13.07.2015 Views

Sayı 1 - Hacettepe Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Öğretimi ...

Sayı 1 - Hacettepe Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Öğretimi ...

Sayı 1 - Hacettepe Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Öğretimi ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Merhaba,HÜDİLSahibi <strong>ve</strong> Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong>Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi AdınaProf. Dr. Ülkü ÇELİK ŞAVKYayın KuruluElif AYANDr. Hiclal DEMİRFaik Utkan DENİZERCanan ÖKTEMGİL TURGUTDergi <strong>ve</strong> Kapak TasarımıEmre ALKAÇwww.emrealkac.comHÜDİL üç ayda bir yayımlananyerel süreli dergidir.Basım EviÖNCÜ BASIMEVİKazım Karabekir Cad. 85/2İskitler / ANKARATel. 0312 384 31 20Heyecanlı, yoğun, biraz tedirgin, fazlaca dağınık ama son derecekısa bir hazırlık dönemine sahip HÜDİL’in ilk sayısı elinizde.İsminde hem <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> hem DİL bulunan bir yayınınsorumluluğu bizi, tahmin edileceği gibi, çok daha titiz davranmaya mecburkıldı. Buna rağmen gözden kaçan bazı hususlar varsa lütfen bunuilk sayının telaşına <strong>ve</strong>rin, sonraki sayılar için mazeretimiz olmayacaktır.Haber mi olsa bülten mi, derken, dilin kültür taşıyıcısı olmaözelliğini de düşünerek dil-kültür içerikli bir dergi olmasına karar<strong>ve</strong>rdik. Ancak, yazılar <strong>ve</strong>ya görsellerle yalnızca kültür dünyamızaçeşitli kapılar açmayı hedefliyoruz. Bu kapılardan ne kadar ileriyegireceğinize siz değerli okuyucularımız, kendiniz karar <strong>ve</strong>receksiniz.HÜDİL, <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama<strong>ve</strong> Araştırma Merkezinin yayın organıdır <strong>ve</strong> varlığı da böyle birmerkezin kurulmuş olması ile mümkün olmuştur. Bu <strong>ve</strong>sile ile buradanMerkezimizin kuruluş çalışmalarında katkıları bulunan baştaRektörümüz Prof.Dr. Uğur Erdener olmak üzere Rektör YardımcılarımızProf.Dr. Hasan Kazdağlı <strong>ve</strong> Prof.Dr. Selçuk Geçim’e; şu an yönetimkurulunda yer alan Üni<strong>ve</strong>rsitemizin çok değerli öğretim üyelerine;oluşumu fikren <strong>ve</strong> kalben desteklediklerini bildiğim öğretim elemanıarkadaşlarımıza <strong>ve</strong> öğrencilerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.HÜDİL’in hazırlanmasına yardımcı olan Merkezimiz elemanlarıile derginin kapak <strong>ve</strong> sayfa tasarımını yapan Güzel Sanatlar FakültesiSeramik Bölümü Öğrencisi Emre Alkaç’a da çok teşekkür ediyorum.Çizgisini hep daha ileriye çekme <strong>ve</strong> varlığını da en iyiye ulaşma gayretiile sürdüreceğimiz HÜDİL’in ikinci sayısında görüşmeyi diliyorum.Saygılarımla,Ülkü Çelik ŞavkBasım Tarihi02 Aralık 2009Yazışma Adresi<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong>Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi (HÜDİL)06800 Beytepe/ANKARAGenel Ağ Sayfasıwww.hudil.hacettepe.edu.trE-Postahudil@hacettepe.edu.tr


İçindekilerMerkezimiz HakkındaYönetim Kurulu-ElemanlarımızElemanlarımızDerslerimizKurslarArapça - Osmanlıca - Rusça - JaponcaTeşekkürEtkinliklerProjeler<strong>Hacettepe</strong>’nin ‘A’sı<strong>Türkçe</strong>nin TarihindenOrhon YazıtlarıEdebiyat DünyamızdanDeyimlerBatıl İnançlarA267810111315161820222325272931ÖnerdiklerimizDenemeKültürümüzü TanıyalımŞarkılara Söz Veren ŞiirlerÖğrencilerimizdenDergide kullanılan görsellerin bir kısmı genel erişime açık websitelerinden alınmıştır, yaratıcılarına teşekkür ederiz. Diğer görsel<strong>ve</strong> içeriklerin izinsiz kullanımı yasaktır.1


MerkezimizKuruluYönetim KuruluYÖNETİMProf. Dr. Ülkü ÇELİK ŞAVK (Müdür)Doç. Dr. Fatma S. KUTLAR OĞUZ (Müdür Yardımcısı)Dr. Bülent GÜL(Müdür Yardımcısı)YÖNETİM KURULU ÜYELERİProf. Dr. Bilge ERCİLASUNProf. Dr. Şükrü Halûk AKALINProf. Dr. Musa Yaşar SAĞLAMProf. Dr. Nalân BÜYÜKKANTARCIOĞLUProf. Dr. Âbide DOĞANProf. Dr. Özkul ÇOBANOĞLUYönetim Kurulu ÜyelerimizdenE<strong>ve</strong>t, üni<strong>ve</strong>rsite kelimesi “uni<strong>ve</strong>rsal”den, evrenselden gelir. Ancak,bir üni<strong>ve</strong>rsite evrensel olduğu kadar yerel <strong>ve</strong> en önemlisi de ulusalkültürün bütün boyut <strong>ve</strong> buutlarıyla doğrudan ilgilenmek zorundadır.<strong>Dil</strong>se ulusal kültürün olmazsa olmazıdır. HÜDİL’le birlikte <strong>Hacettepe</strong>bu alandaki ilgisini de “Daha ileriye… En iyiye…” ölçüsüne çıkarmıştır.Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU2Türk <strong>Dil</strong>i <strong>ve</strong> Edebiyatı Bölümü Türk HalkBilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


Yeni oluşumu kutlar, başarılar dilerim.Prof. Dr. Bilge ErcilasunTürk <strong>Dil</strong>i <strong>ve</strong> Edebiyatı Bölümü BaşkanıTürk dilinin çağdaş <strong>ve</strong> tarihsel özelliklerinin araştırılması, öğretimi,ilgili kaynakların geliştirilmesi <strong>ve</strong> benzeri konuları bir Merkezyapısında birleştirerek Üni<strong>ve</strong>rsitemiz, dilimiz <strong>ve</strong> kültürümüz adınaönemli bir misyon üstlenen <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama<strong>ve</strong> Araştırma Merkezi (HÜDİL), kuruluşundan bu yana kısa bir zamangeçmiş olmasına karşın, çok yönlü amaçlarını gerçekleştirme yolundabaşarıyla ilerliyor. Bu süreci, dil- bilimlerine <strong>ve</strong> <strong>Türkçe</strong>ye gönül <strong>ve</strong>renherkes gibi, ben de sevinçle izlemekteyim. Tüm bu çalışmaların içinde büyükönem taşıdığına inandığım iki konu var: Bunlardan birincisi, <strong>Türkçe</strong>ninyabancı dil olarak öğretimi; diğeri ise, bu süreci destekleyecek özgün <strong>Türkçe</strong>dil öğretim materyalinin hazırlanması girişimi. <strong>Yabancı</strong> dillerin, özelliklede İngilizce’nin öğretimi konusunda geliştirilen yöntemler, basılan kitaplar<strong>ve</strong> alınan yol ortadayken, uzun yıllardır üzerinde çok durulmuş olmasınakarşın, <strong>Türkçe</strong>nin yabancı dil olarak öğretimi konusundaki kuramsal<strong>ve</strong> uygulamalı bilimsel çalışmaların ülkemizde bugün tatmin edici birdüzleme geldiğini söyleyebilmek ne yazık ki zor. İşte bu noktada, HÜDİL’inkuruluşundaki önemin <strong>ve</strong> misyonundaki sorumluluğun bir kez dahavurgulanması gerekiyor. HÜDİL’in, <strong>Türkçe</strong> üzerine sosyal <strong>ve</strong> beşeri bilimlerindisiplinlerarası etkileşimini göz ardı etmeden çalışmasını ise, bu süreçlerekatkısı açısından özellikle önemli buluyorum. HÜDİL, diğer çalışmalarınınyanı sıra, bir yandan Üni<strong>ve</strong>rsitemizin yabancı uyruklu öğrencilerine yönelik<strong>Türkçe</strong> Hazırlık programını başarıyla yürütürken, öte yandan, ilgi duyandiğer yabancılara kültürümüzün tanıtılması, anadilimizin öğretilmesi,böylece yabancı dil olarak <strong>Türkçe</strong>nin kullanım yaygınlığının arttırılmasıkonusunda da anlamlı bir amaca hizmet etmeyi hedefliyor. İçtenlikleinanıyorum ki, değerli Müdürü, idari sorumluları <strong>ve</strong> öğretim elemanlarıile <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi,planladığı tüm çalışmaları, Üni<strong>ve</strong>rsitemizin genel akademik hedeflerinekoşut biçimde, giderek artan bir başarı <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimlilikle gerçekleştirecektir.Bu yolda HÜDİL’e üstün başarılar diliyorum.Prof. Dr. S. NalanBÜYÜKKANTARCIOĞLUH.Ü. <strong>Yabancı</strong> <strong>Dil</strong>ler YüksekokuluMüdürü Edebiyat Fakültesi, İngiliz<strong>Dil</strong>bilimi Bölümü Öğretim Üyesi3


Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> Öğretim Üyesi <strong>ve</strong>Türk <strong>Dil</strong> Kurumu Başkanı<strong>Türkçe</strong>nin yabancılara öğretimi <strong>ve</strong> bu alandaki bilimsel çalışmalar <strong>ve</strong> uygulamalar,<strong>Türkçe</strong>nin evrensel dil olarak yaygınlaşmasına çok büyük katkılar sağlamaktadır. Doğalkonuşur alanı bugün on iki milyon kilometre karelik bir coğrafyayı kapsayan Türkyazı dilleri <strong>ve</strong> lehçeleri içerisinde Türkiye <strong>Türkçe</strong>si en fazla konuşucuya sahip kollardan biridir.Türkiye <strong>Türkçe</strong>si yalnızca Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında değil bu sınırlara komşu ülkelerde; işbulmak, çalışmak amacıyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya <strong>ve</strong> dünyanın diğer bölgelerinegiden vatandaşlarımız sayesinde kullanılmaktadır. <strong>Türkçe</strong>nin bu yaygınlığının yanısıra kültürümüzündünyada tanınmaya başlaması, Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak ortaya çıkışı <strong>ve</strong> gidereketkinliğini güçlendirmesi <strong>Türkçe</strong>ye olan ilgiyi de artırmıştır. Bu ilgi sayesinde <strong>Türkçe</strong> bugün artıkdünyanın pek çok ülkesinde yabancı dil olarak öğrenilen diller konumuna ulaşmıştır. İşte <strong>Hacettepe</strong><strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi, <strong>Türkçe</strong>nin bu konumunu daha da güçlendirecek,geliştirecek çalışmaları yapmak; <strong>Türkçe</strong>yi yabancılara öğreterek yaygınlığını sağlamakamacıyla kuruldu. Dergimiz HÜDİL de bu çalışmaları duyuracak önemli bir yayın olarak ilk sayısıile okurlarla buluşuyor. <strong>Türkçe</strong>, HÜDİL ile daha geniş kitlelere ulaştırılacak <strong>ve</strong> böylece gittikçeyaygınlaşacak, gelişecek... <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezinin<strong>ve</strong> dergimiz HÜDİL’in uzun ömürlü olmasını diliyorum. Merkezimize <strong>ve</strong> dergimize hizmet edenler,<strong>Türkçe</strong>mize de hizmet ediyorlar. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Sonsuz başarı dileklerimle…4


HÜDİL <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong>nin yıllardan beri ihtiyacı olan biroluşum. Neyse ki bu ihtiyacın farkına varıldı. Gerek <strong>Yabancı</strong>lara<strong>Türkçe</strong> <strong>Öğretimi</strong>nin, gerekse üni<strong>ve</strong>rsiteler için <strong>ve</strong>rilen Türk<strong>Dil</strong>i derslerinin bir çatı altında toplanması, işlerin düzenli, planlı <strong>ve</strong>disiplinli bir şekilde yürütülmesi bir zorunluluktu. İşte HÜDİL bunuamaçlıyor <strong>ve</strong> gerçekleştirmek üzere kurulmuş bulunuyor. Zamanla dahagelişeceğini, başarılı işler göreceğini bekliyor <strong>ve</strong> bunu temenni ediyorum.Prof. Dr. Âbide DOĞANTürk <strong>Dil</strong>i <strong>ve</strong> Edebiyatı AnabilimDalı Başkanı“Daha İleriye… En İyiye…” doğru bir adım daha attık.Prof. Dr. Musa Yaşar SAĞLAM<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> Edebiyat FakültesiDekanıUlus olabilmenin temel koşulları arasında yer alandil birliğinin tesisi konusunda bir dönüm noktasıolarak nitelendirebileceğimiz <strong>ve</strong> Cumhuriyet’in temelkazanımlarından biri olan <strong>Dil</strong> Devrimi’nin ayrılmaz birparçası Harf Devrimi’nden bu yana 80 yılı aşkın bir süre geçti.Bugün, içinde bulunduğumuz koşullarda dilimize, <strong>Türkçe</strong>mizesahip çıkmak konusunda hepimize, özellikle Türk aydınlarınabüyük görev <strong>ve</strong> sorumluluk düşmektedir. Bu bağlamda, <strong>Hacettepe</strong><strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong>nde kısa adı HÜDİL olan <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong><strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezinin kurulmuş olmasıhepimizi mutlu kılmıştır. Bu çerçe<strong>ve</strong>de, sadece Üni<strong>ve</strong>rsitemizöğrencilerine değil, yabancılara <strong>ve</strong> yabancı öğrencilere, hatta toplumunfarklı kesimlerinden ihtiyaç duyanlara yönelik <strong>Türkçe</strong> öğretimi,etkili <strong>ve</strong> düzgün <strong>Türkçe</strong> kullanımı, yaratıcı yazarlık, hızlı okuma vb.kurslar düzenlenecektir. HÜDİL’in kuruluşuna katkıda bulunmuşmeslektaşlarımı kutlar, bu konuda yapacakları tüm etkinliklereher türlü desteği <strong>ve</strong>receğimizi vurgulamak isterim.5


ElemanlarımızH. CananAKKOYUNLUElifAYANAsumanBAYRAMGülnazÇETİNKAYADr. HiclalDEMİRFaik UtkanDENİZERAdnanDERİNDr.Yasemin DinçKURTKemalGÜLERReşideGÜRSUYard. Doç. Dr.Mahir KALFAYaseminKOCABAŞHülyaSEYHANHafizeŞAHİNCananÖTKEMGİLTURGUTEmineUĞURLUAydanERYİĞİTUMUNÇNilayYAVUZDr. HüseyinYENİÇERİ6


DerslerimizTürk <strong>Dil</strong>i Dersleri Birimi<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezinin bir birimi olan Türk <strong>Dil</strong>iDersleri Birimi, üni<strong>ve</strong>rsitemiz fakülte <strong>ve</strong> yüksek okullarında 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun51. maddesi gereğince zorunlu olarak okutulan Türk <strong>Dil</strong>i dersleri ile ilgili işleyişten sorumludur.Türk <strong>Dil</strong>i derslerinin hedefi, Yüksek Öğretim Kanunu’nda şu şekilde ifade edilmiştir:“Ana dilinin işleyiş <strong>ve</strong> yapı özelliklerini gereğince kavratabilmek; dil-düşünce bağlantısı açısından,yazılı <strong>ve</strong> sözlü anlatım aracı olarak <strong>Türkçe</strong>yi doğru <strong>ve</strong> güzel kullanabilme yeteneği kazandırabilmek;öğretimde birleştirici <strong>ve</strong> bütünleştirici bir dili hâkim kılmak <strong>ve</strong> ana dili bilincini pekiştirmek.”Belirtilen hedefler doğrultusunda Güz Döneminde Türk <strong>Dil</strong>i I, Bahar Döneminde Türk <strong>Dil</strong>i II adıyla<strong>ve</strong>rilen bu dersler, üni<strong>ve</strong>rsitemiz genelinde birinci sınıf öğrencilerine haftada iki saat olmak üzere bir yılokutulmaktadır. Türk <strong>Dil</strong>i dersleri dışında, Eğitim Fakültesinin birçok bölümünde zorunlu dersler kapsamındaokutulan <strong>Türkçe</strong> I Yazılı Anlatım <strong>ve</strong> <strong>Türkçe</strong> II Sözlü Anlatım dersleri de birimimiz tarafından <strong>ve</strong>rilmektedir.<strong>Yabancı</strong>lara <strong>Türkçe</strong> <strong>Öğretimi</strong> BirimiBirimimiz 1982 yılından beri,eğitim için Üni<strong>ve</strong>rsitemizi seçen yabancıöğrencilere, derslerini izleyebilmeleriamacıyla <strong>Türkçe</strong> Hazırlık eğitimi <strong>ve</strong>rmektedir.Başlangıç <strong>ve</strong> ileri düzey olarak ikikurda <strong>ve</strong>rdiğimiz öğretim sistemimiz,1 Şubat 2010’dan itibaren değişiyor.Günün gereklerine uygun yeni kur sistemimiz <strong>ve</strong>dinamik eğitim kadromuzla, yeni eğitim öğretimdönemimizi büyük bir heyecanla bekliyoruz.!<strong>Hacettepe</strong><strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> HÜDİL’de<strong>Yabancı</strong>lara <strong>Türkçe</strong> <strong>Öğretimi</strong> KurslarımızYeni Kur Sistemimizle 1 Şubat 2010’da başlıyor.Ülkemizde çeşitli amaçlarla bulunan yabancılara, hem günlük yaşamlarınıdevam ettirebilecekleri hem de akademik olarak kullanabilecekleri düzeyde <strong>Türkçe</strong>öğretiyoruz.Alanında uzman, tamamı yüksek lisans ya da doktora eğitimini tamamlamış,yabancı dil öğretim teknikleri konusunda deneyimli kadromuzla yabancı misafirlerimizikurslarımıza bekliyoruz.7


İlgi Duyan Herkese <strong>Dil</strong> KurslarıYönetmeliğinde de ifade edildiğigibi <strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong><strong>ve</strong> Araştırma Merkezinin amacı; Türk dilinintarihte <strong>ve</strong> bugün konuşulduğu <strong>ve</strong>yazıldığı bütün eski <strong>ve</strong> yeni kollarınıaraştırmak, dil öğrenme <strong>ve</strong> öğretme yöntem<strong>ve</strong> tekniklerini geliştirerek bunları uygulamak;Türk topluluklarının, farklı coğrafyalardaoluşturdukları dil, tarih <strong>ve</strong> edebiyateserleri gibi kültür eserlerini <strong>ve</strong> Türk kültürününçevre kültürlerle olan dil münasebetleriniaraştırmak <strong>ve</strong> bu alanda gerçekleştirilecekher türlü faaliyette bulunmaktır.Bu amaçlar doğrultusunda Merkezimizin akademikkadrosu <strong>ve</strong> alanında uzman kişilerceyürütülecek olan aşağıdaki kurslar açılmıştır:Seminer OdasıYaratıcı YazarlıkDuygu <strong>ve</strong> düşüncelerimizi yazarak anlatmak, eğitim sürecinde aldığımız kompozisyonderslerine ait bir etkinlikmiş gibi düşünülür. Oysa yaşamın içinde çoğu kez kendimizi yazarak ifadeetmek ihtiyacı duyarız da nasıl yapacağımızı bilemeyiz. Yaratıcı Yazarlık kursları, her yaştan <strong>ve</strong>her meslekten insanı yazmaya, kendini yazarak ifade etmeye çağıran keyifli bir etkinliktir. Yazmaktanzevk alıyorsanız, yazarların dünyasından mutluluk duyuyorsanız, yazdıklarınızı paylaşmak<strong>ve</strong> bu konuda kendinizi geliştirmek istiyorsanız YaratıcıYazarlık kurslarından yararlanabilirsiniz.Düzgün <strong>ve</strong> Etkili <strong>Türkçe</strong> Kullanımı (DİKSİYON)Düzgün <strong>ve</strong> etkili dil kullanma becerisi, eski tabirle hitabet sanatı, eskiden bir yetenek <strong>ve</strong>sanat olarak görülürken, bugün artık kuralları belirlenmiş <strong>ve</strong> yöntemi oluşturulmuş bir eğitimle kazanılan <strong>ve</strong>geliştirilen bir beceri olarak değerlendirilmektedir. <strong>Dil</strong>in etkili <strong>ve</strong> düzgün kullanımı ile elde edilen kazanımlar,artık herkesçe kabul edildiği için bu nitelikte eğitim programlarına talep gün geçtikçe artmaktadır. Bu kursunamacı, <strong>Türkçe</strong> ile ilgili yapısal hataları düzeltmek <strong>ve</strong> topluluk önünde konuşma ile ilgili sıkıntıları gidermektir.<strong>Yabancı</strong>lar İçin <strong>Türkçe</strong><strong>Türkçe</strong>yi günlük ihtiyaçları karşılayacak derecede kullanma becerisi edindirmek üzere düzenlenenyoğunlaştırılmış kurs programıdır. Kısa sürede <strong>Türkçe</strong>nin temel yapısal özelliklerinin deöğretileceği tek kurluk bu özel uygulama daha sonra açılacak diğer kurlarımız ile zenginleştirilecektir.8


OsmanlıcaOsmanlıca ya da Osmanlı<strong>Türkçe</strong>si, Türk dilinin tarihidönemlerinden biridir.Zengin bir edebiyatın <strong>ve</strong> yüksek bir medeniyetin dilidir.6 yüzyıldan fazla çok geniş bir coğrafyada kullanılmışolan Osmanlı <strong>Türkçe</strong>siyle yalnızca edebî ürünler değil,bilimin <strong>ve</strong> sanatın hemen her dalında kütüphanelerdolusu eser <strong>ve</strong> arşivler dolusu <strong>ve</strong>sika yazılmıştır. Fakat,Arap alfabesiyle oluşturulmuş bu metinleri okuyabileceknitelikte <strong>ve</strong> sayıda yeterince araştırmacı yoktur.Biz HÜDİL bünyesinde sunduğumuz Osmanlı <strong>Türkçe</strong>sikursuyla her sahadan araştırmacıya <strong>ve</strong> ilgi duyanherkese, dilimizin bu döneminde yazılmış olankaynakların doldurduğu kütüphane <strong>ve</strong> arşivlerinkapılarını aralıyoruz.Kazakça<strong>Türkçe</strong>nin Kıpçakkolundan olan Kazakça,1991 yılındabağımsızlığınakavuştuktan sonra her alanda yoğun ilişkilerkurduğumuz kardeş Kazakistan’ın dilidir. ÖzellikleKazakistan’la çalışan Türk firmaları için,eleman alırken önemli bir tercih sebebi olanKazakçanın, yakın bir gelecekte turizm sektöründede aranan bir dil olacağı tahmin edilmektedir.Kazakça, Kiril alfabesiyle yazılmasındandolayı zor gibi görünse de, <strong>Türkçe</strong> bilen herkesiçin, bir Türk dili olan Kazakçanın öğrenilmesioldukça zevkli <strong>ve</strong> kolaydır.ArapçaDaha çok akademisyenlere yönelikdüzenlenen bu programda, Türk <strong>Dil</strong>i <strong>ve</strong>Edebiyatı,Tarih, Dinler Tarihi, Arkeoloji,Sanat Tarihi, Doğu Bilimleri vb alanlarındaçalışma yapanlara yardımcı olacak dilbilgisiyapılarının incelenmesi hedeflenmektedir.Alfabe <strong>ve</strong> temel sesletim sistemininkazandırılması yanında günlük konuşmayayönelik temel bilgilere de değinilecektir.Rusça1990’lı yılların başında Doğu bloğunun çökmesi sonucunda,başta Rusya olmak üzere bu bloğu oluşturan ülkelerin dışdünyaya daha açık bir hale gelmesiyle birlikte, Rusça yabancıdil olarak ülkemizde de önemini <strong>ve</strong> ağırlığını artırmıştır.Rusça öğrenmek isteyen herkese, yeni başlayanlara yönelik,alfabe, temel telaffuz <strong>ve</strong> dil bilgisinin <strong>ve</strong>rileceği bu kursumuzlabaşlayarak, bunu takip edecek olan kurslarla etkin bir öğrenmeolanağı sunuyoruz.DerslikJaponcaSon yıllarda ileri teknolojikbaşarıları <strong>ve</strong> egzotikkültürü ile Japonya diğertoplumlar arasında farklı<strong>ve</strong> önemli bir yere sahiptir.Japoncaya ilgi de her geçen günartmaktadır. Değişik <strong>ve</strong> zengin alfabesi<strong>ve</strong> özgün sesletim sistemi ile dikkatçeken bu dil, <strong>Türkçe</strong> ile akrabalıkilişkisi nedeni ile, bizim için daha daönemli bir yere sahiptir.Başlangıç niteliğinde tasarladığımızbu kurs, orta <strong>ve</strong> ileri seviye kurları ilesürecektir.9


Bilimsel EtkinliklerimizEtkinliklerimiz11


Projelerimiz<strong>Türkçe</strong> Yeterlilik Eğitimi Projesi<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma Merkezi Projeler <strong>ve</strong> AR-GE Koordinatörlüğütarafından çeşitli projeler geliştirilerek üni<strong>ve</strong>rsitemizde <strong>ve</strong> toplumun daha geniş kitlelerinde dil konusundafarkındalık yaratmak amaçlanmaktadır.Merkezimizin ilk projesi, üni<strong>ve</strong>rsitemiz personeline yönelik kapsamlı bir hizmet içi dil eğitimidir.Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından da uygun bulunan “<strong>Türkçe</strong> Yeterlilik Eğitimi” başlıklıprojenin ilk bölümü, Bilim İnsanı Yetiştirme Programı (BİYP) çerçe<strong>ve</strong>sinde üni<strong>ve</strong>rsitemize yetiştirilmeküzere gönderilen lisansüstü öğrencilerini kapsamaktadır. Bu bağlamda, Sosyal Bilimler, Sağlık Bilimleri <strong>ve</strong>Fen Bilimleri Enstitülerinde BİYP kapsamında eğitim gören lisansüstü öğrencilerinin dil yeterlilikleri ölçülecektir.Projenin ikinci bölümü, üni<strong>ve</strong>rsitemizdeki idari personelin bu konuda değerlendirilmesi olacaktır.Öğrenci Projeleri<strong>Türkçe</strong> Yazılı Giysiler ProjesiTürk <strong>Dil</strong>i I, Türk <strong>Dil</strong>i II, Yazılı <strong>ve</strong> SözlüAnlatım derslerinde öğrencilerimizle, üzerindeyabancı yazılar bulunan kıyafetler giymeme kararıaldık <strong>ve</strong> bu kararı ödün <strong>ve</strong>rmeden uyguladık.Öğrencilerimiz, yıl sonu sınavına bizzat kendihazırladıkları <strong>Türkçe</strong> yazılı kıyafetler giyerek girdiler.<strong>Türkçe</strong>nin inceliği <strong>ve</strong> zenginliği konusundakiduyarlılıklarını bu şekilde göstermeye çalıştılar.13


Kitap Okuma ProjesiÖğrencilerimiz, Üni<strong>ve</strong>rsitemiz OnkolojiHastanesinde tedavi görmekte olan çocuklarlailgili bir proje geliştirmişlerdir. Bu kapsamdaçocuklar için çeşitli hediyeler üretilmekte, kitaplarseçilmekte, uygun görüldüğü takdirde bu çocuklarlapaylaşılmaktadır. Fransız <strong>Dil</strong>i Öğretmenliğiöğrencilerinden Ezgi Başçoban, Sevtap Yılmaz <strong>ve</strong>Gülden Çanakcı’nın sorumluluğunda yürütülen buprojede öğrencilerimiz çocuklara <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>lilere kısasüreli de olsa destek olmaya çalışmaktadırlar. Çocuklariçin seçtikleri kitaplarla onlara farklı dünyalarınkapılarını aralama amacı da taşımaktadırlar.Öğrenci ProjesiÖğrencilerimiz, “üretken” olabilmek adına Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki çocuklar içinçeşitli eşyalar tasarladılar. Kıyafet, oyuncak, kitap, vb. tamamen kendi ürettikleri bu malzemeleriçocuklarla paylaştılar.Dr. Yasemin DİNÇ KURT14


H A C E T T E P E’ N İ N ‘A’ S IBiz <strong>Türkçe</strong>cilere göre <strong>Hacettepe</strong>lilerikiye ayrılır: <strong>Hacettepe</strong>’nina’sını kısa söyleyenler <strong>ve</strong><strong>Hacettepe</strong>’nin a’sını uzun söyleyenler.Şaka bir yana, gerçekten <strong>Hacettepe</strong> adınınsesletiminde iki farklı tercih söz konusu. İlkhecedeki a sesinin kısa <strong>ve</strong>ya uzun söyleyişiyönündeki bu tercihlerden acaba hangisidoğru? Bunu matematikte çok başvurulansağlama yöntemi ile cevaplamayaçalışalım. <strong>Hacettepe</strong> sözcüğüaslında Hacet Tepesi sözöbeğinin kısaltılmış biçimidir.Şimdi bir deneyelim bakalım,<strong>Hacettepe</strong> (kısa a ile)dediğimiz kadar kolaylıklaHacet Tepesi diyebiliyormuyuz, diyemiyor muyuz?Bu işin dilbilimsel boyutu.Bir de <strong>Hacettepe</strong> adınınefsane yönü var. Aşağıdaikisine kısaca değinelim:“<strong>Hacettepe</strong>, Ankara’nınortasında yüksekçe bir tepedir.Bir zamanlar, sevgililerinbuluştukları,kavuşmaları, evlenmeleriiçin el açıp dua ettikleri, hacettebulundukları bir yerdir.Ankaralıninelerinanlattıkları efsane şöyle:Bir zamanlar Ankara’nın çok tamahkâr,gözünü dünya malı bürümüş bir sultanıvarmış. Her sabah tepeye çıkar, Tanrı’yael açar, hacetini söyler: “Neyi tutsam altınolsun.” diye yalvarırmış… Bir sabah, tepedeHızır’ı karşısında bulu<strong>ve</strong>rmiş. Hızır:“Peki” demiş. “Git sarayına, neye dokunursanaltın olacak…” Sultan sevinerekgitmiş. Neye elini sürse altın oluyormuş.Sofraya oturmuş, ekmeğe el atmış, altınolmuş. Başlamış ağlamaya… Derken, Hızıryine görünmüş. “Niye ağlıyorsun?” demiş.Sultan: “Neye dokunsam altın oluyor.Açlıktan öleceğim... Beni kurtar.” diyeyalvarmış. Hızır: “Bu sana ders olsun. Git,hacette bulunduğun tepede yıkan, abdest al,iki rekât namaz kıl, eski haline dönersin.”der. Bunu yapar <strong>ve</strong> altın belâsından kurtulur.Tepeye de “ Hacet Tepesi” derler.“<strong>Hacettepe</strong>, hastalıklarına dermanarayan, dileklerinigerçekleştirmek isteyenAnkaralıların ziyaretettiği bir yermiş. ‘Hacetkapısı’ olarak anılantepenin adı zamanla‘<strong>Hacettepe</strong>’ olmuş.18’inci yüzyılın ikinciyarısından günümüzekadar gelen<strong>Hacettepe</strong>, o yıllardaAnkaralılar için hacetkapısıymış. Sıkıntıdaolan herkesinyardımına koşan YağlıDede adındaki birermiş, öldüğü zamanbu tepeye gömülmüş.Ankaralılar YağlıDede’yi bu tepedekimezarında sık sık ziyareteder, ondan yine yardımdilerlermiş. Dişi ağrıyandiş ağrısı için, karnı ağrıyankarın ağrısı için <strong>Hacettepe</strong>’ye gelir, sağlıkdilermiş. O zamandan bu zamana değişmeyentek şey, <strong>Hacettepe</strong>’nin hâlâ hastalara şifadağıtan bir hacet kapısı olduğu… Çünkü butepede artık <strong>Hacettepe</strong> Hastanesi bulunuyor.”Reşide GÜRSUEfsaneler Mehmet Önder <strong>ve</strong> Gözde Aloğlu’na aittir.15


<strong>Türkçe</strong>nin TarihindenTarihinde“Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk <strong>Türkçe</strong> metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih.Türk devlet adamlarının millete hesap <strong>ve</strong>rmesi, milletle hesaplaşması. Devlet <strong>ve</strong> milletin karşılıklı vazifeleri. Türknizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük <strong>ve</strong>sikası. Türk askeri dehasının,Türk askerlik san’atının esasları. Türk gururunun İlâhi yüksekliği. Türk feragat <strong>ve</strong> faziletinin büyük örneği.Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri.Hükümdarâne eda <strong>ve</strong> ihtişamlı hitap tarzı. Yalın <strong>ve</strong> keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğinintemel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık. Türkdilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcınımilâdın ilk asırlarına çıkartan delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren <strong>ve</strong>sika. Türklüğünen büyük iftihar <strong>ve</strong>silesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları…”Prof. Dr. Muharrem ErginOrhon Yazıtları, (Orhun Yazıtları, Köktürk/Göktürk Kitabeleri)Orhon Anıtları, (Orhun Anıtları, Köktürk/Göktürk Abideleri)Orhon Yazıtları, Doğu Göktürkler dönemine ait ilk kez Türk adınınaçık biçimde geçtiği dikilitaşlardır. Ünlü hükümdar Bilge Kağan devrinde<strong>ve</strong>zir Bilge Tunyukuk (Tonyukuk-726), Kültigin (Köl Tigin-732)<strong>ve</strong> Bilge Kağan (735) adına dikilmiştir. Yazıtlar Türk dili, tarihi,edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler <strong>ve</strong>rmektedir. Ayrıcabu metinlerde Kağan’ın milletine, milletin de kağanına <strong>ve</strong> devletinekarşı sorumluluklarından bahsedilir. Kağan <strong>ve</strong> halk Çin tehlikesinekarşı uyarılır. Dikilitaşların yanında yüzlerce heykel, balbal, şehirharabeleri, taş yollar, su kanalları, koç <strong>ve</strong> kaplumbağaheykelleri, sunak taşları bulunmuştur.Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal gölünün güneyinde yeralmaktadır. Köl Tigin <strong>ve</strong> Bilge Kağan yazıtları, KochoTsaydam bölgesindeki Orhon Irmağı civarında; BilgeTonyukuk yazıtları ise yaklaşık 360 km. uzakta, TolaIrmağı’nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto)bölgesindedir.


Yazıtlarını Rus bilim adamı Yadrintsev 1889 yılında bulmuştur.enOrhon Fin (1891) <strong>ve</strong> Rus (1891) heyetleri incelemişler ancak ne yazıldığınıçözememişlerdir. 1893 yılında V. Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözmeyibaşarmış <strong>ve</strong> Yazıtları okuyarak yayımlamıştır. Alfabe Runik kökenliolup harfler bitiştirilmez <strong>ve</strong> sözcükler de iki nokta ile ayrılarak sağdansola <strong>ve</strong>ya yukarıdan aşağıya doğru yazılır.Yazıtların bir tarafı Göktürkçe diğer tarafı Çince yazılmıştır.Bu özelliği çözümlenmesinde önemli rol oynamıştır. Bazısözcüklerin Çince imlaları ile <strong>Türkçe</strong> metinde yer alan karşılıklarıarasındaki denklikler büyük ölçüde yol gösterici olmuştur.<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü <strong>ve</strong> Türk <strong>Dil</strong> Kurumu işbirliği ile 26-29 Mayıs 2010 tarihlerinde “Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi”konulu 3. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu düzenlenecektir.Sempozyumda ele alınacak temel konu başlıkları; Geçmiş: Orhon: Yazıtları Üzerine Tespitler,Bugün: Günümüzde Türklük Bilimi, Gelecek: Türklük Bilimi <strong>ve</strong> 21. Yüzyıl şeklindedir. SempozyumTürklük Bilimini geçmişten günümüze değerlendirmenin yanı sıra gelecekte TürklükBiliminden beklentilerin neler olabileceğinin tespitini hedeflemektedir.Sempozyum ile ilgili tüm ayrıntılar www.orhondan21yuzyila.hacettepe.edu.tr ağ erişimadresinde yer almaktadır.17


Edebiyat Edebiyat DünyamızdanDünyamTÜRKÇE KATINDA YAŞAMAKSeslenir seni bana “sonsuz”Der ki çoğal,Der ki uzun mutluluğunaUsun iyiliğin doğruluğun,Bir bilinmeyenden bir bilinene dek<strong>Türkçe</strong>, varolduğumuz.<strong>Türkçe</strong>, nice desem seni,Onca güzelim.Görünmek derinleşmek,Dolmak;Seni düşünürük düşünürüm, yarı karanlıklarda, dal,Anlarım onca.Fazıl Hüsnü DağlarcaBir bölü beş, bir bölü dokuz,Bir bölü bin üç!Ayrılık anlamların öylesine azar azar dağılır,Ta doğudaki balık,Duyar kokusunuTa batıdaki yoncanın.Seslenir seni bana yakın uzak,Yeryüzü mavisinden gökyüzü yeşiline,Tutsak uluslar var ya geceler boyuOnlar içinYitik özgürlükler için,<strong>Türkçe</strong>, haykırmak18O süre yaradılış dar ikenDüz iken, yassı iken,Daha’larDaha’larDaha’lar daha’lara karışmış,Sınırlığın getirmiş yarınları.Konuşamaz iken, o yusyuvarlakta,Diyemez iken,Artısı eksisi almış götürmüşToprağın bitkilerden arta kalan sağlığınıSıcak uzun,Bir kişiler geleceğine.Seslenir seni bana bir duru suİçinde masallar kazımış ilk yazıları ilk anıtlara,yankılanırAlandan alana, uçsuz bucaksız,Evrenden akınlarının uğultusu.Ama bağışla beni unutmuş;um,Yıldızı güneşini ayını, utanmadan.Öyle köksüz günlerim gelmiş bozkır çadırlarından çırılçıplak,Unutmuşum ana demesini bile,Öykünmüştüm türküsünü ellerin,Ağzıma bir kara düşmüş bağışla beni.İşte and içiyorum,Bütün ölüler adınaBütün gençler, bütün doğacak çocuklar adına,Varacağım deyişine gündüz gündüz,Varacağım Tanrı’ya dek,Soluğumda soluğunSeslenir seni bana “Ova”m, “Dağ”ım,Nere gitsem bulur beni arınmış.Bir çağ ki akar ötelere,Bir ak... ki yüce atalar, bir al... ki ulu oğullar,<strong>Türkçe</strong>m, benim ses bayrağım


ızdanTürk <strong>Dil</strong>i İçinBen <strong>Türkçe</strong>nin ezelî bir âşıkıyım. Hepimiz öyle değil miyiz? <strong>Türkçe</strong>yi muhtelif devirlerinde, muhteliflibaslarla, muhtelif şekillerde gördüm <strong>ve</strong> sevgilimi o şekiller, o libaslar altında kendi cevherinde sevdim.Ben eski Bâbıâlî kâtiplerinden işittiğim süslü dili sevdiğim gibi, Aksaray’da karpuz sergisinde müşteriayartmak için çığırtkanlık eden Türk delikanlısının türlü zarafetlerle dolu olan <strong>Türkçe</strong>sini de sevdim.Ben Dîvan edebiyatının gazelleriyle mest oldum, fakat sevgili İzmir’imin ismini yâdettikçe ciğerimisızlatan sevgili İzmir’in İki Çeşmelik kızının incir işlediği esnâda okuduğu <strong>Türkçe</strong> şarkıya da mestoldum. Ben, o sevgiliyi, atlas şalvarıyle, başının üzerinde altın işlenmiş takkesi ile gördüm. Ben onu(perişan gönüllü şâirin):O gül endam bir al şâle bürünsün yürüsün / Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsünbeytinde olduğu gibi, bir şala sarılıp yürüdüğünü görerek de sevdim. Sonra üç peşli entarisiyle, canfesterlikleriyle salınırken yine gördüm, yine sevdim(…)Halid Ziya UŞAKLIGİL19


DeyimlerSize “çizmeyi artık iyice aşmaya”DeyimlerDeyimler <strong>ve</strong> Öyküleribaşladığınızı söyleyen birine tepkiniz ne olurdu?Büyük olasılıkla siz de o şahsa aynı üslupla karşılık <strong>ve</strong>rmek isterdiniz. Ya “Aba altındansopa göstermeyi bırak, derdin neyse açık açık anlat!” ya da “Biz senin cemaziyelev<strong>ve</strong>linibiliriz!” tarzındaki bir cevap hem ukala bir tavırla gözünüzü korkutmaya çalışan kişiyeiyi bir karşılık hem de kırılan gururunuza sürebileceğiniz etkili bir söz merhemi olurdu.Tabiri caizse -deyim yerindeyse- “taşı gediğine koymuş” olurdunuz.Hiç şüphesiz deyimler, duruma uygun kullanıldıkları takdirde, yerlerini başkasözlerin alamayacağı kadar etkili söz gruplarıdır. Hem üzerlerinde taşıdıkları dil mirasınınhediyesi olan zengin çağrışım yükleri hem deyimi oluşturan sözler arasındaki ses uyumuhem de taşıdıkları mizah gücüyle deyimler dilimizin en renkli <strong>ve</strong> canlı söz varlıklarıdır.Anlatıma canlılık, renk <strong>ve</strong> güç katan bu kalıplaşmış söz gruplarının doğuş öyküleride oldukça renkli <strong>ve</strong> esprili olaylara dayanıyor. İskender Pala tarafından yayımlanmışİki Dirhem Bir Çekirdek, deyimlerin doğuş öykülerinin anlatıldığı bir eser. Kitapta yer <strong>ve</strong>rileniki yüz on bir deyim öyküsü içinden birkaçını dergimiz okurlarıyla da paylaşmak istedik.ÇİZMEYİ AŞMAK:M.Ö. III. Yüzyılda Efes’te Apel adlı bir ressam yaşarmış. Özellikle, Büyük İskender’inresimlerini yapmakla ünlenen bu ressam zaman zaman resimlerini halka da açar, kendiside sergisini gezenlerin eleştirilerini gizli bir perdenin arkasından dinlermiş.20Üzerindeki çizmeleri kunduracılık tekniği bakımından değerlendirmeye <strong>ve</strong> eleştirilerinisıralamaya başlamış. Apel, adamın söylediklerini ileride yapacağı resimlerinde kullanmaküzere not etmiş; fakat kunduracı daha sonra resmin çizmeden yukarıda kalankısmı hakkında da “Orası olmamış, bu renk buraya gitmemiş, gölgelendirme böyleyapılmamalıydı.” gibi ileri geri konuşmaya başlamış. Perdenin arkasında gizlenen Apel,adamın bilir bilmez konuşmalarına sinirlenmiş <strong>ve</strong> kendisini tutamayıp şöyle bağırmış:“Efendi, haddini bil! Çizmeden yukarı çıkma!”


İPE UN SERMEK: Nasrettin Hoca’nın birkomşusu vardır. Sürekli Hoca’dan bir şeyleriödünç ister; ama aldıklarının hiçbirini desağlam olarak getirmez. Komşusunun iadeettiği kap kacağın <strong>ve</strong> türlü eşyanın sağındakisolundaki arızayı gören Hoca sinirlenir; amaadama haddini bildirmek için de uygun zamanıbeklemeye karar <strong>ve</strong>rir.Komşusu bir sabah yine Hoca’nın kapısınagelir <strong>ve</strong> aynı arsız tavrıyla: “Komşum bizebir parça urgan lazım oldu, sende vardır. Helebir <strong>ve</strong>rsen; işim bitince derhal getiririm.” der.Komşusunun hiçbir eşyayı eksiksiz teslimetmediğini hatırlayan Hoca’nın aklına o sıradakarısının un elemekte olduğu gelir <strong>ve</strong> adamahemen: “ Komşu, urgan bizim hanım’a lazım,ipe un serecek.” der. Hoca’nın cevabına biranlam <strong>ve</strong>remeyen pişkin komşu: “Yahu Hoca!Hiç ipe un mu serilir, bu da nereden çıktı?”diye sorduğunda da “Serilir komşu serilir, <strong>ve</strong>rmeyegönlün yoksa ipe un da serilir.” diyerekcevabı yapıştırır.AĞZINDAN BAKLAYI ÇIKARMAK: Küfürbazlığıyla meşhur bir adam, bir gün bualışkanlığından kurtulmaya <strong>ve</strong> kendini Hak yoluna adamaya niyetlenir. Bunun için debir tekkeye sığınır. Şeyhe derdini anlatan küfürbaz dervişe şeyhi oldukça makul birçözüm bulur. Bir avuç baklayı okuyup üfledikten sonra dervişe <strong>ve</strong>rir <strong>ve</strong> “Bak dervişefendi, bu baklayı dilinin altına koy. Küfretmek istediğinde dilinin altındaki bu baklaseni rahatsız edecek <strong>ve</strong> sana küfretmemen gerektiğini hatırlatacak, sen de küfretmektenvazgeçeceksin. Bu bakla erimeye başlayınca da diğer bir bakla tanesini dilinin altınakoyarsın.” der. Derviş, söyleneni yapar <strong>ve</strong> namaza gitmek için dışarı çıkarlar.Derviş <strong>ve</strong> şeyhi, camiye doğru yürürken bir genç kız, evlerinin sundurmasından “ŞeyhEfendi! Şeyh Efendi!” diye seslenir. Kızı gören şeyh <strong>ve</strong> derviş dururlar. Kız: “Birazbekler misiniz?” der. Şeyh <strong>ve</strong> derviş bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altındabeklemeye başlarlar. Bir süre sonra kız tekrar görünür. “Şeyh Efendi! Biraz daha beklermisiniz?” diyerek tekrar kaybolur. Ne olduğunu anlamayan şeyh <strong>ve</strong> derviş beklemeyedevam ederler; ama bu arada yağmurun altında sırılsıklam olmuşlardır. Genç kız, birsüre sonra tekrar görünür <strong>ve</strong> “Çok sağ olun artık gidebilirsiniz.” der. Durumu anlamayan<strong>ve</strong> kendisine şaşkın şaşkın bakan şeyhle dervişe de açıklama babında şunları söyler:“Annem, tavukları kuluçkaya yatırıyordu da yumurtalar tavukların altına koyulurkeneğer bir kavukluya bakıp konursa yumurtadan çıkan civcivler tepeli çıkar <strong>ve</strong> horozolurmuş. Siz beklerken annem de yumurtaları kuluçkaya yatırdı. Çok sağ olun.” Bumünasebetsizliğe sinirlenen şeyh yanındaki dervişe şöyle bağırır: “ Derviş! Çıkarağzındaki şu baklayı!”21


Batıl İnançlarİNANIYORUZ AMA NEYE?Pek çoğumuz merdi<strong>ve</strong>n altından geçmemeye özen gösteririz. Çünkü buyüzden başımıza kötü şeyler gelmesinden korkarız. Peki, sadece merdi<strong>ve</strong>naltından geçmek mi başımızı belaya sokar acaba? Batıl inançlarımızın sesinebirkaç dakika kulak <strong>ve</strong>rmek pek çok başka uğursuzluk alametinden desakınmamız gerektiğini hatırlamak için yeterlidir. Ne dersiniz?Batıl inançlarımızın listesi böyle kabarık; zihinlerimizde işgal ettikleri yer debir o kadar geniş olunca bunların birkaçına değinmeden geçmeyelim istedik.22Merdi<strong>ve</strong>n altından geçmek: Aslında bubatılın temeli Hıristiyanlık inancına dayanıyor.Merdi<strong>ve</strong>n, dayandığı yüzeyle ya da tabanlabir üçgen oluşturur ki bu da Hıristiyanlıktaki“teslis” yani “kutsal ruhun üçlemesi”ni simgeler.İnanışa göre bu kutsal alanagirmek günahtır <strong>ve</strong> uğursuzlukgetirir. İşte merdi<strong>ve</strong>n altından geçmeninuğursuzluğunun aslı astarıböyle!Kara kedi mi gördünüz?: Derhaloradan uzaklaşın. “Niye?” diyesoranlara da elbette ikna edici biraçıklamamız var (!). Eski Mısır’dakedi kutsal bir hayvandır. O kadarki bir kedi öldürmeniz hayatınızabile mal olabilir. Ortaçağda isekedilerin eski Mısır’dakine oranlaepey prestij kaybına uğradıklarınıgörmekteyiz. Ortaçağ zihniyetinehâkim olan engizisyon özellikle kara kediyibüyücülük <strong>ve</strong> satanizmle ilişkilendiriyor;ruhunu şeytana satmışkişilerin ruhunun birkara kediye geçtiğine<strong>ve</strong> kara kedinin o andansonra kötülüklerisıralamaya başladığınainanılıyordu. Görüldüğügibi bu batılın kökenide Hristiyan kültürüneait.Hapşırana neden“Çok yaşa!” deriz?:Sadece bizim kültürümüzdedeğil; batı kültürlerinde de hapşırana“Çok yaşa!” deme geleneği vardır. Bugeleneğin de batıl bir kaynağı var. Kaynaklarınbelirttiğine göre, eski insanlar Tanrı’nın insanıyaratırken kendi ruhundan üflediğine <strong>ve</strong>insana hayat <strong>ve</strong>renin asıl bu soluk olduğuna,bu soluk bedende bulundukça yaşamın devamedeceğine inanırlardı. Hapşırınca meydanagelen kasılma hareketiyle soluğun durması sonucubedene hayat <strong>ve</strong>ren o soluğun bedendenkaçıp gideceğinden korkulurdu.Bazı Roma kaynaklarında isekonu ile ilgili olarak: Hapşırıncabeyinde meydana gelen vakumunbazı kötü ruhların içeri girmesinefırsat <strong>ve</strong>rmesinden korkulduğubilgisine rastlanıyor.Ayna kırılırsa: Batıl inançliteratürüne göre ayna kırılması,ya yedi yıl uğursuzluk yada yakınlarınızdan birinikaybedeceğiniz anlamına geliyor.Bu nedenle de kırık aynanınparçaları ya bir an önce gömülmeliya da evden derhaluzaklaştırılmalı. Peki, acaba bu batılın kaynağıne?Henüz aynanın icat edilmediği dönemlerdeinsanlar, parlak yüzeylerde havuzlarda,göllerde görüntülerinin yansımasını seyreder;eğer görüntü dalgalanırsa bunun bir felaketişareti olduğunu düşünürlermiş. Eski Mısır<strong>ve</strong> Yunan’da sırf bu inanış yüzünden kırılmazmetal aynalar yapılmış. Bunları kullananlarda böylelikle görüntülerini garanti altınaalmayı başarmış. Camcılığın daha ileri olduğuRoma’da ise aynakırılma vakalarındatabii olarak görülenartış, kırılan aynanınkötü talih işaretiolduğu inancını dakuv<strong>ve</strong>tlendirmiş.Asuman BAYRAM


TÜRKÇEYE BAYRAM HEDİYESİDr. Hüseyin Yeniçeri<strong>Dil</strong> Bayramımızın yetmiş yedinci yıldönümünde Türk <strong>Dil</strong> Kurumu, Türk<strong>Dil</strong>i dergisini, söyleşi özel sayısı olarakçıkardı.* Dergi, içeriği, <strong>Türkçe</strong>ninsorunlarına eğilişi <strong>ve</strong> kamuoyunasunulan uyarı <strong>ve</strong> önerileriyle tam birbayram hediyesi olmuş. TDK BaşkanıProf. Dr. Şükrü Halûk Akalın, derginin“Sunuş” bölümünde, “<strong>Türkçe</strong>üzerinde düşünenlere, <strong>Türkçe</strong> için birşeyler yapılması gerektiğine inananlara,yüreğinde <strong>Türkçe</strong> sevdasınıyaşatanlara, eserlerinde <strong>Türkçe</strong>konusuna yer <strong>ve</strong>renlere, dilimizinçeşitli dönemlerini araştıranlara,<strong>Türkçe</strong>nin en güzel örneklerinieserlerinde kullananlara sözü bırakalımistedik…” diyerek özel söyleşisayısında kendileriyle konuşulankişilerin niteliğini açıklıyor. Akalın,söyleşilerin konusunu birkaç sorubelirleyerek sınırlandırdıklarını dasözlerine ekliyor.Kendileriyle söyleşi yapılan kişileresorulan sorulardan ilki “<strong>Türkçe</strong>ninbugünkü durumu, geleceğihakkında görüşleriniz nelerdir?”olmuş. Bu soruya eski Millî EğitimBakanlarımızdan Hasan Celal Güzel’in<strong>ve</strong>rdiği karşılığı son derece anlamlıbuldum. Güzel, “<strong>Türkçe</strong>nin kesinlikledünyanın en zengin <strong>ve</strong> güzel diliolduğunu düşünüyorum.” (203)dedikten sonra dilimizi önceArapçayla, sonra Batı dilleriylekarşılaştırıyor. Arapçayı da “zengin” <strong>ve</strong>“güzel” sıfatlarıyla niteliyor <strong>ve</strong> bu dilinkutsallığına değiniyor. Batıdilleriyle karşılaştırıldığında yazı diliolarak <strong>Türkçe</strong>nin eskiliğine dikkat çekiyor:“(…) bundan bin yıl önce Divanü Lügati’t Türk yazıldığında Avrupa’dadoğru dürüst bir dil konuşulmamakta.”diyor. <strong>Türkçe</strong>nin sözlüğü yazılmaaşamasına geldiğinde şu anda dünyanınen yaygın dili olan İngilizcenin dahaoluşmadığını belirtiyor.Hasan Celal Güzel’in üzerinde durduğubir nokta da <strong>Türkçe</strong>nin dünyanın enyaygın dilleri arasında ikinci sıradaolduğudur. Bilindiği gibi konuşaninsan sayısına bakılarak birçokyayında dilimiz beşinci sırada gösterilmektedir.Güzel, <strong>Türkçe</strong>nin “LinguaFranca” özelliğini göz önüne alarakÇince <strong>ve</strong> Hintçenin yalnızca doğduğubölgede konuşulduğu için yaygın dilolmadıklarını, İspanyolca konuşanlarınsayıca <strong>Türkçe</strong> konuşanlardan yirmimilyon az olduğunu, bu nedenle<strong>Türkçe</strong>nin İngilizceden sonra doğduğutoprakların dışında konuşulan ikinciyaygın dil olduğunu söylüyor. Aynısoruya <strong>ve</strong>rdiği cevapta Prof. Dr. BilalYücel, <strong>Türkçe</strong>nin yayılma alanınınkuzeyden güneye 3000, doğudan batıya7000 km. olduğunu belirtiyor (337).Bu durumda <strong>Türkçe</strong>nin yüz ölçümü 21milyon km² olmaktadır.Güzel, <strong>Türkçe</strong>nin bugünkü durumuüzerinde dururken GenelAğ sözlükçülüğünün başlamasının<strong>Türkçe</strong>yi yaşayan bir dil durumunayükselttiğini, şu anda hazırlanmaktaolan Büyük<strong>Türkçe</strong>Sözlük’ünheyecan<strong>ve</strong>rici boyuttaolduğunuda belirtiyor:“Banasöylendiğinegöre beş yüzbin kelimelikbirsözlükolacak.” (206).Talat Sait Halman ise Akalın’dan aldığıbilgiye göre, “İnternette 600.000 kelimelikbir büyük <strong>Türkçe</strong>sözlük hazırladık.” demiş.Öğrendiğimize göre 580.000 sözcükkapsayacak bu sözlük baskıyahazırlanmaktadır.Kendileriyle söyleşi yapılan bilimadamlarına yöneltilen ikinci soruşöyle: “<strong>Türkçe</strong>nin bilim dili olmasıiçin neler yapılması gerekir? Bununiçin TDK <strong>ve</strong> üni<strong>ve</strong>rsitelerin rolü neolabilir?” Bu soruya en çarpıcı cevabıProf. Dr. Bilal Yücel <strong>ve</strong>riyor: “<strong>Türkçe</strong>zaten bilim dili; üstelik başka pekçok dile nasip olmayan üstünlükle,dünyadaki en eski bilim dillerindenbiri. Elimizdeki hacimli en eskimetinlerimiz olan Köktürk Yazıtları’nabakalım. Onlar, okullarında eğitimöğretim<strong>ve</strong>ren bir milletin edebiyat<strong>ve</strong> tarih bilimi alanlarına özgü edebî<strong>ve</strong> bilimsel anıtlarıdır.” (343) Bilimdilimizin genel sorununun terimbirliğini sağlayamamak olduğunuifade eden Yücel, TDK’nin ürettiği250.000’in üzerindeki terimle üstüneÖnerdiklerimizdüşeni yaptığını, sorunun, üretilen<strong>Türkçe</strong> terimleri yeterli bulmayarakkullanmayan öğretim üyelerindenkaynaklandığını vurguluyor.Söyleşilerde yöneltilen üçüncüsoru ise “<strong>Yabancı</strong> dille öğretiminyapılması <strong>Türkçe</strong>yi nasıl etkiliyor<strong>ve</strong> yabancı sözcüklerin dilimizdeartan bir şekilde yer almasını nasıldeğerlendiriyorsunuz?” şeklindedir.Hasan Pulur, “<strong>Yabancı</strong> dille eğitim,bence <strong>Türkçe</strong>yi öldürür.” diyor. HasanCelal Güzel, “<strong>Yabancı</strong> dille eğitim sonderece büyükzararlara sebep oluyor.” demektedir.Nurettin Demir, “Eğitim gibi çokönemli bir alanda Türkiye’nin kendiana dilini geri plana itmesi gariptir.”değerlendirmesini yapıyor. En isabetlideğerlendirme ise Sümer Ezgü’den:“<strong>Yabancı</strong> terimlerin günlük yaşamdakullanımı tabii ki artıyor. Bunun içinfarkındalığı artırmak lazım. Gençliğineğitildikleri dille, konuştukları dilinfarkındalığını artırmak. Çünkü zamanlayabancı terimlere kulağımız alışıyor.Ve günlük yaşamda yerini alıyor. <strong>Dil</strong>sevgisini hissetmek öz <strong>Türkçe</strong> terimlerintınısını, titreşimini hissetmek <strong>ve</strong>bunun mutluluğunu yaşamak öz dili deyaşatır.”<strong>Yabancı</strong> sözcüklerin dilimizde artan birşekilde kullanılmasını ise Ezgü şöyledeğerlendiriyor:“Dünyayla iletişim için yabancı dilingereğine inanıyorum. Ancak doğumgününü “İyi ki doğdun!” yerine“Happy birth day!” diye kutlamayı daanlamıyorum. “Arabada bebek var!”uyarısını, “Baby on board!” olarakyazmayı algılayamıyorum. Türkiye’deyaşayan sıradan bir vatandaşın, “Benarabada bebek olduğunu neredenbileyim? İngilizce yazmış.” diyesavunma hakkı doğmaz mı? Çünkü buönemli uyarının İngiltere’de <strong>Türkçe</strong>yazılması gibi komik bir durum!Galiba kendimizi değersiz görüyoruz<strong>ve</strong> yabancı terimlerle bilinçaltımızıtamir ediyoruz. Bu aşağılık duygusundansıyrılmalıyız.” (376)<strong>Türkçe</strong>ye hizmet böyle olur! <strong>Türkçe</strong>ninsorunlarını ortaya koymak böyle olur!Bir söyleşi demeti olan Türk <strong>Dil</strong>idergisinin Eylül sayısı, can damarımız<strong>Türkçe</strong>ye can suyu katacak yetkinlikte.<strong>Dil</strong> Bayramı yıldönümünde en güzelhediye! TDK’yi kutluyorum!23


“OFF”LATAN YANLIŞLARFeyza Hepçilingirler, <strong>Türkçe</strong> kullanımında yaygın olarak yapılan yanlışlaradikkat çektiği <strong>Türkçe</strong> “Off” serisinin üçüncüsü <strong>ve</strong> sonuncusu olan <strong>Dil</strong>im <strong>Dil</strong>imAnadilim’de, dayatılan bir yaşam biçimine karşı mücadelesini <strong>Türkçe</strong>den yolaçıkarak sürdürüyor.<strong>Dil</strong>i kana benzeten yazar, “Eğer dilde bir kirlenme varsa vücudun ötekiorganlarında da bu kirlilik kendini gösterecektir.” diyor. <strong>Türkçe</strong>yi kirleten/hasta eden başlıca etkenin özellikle görsel medya olduğu gerçeğini bir kezdaha vurguluyor. Hepçilingirler bu kitabında, sokaklardaki tabelalarda <strong>Türkçe</strong>kullanılmazken sokak dilinin olduğu gibi televizyonlarda kullanılması; yazımyanlışları <strong>ve</strong> Yazım Kılavuzu sorunu; popüler şarkılarda kullanılan <strong>Türkçe</strong> <strong>ve</strong> buşarkılara yansıyan yaşam biçimi; dildeki kirlenme <strong>ve</strong> <strong>Türkçe</strong>nin sözdizimininbozulması; dil-düşünce ilişkisi; dil-edebiyat ilişkisi <strong>ve</strong> yabancı dilde eğitim gibikonular etrafında yaşayan <strong>Türkçe</strong>nin sorunlarını dile getiriyor.“<strong>Türkçe</strong>nin elimizden kayıp gitmekte olduğunu” belirten yazar, okurlarının dikkatinidildeki sorunlara çekerken akıcı <strong>ve</strong> güçlü anlatımıyla da <strong>Türkçe</strong> okumazevkini yaşatıyor.<strong>Dil</strong>im <strong>Dil</strong>im Anadilim: <strong>Türkçe</strong> Off 3Feyza Hepçilingirler;E<strong>ve</strong>rest Yayınları;İstanbul, 2008, 2. baskı, 14 x 20 cm., 280 sayfaCanan Öktemgil Turgut!Prof. Dr. Günay Karaağaç’ın <strong>Türkçe</strong> Verintiler Sözlüğü çalışmasına göre,<strong>Türkçe</strong>den diğer dillere geçen sözcük sayıları yaklaşık olarak aşağıdaki gibi:Çince 300Farsça 3000Urduca 227Arapça 2000Rusça 2500Ermenice 4260Ukraynaca 800Macarca 2000Rumence 3000Bulgarca 3500Sırpça 9000Çekçe 248İtalyanca 146Arnavutça 3000Yunanca 3000İngilizce 470Almanca 16624


ANA DİLİYLE DÜŞÜNMEKAsuman BAYRAM<strong>Dil</strong> ile düşünce arasındaki bağlantı Antik Yunan’danbu yana felsefenin temel sorularından biri olagelmiş;Aristo’dan bu yana “dil - düşünce ilişkisi” üzerine farklıyorumlar yapılmış <strong>ve</strong> değişik kuramlar üretilmiştir.<strong>Dil</strong>- düşünce ilişkisi etrafında yapılan yorumlarıngeneli, düşüncenin ancak dil ile gerçekleştirilebilecek birzihinsel edim olduğu yönündedir. Buradan düşünceyi dildenayırarak anlamlandırmanın olanaksız olduğu anlaşılıyor.İnsan, bir dil donanımıyla dünyaya gelir <strong>ve</strong> -nörolojikya da fizyolojik bir rahatsızlığı yoksa- farklı basamaklardangeçerek ana dilini edinir. Görüldüğü gibi ana dilininkazanılmasından bahsederken özel bir kavram kullandık:“edinim”. “Edinim” dil bilim literatürü içinde sadece anadilinin kazanımı için kullanabileceğimiz özel bir terim. Bireyler,yetenekleri <strong>ve</strong> arzuları doğrultusunda değişik dilleribir dereceye kadar kullanma becerisini kazanabilirler; ancakburada artık “edinim”den farklı bir durum “öğrenim” devreyegirer. Bu durumu şu basit örnekle açıklamak mümkün:Kimse yenidoğana belli bir dil eğitimi <strong>ve</strong>rmek için özelbir çaba harcamıyor; ama bir de bakıyorsunuz bir bebek,elinde mama şişesiyle kendisine gülümseyen kadına “anne”diyor. Bu süreçte aktif yapı öncelikle bilinçaltı. Kimse bubebeğe düzenli planlı olarak “anne” sözcüğü üzerindealıştırma yaptırmadı; ama bebek belli bir dil olgunluğunaerişince “anne” sözcüğünü kullanabildi. Demek ki dünyayagelen her birey ana dili ne olursa olsun o dili ediniyor. <strong>Dil</strong>edinim süresi, bireylerin sahip olduğu bilişsel zeka düzeylerindekifarklılıklar <strong>ve</strong> edinilecek ana dilin özellikleri sebebiyledeğişiklikler gösteriyorsa da sonuçta her birey bellibir yaşta ana dilini edinmiş oluyor. Sonrasında ise edinilenana dilin öğretimine geçiliyor.Ülkemizde ana dili ile ilgili olarak farklı öğretimbasamaklarında <strong>ve</strong>rilen eğitim, üni<strong>ve</strong>rsite birinci sınıföğrencilerine iki dönem <strong>ve</strong>rilen zorunlu Türk <strong>Dil</strong>i dersleriile sona eriyor.Ana dilinin öğretim kurumlarında ders olarakokutulması, yukarıda bahsettiğimiz gibi üni<strong>ve</strong>rsite düzeyinde<strong>ve</strong>rilen bu iki dönemlik <strong>Türkçe</strong> dersleriyle bitiyor;ama bireyin ana diliyle olan ilişkisi son nefesine kadardevam ediyor. Hatta bireyin, hayatının bir döneminde anadilinden başka bir dilin hüküm sürdüğü bir coğrafyaya göçetmiş olması ya da ikinci bir dili, uzun yıllar kullanmışolması da durumu değiştirmiyor: Birey, ömrünün sonunadek ana diliyle düşünce üretiyor <strong>ve</strong> hayata dair her ayrıntıyıana diliyle algılayıp anlamlandırıyor.Görüldüğü gibi dil-düşünce ilişkisi bizioldukça çarpıcı bir sonuca götürdü: Birey yaşadıkça anadiliyle düşünce üretiyor, hayatı <strong>ve</strong> hayata dair her ayrıntıyıana diliyle algılayıp anlamlandırıyor.Ana dili ile ilgili olarak yinelediğimiz bu tespittenhareketle bireyin yaşadığı hayatı algılaması,değerlendirmesi, iç dünyasını <strong>ve</strong> çevresini ayrıntılarınainerek analiz etmesi ancak <strong>ve</strong> ancak ana diline hâkimiyetiyledoğru orantılı olarak gerçekleşebilecektir, yargısınaulaşmak da pekala mümkün.DenemeAna dili-düşünce ilişkisi ile ilgili olarak yukarıdasıraladıklarımızın arkasından ana dili <strong>Türkçe</strong> olan bireylerolarak bizim dilimizi nasıl kullandığımıza gelmek <strong>ve</strong>dil-düşünce ilişkisini bir de bu yönüyle irdelemek istiyorum.Bilindiği gibi bireyin dilini zenginleştiren etkinliklerinbaşında “okuma” eylemi gelmektedir. Çünkü yazıdilinin kullanıldığı edebî metinler aynı zamanda dilinzenginliklerinin <strong>ve</strong> güzellliklerinin satır satır işlendiğieserlerdir. Seçkin eserleri okuyup dilinizin sözcük sözcüksöz işçileri tarafından bir kuyumcu titizliğiyle nasılişlendiğini gördükçe dilinizin, dilinizin özelliklerinin <strong>ve</strong>güzelliklerinin farkına varırsınız. Okudukça dilinize aitzenginlikleri hem gözlemleyecek hem de bunları adetayudum yudum içerek dilinizin tadına varacaksınız. Sonuçolarak da dil yetiniz, onu kullanma <strong>ve</strong> anlama yeteneğinizartacak; sözcüklerin taşıdığı anlam inceliklerini fark ettikçenasıl bir hazine ile karşı karşıya olduğunuza hem şaşıracakhem de bu hazineden nasiplenmeye, dil denizini kulaçkulaç katetmeye başladıkça bambaşka bir gü<strong>ve</strong>n duygusutarifi zor bir haz hissiyle dimağınızı ağır ağır kaplayacak.Aynı dili kullanan bireylerin sahip oldukları değişikdüzeylerdeki dil yetkinlikleri de sizi epeyce düşünmeyezorlayacak. En başta belirttiğimiz gibi dili kullanma biçimiaslında bireyin hayatı nasıl algılayıp anlamlandırdığının dagöstergesi. <strong>Dil</strong> terazisiyle, ayırmanız çok kolay olacaktırgörüntüleri süslü ama iç dünyaları bir o kadar sığ <strong>ve</strong> basitolan fakir insanları ya da görünüşleri pejmürde ama zihni<strong>ve</strong> gönlü tertemiz asıl zenginleri...Ne yazık ki konuştukça sözleriyle, yazdıkça kalemleriyledillerini özgün <strong>ve</strong> zengin kullanan insanlararastlamak gittikçe zorlaşmakta. Öte taraftan dil heybesinedoldurduğu üç yüz-dört yüz sözcükle günü kurtarmayaçalışan <strong>ve</strong> yaşadıkları bambaşka olsa da hep aynı sözlerleaynılıklarını gözümüzün içine sokan dil yoksunları gündengüne artmakta...Oysaki diliniz, onu kullanma şekliniz, aynanızdırsizin; siz dilinizsiniz, farklılığınız, özgünlüğünüz,yaşamınızı zenginleştirme gücünüz ancak <strong>ve</strong> ancakdilinizi incelik, özellik <strong>ve</strong> güzelliklerine hâkim olarakkullanabildiğiniz oranda gerçekleşir.Öyleyse haydi bir kez daha bu köklü,sistematiğiyle düşünürleri dahi hayran <strong>ve</strong> şaşkınbırakmış,yüzyıllarcakendisine yapılan <strong>ve</strong>fasızlıklardan, horgörmelerden, hainliklerden, mücadelelerden dimdik <strong>ve</strong>sapasağlam çıkabilmiş <strong>Türkçe</strong>mize yeniden; ama bu defabilinçle en çok da ana dili sevgisiyle sahip çıkalım.Sevmek önce değer <strong>ve</strong>rmektir. Saygı duymak,sevileni yüceltmek; yüceltebilmek için de hizmet etmektir,sevdiğiniz için çalışmaktır. Unutmayalım: <strong>Türkçe</strong>mizeyapacağımız her hizmet önce birey olarak kendimize;etraflıca düşündüğümüzde de her birimiz aynı bayrağın,aynı dil bayrağının altında yaşayan bireyler olduğumuz içinulusal kimliğimize yapacağımız hizmettir.25


Söz gümüşse sükut altındır.Kıpçak <strong>Türkçe</strong>si:Oğuz <strong>Türkçe</strong>si:Osmanlı <strong>Türkçe</strong>si:Makedonya-Kosava <strong>Türkçe</strong>siBaşkurt <strong>Türkçe</strong>si:altın.Bulgaristan <strong>Türkçe</strong>si:Çuvaş <strong>Türkçe</strong>si:Deliorman <strong>Türkçe</strong>si:Gagauz <strong>Türkçe</strong>si:Hakas <strong>Türkçe</strong>si:Kazak <strong>Türkçe</strong>si:Kuzey Azerbaycan <strong>Türkçe</strong>si:Kıbrıs <strong>Türkçe</strong>si:Kırım <strong>Türkçe</strong>si:Karakalpak <strong>Türkçe</strong>si:Karaçay <strong>Türkçe</strong>si:Kırgız <strong>Türkçe</strong>si:Kaşkay <strong>Türkçe</strong>si:Kumuk <strong>Türkçe</strong>si:altın.Nogay <strong>Türkçe</strong>si:Özbek <strong>Türkçe</strong>si:Tatar <strong>Türkçe</strong>si:Türkmen <strong>Türkçe</strong>si:Uygur <strong>Türkçe</strong>si:Yakut <strong>Türkçe</strong>si:Sükut yahşırak sözlemekden.Söylemek gümüş ise, söylememek altundur.Söz gümüş ise sükut altındır.Söz gümüş ise, süküt altındır.Äytkän huziñ kömöş bulha, tik torovoñSöz gümüş ise, sükût altındır.Kalana samah kemel, kalaman ıltan.Konuşmak gümüşse sükut altındıı.Söz gümüşse, susmak altındır.Sös kümüs, çe hıyga sös altın poladır.Az söz altın, köp sös kümis.Danışmak gümüş olsa, danışmamak gızıldır.Söz gümüşse sükut altındır.Söz kümüş, sükünet altındır.Söz gümis, ündemev altın.Söz kümüş, çır altın.Köp söz kömir; az söz, altın.Sakıt olan sagın olur.Söylemek gümüş busa, söylemey turmakAz söz altın, köp söz kümis.Gapni kam sözla, işini köp közla.Süziñ kömiş bulsa, tik toruvıñ altınGeplemezlik-altın, altın sözüñi yaşırma.Köp söz kümüç bolsa, az söz altun.Üle ükse, tılağıyağa üçügey.Özkul ÇOBANOĞLU (2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.BERGAMUTTürk <strong>Dil</strong> Kurumu tarafından hazırlanan Büyük <strong>Türkçe</strong> Sözlük’te kökeni Fransızca bergamote,anlamı ise “Turunçgillerden olan bu adlı ağacın kabuklarından esans çıkarılan <strong>ve</strong> reçelyapılan mey<strong>ve</strong>si” biçiminde yer alan bugün ise yaygın olarak çaya farklı bir lezzet katmak üzerekullanılan bergamut sözcüğünün ilginç bir öyküsü vardır. Prof.Dr. Doğan Aksan, bu öyküyüdiller arası sözcük alış<strong>ve</strong>rişi açısından dikkat çekici bulmakta <strong>ve</strong> şöyle anlatmaktadır: “<strong>Türkçe</strong>bey armudu tamlaması İtalyanlarca, İtalyan kent adı Bergama’ya yaklaştırılarak bergamotta biçiminedöndürülmüş, bu sözcük Fransızcaya bergamotte olarak geçtikten sonra yeniden <strong>Türkçe</strong>yedönmüştür. Aynı sözcük İngilizceye bergamot, Almancaya bergamotte biçiminde geçmiş bulunuyor.”26


Kültürümüzü TanıyalımHÜDİL öğrencilerinin halı saha futbol karşılaşmasından.Tepük Futbolun Atası mı?Kâşgarlı Mahmud’un, Divanü Lugati’t-Türk’te tepük sözünü açıklarken <strong>ve</strong>rdiği bilgiler çok ilgiçekicidir. Kurşunun eritilip ağırşak biçiminde dökülmesinden sonra yuvarlak biçimdeki bu nesneninüzeri keçi kılı <strong>ve</strong>ya benzeri yumuşak bir şeyle sarılmaktadır. Kâşgarlı Mahmud’a göre oğlan çocuklarıbu yuvarlak nesneyi ayaklarıyla vurarak, tekmeleyerek bir oyun oynamaktadır. Tepmek “dövmek,vurmak, tekmeleyerek vurmak” anlamındaki fiilden geldiği açık bir biçimde görülen tepük sözününadı olduğu oyun hakkında Kâşgarlı Mahmud ne yazık ki daha fazla bilgi <strong>ve</strong>rmemektedir. Çocuklarınayaklarıyla vurarak oynadığı bu oyun hakkında ayrıntılı bilgimiz bulunmasa da Kâşgarlı Mahmud’un<strong>ve</strong>rdiği bu kısa bilgiden tepük adlı oyunun futbolun ilk biçimi olduğu ileri sürülebilir.Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALINhttp://www.tdkterim.gov.tr/dlt/?kategori=kultur27


Ütülenmiş Giysilerle Dolaşan, İpek Mendil <strong>ve</strong>Eldi<strong>ve</strong>n Kullanan TürklerDivanü Lugati’t-Türk’ün söz varlığındaki ilgiçekici <strong>ve</strong>rilerden biri de Türklerin bin yıl önce giysileriniütüledikleri, ütülü giysilerle dolaştıkları bilgisidir.Türklerde giyim kültürünün ne kadar köklü olduğunu,Türklerin bin yıl önce kırışmış giysilerini ütüleyerekgiydiklerini belgeleyen bu bilgiler, Türklerin uygar birtoplum olduğunun göstergesidir.Bugün <strong>Türkçe</strong>de ütü biçiminde kullandığımızsöz Divanü Lugati’t-Türk’te ütüg biçimindedir.Türklük bilgisi araştırmalarında Türk yazı dilininilk döneminde <strong>ve</strong> daha sonra da bazı lehçelerde sözlerinsonundaki <strong>ve</strong>ya hece başındaki /g/ sesi Türkiye<strong>Türkçe</strong>sinin de yer aldığı birtakım lehçelerde eriyerekdüşmüştür. Böylece o dönemdeki kapıg sözü,/g/ düşmesiyle önce kapu biçimini almış sonra da sesuyumunun sağlanmasıyla kapı biçimine dönüşmüştür.Ütüg sözünün sonundaki /g/ sesi de düşünce sonrakidönemlerde bu söz ütü biçiminde kullanılır olmuştur.Kâşgarlı Mahmud bu sözü şöyle tanımlıyor:ütüg mala biçiminde olan, ısıtıldıktan sonra giysilerinkırışıklıklarına bastırılarak sıcaklığın etkisiyle bukırışıklıkların düzleşmesini sağlayan demir parçası.Fiiller bölümünde de ütidi ‘ütüledi’ sözü dikkati çekmektedir:Ol tonug ütidi ‘O, giysiyi ütüledi, o giysininkırışıklıklarını ütüledi <strong>ve</strong> düzeltti.’Sözlük bölümünde yer alan suvluk sözünüKâşgarlı Mahmud ‘havlu’, eliglik sözünü ise ‘eldi<strong>ve</strong>n’diye tanımlamaktadır. Su sözünün bin yıl öncekibiçimi olan suv’a getirilen yapım eki ile türetilmiş olansuvluk’un el, yüz <strong>ve</strong> vücuttaki suyu kurutmak amacıylakullanılan ‘havlu’ olduğu anlaşılıyor.Suvluk sözünün yanı sıra Divanü Lugati’t-Türk’te kullanılan ületü ‘ipek mendil’ de ilgi çekici bir<strong>ve</strong>ridir. Kâşgarlı Mahmud bu sözü şöyle tanımlıyor:Erkeğin gerektiğinde burnunu silmek için cebindetaşıdığı ipek mendil.Bu <strong>ve</strong>riler, Türklerin giyimlerine <strong>ve</strong>temizliklerine ne kadar dikkat ettiğini, ütülenmişgiysilerle, ipek mendillerle dolaştıklarını gösterdiğigibi zaman zaman “göçebe” diye küçümsenerektanımlanan Türklerin ne kadar uygar olduğunu <strong>ve</strong> Türkuygarlığının boyutlarını göstermesi bakımından da ilgiçekicidir.Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALINhttp://www.tdkterim.gov.tr/dlt/?kategori=kultur28


Şarkılara Söz Veren Şiirler<strong>Dil</strong>lerde dolaşan öyle şarkılar var ki kimlerin bu şarkıların sözlerini yazdığını bilmiyoruz, daha doğrusu buşarkılara söz <strong>ve</strong>renlerin hangi şairler olduğunun pek farkında değiliz. <strong>Dil</strong>in nasıl kullanıldığı her alanda olduğu gibişarkılarda da önemlidir. Popüler kültür ortamında üretilen şarkıların sözlerinin özensiz, tüketim kültürüne uygunolması da kullan-at kültürünün bir parçasıdır. Oysa hâlâ dinlediğimiz birçok şarkıda dil daha özenli kullanılmıştır.Şiir dilinin kendine ait bir anlatım dili olduğunu, şairlerin kelimeleri günlük kullanım değerlerininüstünde çağrışıma açık zengin bir hayal dünyasının kapılarını aralayarak kullandığını söyleyebiliriz.Kişi, şiir dili hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmasa da şiirleri okuduğu zaman zihninde canlananlar,hayal dünyasını besleyen zengin ifadeler, kelimelerin yarattığı sihirli bir dünya insanı bir anda sarar.Şiirlerin bestelenmesi zor olsa da bazı şiirler bestelerle öyle bütünleşiyor ki onları şiirolarak değil de şarkı olarak söylemek, hatırlamak kaçınılmaz oluyor. Bunda dilin <strong>ve</strong> şiirlerde seçilenkelimelerin etkisi olduğunu belirtmeliyiz. Özellikle kelimelerin anlamlı bir bütünlük içinde yansıtılması, kelimelerinbesteyle bütünleşmesi, bu şiirlerin şiirden ziyade şarkı olarak benimsenmesini sağlamıştır, diyebiliriz.Şiir dilinin bir parçası olan şarkı sözleri, bestelenmek üzere yazılır; ancakbu durum dilin kullanımının özensizleşmesine neden olmamalıdır. Belirttiğimiz başlıktanhareketle şarkılara söz <strong>ve</strong>ren şiirleri <strong>ve</strong> şairleri bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere tanıtmak isteriz.28 Ağustos 2008’de kaybettiğimiz İlhan Berk’in bir şiiriyle başlamak istiyoruz:Ne Böyle Sevdalar GördümNe Böyle AyrılıklarNe zaman seni düşünsemBir ceylan su içmeye inerÇayırları büyürken görürüm.Her akşam seninleYeşil bir zeytin tanesiBir parça mavi denizAlır beni.Seni düşündükçeGül dikiyorum elimin değdiği yereAtlara su <strong>ve</strong>riyorumDaha bir seviyorum dağları.İlhan Berkİlhan Berk’in şiirini okuduğumuzda bizi saran, yüzümüze yayılan tebessümün nedenikelimelerin bize çizdiği görüntü, yani gözlerimizin önüne gelen olası manzaradır. Şiirdeki manzaranıngözler önüne gelebilmesi, kelimelerin bütünlüklü olarak şiirde kullanılmasıyla sağlanır. “Mavi, deniz, sen…”kelimeleri <strong>ve</strong> “Gül dikiyorum.” bir cümle olarak söylenildiği anda, akla gelen ilk anlamından farklıbir anlam taşımazken; şiirde kelimelerin birbirine tutunma biçimi, şiirdeki kelimeleri ilk anlamındanfarklı bir anlama taşır. Bu bakımdan şairler zaten dil işçisi, kelime kuyumcusu olarak görülür.29


Seviyorum SeniSeviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibigeceleyin ateşler içinde uyanarakağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi.İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalıkiçimde kımıldanan bir şeyler gibi,seviyorum seni “Yaşıyoruz çok şükür!” der gibi.Nâzım Hikmet RanBir şiirde kelimelerin hangi anlamlarıyla <strong>ve</strong> nasıl kullanıldığı, aslında şiiri okuduğumuzdahissettiğimiz duyguları yaratan şiir dilinin bir parçasıdır. Örneğin, Seviyorum seni, ifadesinin, ekmeği tuzabanıp yer gibi/ geceleyin ateşler içinde uyanarak/ ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi dizelerindeki benzetmelerlesomutlaştırıldığını görüyoruz.Yukarıda metin şeklinde yer <strong>ve</strong>rdiğimiz İlhan Berk’in <strong>ve</strong> Nâzım Hikmet’in şiiri, Onur Akın tarafındanaşağıdaki şekilde birleştirilmiş <strong>ve</strong> bestelenmiştir. Şarkı olarak bazı dizeler yeniden düzenlenmiş <strong>ve</strong> şiirlerdekibazı dizelere şarkıda yer <strong>ve</strong>rilmemiştir.Seviyorum seni ekmeği tuza banıpBanıp yer gibiGeceleri ateşler içinde uyanarakAğzımı dayayıp musluğaSu içer gibiNe zaman seni düşünsemBir ceylan su içmeye iner çayırlarıBüyürken büyürken görürüm gülümHer sabah her akşam seninleYeşil bir zeytin tanesiBir parça mavi deniz alır beniSeni düşündükçe gül dikiyorumEllerimin değdiği yereAtlara su <strong>ve</strong>riyorumDaha bir seviyorum dağları gülümHer akşam seninleYeşil bir zeytin tanesiBir parça mavi deniz alır beniOnur AkınLaviniaSana gitme demeyeceğim.Üşüyorsun ceketimi al.Günün en güzel saatleri bunlar,Yanımda kal.Sana gitme demeyeceğim.Gene de sen bilirsin.Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,İncinirsin.Sana gitme demeyeceğim,Ama gitme, Lavinia.Adını gizleyeceğim.Sen de bilme, Lavinia.Özdemir AsafÖzdemir Asaf’ın şiirindeki “ben” ise Sana gitme demeyeceğim derken aslında kal der karşısındaki kişiye. Birincitekil kişi ağzından yazılan bu şiirde, ayrılık konu edinilmiştir.Şiir türünün içinde değerlendirebileceğimiz şarkılarda dilin kullanımı, toplumu etkilemesi bakımından önemlidir. <strong>Dil</strong>bilinci her alanda kişiyi iyiye, güzele taşıyacaktır. Bir şarkı bile olsa…30KAYNAKÇAAKSAN, Doğan (2004), Cumhuriyet Döneminden Bugüne ÖrneklerleŞiir Çözümlemeleri, Ankara: Bilgi Yayınevi.EYÜBOĞLU, Canse<strong>ve</strong>r (Hazırlayan) (2005),Unutulmayan Şiirler Antolojisi, Antalya: Simge Yayınları.http://www.bodrumlife.com/e<strong>ve</strong>nts/resim/sair-ilhan-berk.jpghttp://www.kesankutuphanesi.gov.tr/kesan_tanitim/orhan_<strong>ve</strong>li_kanik.jpghttp://www1.edebyahu.com/foto/media/16/ozdemir_asaf.jpghttp://tr.wikipedia.org/wiki/Feridun_D%C3%BCza%C4%9Fa%C3%A7http://trhttp://www.hepsiklip.com/onur-akin/onur-akin-seviyorumhttp://www.parcoletterario.it/imcom/autori/lajolo/scrittori/hikmet_nazim.jpg


ÖğrencilerimizdenSANAT SEN MİSİN?Sanat mı insanı insan yapan, yoksa insanın hayatı, yaşadıklarımı? Ya da insanı insan yapan onun düşünceleri, aklındakiler mi?“Fırça darbelerinde duyguyu hissetmemek elde değil. Renklerdekendinizi bulu-yorsunuz, boş tuvallere bir şeyler karalamak geliyoriçinizden...” demiştim, Gazi <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> Resim Bölümü Atölyelerinigezerken <strong>ve</strong> şimdi o dediğimi yapıyor, sanat üzerine eğitim alıyorum.“Bizim toplumumuz sanattan anlamaz” derler ya, oysa ben tam tersini düşünüyorum.Bu konularla uzaktan yakından alakası olmayan insanlarımızın bile akıllarında,hayatlarının bir köşesinde bu var. Aslında hepimizin gözleri önünde ancak fark edemiyoruz.Neden dolmuşçularımız aracın içini festival yeri gibi yapar? Neden taksicilerimizaraçlarını dört tekerlekli ta<strong>ve</strong>rnaya çevirir, hiç düşündünüz mü? Neden“Şahin”ler, “Murat 131”ler yeniden tasarlanır? Asansörün içinde sıkıldığımızdaayağımızla ritim tutmamız nedendir acaba? El örgüleri, hani şu televizyon sehpasınınüzerindekiler, ya onlar? Bayanların yaptığı makyaj? Şarkı türkü tutturmamız durupdururken? Peki, bir orkestrayı dinlerken kendimizi bir an orkestra şefi gibi görmemiz?Sanat tuvalette bile var. Fayansların tasarımı <strong>ve</strong> daha sayamadığım onca şey…Emre ALKAÇ<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong>Güzel Sanatlar FakültesiSeramik Bölümü“Yüksek bir insan topluluğu olan Türk milletinin tarihî bir özelliği de güzelsanatları sevmek <strong>ve</strong> onda yükselmektir.” diyor Atatürk. Etrafında sanatadair hiçbir şey olmadığını düşünenler, biraz bekleyin, az sonra kapı çalacak:“Kim o?”“Sanat sen misin?”TirkişMammetşeripovHÜDİL Öğrencisi31


Serdar ÇerkezovHÜDİL ÖğrencisiYoon Seo HanHÜDİL Öğrencisi32


HÜDİL GENEL AĞ SAYFASIHÜDİL <strong>ve</strong> HÜDİL Kursları hakkında genel ağ sayfamızdan detaylı bilgi edinebilir,duyuruları takip edebilir <strong>ve</strong> internet ortamında kaydınızı yapabilirsiniz:www.hudil.hacettepe.edu.tr


HÜDİL<strong>Hacettepe</strong> <strong>Üni<strong>ve</strong>rsitesi</strong> <strong>Dil</strong> <strong>Öğretimi</strong> Uygulama <strong>ve</strong> Araştırma MerkeziEdebiyat Fakültesi D Kapısı 06530 Beytepe/AnkaraTel: (312) 297 83 50 - 51Belgeç: (312) 297 83 51E-Posta: hudil@hacettepe.edu.trwww.hudil.hacettepe.edu.tr

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!