›ndan yönetilen inisiyatifler kural olmaktan ç›k›p istisna hale gelmifldurumdad›r. Amaca uygun olmas› aç›s›ndan, hedeflenen sektörler için gereklikaynaklar›n birlefltirilmesi dahil befleri <strong>ve</strong> kurumsal kapasite talepleri, yard›mlar›nmaliyetini düflürürken genellikle yard›mlar›n yönetilmesinde ölçek ekonomisininyakalanmas› potansiyeline sahiptir. <strong>Afrika</strong>’n›n güneyinde icra edilenbaz› inisiyatifler, dikkat çekecek flekilde kuzey ülkeleri, özellikle Nor<strong>ve</strong>ç<strong>ve</strong> ‹s<strong>ve</strong>ç ifllem masraflar›n› düflürme mülkiyetini geniflletme <strong>ve</strong> amaçlanan hedeflereulaflma potansiyeline sahiptir. Birleflmifl Milletler, bir politika meselesiolarak ülkeler seviyesinde Ortak Ülke De¤erlendirmesi’ni bafllatt› <strong>ve</strong> kalk›nmadeste¤ini koordine etmeyi <strong>ve</strong> ülkeler düzeyinde tutarl›l›¤› hedefleyen BM


204 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Kalk›nma Çerçe<strong>ve</strong>si’ni ortaya koydu. DAC grubu ayr›ca koordinasyonun dahafazla sa¤lanmas›n› desteklemek için ülkeler aras›nda düzenli diyalog ortamlar›infla etti.Sonuç olarak yard›mlar›n niteli¤ini, yard›m kaynaklar›n›n uygun flekildeak›fl› <strong>ve</strong> befleri kalk›nma için politika <strong>ve</strong> programlar›n net bir biçimde tasarlanmas›n›niyilefltirilmesi <strong>ve</strong> buna ek olarak düzenlenen ölçüler yoluyla yard›mlar›ndenetlenmesi yard›mlar›n etkinli¤i <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimlili¤i için en iyi önlem olmayadevam etmektedir.References1. In<strong>ve</strong>sting in De<strong>ve</strong>lopment: A Practical Plan to Achie<strong>ve</strong> the MillenniumDe<strong>ve</strong>lopment Goals: Millennium Project 2005 Report to the UN Secretary-General.2. Population Challenges <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment Goals, UN Economic <strong>and</strong> SocialAffairs.3. Declaration <strong>and</strong> Programme of Action for the Least De<strong>ve</strong>loped Countriesfor the Decade 2001-2010.4. Special Report: World Innovati<strong>ve</strong> Approaches to Peace – A Publicationof the Interreligious <strong>and</strong> International Federation for World Peace-the UN at60 Challenge <strong>and</strong> Change.5. Hoping <strong>and</strong> Coping: A Call for Action: The Capacity Challenge ofHIV/AIDS in Least De<strong>ve</strong>loped countries by UNDP/UN-OHRLLS.6. De<strong>ve</strong>lopment Effecti<strong>ve</strong>ness Report 2003: Partnerships for Results, byUNDP.7. New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment: Second Consolidated Reporton Progress in implementation <strong>and</strong> International Support Report of the UNSecretary-General to the UN 59the session of the UN General Assembly.8. Business Day <strong>Africa</strong>, 24 Ocak 24, 2005, Is this the real deal for a new<strong>Africa</strong>?9. Reconstructing Go<strong>ve</strong>rnance <strong>and</strong> Public Administration for Peaceful, SustainableDe<strong>ve</strong>lopment, UN Economic <strong>and</strong> Social Affairs publication, 2004.10. UNDP Human De<strong>ve</strong>lopment Report 2005, International Cooperation atcrossroads: Aid, tarde <strong>and</strong> security in an unequal world.11. Dennis A.Rondinelli <strong>and</strong> G.Shabbir Cheema, Rein<strong>ve</strong>nting Go<strong>ve</strong>rnmentfor the Twenty-First Century: Capacity in a Globalizing Society, 2003.


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in<strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment(Problems <strong>and</strong> Recommendations)Zahra NuruExtract from a paper on The Need to Transcend Special Interests by DrKenneth Kaunda, Former President of the Republic of Zambia (1964-1991):“In <strong>Africa</strong> we are confronted by four urgent problems that are ravagingour continent: (1) po<strong>ve</strong>rty <strong>and</strong> its offshoots of disease, illiteracy, crime, <strong>and</strong>social upheavals; (2) AIDS; (3) malaria (4) tuberculosis. It is sad thatdespite abundant resources, the continent continues to languish in abjectpo<strong>ve</strong>rty. I am sure there are many hypotheses as to why this is the case.Notwithst<strong>and</strong>ing these, positi<strong>ve</strong> steps must be taken to reduce these po<strong>ve</strong>rtyle<strong>ve</strong>ls urgently, within the spirit of economic justice…our continent hasbeen afflicted by conflicts <strong>and</strong> wars for decades …….This situation cannotbe allowed to continue indefinitely. The time has come for a sincere, objecti<strong>ve</strong>approach that will st<strong>and</strong> the test of time.”IntroductionThe Uni<strong>ve</strong>rsal Declaration of Human Rights <strong>and</strong> the MillenniumDeclaration pledged to safeguard basic human rights-the rights of each personon the planet to health, education, shelter, <strong>and</strong> security. The MillenniumDe<strong>ve</strong>lopment goals are world’s time-bound <strong>and</strong> quantified targets for addressingextreme po<strong>ve</strong>rty in its many dimensions-income po<strong>ve</strong>rty, hunger, disease,lack of adequate shelter <strong>and</strong> exclusion, while promoting gender equality, education,<strong>and</strong> environmental sustainability. The United Nations has defined 50countries as least de<strong>ve</strong>loped (LDCs) of which 34 are based in <strong>Africa</strong>, 14 inAsia <strong>and</strong> one each in the Pacific <strong>and</strong> in the Arab States <strong>and</strong> the Latin America<strong>and</strong> Caribbean region. These countries represent the poorest <strong>and</strong> weakest segmentof the international community <strong>and</strong> one in e<strong>ve</strong>ry ten persons on this planetis living in an LDC. Countries within this group are identified on the basisof three important criteria of low-income, human resource weakness <strong>and</strong> eco-


206 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>nomic vulnerability.It is widely acknowledged that, the international de<strong>ve</strong>lopment goals willnot be achie<strong>ve</strong>d, <strong>and</strong> the populations of the vast areas of <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> otherLDCs will continue to li<strong>ve</strong> in conditions of dehumanizing po<strong>ve</strong>rty <strong>and</strong> exclusion,unless concerted action directed at national policies is taken, as well astargeted external support measures by their partners. The priority measuresidentified by the 2001 Brussels Declaration include, focus on significantreduction of extreme po<strong>ve</strong>rty, de<strong>ve</strong>loping human <strong>and</strong> institutional resources tosupport sustained growth <strong>and</strong> sustainable de<strong>ve</strong>lopment. They also focus onremoving supply side constraints <strong>and</strong> enhancing producti<strong>ve</strong> capacity <strong>and</strong>expansion of domestic markets to accelerate growth, income <strong>and</strong> employmentgeneration, <strong>and</strong> enhancing share of world trade <strong>and</strong> global financial <strong>and</strong>in<strong>ve</strong>stment flows, environmental protection <strong>and</strong> food security <strong>and</strong> reduction ofmalnutrition.The <strong>Africa</strong> De<strong>ve</strong>lopment Dilemma: The continent has a total populationof about 850million people that has historically contributed its enormoushuman <strong>and</strong> natural resources to the wealth of nations far <strong>and</strong> wide. During thelast thirty years <strong>Africa</strong>’s political <strong>and</strong> socio-economic de<strong>ve</strong>lopment has beenhaunted by its past, with the pains of independence <strong>and</strong> a serious dependencecreated by the inherited economic architecture <strong>and</strong> social infrastructure.<strong>Africa</strong>, with about 13% of the world population, account for about 2% ofworld economic output. North America, with about half as large a populationas <strong>Africa</strong>, accounts for about one-third of world gross domestic product(GDP). Real GDP in <strong>Africa</strong> has remained constant as a share of the world totalsince 1970 at about 2%, <strong>and</strong> is projected to remain around 2% through 2020.The demographic trends in <strong>Africa</strong> show increased population growthrates, from a population of 364 million in 1970 to nearly 800milion in 1999<strong>and</strong> is expected to grow further to 1.3 billion, by 2020. As can be seen the populationin <strong>Africa</strong> has more than doubled since 1970 <strong>and</strong> is growing at around2.7% per year (the fastest in the world) with significant growth of youngerpopulations of under 15 years reaching 40% in some countries making <strong>Africa</strong>a youthful continent.<strong>Africa</strong>n real GDP is forecast to grow slightly faster than the populationat about 4% per year through 2020, <strong>and</strong> as a result of real income per capita isgenerally increasing slowly on a<strong>ve</strong>rage with significant variations by country.In 1998 real GDP per capita grew 3.8% was US$576, up slightly from $573 in1995. Economic growth in oil exporting countries likes Algeria <strong>and</strong> Nigeriaduring 1998 <strong>and</strong> early 1999 were ad<strong>ve</strong>rsely affected due to sharp slump in


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 207world oil prices. <strong>Africa</strong> is heavily reliant on export of primary products of agriculture<strong>and</strong> minerals. <strong>Africa</strong>n economies that are mainly oil importers wereaffected as a result of the rising global oil prices, the dem<strong>and</strong> for servicesmarkedly increased partly due expansion of education <strong>and</strong> health to reach largerpopulation mainly in rural areas <strong>and</strong> to meet the raised expectations. This inturn created alarming budget deficits as most countries still depended on thepublic sector in the provision of basic services of health, education, agriculturalextension, water <strong>and</strong> sanitation etc.Debt service has been a major problem for many <strong>Africa</strong>n countries <strong>and</strong><strong>Africa</strong>n indebtedness nearly tripled between 1980 <strong>and</strong> 1995. The continentstotal debt burden amounts to $300 billion. Debt relief under the HeavilyIndebted Poor Countries (HIPC) initiati<strong>ve</strong> was US$1.4 billion in 2001. At thesame time, trade-distorting policies ha<strong>ve</strong> pre<strong>ve</strong>nted the creation of incomes farin excess of these amounts. Of the15 Heavily Indebted Poor Countries (HIPC),13 are in <strong>Africa</strong>. Assessment of trends in income po<strong>ve</strong>rty has shown massi<strong>ve</strong>re<strong>ve</strong>rsals <strong>and</strong> stagnation in Sub-Saharan <strong>Africa</strong> with almost 100 million morepeople living on less than US$1a day in 2001 than in 1990. See the tablebelow on tracking changes <strong>and</strong> reflecting de<strong>ve</strong>loping countries progress inselected regions since1990.


208 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Table1. Tracking de<strong>ve</strong>loping world progress by region since 1990 –(selected regions)Source: In<strong>ve</strong>sting in De<strong>ve</strong>lopment: A Practical Plan to Achie<strong>ve</strong> theMillennium De<strong>ve</strong>lopment GoalsAgriculture is an economic mainstay of many least de<strong>ve</strong>loped countries.In <strong>Africa</strong>, agriculture accounts for 24% of the continent’s GDP, 40% of its foreignexchange earnings, <strong>and</strong> 70% of its employment. Women constitute themain workforce in agriculture, <strong>and</strong> in Ug<strong>and</strong>a alone women produce 75% ofthe country’s food <strong>and</strong> comprise 80% of agricultural labour force.


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 209During post independence period, se<strong>ve</strong>ral efforts were undertaken toshape an <strong>Africa</strong> that seeks to re-engineer itself through sustainable economicgrowth, (<strong>and</strong> create institutions that support political independence <strong>and</strong> economicviability). These included expert meetings <strong>and</strong> summits of heads ofstate <strong>and</strong> go<strong>ve</strong>rnment which were con<strong>ve</strong>ned by the then Organization of<strong>Africa</strong>n Unity (OAU) <strong>and</strong> UN Economic Commission for <strong>Africa</strong> (UN/ECA)in Addis Ababa <strong>and</strong> other capitals in the continent to discuss how <strong>Africa</strong> canattain its set targets <strong>and</strong> ambition, to fast track progress, bring real independence<strong>and</strong> integration, <strong>and</strong> realize the potentials of the continents people. Thepolitical <strong>and</strong> military struggles of liberation of Southern <strong>Africa</strong>, <strong>and</strong> antiapartheidmo<strong>ve</strong>ments provided a strong rallying ground for the continent <strong>and</strong>enhanced <strong>Africa</strong>n unity. During the 1990s the OAU enacted key compacts forsub-regional <strong>and</strong> regional integration that included the <strong>Africa</strong>n EconomicCommunity. These compacts provided a strategy for modernizing <strong>Africa</strong>neconomies <strong>and</strong> supported the transformation of the <strong>Africa</strong>n body from being apurely political voice of <strong>Africa</strong> to an organization that can seriously advocatefor the continent on matters of globalization that increasingly exhibited thegrowing marginalization of the continent to contemporary global economicissues <strong>and</strong> sustainable human de<strong>ve</strong>lopment of the people of <strong>Africa</strong>.The previous decades ushered in the Lagos Plan of Action, <strong>Africa</strong>De<strong>ve</strong>lopment Decade <strong>and</strong> the current <strong>Africa</strong>n Union’s (AU) blueprint, theNew Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment (NEPAD). The <strong>Africa</strong> Peer ReviewMechanism (APRM) has brought in a unique <strong>and</strong> dynamic tool which puts onthe agenda issues of national go<strong>ve</strong>rnance that had always been sacrosanct.This is critical go<strong>ve</strong>rnance mechanism that has been endorsed by almost halfof members of the AU which allows countries to conduct country-based selfassessments in go<strong>ve</strong>rnance <strong>and</strong> its go<strong>ve</strong>rnance institutions. The APRM is facingenormous challenges that ha<strong>ve</strong> the potential to affect its effecti<strong>ve</strong>ness, inespecially in dealing with se<strong>ve</strong>ral countries in <strong>Africa</strong> that are facing situationsof conflicts, civil strife <strong>and</strong> wars as well as those that are in fragile conditionsof post-conflict, rebuilding <strong>and</strong> reconstruction. These are all pillars in the constructionof a continent that seeks to be responsi<strong>ve</strong> to the needs of the population,that is more democratic, that is stable <strong>and</strong> peaceful <strong>and</strong> seeks to build abetter future for the coming generations.The recent 2005 Commission for <strong>Africa</strong> report has challenged the G8summit of industrial powers to make aid for <strong>Africa</strong> an urgent <strong>and</strong> issue of priorityif the global community is to meet its de<strong>ve</strong>lopment goals including theMDGs. (See information on tracking de<strong>ve</strong>loping world progress by regionsince 1990 (in selected regions).


210 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>All these intentions <strong>and</strong> forward looking strategies that are not mutuallyexclusi<strong>ve</strong> are meant to outline parameters of how support to <strong>Africa</strong> could beused to deal with the challenges that the continent is facing. They clearlyrequire visionary leadership <strong>and</strong> commitment, at the national, sub-national <strong>and</strong>local le<strong>ve</strong>ls. They provide the basis for social <strong>and</strong> economic transformation ofsocieties in the poor countries to bring about human dignity by increasing thele<strong>ve</strong>l <strong>and</strong> quality of aid to <strong>Africa</strong>, support policies that focus on debt relief,humanitarian <strong>and</strong> emergency response as well maximize the impact of de<strong>ve</strong>lopmentassistance. While in some countries they catalyze <strong>and</strong> add value tonational policy frameworks, in others they ser<strong>ve</strong> as the engine of reducinghuman <strong>and</strong> income po<strong>ve</strong>rty, combat environmental degradation, supportefforts to deal with diseases <strong>and</strong> HIV/AIDS <strong>and</strong> assist institutions of go<strong>ve</strong>rnance.Policy implementation <strong>and</strong> monitoring of progress of these noble goals<strong>and</strong> targets, remain as the most divisi<strong>ve</strong> <strong>and</strong> challenging factor in the whole ofthe de<strong>ve</strong>lopment equation in <strong>Africa</strong>.The continent’s population of Sub-Saharan <strong>Africa</strong>, prior to the onset ofthe HIV/AIDS epidemic had shown positi<strong>ve</strong> trends of increasing lifeexpectancy to o<strong>ve</strong>r 50 years in some of the countries. Howe<strong>ve</strong>r, in the lastdecade following the wa<strong>ve</strong> of the epidemic, life expectancy has plummeted toan alarming le<strong>ve</strong>l, reaching almost 39 years in some of the sub-Saharan countries.This demographic reality poses one of the most important challenges ofour time. The continent’s population is poorer than 25 years ago mainly due toAIDS, life expectancy <strong>and</strong> the rate of infant <strong>and</strong> maternal mortality is clearlyworsening. The macro-economic impact of the loss of human capital will seriouslyaffect economic de<strong>ve</strong>lopment. (For countries such as Lesotho the 2002GDP was 714.4million USD <strong>and</strong> GNI per capita of US$550(World Bank,2005). In ten years the country’s GDP would be US$200 million lower than itwould ha<strong>ve</strong> been without AIDS, <strong>and</strong> the country’s GNI per capita would be$94 lower.)As AIDS took hold in Zambia, the cost of human <strong>and</strong> institutional capacityhas also translated into shrinking economies <strong>and</strong> falling of GDP by morethan 20% from US$505 to US$370 between 1980 <strong>and</strong> 1999. Howe<strong>ve</strong>r not allthis decrease can be directly attributed to AIDS. In Burkina Faso, for exampleUNDP estimates that the proportion of people living in po<strong>ve</strong>rty due toHIV/AIDS will increase from 45% to nearly 60% by 2010.A<strong>ve</strong>rage incomes in Sub-Saharan <strong>Africa</strong> are lower today than in 1990.Recent years ha<strong>ve</strong> witnessed signs of reco<strong>ve</strong>ry in se<strong>ve</strong>ral countries, includingBurkina Faso, Ghana, Ethiopia, Mozambique <strong>and</strong> Tanzania. Howe<strong>ve</strong>r, to putreco<strong>ve</strong>ry into context, it will take SSA until 2012 just to restore a<strong>ve</strong>rage


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 211incomes to their 1980 le<strong>ve</strong>ls at the 1.2% per capita annual growth experiencedsince 2000. (p 34 2005 UNDP HDR).Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopmentThe issue of what needs to be done to enhance the impact of de<strong>ve</strong>lopmentassistance in <strong>Africa</strong> has been raised time <strong>and</strong> again. Basic parameters of what<strong>and</strong> how much aid <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopment assistance could support reforms <strong>and</strong>change living conditions of <strong>Africa</strong>ns, impro<strong>ve</strong> production, processing <strong>and</strong>marketing <strong>and</strong> provide micro-macro linkages remain linked to public policy<strong>and</strong> national plans <strong>and</strong> programmes. Issues of aid effecti<strong>ve</strong>ness <strong>and</strong> efficiencyha<strong>ve</strong> been linked to recipient country’s absorpti<strong>ve</strong> capacity, conditions forreforms <strong>and</strong> o<strong>ve</strong>rall national macro-economic policies, public sector reforms<strong>and</strong> fiscal <strong>and</strong> monetary policies. On the other h<strong>and</strong>, donor funding <strong>and</strong> disbursementsha<strong>ve</strong> traditionally been linked to donor country’s policies that providebasic regulatory <strong>and</strong> management instructions <strong>and</strong> guidelines. These ha<strong>ve</strong>included preferences for specific sector inter<strong>ve</strong>ntions, geographical zone, areaor country <strong>and</strong> sometimes go further to outline where <strong>and</strong> in what programmesin certain countries the donor support should be targeted or directed at. As canbe expected bureaucratic necessities of both parties gi<strong>ve</strong> rise to delays in disbursementstowards intended programmes. In some cases distortions ha<strong>ve</strong>been caused by foreign exchange fluctuations at the time of disbursementswhich translated into budgetary management lapses/flaws. In determining theroles of both the donor countries <strong>and</strong> its partners in enhancing de<strong>ve</strong>lopmenteffecti<strong>ve</strong>ness, it is essential to reflect on the multi-dimensional nature of donorpolicies <strong>and</strong> practices on the one h<strong>and</strong>, <strong>and</strong> recipient country’s plans <strong>and</strong>approaches on the other. In order to facilitate aid coordination <strong>and</strong> ensure timely<strong>and</strong> efficient utilization of resources some measures to be taken wouldinclude creating appropriate mechanisms for promoting capacity to manageofficial de<strong>ve</strong>lopment assistance (ODA) through intensi<strong>ve</strong> dialogue <strong>and</strong> jointappraisals.Aid Flows2005 marks 35 years since the international target of ODA of 0.7 percentof de<strong>ve</strong>loped countries’ national income was first affirmed by UN memberstates in a 1970 General Assembly Resolution which states:“In recognition of the special importance of the role that can be fulfilledonly by official de<strong>ve</strong>lopment assistance, a major part of financial resourcestransfers to the de<strong>ve</strong>loping countries should be provided in the form of officialde<strong>ve</strong>lopment assistance. Each economically advanced country will progressi<strong>ve</strong>lyincrease its de<strong>ve</strong>lopment assistance to the de<strong>ve</strong>loping countries <strong>and</strong> will


212 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>exert its best efforts to reach a minimum net amount of 0.7 percent of its grossnational product at market prices by middle of the decade.” (UN 1970 paragraph43).The first deadline passed as ten years after the declared target ODAreached 0.35 percent in 1980 <strong>and</strong> by 1990 ODA was at 0.34% of donor GNP.It then fell to 0.23% in 2002, when the same year the 0.7% target was reconfirmedby all countries in the Monterrey Consensus (OECD 2004). Parties tothe Consensus committed to re<strong>ve</strong>rsing the trends in declining ODA, when theEuropean Union had agreed to an a<strong>ve</strong>rage of 0.39% of gross national income(GNI) by 2006 (from 0.33%). And OECD-DAC members had increased theirODA to de<strong>ve</strong>loping countries by 4.8% in real terms from 2001 to 2002, to $57billion, equal to 0.23% of their combined GNI. According to OECD estimates,fulfilling the promises of Monterrey would raise ODA in real terms by 31%(about $16 Billion) <strong>and</strong> bring the ODA.-to-GNI ratio to 0.26% by 2006, stillwell below the 0.33% consistently achie<strong>ve</strong>d until 1992. The commitment ofattaining the long-established target of 0.7% of GNI appears to be a long waytowards fulfillment.So far only fi<strong>ve</strong> countries ha<strong>ve</strong> met <strong>and</strong> surpassed the 0.7% target:Denmark, Luxembourg, the Netherl<strong>and</strong>s, Norway, <strong>and</strong> Sweden. In the pasttwo years, howe<strong>ve</strong>r, six other countries ha<strong>ve</strong> committed themsel<strong>ve</strong>s to specifictimetables to achieving the target before 2015: Belgium, Finl<strong>and</strong>, France,Irel<strong>and</strong>, Spain, <strong>and</strong> the United Kingdom. Thus nearly half of the membershipof OECD’s De<strong>ve</strong>lopment Assistance Committee has now set a firm timetablefor reaching 0.7% by 2015, (the target date for achieving the MillenniumDe<strong>ve</strong>lopment Goals).Box 1. Assessing donor contributions to de<strong>ve</strong>lopment effecti<strong>ve</strong>ness:A multidimensional approachWhen trying to determine the proper role for donor countries in enhancingde<strong>ve</strong>lopment effecti<strong>ve</strong>ness, it is critical to consider a wide array of donorpolicies <strong>and</strong> practices. Disbursements of official de<strong>ve</strong>lopment assistance(ODA) are <strong>ve</strong>ry important instruments. Trade, environment, in<strong>ve</strong>stment <strong>and</strong>debt relief policies <strong>and</strong> practices are additional ways for donor countries toinfluence de<strong>ve</strong>lopment effecti<strong>ve</strong>ness in poor countries. Evaluations of thede<strong>ve</strong>lopment friendliness of donor policies <strong>and</strong> practices that explicitly takethese additional variables into account will therefore paint a <strong>ve</strong>ry different picturefrom evaluations that merely consider amounts of aid disbursed.


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 213Promoting this need for a more comprehensi<strong>ve</strong> appraisal of donor policies<strong>and</strong> practices, the Center for Global De<strong>ve</strong>lopment, a Washington, D.C.-based think tank, analyzed the practices <strong>and</strong> policies of 21 donor countries inofficial de<strong>ve</strong>lopment assistance, trade, the environment, in<strong>ve</strong>stment, migration<strong>and</strong> peacekeeping to promote de<strong>ve</strong>lopment. Underlying the findings (criticizedbecause of the weighting system used for constructing the index) hasbeen the belief that taking these additional variables into account provides adifferent picture of which donors are most committed to de<strong>ve</strong>lopment.For example, the two countries providing the highest absolute amount offoreign aid to the de<strong>ve</strong>loping world are the United States <strong>and</strong> Japan. By thiscriterion alone these tow countries could be said to be doing the most to promotede<strong>ve</strong>lopment (though both look less generous when ODA is viewed as apercentage of their gross national income). But when the additional policyvariables are included in the analysis, the ranking of countries changed considerably;the Netherl<strong>and</strong>s, Denmark <strong>and</strong> Portugal were regarded as the topthree countries committed to de<strong>ve</strong>lopment.Source: Millenium Project: In<strong>ve</strong>sting in De<strong>ve</strong>lopment adopted fromCenter for Global De<strong>ve</strong>lopment, 2003, “Ranking the Rich”, Foreign PolicyMay/June.According to World Bank statistics, the flow of ODA in 2001 was equalto 8.1% of gross national income in the least de<strong>ve</strong>loped countries <strong>and</strong> 2.3% inother low-income countries. De<strong>ve</strong>loped countries’ political, economic <strong>and</strong>strategic interests in aid allocation continue to be issues of intense dialogue<strong>and</strong> debate. According to the UNDP’s De<strong>ve</strong>lopment Effecti<strong>ve</strong>ness Report2003, it is quoted that a World Bank study found that non-economic factors,such as colonial ties, the likelihood of voting with donor countries in theUnited Nations <strong>and</strong> special relationships, such as that between Egypt <strong>and</strong> theUnited States, ha<strong>ve</strong> far greater bearing on aid allocation than do po<strong>ve</strong>rty, economicpolicies or political openness. But there is evidence that suggest that aidallocations are shifting more towards de<strong>ve</strong>lopment, <strong>and</strong> a small upward trendin the last few years has been acknowledged particularly ODA to the leastde<strong>ve</strong>loped countries, low income <strong>and</strong> Sub-Saharan <strong>Africa</strong>. See table below


214 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Table 2. Aid flows by region, 2001Source: World Bank, 2002.ODA can help fill resource gaps <strong>and</strong> ensure that, after recurrent expenditures,more resources are available for de<strong>ve</strong>lopment.Aid has worked in Europe with the Marshall Plan, <strong>and</strong> has also workedin countries as di<strong>ve</strong>rse as Botswana <strong>and</strong> the Republic of Korea, with GDP percapita growth of 5-6% a year between 1975 <strong>and</strong> 2000. Aid is valued not onlyfor the funds it provides, but also for the additional benefits to the receivingcountry, such as new ideas, knowledge <strong>and</strong> expertise. While a number of countriesthat were once dependent on aid now essentially do without it, such asBotswana <strong>and</strong> the Republic of Korea, a far greater number are more dependantthan e<strong>ve</strong>r. The analysis implies aid should be better targeted to help the de<strong>ve</strong>lopmentof the most needy countries <strong>and</strong> reduce aid dependency.ODA to <strong>Africa</strong> in 2002 reached $22.23 billion. Preliminary data showthat OECD/DAC countries increased their ODA by 3.9% in real terms


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 215between 2002 <strong>and</strong> 2003. Using that growth rate to estimate ODA into <strong>Africa</strong>would yield an ODA flow of approximately $23.09 billion for 2003.Bothbefore <strong>and</strong> since the international Conference on Financing for De<strong>ve</strong>lopment,held in Monterrey Mexico in 2002, se<strong>ve</strong>ral studies ha<strong>ve</strong> shown that <strong>Africa</strong> willneed about half of the estimated $50 billion of additional ODA, o<strong>ve</strong>r 2001ODA le<strong>ve</strong>l, required to achie<strong>ve</strong> the MDGs by 2015. These studies did notexplicitly incorporate the cost of building economic infrastructure needed.Moreo<strong>ve</strong>r <strong>Africa</strong>n countries remain burdened by the issue of improving aideffecti<strong>ve</strong>ness <strong>and</strong> harmonization <strong>and</strong> simplification of the complex reporting,administrati<strong>ve</strong> <strong>and</strong> financial procedures as required by donors, as exemplifiesby the Rome Declaration on Harmonization.The need for policy coherence in international assistance to <strong>Africa</strong> ishighlighted by lack of complementarities in debt, aid <strong>and</strong> trade policiestowards <strong>Africa</strong>. For example, period stretching back more than 20 years ODAto <strong>Africa</strong> has been almost offset by debt service. See Table 3 below:Table 3. Net ODA flows to <strong>and</strong> debt service 1 of <strong>Africa</strong>1990 1995 2000 2001 2002Net ODA flows to <strong>Africa</strong> 2(billions of US$) 25.56 21.96 15.78 16.63 22.23Debt service of <strong>Africa</strong> on long-term debt 3(billions of US$) 22.00 20.30 20.00 19.00 17.60(including private non-guaranteed debt) 23.02 22.24 22.14 21.39 21.93Annex to the UN General Assembly report A/59/206Sources: OECD/De<strong>ve</strong>lopment Assistance Committee Statistics <strong>and</strong>Monitoring DivisionThis refers to debt service of <strong>Africa</strong> on long-term (public, private guaranteed<strong>and</strong> private non-guaranteed) debt.2OECD/DAC Statistics <strong>and</strong> Monitoring Division indicates that theLibyan Arab Jamahiriya progressed from part I to part II of the DAC list on 1January 2000. This means that as of that date the Libyan Arab Jamahiriya iseligible to recei<strong>ve</strong> official aid <strong>and</strong> not ODA.3UNCTAD, based on calculations from World Bank Data.


216 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Other examples of incoherence are evident in trade <strong>and</strong> ODA, as well astrade <strong>and</strong> debt relief. For nearly a quarter of a century, starting in 1970, thedramatic decline in <strong>Africa</strong>’s market share amounted to an estimated incomeloss of $70 billion per year, almost fi<strong>ve</strong> times the a<strong>ve</strong>rage annual amount ofODA to <strong>Africa</strong>. Moreo<strong>ve</strong>r the sharp decline in prices of key export commoditiesexplains the deterioration of net present value of debt-to-export ratios projectedat decision point for 2010. Of the15 Heavily Indebted Poor Countries(HIPC), 13 are in <strong>Africa</strong>. Impro<strong>ve</strong>d policy coherence, national ownership <strong>and</strong>strategic focus provide a virtuous link in the chain of increased <strong>and</strong> effecti<strong>ve</strong>aid, reformed trade policies <strong>and</strong> debt relief by de<strong>ve</strong>loped countries towards<strong>Africa</strong>.Flows of foreign direct in<strong>ve</strong>stment to <strong>Africa</strong> continue to rise, although theabsolute value <strong>and</strong> share of global FDI flows remains small. FDI flows to<strong>Africa</strong> increased from $11 billion in 2002 to $14 billion in 2003c accountingto a mere 2% of global FDI flows. FDI flows into the continent are highly concentratedin a few countries <strong>and</strong> a few extracti<strong>ve</strong> industries, mainly oil, gold,<strong>and</strong> aluminum.Reflections <strong>and</strong> Conclusion<strong>Africa</strong> is at crossroads of human de<strong>ve</strong>lopment gi<strong>ve</strong>n the fragility of<strong>Africa</strong>n economies, political stability, go<strong>ve</strong>rnance <strong>and</strong> emerging conflicts,inter<strong>ve</strong>ntions to the continent need to take certain factors into account. Policymakers <strong>and</strong> their partners are facing critical decisions of what, where <strong>and</strong>when to provide support. The challenge that <strong>Africa</strong> is facing in this contextwould not only to focus on mobilization <strong>and</strong> management of aid <strong>and</strong> ODA butcreate an environment that would pa<strong>ve</strong> the way towards pre<strong>ve</strong>nti<strong>ve</strong> de<strong>ve</strong>lopmentthrough effecti<strong>ve</strong> mobilization <strong>and</strong> utilization of internal capacity <strong>and</strong>internal resources to build sustainable human de<strong>ve</strong>lopment.The continent, particularly Sub-Saharan <strong>Africa</strong> has the highest rate ofundernourishment, with one-third of the population below the minimum le<strong>ve</strong>lof dietary energy consumption, the lowest primary enrollment rates of allregions with gender disparity at the primary le<strong>ve</strong>l the lowest at 0.86. TheHIV/AIDS crisis is devastating much of the continent, destroying li<strong>ve</strong>s <strong>and</strong>li<strong>ve</strong>lihoods, with women disproportionately affected, with 13 infected womenfor e<strong>ve</strong>ry 10 infected men (UNAIDS2004). Malaria <strong>and</strong> TB incidences arealso the highest in the world with attendant high maternal <strong>and</strong> child mortalityratios of 46 times higher than in de<strong>ve</strong>loped world. A number of countries in<strong>Africa</strong> ha<strong>ve</strong> initiated Po<strong>ve</strong>rty Reduction Strategies, <strong>and</strong> there has beenprogress in access to safe drinking water, but Sub-Saharan <strong>Africa</strong> is the region


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 217with the greatest MDG in<strong>ve</strong>stment needs <strong>and</strong> most vulnerable in the world toa persistent po<strong>ve</strong>rty trap. There are fi<strong>ve</strong> structural reasons gi<strong>ve</strong>n by theMillennium Project: <strong>ve</strong>ry high transport costs <strong>and</strong> small markets (this situationis e<strong>ve</strong>n more dire in the l<strong>and</strong>locked countries), low-productivity agriculture,<strong>ve</strong>ry high disease burden, a history of ad<strong>ve</strong>rse geopolitics <strong>and</strong> <strong>ve</strong>ry slow diffusionof technology from abroad. Aid has to take into account these realitiesas well as their underlying causes. Constraints which could hamper the effecti<strong>ve</strong>nessof assistance (including lack of various capacities <strong>and</strong> sustainability)should be addressed in practical ways, factoring in past experience <strong>and</strong> opinionof a broad spectrum of stakeholders.As an example of targeted aid that has had substantial impact, is ODA toAsia from Japan that created support to transformed economies of partnercountries <strong>and</strong> raised their status to middle income <strong>and</strong> provided the East AsianMiracle. Japan was the largest donor from 1991 to 2000, its ODA between1990 to 2003 was US$153.3 billion, which represents nearly one-fifth of totalODA provided during that period <strong>and</strong> largest among DAC member countries.For current volume, in 2003 Japan provided US $8.9 billion (net disbursement)<strong>and</strong> US$13.0 billion (gross disbursement) while the DAC a<strong>ve</strong>rage wasUS$3.1 billion (net disbursement). Asia recei<strong>ve</strong>d 53.6% of its total bilateralODA-US$3.2 billion out of US$6.0 billion in 2003 (according to the OECDIDS Online 4 CRS 2005). With regard to <strong>Africa</strong> Japan has provided bilateralassistance <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopment assistance through the TICAD process amountingto more than US$12.7 billion in areas such as basic human needs, infrastructure,<strong>and</strong> agriculture.The rise in aid has been significant <strong>and</strong> ODA increased by US$12 billionfrom 2002 to 2004. The world’s largest donor, the United States hasannounced the biggest increases in its national aid programmes since 1960s.Their increase in de<strong>ve</strong>lopment assistance accounts to US$8 billion, althoughthe increase has been from a low base measured in terms of aid as a share ofnational income, it includes large aid transfers for Afghanistan (which is anLDC), <strong>and</strong> Iraq.The Group of Eight (G 8 industrial Countries) summit in 2005 provideda boost to de<strong>ve</strong>lopment assistance in the form of additional debt relief <strong>and</strong> newcommitments on aid. The United Kingdom through its support to theCommission for <strong>Africa</strong> is urging their European Union colleagues to assist<strong>Africa</strong> through a new “Marshal Plan” for <strong>Africa</strong>’s revival advocating the doublingof aid <strong>and</strong> total debt write off. This initiati<strong>ve</strong> has been welcomed <strong>and</strong>endorsed by <strong>Africa</strong>n Ministers at the Cape Town meeting of the Commissionfor <strong>Africa</strong>. A number of European Union members ha<strong>ve</strong> pledged support to the


218 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Commission’s po<strong>ve</strong>rty reduction initiati<strong>ve</strong>s. In order realistically maximizethe impact of aid on de<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>; these efforts require policy coherencein reforms of trade regimes. Farm production in many economies hasbeen affected by export subsidies, tariff peaks <strong>and</strong> escalation.Ending the po<strong>ve</strong>rty trap in <strong>Africa</strong> will require a comprehensi<strong>ve</strong> strategyfor public in<strong>ve</strong>stment <strong>and</strong> impro<strong>ve</strong>d go<strong>ve</strong>rnance. Special consideration has tobe gi<strong>ve</strong>n to issues of gender equality <strong>and</strong> social <strong>and</strong> economic status ofwomen. Women in <strong>Africa</strong> continue to carry a triple burden of production offood, processing <strong>and</strong> preservation using traditional methods (most times withlittle or no access to technology that minimizes drudgery). They are alsoresponsible for family’s welfare including taking care of the sick <strong>and</strong> with thead<strong>ve</strong>nt of AIDS in households <strong>and</strong> communities, women’s roles in care-givinghas become central <strong>and</strong> indispensable. As <strong>Africa</strong> is left behind the de<strong>ve</strong>lopmentpendulum, technology <strong>and</strong> innovation, when introduced continue toexclude women <strong>and</strong> the role of <strong>Africa</strong>n women to fetch fuel-wood, portablewater for the family <strong>and</strong> many other err<strong>and</strong>s that require drudgery make thewomen of <strong>Africa</strong> the central locus of its de<strong>ve</strong>lopment. Support in de<strong>ve</strong>lopmentassistance <strong>and</strong> aid to the continent should <strong>and</strong> must be directed at policies thatare gender equal <strong>and</strong> women inclusi<strong>ve</strong> if the de<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> peace dividendis make any mark for <strong>Africa</strong>’s future de<strong>ve</strong>lopmentAccording to the UNDP De<strong>ve</strong>lopment Effecti<strong>ve</strong>ness Report, 2003, moreaid ODA goes to policy <strong>and</strong> administrati<strong>ve</strong> management than to education,health, population, water <strong>and</strong> sanitation combined. Prospects for meeting theMillenium De<strong>ve</strong>lopment Goals depend not just on more aid, but more oneffecti<strong>ve</strong> aid as well. It also advocates for ODA that works towards enhancingde<strong>ve</strong>lopment effecti<strong>ve</strong>ness only when it recognizes the obstacles to de<strong>ve</strong>lopment-onlywhen it is better targeted <strong>and</strong> used to address the gaps in a country’scapacity, ownership <strong>and</strong> policy environment.Aid go<strong>ve</strong>rnance continues to present critical management challenges onthe part of donors as well as the recipient countries. It also exhibits duality ofperceptions. Needless to say the issue of improving ownership of aid needs tobe enhanced. Howe<strong>ve</strong>r, this has to be accompanied by impro<strong>ve</strong>d coordinationof aid, targeting of aid to policies <strong>and</strong> programmes that ha<strong>ve</strong> the potential todeal with income <strong>and</strong> human po<strong>ve</strong>rty, as well as to impro<strong>ve</strong> the li<strong>ve</strong>lihoods <strong>and</strong>incomes of the people in recipient countries. In order to enhance better aidgo<strong>ve</strong>rnance, the aid package needs to respond to the needs, <strong>and</strong> be flexibleenough to allow both parties to cater for the evolving dem<strong>and</strong>s <strong>and</strong> emergingneeds that the aid policies are designed to meet. Various country led initiati<strong>ve</strong>sfor aid coordination are now becoming the rule rather than the exception. For


The Role <strong>and</strong> Effeciency of Foreign Aid in <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 219expediency human <strong>and</strong> institutional capacity dem<strong>and</strong>s including pooling ofneeded resources for targeted sectors often ha<strong>ve</strong> the potential meet economiesof scale in the management of aid, in addition to reducing the cost of aid. Someof the initiati<strong>ve</strong>s implemented in Southern <strong>Africa</strong>, by the some donors notablythe Nordic Countries particularly Norway <strong>and</strong> Sweden ha<strong>ve</strong> the potential toreduce transaction costs, enhance ownership <strong>and</strong> realize the intended objecti<strong>ve</strong>s.United Nations, has as a matter of policy introduced at the country le<strong>ve</strong>lthe Common Country assessments <strong>and</strong> UN De<strong>ve</strong>lopment Frameworks thatseek to coordinate its de<strong>ve</strong>lopment support <strong>and</strong> enhance coherence at thecountry le<strong>ve</strong>l. The DAC group has built also regular in country dialogue tofoster more coordination.In conclusion improving the quality of aid, timely flow of aid resources<strong>and</strong> clear design of policies <strong>and</strong> programmes to human de<strong>ve</strong>lopment, as wellas clear monitoring of aid through coordinated guidelines, continue to providethe best measure for aid effecti<strong>ve</strong>ness <strong>and</strong> efficiency.References1. In<strong>ve</strong>sting in De<strong>ve</strong>lopment: A Practical Plan to Achie<strong>ve</strong> the MillenniumDe<strong>ve</strong>lopment Goals: Millennium Project 2005 Report to the UN Secretary-General.2. Population Challenges <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment Goals, UN Economic <strong>and</strong>Social Affairs.3. Declaration <strong>and</strong> Programme of Action for the Least De<strong>ve</strong>lopedCountries for the Decade 2001-2010.4. Special Report: World Innovati<strong>ve</strong> Approaches to Peace – APublication of the Interreligious <strong>and</strong> International Federation for World PeacetheUN at 60 Challenge <strong>and</strong> Change.5. Hoping <strong>and</strong> Coping: A Call for Action: The Capacity Challenge ofHIV/AIDS in Least De<strong>ve</strong>loped countries by UNDP/UN-OHRLLS.6. De<strong>ve</strong>lopment Effecti<strong>ve</strong>ness Report 2003: Partnerships for Results, byUNDP.7. New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment: Second ConsolidatedReport on Progress in implementation <strong>and</strong> International Support Report of theUN Secretary-General to the UN 59the session of the UN General Assembly.8. Business Day <strong>Africa</strong> January 24, 2005, Is this the real deal for a new<strong>Africa</strong>?


220 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>9. Reconstructing Go<strong>ve</strong>rnance <strong>and</strong> Public Administration for Peaceful,Sustainable De<strong>ve</strong>lopment, UN Economic <strong>and</strong> Social Affairs publication, 2004.10. UNDP Human De<strong>ve</strong>lopment Report 2005, International Cooperationat crossroads: Aid, tarde <strong>and</strong> security in an unequal world.11. Dennis A.Rondinelli <strong>and</strong> G.Shabbir Cheema, Rein<strong>ve</strong>nting Go<strong>ve</strong>rnmentfor the Twenty-First Century: Capacity in a Globalizing Society, 2003.


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› *P rof. Chachage Seithy L. ChachageÇev. Gökhan YivcigerGenç devletin ekonomi kanallar› kaç›n›lmaz olarak yeni sömürgeci çizgiyebatmaktad›r. Daha önceleri korunan ulusal ekonomi bugün teoride kontrolalt›ndad›r. Her üç yada dört ayda önemli bakanlar›n kendileri <strong>ve</strong>ya di¤er hükümetgelegasyonlar› eski ana ülkelerine <strong>ve</strong>ya di¤er ülkelere sermaye aramayagiderlerken bütçe ba¤›fllar <strong>ve</strong> yard›mlarla dengelenmektedir.Fanon (2001: 134)Girifl<strong>Afrika</strong> ülkeleri afla¤› yukar› son 45 y›ld›r az geliflmiflli¤in <strong>ve</strong>rmifl oldu¤uçeflitli sorunlarla bafla ç›kmak durumunda kalm›flt›r. Oluflan sosyal <strong>ve</strong> siyasitahribata karfl› önlem olarak ço¤unlukla ekonomik sorunlar›n üstesinden gelmeyeyönelinmifltir. Bu sorunlara ço¤u zaman sermaye <strong>ve</strong> teknoloji eksikli¤içerçe<strong>ve</strong>sinden bak›lm›flt›r. Buna istinaden <strong>Afrika</strong> ülkeleri geliflmifl ülkelerden<strong>ve</strong> Bretton Woods Kurumlar›ndan yard›m aray›fl›nda olmufllard›r. Geçmifl y›llariçersinde bu ülkelerin ço¤unda finansal kaynak ak›fl› gerçekleflmifl olmas›-na ra¤men, sosyo-ekonomik durum yine de daha fazla tahribata u¤ram›flt›r. Budurum dünya çap›nda lider kurulufllar olan IMF <strong>ve</strong> Dünya Bankas›’n›n deste-¤iyle 1970’lerin sonlar›nda oluflturulan <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> ülkelerindeki zay›f ekonomikkoflullar› yeniden düzenleme arac›l›¤›nda olan Yap›sal Uyum programlar›(SAPs) ba¤lam›ndad›r. Bu kurumlar, sonunda ekonomik durumu daha dakötülefltirmifl, yaflam st<strong>and</strong>artlar›n›, sa¤l›k <strong>ve</strong> e¤itim imkânlar›n› düflürmüfl <strong>ve</strong>d›fl borçlar›n daha da yükselmesine öncülük etmifl olan Ortodoks yaklafl›mlar›n›nifle yaramad›¤› sonucuca varm›flt›r.Bu uluslararas› yard›mlar hiçbir zaman tart›flmalar›n uza¤›nda kalmam›flt›r.<strong>Afrika</strong> ülkelerine 1960’lardan beri yap›lan ikili <strong>ve</strong> çok tarafl› kalk›nma yard›mlar›na,bu yard›mlar› alan hükümetler taraf›ndan y›ll›k ekonomilerine yap›lanbir katk› gözüyle bak›lm›flt›r. Yap›lan d›fl yard›mlar›n önemli bir k›sm›n›oluflturan kalk›nd›rmaya yönelik pay, sonuçta dikkate de¤er bir kalk›nd›rmahedefine ulaflamam›flt›r, çünkü gerçekte, kalk›nma yard›mlar› birçok bak›md<strong>and</strong>evlet bütçesine yap›lan bir yard›m haline dönüflmüfltür (Arnold 1979:19). Bu durumda ço¤u hükümet d›fl yard›mlar›n taraftar› olmufltur. Ancak1980’lerde yaflanan kalk›nmalar›n bir sonucu olarak d›fl yard›m deste¤inin tehditalt›nda oldu¤unun iflareti çoktan gözükmüfltü. Bu duruma dair gerçekleflenen önemli belirti olarak ‹ngiltere <strong>ve</strong> di¤er baz› destekçi ülkelerin kalk›nmadeste¤i için <strong>ve</strong>rdikleri taahhütlerde azalmalar gerçekleflmifltir. Di¤er y<strong>and</strong>an,


222 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>birçok destekçi ülkenin (özellikle de OECD üyesi olanlar›n) geliflmekte olanülkelere yapt›klar› yard›m 1981–1991 y›lar› aras›nda her y›l yüzde 3 oran›ndaartm›flt›r (Watkins 1994: 517).1980’lerin sonunda uluslararas› siyasette yaflanan en önemli de¤iflim Orta<strong>ve</strong> Do¤u Avrupa’da bürokratik devlet sosyalizminin çökmesiydi. So¤uk Savafl›sona erdirmesinin d›fl›nda bu de¤iflim serbest piyasa ekonomisinin de¤erlerinisavunan liberal ideolojilerin zaferi <strong>ve</strong> genel anlamda sosyal yard›m sistemine<strong>ve</strong> d›fl yard›mlara tümden karfl› gelen Yeni Sa¤’›n hâkimiyeti anlam›nageliyordu. Bu ba¤lamda, sanayileflmifl ülkeler aras›nda d›fl yard›mlar için bütçedenayr›lan pay giderek azalmaya bafllam›flt›. “Kalk›nma” için gelenekselbir araç olan d›fl yard›m yavafl yavafl yerini do¤rudan yabanc› yat›r›ma b›rakacakflekilde geliflmifl ülkeler taraf›ndan geri çekilmifltir. 1990’da resmi olaraksa¤lanan d›fl yard›m 60 milyar USD civar›ndayken, do¤rudan yabanc› yat›r›mmiktar› 20 milyar USD’nin biraz üzerindeydi; do¤rudan yabanc› yat›r›m miktar›geliflmekte olan ülkelerde ilk defa 1992 y›l›nda d›fl yard›m miktar›n› geçmifltir.1997 y›l›na gelindi¤inde, geliflmekte olan ülkelere sa¤lanan do¤rudanyabanc› yat›r›m 160 milyar USD’ yi geçerken, di¤er y<strong>and</strong>an d›fl yard›m miktar›40 milyar USD’ de kalm›flt›r (Hertz 2001: 34)Azalan pay›na <strong>ve</strong> u¤ratm›fl oldu¤u düfl k›r›kl›¤›na ra¤men kalk›nd›rmayard›mlar›n›n devam etmesi 1987 y›l›nda yay›mlanan Dünya Kalk›nma <strong>ve</strong>Çevre konulu Brundtl<strong>and</strong> Raporunda <strong>ve</strong> 1992 y›l›nda Kalk›nma <strong>ve</strong> Çevre üzerineyap›lan Rio konferans› sonuç bildirgesinde destekçi ülkelere önerilmifltir.Sa¤ görüfllerden kalk›nd›rma yard›mlar› üzerine yap›lan elefltiriler piyasa kaynaklar›n›nbofla harc<strong>and</strong>›¤› <strong>ve</strong> yolsuzluklara yol açt›¤› konusundayd›. Sol görüfllerdengelen elefltiriler de bunun benzeriydi, ancak farkl› bir görüflle bakarakbu yard›mlar›n geliflmekte olan ülkeleri kapitalist dünyaya entegre etmearac› olarak yeni-sömürgecilik çerçe<strong>ve</strong>sinde de¤erlendirmekteydi (daha fazlaayr›nt› için bkz. Mosley 1987).Yukar›da iflaret edilen tart›flmalar Atlantik Dünyas›na mensup bilimciler<strong>ve</strong> lobiciler taraf›ndan yönlendirilmekteydi. Kendilerini genellikle, ulusal <strong>ve</strong>uluslararas› kurumsal düzeye odaklanarak, ekonomik tart›flmalar zeminineoturtmaktayd›lar. 1940’lar›n sonlar›ndan beri sosyal bilimler – iktisat, sosyoloji,siyaset bilimi <strong>ve</strong> tarih dikkate de¤er say›da “sosyal de¤iflim <strong>ve</strong> kalk›nmateorisi” üretmifltir. Bu teoriler “de¤iflim”, “modernleflme” <strong>ve</strong> “ba¤›ml›l›k”tan“kalk›nma” <strong>ve</strong> “küreselleflme”ye kadar uzamaktad›r. Temelde, bu teoriler <strong>ve</strong>pratikler 1980’lerin bafl›ndan beri yaflanan ekonomik büyüme üzerine odaklanm›flt›r.Kalk›nma üzerine çal›flan akademisyenler aras›nda öne ç›kan izlenim,bu tür teorilerin ç›kmaza girmifl oldu¤u <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> ülkelerinin gerçekleriylebafl etmede baflar›s›z oldu¤udur (Spybey 1992; Zeleza 1997).


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 223<strong>Afrika</strong> ülkelerine yap›lan d›fl yard›mlar›n tarihsel tart›flmalar›na mütevaz›bir katk› olan bu tebli¤in amac› “<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› için Yeni Ortakl›k”›(NEPAD) formüle edenlerin aç›kça belirtti¤i gibi d›fl yard›m›n olumlu yönlerinikabul ederek, yap›lan d›fl yard›mlarla günümüz <strong>Afrika</strong>’s›ndaki kalk›nmaaras›ndaki ba¤lant›n›n aldat›c› yönlerini netlefltirmektir.Kalk›nma için d›fl yard›m ne demektir?Modern anlamda d›fl yard›m, genelde askeri <strong>ve</strong> ekonomik olarak bir ülkenindi¤er bir ülkeye yard›m amac›yla yapm›fl oldu¤u destek fleklinde tan›mlan›r.Bu yard›m para, mal, hizmet <strong>ve</strong> teknik uzmanl›¤›n hibe edilmesini içerir.Bir ülkenin di¤er ülkeye yard›m sa¤lamas› fleklinde iki tarafl›, ya da bu yard›-m›n bir grup ülke taraf›ndan sa¤lanmas› fleklinde çok tarafl› olabilir. D›fl yard›mkavram› bir ülkedeki özel bir kuruluflun baflka bir ülkeye sa¤lam›fl oldu-¤u deste¤i tan›mlamak amac›yla da kullan›l›r. Ülkelerin d›fl yard›mlar› insanisebeplerden dolay› <strong>ve</strong> d›fl politika hedeflerinin gelifltirilmesi iste¤inden dolay›<strong>ve</strong>rdikleri kabul edilmektedir. Ülkeler para, g›da <strong>ve</strong> di¤er baz› hizmetler sa¤layaraktemel insani ihtiyaçlar› karfl›lamay› hedeflerler. Yard›mda bulunan ülkelerayn› zam<strong>and</strong>a, yard›m sa¤lad›klar› ülkelerin d›fl tehditlere karfl› gü<strong>ve</strong>nliksa¤lamalar› için <strong>ve</strong> kendileriyle yak›n iliflkiler kurmay› teflvik etmek için askeri<strong>ve</strong> ekonomik yard›mlarda da bulunurlar.‹mtiyazl› olarak emperyal devletler taraf›ndan sömürgelere “ba¤›fl yard›-m›” <strong>ve</strong>ya “bütçe yard›m›” ad› alt›nda yap›lan para transferi 19. yüzy›l›n sonlar›ndabafllam›fl olsa da, “denizafl›r› yard›m” kavram› ‹kinci Dünya Savafl›’ndansonra ün kazanm›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan önce, sömürgeci devletler buyard›mlar› geçici kaideler temelinde <strong>ve</strong> ahlaki yükümlülük <strong>ve</strong>ya ‘kalk›nma”için gerçeklefltirmifllerdir ki o dönemin kelime da¤arc›¤›nda bu sözcük bulunmamaktad›r(Mosley 1987: 20)Ço¤u kez bu para transferleri sömürgelerin yerli halktan gelen isyanlar›bast›rmak üzere giderlerini karfl›lamak maksad›yla yap›lm›flt›r. O dönemkiyard›mlar, yoksul ülkelerin kalk›nmas›n› hedeflemekten ziyade piyasalar›n›n<strong>ve</strong> sermayelerinin düzgün bir flekilde ifllemesini amaçlayan yard›mlard›(A.g.e: 21). 1930’lar›n büyük buhran›, uluslararas› sermayenin çekilmesiylesonuçlanm›flt›r. Bu buhran ayn› zam<strong>and</strong>a, Latin Amerika ülkelerinin korumac›politikalar gelifltirmesine <strong>ve</strong> borçlar›n› ödeyememesine de sebep olmufltur.‘Kalk›nma için d›fl yard›m’ siyasi söyle<strong>ve</strong> bu ba¤lamda girmifltir. 1919–1921y›llar› aras›nda ‹ngiltere Sömürge Bakanl›¤› görevini sürdürmüfl olan LordMilner Obser<strong>ve</strong>r gazetesine flu beyanatta bulunmufltur:Bu ülkelerin iktisadi kalk›nmaya ihtiyac› vard›r – yollara, demiryollar›na,motorlara, traktörlere <strong>ve</strong> baz› durumlarda özellikle Sudan’›n sulama sistemine


224 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>ihtiyac› vard›r. Bu ihtiyaçlar, içeride <strong>ve</strong> kalk›nmaya yönelik çal›flmalar›n yap›ld›¤›bu ülkelerde istihdam sa¤layacakt›r. Sömürge ülkelerin kalk›nmas› paraile; d›flar›dan gelen para ile ilgili bir sorundur. (A.g.e: 11)Bu politikalar insani yard›m maksad›nda olan, hay›rse<strong>ve</strong>r, medeni <strong>ve</strong> geliflmiflörgütlerin oluflturmufl oldu¤u <strong>ve</strong> sömürgecili¤in bafllang›c›ndan beri <strong>Afrika</strong>l›lar›ndirencini k›rma amac› tafl›yan bir düzenin devam› niteli¤indeydi.19. yüzy›ldan beri yard›m sa¤layan bu örgütler aras›nda misyoner cemiyetler,hay›rse<strong>ve</strong>r <strong>ve</strong> insani yard›m örgütleri bulunmaktayd›. Bunlar ço¤unlukla sömürgeciolan öncü elitlere mensup örgütlerdi, baz›lar› ticaret yapmak <strong>ve</strong> nihayetindesömürgecilik için imtiyazl› ortakl›klar kuracakt›. Avrupa sömürgecili-¤i <strong>ve</strong> dini fikirleri yayma durumu kilise önderli¤inde elden ele geçmifltir. Bucemiyetlerin temeli hay›rse<strong>ve</strong>rlik <strong>ve</strong> merhamet inanc›na dayanmaktad›r <strong>ve</strong> sömürgeciliksürecinin bir parças› olmalar› da ayn› temele dayanmaktad›r. Buyolla, e¤itim, sa¤l›k <strong>ve</strong> manevi destek sa¤lama faaliyetleri içerisinde yer al›rlarken;di¤er y<strong>and</strong>an emperyalist devlet, sömürge ülkenin insan <strong>ve</strong> do¤al kayna¤›n›talan edebilme koflullar›n› haz›rlam›flt›r.Sömürgeci devlet içersindeki patronaj iliflkilerini kullanan Avrupal› <strong>ve</strong>Amerikal› giriflimci misyonerler taraf›ndan kurulan bu cemiyetler temelde birersosyal yard›m merciidir. 20. yüzy›l›n bafllar›nda kilise, 1917 Sovyet devrimindemanifesto edilmifl olan komünizmin tehdidiyle karfl› karfl›yayd›. Komünistdüflüncelerle din aras›nda cereyan eden ideolojik çat›flmalar, komünistlerindevlet egemenli¤ini ele geçirmifl olmalar›, dini cemiyetlerin uluslararas›zeminde yeniden pozisyon almas› <strong>ve</strong> emperyal devletlerle iliflkilerini dönüfltürmesianlam›na gelmifltir. Avrupal› <strong>ve</strong> Amerikal› devletler kilise cemiyetlerininiçeride <strong>ve</strong>ya sömürge ülkede emekçi <strong>ve</strong> sömürülen s›n›flarla olan çat›flmadasiyasi bir güç olarak oynad›¤› hayati rolün fark›ndayd›. Dünya KiliselerKonseyi, hay›rse<strong>ve</strong>r gönüllü çal›flmalar› <strong>ve</strong> d›flar›daki misyoner faaliyetleri geniflletmekamac›yla 1925 y›l›nda ortaya ç›km›flt›r.Savafl döneminde ortaya ç›kan gönüllü örgütler de bu modele dayanmaktad›r.Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Bat›’da 344 gönüllü örgütün oldu¤u saptanm›flt›r.Bu örgütlerin daha da artmas› ‹kinci Dünya Savafl›ndan sonra, emperyalizminyeniden flekillenmesiyle <strong>ve</strong> Pax-Amerikana’n›n yeni- sömürgecilikbiçiminde hâkimiyet kazanmas›yla gerçekleflmifltir. Misyon faaliyetlerininh›zl› biçimde genifllemesi d›fl›nda, British Moral Re-Armament <strong>ve</strong>ya OxfordGrubu Hareketi gibi kiliseyle ayn› görevi üstlenen di¤er örgütler de ortaya ç›kmayabafllam›flt›r. Bunlar›n d›fl›nda Rockefeller St<strong>and</strong>ard Oil’e ait hay›rse<strong>ve</strong>rbir cemiyet olan Rockefeller Vakf› kurulmufltur. Bunu takiben Birleflik ÇelikOrtakl›¤›’n›n sahibi olan Andrew Carnegie de, Carnegie Vakf›’n› kurmufltur.


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 225Bu vak›f, “Latin Amerika’da Ekonomik Kalk›nma için Amerikan Cemiyeti”nikuran vak›ft›r. Ford Vakf›, Ford ‹mparatorlu¤unun Michigan’daki kârlar›ndanbir parça olarak 1936’da kurulmufltur <strong>ve</strong> 1940’lar›n sonuna kadar yerel düzeydefaaliyetlerini sürdürmüfltür. 1950’lerde Amerikan hükümeti ‘komünist tehdit’ile savafl›rken Ford Vakf› ulusal <strong>ve</strong> uluslararas› bir vakfa dönüfltürülmüfltür.‹kinci Dünya Savafl› sonras› sömürgecilik <strong>ve</strong> emperyalizm muhaliflerininaray›fllar›na cevap <strong>ve</strong>recek olan, ABD’de <strong>ve</strong> Avrupa’da tekel flirketlerin <strong>ve</strong> hükümetlerinfonlar›yla daha bir sürü benzeri örgüt kurulacakt› <strong>ve</strong> ‘hay›r’ kurulufllar›olarak sömürgecili¤in yol açt›¤› yoksulluk <strong>ve</strong> hastal›klara karfl› yard›m<strong>ve</strong> rehabilitasyon faaliyetleri içerisinde yer alacakt›. Emperyalist devletler aç›-s›ndan bu vak›flar›n çal›flmalar› vazgeçilemezdi. Bu suretle, sömürge ülkelerdeiki türlü gönüllülük hizmeti <strong>ve</strong>ren cemiyetler bulunmaktayd›; dini olanlar<strong>ve</strong> seküler olanlar. Geleneksel tarzlar› dikkate al›nd›¤›nda birbirlerinden ay›rtedilmeleri son derece zordu, iki türde de devlete ya da bireyler, tekeller <strong>ve</strong> ortakl›klargibi özel kaynaklara ba¤›ml›yd›lar. Fonlar› sa¤layan taraflar›n bu cemiyetlerinrollerini geniflletmesi, emperyalizmin yeni yüzü olmaya bafllayan<strong>ve</strong> yeni- sömürgecili¤in koflullar›n› oluflturan çokuluslu <strong>ve</strong> uluslarüstü sermayeninsömürge ülkelerde do¤rudan d›fl yat›r›m yapt›¤› döneme rastlar. Ayn› koflullar1944 y›l›nda Amerikan denetiminde Bretton Woods Anlaflmas›yla IMFDünya Bankas› gibi uluslarüstü finansal kurumlar›n, kalk›nma kurumlar›n›n,ticari kurumlar›n <strong>ve</strong> 1947 y›l›nda Gümrük Tarifeleri <strong>ve</strong> Ticaret Genel Anlaflmas›’n›n(GATT) oluflmas›n› gerekli k›lm›flt›r.Uluslararas› siyasi güç çat›flmalar› (So¤uk Savafl dönemi dâhil) ba¤lam›ndabir süreç olan denizafl›r› yard›mlar üçüncü dünya ülkelerini ‹kinci DünyaSavafl› sonras› ideolojik taraflara çekmek aç›s›ndan önemli bir iktisadi araçolmufltur. Bu yard›mlar, destekçi ülkelerin iç siyasetinin genifllemesi sonucuolarak bir d›fl politika arac› haline gelmifltir. Bu yard›mlar ilk kez, savafl dönemininBat› <strong>ve</strong> Do¤u Avrupa’da ekonomiye <strong>ve</strong>rmifl oldu¤u tahribat› iyilefltirmeprogram› olarak sunulmufltur. Bu 1948–1952 y›llar› aras›nda sa¤lanan MarshallPlan›’n›n bir tutumuydu. Bu Marshall Plan›’n› sonradan 1950’lerin bafllar›ndaikinci aflamaya geniflletilmifltir. Uluslararas› yard›m rejimi teknik, askeri<strong>ve</strong> ekonomik paketler halinde bu defa Yunanistan, Türkiye <strong>ve</strong> daha sonraKore gibi yoksul bölgeleri de içersine alarak <strong>ve</strong> bu ülkelerin ekonomik st<strong>and</strong>artlar›n›yükselterek komünizm tehdidine karfl› ç›kmay› amaçlam›flt›r. Uluslararas›yard›mlar daha sonra, komünist olmayan, demokratik piyasa ekonomilerininüstünlü¤ünü kan›tlama peflinde olmufltur.Bu durum, ‹kinci Dünya Savafl› sonras› daha fazla telaffuz edilmeye bafllananBat›l› ülkelere <strong>ve</strong> 1960’larda ba¤›ms›zl›¤›n› kazanacak olan birçok sö-


226 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>mürge devlete para transferi ihtiyac›n› zorunlu k›lacakt›. <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Asya’da sömürgeimparatorluklar›n›n sona ermesi d›fl yard›m rejiminin üçüncü aflamas›-n›n bafllang›c›n› iflaret edecekti. Bu aflama asl›nda, önceki dönemlerde gerçekleflendesteklerin biraz daha geniflletilmifl haliydi. Önceki aflamalardan farkl›olarak bu sefer eski sömürge ülkelerle askeri ortakl›klar <strong>ve</strong> diplomatik ba¤lant›larkurulmas› yönünde çabalar gösterilmifltir. Bu süreç <strong>Afrika</strong> ülkelerinin kalk›nman›ntek yolu olarak gördükleri k›ta içersinde birleflme aray›fl›nda oldu¤udöneme rast gelir. Bu ba¤lamda, denizafl›r› yard›mlar birleflmenin <strong>ve</strong> dönüflümünönünde duran engeller olarak görülmekteydi. Nyerere, Nkrumah, SekouToure, Senghor <strong>ve</strong> di¤er ilerici liderler ihtiyaçlar› olmas›na ra¤men d›fl yard›mlar›yeni-sömürgeci entrikalar olarak alg›lamaktayd›.Örne¤in, Nyerere 1960 y›l›nda Bat›’n›n <strong>Afrika</strong>’n›n birleflmesinden çokparçalanmas›n› tercih edece¤ini, çünkü bölünmüfl bir <strong>Afrika</strong>’n›n birlik olmuflbir <strong>Afrika</strong>’dan daha kolay yönetilece¤ini savunmufltur: “Do¤u <strong>Afrika</strong>’n›n bölünmüfllü¤ünüsürekli hale getirmek için bizleri ya¤layarak, rüfl<strong>ve</strong>tler <strong>ve</strong>rerek,anlaflmazl›klar üreterek teknolojik deste¤e olan ihtiyac›m›z› sömürerek bizleribölecektirler”. Daha da ötesi, “<strong>Afrika</strong>l› liderleri ay›rmak için onlar› rüfl<strong>ve</strong>te<strong>ve</strong> yolsuzlu¤a itmektedirler. Daha önce de söylemifl oldu¤um gibi baflkalar›n›nzay›fl›¤›ndan <strong>ve</strong> parçalanm›fll›¤›ndan prestij <strong>ve</strong> güç sa¤layan bu ülkelerin elçiliklerinibaflkentlerimizde bulundurdu¤umuz sürece bu durum yo¤un bir flekildedevam edecektir...” (Nyerere 1969: 92).<strong>Afrika</strong> Birli¤i 1963 y›l›nda kurulmufl olmas›na ra¤men, <strong>Afrika</strong> ülkeleriBat›dan gelen iltimaslar <strong>ve</strong> Kongo örne¤inde oldu¤u gibi kendi içlerindekigruplaflmalar (Kongo-Gana Birli¤i <strong>ve</strong>ya Gine-Mali-Gana Birli¤i gibi) yüzündenbirleflmede pek baflar›l› olamam›flt›r. Önde gelen Keynesyen refah reçeteleriylebu hay›r kurumlar› <strong>ve</strong> gönüllü kurulufllar›n binlercesi ‘kalk›nma’ <strong>ve</strong> ‘refah’projeleri ad› alt›nda milyonlarca dolar harcayarak 1960’lardan itibaren<strong>Afrika</strong>’da <strong>ve</strong> üçüncü dünyada faaliyetlerde bulunmufltur.Bu kurulufllar Avrupal› <strong>ve</strong> Amerikal› hükümetlerin ‘resmi’ yard›m programlar›bünyesinde ço¤unlukla yer alm›flt›r. Bu sayede, daha sonra BirleflikDevletler Uluslararas› Kalk›nma Ajans› (USAID) olacak olan Uluslararas› ‹flbirli¤iYönetimi gibi yap›lar ortaya ç›kt› <strong>ve</strong> Her Al<strong>and</strong>a Amerikan Kooperatifi(CARE), Dünya Kilise Hizmetleri, Dünya Vizyonu <strong>ve</strong> di¤er benzerleri gibiuluslararas› ba¤lant›lar› olan yap›lanmalarla iflbirli¤inde bulunmufltur. Birço¤uABD’de bulunun bu yap›lar fonunun yüzde 25’inin USAID taraf›ndan karfl›-l<strong>and</strong>›¤› ‘Özel Ajanslar›n ‹flbirli¤i’ (PACT) çat›s› alt›nda toplanm›flt›r. Gönüllüajanslar›n çal›flma alanlar›n›n geniflleten <strong>ve</strong> çeflitlendirenler Lyndon Johnson<strong>ve</strong> Richard Nixon olmufltur. Johnson 1964 Ekonomik F›rsatlar Senedi esas›ndayoksullukla mücadele program›n›n bir parças› olarak ‘Amerika’ya Gönül-


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 227lü Hizmet’ (VISTA) ajans›n› kurdu. Nixon, 1970 y›l›nda Ulusal Gönüllü HizmetMerkezi’ni <strong>ve</strong> bütün ajanslar›n koordinasyonunu sa¤lamas› amac›yla1971 y›l›nda bir flemsiye vazifesi üstlenen ACTION ajans›n› kurdu. Hükümetfonlar›n›n d›fl›nda, gönüllü yard›m ajanslar› 1979 y›l›nda bireylerden <strong>ve</strong> ifladamlar›ndan43.31 milyar USD ba¤›fl toplam›flt›r.1960’larda <strong>ve</strong> 1970’lerde Amerikal› gönüllü yard›m ajanslar›yla iflbirli¤iiçinde olanlar Kanadal›lard›. 1960’larda Bat›l› ülkeler içinde bu ajanslara fonsa¤layan hükümetler s›ralamas›nda Kanada hükümeti üçüncü s›rada yer almaktayd›.Amerikal› ajanslar›n çok benzeri olarak Kanada’da ‘Oxfam Canadian’,‘CARE Canada’, ‘Kanada Üni<strong>ve</strong>rsitesi Uluslararas› ‹flbirli¤i Konseyi’,‘Dünya Kanada Vizyonu’ gibi ajanslar bulunmaktayd›. Almanya’da da bu türörgütler bulunmaktayd›, Dünya Bar›fl Hizmetleri, Ekonomik ‹flbirli¤i Ortakl›-¤› (EZE), Dünya Dayan›flma Hareketi gibi. Di¤er Avrupa ülkelerindeki ajanslar›nbaz›lar› flöyledir: Denizafl›r› Kalk›nma ‹flbirli¤i (‹ngiltere), ‹sviçre Kalk›nmaBirli¤i, Nor<strong>ve</strong>ç Kalk›nma ‹flbirli¤i Ajans› (NORAD), Holl<strong>and</strong>a Uluslararas›Kalk›nma ‹flbirli¤i Örgütü (NOVIB), ‹s<strong>ve</strong>ç Uluslararas› Kalk›nma Ajans›(SIDA), Finl<strong>and</strong>iya Uluslararas› Kalk›nma Ajans› (FINNIDA) gibi. Japonyada bile Sasakawa Bar›fl Vakf› ad›nda benzeri bir ajans bulunmaktayd›.Denizafl›r› gönüllü yard›mlar›n artan faaliyetleri Bat›’n›n sömürge ülkelerdemanevi <strong>ve</strong> maddi olarak yeniden kabul görmesinin bir parças›yd›. Sömürgeülkelere tan›nan self-determinasyon hakk› emperyalizme <strong>ve</strong> dünyan›nsiyasi <strong>ve</strong> ideoloji olarak modernleflmesine karfl› manevi bir kriz yaratm›flt›r.Bat› karfl›t› milliyetçik, Bat› dünyas› için oldukça önemli bir tehditti; bu milliyetçilik,kendini <strong>Afrika</strong> ülkelerinin ‘modernite’nin gereklilikleriyle bafla ç›kabilmeyetisini sorgulama çerçe<strong>ve</strong>sinde ifade etmifltir. Bat›’ya karfl› koyma‘kültür çat›flmas›’ olarak tan›mlanm›flt›r. Bat›’ya karfl› koyma beyaz ›rk›n üstünlü¤ünekarfl› bir devrim olarak tabir edilmifltir. So¤uk Savafl Bat› için dahafazla tehdit oluflturmufltur, yeni oluflan birçok ulus öyle ya da böyle kendileriniBat›yla z›t düflecek politikalar çerçe<strong>ve</strong>sinde tan›mlamaktayd›lar. Küba devrimi<strong>ve</strong> bu devrimi <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Latin Amerika’ya ihraç etme çabalar› (Che Gue<strong>ve</strong>ra’n›nKongo <strong>ve</strong> Bolivya gezileriyle simgeleflen) Bat›’n›n kendi aç›s›ndanhakl›l›¤›n› göstermifltir.Üçüncü dünya ülkelerinde emperyalizm <strong>ve</strong> onun yerel güçlerine karfl› yürütülensiyasi faaliyetler, iflçilerin, köylülerin <strong>ve</strong> ö¤rencilerin emperyalizmkarfl›t› militanl›¤› <strong>ve</strong> 1960 sonras› Portekiz sömürgelerinde kuv<strong>ve</strong>tlenen özgürlükmücadelesi ABD’nin 1971 y›l› itibariyle Vietnam’da tecrübe etmifl oldu¤ugibi askeri müdahaleyle bast›r›lamazd›. Bu tarz güçleri çevrelemek için reformiststratejiler gelifltirmek gerekiyordu. 1960’lar›n sonlar›nda <strong>ve</strong> 1970’lerin


228 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>bafllar›nda önceden yard›m <strong>ve</strong> refah sa¤lama faaliyetlerinde uzmanlaflm›fl baz›gönüllü ajanslar IMF <strong>ve</strong> Dünya Bankas›n›n fon sa¤lad›¤› projeleri uygulamakmaksad›yla kendilerini kalk›nma örgütleri/ajanslar› olarak dönüfltürmeyebafllam›flt›r. Dünya Bankas› baflkanl›¤›nda Robert McNamara dönemimi ilebirlikte bu yaklafl›ma kibarca “ifltirakçi kalk›nma” ad› <strong>ve</strong>rilmifltir. Bu yaklafl›m,k›rsal kalk›nma için en yoksul kesimin yarar›na olmas› umulan yeni stratejileriçermekteydi. McNamara’ya göre yoksullukla bafl etmenin tek yolubuydu. fiebeke halinde <strong>ve</strong> koordinasyon içinde çal›flan Uluslararas› AlternatifKalk›nma Vakf› (IFDA) <strong>ve</strong> Uluslararas› Kalk›nma Hareketi Koalisyonu (IC-DA) da ulusal <strong>ve</strong> uluslararas› kalk›nma için gönüllü hizmetler sa¤layan ajanslar›n›nrollerini biraz daha merkezilefltirmek suretiyle bu dönemde ortaya ç›km›flt›r.1968 itibariyle McNamara yönetiminde Dünya Bankas› üçüncü dünya ülkelerivat<strong>and</strong>afllar›ndan ifle al›m gerçeklefltirmek <strong>ve</strong> yönetimin üst kademelerinedaha çok kad›n yönetici atamak suretiyle çeflitli reformlar yapm›flt›r. Banka,prensiplerine göre daha gevflek Ortodoks olarak nitelen, liberaller <strong>ve</strong> tektük Marksistler dâhil, bireyleri asimile edebilmekteydi. Bu dönem özellikleLatin Amerika ülkelerinde ‘özgürlük teolojisi’ ile tan›mlanan Katolik taraftarlar›vas›tas›yla yerel gönüllü yard›m ajanslar›n›n ortaya ç›kmas›na denk düflmektedir.Ortaya ç›kan bu yerel cemiyetleri güçlendirme stratejisinin 1970’lerinsonu itibariyle aç›k hedefi, ABD’den kat›lan alt› gönüllü ajans›n kat›l›m›yla<strong>Afrika</strong> Üzerine Ekümenik Çal›flma Grubu ad›nda bir konsorsiyum oluflturmakt›.Bütün bunlar, “<strong>Afrika</strong>’n›n yeniden yap›lanmas› <strong>ve</strong> kalk›nmas› için yenistratejiler”i sunmak amac›yla organize edilmiflti.1970’lerin de¤iflen uluslararas› flartlar›, yard›m <strong>ve</strong> kalk›nma konusununBat›l› anlay›fl›nda bu tarz dönüflümleri gerekli k›lmaktayd›. Petrol ‹hraç EdenÜlkeler Örgütü’nün (OPEC) kurulmas› Amerikan politikac›lar›n›n ÜçüncüDünya’dan gelecek tehditlerin engellenmesi söylemini gelifltirmesine nedenolmufltur. OPEC’in kurulmas› daha önce çok uluslu petrol flirketleri taraf›ndankontrol edilen dünya ham petrol kaynaklar›n›n kontrolünün ele geçmesi anlam›n›tafl›maktayd›. Hammadde üreticilerinin kartelleflmesi <strong>ve</strong> eski borçlar›nkabul edilmemesi gibi durumlar Bat› için endifle <strong>ve</strong>rici olarak tarif ediliyordu.Baflkan Carter döneminde bütün vaziyet endüstrileflmifl uluslarla az geliflmiflülkeler aras›ndaki çat›flma tabirince tan›mlanmaktayd›, ABD’nin yap›flt›rd›¤›yaftayla “yeni bir So¤uk Savafl”t› (Kristol 1975: 5)1970’lerin bafllar›ndaki petrol krizi, Bat› ile ilifllileri ba¤lam›nda dikkateal›nd›¤›nda <strong>Afrika</strong>’y›, baz› Asya <strong>ve</strong> Latin Amerika ülkelerini etkilemifl olanbirtak›m olaylarla ayn› zamana rastlam›flt›r. Bu olaylardan en önemlisi Filistin


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 229sorunundan dolay› 1973 y›l›nda ‹srail ile iliflkilerin bozulmas› <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>-Arapiliflkilerinin geliflmesidir. 1976 y›l›nda Arap Birli¤i <strong>Afrika</strong>’ya yard›m sa¤lamaamac›yla alt› kurum oluflturdu. Bunlardan baz›lar› Siyah <strong>Afrika</strong>l› ülkelerle iflbirli¤iamac›yla kuruldu <strong>ve</strong> di¤erleri de Arap Birli¤i’ne <strong>ve</strong> buradaki <strong>Afrika</strong>l›üyelere ba¤l›yd›. 1976 y›l› itibariyle, üç ana fon kuruluflunun toplam elde etti-¤i 456 milyon dolard› ki bunun 200 milyon dolar› düflük faizli <strong>ve</strong> geri ödemesiel<strong>ve</strong>riflli krediydi. Önde gelen kurulufllar aras›nda 1975’te kurulan <strong>Afrika</strong>Ekonomik Kalk›nma Arap Bankas›, 1974’te kurulan <strong>Afrika</strong> için Arap Özel Fonu<strong>ve</strong> 1975’te kurulan Ku<strong>ve</strong>yt Ekonomik Kalk›nma <strong>ve</strong> Yard›m Fonu gibi kurulufllarbulunmaktayd›. Bu ad› geçenlerden ikincisi Kifli Bafl›na Düflen MilliHas›la çerçe<strong>ve</strong>sinde dünya çap›nda en çok yard›mda bulunan kurulufltu.Arap ülkeleri yard›mlar›n› s›n›rl<strong>and</strong>›rarak ‹srail ile iliflki içinde olan <strong>ve</strong>Arap dünyas›na düflmanl›k gösteren devletlere yard›mda bulunmamaktayd›.‹slami kurumlar <strong>ve</strong> Kuran e¤itimi <strong>ve</strong>renler daha fazla göz önünde tutulmaktayd›.<strong>Afrika</strong> için Ekonomik Komisyon Arapçay› örgütün çal›flma dilleri aras›nasokmay› bu dönemde karara ba¤lam›flt›r. Ayn› zam<strong>and</strong>a, 1973 sonras› <strong>Afrika</strong>l›<strong>ve</strong> Arap liderler aras›nda gerçekleflen ziyaretler giderek önem kazanmayabafllam›flt›. Bu dönemde cereyan eden baz› di¤er önemli uluslararas› geliflmelerSaygon’un kurtuluflu <strong>ve</strong> s›ras›yla 1975 <strong>ve</strong> 1976’da Mozambik <strong>ve</strong> Angola’dakurtulufl hareketinin zaferiydi ki bunu 1980 y›l›nda Zimbabwe’nin kurtuluflutakip etmifltir. 1979 y›l›nda, OPEC’in toplanmas›na öncülük etti¤i77’ler Grubunun Bakanlar Konferans› Tanzanya’n›n Arusha kentinde gerçekleflmifltir.Konferans›n ana gündem maddesi Üçüncü Dünya ülkelerinin YeniUluslararas› Ekonomik Düzene nas›l uyum gösterece¤ine iliflkindi. 77’ler grubunundaha önce, 1967 y›l›nda Cezayir’de gerçekleflen bir toplant›s›nda ÜçüncüDünya ülkelerinin BM Ticaret <strong>ve</strong> Kalk›nma Konferans›nda (UNCTAD) <strong>ve</strong>dünya ekonomi sorunlar›n›n görüflüldü¤ü di¤er toplant›larda a¤›z birli¤i etmesikarar› alm›flt›.1977’de Pakistan’da ‹slami söylemli askeri diktatörlük halkç› sosyal demokratikrejimin yerini alm›flt›r. 1978 <strong>ve</strong> 1979 y›llar›nda ‹ran <strong>ve</strong> Afganistan’dagerçekleflen devrimler uluslararas› siyaset için dönüm noktas› olmufltur. Humeyni’ninbafla geçmesi, devrim <strong>ve</strong> karfl›-devrimin ayn› <strong>and</strong>a yo¤unlaflt›¤› enderkonjonktürlerden biri olmufltur. ‹ran devrimi Amerikan deste¤inden fazlacayararlanm›fl olan fiah rejimini devirmiflti. Ayn› zam<strong>and</strong>a tarih, ‘‹slami köktencili¤in’ideolojik hegemonyas›n› iflaret ederek solun Ortado¤u’daki yenilgisiniyazmaktayd›. Komünist deste¤iyle gerçekleflen Afganistan’daki devrimimkarfl›s›nda muhalefet olarak ABD destekli Taliban bulunmaktayd›. Bu devrimCOMECON (Council for Mutual Economic Aid) ülkelerinde sosyalizmin çöktü¤ünü<strong>ve</strong> Pereistoika’n›n önce Sovyetlerde, daha sonra da dünya ölçe¤inde


230 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>yolunun aç›ld›¤›n› iflaret ediyordu. ABD taraf›ndan dünyan›n birçok ülkesindendevflirilen (bin Ladin de dahil) <strong>ve</strong> askeri güç olarak organize edilen radikal‹slamc›lar vas›tas›yla Afganistan’›n Rus sald›r›lar›ndan kurtar›lmas›ABD’nin güttü¤ü as›l amaç de¤ildi, as›l amaç bu ülkeye bir kukla rejim yerlefltirmekti.Neticede Mücahiddin’in saltanat›n›n sonuçlar›yla yüzleflmek zorundakalanlar Afgan halk› olmufltur.Humeyni rejimi 1979–1981 y›llar› aras›nda 444 gün boyunca Amerikal›diplomatlar› rehin tutmufltur. Bu s›rada 1988 y›l›nda sona erecek olan ‹ran-Iraksavafl› patlak <strong>ve</strong>rmifltir. Bir milyon insan›n öldü¤ü <strong>ve</strong> daha fazlas›n›n yaral<strong>and</strong>›¤›bu savafl Ortado¤u’daki en büyük insanl›k trajedilerinden biri olmufltur.ABD yönetimi ‹ran’›n bütün Ortado¤u’yu <strong>ve</strong> Irak’›n petrol sahalar›n›n istilaedebilir korkusuyla, savafl boyunca Irak’a askeri istihbarat, ekonomik yard›m<strong>ve</strong> mühimmat deste¤i <strong>ve</strong>rmifltir (ABD’nin ikiyüzlü do¤as›n› kan›tlayan 1986‹ran-Kontra sk<strong>and</strong>al›na ra¤men).Bu olaylar önemli odaklardaki ülkelerde afl›r› derecede sa¤a kayma yaflan›rkengerçekleflmekteydi. Halkç›l›k <strong>ve</strong> refahç›l›k karfl›t› semboller – radikalmuhafazakârlar›n – iktidarlar› elde etti¤i dönemde gerçekleflmekteydi: Kilise’ninliberal reformlar›n› sonl<strong>and</strong>›ran Papa John Paul (1978); liberalizm <strong>ve</strong>sosyal demokrasiyi tersine dönüfltürenler olarak bilinen Margaret Thatcher(1979) <strong>ve</strong> Ronald Reagan (1981). Ayn› zam<strong>and</strong>a ABD’de ›rkç› <strong>ve</strong> yabanc› düflman›hareketlerde yükselme söz konusuydu. 1980’lerin bafl›nda ‹ngiltere’demaden iflçilerinin yenilgisi emekçi militanl›¤›n›n sonunun geldi¤inin iflaretiydi,bunun hemen arkas›ndan da çeflitli Avrupa ülkelerinde sosyal demokrasiyenilgiye u¤rayacakt›. Ayn› dönemde, özellikle aflamal› olarak ilerleyen ÜçüncüDünya <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> halklar› <strong>ve</strong> baz› liderler küresel kalk›nma stratejilerini reddetmekteydiler.Bu liderler aras›nda, en büyük muhalifler olarak Nyerere <strong>ve</strong>Michael Manley de bulunmaktayd›.1970’lerde, bu geliflmeler üçüncü dünya ülkelerinin 1960’lardan sonraKeynes’e dayanan istatistik geliflme modellerinin baflar›s›zl›¤›ndan kaynaklanansosyoekonomik krizler sonras›nda devletin sosyal <strong>ve</strong> altyap›sal haz›rl›kta<strong>ve</strong> kalk›nma planlamas›ndaki ana rolünün önemini vurgulamaktad›r. Kalk›nma<strong>ve</strong> sosyal yap›lanma arac› olarak devlet itibar›n› kaybetti <strong>ve</strong> bir görüfle görede yard›m kurulufllar devletle iliflkilerinde ihtiyatl› davranmaya bafllad›lar.Gönüllü kilise temsilcileri örneklerini izleyerek, “cemiyetler” ile do¤rudan yerel/yerlikurulufl/kurumlar arac›l›¤›yla iliflki kurarken daha da hassas davranmayabafllad›lar. Dünya sahnesi de¤iflmekteydi: Avrupa <strong>ve</strong> ABD’den artanmiktardaki giriflimciler yerel/yerli kurulufllar›n kat›l›mc› geliflim stratejisinde“kat›l›mc›” olarak geliflmesine daha fazla vurguda bulundular. Birçok organi-


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 231zasyon, <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas› için ‘yerel cemiyetlerin güçlendirilmesi’ olarakadl<strong>and</strong>›r›lan yola <strong>ve</strong> alternatif stratejilere yöneldiler. Gönüllüler aras›ndakikalk›nma söylevi flimdilerde “insana dayanan kalk›nma” sorgusundan “kalk›nmaiflçileri” olarak adl<strong>and</strong>›r›lan ana bafll›¤a dönmüfltür, araflt›rmac›lar <strong>ve</strong> dan›flmanlargiderek bu yöne kanalize edilmektedir.Kavram olarak kalk›nman›n kendisi kolay tan›mlanamaz olmufltur. fiöyleki, üçüncü dünya ülkelerinin kalk›nmas›n›n son 40 y›l›nda bu kavram ‘geleneksel’toplumlar›n ‘modern’ olanlara dönüflümü gibi bir anlamdan, “bir vaadinyönetimi olarak kalk›nma” ya da tasarrufun ana mant›k olarak benimsendi¤imetaya dayal› üretim yollar› <strong>ve</strong> kazançlar›n yoksullara aktar›ld›¤› bir alg›lay›flado¤ru evrim sa¤lad›. Kalk›nman›n bu kavramlar› asl›nda ‘s›n›f’ çat›flmas›ndasakl›yd› <strong>ve</strong> vurgu ilerleme, evrenselcilik, do¤ay› fethetmek, rasyonelli¤iölçmek <strong>ve</strong> bunun gibi ortak de¤erlerin varl›¤› üzerineydi1960’lar›n sonunda <strong>ve</strong> 1970’lerin bafl›nda, bu tan›mlamaya karfl› Ba¤›ml›l›kEkolü global eflitsizlik <strong>ve</strong> sömürü sorununu ortaya koymufltur. Kalk›nmagiderek daha fazla tehlikeye giriyor <strong>ve</strong> ciddi yaklafl›mlar kalk›nman›n karanl›ktaraf›na odaklan›yordu. Bununla alakal› olmak kayd›yla, 1970’lerin sonlar›nda‘yeni’ geliflim kavramlar› ortaya ç›kt›. Bu kavramlar›n erken dönem örnekleriaras›nda, popüler kat›l›m›n eksikli¤ine odaklanan “Alternatif Kalk›nma”ya da “Baflka Bir Kalk›nma” vard›. Bir di¤eri ise insana yat›r›m yapmagere¤i sorusunu gündeme getiren “‹nsani Kalk›nma” idi. Bu kavramlar Ba-¤›ml›l›k Ekolü, ekolojik elefltiriler <strong>ve</strong> eko-feminizm taraf›ndan ortaya at›lantart›flmalarda somutlafl›yordu. Bu ba¤lamda, kalk›nma kavramlar› kalabal›¤›ortaya ç›km›fl oldu: “kendine ba¤›ml› kalk›nma”, “endojen kalk›nma”, “kat›-l›mc› kalk›nma”, “entegre kalk›nma”, “otonom kalk›nma”, popüler kalk›nma”,“adil kalk›nma”,” sürdürülebilir kalk›nma”, “yerel kalk›nma”, “mikro-kalk›nma”,“içkin kalk›nma” v.b.Kalk›nmaya getirilen bu s›fatlar ister istemez sürecin temel mant›¤›n› -örne¤inbiriktirme <strong>ve</strong> metaya dayal› üretim yollar› <strong>ve</strong> s›n›f farkl›laflmalar›- de-¤ifltirmiyor. Bütün bu konularda, giriflimler kültür, do¤a, cinsiyet <strong>ve</strong> sosyaladalet konular›yla ilgilenerek kalk›nman›n zararl› olarak düflünülmüfl olan etkileriyle(ya da bazen bozuk-kalk›nma denilen) ilgilenmek içindi. Kalk›nmagiderek nitelikli bir süreç haline geldi (insani, sosyal, politik, cinsiyete dayal›,v.b.). Mesela Sürdürülebilir Kalk›nma 1992 Haziran’›nda Rio Konrefans›’ndaüçüncü dünya ülkelerinde Yap›sal Uyum Programlar›’n›n (SAPs) yürürlü¤ekonmas›n›n ortalar›nda <strong>ve</strong> yeni-liberalizmin dünya çap›nda zaferini yaflad›¤›zamanlarda ortaya konmufltu. Burada yarat›lan en önemli mitoloji kalk›nman›nsadece Güney Ülkelerini de¤il ayn› zam<strong>and</strong>a kuzey ülkelerini de ilgilendirdi¤iydi.Bu mitin arkas›nda yatan ayn› ekonomik düflünüfltü <strong>ve</strong> ayn› zaman-


232 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>da sözde kalk›nmay› s›n›flara dayal› bir süreç olarak görmeyi hedefleyen bütünanalizlere kuflkuyla bak›larak baflka bir yola sevk edilmeye çal›fl›l›yordu.“Kat›l›mc› kalk›nma stratejisi”ni uygulama çabalar›n›n yan›nda, yeni-sömürgelerdeartan bir gönüllü yerli ajanslar oluflturma çabas› da mevcuttu. Buba¤lamda, sözde halk hareketleri bile uluslararas› ajanslar›n orta yol politikalar›na<strong>ve</strong> sivil toplum kavram›n›n (halk›n devlet uygulamalar›n› elefltirmesi)yeniden gündeme gelme politikalar› (halka dayal› kalk›nma politikas›) yolunaçekiliyordu. 1970’lerin sonunda <strong>ve</strong> 1980’lerin bafl›nda, Ford, Carnegie,Rockefeller vak›flar› <strong>ve</strong> di¤er Bat›l› temsilcilikler kalk›nma profesyonelleri,araflt›rmac›lar <strong>ve</strong> organizasyonlar sponsorlu¤uyla “halk›n kat›l›m programlar›”teflvikine büyük ölçüde destek <strong>ve</strong>rdiler. 1970’lerin sonu itibariyle, Ford Vakf›gibi organizasyonlar amaçlar›n›n bar›fl <strong>ve</strong> sosyal adaleti, e¤itimi, medyay›,kültür <strong>ve</strong> sanat› desteklemek, bütün bunlar›n yan›nda dünya çap›nda yard›mpolitikalar›n› da de¤ifltirmek oldu¤unu iddia ettiler. Bu flekilde sosyal <strong>ve</strong> politikfaaliyetlerle ilgilenen yeni tür ‘aktivist’ STK’lar sistematik bir flekilde teflvikediliyordu. Ford Vakf›’n›n “bar›fl <strong>ve</strong> sosyal adalet” anlay›fl› insan haklar›-n›n (kiflisel haklar <strong>ve</strong> özel mülkiyetin korunmas›n› okuyunuz), özellikle kad›nhaklar›n›n; aç›k <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilebilir devlet kurumlar› sa¤lamak; “sivil toplum”u,gelece¤in planlanmas›nda bireylerin <strong>ve</strong> sivil organizasyonlar›n kat›l›m› yoluylagüçlendirmek; <strong>ve</strong> bölgesel <strong>ve</strong> uluslararas› flirketleri destekleyerek olaca¤›yolundayd›.Bu kavramlar <strong>ve</strong> uygulamalar yeni-sömürgeci hükümetlerin azla yetinmeönlemlerini Yap›sal Uyum Programlar›’n›n (SAPs) yürürlü¤e konmas› yoluyladayatmaya zorl<strong>and</strong>›klar› bir dönemde belirginlefliyordu. Bu önlemler devletinsosyal planlamadan <strong>ve</strong> kalk›nmadan genel olarak; kamusal mülkün özellefltirilmesi;yat›r›mc›lar için altyap› oluflturulmas›; iç <strong>ve</strong> d›fl pazarlar›n serbestleflmesi;devletin ekonomideki ‘kamusal’ <strong>ve</strong> bireysel desteklemedeki rolününazalmas›na <strong>ve</strong>ya çekilmesine izin <strong>ve</strong>rdi. ‘Kamusal’ roller gönüllü temsilcilerin,flimdilerde NGO/sivil toplum olarak tekrar adl<strong>and</strong>›r›lan, himayesiyle teflvikedildi. Dolay›s›yla Britanya, Almanya, Kanada, ABD <strong>ve</strong> di¤er geliflmifl ülkelerde,kalk›nma <strong>ve</strong> araflt›rmada uzmanlaflan gönüllü temsilcilikler birçok irtibatkomitesiyle, örne¤in Dünya Kalk›nma E¤itimi Merkezi (CWDE, Britanya),Kalk›nma Gruplar› Federal Kurultay› (BUKO, Almanya),v.b. bir arayagetirildiler. Kanada Uluslararas› Kalk›nma Temsilcili¤i (CIDSE), ToplumsalKat›l›m Program› (PPP), Avrupa’da <strong>ve</strong> ABD’de birçok dini kalk›nma temsilcili¤inikoordine eden ajans› kurdu.Bu durum, o dönemlerde artarak devam ediyordu; resmi <strong>ve</strong> gönüllü sektöraras›nda irtibat komiteleri kuruluyordu. Böylece, 1970’lerin sonunda Av-


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 233rupa’n›n üst merci ajans› olarak EEC/NGO ‹rtibat Komitesi kuruldu. Gerçektebu çeflitli geliflmeler Dünya Bankas› <strong>ve</strong> IMF sponsorlu¤undaki SAPs’›n d›-flavurumu <strong>ve</strong> güçlendi¤inin ifadesiydi. SAPs’›n yürürlü¤e konmas›yla,STK’lar <strong>ve</strong> onlar›n kat›l›mc› yaklafl›mlar› insanlar›n gü<strong>ve</strong>ninin kazan›lmas›ndaoldukça önem kaz<strong>and</strong>›. Asl›nda, bu yaklafl›mla, onlar <strong>ve</strong>rimsiz, bürokratik,merkezileflmifl, yozlaflm›fl oldu¤u farz edilen devlete karfl› bir elefltiri yöneltiyorgibi gözüküyorlard›. Devletin yerel <strong>ve</strong> bireysel giriflimciler yarar›na sosyalönlemlerden, genel refahtan, kalk›nma planlamas›ndan çekilmesinin ajitasyonuiçin bu STK’lar çok temel kurulufllard›.1970’lerin sonundan <strong>ve</strong> 1980’lerin bafl›ndan itibaren, finansör ajanslar›taraf›ndan, gönüllü ajanslar›n (STK’lar), kalk›nman›n “yeni özellikler”in evrimidüflünüldü¤ünde Dünya Bankas› <strong>ve</strong> IMF’in “hedef kitle”ye ulaflmak içindirekt müdahalesine göre avantaj›n›n oldu¤u kabul edilmiflti. Onlar›n “temelihtiyaçlar”›n “insanlar›n kat›l›m›” süreci yoluyla karfl›lanmas› <strong>ve</strong> kalk›nmadaortakl›k düflünceleri sayesinde; uluslararas› STK’lar kendi hükümetleri, özelbireyler, çokuluslu flirketler, Uluslararas› Finansal Kurulufllar (IFIs), <strong>ve</strong> bunlarlaberaber UNESCO, UNICEF, WHO, FAO gibi BM ajanslar› taraf›ndan finanssaldestek al›yorlard› <strong>ve</strong> bu uluslararas› STK’lar yerli/yerel organizasyonlarlabirlikte çal›fl›yorlard›. Hiç görülmemifl çabalar bunlar› gerçeklefltirmekiçin harcan›yordu. Onlar›n iflleri resmi yard›m ajanslar› <strong>ve</strong> hükümetlerin görülmüfl‘baflar›s›zl›k’› kapsam›nda teflvik ediliyordu. STK’lar “kalk›nma programlar›”aç›s›ndan, resmi olanlara göre giderek daha yararl› <strong>ve</strong> istenilen kurulufllarkonumuna geldiler.STK’lar global kalk›nma konular›nda yeni bir önem kaz<strong>and</strong>›lar. STK’lardevletle <strong>ve</strong> uluslararas› organizasyonlarla, politika oluflturma <strong>ve</strong> de¤erlendirme,yeni oluflturulan bu politikalar› halka benimsetme <strong>ve</strong> yürürlü¤e koyma konular›ndagiderek yak›n bir iliflki içersine giriyorlard›. 1980 <strong>ve</strong> 1990’lardaSTK’lara / sivil toplum kurulufllara yap›lan bat›l› ödenekler, bütün dünyadasosyal ödenekler fon kesintileriyle karfl›lafl›rken, büyük ölçüde artm›flt›. KüreselH›ristiyanl›k D›fl Misyonu 1970’de 3 milyar USD al›rken, 1980’de 5 milyarUSD, 1986’da ise 7,5 milyar USD alm›flt›r. 1981’de USAID 50 gönüllüajansa görüflmeler yaparak, açl›k <strong>ve</strong> yoksullu¤un nedenlerini araflt›rarak kamusal<strong>ve</strong> özel kalk›nma yard›mlar›n› artt›rabilme yolu bulmas› için 9 milyarUSD sa¤lam›flt›r. 1980’lerde, Birleflmifl Milletler STK ‹rtibat Servisi, STK’lar›nuluslararas› ba¤lay›c› <strong>ve</strong> koordine edici bir üst merci organ› olarak Cenevre’dekuruldu. O zam<strong>and</strong>an itibaren, birkaç NGO/sivil toplum organizasyonlar›/gönüllüajanslar dan›flman olarak kabul gördüler. Bu organizasyonlar aras›ndaÜçüncü Dünya A¤›, Uluslararas› Kad›n Bar›fl <strong>ve</strong> Özgürlük ‹ttifak›, DünyaKiliseler Birli¤i, Uluslararas› Ö¤renci <strong>ve</strong> Gençlik Hareketi v.b. vard›r.


234 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>NGO/sivil toplum organizasyonlar›/gönüllü ajanslar, ayn› zam<strong>and</strong>a resmikalk›nma programlar›na Dünya Bankas› politikalar› vas›tas›yla da oldukça dahildirler.Özel flah›slar, çok uluslu flirketler, IFIs <strong>ve</strong> emperyalist devletler, buorganizasyonlara büyük ölçüde para yard›m› sa¤lamaktayd›lar. SAPs yürürlü-¤e konmas›yla, 1980’lerin ortalar›nda Dünya Bankas›, bir Dünya Bankas›/STKKomitesi (WB/NGO Committee) kurdu. Ayn› dönemde IFCA’n›n daDünya Bankas› <strong>ve</strong> uluslararas› STK’larla muhtemel ortakl›¤›na iliflkin bir teklifsunuldu. Oxfam-UK, Uluslararas› Yard›m Hareketi <strong>ve</strong> di¤er örgütler çal›flmalar›ndabu ba¤lamda belirgin olarak tutum de¤ifltirmifllerdir. 1980’ler itibariyleOxfam Amerika dünya genelinde halklar›n, sosyal adaletin <strong>ve</strong> bar›fl›n teflvikedilmesi taraftar› olaca¤›n› belirtmifltir. CARE, Çocuklar› Koruma <strong>ve</strong> Do¤rudanUluslararas› Yard›m gibi örgütler de lobicik <strong>ve</strong> y<strong>and</strong>afll›k arac›¤›yla kamupolitikalar›na etki etmeye öncelik <strong>ve</strong>recek flekilde ayn› konularla meflgulolmaktayd›. Bu ajanslar›n ço¤u “kat›l›mc› kalk›nma” arac›l›¤›yla yoksulluklamücadele programlar›yla meflgul olmaktayd›. Di¤er y<strong>and</strong>an 40 kadar ajans da,Uluslararas› Yap›sal Uyum Hareketi Forumu’nun (IFAASA) bir parças› halindeydi.IFAASA, IMF <strong>ve</strong> Dünya Bankas› y›ll›k ortak toplant›lar›n›n arac›s› halinegelmifltir.1980’ler <strong>ve</strong> 1990’larda, STK’lar yeni-sömürgelerde görülmeye de¤er birgeliflim sa¤lam›flt›r. Hükümetlerin <strong>ve</strong> uluslararas› ajanslar›n faaliyetlerine bileefllik eder olmufllard›r ki birço¤u devletin sosyal hizmet harcamalar›ndan çekilmesidurumundan faydalanm›flt›r. Bu NGO’lar›n / sivil toplum örgütlerininço¤u kalk›nma konusunda yeni yaklafl›mlar gelifltirme iddias›nda bulunmufllard›r.Özünde yapt›klar›, bu bölgelere yard›m sa¤l›yor <strong>ve</strong> kalk›nd›r›yor gözükmeksuretiyle SAPs’›n etkisini yeni-sömürgelerdeki halklara kayd›rmakt›.Y›llar içinde ço¤u emperyalist devlet <strong>ve</strong> yeni-sömürgeci ülke, yeni-liberal düzeninsürdürülebilirli¤i aç›s›ndan bu örgütlerin vazgeçilemez oldu¤u sonucunavarm›flt›r.Özetle, STK’lar›n <strong>Afrika</strong>’da h›zl› bir flekilde yay›lmas› hükümet kaynakl›sosyal yard›m programlar›n›n <strong>ve</strong> bölgesel kalk›nma (‘yerel düzeyde’ kalk›nma)taraftar› olan destekçi ülkelerin d›fl yard›m anlay›fl›n› yeniden yap›l<strong>and</strong>›rmaplanlar›n›n 1970’lerde çökmesine zemin haz›rlad›. Bu STK’lar, destekçiülkelerin sa¤lam›fl oldu¤u yard›mlar›n yerel düzeyde fazlaca müdahaleye u¤ramas›sonucu <strong>ve</strong> yerel düzeyde bir orta s›n›f›n varl›¤›ndan dolay› h›zla ortayaç›km›fllard›r. Giriflimcilikle ilgili rollerin birleflmesinin d›fl›nda, orta s›n›f›nzuhur etmesi ifl dünyas› <strong>ve</strong> siyaset aras›ndaki ba¤› da güçlendirmifltir. STK’largenellikle ifl adamlar› <strong>ve</strong> kamu emeklileri taraf›ndan yönlendiriliyordu <strong>ve</strong> temelolarak yerel otoriteler/hükümetler arac›l›yla faaliyet görüyordu. 1980’lerinsonu itibariye <strong>Afrika</strong>’da yerel <strong>ve</strong> yabanc› olmak üzere sosyal <strong>ve</strong> ekonomik


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 235kalk›nma, kad›n <strong>ve</strong> gençlik sorunlar›, dini sorunlar, çevre sorunlar›, sa¤l›k,e¤itim <strong>ve</strong> AIDS konular›nda faaliyet gösteren binlerce STK bulunmaktayd›.Bu STK’lar›n ortak özellikleri siyasi kimliklerinin olmay›fl›yd›. Bu y›llarda azsay›da örgüt bask› grubu rolü üstlenerek insan haklar›, cinsel haklar, do¤ru yönetiflim<strong>ve</strong> demokrasi konular›nda mücadele <strong>ve</strong>rmifltir. Bu örgütlerin, ço¤u <strong>Afrika</strong>ülkesinde çok partili siyasal siteme geçilmesinde etkileri olmufltur.Tarihte STK’lar ne gibi roller oynam›flt›r? Toplumsal hoflnutsuzluklar›yasal, bar›flç›l <strong>ve</strong> zarars›z yollara kanalize ederek ‘emniyet subab›’ vazifesigörmüfllerdir. Daha da ötesinde, çok türlülükleri <strong>ve</strong> çok amaçl›l›klar› göz önüneal›nd›¤›nda sömürülenleri <strong>ve</strong> ezilenleri s›n›flara <strong>ve</strong> kimliklere ay›rma çabas›ndaolduklar›na rastlan›r; cinsiyet, yafl, az›nl›k/ço¤unluk, etnik kimlik, cinseltercih gibi. Bu süreçte, ulusal <strong>ve</strong> uluslararas› düzeyde s›n›fsal bölünmeleri;üretim araçlar›n› elinde tutanlarla bunlardan mahrum edilenler aras›ndaki toplumsalfarkl›l›klar› istismar etmekteydiler. Varolan sistemi uygarlaflt›rabilecekleriinanc›yla kitlelere telkinde bulunmaktayd›lar <strong>ve</strong> bunu baz› ilerici çevrelereçekici gelecek flekilde devlet karfl›t› bir duruflla haricen yapmaktayd›lar.Böylece Uluslararas› Finans Kurulufllar› <strong>ve</strong> uluslararas› sermaye devletiekonomiyi düzene sokma <strong>ve</strong> serbest piyasa ekonomisini dayatma zahmetindenkurtar›rken, di¤er y<strong>and</strong>an STK’lar kendi kendine yetebilme, toplumsal kalk›nma,giriflimcilik vb. olgular› gündemde tutuyordu. Bu süreç, devleti toplumakarfl› olan sa¤l›k, e¤itim, su, elektrik, sulama, istihdam gibi bütün sosyal sorumluluklar›ndankurtararak bu sorumluluklar› flah›slara <strong>ve</strong> özel gruplar›n kuca¤›nab›rakma sürecidir. Bu sayede, oluflan bu mekanizma imkânlardan mahrumb›rak›lm›fl halk›n tepkisini biraz olsun nötrlefltirmek amac›ndayd›. Sadecebu de¤il, STK’lar, halk› yüzlefltikleri sorunlar›n s›n›fsal <strong>ve</strong> siyasal kaynakl›olmad›¤› inanc› afl›lamak suretiyle depolitize etmeye çal›flmaktad›r. Bu tarzsorunlarla bafl etmede politik olmayan stratejilerin oldu¤unu yans›tmaktad›rlar.Bu yolla, reformculu¤un en uygun araçlar›n› kullanarak halk› tepkiselliktenuzak tutman›n yollar›n› aramaktad›rlar.Birçok durumda STK’lar s›n›fsal örgütlerinin alt›n› oyarak bireyleri yat›flt›rmaksuretiyle her kesimi içine alan, her türlü e¤ilime aç›k olan <strong>ve</strong> ço¤unlu¤unç›kar›n› koruyan daha yumuflak örgütlenmelere angaje etmifltir. Bu süreçteideolojik olarak asl›nda yeniden üretilmifl olan fley emperyalizm <strong>ve</strong> s›n›fsalhâkimiyetti.Bu aflamada Dünya Bankas› <strong>ve</strong> di¤er çokuluslu ajanslar da programlar›n›geniflletmifllerdir. So¤uk Savafl› sonl<strong>and</strong>›rm›fl olan Orta <strong>ve</strong> Do¤u Avrupa’dakibürokratik sosyal devletlerin çöküflü uluslararas› al<strong>and</strong>a piyasa ekonomisi ideolojisininzaferi anlam›na gelmifltir. Finl<strong>and</strong>iya D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n küreselsiyasette <strong>ve</strong> ekonomide yaflanan de¤iflimleri dikkate alan görüflüne göre:


236 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>So¤uk Savafl’›n sona ermesi ayn› zam<strong>and</strong>a, kalk›nma iflbirliklerinin bundanböyle geçmifl dönemlerdeki gibi, gü<strong>ve</strong>nlik politikalar› iddialar› temelindemeflrulaflt›r›lamayaca¤› anlam›na geliyordu. Çünkü büyük güçler <strong>ve</strong> müttefikleriningeliflmekte olan ülkeleri kendi kamplar›nda tutma <strong>ve</strong>ya karfl› taraf›nkamp›nda yer almas›n› engellemek maksad›yla ekonomik olarak destekledikleristratejilerin geçerli¤i kalmam›flt›. Geliflmekte olan ülkeler bundan böylesiyasi ilgi, pazarlar <strong>ve</strong> en önemlisi kalk›nma fonlar› elde etme konusunda Orta<strong>ve</strong> Do¤u Avrupa ülkeleriyle <strong>ve</strong> Ba¤›ms›z Devletler Toplulu¤u’yla da rekabetetmek durumuna gelmifltir (Finl<strong>and</strong>iya D›fliflleri Bakanl›¤› 1993: 8-9).Yukar›da da aç›k oldu¤u gibi d›fl yard›m rejiminin varl›¤›n› sürdürmesiiçin art›k yeni gerekçeler aray›fl› vard›.Kalk›nma yard›mlar› için yeni gerekçe aray›fllar› kayna¤› birçok <strong>Afrika</strong>ülkesinin 1970’lerin bafl›nda karfl› karfl›ya kal›nan krizlerde buldu. 1960’lardanberi <strong>Afrika</strong>’ya akan yard›mlara ra¤men bu ülkelerdeki sosyo-ekonomikdurum bozulmaya meyilliydi. Bu durum dünya çap›nda lider kurulufllar olanIMF <strong>ve</strong> Dünya Bankas›’n›n deste¤iyle 1970’lerin sonlar›nda oluflturulan <strong>ve</strong><strong>Afrika</strong> ülkelerindeki zay›f ekonomik koflullar› yeniden düzenleme arac›l›¤›ndaolan Yap›sal Uyum programlar› (SAPs) ba¤lam›ndad›r. Bu dönemden itibarenyard›mlar hep el<strong>ve</strong>riflli koflullara ba¤l› olarak sa¤lanacakt›r. So¤uk Savafl›nsona ermesi, her zaman için refahç›l›¤a <strong>ve</strong> genel anlamda yard›mlara karfl›duran yeni sa¤›n birleflmesiyle sonuçlanm›flt›r.Destekçi ülkelerdeki yard›m bütçeleri 1980’lerde azalmaya bafllam›flt›r.Bu durum destekçi ülkelerin yorgunlu¤u olarak tan›mlanm›flt›r. Bu dönem ‹ngiltere<strong>ve</strong> di¤er baz› destekçi ülkelerin yard›m taahhütlerini azaltmaya bafllad›¤›dönemdi. 1987 y›l›nda Dünya Kalk›nma <strong>ve</strong> Çevre konulu Brundtl<strong>and</strong> Raporu’nunyay›mlanmas› <strong>ve</strong> 1992 y›l›nda Rio’ da gerçekleflen konferans›n sonuçbildirgesi yard›mlar›n devam etmesini desteklemifltir. Di¤er y<strong>and</strong>an YeniSa¤, yard›mlar konusunda piyasa kaynaklar›n›n bofla harc<strong>and</strong>›¤› <strong>ve</strong> yolsuzluklaraneden oldu¤u görüflündeydi. Yard›mlar› 1960’lardan beri, geliflmekte olanülkeleri kapitalist dünya ekonomisine entegre etme amac›nda olan yeni-sömürgecili¤inbir arac› olarak gören sol görüfller de yard›mlara muhalefet etmekteydi(Arnold 1979; Watkins 1994; Mosley 1987).NEPAD <strong>ve</strong> yard›m iste¤inin yeniden ortaya ç›k›fl›<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› ‹çin Yeni Ortakl›k (NEPAD) geçmiflteki genelliklehiç uygulanmam›fl olan onlarca giriflimden sonra <strong>Afrika</strong>’n›n en son kalk›nmagiriflimidir. “<strong>Afrika</strong> Kurtulufl Program› için Milenyum Eylem Plan›”(MAP) ile “Omega Plan›” <strong>ve</strong> “<strong>Afrika</strong> ile Yeni Sözleflme”nin bilefliminden or-


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 237taya ç›km›flt›r. NEPAD Japonya, Brüksel <strong>ve</strong> ABD gibi önde gelen sanayi ülkelerindehalk›n anlayaca¤› bir biçime sokulmufltur. Nijerya’n›n Abuja kentindeçok say›da <strong>Afrika</strong>l› devlet baflkan›n›n bir araya gelmesiyle, <strong>Afrika</strong>’n›n ekonomikyenilenmesi için bir k›tasal plan olarak kendi giriflimi sonucunda ortayaç›km›fl olan <strong>Afrika</strong> Birli¤i’nin Temmuz 2001’de Lusaka’daki toplant›s›ndaonaylanmas›n›n ard›ndan 23 Ekim 2001’de bafllat›lm›flt›r. “fiubat 2002’de, küreselseçkinler NEPAD’› kendisini “ilerici” olarak tan›mlayan (ama yeni-liberalTony Blair’in de dâhil oldu¤u) ulusal liderlerin Dünya Ekonomik ForumuNew York zir<strong>ve</strong>sinden küresel bir Üçüncü Yol için Stockholm’deki toplant›yakadar bir dizi yerde kutlad›lar. NEPAD’›n yeterince büyük bir yara b<strong>and</strong>› olaca¤›umuduyla seçkin gözlerin hepsi dünyan›n ‘yara’s›na (Blair’in <strong>Afrika</strong> tan›m›)dönüyordu.” (Bond 2002: 9). G8 ülkeleri Temmuz 2002’de Durban’da<strong>Afrika</strong> Birli¤i’nin kuruluflunda müzakere ediliflinden önce <strong>Afrika</strong> Eylem Plan›’ylaNEPAD’› Kananaskis’te onaylam›fllard›r.NEPAD geliflmifl ülkeleri <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nma gayretine angaje etmeninyollar›n› aram›flt›r. Bu ba¤lamda, <strong>Afrika</strong>’n›n fleffafl›k, s›n›rl<strong>and</strong>›r›lm›fl hükümet,mülkiyet haklar›, hukukun üstünlü¤ü, serbest piyasa <strong>ve</strong> demokrasi konular›ndauluslararas› st<strong>and</strong>artlar› yakalamas› gerekmektedir. NEPAD’›n baflar›-ya ulaflmas› için <strong>Afrika</strong>l› liderler k›tan›n sürdürülebilir büyümeyi gü<strong>ve</strong>nce alt›naalabilmesi için y›lda en az 64 milyar dolarl›k yat›r›ma ihtiyac› oldu¤unutahmin etmektedirler. Bununla birlikte, G–8 ülkeleri sadece 6 milyar dolarl›kyard›mda bulunma sözü <strong>ve</strong>rmifllerdir. Monterrey Uluslararas› Kalk›nma ‹çinFinans Konferans›’nda, <strong>Afrika</strong>l› liderler k›tan›n kalk›nmas› için gereken yard›-m›n durumundan flikâyet etmifllerdir. NEPAD’›n ba¤›fl yapan ülkelerle al›c›konumdaki ülkeler aras›nda hâlihaz›rda kalk›nma yard›m› konusunda var olangerilim ortam›nda kabul edildi¤i aç›kt›r.Gerçek flu ki NEPAD, “kalk›nma yard›mlar›”n›n geliflmifl ülkeler taraf›ndanmuntazaman azalt›ld›¤› bir zam<strong>and</strong>a kabul edilmifltir. NEPAD’›n düflünceyap›s›n›n afla¤› yukar› arkas›nda yatan Uluslararas› Finans Kurulufllar›’n›n(IFIs) mant›¤›yd›. NEPAD, <strong>Afrika</strong>’n›n bütün sorunlar›n›n kabahatini <strong>ve</strong> sorumlulu¤unuyine <strong>Afrika</strong>’n›n kendisinde yüklemifltir. Sömürgecili¤in, So¤ukSavafl’›n <strong>ve</strong> uluslararas› ekonomik sistemin iflleyiflini <strong>Afrika</strong>’n›n mevcut sorunlar›ndarol oynad›¤› düflüncesine sahte bir ba¤l›l›k göstermifl ise de, esassorumlunun <strong>Afrika</strong>’daki yolsuzluk <strong>ve</strong> kötü iktisadi yönetimler oldu¤u görüflünüöne ç›kartm›flt›r. Ancak hiçbir flekilde, NEPAD’a cezbedici gözüken büyükdevletlerin daha kötü sonuçlar do¤urmufl olan yolsuzluklar›, kötü yönetimleri<strong>ve</strong> sömürüleri dile getirilmemifltir. Bretton Woods kurumlar›n›n bask›s›n›n do-¤urmufl oldu¤u sonuçlar bile hiç ele al›nmam›flt›r.


238 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Anlafl›lan o ki NEPAD, Yap›sal Uyum Programlar›’n› (SAPs) suçlu olarakitham etmekten ziyade, sadece onlar› benimsemekten fazlaca tedirginlikduymaktayd›. E¤er NEPAD Kananaskis’te G–8 taraf›ndan onaylam›flsa, bununnedeni bu uluslar› <strong>Afrika</strong> halklar›na yap›lm›fl olan bütün tarihi adaletsizliklerinsorumlulu¤undan kurtarm›fl olmas›d›r. NEPAD’› oluflturanlar <strong>Afrika</strong>’n›nLPA’n›n (Lagos Plan for Action) haz›rlamas›yla küresel kalk›nma stratejilerininreddetti¤i faktörünü yok saym›flt›r. LPA’ya göre “<strong>Afrika</strong> en az geliflmiflk›ta konumundad›r. <strong>Afrika</strong> sömürgecilik, ›rkç›l›k <strong>ve</strong> apartheiddan do¤angöçmen sömürüsünün feci sonuçlar›na karfl› korunmas›z bir yap›dad›r. Gerçektende, sömürgecilik döneminde <strong>ve</strong> geçti¤imiz son 20 y›l içinde <strong>Afrika</strong>do¤rudan sömürülmüfltür; bu sömürü <strong>Afrika</strong> ülkelerinin iktisadi politikalar›na<strong>ve</strong> yönetimlerine nüfuz etme aray›fl›nda olan yeni-sömürgeci d›fl güçler vas›-tas›yla gerçeklefltirilmifltir.” (Organization of <strong>Africa</strong>n Unity 1980: 5)1981 tarihi Abuja Antlaflmas› da SAPs’›n yeni-liberal hikmetini reddetmifltir.Ayr›ca, 1989 tarihli SAPs’›n <strong>Afrika</strong> alternatifi çerçe<strong>ve</strong>sine, 1990 ArushaSözleflmesi’ni <strong>ve</strong> 1994 Kahire Gündemi’ni de ayn› flekilde reddetmifltir.NEPAD kendisinin halefi olan politikalar› <strong>ve</strong> ABD Kongresi taraf›ndanç›kart›lan <strong>Afrika</strong> Büyüme <strong>ve</strong> ‹mkanlar Akdini (AGOA) destekleyece¤i sözünü<strong>ve</strong>rmiflti. NEPAD Denizafl›r› Kalk›nma Yard›m›’n› tenkit eder bir konumda de-¤il, hatta onu temel alan bir anlay›fltayd›. Bu sayede, sözde Yoksullu¤u AzaltmaStratejisi Programlar›n› (PSPRs) sorgulamadan SAPs paradigmalar›n›nesaslar›n› kabullenmek durumunda kalm›flt›r.SonuçD›fl yard›mlar asl›nda <strong>Afrika</strong>’da neye yaram›flt›r? Bu sorunun cevab› GrahamHancock’un Yoksullu¤un Efendileri (1989) adl› çal›flmas›na göre, az geliflmiflülkelere yap›lan bütün yard›mlar birer felaket olmufltur. Hancock, BM,Dünya Bankas› <strong>ve</strong> di¤er insani yard›m kurulufllar›n›n sa¤lad›¤› uluslararas›yard›mlar›n suiistimallerine <strong>ve</strong> yetersizliklerine iliflkin çarp›c› örnekler sunmufltur.Hancock’a göre uluslararas› kurumlar arac›l›¤›yla sa¤lanan yard›mlar›nço¤u asl›nda ulaflmas› gereken yerlere ulaflmam›flt›r, bunun yerine belirlibürokratlar›n ser<strong>ve</strong>tlerini ço¤altm›flt›r. Ço¤unlukla uluslararas› yard›mlar, kamuç›kar›n› fazla gözetmeyen hükümetlerin yerlerini sa¤lamlaflt›rmas›na katk›sa¤lam›flt›r. Yard›mlar ulaflt›r›lmas› gereken yerlere aktar›lmaktansa, ekonomikkalk›nmaya hiçbir katk›s› olmayan projelerle bofla harcanm›flt›r. Hancock’unçal›flmas›n›n bir bölümünde flu ifadeler yer almaktad›r:Yard›m sa¤layan örgütlerinin yap›s›n›n her seviyesine dolgun maafllarlaçare olmalar› beklenen azgeliflmiflli¤in gerçeklerinden bihaber yöneticiler yerlefltirilmifltir.Bu bürokratlar kendi ülkelerinde örne¤in ticaretten elde edebile-


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 239cekleri kazanc›n kat kat fazlas›n›n bu mevkilerde elde etmifltir. Tam olarakprofesyonellik alanlar› “yard›mse<strong>ve</strong>rlik’ oldu¤undan, dolays›yla ‘sat›fl’, ‘üretim’<strong>ve</strong>ya ‘mühendislik’ gibi çerçe<strong>ve</strong>lerde de¤erlendirilememifllerdir. Yapm›flolduklar› iflin anlafl›lmas› güç jargonuyla bu yoksullu¤un efendileri modernça¤›n egemenleri konumundayd›lar. (A.g.e: 32-33)Buna ek olarak flu hat›rlatmada da bulunufltur: “Yoksulluk <strong>ve</strong> muhtaçl›kad›yla meflrulu¤u sa¤lanan uluslararas› yard›mlar›n geçti¤imiz yar›m yüzy›ldakifonksiyonu zengin <strong>ve</strong> ayr›cal›kl› insanlardan oluflan güçlü bir s›n›f yaratmas›olmufltur. Ayn› zam<strong>and</strong>a, karanl›k ça¤lardan bu yana yaflanm›fl en büyükinsan haklar› ihlallerine göz yummak <strong>ve</strong> baz› durumlarda da yol açmak olmufltur”.(A.g.e: 192-193)Klitgaar’›n Tropik Gangsterler (1991) adl› kitab› da ayn› flekilde IMF <strong>ve</strong>Dünya Bankas›’n›n geliflmekte olan ülkelerdeki rolünü, 3-5 y›l kadar ekonomikistikrar yaflam›fl olan Ekvator Ginesi örne¤ini kullanarak etüt etmektedir.Yazar daha önce bu kurulufllarda çal›flm›fl bir kiflidir <strong>ve</strong> kitapta anlatt›¤› da bukurulufllardaki bürokratik yetersizlikler <strong>ve</strong> tembel memuriyet düzenidir. Yazaragöre, birçok ülke lideri <strong>ve</strong>rilen kredileri lüks tüketimleri için potansiyel olarakgörmekteydi. Belirli politikalar›n de¤ifltirilmesi kofluluna ba¤lanan yap›saluyum kredilerini elde eden üçüncü dünya ülkeleri liderleri bu hususta kay›ts›zflarts›z yetkili oluyordu. “Bu kifliler için para hiç bu kadar kolay elde edilebilirolmam›flt›: yönetmeleri gereken karmafl›k bir proje <strong>ve</strong>ya tutmalar› gerekenzor bir muhasebe olmaks›z›n mutlu bir flekilde bankan›n yolunu tutuyorlard›.Onlar için yap›sal uyum, gerçekleflen bir rüya niteli¤indeydi.”Temmuz 2005’teki G–8 toplant›s› <strong>ve</strong> Bob Geldof’un <strong>Afrika</strong>’n›n borçlar›-n› silinmesi için dünya genelindeki Rock konserleri arac›l›¤›yla düzenledi¤ieylemler, zengin ülkelerin isterlerse yoksul ülkeleri içinde bulunduklar› durumdankurtarabilecekleri aldan›fl›n›n hala devam etti¤ini gösterdi. Bu bir aldan›flt›r,çünkü borçlar silinse bile bu geçici bir çözüm olacakt›r <strong>ve</strong> zaman içinde<strong>Afrika</strong> yeniden borçlanmak durumunda b›rak›lacakt›r. Nitekim, ABD <strong>ve</strong> ‹ngiltereafl›r› borçlanm›fl 18 ülkenin borçlar›n›n silinmesi konusunda anlaflt›lar.ABD <strong>Afrika</strong>’ya yard›m›n› iki kat›na ç›kar›rken, ‹ngiltere de yeni bir MarshallPlan› önerisini getirmifltir. <strong>Afrika</strong>l›lar özgü<strong>ve</strong>nli <strong>ve</strong> ba¤›ms›z olarak yaflamayaal›flt›r›lmak yerine dilencili¤e al›flt›r›lm›flt›. Yard›mlar, <strong>Afrika</strong>l›lara en çok ihtiyac›olan fleyi <strong>ve</strong>rmez <strong>ve</strong> yeteneklerini zay›flat›r. Bu yard›mlar, ifl gücü piyasalar›n›da altüst etmifltir; yard›m örgütlerinde <strong>ve</strong> STK’larda, <strong>ve</strong>rdikleri yüksekmaafllardan dolay›, bio-kimya mühendisli¤i kalifiyesine sahip ama floförlükyapan birini görmek hiç de flafl›rt›c› de¤ildi. Bu kifli bölgeyi dolaflarak g›-da da¤›tan <strong>ve</strong> ayn› zam<strong>and</strong>a da yerel çiftçilerin piyasadan silinmesini sa¤layanbir yard›m kuruluflu çal›flan›n›n özel floförlü¤ünü yapm›fl oluyordu. Ayn› flekil-


240 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>de yard›m amac›yla ba¤›fllanm›fl eski giysileri da¤›tarak da tekstil endüstrisindeçal›flan iflçileri ifllerinden eden bir mekanizma içersinde yer al›yordu.Yoksulluk, aç›k farkla <strong>Afrika</strong>’n›n en büyük meselesidir. Temmuz 2005’teGleneagles’te al›nan G8 kararlar›yla, yard›m ajanslar›, kalk›nma ajanslar›, ba-¤›fl örgütleri <strong>ve</strong> STK’lar kendilerini yola ç›km›fl olan s›cak para f›rt›nas›na haz›rlamaktad›rlar.Bu kurulufllar›n, özünde yolsuzlu¤a <strong>ve</strong> kay›t d›fl›l›¤a yolaaçan devasa bürokrasileri yoksullukla mücadele, kalk›nd›rma, cinsiyet dengesi,ticaretin kolaylaflt›r›lmas›, giriflimcilik vb. konularda daha fazla konferans<strong>ve</strong> atölye çal›flmas› düzenlemeye bafllayacakt›r. Yap›lan tahminlere göre sa¤lananyard›m miktar›n›n yüzde 70 gibi bir oran› STK’lar›n araba, maafl, ekipman<strong>ve</strong> bütün o önemli atölye çal›flmas› <strong>ve</strong> seminer masraflar›na gitmektedir. ActinAidyoksullu¤u ortadan kald›rmaya yönelik kullan›lmas› gereken herSTG1’in yüzde 60’›ndan dan›flmanlar <strong>ve</strong> bat›l› flirketlerin yararl<strong>and</strong>›¤›na dikkatçekerek ‹ngiliz hükümetini k›zd›rm›flt›r. Dünya Bankas› yak›n zam<strong>and</strong>adan›flmanlar›n küresel yard›m bütçesinden 20 milyar dolar ald›¤›n› <strong>ve</strong> üstelikdaha da fazla miktarda paran›n yerel uzmanlar›n bulundu¤u yerlerde bile d›flar›dangelen uzmanlara <strong>ve</strong>rilen ifller yüzünden harc<strong>and</strong>›¤›n› kabul etmifltir.“Yard›m” <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas›na yard›m edemez. <strong>Afrika</strong>’n›n ihtiyac›olan fley kolektif özgü<strong>ve</strong>n projesinin yeniden canl<strong>and</strong>›r›lmas› <strong>ve</strong> k›tan›n birleflmesiiçin daha çok çal›fl›lmas›d›r. Yard›m, her bir türüyle, ülkeler aras›ndakirekabet yard›m <strong>ve</strong> d›fl yat›r›mc›lar› kötüleme yönünde olsa da k›tan›n daha çokparçalanmas› yönünde çal›flmaktad›r. 1960’tan bu yana Sahraalt› <strong>Afrika</strong> yaklafl›k500 milyar dolarl›k yard›m alm›flt›r ancak geçmifl birkaç on y›lda k›ta dahada yoksullaflm›flt›r. Bugünün kuruyla dolar olarak, yard›m giriflimi 2. DünyaSavafl›’n› izleyen dört y›l içindeki 100 milyar dolara denk gelmektedir. Bunedenle <strong>Afrika</strong> halihaz›rda befl Marshall Plan› kadar yard›m alm›flt›r. Bu durumda,sanayileflme <strong>ve</strong> tar›mda devrim yerine <strong>Afrika</strong>’n›n emek, do¤al kaynaklar<strong>ve</strong> hammaddelerini daha çok sömürmeye yönelik çal›flan flimdiki kokuflmufluluslararas› yard›m sistemi içinde borçlar›n silinmesi, daha fazla yard›m<strong>ve</strong> yeni bir Marshall Plan› için ça¤r›da bulunmak yanl›fl olacakt›r.KaynakçaAnorld, Guy (1979): Aid in <strong>Africa</strong>, Kogan Page Ltd, London.Berg, E.L. (Co-ordinator) (1993) Rethinking Technical Co-operation: Reformsfor Capacity Building in <strong>Africa</strong>, United Nations De<strong>ve</strong>lopment Programme,New York.Bond, Patrick (ed) (2002): Fanon’s Warning: A Civil Society Reader onthe New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment, <strong>Africa</strong>n World Press, Inc, Trento,New Jersey.


D›fl Yard›m <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› 241Chachage, C.S.L. (2000): Environment, Aid <strong>and</strong> Politics in Zanzibar, Dares Salaam Uni<strong>ve</strong>rsity Press, Dar es Salaam.Fanon, Frantz (2001): The Wretched of the Earth, Penguin Books, London.Finl<strong>and</strong>, Ministry of Foreign Affairs (1993): Finl<strong>and</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment Cooperationin the 1990s: Strategic Goals <strong>and</strong> Means, FINNIDA, Helsinki.Hancock, Graham (1989): Lords of Po<strong>ve</strong>rty: The Power, Prestige, <strong>and</strong>Corruption of the International Aid Business, The Atlantic Monthly Press,New York.Hertz, Noreena (2001): The silent Takeo<strong>ve</strong>r: Global Capitalism <strong>and</strong> theDeath of Democracy, Arrow Books, London.Kalyalya, D. et al (1988): Aid <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment in Southern <strong>Africa</strong>: Evaluatinga Participatory Learning Process, <strong>Africa</strong> World Press Inc, New Jersey.Klitgaard, Robert (1991): Tropical Gangsters, Tauris, London.Kristol, Irving (1975): “The ‘New Cold War’”, Wall Street Journal, July17, 1975.Ministry of Foreign Affairs (1993): Finl<strong>and</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment Co-operationin the 1990s: Strategic Goals <strong>and</strong> Means, FINNIDA, Helsinki.Mosley, P (1987): O<strong>ve</strong>rseas Aid: Its Defense <strong>and</strong> Reform, WheatsheafBooks Ltd, Sussex.Nyerere, J.K. (1969): Freedom <strong>and</strong> Unity/Uhuru na Umoja, Oxford Uni<strong>ve</strong>rsityPress, Dar es Salaam.Organization of <strong>Africa</strong>n Unity (1980): Lagos Plan of Action, Addis Ababa.Pieterse, Jan Neder<strong>ve</strong>en (1997): “Equity <strong>and</strong> Growth Revisited: ASupply-Side Approach to Dee<strong>ve</strong>lopment”, European Journal For De<strong>ve</strong>lopmentResearch, No 4.Rugumamu, S.M. (1997): Lethal Aid: The Illusion of Socialism <strong>and</strong> SelfReliance in Tanzania, <strong>Africa</strong>n World Press, Trenton.Spybey, Tony (1992): Social Change, De<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> Dependency, PolitityPress, Worcester.Tomasevski, Katarina (1989): De<strong>ve</strong>lopment Aid <strong>and</strong> Human Rights, PinterPublishers, London.


242 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Watkins, Kevin (1994): “Aid Under threat”, Review of <strong>Africa</strong>n PoliticalEconomy, No 66.Zeleza, P.T. (1997): Manufacturing <strong>Africa</strong>n Studies <strong>and</strong> Crises, CODES-RIA, Dakar*23–24 Kas›m 2005 Tarihlerinde Türkasya Stratejik Araflt›rmalar Merkezi taraf›ndan‹stanbul’da düzenlenen 1.Uluslararas› Türk-<strong>Afrika</strong> Kongresi için haz›rlanan tebli¤.


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment *P rof. Chachage Seithy L. ChachageThe economic channels of the young state sink back inevitably into neocolonialistlines. The national economy, formerly protected, is today literarycontrolled. The budget is balanced through loans <strong>and</strong> gifts, while e<strong>ve</strong>ry threeor four months the chief ministers themsel<strong>ve</strong>s or else their go<strong>ve</strong>rnmental delegationscome to the erstwhile mother countries or elsewhere, fishing for capital.Fanon (2001: 134)Introduction<strong>Africa</strong>n countries ha<strong>ve</strong> had to tackle difficult problems of underde<strong>ve</strong>lopmentin their various forms in the last 45 years or so. Most of the emphasis haslargely been geared towards o<strong>ve</strong>rcoming economic problems, at times to thedetriment of social <strong>and</strong> political considerations. These problems ha<strong>ve</strong>, moreoften than not, been viewed in terms of scarcity of capital <strong>and</strong> technology. Itis in this regard that <strong>Africa</strong>n countries ha<strong>ve</strong> sought assistance from de<strong>ve</strong>lopedcountries <strong>and</strong> the Bretton Wood institutions. Despite the flow of some financialresources o<strong>ve</strong>r the years in many of these countries, it seems the socioeconomicsituation has tended to deteriorate e<strong>ve</strong>n more. It was in this contextthat lending institutions such as the International Monetary Fund (IMF) <strong>and</strong>the World Bank sponsored Structural Adjustment Programmes (SAPs) as ameans to redress the poor economic conditions of these countries starting fromthe late 1970s. These institutions had come to the conclusion that orthodoxapproaches do not work, since these had resulted into the worsening of the situation,which has led to fall in the st<strong>and</strong>ards of living, poorer health <strong>and</strong> educationfacilities <strong>and</strong> higher foreign debts.These international aid flows ha<strong>ve</strong> not been devoid of debates.De<strong>ve</strong>lopment aid—multilateral <strong>and</strong> bilateral, to <strong>Africa</strong>n countries since 1960shad more <strong>and</strong> more become viewed by the recipient go<strong>ve</strong>rnments as an annualaddition to their economies. In fact, de<strong>ve</strong>lopment assistance in manyrespects had become increasingly a budgetary assistance, to the extent that one


244 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>hardly encountered any real de<strong>ve</strong>lopment which had taken place as a result ofa ”considerable proportion of aid inputs” (Arnold 1979: 19). In this case, mostgo<strong>ve</strong>rnments became in favour of aid. But as a consequence of the de<strong>ve</strong>lopmentsin the 1980s, there were already signs that that aid provisions wereunder threat. One of the indications by then was the fact that the UnitedKingdom <strong>and</strong> some other donor countries had reduced their commitment tode<strong>ve</strong>lopment assistance. In reality, aid provision for most other donor countries(especially those in the Organization for Economic Cooperation <strong>and</strong>De<strong>ve</strong>lopment—OECD) for the de<strong>ve</strong>loping countries exp<strong>and</strong>ed by more than 3per cent a year in real terms between 1981-1991 (Watkins 1994: 517).One of the international political changes that was to take place in the endof the 1980s was the collapse of bureaucratic state socialism in Eastern <strong>and</strong>Central Europe. Besides resulting in the end of the Cold War, it also signalledthe triumph of the neo-liberal economic ideologies which championed thevirtues of free market economies <strong>and</strong> resulted into the consolidation of theNew Right which stood in opposition to welfarism <strong>and</strong> provision of aid in general.It was in this context that aid budgets in the industrialized countriesbegan to decline among the major donor countries. Aid, as a traditional toolfor ‘de<strong>ve</strong>lopment’ was being steadily withdrawn by the de<strong>ve</strong>loped countries infavor of direct foreign in<strong>ve</strong>stments (FDIs). While official de<strong>ve</strong>lopment aidtotaled almost USD 60 billion in 1990 <strong>and</strong> FDI was just o<strong>ve</strong>r USD 20 billion,FDIs o<strong>ve</strong>rtook aid for the first time in de<strong>ve</strong>loping countries in 1992. By 1997,FDIs in the de<strong>ve</strong>loping countries had exceeded USD 160 billion, while aid inthat year stood at USD 40 billion (Hertz 2001: 34).Despite its diminishing share <strong>and</strong> frustrations o<strong>ve</strong>r what de<strong>ve</strong>lopment aidhad been able to achie<strong>ve</strong>, the publication of the Brundtl<strong>and</strong> Report on WorldDe<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> Environment in 1987 <strong>and</strong> the conclusion of the RioConference on De<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> Environment, has offered a challenge to thedonor community to continue giving more aid. This was despite the fact thataid was being criticised. Critics of de<strong>ve</strong>lopment aid on the Right were on thewhole condemning aid as a distortion of market forces <strong>and</strong> a waste ofresources which simply encouraged corruption. The Left critics of aid alsoshared this view, but regarded it within the framework which viewed aid as anelement of neo-colonialism which aimed at integrating the de<strong>ve</strong>loping countriesinto the capitalist world economy (Mosley 1987 for details).The debates pointed out abo<strong>ve</strong> were been conducted by both social scientists<strong>and</strong> lobbysts, mostly those from the Atlantic World. They mainlygrounded themsel<strong>ve</strong>s in the economic arguments, mostly focusing at institu-


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 245tional le<strong>ve</strong>ls (nationally <strong>and</strong> internationally). Social sciences—economics,sociology, political science <strong>and</strong> history ha<strong>ve</strong> produced a considerable numberof ”theories of social change/de<strong>ve</strong>lopment” since the late 1940s. These theoriesha<strong>ve</strong> ranged from those of ”change”, ”modernization”, ”dependence”, tothose of ”de<strong>ve</strong>lopment” <strong>and</strong> <strong>and</strong> ”globalization”. Basically, these theories <strong>and</strong>practices ha<strong>ve</strong> focused on economic growth <strong>and</strong> since early 1980s, the generalimpression prevailing among de<strong>ve</strong>lopment scholars is that such theoriesha<strong>ve</strong> reached an impasse <strong>and</strong> they ha<strong>ve</strong> generally failed to deal with the realitiesof the <strong>Africa</strong>n countries (Spybey 1992; Zeleza 1997).The goal of this paper, a <strong>ve</strong>ry modest contribution to the historicaldebates on aid in <strong>Africa</strong>, is to provide some clarification of certain decepti<strong>ve</strong>aspects of the link between aid <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopment in contemporary <strong>Africa</strong>,gi<strong>ve</strong>n the uncritical acceptance of the positi<strong>ve</strong> role of aid, as clearly demonstratedby the formulators of the New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment(NEPAD).What is this thing called Aid for De<strong>ve</strong>lopment?Contemporarily, foreign aid is popularly defined in terms of military oreconomic assistance that one country gi<strong>ve</strong>s to help another. It includes donationsof money, goods, services, <strong>and</strong> technical expertise. It can be bilateral,whereby, it is gi<strong>ve</strong>n by one country to another, or multilateral—gi<strong>ve</strong>n by agroup of countries. The term foreign aid is also sometimes used to describeassistance gi<strong>ve</strong>n to a country by a private organization in another country. It isacknowledged that countries gi<strong>ve</strong> foreign aid for humanitarian reasons <strong>and</strong> toadvance their own foreign policy objecti<strong>ve</strong>s. Countries provide money, food,<strong>and</strong> other services to help meet basic human needs such as feeding the poor,<strong>and</strong> assisting with economic de<strong>ve</strong>lopment. Countries also gi<strong>ve</strong> military <strong>and</strong>economic aid to provide better security for another country against externalthreats <strong>and</strong> to promote a closer working relationship with that country.E<strong>ve</strong>n though, practices related to transfer money on concessional termsto colonies under the label of ‘grant in aid’ or ‘budgetary subsidy’ by imperialpowers began in the end of the 19 th century, ‘o<strong>ve</strong>rseas aid’ is a concept,which gained prominence after the Second World War. Before the SecondWorld War, the colonial powers did those transfers, mostly on “temporarybasis <strong>and</strong> without the slightest connotation of moral obligation or aid for‘de<strong>ve</strong>lopment’, a word which itself was not part of the vocabulary of thetime.” (Mosley 1987: 20)Often, such transfers were made because of the colonies’ expenditure“arising from the suppression of revolts by indigenous people”. They were


246 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>meant to prop up the smooth functioning of markets <strong>and</strong> capital, rather thaninterest in de<strong>ve</strong>lopment of poor countries (ibid: 21). The great depression ofthe 1930s had resulted into the contraction of international capital. At the sametime, this resulted into Latin American countries adopting protectionist policies<strong>and</strong> defaulting of loan payment. It was in this context that aid for de<strong>ve</strong>lopmententered political discourse. Lord Milner, the British ColonialSecretary from 1919 to 1921 is reported to ha<strong>ve</strong> written to the Obser<strong>ve</strong>r:What these countries (i.e. the colonies) need…is economic de<strong>ve</strong>lopment—roads,railways, engines, tractors, <strong>and</strong> in some cases, notably Sudan,irrigation works. It would increase employment <strong>and</strong> purchasing power athome as well as in countries where the work of de<strong>ve</strong>lopment is proceeding…Their de<strong>ve</strong>lopment is a question of money—<strong>and</strong> money from outside. (quotedin ibid: 11)These policies were a continuation of those that had been set up by theso-called humanitarian, philanthropic, civilizational <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopmental organizations,which aimed at dampening the resistance of <strong>Africa</strong>ns since the commencementof colonialism. These were such as the missionary societies <strong>and</strong>other philanthropic <strong>and</strong> humanitarian organizations including the abolitionists<strong>and</strong> the royal geographical societies since the 19 th Century. These were essentiallyorganizations of the avante guard of the elites—mostly imperial ones,some of whom were to form concessionary companies for trade <strong>and</strong> e<strong>ve</strong>ntuallyfor colonization. European colonization <strong>and</strong> the process of proselytizationled by the church went h<strong>and</strong> in h<strong>and</strong>. The basis of these organizations was theirbelief that they were invol<strong>ve</strong>d in philanthropy <strong>and</strong> charity; <strong>and</strong> their invol<strong>ve</strong>mentin the process of colonization was on the same basis. In this way, theywere invol<strong>ve</strong>d in the provision of education, health <strong>and</strong> spiritual upkeep, whilethe colonial state organized production <strong>and</strong> plunder of the human <strong>and</strong> naturalresources of the colonies.These organizations were essentially welfare agencies established by theenterprising European <strong>and</strong> American missionaries enjoying the patronage ofthe colonial powers. By early 20 th century, besides the voluntary work, thechurch was facing a formidable enemy in the form of the rise of communism,as manifested in the revolution of the Soviet Republics of 1917. From mereideological battles between communist ideas <strong>and</strong> religion, the fact that communistshad captured state power meant a new realignment internationallyamong the religious associations <strong>and</strong> also a transformation of their relationswith the imperial states. The European <strong>and</strong> American states were aware of thevital role that the church organizations were playing as a political force in their


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 247fight against the working classes <strong>and</strong> other exploited classes whether at homeor abroad. The World Council of Churches (WCC) was to emerge in 1925, asway to promote further activities of charitable voluntary work <strong>and</strong> expansionof missionary posts abroad.It was on this model that what were to be termed volunteer agencies wereto emerge during the inter war period. It is reported that there were 344 volunteeragencies in the West at the time of WWI. Further expansion of theseorganizations was to be experienced after WW II with the reorganization ofimperialism <strong>and</strong> the e<strong>ve</strong>ntual domination of Pax-Americana in the form ofneo-colonialism. Besides the rapid expansion of foreign missions, other organizationswere emerging to do the same work as that of the church, such as theBritish Moral Re-Armament or the Oxford Group Mo<strong>ve</strong>ment. Others weresuch as the Rockefeller Foundation as a philanthropic organization, a childbrain of John Rockefeller of St<strong>and</strong>ard Oil, which was one of the biggest oilmagnets <strong>and</strong> monopolies. Following the example of Rockefeller, AndrewCarnegie, the owner of the monopoly United Steel Corporation, establishedthe Carnegie Foundation. It was this Foundation that was to create theAmerican Association for Economic De<strong>ve</strong>lopment in Latin America. The FordFoundation was set up in 1936 with a tax-exempt slice of the Ford Empire’sprofits in Michigan, where it mainly operated locally up to the end of the1940s. In 1950, as the US go<strong>ve</strong>rnment focussed its attention on battling the‘Communist threat’; the Foundation was con<strong>ve</strong>rted into a national <strong>and</strong> internationalfoundation.Many other secular organizations were to emerge in the US <strong>and</strong> Europe,funded by monopolies <strong>and</strong> home go<strong>ve</strong>rnments after WW II as an answer to theevolving opposition of the peoples of the colonies against colonialism <strong>and</strong>imperialism. As ‘philanthropic’ organizations, they were invol<strong>ve</strong>d in providingrelief <strong>and</strong> rehabilitation; basically p<strong>and</strong>ering on the human predicamentcreated by colonialism in the form of po<strong>ve</strong>rty <strong>and</strong> disease. Their work wasindispensable for the imperial states. Thus, two types of voluntary organizationswere to be found in all the colonies, namely the religious <strong>and</strong> the secularones. They could be hardly distinguished from each other in so far as their traditionswere concerned <strong>and</strong> they both depended on the state <strong>and</strong> privatesources, such as individuals, monopolies <strong>and</strong> corporations for funding. Theenlarged role of these organizations coincided with the period when directin<strong>ve</strong>stments in the colonies by multinational <strong>and</strong> transnational capital wereincreasingly becoming the dominant feature of imperialism, creating the conditionsfor neo-colonialism. It was such conditions that also necessitated theemergence of supra-national monetary, de<strong>ve</strong>lopmental <strong>and</strong> trading organiza-


248 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>tions—the WB <strong>and</strong> the IMF through the Bretton Woods Agreement underAmerican supervision in 1944, <strong>and</strong> the General Agreement on Tariffs <strong>and</strong>Trade (GATT) in 1947.O<strong>ve</strong>rseas aid as a process within the context of international politicalpower struggles (including the Cold War <strong>and</strong> the division of the world intothree worlds) became the major economic instrument o<strong>ve</strong>r the third worldcountries to the contending ideological sides in the post World War II period.It became an instrument of foreign policy as an extension of the internal politicsof the donor countries. It was first introduced as a programme to facilitateshort-term war reco<strong>ve</strong>ry (rehabilitation of economies temporarily damaged bythe War) of both Western <strong>and</strong> Eastern Europe. This was the spirit of the 1948-1952 Marshall Plan. This Marshall Plan was subsequently extended to a secondphase in the early 1950s. The international aid regime began to focus ontechnical, military <strong>and</strong> economic packages, which this time included poorregions such as Greece, <strong>Turkey</strong> <strong>and</strong> later Korea in a bid to counter communism<strong>and</strong> impro<strong>ve</strong> the economic st<strong>and</strong>ards of these countries. The latter was supposedto demonstrate the superiority of the virtues of non-communist, democraticmarket economies.This need to transfer money in the form of aid for economic gains inWestern countries became more pronounced after the Second World War, <strong>and</strong>more so with the gaining of independence of many colonies in the 1960s. Thedemise of the colonial empires in <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> Asia was to mark the third phaseof the aid regime. Fundamentally, it was an extension of the same moti<strong>ve</strong>s aspreviously. Here efforts were geared towards establishment of militaryalliances <strong>and</strong> diplomatic alignments with former colonial masters <strong>and</strong> hence,the de<strong>ve</strong>lopment of bilateral aid programmes. This was at a time when independent<strong>Africa</strong>n states where groping for ways to unite the continent as theonly way to enable de<strong>ve</strong>lopment to take place. Within this context, o<strong>ve</strong>rseasaid was being viewed as an obstacle to the unification <strong>and</strong> transformation ofthe continent. Progressi<strong>ve</strong> leaders such as Nyerere, Nkrumah, Sekou Toure,Senghor, <strong>and</strong> others regarded aid, e<strong>ve</strong>n though needed, as part of neo-colonialmachination.Nyerere, for example, was to point out in 1960 that the West was for thefurther balkanization of <strong>Africa</strong> rather than its unity, since it was easier tomanipulate a divided <strong>Africa</strong>: “They will flatter <strong>and</strong> bribe us <strong>and</strong> produce e<strong>ve</strong>ngreater arguments for the perpetuation of the balkanization of East <strong>Africa</strong> <strong>and</strong>exploit our need for technical assistance to keep us divided.” Furthermore,“The flattery <strong>and</strong> corruption of <strong>Africa</strong>n leaders in order to keep them separat-


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 249ed has already started. As I said earlier it will be intensified a million timeswhen each of our capitals has the embassies of those countries in the worldwhich find their power <strong>and</strong> prestige in the weakness <strong>and</strong> disunity of others….”(Nyerere 1969: 92) 1Although the Organization of <strong>Africa</strong>n Unity came into existence in 1963,<strong>Africa</strong>n countries failed to unite, partly due to the competition among them forfavors from the West <strong>and</strong> also direct inter<strong>ve</strong>ntion from the same in someinstances, as it was the case with Congo, with the Congo-Ghana union or theGuinea-Mali-Ghana union. Thus, alongside multilateral <strong>and</strong> bilateral aid to thenewly independent countries was further expansion of the activities the philanthropic<strong>and</strong> voluntary organizations (nowadays termed Non Go<strong>ve</strong>rnmentalOrganizations—NGOs). With the dominant Keynesian welfare prescriptions,thous<strong>and</strong>s of these philanthropic <strong>and</strong> voluntary organizations were in operationin <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> the third world countries by 1960s, spending millions of dollarsin the name of aid <strong>and</strong> ‘de<strong>ve</strong>lopment’ <strong>and</strong> ‘welfare’ projects.These organizations had more or less been co-opted into the ‘official’ aidprogrammes of many of the European <strong>and</strong> American go<strong>ve</strong>rnments. In this way,bodies such as the International Cooperation Administration which was laterto become the United States Agency for International De<strong>ve</strong>lopment (USAID),came into being, cooperating <strong>and</strong> working with bodies that had internationalconnections such as the Cooperati<strong>ve</strong> for American Relief E<strong>ve</strong>rywhere (CARE)as it was known then, Church World Services, World Vision, <strong>and</strong> many others.Many of these within the US had been brought together under the umbrellaorganization called Private Agencies Collaborating Together (PACT), whose25 percent of the funds were from USAID. It was Lyndon Johnson <strong>and</strong>Richard Nixon who exp<strong>and</strong>ed <strong>and</strong> di<strong>ve</strong>rsified further the work of voluntaryagencies. Johnson created the Volunteers in Service to America (VISTA) aspart of his anti-po<strong>ve</strong>rty programme based on the Economic Opportunity Act of1964. Nixon facilitated the establishment of the National Centre for VoluntaryAction in 1970, <strong>and</strong> created the umbrella agency ACTION in 1971 to coordinatethe work of all agencies like the Peace Corps <strong>and</strong> VISTA as part of thego<strong>ve</strong>rnment arm. Besides go<strong>ve</strong>rnment funding, in 1979 for example, the voluntaryagencies were collected USD 43.31 billion from private individuals <strong>and</strong>businessmen.Cooperating with the US voluntary organizations were the Canadian onesby 1960s <strong>and</strong> 1970s. The Canadian go<strong>ve</strong>rnment’s spending on voluntaryorganizations whose operations were already global, ranked third by 1960samong the western countries. It had counterpart US agencies such as Oxfam


250 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Canadian, CARE Canada, World Vision Canada, Sa<strong>ve</strong> the Children of Canada,etc. Other agencies were such as the Canadian Uni<strong>ve</strong>rsity Council ofInternational Cooperation (CUSO), Canadian Council for InternationalCooperation (CCIT), Canadian International De<strong>ve</strong>lopment Agency (CIDA)<strong>and</strong> also coordinating agencies such as Partnership <strong>Africa</strong> Canada (PAC).German had organizations such as World Peace Services, Association forEconomic Co-operation (EZE), Action for World Solidarity, etc. In otherEuropean countries there were organizations such as O<strong>ve</strong>rseas De<strong>ve</strong>lopmentCooperation (UK), Swiss De<strong>ve</strong>lopment Corporation, <strong>and</strong> Norwegian Agencyfor De<strong>ve</strong>lopment Cooperation (NORAD), Netherl<strong>and</strong>s Organization forInternational De<strong>ve</strong>lopment Cooperation (NOVIB), Netherl<strong>and</strong>s De<strong>ve</strong>lopmentOrganization (SNV), Swedish International De<strong>ve</strong>lopment Agency (SIDA),Finnish International De<strong>ve</strong>lopment Agency (FINNIDA), etc. <strong>and</strong> e<strong>ve</strong>n coordinatingagencies for the various countries. E<strong>ve</strong>n Japan had Sasakawa PeaceFoundation.The increased activities of o<strong>ve</strong>rseas voluntary <strong>and</strong> aid agencies were partof the moral <strong>and</strong> material reaffirmation of the West in the colonies. The formalacceptance of the principle of self-determination of the colonies by the Westhad caused a moral crisis of imperialism <strong>and</strong> modernization of the world ideologically<strong>and</strong> politically. Non-Western nationalism was a predicament for theWest: it manifested itself in terms of questioning the ability of <strong>Africa</strong>n countriesto cope with the dem<strong>and</strong>s of ‘modernity’. Resistance to the West was adescribed as a ‘clash of culture’—a revolt against white superiority, whichsought to change the racial <strong>and</strong> imperial mission <strong>and</strong> an indictment of thewhite race. The ‘Cold War’ caused a further threat to the West in that many ofthe emerging nations were in one way or another identifying themsel<strong>ve</strong>s withpolicies that were seemingly inimical to western civilization. The Cuban revolution<strong>and</strong> the attempts to export it to <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> Latin America (typified byChe Guevara’s mo<strong>ve</strong> to Congo <strong>and</strong> later Bolivia) vindicated the West’s position.The political activities <strong>and</strong> the militancy of the workers, peasants <strong>and</strong> studentsin the third world countries against imperialism <strong>and</strong> its domestic forces,together with the intensification of the liberation struggles in the Portuguesecolonies after 1960s could not be put down by military inter<strong>ve</strong>ntion, as theUSA had leant from Vietnam by 1971. It was necessary to employ reformiststrategies to contain such forces. By late 1960s <strong>and</strong> early 1970s some voluntaryagencies formerly specializing in relief <strong>and</strong> welfare activities began totransform themsel<strong>ve</strong>s into de<strong>ve</strong>lopment organizations/agencies, to implementthe WB <strong>and</strong> IMF funded projects. With Robert McNamara (who had previ-


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 251ously organized for the bombing of Vietnam) as President of WB, thisapproach was euphemistically called “participatory de<strong>ve</strong>lopment”. It invol<strong>ve</strong>da new strategy for rural de<strong>ve</strong>lopment that supposedly benefited the poorest bylaying down a strategic role for international <strong>and</strong> indigenous voluntary actiongroups that were de<strong>ve</strong>lopmental <strong>and</strong> people oriented. According toMcNamara, this was the only way that po<strong>ve</strong>rty could be assaulted. It was duringthis period that two autonomous networking <strong>and</strong> coordinating agencies,namely, the International Foundation for De<strong>ve</strong>lopment Alternati<strong>ve</strong> (IFDA) <strong>and</strong>the International Coalition for De<strong>ve</strong>lopment Action (ICDA) came into being,which brought the role of voluntary agencies to centrality in providing leadershipfor national <strong>and</strong> international de<strong>ve</strong>lopment.The WB under McNamara since 1968 had introduced various reforms,including recruiting more third world nationals <strong>and</strong> also more women into seniorle<strong>ve</strong>ls of the Bank. The Bank was able to assimilate e<strong>ve</strong>n those who wereless orthodox in terms of the Bank’s principles, including liberals <strong>and</strong> someodd ‘Marxists’. The period itself coincided with the emergence of indigenousvoluntary agencies mostly in Latin American countries mainly organized bycatholic followers who were to be identified with ‘Liberation Theology’, <strong>and</strong>establishment of the Commission on the Churches’ Participation inDe<strong>ve</strong>lopment (CCPD) by the Geneva based World Council of Churches(WCC). With an avowed objecti<strong>ve</strong> of “empowering local communities” thesewere to constitute a new consortium—the Ecumenical Working Group on<strong>Africa</strong>, with six voluntary agencies from USA by the end of the 1970s. 2 Thesewere increasingly organizing local voluntary agencies, with the express aim toexplore <strong>and</strong> introduce “alternati<strong>ve</strong> strategies for <strong>Africa</strong>n reconstruction <strong>and</strong>de<strong>ve</strong>lopment”.The changing international economic context of the 1970s was necessitatingsuch transformations in the in Western conceptions about aid <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopment.The formation of the Organization of Petroleum Exporting Countries(OPEC) had made the US policy makers to begin sounding the world about theimpeding “threat from the Third World.” The formation of OPEC was accompaniedwith the seizure of control of the world’s crude petrol market, whichwas formerly dominated by a h<strong>and</strong>ful of multinational oil companies—the socalled “Se<strong>ve</strong>n Sisters”. Raw material producers’ cartelization, take-o<strong>ve</strong>rs ofmultinational corporations <strong>and</strong> repudiation of debt obligations, it was claimed,could hurt the West. By the time of the Carter regime the whole situation wasbeing described in terms of a conflict between the industrial nations <strong>and</strong> theless de<strong>ve</strong>loped countries—the “new Cold War” as the US labeled it (Kristol1975: 5).


252 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>The international oil crisis of the early 1970s coincided with se<strong>ve</strong>rale<strong>ve</strong>nts, which had direct implications to <strong>Africa</strong>, <strong>and</strong> se<strong>ve</strong>ral Asian <strong>and</strong> LatinAmerican countries as far as their relations to the West were concerned. Themajor one was the breaking of relations with Israel o<strong>ve</strong>r the issue of Palestine<strong>and</strong> the impro<strong>ve</strong>d Afro-Arab relations in 1973. By 1976, the Arab League hadestablished six institutions for the provision of aid for <strong>Africa</strong>n countries. Someof these were established for the purposes of cooperating with Black <strong>Africa</strong>nstates <strong>and</strong> others were restricted to the Arab League <strong>and</strong> its own <strong>Africa</strong>n members.By 1976, the three main funding institutions had funds totaling USD 456million of which USD 200 million was for soft loans. Among the leading institutionswere such as the Arab bank for Economic De<strong>ve</strong>lopment in <strong>Africa</strong>(established in 1975), Special Arab Fund for <strong>Africa</strong> (established in 1974) <strong>and</strong>Kuwait Fund for Aid <strong>and</strong> Economic De<strong>ve</strong>lopment (established in 1975). Thelatter was the leading donor on GDP per capita in the World by then.The Arab countries had conditionally tied their aid, in that they did notsupport countries that had ties with Israel or countries that showed any hostilityto the Arab world. Special consideration was gi<strong>ve</strong>n to Islamic religiousinstitutions <strong>and</strong> Qoranic education. Thus it was during this period that theEconomic Commission for <strong>Africa</strong> decided to include Arabic in the list ofworking languages of the organization. At the same time, visits between<strong>Africa</strong>n <strong>and</strong> Arab leaders increasingly became significant in the post October1973 period. Other important e<strong>ve</strong>nts internationally during this time were theliberation of Saigon <strong>and</strong> the victory of the liberation mo<strong>ve</strong>ments inMozambique <strong>and</strong> Angola in 1975 <strong>and</strong> 1976 respecti<strong>ve</strong>ly, which were followedby the liberation of Zimbabwe in 1980. In 1979, the Ministerial Conference ofthe Group of 77 was held in Arusha, Tanzania in the background of thesede<strong>ve</strong>lopments, with OPEC showing the way forward. The agenda of this conferencewas on how the Third World Countries could negotiate for a NewInternational Economic Order. The Group of 77, formed in a meeting held inAlgiers in 1967, had de<strong>ve</strong>loped out of a felt need for the Third WorldCountries to speak one voice at the UN Conference on Trade <strong>and</strong>De<strong>ve</strong>lopment (UNCTAD) <strong>and</strong> other conferences concerned with world economicmatters.In 1977, a military dictatorship claiming to extol the virtues of Islamreplaced a populist social democratic regime in Pakistan. The two revolutionsof 1978-9, in Iran <strong>and</strong> Afghanistan were to form a watershed in internationalpolitics. The Khomeiniite take-o<strong>ve</strong>r was one of those rare conjectures in whichthe revolution <strong>and</strong> counter-revolution were condensed in the same moment. Ito<strong>ve</strong>rthrew the Shah regime, which had previously enjoyed tremendous


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 253American support, <strong>and</strong> at the same time marked the defeat of the Left in theMiddle East, by signaling the ideological hegemony of ‘Islamic fundamentalism’.The Communist led Revolution in Afghanistan opposed by the Talibanwho were in turn supported by the USA, was to contribute significantly to thecollapse of socialism in the Comecon countries, helping to pa<strong>ve</strong> the way forPereistoika first in the Soviet Union, then on a global scale. The US recruitedradical Islamists (including bin Laden) from many countries <strong>and</strong> organizedthem in military forces not to help Afghans resist Russian aggression, but toinstall a puppet regime. It was the people of Afghan who had to finally facethe consequences of the reign of the Mujahedin.The Khoimein regime had taken hostage American diplomats for 444days in 1979-81, <strong>and</strong> meanwhile, a war between Iraq <strong>and</strong> Iran, which startedin 1980 was to end in 1988, had erupted. This war was one of the great humantragedies in the Middle East in that as many as a million people died, <strong>and</strong>many more were wounded, <strong>and</strong> millions were made refugees, <strong>and</strong> theresources wasted exceeded what the entire Third World spent on health in adecade. The American administration, fearing that Iran would o<strong>ve</strong>rrun theMiddle East <strong>and</strong> its vital oilfields supported Iraq with military intelligence,economic aid <strong>and</strong> co<strong>ve</strong>rt supplies of munitions (in spite of the 1986 Iran-Contra, which showed the double-faced nature of US policy).These e<strong>ve</strong>nts were taking place when within the metropolitan countries,increasingly, there was a shift of the balance to the Right. It was during thistime that there was a rise to power of anti-people <strong>and</strong> anti-welfare icons—theradical conservati<strong>ve</strong>s, Pope John Paul (Karol Wojtyla—1978, who put an endto the liberal reforms of the church), Margaret Thatcher (1979) Ronald Reagan(1981), (who re<strong>ve</strong>rsed liberalism <strong>and</strong> social democracy). There was also therise of racist <strong>and</strong> xenophobic mo<strong>ve</strong>ments after the defeat of the mo<strong>ve</strong>ments forracial <strong>and</strong> social justice in the US. By early 1980s, the defeat of the miners inBritain marked the end of labour militancy, <strong>and</strong> soon after that social democracywas to be defeated in the various European countries. Meanwhile, progressi<strong>ve</strong>third world <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>n people specifically <strong>and</strong> some leaders wereinvol<strong>ve</strong>d in the rejection of the global de<strong>ve</strong>lopment strategies. Among thosewho were in the forefront in rejecting these precepts were Mwalimu JuliusKambarage Nyerere <strong>and</strong> Michael Manley.• • •In the 1970s, these de<strong>ve</strong>lopments were taking place in a context wherebymost third world countries were facing a socio-economic crisis after the failureof the 1960s de<strong>ve</strong>lopment statist models, which based on Keynesian pre-


254 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>cepts had emphasized the central role of the state in social <strong>and</strong> infrastructuralprovision, <strong>and</strong> also in planning for de<strong>ve</strong>lopment. The state as a <strong>ve</strong>hicle forde<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> social provisioning was being discredited; <strong>and</strong> there was aview that donors were becoming wary in dealing with states (donor fatigue).Instead, following the examples of the church volunteer agencies, they werebecoming increasingly keen to deal with “communities” directly, vialocal/indigenous organizations/institutions. The world scene had changed:there increasingly emerged initiati<strong>ve</strong>s from Europe <strong>and</strong> USA which put moreemphasis on de<strong>ve</strong>loping of local/indigenous organizations as “partners” in“participatory de<strong>ve</strong>lopment strategy”. Many organizations had turned to whatwas termed ‘empowerment of local communities’ <strong>and</strong> alternati<strong>ve</strong> strategies for<strong>Africa</strong>’s de<strong>ve</strong>lopment. The major theme in the de<strong>ve</strong>lopment discourse amongvolunteers now turned “de<strong>ve</strong>lopment workers” was the question of “peoplebased de<strong>ve</strong>lopment”, <strong>and</strong> researches <strong>and</strong> consultancies were increasinglybeing channeled towards this direction.The concept of de<strong>ve</strong>lopment itself has been quite elusi<strong>ve</strong>, in that the lastfour decades of de<strong>ve</strong>lopment of the third world countries ha<strong>ve</strong> seen it beingtransformed from modernization, as that transformation of ‘traditional’ societiesto ‘modern’ ones (i.e. western) 3 to sensibilities of “de<strong>ve</strong>lopment as a managementof a promise”—of economic growth through adopting commoditybasedforms of production with accumulation being the o<strong>ve</strong>rriding logic <strong>and</strong>possibilities of the outcomes of the benefits trickling to the poor. In these conceptionsof de<strong>ve</strong>lopment, ‘class’ antagonisms were on the main hidden <strong>and</strong>emphasis was on the existence of shared ‘values’—progress, uni<strong>ve</strong>rsalism,conquering of nature, quantifying rationality, etc.By the end of the 1960s <strong>and</strong> early 1970s, against this conception, theDependency School had raised the questions of global inequality <strong>and</strong> exploitation.De<strong>ve</strong>lopment was increasingly under attack, <strong>and</strong> critical approaches tothe process tended to focus on the dark side of it. In a bid to remain relevant,‘new’ conceptions of de<strong>ve</strong>lopment emerged by the late 1970s. Among theearly ones was Alternati<strong>ve</strong> De<strong>ve</strong>lopment or Another De<strong>ve</strong>lopment, whichfocused on the lack of popular participation. Another one was HumanDe<strong>ve</strong>lopment, which addressed the question of the need to in<strong>ve</strong>st in people.These were taking up challenges that were posed by the Dependency school,ecological critiques <strong>and</strong> eco-feminism. Within this context, a multitude ofde<strong>ve</strong>lopment conceptions emerged: self-reliant de<strong>ve</strong>lopment, endogenousde<strong>ve</strong>lopment, participatory de<strong>ve</strong>lopment, integrated de<strong>ve</strong>lopment,autonomous de<strong>ve</strong>lopment, popular de<strong>ve</strong>lopment, equitable de<strong>ve</strong>lopment, sustainablede<strong>ve</strong>lopment, local de<strong>ve</strong>lopment, micro-de<strong>ve</strong>lopment, endo-de<strong>ve</strong>lopment,etc.


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 255These adjecti<strong>ve</strong>s that were tucked to de<strong>ve</strong>lopment did not necessarilyalter the fundamental logic of the process—i.e. accumulation <strong>and</strong> commodity(market) based forms of production <strong>and</strong> class differentiations. In all theseinstances, attempts were being made to deal with what were considered to bethe bad effects of de<strong>ve</strong>lopment (or as some called it mal-de<strong>ve</strong>lopment), byinvolving issues of culture, nature, gender, <strong>and</strong> social justice. De<strong>ve</strong>lopmenthad increasingly become a qualified process—human, social, political, engendered,etc. Sustainable de<strong>ve</strong>lopment, for example was launched in the RioConference in June 1992, in the midst of implementation of StructuralAdjustment Programmes (SAPs) in the third world countries <strong>and</strong> the triumphof neo-liberalism throughout the world. Here, the most important mythologythat was created was: de<strong>ve</strong>lopment did not only concern the South countriesbut also the North. Behind this myth, was the same economic logic, while allefforts were being directed towards discrediting any forms of analysis thatattempt to examine the so-called de<strong>ve</strong>lopment as a class-based process.With the efforts to implement the “participatory de<strong>ve</strong>lopment strategy”there was increased efforts to create indigenous voluntary agencies in the neocolonies.Within this context, e<strong>ve</strong>n the so-called peoples’ mo<strong>ve</strong>ments wereincreasingly being drawn in the mainstream politics of international voluntaryagencies <strong>and</strong> politics (people based de<strong>ve</strong>lopment) with the resurfacing of theconcept of civil society (as peoples’ critique of state practices). By the late1970s <strong>and</strong> early 1980s, foundations such as Ford, Carnegie, Rockefeller <strong>and</strong>other western agencies were heavily invol<strong>ve</strong>d in the promotion of “people’sparticipation programmes”, through the sponsorship of de<strong>ve</strong>lopment professionals,researchers <strong>and</strong> organizations. Since late 1970s, organizations such asthe Ford Foundation claimed that their objecti<strong>ve</strong> was to promote “peace <strong>and</strong>social justice” <strong>and</strong> “education, media, arts <strong>and</strong> culture”, in line with changesin funding policy worldwide, whereby, a new type of ‘activist’ NGOs, engagingin social <strong>and</strong> political activity, were being systematically promoted. FordFoundation’s “peace <strong>and</strong> social justice” were in terms of promotion of humanrights (read individual rights <strong>and</strong> protection of private property), especiallythose of women; ensuring open <strong>and</strong> accountable go<strong>ve</strong>rnment institutions;strengthening “civil society” through participation of individuals <strong>and</strong> civicorganizations in charting the future, <strong>and</strong> supporting regional <strong>and</strong> internationalcooperation.These conceptions <strong>and</strong> practices were crystallizing at a time when theneo-colonial go<strong>ve</strong>rnments were being compelled to introduce austerity measuresthrough the implementation of Structural Adjustment Programmes(SAPs). These measures stood for the state withdrawal from social provision-


256 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>ing <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopment in general; privatization of public property; creation ofan enabling environment for in<strong>ve</strong>stors; liberalization of both internal <strong>and</strong>external (goods <strong>and</strong> financial) markets; reduction of the state’s role in theeconomy <strong>and</strong> promotion of individual, private <strong>and</strong> ‘community’ roles; etc.‘Community’ roles were being promoted under the aegis of voluntary agencies,which were now relabeled NGOs/civil society. Thus, in Britain,Germany, Canada, USA <strong>and</strong> other de<strong>ve</strong>loped countries, voluntary agenciesspecializing in de<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> research were being brought together undervarious liaison committees, such as the Centre for World De<strong>ve</strong>lopmentEducation (CWDE in Britain), Federal Congress of De<strong>ve</strong>lopment Groups(BUKO in Germany), etc. The Canadian International De<strong>ve</strong>lopment Agency(CIDSE) established the Public Participation Programme (PPP), which coordinatedse<strong>ve</strong>ral religious de<strong>ve</strong>lopment agencies from Europe <strong>and</strong> the USA.This was at time when increasingly, there were liaison committeesbetween official <strong>and</strong> voluntary sector. Thus there began the EEC/NGO LiaisonCommittee as an apex-mediating agency of Europe in the late 1970s. In reality,these various de<strong>ve</strong>lopments were an expression <strong>and</strong> a reinforcement of theWB <strong>and</strong> IMF sponsored SAPs. With the implementation of SAPs, NGOs <strong>and</strong>their participatory approaches became extremely important to disarm people.In fact, gi<strong>ve</strong>n this approach, they seemingly seemed to offer a critique to thestates, which were supposed to be inefficient, corrupt, bureaucratic <strong>and</strong> centralized.These NGOs were <strong>ve</strong>ry central in the agitation of state withdrawalfrom social provisioning, welfare in general <strong>and</strong> planning for de<strong>ve</strong>lopment, infavor of individualized <strong>and</strong> localized initiati<strong>ve</strong>s.By late 1970s <strong>and</strong> early 1980s, it had already been established by thesesponsoring agencies that voluntary agencies (NGOs) had a comparati<strong>ve</strong>advantage o<strong>ve</strong>r the WB <strong>and</strong> IMF direct inter<strong>ve</strong>ntion in reaching the “targetgroups” as far as the evolution of the “new ethos” of de<strong>ve</strong>lopment were concerned.With their objecti<strong>ve</strong>s of meeting the “basic needs” through the processof “people’s participation”, <strong>and</strong> their notions of partnership in de<strong>ve</strong>lopment,international NGOs, backed by financial support of their go<strong>ve</strong>rnments, privateindividuals, multinationals <strong>and</strong> International Financial Institutions (IFIs);together with specialized UN agencies such as UNESCO, UNICEF, WHO,FAO, etc, were now working with indigenous/local organizations. Where noneexisted, efforts were made to create them. Their operations were boosted in acontext of a percei<strong>ve</strong>d ‘failure’ of official aid agencies <strong>and</strong> go<strong>ve</strong>rnments.NGOs had become more desirable <strong>and</strong> efficient conduits for “de<strong>ve</strong>lopmentprogrammes” than official ones.


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 257NGOs/civil society acquired a new importance in global de<strong>ve</strong>lopmentalissues. They were increasingly de<strong>ve</strong>loping an intimate relation with the states<strong>and</strong> international organizations through their dem<strong>and</strong> that they be invol<strong>ve</strong>d inpolicy formulation <strong>and</strong> evaluation, their popularization <strong>and</strong> implementation.Western grant contributions to NGOs/civil societies increased tremendously inthe 1980s <strong>and</strong> 1990s, at a time when social services were facing funding cutsthroughout the world. The Christian Global Foreign Mission which hadrecei<strong>ve</strong>d USD 3 billion in 1970, recei<strong>ve</strong>d USD 5 billion <strong>and</strong> USD 7.5 billionin 1980 <strong>and</strong> 1986 respecti<strong>ve</strong>ly. In 1981, USAID had provided USD 9 millionto 50 voluntary agencies to generate discussions <strong>and</strong> analyze the causes ofpo<strong>ve</strong>rty <strong>and</strong> hunger as a means to enhance public <strong>and</strong> private de<strong>ve</strong>lopmentassistance. By 1980s, a UN/NGO Liaison Service, as an apex internationalcoordinating <strong>and</strong> networking body of NGOs was established in Geneva. Sincethen, a number of NGOs/civil society organizations/voluntary agencies weregranted a consultati<strong>ve</strong> status. These included organizations such as ThirdWorld Network, Women’s International League for Peace <strong>and</strong> Freedom, WorldCouncil of Churches, International Youth <strong>and</strong> Student Mo<strong>ve</strong>ment, etc.NGOs/civil society organizations/volunteer organizations were also fullyintegrated in the official de<strong>ve</strong>lopment programmes through WB policies.Private individuals, multinational companies, IFIs <strong>and</strong> imperial states, weremassi<strong>ve</strong>ly funding them. With the implementation of SAPs, the WB was toestablish a World Bank/Non-Go<strong>ve</strong>rnmental Committee (WB/NGOCommittee) by mid-1980s. A proposal was floated during the same time forthe possible creation of an International Foundation for Community Action(IFCA), as a joint <strong>ve</strong>nture between the World Bank <strong>and</strong> international NGOs. Itwas within this context that organizations such as Oxfam-UK, ActionAidInternational, <strong>and</strong> others began to significantly reorient their work. By 1980s,Oxfam America had committed itself to promotion of empowerment of people,social justice <strong>and</strong> peace in the world through engagement in “policy analysis<strong>and</strong> advocacy”. Other organizations such as CARE, Sa<strong>ve</strong> the Children,Direct Relief International, etc. were also engaged in the same issues, puttinghigh priority on influencing public policy through “lobbying <strong>and</strong> advocacy”.Most of these agencies were preoccupied with po<strong>ve</strong>rty eradication programmesthrough “participatory de<strong>ve</strong>lopment”, <strong>and</strong> many (around 40 organizations)were to be part of the International Forum for Action AgainstStructural Adjustment (IFAASA). IFAASA became instrumental in organizingparallel meetings to the annual Joint World Bank/IMF meetings, raising criticisms<strong>and</strong> alternati<strong>ve</strong>s.


258 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>By 1980s <strong>and</strong> 1990s, there was a spectacular flourishing of NGOs in virtuallyall neo-colonies—from those that were de<strong>ve</strong>lopmental oriented to thosethat were engaged in analysis, lobbying <strong>and</strong> advocacy. They had e<strong>ve</strong>n becomeconcomitant of go<strong>ve</strong>rnment <strong>and</strong> international agencies activities, since manyof them thri<strong>ve</strong>d on the situation created by the state’s withdrawal from socialservices expenditure. Most of these NGOs/Civil society organizations,claimed to be de<strong>ve</strong>loping new approaches to de<strong>ve</strong>lopment matters, throughslogans such as “community invol<strong>ve</strong>ment <strong>and</strong> control”, “decentralization ofdecision-making”, “micro-le<strong>ve</strong>l planning”, “participatory de<strong>ve</strong>lopment”, etc.In essence, what they were doing was to shift the burden of the effect of SAPsto the masses in the neo-colonies under the guise of aiding <strong>and</strong> de<strong>ve</strong>lopingthem. O<strong>ve</strong>r the years, most imperialist <strong>and</strong> neo-colonial countries ha<strong>ve</strong> cometo the conclusion that these organizations are indispensable for the sustenanceof the neo-liberal order. Spearheaded by the World Bank <strong>and</strong> the IMF, go<strong>ve</strong>rnmentsha<strong>ve</strong> e<strong>ve</strong>n put in place policies to go<strong>ve</strong>rn their de<strong>ve</strong>lopment (e<strong>ve</strong>nthough some of the organizations ha<strong>ve</strong> wrongly claimed that the aim of suchpolicies is to control them, when in fact these organizations are already anextension of the go<strong>ve</strong>rnment policies <strong>and</strong> practices).In sum, the rapid emergence of NGOs in <strong>Africa</strong> fed off the collapse ofgo<strong>ve</strong>rnment social provisioning <strong>and</strong> donor restructuring of aid, which supportedregional de<strong>ve</strong>lopment plans (as “local le<strong>ve</strong>l” de<strong>ve</strong>lopment) in the1970s. They emerged as a result of donor support being increasingly directedto local le<strong>ve</strong>ls, <strong>and</strong> the existence of a middle class within local le<strong>ve</strong>ls who wereconnected to those in other urban areas. The emergence of these middle classes,besides the consolidation of enterpreneural roles, also strengthened the linkbetween business <strong>and</strong> politics. NGOs were mainly dominated by business people<strong>and</strong> retired <strong>and</strong> retrenched civil servants <strong>and</strong> parastatal workers, <strong>and</strong> basicallyworked through local authorities/go<strong>ve</strong>rnments. Alongside this de<strong>ve</strong>lopment,was the marked presence of donors in community de<strong>ve</strong>lopment departments.There were thous<strong>and</strong> of NGOs in <strong>Africa</strong> by late 1980s, both local <strong>and</strong>foreign, invol<strong>ve</strong>d in social <strong>and</strong> economic de<strong>ve</strong>lopment, matters of women <strong>and</strong>youth, religious issues, environmental matters, health, education, AIDS <strong>and</strong>professional interests. The main character of these NGOs was to be non-political.A few activist organizations also de<strong>ve</strong>loped in these years, <strong>and</strong> played therole of pressure groups in struggles for human <strong>and</strong> gender rights, good go<strong>ve</strong>rnance<strong>and</strong> democracy. These had an impact on the politics of transition to multipartypolitical system <strong>and</strong> the way it was to emerge in many countries in<strong>Africa</strong>.What role ha<strong>ve</strong> NGOs been playing in history? They ha<strong>ve</strong> acted as ‘safetyval<strong>ve</strong>s’, by channeling popular discontent along constitutional, peaceful <strong>and</strong>


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 259harmless ways. Moreo<strong>ve</strong>r, gi<strong>ve</strong>n their multiplicity <strong>and</strong> multipurpose objecti<strong>ve</strong>s,they ha<strong>ve</strong> sought to divide the exploited <strong>and</strong> oppressed into sections <strong>and</strong>identities (e.g. gender (women/feminists <strong>ve</strong>rsus men), age (youth <strong>ve</strong>rsus elders),minorities <strong>ve</strong>rsus majority, ethnic issues, environmental issues, sexualpreferences (gays <strong>and</strong> lesbians <strong>ve</strong>rsus heterosexuals), etc. in the process, obliterating<strong>and</strong> obfuscating class divisions nationally <strong>and</strong> internationally <strong>and</strong> differentiationof societies between those who own <strong>and</strong> control the means of production<strong>and</strong> reproduction <strong>and</strong> those who are dispossessed. They further instillin the masses the belief that it is possible to humanize the existing system; <strong>and</strong>this is done by outwardly taking an anti-state stance, which in some waysseems attracti<strong>ve</strong> to some progressi<strong>ve</strong> circles.Thus while the IFIs <strong>and</strong> international capital strip off the role of the statein regulating the economy <strong>and</strong> force it to adopt the free market economy, theNGOs agitate for self-help, community de<strong>ve</strong>lopment, entrepreneurship, etc.,in the process, irresponsibilizing the state <strong>and</strong> absolving it from all socialresponsibilities towards the people in the provision of health care, education,water, sanitation, electricity, irrigation, employment, etc. <strong>and</strong> placing them inthe h<strong>and</strong>s of individuals <strong>and</strong> private groups. It is in this way that they ha<strong>ve</strong>evol<strong>ve</strong>d mechanisms of targeting the so-called vulnerable groups in a bid toneutralize the reactions of the depri<strong>ve</strong>d people. That is not all: NGOs also tendto depoliticize the masses by instilling the false belief that problems confrontingthe masses are non-class <strong>and</strong> non-political. They push the view thatthere are possibilities of dealing with such a problems through non-politicalstrategies. In this way, they seek to demobilize the people by co-opting thebest elements into the establishment <strong>and</strong> reformism.In sum, NGOs ha<strong>ve</strong> become the medium through which opinions for thepeople are molded <strong>and</strong> ideologies <strong>and</strong> illusions for the perpetuation of theexisting exploitati<strong>ve</strong> <strong>and</strong> oppressi<strong>ve</strong> system are concretized. In manyinstances, NGOs ha<strong>ve</strong> e<strong>ve</strong>n worked hard to disarm the working people byundermining their class organizations <strong>and</strong> substituting them with some woollynotion of amorphous organizations open to all <strong>and</strong> inclusi<strong>ve</strong> of all sorts oftrends on the pretext of being ‘inclusi<strong>ve</strong>’ <strong>and</strong> defending the interests of many.In the process, what is actually reproduced ideologically through their campaignsis imperial <strong>and</strong> class domination.The World Bank <strong>and</strong> other multilateral agencies also exp<strong>and</strong>ed their programmesin this phase. The end of the Cold War from 1989, as the beginningof the forth phase has more or less altered the initial moti<strong>ve</strong>s as they existed inthe past. The collapse of bureaucratic socialist states of Eastern <strong>and</strong> Central


260 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Europe, which ended the Cold War, had marked the triumph of the ideologyof market economies internationally. According to the Ministry for ForeignAffairs of Finl<strong>and</strong>, gi<strong>ve</strong>n the changes in global politics <strong>and</strong> economics:The end of the Cold War has also meant that de<strong>ve</strong>lopment co-operationcan no longer be justified by the same security policy arguments as before,when the great powers <strong>and</strong> their allies often ga<strong>ve</strong> aid to de<strong>ve</strong>loping countriesin order to keep them ‘in the same camp’ or pre<strong>ve</strong>nt them from allying themsel<strong>ve</strong>swith the other side. De<strong>ve</strong>loping countries also ha<strong>ve</strong> to compete with theCEE countries <strong>and</strong> the CIS for political attention, markets, <strong>and</strong> first <strong>and</strong> foremostde<strong>ve</strong>lopment funds. (Finl<strong>and</strong>, Ministry of Foreign Affairs 1993: 8-9)As it is clear from the abo<strong>ve</strong>, there was a search for a new rationale forthe existence of aid regime.The new search for the rationale of de<strong>ve</strong>lopment aid had its pedigree inthe crisis, which began to face most <strong>Africa</strong>n countries by early 1970s. Despitethe flow of aid in <strong>Africa</strong> since 1960s, the socio-economic situation of thesecountries had tended to deteriorate. It was in this context that lending institutionssuch as the International Monetary Fund (IMF) <strong>and</strong> the World Bank initiatedthe Structural Adjustment Programmes (SAPs) as means to redress thepoor economic performance of these countries starting from the late 1970s.Aid was o<strong>ve</strong>rtly tied to conditionalities henceforth. The end of the Cold Warhad resulted into the consolidation of the New Right which had always stoodin opposition to welfarism <strong>and</strong> provision of aid in general.Aid budgets in the donor countries began to decline in the 1980s. Thiswas to be expressed in terms of what has become known as donor fatigue, asan expression o<strong>ve</strong>r what de<strong>ve</strong>lopment aid has been able to achie<strong>ve</strong>. This wasthe period when United Kingdom <strong>and</strong> some other donor countries startedreducing their commitment to de<strong>ve</strong>lopment assistance. The publication of theBrundtl<strong>and</strong> Report on World De<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> Environment in 1987 <strong>and</strong> theconclusion of the Rio de Janeiro Conference on De<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong>Environment in 1992, it seems, propped up the arguments for continued flowof aid. Otherwise, the new right was of the opinion that aid is a distortion ofmarket forces <strong>and</strong> a waste of resources, which simply encouraged corruption.Opposition to aid was also shared by Left critics, who since 1960s viewed itas an element of neo-colonialism, aimed at integrating the de<strong>ve</strong>loping countriesinto the capitalist world economy (Arnold 1979; Watkins 1994; Mosley1987).NEPAD <strong>and</strong> the Renewal of Appeal for AidThe New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment (NEPAD) was the latest


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 261<strong>Africa</strong>’s de<strong>ve</strong>lopment initiati<strong>ve</strong>, after se<strong>ve</strong>ral initiati<strong>ve</strong>s in the past, which onthe whole were ne<strong>ve</strong>r implemented. It is a merger of the “Millennium ActionPlan for <strong>Africa</strong>n Reco<strong>ve</strong>ry Programme” (MAP), “The Omega Plan” <strong>and</strong> “TheNew Compact with <strong>Africa</strong>”. NEPAD was popularized in all the leading industrialcountries—Japan, Brussels <strong>and</strong> USA. It was launched in Abuja, Nigeriaby se<strong>ve</strong>ral <strong>Africa</strong>n heads of state on October 23, 2001 after being endorsed bythe meeting of <strong>Africa</strong>n Union as <strong>Africa</strong>’s own initiati<strong>ve</strong> in Lusaka as a continentalplan for <strong>Africa</strong>’s economic regeneration in July 2001. “In February2002, global elites celebrated Nepad in sites ranging from the WorldEconomic Forum meeting in New York City summit of self-described ‘progressi<strong>ve</strong>’national leaders (but including the neo-liberal Tony Blair) who gatheredin Stockholm to forge a global Third Way. All elite eyes were turning tothe world’s ‘scar’ (Blair’s description of <strong>Africa</strong>), hoping that Nepad wouldser<strong>ve</strong> as a large enough b<strong>and</strong>aid” (Bond 2002: 9).The G8 endorsed NEPAD atKananaskis through its <strong>Africa</strong> Action Plan, before being tabled at the launchingof the <strong>Africa</strong>n Union in July 2002 in Durban.NEPAD sought to engage the de<strong>ve</strong>loped countries to assist <strong>Africa</strong> in itsde<strong>ve</strong>lopment endeavors. Within this context, <strong>Africa</strong> was supposed to meetinternational st<strong>and</strong>ards for transparency, limited go<strong>ve</strong>rnment, property rights,the rule of law, free markets <strong>and</strong> democracy. For NEPAD to succeed, <strong>Africa</strong>nleaders estimated that the continent needs at least USD 64 billion annually inin<strong>ve</strong>stments to ensure sustainable growth. Howe<strong>ve</strong>r, the G8 promised to contributea mere USD 6 billion. At the Monterrey International Conference onFinancing Aid for De<strong>ve</strong>lopment, <strong>Africa</strong>n leaders had bemoaned the state of aidfor the de<strong>ve</strong>lopment for the continent. It is clear that NEPAD was adopted ata time when there was already an atmosphere of tension regarding the relationshipbetween donor <strong>and</strong> recipient countries on aid for de<strong>ve</strong>lopment.The fact is, NEPAD was adopted at a time when “de<strong>ve</strong>lopment aid” wasbeing steadily reduced by the de<strong>ve</strong>loped countries. Gi<strong>ve</strong>n such as situation, itwould seem that those who prepared NEPAD beha<strong>ve</strong>d like Rip Van Winkles 4as far as the historical experiences of <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> the interrogation of the policiesthat had been advanced in the past to o<strong>ve</strong>rcome underde<strong>ve</strong>lopment areconcerned. It was more or less the logic of the International FinancialInstitutions (IFIs) which was behind NEPAD’s thinking. NEPAD placed nearlyall the blames for <strong>Africa</strong>’s problems <strong>and</strong> almost all the responsibility forsorting them out on <strong>Africa</strong> itself. Although it paid lip-service to the fact thatcolonialism, the Cold War <strong>and</strong> the “workings of the international economicsystem” had contributed to <strong>Africa</strong>’s problems, it asserted that the primaryresponsible rested with “corruption <strong>and</strong> economic mismanagement” in <strong>Africa</strong>.


262 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>No where did the document mention the more consequential corruption <strong>and</strong>mismanagement <strong>and</strong> exploitation by the powerful nations—to whom NEPADsought to appeal. E<strong>ve</strong>n the consequences of the domination of the BrettonWoods institutions <strong>and</strong> their policies were not taken to task at all.It appears that, rather than denouncing them, they were only too anxiousto embrace the Structural Adjustment Programmes (SAPs). If the G8 endorsedNEPAD at Kananaskis, it is because it absol<strong>ve</strong>d these nations from all responsibilityof the historic injustices meted out on the people of <strong>Africa</strong>. Those whoprepared NEPAD ignored the fact that <strong>Africa</strong> rejected global de<strong>ve</strong>lopmentstrategies when it produced the Lagos Plan of Action (LPA), for example in1980, a document that stood for “collecti<strong>ve</strong> self-reliance.” LPA had pointedout that <strong>Africa</strong> “remains the least de<strong>ve</strong>loped continent….<strong>Africa</strong> is susceptibleto the disastrous effects of natural <strong>and</strong> endemic diseases of the cruelest type<strong>and</strong> is victim of settler exploitation arising from colonialism, racism <strong>and</strong>apartheid. Indeed, <strong>Africa</strong> was directly exploited during the colonial period <strong>and</strong>for the past two decades; this exploitation has been carried out through neocolonialistexternal forces which seek to influence the economic policies <strong>and</strong>directions of <strong>Africa</strong>n States.” (Organization of <strong>Africa</strong>n Unity 1980: 5)The Abuja Treaty of 1981 had also rejected the neo-liberal wisdom ofSAPs, <strong>and</strong> other documents that were to do the same were such as the <strong>Africa</strong>nAlternati<strong>ve</strong> Framework to Structural Adjustment Programmes of 1989, the<strong>Africa</strong>n Charter for Popular Participation <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment (the ArushaCharter) of 1990 <strong>and</strong> the Cairo Agenda of 1994. It e<strong>ve</strong>n fell short of e<strong>ve</strong>n theinitiati<strong>ve</strong>s of the World Conference Against Racism in Durban, South <strong>Africa</strong>,in September 2001, when 6,000 delegates from 153 countries gathered toexpose the evil of racism or the Gorée Conference that condemned sla<strong>ve</strong>ryinflicted on <strong>Africa</strong> as a crime against humanity. No wonder that the documentmade <strong>ve</strong>ry few references to human rights, <strong>and</strong> e<strong>ve</strong>n when these were made,it was in a rhetorical manner. Hardly, did it make any efforts to guarantee selfdeterminationfor the people, <strong>and</strong> in a way it advanced some policies that areincompatible with democracy <strong>and</strong> human rights.NEPAD pledged to support its successor policies <strong>and</strong> the <strong>Africa</strong> Growth<strong>and</strong> Opportunity Act (AGOA) passed by the US Congress. It was not e<strong>ve</strong>n criticalof the fact that O<strong>ve</strong>rseas De<strong>ve</strong>lopment Aid (ODA), are used to imposeeconomic <strong>and</strong> political conditionalities on the go<strong>ve</strong>rnments <strong>and</strong> peoples of<strong>Africa</strong>. Instead it took ODA as a basis for <strong>Africa</strong>’s de<strong>ve</strong>lopment. In this way,it accepted the fundamentals of SAPs paradigm by uncritically endorsing theso-called Po<strong>ve</strong>rty Reduction Strategy Programmes (PSPRs). The documentcould not discern that po<strong>ve</strong>rty reduction strategies that are being currently


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 263sponsored so heavily are part of the approach of “pursuing Darwinist economics<strong>and</strong> then sending in Florence Nightingale to tidy up” which is a “difficult<strong>and</strong> counterproducti<strong>ve</strong> approach to de<strong>ve</strong>lopment.” (Pieterse 1997)Summing UpWhat has aid been actually doing in <strong>Africa</strong>? According to GrahamHancock’s (1989) Lords of Po<strong>ve</strong>rty, virtually all sponsored aid to underde<strong>ve</strong>lopedcountries has been disastrous. Hancock provided numerous examples ofabuse <strong>and</strong> incompetence in the administration of international aid by theUnited Nations, the World Bank, <strong>and</strong> other organizations engaged in “humanitarian”activities. According to him, much of the aid provided through internationalorganizations has gone not to those for whom it was supposedlyintended, but rather to enlarge the fortunes of the aid bureaucrats themsel<strong>ve</strong>s.Most often, aid had also gone to entrench Third World go<strong>ve</strong>rnments that ha<strong>ve</strong>little or no interest in promoting the commonwealth of those they go<strong>ve</strong>rn.Where aid actually reached its intended destination, it usually was wasted onprojects that did nothing to contribute toward economic de<strong>ve</strong>lopment: InHancock’s somewhat ponderous prose:[A)t e<strong>ve</strong>ry le<strong>ve</strong>l in the structure of almost all our most important aid-givingorganizations, we ha<strong>ve</strong> installed a tribe of highly paid men <strong>and</strong> womenwho are irredeemably out of touch with the day-to-day realities of the ...underde<strong>ve</strong>lopment which they are supposed to be working to alleviate. Theo<strong>ve</strong>r-compensated aid bureaucrats dem<strong>and</strong>—<strong>and</strong> get—a st<strong>and</strong>ard of livingoften far better than that which they could aspire to if they were working, forexample, in industry or commerce in the home countries. At the same time,howe<strong>ve</strong>r, their achie<strong>ve</strong>ments <strong>and</strong> performance are in no way subjected to thesame exacting <strong>and</strong> competiti<strong>ve</strong> processes of evaluation that are considerednormal in business. Precisely because their professional field is ‘humanitarianism’rather than, say, ‘sales’, or ‘production’ or ‘engineering’, they are rarelyrequired to demonstrate <strong>and</strong> validate their worth in quantitati<strong>ve</strong>, measurableways. Surrounding themsel<strong>ve</strong>s with the mystifying jargon of their trade, theselords of po<strong>ve</strong>rty are the druids of the modern era wielding enormous powerthat is accountable to no one. (ibid: 32-33)Further on, he noted that “Garnered <strong>and</strong> justified in the name of the destitute<strong>and</strong> the vulnerable, aid’s main function in the past half-century has beento create <strong>and</strong> then entrench a powerful new class of rich <strong>and</strong> privileged people....At the same time...it has condoned <strong>and</strong> in some cases facilitated—themost consistent <strong>and</strong> grievous abuses of human rights that ha<strong>ve</strong> occurred anywherein the world since the dark ages.” (ibid: 192-3)


264 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Klitgaard’s (1991) book Tropical Gangsters, in a similar <strong>ve</strong>inexplores the role of the IMF <strong>and</strong> World Bank in de<strong>ve</strong>loping countries, usingthe example of Equatorial Guinea, where the former concerned itself withshort term (1-2 years) economic stability, while the latter dealt with the mediumterm (3-5 years). The author worked for these organizations, <strong>and</strong> what hedid in this book was to show these institutions’ share of bureaucratic incompetents<strong>and</strong> lazy sinecures. According to him, many of the country’s leaderssaw the loans as a source of potential Mercedes <strong>and</strong> other luxuries. With structuraladjustment loans, which are premised on conditionalities of policychanges, third world leaders ha<strong>ve</strong> been gi<strong>ve</strong>n carte blanche with the funds soobtained: “For such people money has probably ne<strong>ve</strong>r been easier to obtainthan it is today: with no complicated projects to administer <strong>and</strong> no messyaccounts to keep, the <strong>ve</strong>nal, the cruel <strong>and</strong> the ugly are laughing literally all theway to the bank. For them Structural adjustment is like a dream come true.”(Hancock op cit: 59-60)To cite an example from Tanzania on the abo<strong>ve</strong>, in an attempt todi<strong>ve</strong>rsify the economy in 1977, the Zanzibar go<strong>ve</strong>rnment had decided torevi<strong>ve</strong> the rubber industry, which had been reduced to a mere 28 ha by then.By that year, 30, 000 ha had been classified as forest l<strong>and</strong>s. The go<strong>ve</strong>rnmentplanned to plant a total of 10,000 ha by 1987. Without any foreign assistance,the go<strong>ve</strong>rnment was able to exp<strong>and</strong> the rubber plantations from 28 ha in 1977to 1,270 ha by 1980. These plantations were exp<strong>and</strong>ed further to 1,750 ha by1983 <strong>and</strong> experimental tapping started in 1985. The Finnish De<strong>ve</strong>lopmentAgency (FINNIDA) was approached by the Zanzibar go<strong>ve</strong>rnment in 1979 forassistance in the forestry sector. The project was funded by Finl<strong>and</strong> for 18years—from 1980 to 1997. The Zanzibar plans were completely recast: theproject started with “institutional building”, “systems de<strong>ve</strong>lopment” <strong>and</strong>“human resources de<strong>ve</strong>lopment”. The first years were wasted in argumentsbetween the donors <strong>and</strong> the Zanzibar go<strong>ve</strong>rnment on the st<strong>and</strong>ards of housingfor their staff. Thus, the initial years were spent on building houses <strong>and</strong> asauna, buy generators <strong>and</strong> import cars for the ‘expatriates’ for “the benefit ofthe project”, as one of the project leaders remarked in those years (Chachage2000: 173)During the lifetime of the project, a total of 2,320 ha of plantations werecreated <strong>and</strong> a total area of 8,623 ha gazetted for planting trees. The implementationof the project for the period of 18 years since it started in 1980 upto 1997, cost a total of FIM 51,419 million (as Finl<strong>and</strong>’s contribution) <strong>and</strong>Tshs 295,141 million (as Zanzibar’s contribution). When the project begun inthe early 1980s, FINNIDA, instead of continuing with the implementation of


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 265the plans initiated by the go<strong>ve</strong>rnment, had the intention of introducing portablesawmills from Finl<strong>and</strong>. The go<strong>ve</strong>rnment objected to this, but Finl<strong>and</strong> insistedthat wood production <strong>and</strong> felling of trees was important. Under the project,104 ha, 103 ha <strong>and</strong> 67 ha were cleared in 1983, 1984 <strong>and</strong> 1985 respecti<strong>ve</strong>ly.The project also objected to fruit trees planting, since it lacked the necessaryhorticultural techniques. In 1980 three expatriates were sent to Zanzibar: aleader <strong>and</strong> two technicians who were later joined by two Peace Corps volunteers—aroad building engineer <strong>and</strong> a forester. There were no roads to build<strong>and</strong> the engineer was gi<strong>ve</strong>n the duty of supervising plantations while theforester became a photographer of the project!Rather than directing efforts to the initial objecti<strong>ve</strong> of di<strong>ve</strong>rsifying theeconomy, as the Zanzibar go<strong>ve</strong>rnment had envisaged, FINNIDA was moreconcerned with issues of environmental degradation, <strong>and</strong> l<strong>and</strong> use plans,which finally led to the enactment of l<strong>and</strong> laws that were in line with structuraladjustments (titling, individualization <strong>and</strong> registration). It was the basicallyFinnish companies <strong>and</strong> other private companies which benefited from theproject. All the evaluation reports indicated that the project, after all thoseyears, was successful!The delusion that rich countries can pull poor countries out of po<strong>ve</strong>rty ifthey so choose is still in display, as the 2005 July G 8 meeting, <strong>and</strong> BobGeldof’s rock concerts in cities around the world to push that idea demonstrated.Here was a plea for debt relief <strong>and</strong> massi<strong>ve</strong> increases in foreign aid tosa<strong>ve</strong> the world’s poor. The US <strong>and</strong> UK agreed to write off of 18 heavily indebtedcountries, <strong>and</strong> the US pledged to double its aid to <strong>Africa</strong>, with Britain callingfor new Marshall Plan for <strong>Africa</strong>. <strong>Africa</strong>ns are made to be beggars <strong>and</strong> notto be independent <strong>and</strong> self reliant. Aid weakens the local capacities: it does notdeli<strong>ve</strong>r what <strong>Africa</strong> wants most. It e<strong>ve</strong>n distorts the labour markets, in thatthose jobs with aid organizations <strong>and</strong> NGOs are <strong>ve</strong>ry highly paying to theextent that it is not surprising to find a chauffer driving an aid worker has qualificationsin biochemistry. He is driving an aid worker distributing food <strong>and</strong>forcing local farmers out of the markets. The same with those cheap donatedclothes which are forcing workers out of the textile industry.Po<strong>ve</strong>rty is by far the biggest business in <strong>Africa</strong>. With the G 8 resolutionsin Gleneagles in July 2005, aid agencies, de<strong>ve</strong>lopment agencies, donor organizations<strong>and</strong> NGOs are preparing themsel<strong>ve</strong>s for a tsunami of fresh moneywhich is in the aid pipeline. Their huge bureaucracies, financed by aid, whichessentially promotes corruption <strong>and</strong> complacency, will be organizing moreworkshops <strong>and</strong> conferences on po<strong>ve</strong>rty alleviation, projects, capacity building,


266 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>gender balance, facilitation, entrepreneurship, etc. There are estimates thatsome 70 percent of all aid money raised usually goes to financing NGOs’administration—cars, salaries, equipment <strong>and</strong> the all important workshops <strong>and</strong>seminars. ActinAid infuriated the British go<strong>ve</strong>rnment when it pointed out thatconsultants <strong>and</strong> western companies benefited to the tune of 60 percent fore<strong>ve</strong>ry STG 1 intended to go towards eradicating po<strong>ve</strong>rty. The World Bankadmitted recently that consultants were taking USD 20 billion from global aidbudgets, besides the fact that a lot more money is paid to the expatriates whoare provided with jobs in areas that local expertise exist.Aid cannot assist in the de<strong>ve</strong>lopment of <strong>Africa</strong>. What <strong>Africa</strong> needs is arenewal of the project of collecti<strong>ve</strong> self-reliance, <strong>and</strong> work harder on the unificationof the continent. Aid, in all its forms is basically working towards furtherbalkanization of the continent, through competition among countries towoe aid <strong>and</strong> foreign in<strong>ve</strong>stors. Since 1960, Sub-Saharan <strong>Africa</strong> has recei<strong>ve</strong>dnearly USD 500 billion in aid, yet the region has become poorer in the pastse<strong>ve</strong>ral decades. In today’s dollars, that aid initiati<strong>ve</strong> disbursed roughlyUSD100 billion o<strong>ve</strong>r the course of four years after World War II. <strong>Africa</strong> thushas already recei<strong>ve</strong>d the equivalent of about fi<strong>ve</strong> Marshall Plans. In that case,the call for debt relief, more aid <strong>and</strong> a new Marshall Plan is misplaced, underthe current corrupt international aid regime which is working towards thefacilitation of more exploitation of <strong>Africa</strong>’s labour, natural resources <strong>and</strong> rawmaterials, rather than industrialization <strong>and</strong> revolutionization of agriculture.BibliographyAnorld, Guy (1979): Aid in <strong>Africa</strong>, Kogan Page Ltd, London.Berg, E.L. (Co-ordinator) (1993) Rethinking Technical Co-operation:Reforms for Capacity Building in <strong>Africa</strong>, United Nations De<strong>ve</strong>lopmentProgramme, New York.Bond, Patrick (ed) (2002): Fanon’s Warning: A Civil Society Reader onthe New Partnership for <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment, <strong>Africa</strong>n World Press, Inc,Trento, New Jersey.Chachage, C.S.L. (2000): Environment, Aid <strong>and</strong> Politics in Zanzibar, Dares Salaam Uni<strong>ve</strong>rsity Press, Dar es Salaam.Fanon, Frantz (2001): The Wretched of the Earth, Penguin Books,London.Finl<strong>and</strong>, Ministry of Foreign Affairs (1993): Finl<strong>and</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment Cooperationin the 1990s: Strategic Goals <strong>and</strong> Means, FINNIDA, Helsinki.


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 267Hancock, Graham (1989): Lords of Po<strong>ve</strong>rty: The Power, Prestige, <strong>and</strong>Corruption of the International Aid Business, The Atlantic Monthly Press,New York.Hertz, Noreena (2001): The silent Takeo<strong>ve</strong>r: Global Capitalism <strong>and</strong> theDeath of Democracy, Arrow Books, London.Kalyalya, D. et al (1988): Aid <strong>and</strong> De<strong>ve</strong>lopment in Southern <strong>Africa</strong>:Evaluating a Participatory Learning Process, <strong>Africa</strong> World Press Inc, NewJersey.Klitgaard, Robert (1991): Tropical Gangsters, Tauris, London.Kristol, Irving (1975): “The ‘New Cold War’”, Wall Street Journal, July17, 1975.Ministry of Foreign Affairs (1993): Finl<strong>and</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment Co-operationin the 1990s: Strategic Goals <strong>and</strong> Means, FINNIDA, Helsinki.Mosley, P (1987): O<strong>ve</strong>rseas Aid: Its Defense <strong>and</strong> Reform, WheatsheafBooks Ltd, Sussex.Nyerere, J.K. (1969): Freedom <strong>and</strong> Unity/Uhuru na Umoja, OxfordUni<strong>ve</strong>rsity Press, Dar es Salaam.Organization of <strong>Africa</strong>n Unity (1980): Lagos Plan of Action, AddisAbaba.Pieterse, Jan Neder<strong>ve</strong>en (1997): “Equity <strong>and</strong> Growth Revisited: ASupply-Side Approach to Dee<strong>ve</strong>lopment”, European Journal ForDe<strong>ve</strong>lopment Research, No 4.Rugumamu, S.M. (1997): Lethal Aid: The Illusion of Socialism <strong>and</strong> SelfReliance in Tanzania, <strong>Africa</strong>n World Press, Trenton.Spybey, Tony (1992): Social Change, De<strong>ve</strong>lopment <strong>and</strong> Dependency,Politity Press, Worcester.Tomasevski, Katarina (1989): De<strong>ve</strong>lopment Aid <strong>and</strong> Human Rights,Pinter Publishers, London.Watkins, Kevin (1994): “Aid Under threat”, Review of <strong>Africa</strong>n PoliticalEconomy, No 66.Zeleza, P.T. (1997): Manufacturing <strong>Africa</strong>n Studies <strong>and</strong> Crises,CODESRIA, Dakar.


268 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>Notes*Prepared for the 1 st International Turkish-<strong>Africa</strong>n Congress, organized by TurkishAsian Center for Strategic Studies (TACSS), held in Istanbul, <strong>Turkey</strong>, 23 rd -24 thNo<strong>ve</strong>mber 2005.1In 1963 he was to pint out that “…The nation states we ha<strong>ve</strong> inherited are inadequateorgans for the de<strong>ve</strong>lopment of the full potential of <strong>Africa</strong>. Indeed, in many casesthe present nations are so small or weak that they are in constant danger of the moresubtle forms of domination which are generally referred to as neo-colonialism. Somenational go<strong>ve</strong>rnments of <strong>Africa</strong> can only fulfill the minimum functions of go<strong>ve</strong>rnmentif they recei<strong>ve</strong> subsidies from outside their borders. Under such circumstances completefreedom is difficult to maintain for any length of time. Furthermore, a weaknessof this type affects not only the country immediately concerned, it affects also herneighbors <strong>and</strong> all the other countries of <strong>Africa</strong>. No one of us is safe if any of us getsinvol<strong>ve</strong>d in the Cold War between East <strong>and</strong> West, or any otherworld conflicts which areirrelevant to our own problems.“<strong>Africa</strong>n unity is essential to the continent as a whole <strong>and</strong> to e<strong>ve</strong>ry part of it.Politically we ha<strong>ve</strong> inherited boundaries which are either unclear or such ethnographical<strong>and</strong> geographical nonsense that they are fruitful source disagreements. And suchdisagreements, if allowed to de<strong>ve</strong>lop, would lead to a waste of scarce resources in thebuilding up of national armies…..” (Nyerere 1969: 212)Again: “Further, many of the different <strong>Africa</strong>n countries produce, or could produce,the same kind of primary products or raw materials. We sell in competition with eachother, often to the same major consumer. Thus we are all in a desperately weak bargainingposition <strong>and</strong> the triumph of one nation is frequently the at the expense of another.Individual attempts to rectify national economic imbalance frequently worsens theposition of another <strong>Africa</strong>n country, <strong>and</strong> weakens <strong>Africa</strong> as a whole in relation to theindustrial areas of the world. Also in the process of di<strong>ve</strong>rsification <strong>and</strong> the attempt tobuild our economies, we are each of us competing against the other for small amountsof available outside capital in<strong>ve</strong>stment <strong>and</strong> economic aid. Our competition in thisrespect again makes it easy for one of us to be played up against the other, <strong>and</strong> the needfor each <strong>Africa</strong>n state taken individually makes that state vulnerable to offers of assistancewhich ha<strong>ve</strong> explicit or implicit conditions attached. Through these means different<strong>Africa</strong>n states are in danger of being invol<strong>ve</strong>d on opposite sides in quarrels whichdo not concern them. If there were real <strong>Africa</strong>n unity moral blackmail would be impossible.”(ibid: 213)2These were: Catholic Relief Services, Church World Service, American FriendsService Committee, Lutheran World Relief, Monnonite Central Committee <strong>and</strong>American Jewish Joint Distribution Committee.


Foreign Aid <strong>and</strong> <strong>Africa</strong>’s De<strong>ve</strong>lopment 2693Walt Witman Rostow’s ‘Stages of Growth’ <strong>and</strong> his metaphor of ‘traditional’ societiesof ‘taking-off’ to ‘modern’ ones—like an aeroplane was the best summation ofthis conception.4Rip Van Winkle is a Dutch hero in a story under the same title by WashingtonIrving. Van Winkle drunk liquor in a strange company, <strong>and</strong> fell asleep <strong>and</strong> did notawake for twenty years!


270 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>


<strong>Afrika</strong>’daki Gü<strong>ve</strong>nlik Sorunlar›, Avrupa’yaYans›malar› <strong>ve</strong> Çözüm ÖnerileriKenan Da¤c› 111 Eylüll 2002’den beri “gü<strong>ve</strong>nlik” dünyam›zda en öncelikli konu halinegelmifltir. Hem AB üyesi devletler, hem de Kuzey <strong>Afrika</strong>l› ülkeler büyük çapl›terörist sald›r›lardan muzdarip olmufllard›r. Vat<strong>and</strong>afllar›n gü<strong>ve</strong>nli¤i hem <strong>Afrika</strong>hem de Avrupa için en öncelikli konu haline gelmifltir. AB’nin temsil etti¤iidealist bak›fl aç›s›na göre gü<strong>ve</strong>nli¤in, hukukun üstünlü¤ünün, eflitliklebirlikte, adalet <strong>ve</strong> insan haklar›na sayg›n›n sa¤lanmas› art›k temel paylafl›lanöncelikler olarak kabul edilmektedir.Gü<strong>ve</strong>nlik deyince akla ilk olarak askerî ya da polisiye gü<strong>ve</strong>nlik konular›gelmektedir. Ancak, günümüzde küresel gü<strong>ve</strong>nlik, askerî ya da polisiye duruflnoktas›n›n daha ilerisine geçmektedir <strong>ve</strong> “düflmans›z tehdit” olarak bilinen fakirlik<strong>ve</strong> kirlilik gibi tehditler gü<strong>ve</strong>nlik çal›flmalar›n›n sorunsallar› olarak incelenmektedir.2Fakirlik <strong>ve</strong> kirlili¤in sebeplerine indi¤imizde karfl›m›za “ekonomik nedenler”ç›kmaktad›r. Sokaklarda meydana gelen fliddet olaylar›, gösteri <strong>ve</strong> yürüyüfller,fakirli¤in kol gezdi¤i mekânlardan zenginlik <strong>ve</strong> refah›n oldu¤u mekânlarado¤ru büyüyen göç dalgalar› vb. olaylar›n kökenini “ekonomik” nedenlereba¤lamak mümkündür.Bu nedenle, baz› uzmanlar, sosyal hareketlere <strong>ve</strong> gösterilere kat›l›m› “ekonomik<strong>ve</strong> sosyal refah seviyelerini kaybetmek istemeyen insanlar›n aray›fl›”olarak görmekte <strong>ve</strong> bunun “insanlar› moti<strong>ve</strong> eden birinci güç” oldu¤unu savunmaktad›r.Yani bu perspektifte sosyal hareketlere kat›l›m; yönetimi düzeltmek <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli¤isa¤lamakta devletin kapasite eksikliklerini kapatmak için bireyler taraf›ndangerçeklefltirilen giriflimler 3 olarak kabul edilmektedir. Bundan sosyalhareketlerin gü<strong>ve</strong>nlik araflt›rmalar› alan›na yerlefltirildi¤i sonucu ortaya ç›kmaktad›r.O halde flunu söyleyebiliriz ki, genel anlamda dünyada meydana gelen gü-


272 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong><strong>ve</strong>nlik sorunlar›na sadece askeri <strong>ve</strong> polisiye aç›dan bak›lamaz. Çünkü bugünekadar, ne <strong>Afrika</strong>’da ne de dünyan›n di¤er mekânlar›nda gü<strong>ve</strong>nlik sorunlar›n›sadece askeri yöntemlerle çözmek mümkün olmam›flt›r.Günümüzde çat›flmalar›n <strong>ve</strong> fakirli¤in ele geçirdi¤i <strong>Afrika</strong> k›tas›nda istatistiklerinortaya koydu¤u içler ac›s› durum her geçen y›l daha da kötüye gitmektedir.Sadece bir tek örnek <strong>ve</strong>rmek gerekirse, 2001 y›l›nda <strong>Afrika</strong>’daki ülkelerin%72’si (53 ülkeden 39’u) y›ll›k kifli bafl›na düflen milli gelir 745 dolar›n alt›ndaolan anlam›na gelen “düflük gelirli” ülkeler s›n›f›nda yer alm›fllard›r. 4Günümüzde Sahra Alt› <strong>Afrika</strong> Bölgesi’nin tümünde etkili olan kar›fl›kl›k<strong>ve</strong> istikrars›zl›k mültecileri daha genifl alanlara göçmeye zorlamaktad›r.Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu, 1999 y›l›nda dünyadabulunan 22,3 milyon mülteciden- iltica talebinde bulunan- 6,3 milyonunun <strong>Afrika</strong>’daoldu¤unu rapor etmektedir. 5Bu flartlar alt›nda, <strong>Afrika</strong>l› Devlet Baflkanlar› <strong>Afrika</strong>’da devam eden ekonomik<strong>ve</strong> siyasi çöküfle çözüm bulmak için 2001’de “<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas›için Yeni Ortakl›k” (NEPAD)’› kurmufllard›r.NEPAD ile <strong>Afrika</strong>l› Devlet Baflkanlar›, <strong>Afrika</strong>’n›n kalk›nmas› için do¤rusiyasi <strong>ve</strong> ekonomik yönetimin temel ilkelerine uyma sözü <strong>ve</strong>rdiler. NEPAD’›nözünü, <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> geliflmifl ülkeler ile endüstrileflmifl sekiz ülke (G-8) aras›ndakiiliflkileri yeniden yap›l<strong>and</strong>›rmak <strong>ve</strong> karfl›l›¤›nda demokratik <strong>ve</strong> serbest piyasanormlar›na uymak oluflturmaktad›r.Her fleye ra¤men <strong>Afrika</strong> geliflmektedir. Uluslararas› toplumun <strong>Afrika</strong>’dakibu geliflmelere ilgisi kayda de¤er bir flekilde artmaktad›r.K›ta’dan gerçek bir de¤iflim momentinin yakal<strong>and</strong>›¤›n› dair iflaretler gelmektedir.<strong>Afrika</strong> Birli¤i <strong>ve</strong> NEPAD’›n (<strong>Afrika</strong>’n›n Kalk›nmas› için Yeni Ortakl›k)oluflumu, <strong>Afrika</strong>’n›n Bölgesel Ekonomik Topluluklar›n›n artan rolü, <strong>ve</strong> millidevletler baz›nda yeni nesil liderlerin ortaya ç›kmas› <strong>Afrika</strong>’y› de¤ifltirmektedir.Böyle bir de¤iflim trendinin yaflanmas› <strong>Afrika</strong>-Avrupa aras›ndaki iliflkileride de¤ifltirmektedir.Avrupa’n›n <strong>Afrika</strong> ile iliflkileri yeni de¤ildir. Avrupa-<strong>Afrika</strong> iliflkileri tarihiköklere sahiptir. Ancak bu iliflkiler ço¤u kez sömüren-sömürülen iliflkisininürünü üzücü uygulamalarla an›lmaktad›r. Günümüzde bu iliflki biçimi yeriniortak ç›karlar temelinde eflit ortakl›k iliflkilerine b›rakmaktad›r.


<strong>Afrika</strong>’daki Gü<strong>ve</strong>nlik Sorunlar› 273Avrupa <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong>’n›n sa¤lam ticari ba¤larla ba¤lanm›fl olmas›, Avrupa’y›<strong>Afrika</strong> menfleli ürünler için en büyük ihraç pazar› haline getirmifltir.Örne¤in, afla¤› yukar› <strong>Afrika</strong>’dan ihraç edilen pamuk, mey<strong>ve</strong> <strong>ve</strong> sebzenin%85’i AB taraf›ndan ithal edilmektedir.Avrupa <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> ayr›ca sa¤lam <strong>ve</strong> önceden belirlenen yard›m ak›fl› ile debirbirlerine ba¤lanmaktad›r. AB’nin <strong>Afrika</strong>’ya kalk›nma yard›m› 1985’teki 5milyar avroya karfl›l›k 2003’te toplam 15 milyar avroyu bulmufltur. Di¤er yard›mlar›nkat be kat üstünde olan bu yard›mlar AB’yi en büyük donör halinegetirmifltir 6 . AB’nin ODA’ya yapt›¤› yard›m <strong>Afrika</strong>’ya yap›lan toplam ODAyard›mlar›n›n % 60’n› oluflturmaktad›r.Ayr›ca, AB üyesi ülkelerin bir k›sm› göreceli olarak <strong>Afrika</strong> siyaseti <strong>ve</strong> kalk›nmas›ile yeni tan›fl›rken, baz›lar› ise, <strong>Afrika</strong>’n›n farkl› ülkeleri <strong>ve</strong> bölgeleriile uzun süredir devam eden politik, ekonomik <strong>ve</strong> kültürel ba¤lar›n› sürdürmektedir.Topluluk seviyesinde son birkaç on y›ldan beri Avrupa Komisyonukapsaml› bir tecrübe yaflam›fl <strong>ve</strong> bu tecrübeler <strong>Afrika</strong>’n›n farkl› bölümleri ileortakl›klar oluflturan bir dizi sözleflmelerle sonuçlanm›flt›r.1975’te imzalanan Lomé I Anlaflmas›, Sahra Alt› <strong>Afrika</strong> ülkeleri ile AvrupaToplulu¤u aras›ndaki ilk çerçe<strong>ve</strong> anlaflmas› olmufltur. <strong>Afrika</strong>, Karayip <strong>ve</strong>Pasifik(ACP) ülkeleri aras›nda imzalanan <strong>ve</strong> esas olarak kalk›nma <strong>ve</strong> iflbirli-¤ine yo¤unlaflan LOME Kon<strong>ve</strong>nsiyonu Haziran 2000’de Cotonou Anlaflmas›ad›n› alarak, içerik <strong>ve</strong> yap›sal de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r.48 Sahra Alt› <strong>Afrika</strong> ülkesi ile 25 y›ll›¤›na imzalan anlaflma, 2005 y›l›ndatekrar revize edilmifl <strong>ve</strong> anlaflmaya kalk›nma <strong>ve</strong> iflbirli¤inin yan› s›ra politik birboyut getirilmifltir.Böyle bir yap›sal de¤iflikli¤e gidilmesinin birçok sebebi olmakla birliktebunlar aras›nda:- Avrupa’n›n uzun y›llar <strong>Afrika</strong> ülkelerine yard›mda bulunmalar›na ra¤menhedeflenen kalk›nman›n sa¤lanamamas›,- So¤uk Savafl’›n sona ermesiyle birlikte AB’nin küresel aktör olmay› önceliklibir hedef haline getirmesi, bu kapsamda; ekonomik bir birlikten politikbirli¤e do¤ru kaymas› <strong>ve</strong> bunun bir sonucu olarak da Ortak D›fl <strong>ve</strong> Gü<strong>ve</strong>nlikPolitikas›’na a¤›rl›k <strong>ve</strong>rmesi,- 1999 y›l›ndan itibaren Avrupa Gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> Savunma Politikas›’n›(AGSP) oluflturmas›,- 11 Eylül terör sald›r›lar›n›n meydana gelmesi,


274 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>gibi benzer sebepler karfl›s›nda AB Cotonou Anlaflmas› ile geleneksel politikalar›ndanyap›sal bir de¤iflikli¤e gitmifltir. Görüldü¤ü gibi bunun en önemli sebebini“Gü<strong>ve</strong>nlik” sorunlar› oluflturmaktad›r.AB günümüzde örnek bir gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> refah alan› oluflturmufltur. Bu alan›nvarl›¤›n› devam ettirebilmek için d›flar›dan gelecek “terör, göç vb.” tehditleriönceden ortadan kald›rmak istemektedir.Bu nedenle de ekonomik <strong>ve</strong> kalk›nma amaçl› iflbirli¤ine girdi¤i ortaklar›-na yapaca¤› ekonomik yard›mlar› “demokrasi, hukukun üstünlü¤ü, adalet <strong>ve</strong>insan haklar›na sayg›n›n sa¤lanmas›” gibi koflullara ba¤lamaktad›r. Bu sayedekalk›nma ortam›n›n oluflturulabilece¤i düflünülmektedir.Kuzey <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> AB iliflkileri ise Avrupa-Akdeniz Ortakl›¤› <strong>ve</strong> Ortakl›kAnlaflmalar›na; Avrupa Komfluluk Politikas› <strong>ve</strong> Komfluluk Politikas› EylemPlanlar›na dayanmaktad›r.Avrupa-Akdeniz Ortakl›¤› 1995’te Barselona Deklarasyonu ile bafllam›flt›r.Barselona Deklarasyonu, üç ana amac›n› flöyle tan›mlamaktad›r:(a) Politik <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik diyalogunun güçlendirilmesi ile ortak bir bar›fl <strong>ve</strong>istikrar alan›n›n oluflturulmas›,(b) Yavafl yavafl kurulacak bir serbest ticaret bölgesi <strong>ve</strong> ekonomik ortakl›kvas›tas›yla refah›n paylafl›ld›¤› bir alan oluflturma <strong>ve</strong>(c) Kültürler aras› diyalogu <strong>ve</strong> toplumlar aras› de¤iflimleri teflvik etmeyiamaçlayan sosyal, kültürel <strong>ve</strong> insani bir ortakl›k oluflturarak halklar› birbirleriile kaynaflt›rmak.Barselona Deklarasyonu’nda ifade edilen ortakl›klar, Avrupa Birli¤i <strong>ve</strong> herbir ortak ülke ile karfl›l›kl› olarak yap›lan Ortakl›k Anlaflmalar› ile uygulanmaktad›r.Bu platformun oluflturulmas› ile, Avrupa Komfluluk Politikas› bu ülkelereAvrupa’n›n yak›n komflular›n›n refah, istikrar <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli¤ini desteklemeyiamaçlayan ortakl›k, farkl›l›k temeli üzerine oturmufl bir bak›fl içerisinde, kaydade¤er bir derecede ekonomik bütünleflme <strong>ve</strong> AB ile gittikçe artan iliflki biçiminisunmaktad›r.Tunus <strong>ve</strong> Fas’›n da dahil oldu¤u befl Kuzey <strong>Afrika</strong> ülkesi, 2005’te bafllayanAvrupa Komfluluk Politikas›n›n ilk setinin benimsenmesi ile bu politikan›nuygulamalar›ndan faydalanmaktad›r.


<strong>Afrika</strong>’daki Gü<strong>ve</strong>nlik Sorunlar› 275Öneriler:Günümüzde göç, terör <strong>ve</strong> insan haklar› ihlallerinin en önemli sebeplerindenbirisini “yoksulluk” oluflturmaktad›r. <strong>Afrika</strong>, yer alt› <strong>ve</strong> yerüstü kaynaklar›ile önemli bir potansiyele sahip olmas›na ra¤men, bu potansiyel ekonomiyekaz<strong>and</strong>›r›lamamakta dolay›s›yla da refah, zenginlik <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli¤e dönüflememektedir.<strong>Afrika</strong>’da yer alt› <strong>ve</strong> yer üstü kaynaklar›n ç›kart›lmas›, bunlar›n ifllenmesi<strong>ve</strong> uluslararas› ticarete sunulabilmesi için baflta “beflerî sermaye” eksikli¤iningiderilmesi gerekir. Son otuz y›ld›r Avrupa’dan <strong>Afrika</strong>’ya önemlimiktarlarda yard›m yap›lm›fl olmas›na ra¤men bu yard›mlar›n etkinli¤inin sa¤lanamad›¤›görülmektedir.Sadece <strong>Afrika</strong> için de¤il, ayn› zam<strong>and</strong>a Avrupa <strong>ve</strong> tüm dünyada bar›fl <strong>ve</strong> istikrar›nsa¤lanabilmesi <strong>ve</strong> <strong>Afrika</strong> kaynakl› göçün engellenebilmesi için <strong>Afrika</strong>’dakiyoksullu¤un ortadan kald›r›lmas› gerekir. Bu nedenle <strong>Afrika</strong>’daki “beflerisermaye” eksikli¤inin kapat›labilmesi için e¤itim alan›nda ciddi yat›r›mlar›nyap›lmas› gerekmektedir. Ayr›ca, yolsuzluklarla mücadele edilmeli, çokpartili demokratik bir rejime kavuflabilmesi için <strong>Afrika</strong>l› ülkeler teflvik edilmelidir.<strong>Afrika</strong> devletlerin, piyasalar›n› liberallefltirmelerine daha fazla destek <strong>ve</strong>rilmelidir.Notlar1Yrd.Doç.Dr., Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi ‹ktisadi <strong>ve</strong> ‹dari Bilimler Fakültesi Uluslararas›‹liflkiler Bölümü Ö¤retim Üyesi.2Gwyn Prins, “Notes Toward the Definition of Global Security”, American BehavioralScientist, 38.6 (May›s 1995), s. 818-819.3Ellen Dorsey, “Exp<strong>and</strong>ing the Foreign Policy Discourse: Transnational SocialMo<strong>ve</strong>ments <strong>and</strong> the Globalization of Citizenship”. The Limits of State Autonomy:Societal Groups <strong>and</strong> Foreign Policy Formation. Der. David Skidmore <strong>ve</strong> ValerieHudson, Boulder, Westview Press, 1993, s. 242-243.4World Bank, Sustainable De<strong>ve</strong>lopment in a Dynamic World: TransformingInstitutions, Growth, <strong>and</strong> Quality of Life, World De<strong>ve</strong>lopment Report 2003, NewYork, Oxford Uni<strong>ve</strong>rsity Press, 2003, s. 243.5United Nations High Commission for Refugees, The State of the World’s Refugees2000: Fifty Years of Humanitarian Action. Bkz. http://www.unhcr.org6EU Commission, EU Strategy for <strong>Africa</strong>: Towards a Euro-<strong>Africa</strong>n pact to accelerate<strong>Africa</strong>’s de<strong>ve</strong>lopment, Brussels, 12.10.2005 COM(2005) 489 final.


276 Yükselen <strong>Afrika</strong> <strong>ve</strong> Türkiye / <strong>Rising</strong> <strong>Africa</strong> <strong>and</strong> <strong>Turkey</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!